Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/6 HABERLER 12 OCAK 1987 Kökleri çok eskilere uzanan tarikatlar, günümüzde dinsel örgütlenmenin etkin unsurları haline geldiler Tarikatların ortak amacı: Şeriat 2 "... Mehmet Efendi, Mahmut Efendi, Hilmi Efendi, Sami Efendi, Hacı Hulusi, Hacı Hasan, Şeyh tzettin, Şeyh Babaeddin, Şeyh Şevket, Şeyh Yaşar, Şeyh Ali, Şeyh Galip, Seyda Hazretleri, Esat Hoca, Cioci Hoca, Ennis Bilal, Enniş Döndii, Sofu tbrahim, Uzua Mehmet, Dilsiz Nari, Abdal Molla. Boncuk Eşe, Giilperi, Topal Zeynep, Sünneneli Nuriye gibi bilumum ilab ve Ûahelerin burada (Hacıbayram semti kastedilmektedir) sözcüleri vardır. Bu sözculer sıraladığımız putlardan hangisine baglı iseler, ona ait kerametleri halka yaymayı bir ibadel geregi olarak bilirier... Etrafınızda sünepe sünepe dolaşan Nakşilerin, Kadirilerin, Mevlevilerin, Nurculann, Siileymancüann, Melamilerin, HurufOerin, Rifailerin, Bektaşilerin, Şazelüerin ve daha birçok tarikat ve Usavvuf erbabımn hal ve hareketlerini hangi ölçiiye sıgdınrsınız?" Tarikatlara karşı ciddi bir savaş açmış gözuken vukarıdaki pasaj, tslamcı bir dergiden alınmıştır. Yani Islamcı akımlar içinde tarikatlara karşı çok şiddetli saldınlann yöneltildiği görülmektedir. Bununla beraber tarikat yapı ve örgütlenmesinin Turkiye'deki Islamcı hareket içinde buyük bir ağırlığı vardır. Belli tarikatlar yoğun bir politik eylemin içinde bulunuyorlar, bu nedenle de Islamcı siyasi akımlar incelenirken tarikatlar üzerinde durmak gerekiyor. Tarihsel olarak tarikatlar, mezheplerden sonra doğmuş dinsel kurumlardır. Genel olarak tasavvuf ya da sufılik olarak tanınan tarikatlar, aslında bir yolu, ilahi gerçeğe uzanan bir yolu temsil etmek iddiasındadır. Eğer Islam âlemi bir daire olarak düşünülecek ve dairenin merkezinin tslamın temel gerçeğini temsil ettiği var sayılacak olursa tarikatlar bu merkeze giden yançaplar olarak kabul edilebilir. Tarikatların ilahi gerçeğe nasıl ulaştıkları ya da bir başka deyişle tarikat teolojisi bu incelemeyi ilgilendirmiyor. Tarikatların, Islamcı akımların temel örgütleri işlevi görmeleri önemlidir ve burada sadece bu nokta üzerinde durulacaktır. Politika etkinliği olan tarikatlar: Bugün kayda değer politik etkinliği olan tarikatlar arasında Nurcular, Süleymancılar, Nakşibendiler, Kadiriler, Rıfailer, Fettullahçılar, Işıkçılar geliyor. Diğer Müslüman ülkelerde gözlenen Hizbullahçılar, Müslüman Kardeşler ve Hizbut Tahrirciler de Türkiye'de örgütlenme çabası içinde. Şeriatçtlar reform kabul etmiyor: Şeriatı her zaman ve her yerde geçerli olan ilahi bir yasa olarak kabul etmenin dogal sonucu, "İslamda reform" düşüncesini reddetmektir. Islamcı Akımlar Ne Istiyorl GENCAY ŞAYLAN lara uygulanmasıdır. örneğin şeriat şarap içmeyi haram saymışsa viski içmek de haram sayılacaktır. lsiam kuramcılanna göre, Kıyas bir akıl yürütme işidir ama insanlar bu akıl yürutme içinde temel kaynaklarla belirlenmiş sımrları aşmamak zorundadır. Zaten bilindiği gibi büyük Sünni bilgini GazaJi, II. >üzyılda içtihat kapısını kapatmış, yani lcma ve Kıyas kunımlan araalığı ile yeni düzenleyici kural oluşturmayı büyük ölçüde durdurmuştur. Ancak tarikatlar ve diğer bağımsız Islamcı gruplar, eldeki hali ile şeriatın yeterli olduğuna kesin olarak inanmaktadırlar. Bu nedenle onlar için yeni tur insan ilişkilerini düzenleyecek yeni tür kurallar ve düzenlemeler diye bir sorun yoktur. Tarikat örgütlenmeleri ve İslamcı yayınlar Günümüzde politik eylem içinde bulunan tslamcı gruplann esas olarak kendi yayuı organlan etrafında örgutlendikleri görülüyor. Ancak tarikatlann kendilerine özgu bir yapılanma süreci vardır, çünkü tarikatlar aynı zamanda birer tasavvuf kunıluşlarıdır. Tarikatlann bir bölümü kökleri tarihe dayalı, yuzyıllardır varhklannı korumuş kumluşlardır. Nakşibendiler, Kadiriler, Rifailer bu tür tarikatlara örnektir. Bunlann yanında Kemalizme ve onun laiklik uygulamasına tepki olarak doğmuş tarikatlar vardır. Nurcular, Süleymancılar, Işıkçılar sözü edilen bu yeni tarikatlara örnektir. Tarikatlann klasik bir örgütlenme ve yayüma biçimi vardır. Cumhuriyetin ilk yıUarından beri varlıklannı yeraltında sürdüren tarikat örgütlenmesinin ana birimi "dergâh" ya da "tekke"dir. Her dergâhta bir halife ya da şeyh bulunmakta, bunlann yetiştirdiği halife ya da şeyhler yeni dergâhlar açmaktadır. Buna ek olarak Kuran kurslan ve öğrenci yurtlan tarikatların yayılmasında çok önemli roller oynuyorlar. özellikle Süleymanalann ve Nurculann "Kuran kurslan" ile "yurtlanı" ağırlık verdikleri biliniyor. Tarikat örgütlenmesinin bir önemli yönü de ekonomik olanak sağlamadır. Tarikatların belli şir Sünni tarikatlar daha aktif Türkiye'de politik açıdan aktif olan ve tslamcı bir siyasi dttzen talebini yükselten gruplar esas olarak bazı Sünni tarikatlardır. Buna karşılık Aleviler ve Alevi tarikatlan, Islamcı bir siyasal düzen savaşımı vermemektedir. Yüzyıllarca azınlık durumunda yaşamak zorun Sünni tarikatlar daha aktif: Türkiye'de politik açıdan esas aktif olanlar, Sünni tarikatlar. Alevi tarikatlar, tslamcı siyasal düzen savaşımı vermiyor. Kemalist laiklik anlayışı ile rahatladıklan için yüzyıllarca azınlık drumunda yaşamak zorunda kalan Aleviler, Kemalist laiklik anlayışını benimsiyorlar. da kalmış olan Alevilerin ilk kez Cumhuriyet ve laiklik uygulaması ile rahatladıklan; buna bağlı olarak Kemalist laiklik anlayışını benimsedikleri gözleniyor. Buna karşıhk Sünni tarikatlar Islamcı bir siyasi duzen için çok daha isteklidirler ve bunun için de politika yapıyorlar. Türkiye'de tarikatlann, özellikle Sünni tarikatların sayısı düzinelere ulaşıyor. Bununla beraber politik etkinliği belli düzeyin üzerine çıkmış tarikat sayısı çok fazla değildir. Adapazarı köylerinde yaşayan ve Nakşibendi tarikad içinde etkin bir konuma sahip olduğu söylenen bir kişiye göre, şu sıralarda kayda değer politik etkinliği olan tarikatlar Nurcular, Süleymancılar, Nakşibendiler, Kadiriler, Rifailer, Fetullahçılar ve Işıkçılardır. Tarikatlann dışında da bağımsız gruplardan oluşmuş Islama hareketler vardır. Bunlara ek olarak, diğer Müslüman ülkelerde gözlenen Hizbullahçüann, Müslüman Kardeşlerin, Hizbüt Tahrircilerin de Türkiye'de örgütlenme çabalan içinde oldukları biliniyor. Ancak bu son gruplann politik güç ve etkinlikleri şimdilik çok düşük düzeydedir. Süleymanctlar ve \urcular: Klasik tarikat örgütlenmesinin ana birimi olan dergâh ve tekkelerin vanı sıra, Kuran kursları ve yurtlar da tarikatlann yayılmasında önemli rol oynuyor. Süleymancı ve Nurculann Kuran kursları ve yurtlara ağırlık verdiği biliniyor. ketler araalığı ile ticaret hayatına gırdıği ve bu yolla çok büyük tnali kaynaklan kontrol ettiği söylenebilir. Tarikat içi öğretide kullarulan mistik öğeler, tarikat ululannın doğaüstü keramet güçleri ile ilgili hikâyeler, daha rasyonalist bir çizgi izleyen bağımsız Islamcı gruplann tepkilerine neden olmaktadır. Tepkiler ve eleştiriler, tarikat kültüründe ağırlıklı yer tutan mistik öğelerin, hurafelerin, eğitilmiş çağdaş yığınlan lsiam düşüncesinden uzaklaştıracağı noktasmda toplanıyor. Çünkü eleştirilere göre, bütün bu mistik propagandanın temel amaa, tarikat seçkinlerine ekonomik ve mali çıkar sağlamadır. Bütün bu nedenlerle, tarikatlarla, örneği yukanda görülen, diğer tarikat dışı tslamcı gruplar arasında sert bir çelişki ve hatta çatışma siirüp gidiyor. Mistik ögeler KARAÇA RŞA FL1LAR DİZİDİZİ Tarikat örgütlenmeleri son y.Uarda o kadar yaygınlastı ki, birçok semtte kimin hangi tarikata bağlı olduğu çarşafın rengi ve biçiminegöre aynşmaya basladı. lstanbulYeniCamiönunde bir gurup kara çarşafh. (Fotoğraf:CUMHURÎYET) ye, giyinmeye kadar yaşamın her alanını dttzenler. Bn düzenleme ilahi bir koke sahip oldugundan, insanlann geliştireceği her yasadan, diizenleme ve kurumdan tartışmastz üstün olacmkür." Bilindiği gibi, örneğin Hıristiyanlıkta böylesine kapsamh bir düzenleyici yasa yoktur. Hıristiyanlık tarih sahnesine çıkarken çok güçlü bir siyasi sistemle, Roma tmparatorluğu ile karşı karşıya kalmıştır ve bu nedenle bir siyasi düzenleme boyutuna sahip olmamıştır. Aksine siyasi alanda yapacağı bir işi olmadığını ilan etmek zorunda kalmıştır. Isa'nın ünlü "Sezar'm hakkını Sezar'a, Tann'nın hakkını Tann'ya verin" sözü bu eğilimin açık ifadesidir. Ancak lslamiyet yayılırken böylesine güçlü bir sistemle karşı karşıya gelmediğinden siyasal yaşamı da düzenlemesinin kapsamı içine almıştır. Şeriat, yaşamın her alanında ortaya çıkan insan ilişkilerini sınıflandınr. Buna göre, davranışlar zonınlu (vacib), öğütlenen (mendup), yapılabilir (mübah), kmanan (mekruh) ve yasaklanan (haram) kategorileri içine sokulur. Bu sınıflandırma insanlara ilahi yasayı kavramalannda yardımcı olmakta; neyi yapıp neyi yapamayacaklannı onlara anlatmaktadır. Şeriata uygun olarak işlev gören bir lsiam Devleti de tebalannın davranışlarır.; bu kategoriler içinde değerlendirip cezalar ve yasaklamalar uygular. Başka bir deyişle tslam düşüncesindeki özgürluğün sınırları bu kategoriler çerçevesinde belirlenir. kabul etmenin doğal sonucu, "Islam'da reform" düşüncesini reddetmektir. Nitekim gerek tarikatlann gerek diğer Islamcı gruplann bu nokta üzerinde tam bir anjaşmaya vardıklan görülüyor. islam'da reform yapma düşüncesi 19. yüzyıldan beri gündemdedir, fakat bu yönde başlaülan çeşitli gırişimlerin basanya ulaşamadıklan açıktır. Hatta Islam'ın 1300 yıllık tarihini silip tekrar Peygamber dönemine (asrı saadet) geri dönüp, tüm duzenlemeyi bu çerçeve içinde yapmayı öngören akımların da politik etkinlik bakımından çok gelişmedikleri söylenebilir. Çünkü böyle bir geri dönüş, ister kabul edilsin ister edilmesin, bir reform olma özelliği taşıyacaktır. Şeriatın temel kaynaklan Kuran ve Peygamber sünneti, yani hadislerdir. Bunlann yanında Icma ve Kıyas da Şeriat kurallanmn oluşumuna katkıda bulunan yardımcı kaynaklardır. tcma, esas olarak ümmetin tartışarak düzenleyici bir kural oluşturması demektir. lcma'nın bu özeÜiğine dayanarak lsiam ile parlarnanter sistem arasında bir sentez oluşturmaya kalkışılmıştır. Ancak bu girişimler pek başarılı olmamıştır. tslam anlayışına göre, lcma ile oluşturulacak düzenleyici kurallar Kuran ve hadislere uygun olmak zorundadır. Uygunluk kararı ise bir çoğunluk iradesi ile değil uzmanlıkla verilecek bir iştir. Yani tcma ile oluşan karar taslaklannın, Halife ya da tslam bilginleri olan "ulema" tarafından onaylanması gerekir. Bu nedenle Icma'yı demokratik bir gelişmenin anahtar kurumu olarak görmek gerçekçi bir değerlendirme değildir. Kıyas ise şeriat tarafından düzenlenmiş bir hususun yeni durumTarikatlara yöneltilen eleştirilerin ne ölçüde doğru olduğu sorusu bir yana bırakılacak olursa, tarikatı inanmış ve disiplinli bir kolektivite olarak tutabilmek için mistik öğelerin, tarikat seçkinlerinin doğaüstü güçlere sahip olduğu propagandasının taşıdığı önem açıktır. Tarikatlar Islamcı ideolojiyi savunan kesimler içinde ağırhklı bir yere sahiptir. örneğin yukanda değinilmiş olan NOKTA dergisinin araştırmasına göre, şeriat düzeninden yana olanların ytızde 42.1'i tarikatlara olumlu gözle bakmakta; aynı kesim içinde tarikatlara karşı tavır alanlann oranı yüzde 26.3'te karmaktadır. Şeriat yanlısı kesimin ytızde 31.6'sı ise tarikatlar konusunda bir görüş belirtmektcn kaçınmış görünüyorlar. AraştuTna, özellikle üniversite öğrencileri arasında tarikatlara ilgi duyma eğiliminin yiikseldiğini gösteriyor. Tarikatçılar politik olarak ne talep ediyorlar? Politik etkinlik gösteren tarikatlann ortak ve nihai bir siyasi hedefleri vardır; bu, en kısa biçimde, şeriatı getirmek olarak tanımlanabilir. Aslında bu hedefin tarikat dışı Islamcı gruplar için de geçerli olduğu söylenebilir. Önde gelen bir tarikat üyesi, bu nihai hedefi, yani şeriatı şöyle tanımlıyor: "Şeriat, Allah'ın iradesini gösteren ve bötün tslam toplumlan için geçerli olan tek yasadır. BD yasa ile Muslnman toplumlar, evrensel bir lsiam Devleti hükümranlığı altında birteşecektir. Şeriat, Allah'ın iradesini gösteren ilahi bir >asa oldugundan tartışüamaz ve insanlar tarafından değiştirilemez. Bn yasa insanın ya da inananlann nasıl ibadet etmesi gerektiğini göstermekk kalnıaz, aynı zamanda ekoaomik ilişkilerden politik yasama, ksdınerkek ilişkilerinden yemek yeme Stileymancıların zekât yonımu tlk bakışta Sünni tarikatlar arasında bir çekişmenin olmayacağı ve özellikle politik konularda ortak hareket edileceği varsayılabilir. Ancak bu varsayım pek doğru değildir. Tarikatlar arasında işbirliğinden çok, çekişme ve zıtlaşma egemendir. Özellikle Süleymancılann hem tarikatlarla hem tarikat dışı gruplarla ciddi bir çatışma içinde bulunduğu biliniyor. Tarikatlar arasındaki çatışmarun belli ölçüde ideolojik boyuta sahip olduğu da gözleniyor. örneğin Süleymancıların 'vergi veren her Müslümamn zekat görrvini yerine getirdigi' türünden yorumlan öbür tslama gruplar tarafından eleştiriliyor. Ancak tarikatlar arasındaki zıtlaşmalarda ideolojiden çok, kişi ya da "biz" faktörü rol oynamaktadır ve unutulmamalıdır ki bu biz faktöril aynı zamanda önemli bir ekonomik çıkar ağını ifade etmektedir. SURECEK. Şeriat, reform istemez Şeriatı her zaman ve her yerde geçerli olan ilahi bir yasa olarak Islamcı akımlar 12 Eylül döneminde ilerled Emekli bir korgenerale göre Türkiye'de lslamcı siyasi akımlann gelişmesi ve politik hedeflerine varması asla mümkün olacak bir şey değildir, çünkü "Atatttrk devrimlerinin konıyucusu ve kollayıcısı ordu buna izin venneyecektir." Bu görüşun birçok kişi tarafından paylaşıldığına kuşku yoktur. Ankara'nın siyasi kulislerinde zaman zaman dinsel akımlann gelişmesinin orduyu çok rahatsız ettiği yolunda dedikodulann dolaştığı bilinmektedir. 12 Eylül müdahalesinin en önemli gerekçelerinden biri Milli Selamet Partisi'nin, laikliği ihlal ettiği ileri sürülen Konya mitingi olmuştur. Bununla beraber son iki müdahaleyi izleyen askeri yönetim dönemlerine bakınca durumun hiç de öyle olmadığı görülüyor. özellikle 12 Eylül yönetiminin Islamcı akıma büyük bir hoşgörü ile baktığı açıktır. Nitekim Islamcı akımın siyasal etkinliğinin esas olarak bu dönemde önemli bir ilerleme kaydettiği söylenebilir. 12 Eylül döneminde laikhk ilkesi ile ilgili yorum değişikliği özellikle Milli Eğitim alanında ortaya çıkmışur. Aslında temelleri 3 Mart 1924 günü atılan laik eğitim anlayışında ilk değişiklik 1948 yılında okullara din dersi konması ve 1949 yılında llahiyat Fakültesinin acılışı ile kendini göstermiştir. Bu gelişmeyi 1951 yılında imam hatip okullannın açılması izlemiştir. 1964 yıhnda da, Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde kurulan "Din Egitimi Mudürlüğü" bir genel müdürlük haline getirilmiştir. Kuşkusuz bu gelişmeleri kisisel olarak iyi ya da kötü anlamda değerlendirmek olanakbdır. Ancak önemli olan önce neler olduğunu saptamaktır. Bu saptamadan sonra savunulan eğilim ya da ideoloji çerçevesinde yandaşlık ya da karşıtlık ortaya çıkabilir. Atatürkçü laik eğitim anlayışmda çok önemli bir değişme, 12 Mart rejimi sırasmda ortaya çıkmış; "milli ve manevi değerler, örf ve adetler" gerekçesi ile MiİL' Eğitim Temel Kanunu değiştirilip imam hatip okullan lise haline dönüştürülmüştür. 1974 yılında, CHPMSP koalisyonu döneminde orta ögretimde, din dersi yanında ahlak dersinin de okutulması karar altına alınmıştır. Ancak laiklik ilkesi ve laik eğitim anlayışı 12 Eylül ile yepyeni bir biçimde yorumlanmaya başlanmıştır. örneğin devlet başkanı laikliği savunurken ve halka bu ilkeyi benimsemeleri gerektiğini anlatırken Kuran'dan ayetler okurr.uş; başka bir deyişle laikliği tslamın temel kaynaklanna dayandırmıştır. Bu yaklaşımın yepyeni bir laiklik yonımu olduğu açıktır ve oldukça ilginç bir inceleme alanı ohışturduğuna kuşku yoktur. Bununla beraber 12 Eylül dönemi içinde laikliğin yeni yorum ve anlayışı bazı temel belgelerde de ortaya çıkmıştır. Yeni anayasa, daha önceki anayasalar tarafından devrim kanunu olarak kabul edilen ve konımaya alınan Tevhidi Tedrisat yasasma doğrudan karşı çıkmamakla beraber dolaylı olarak önemli değişiklikler getirmiştir. Anayasa'nın 42. maddesi, "Eğitim ve ögretim, Autürk ilkeieri ve inkılaplan dogrultusunda. çagdaş büim ve eğitim esaslanna göre devletin gözetim ve deneümi alünda yapdır. Bu esaslara aykın eğitim ve ögretim yeıieri açüamaz" hukmünü getirerek laiklik alamndaki geleneksel tavrı sürdürmuştur. Ancak yine aynı Anayasa'nın 24. maddesi, "Din ve ahlak egitimi ve ögretimi devletin gözetim ve denetimi altında >apılır. Din kultürü ve ahlak ögretimi ilk ve orta ögretim kunımlannda okutulan zonınlu ders 12 Eylül neler gedrdi? 1) Laiklik anlayışı değişikyorumlandı. Devlet Başkanı laikliği Kuran'dan ayet okuyarak savunmaya kalktı. 2) Atatürk'ün, laik eğitim getiren Tevhidi Tedrisat Kanunu'na aykırı olarak82 Anayasası'na "zonınlu din dersi"konuldu. Laiklik tartışmalan başladı. ler arasında yer almaktadır" hükmü ile yepyeni bir gelişmenin kapılannı açmıştır. 1961 anayasası din öğretimine serbestlik tanımıştı. 1982 Anayasası ise din öğretimini zorunla hale getirmiştir. Bu durumda şu sorulann cevapkndırılması gerekmektedir: Laik bir devlet din öğretimini nasıl yapacaktır? Bu din ögretimi, dinler tarihi ile ilgili genel bir kültür vermek mi olacaktır, yoksa halkın büyük çoğunluğunu oluşturan Müslümanlık mı öğretilecektir? Eğer Müslümanlık ögretimi yapılacaksa, Sünnilik ve Alevüik ayn ayn mı işlenecektir, yoksa bunlardan biri daha mı ağır basacaktır? Bu sorulara yenilerini eklemek mümkündür, ama gereksizdir. Çünkü sorulann cevabı uygulama içinde çıkmış gibidir. 12 Eylül'ü izleyen günlerde Milli Eğitim Bakanlığı'nda ortaya çıkan kadrolaşma, bu sorulann nasıî cevaplandınldığını da gösteriyor. Din öğrenimi bölümünün kendi personel dairesine sahip olacak biçimde bir genel müdüriük olarak yeniden düzenknmesi ve mekânsal olarak Milli Eğitim BakanlığVnın bulunduğu bina kompleksinin dışına taşmması, okullarda mescitler açılması, din dersi öğretmenlerinin en fazla ödül alan öğretmen kesimi haline gelmesi ve bu sayede yöneticilik kadrolarında etkinlik sağlayabilmeleri, ögretim programlanmn politikasını saptamada Talim Terbiye'nin yetkilerinin azaltılması, yazdırılan ders kitaplannın içerikleri gibi hususlar yukanda sıralanan sorulann nasıl cevaplandınldığını ortaya koymaktadır. 12 Eylül döneminde laiklik yorumunun değişimini ve tslamcı akımlara devletin farklı gözle bakışını gösteren önemli kanıtlardan biri, 1983 yazında Devlet Planlama Teşkilatı tarafından yayımlanan Milli Kültür Özel Ihtisas Komisyonu Raporu'dur. Bilindiği gibi kalkınma planlan, belli dönemlerde izlenecek ana devlet politikalannı gösteren belgelerdir. Çeşitli alanlarda plana egemen olacak politika seçmeleri de hazırlık döneminde, özel ihtisas komisyonlannda belirlenmektedir. Sözü edilen özel ihtisas komisyonu raporu da V. Beş Yıllık Kalkınma Planı için sürdürülen hazırlık çerçevesinde kaleme alınmıştır. Raporun giriş bölümünde Türk toplumunun hızlı bir sanayileşme ve değişim içinde olduğu belirtilip devletin koruması ve ulusal birliğin bölünmemesi için din kurumuna büyük bir rol düştüğü vurgulanmaktadır. İlginç olan nokta, günün modasına uyularak dinle ilgili çözumlemeleri Atatürk'e dayandırma girişimidir. Raporun 517. sayfasında şu görüşe yer verilmiştir: "...Ataturk, miıietın cehaietten kurtulması için uğraşmıştır; ama dininden ve ahlakından uzaklaşmadan, bunun için de 'Türk Milleti dindar olmalıdır. Türk Milleti mütesaviyen dinini ogrenmelidir. Dinini öğrenmek için tek bir yere muhtaçür, orası da mekteptir' demiştir. Bunun için Tevhidi Tedrisat Kanunu'nu çıkanp, berkesin aynı ögretimden geçmesini istemiştir... Bu kanuna ve direktiflere dayanan Milli Giivenlik Konseyi din ve ahlak derslerini bu sebeple mecburi hale getirmiştir." Yukandaki ahntının çok ilgi çekici olduğuna kuşku yoktur. Bir kere Tevhidi Tedrisat Yasasının herkese lslamı öğretmek için çıkanldığını ileri sürmek çok yeni bir buluştur. Anlaşılmayan bir nokta, Atatürk'ün belli bir amaçla bu kanunu çıkarmış olmakla beraber gereğinin yerine getirihnesi için neden 60 yıl beklenmiş olduğudur. Rapor bu noktayı açığa çıkarmamakla beraber mecburi din egitimi ile Milli GUvenlik Konseyi'nin Atatürk'ün direktiflerini yerine getirmiş olduğunu ileri sürmektedir. Raporun 543. sayfasında da dinin toplumsal işlevinin nasıl olması gerektiği, hiçbir tereddüte yer vermeyecek bir biçimde açıklanıyor: " H e r şeyden önce dinin sadece bir vicdan meselesi olduğu ve vicdanlarda hapsediierek ferdi davramşfatrda ve toplum bayaünda hiçbir yankısuun olmadığı fikri isabetii değildir... Birtakım dini emir ve kurallann canlı bir şekilde yaşanmakta olması, dinin toplumdan ayn tutulamayacagını göstermektedir." Eğer din sadece insanlann vicdanını değil toplumsal yaşamı da düzenleyecek bir kurallar bütünü olarak kabul edilecek olursa toplumsal yaşamın bir bölümünü oluşturan siyasal sistemin de din tarafından düzenlenebileceğini yadsımamak gerekir. Resmi devlet politikalannm belirlendiği belgelerde bu yolda görüşlerin yer alması yönetimin eğilimi konusunda yeterli bir fikir vermektedir. Kuşkusuz Islamcı çevrelerin TCK 163 korkusundan uzak bir ortam içinde görüşlerini ileri sürebilmeleri demokrasi ve özgürlükler açısından olumlu bir gelişmedir ve bu gelişmenin tam bir düşünce özgürlüğüne doğru evrimleşmesi gerekir. Sorunun özgürlük ve demokrasi ile ilgili yanları bir tarafa bırakılacak olursa ortaya çıkan gerçek, askerlerin ve askeri yönetimlerin artık tslamcı akımlar karşısında çok farklı bir tutum içinde olduklandır. Bu önemli gerçeği gözden kaçınp, tslamcı akımların sadece serbest seçimlerle iş başına gelen "sağ partiler" iktidarında besiendiğini, güçlendiğini duşünmek çok yanLş çözumlere yol açabilir. Atatürk'ten yanm asır sonra laiklik tarnşmaları