25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 OCAK 1987 CUMHURÎYET/7 İslamcı Akımlar Ne tstiyon GENCAY ŞAYLAN Islamiyet toplumıın her yönünü düzenlemek ister Din ile politikanm ilişkisi hemen hemen her topluın için ilginç ve incelenmesi gerekli bir konudur. Örneğin son yıllarda Latin Amerika ülkelerinde Katolik Kilisesi'nin bazı kesimlerinin mevcut sosyopolitik düzene karşı radikal bir tavır almalan, bu düzene karşı mücadele eden diğer gruplarla diyalog ve işbirliği içine girmeleri politikacüann ve araştmcılann çok ilgisini çekmektedir. Aynı şekilde, Doğu Avrupa ülkelerinde, özellikle Polonya 'da kilisenin rejime karşı aldığı tavır ve bu yönde halkı etkileme gücii üzerinde çok durulan, tartışılan bir konu olmuştur. Son yülarda birçok ülkede, Üzerinde düşünülen, incelenen ve değerlendirilen konulardan biri de İslami akımın yükselişidir. Iran 'da Şah yönetiminin devrilmesi ve bu olayı izleyen yeni İslam devrinü hem uluslararası itişkilerde hem de dünya dengesinde çok önemli gelişmelere kaynaklık etmiştir. İslamcı akımın gelişimini sadece İran 'a özgü bir hareket saymak mümkün değildır. Bu akım, Yugoslavya 'dan Afganistan 'a kadar yerkürenin birçok yerinde kendini göstermektedir. Aynı gelişme, nüfusunun yüzde 98'inin Müslüman oiduğıı Turkive'de de gözlemlenebilmektedir. 60 küsur yıl önce laiklik ilkesini benimsemiş ve bıınu radikal bir biçimde yorumlayıp, uygulamış tek Müslüman toplum olan Türk toplumunda İslamcı akımların giderek geliştiği söylenebilmektedir. Bu giderek yükselen gelişme, üzerinde önemle durulması gereken bir konudur. İşte bu yazı dizisinde Turkive'de gelişen İslamcı akıınlann siyasal yönü, siyasi sısiemle ilgili değişim önerileri incelenmeye çalışılacaktır. Cumhuriyetin ilanından sonra yaşanan toplumsal devrimlerin ozunü oluşturan lailtik ilkesinin uygulanma biçimi nedeni ile varlığını uzun süre yeraltmd^ surdürmek zorunda kalan İslamcı örgütlenmeler son yıllarda daha rahat bir siyaset yapına olanağma kavuşmuş gözükmektedir. Bilindiği gibi Müslümanlık, sadece insanların Allah'a ibadet görevlerini ve öteki dünya ile ilişkilerini düzenleyen bir din değildir. Islamiyet, her alanı kapsayan, bütüncül bir yaşama biçimıdir. Daha açık bir deyişle, İslamivei insan ve loplum yaşamınm her yönünü düzenlemektedir. Bu çerçeve içinde İslamiyetin, açık, belirgin bir siyasal yaşam ve düzen anlayışı vardır. İşte burada yapıtmak istenen şey, söz konusu siyasal yaşam ve düzen anlayışınt irdelemek, şu anda toplum içinde ne ölçüde kabul gördüğünü ölçmekür. Türkiye'deki İslamcı akımların siyasi çözümlemeleri, siyasisislemle ilgili önerı ve eleşlirileri buradaki incetemenin kapsamını oluşturmaktadır. Başka bir deyişle, inceleme esas olarak sözü edilen olguların saptanmasını amaçlamaktadır. Bu çerçeve içinde kullanılan ana kaynaklar, İslamcı akım içinde yer alan kişilerin söyledikleri ve yazdıkları olmuştur. İslamcı akım içinde yer alan kişiler ya da örgütlü hareketler, birbirlerinden farklı siyasi çözümler ve öneriler getirmekte; yani İslamcı düşüncenin temel ve tek kaynağı olan Kuran ve hadisler farklı bir biçimde yorumlanabilmektedir. İncelemede, bu farklılıkları olabildiğince geniş ve ayrıntılt bir biçimde vermeye çalışıyoruz. Son olarak vurgulanması gereken bir nokta daha vardır. Türk Ceza Kanunun 163. maddesi laıkliğe aykırı girişimleri ve şeriat düzeni isteklerini cezalandırmaktadır. Bu nedenle incelemede, herhangi birsuç duyurusuna konu teşkil etmemesi için ahntı yapılan kitap ve dergilerle kişisel konuşmalar için kaynak gösterilmeyecektir. Bu, söz konusu görüşleri uygun butduğumuz anlamtna gelmez. Ancak düşünce ve tartışma özgürlüğüne tam bağlılığımız nedeni ile bu konuda duyarlı davranmanın gerektiğine inandığımızı belirtmek isteriz. GENCAY ŞAYLAN Şeriatçıların 1 Sarı saçlı, mavi gözlü adatn bir taraftan piposunu çekiştiriyor, diğer taraftan da yarı Türkçe yan îngilizce sözcükler kullanarak karşısındakilere derdini anlatmaya çalışırken şunlan söylüyordu: "Siz Türkleri anlamak mümkiin değil. Nasıl oluyorda bir İslam devriminin eşiğinde oldugunuzu göremiyorsunuz. Belki ortıç tutmadığınız için şehir meydanlannda, herkesin önünde kırbaçlandığınız zaman aklınız başınıza gelecek ama iş işten geçmiş olacak." Sözlerin sahibi Andrew Craig adlı bir Amerikah idi, ülkesinde Türkiye ile ilgili doktora yapmıştı ve şimdi kendini tam bir Türkiye uzmanı sayıyordu. Elinde tuttuğu dergide, gazlı "yeşil" kalemle altını çizdiği satırları Türk dostlarına gösteriyor ve böylece telaşının boş olmadığını kamtlamaya çahşıyordu. Amerikalı oryantalistin elinde tuttuğu dergi, son yılarda büyük bir gelişme gösteren İslami yayınlardan biriydi ve Necip Fazıl'a yakın bir İslamcı ideolojiyi savunduğu biiinmekteydi. Altı çizili satırlarda ise şu görüş ileri sürülmekteydi: "İslami dünya görüşiine bağlı bir tarih ve hal muhasebesi yaptıgımızda, içinde bulunulan dönemde Türkiye'de büyük bir İslami zuhur, gerçek bir İslam inkılabı bekleniyor." 1980 sonrası İslamcı akımlar giderek artan etkinlikleriyle politika sahnesine çıktılar hedefi: Gençlik maya zorlamaktadırlar. Yani İslamcı öğrencilerin kendilerini sakladıkları dönemler artık geride kalmış gözüküyor. Mevcut sosyopolitik sistemden memnun olmayan bazı genç aydınların çözüm için neden İslamiyete yöneldikleri sorusunu bir bilim dalı olan siyaset sosyolojisi cevaplandıracaktır. Nitekim konuyla ilgili çeşitli kuramlar ve hipotezler geliştirilmeye çalışılıyor. Ama bizim için burada böyle bir akademik tartışmanın önemi yoktur. Önemli olan İslamcı akımların gerçekten belli bir büyüklüğe ve etkinliğe ulaşıp ulaşmadığıdır. Yukarıda sözü edilen araştırmaya göre ciddi bir gelişme vardır ve hareket daha da gelişecektir. Bunu gösteren temel bulgu. şeriat isteyenlerin yaş gruplarına göre dağılımıdır. Şeriat düzeni talep eden yetişkin nüfus içindeki yüzde 7'lik grubun, kendi içinde yaş gruplarına göre dağılımı şu oranları veriyor: 1524 yaş: % 25.3 2534 yaş: % 20.0 3544 yaş: <o 17.9 ? 4554 yaş: <o 11.6 ? 5564 yaş: <o 15.8 V 65 + yaş: % 9.4 İslamcı akımların etkinliği yaş grubu küçüldükçe artıyor. Bu da Arttk saklanmtyorlar: İslamcı öğrenciler 1980 öncesine benzer eylem yapmıyorlar. En önemli eylem türü başörtü kullanarak kendini göstermek ve çevreye başörîüyü kabul ettırmek. Her fırsatta, ancak uygar biçimde görüşlerini ortaya koyarak hocalarmı görüşleriyle ilgili tavır almaya zorluyoriar. Yani artık saklandıkları dönem geride kaldı. Aslında Türkiye'de İslamcı görüşlerin giderek etkinliklerini artırdıkları, bu görüşleri aksettiren yayın organlarının satış rakamlarının Türkiye ortalamalannın çok üstüne cıkıığı bilinmektedir. İslam, Doguş, İcmal, Tavır, Girişim gibi İslamcı akımları savunan dergilerin satış rakamları hareketin politik etkiniiğinin boyutları hakkında belli bir fikir verebilir. Örneğin İslam dergisinin satış rakamı 115.000 civarındadır ve bu, aylık bir dergi için oldukça geniş bir yaygınlığı ifade eder. Sözü edilen dergilerin hepsinin, ilerde görüleceği üzere satış rakamları çok yüksek düzeylere ulaşmaktadır. islamctlartn 5 hedefi: 1) Allah ve onun peygamberi dışmdaki bütün otorite kaynaklarını yok saymak. 2) Dünya üzerindeki Müslümanları birleştirip tek İslam devleti kurmak, bu aşamadan önce tek tek ülkelerde şeriat egemenliğini sağlamak. 3) Batıdan yalnız teknoloji ve biîim alıp siyasal, ekonomik, kültürel etkinliği readetmek. 4) Ulusçuluğu reddetmeK ulusal deyletleri iptal etmek. 5) Bütün İslam ilişkilerini İslam adaletine göre düzenlemek. İslami akımın son yıllarda etkinlik kazandığını kanıtlıyor. Aslında insanların ileri yaşlarda dine daha çok yöneleceği ve buna bağh olarak şeriat düzeni isteğinin ileri yaş grupları için daha fazla olacağı düşünülebilir. Ama bu böyle değildir. Halen, araştırma bulgularına göre şeriat düzeninden yana olanların yaklaşık yarısı 35 yaşın altındadır. 55 yaşın üstünde olanların oranı ise 25.2'ye düşmektedir. Yani İslamcı örgütlenmelerin esas hedefi halen gençlerdir. İslamcılar politik sahnede İslamcı hareketin giderek yükselen etkiniiğinin ölçüsü sadece dergi satışları değildir. Günlük gazetelere bir göz atmak bile olayın önemini ortaya koyabilir. Hemen hemen her gün birtakım haberler ya da fotoğraflar hareketin boyutları hakkında ortalama yurttaşa bir fikir verebilir. Başörtü, türban kavgası toplumda gündemin önemini hiç yitirmeyen maddesi olarak sürüp gidiyor. Kuran kurslarının açılışı ya da kapanışı ile ilgili fotoğraflar kamuoyunda büyük ilgi uyandınyor. Bu ilginin nedeni insanlann islami ınançları değildir, İslami görüşün toplumun politik yasamında etkinleşmesidir. Yoksa Türkiye gibi halkının tamamına yakın kısmının Müslüman olduğu bir ülkede örneğin İslamcı yaymlar ya da Kuran kursları doğal karşılanmalıdır. Ancak toplumsal yaşamın her alanının İslami kurallara göre düzenlenmesi talebi ile ortaya çıkan İslami akımların aktif bir politik yaşama girmeleri insanları telaşlandırmakta, düşündürmekte ya da sevindirmektedir. Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran önder kadroların dini akımların politikadan uzak kalması konusunda çok duyarlı olduğu bilinir. Örneğin 3 Mart 1924 günü TBMM tarafından kabul edilen, Evkaf ve İslami akımın 5 hedefi Daha önce de değinildiği gibi İslam, insan yaşamının her alanını düzenleyen " t o t a l " bir ideolojidir ya da yaşam biçimidir. Bu çerçeve içinde siyasal yaşamı da düzenler. Bu düzenleme, yaşamın diğer alanlarındaki düzenlemeler gibi evrenseldir: yani İslami siyasal sistem, her zaman ve her yerde olması gereken bir düzenlemedir. İslamcı akım içinde önemli bir yeri olan ve ideologkuramcı rolü yüklenmiş bir aydın, Müslümanların siyasal hedeflerini ya da bir başka deyişle politik mücadelelerinin yönelimini şu beş noktada topluyor: 1. Allah ve onun Peygamberi dışmdaki bütün otorite kaynaklannı reddetmek, onları yok saymak. 2. Dünya üzerindeki bütün Muslumanlan birleştirip tek bir İslam devleti altında toplamak; ancak bu aşamaya gelince>e kadar tek tek Müslüman topluralarda şeriatın egemenliğini kurmak. 3. Batının İslam dünyası üzerindeki siyasal. ekonomik ve Gençler çoğunluktu: İslamcı akımıarın etkinliği yaş grubu küçüldükçe artıyor. Bir araştırmaya göre şeriat isteyenlerin yaklaşık yarısı 35 yaşın altında. 55 yaşın üstünde olanların oranı ise dörtte bire iniyor. Bu da İslami akımların son yıllarda etkinliklerini arttırdıklarının başka bir göstergesi Şer'ıye Vekaleti ile Erkanı Harbiyei Lmumiye Vekaleti'ni kaldıran ve bunların yerine Diyanet İşleri Reisligi ile Erkanı Harbiyei Umumiye Reisliği'ni kuran yasanın gerekçesinde şu ilginç değerlendirme göze çarpar: "Din ve ordunun siyaset cereyanları ile alakadar olması birçok mehaziri daidir. Bu hakikat bütün medeni milletler ve hükumetler tarafından bir düsturu esasi olarak L abul edilmiştir. Bu noktayı nazardan yeni bir hayat varlığı temin etmek vazifesini deruhte eden Türkiye Cumhuriyeti ıeşkilal1 siyasiyesinde zaten muhdes olan Şer'iye ve Evkaf Vekaleti ile Erkanı Harbiyei Umumiye Vekaleti" nin mevcut olması muvafık olamaz." Bu yasa sonucu söz konusu 2 vekalet kalkınca 2 ünlü kişi hükümet dışı kalmışlardır. Bunlardan biri, Şer'iye Vekili Saruhan mebusu Muslafa Fevzi efendi; diğeri, yani Erkanı Harbiyei Umumiye Vekili, İstanbul mebusu Mareşal Fevzi (Çakmak)'dır. Böylece bu 2 kişi 5 Mart 1924 tarihinde göreve başlayan ikinci Cumhuriyet hükümetinde görev almamışlardır. Çünkü Cumhuriyetin kurucu kadroları 2 kurumu, orduyu ve dini politika dışında tutmak için çok kararlıdırlar ve sözü edilen vekaletlerin kaldırılmasını bu amaca yönelik bir önlem olarak düşünmüşlerdir. TÜRKİYE'DENSAHNELERTürkiye'de 1980 sonrası hızla yayılan şeriatçt akımlar özellikle genç kesimleri etkilemek için büyük çaba harcıyor. işte bu çabanın yarattığı görüntülerden bazılan. 1) Kuran kursunda diz çökerek eğitim gören bir grup kız öğrenci, başörtü kavgasma eğitilen yeni kuşaklar. 2) Rahle ve takkeli eğitim. Laik öğrenimin unutturduğu araçlar yine sahnede. 3) Yeni Cami anünde çarşaflı bir genç kız. Kafalardaki tesettür. 4) Son yıllarda hızla yayılan tarikatlardan biri olan Cerrahiler, İstanbul'da şeyhlerinin cenaze töreninde. Yaslar 30'un altında, hatta daha da küçük. $eriat yolunda kol kola. (Fotoğraflar: CUMHURİYET) sal konumlarındaki farklılıklar, görüş ya da ideoloji ayrıhkları farklı cevaplara neden olabilir. Ama açık olan, hiçbir tereddüte yer vermeyen bir gerçek vardır: Cumhuriyetin kurucu kadrolarınm öngördükleri din ve orduyu politika dışına itme amacı gerçekleşmemiş, her iki kurum da yoğun bir biçimde politika içinde kalmıştır. Ordunun politik etkinliğini neredeyse periyodik hale gelen askeri darbeler kanıtlamaktadır. Dini örgütlenmeler ise politika sahnesini hiç bırakmamış, uzun süre yer altında varlığını sürdürdükten sonra, özellikle son yıllarda hızlı bir gelişme gösterip meşruiyet kazanma uğraşına girmiştir. "28 Eylül 1986 günü yapılan ara seçimlerde Suleyınancılar ve Nurcular Doğru Yol Partisi'ni desteklediler ve bu partinin başansında etkin oldular." Bu yargının son seçimleri izlemiş bir çok kişi tarafından paylaşıldığı görülüyor, ama değerlendirmenin ne ölçüde doğru olduğunu anlamak mümkün değildir; çünkü ne Süleymancıların ne de Nurcuların hangi seçim bölgesinde ne kadar oya sahip olduklan kesin olarak ölçülememektedir. Ama söz konusu desteğin önemli olduğuna kuşku yoktur. Öyleyse üzerinde durulacak soru, İslamcı bir siyasal sistemi talep eden kesimin Türkiye'deki büyüklüğünün ne olduğudur. "Türkiye'de şeriat düzenine taraftar olanların toplam yetişkin nüfus içindeki payı yüzde 7'dir. Başka bir deyişle bugün Türkiye'de İslami bir 'inkılabı' savunanların oranı yüzde 7 civarındadır. Buna karşılık İslami bir sosyopolilik düzenin egemen olmasına karşı çıkanlar, toplam yelişkin nufusun yüzde 79.4'ünü bulmaktadır." Yukarıdaki rakamlar ve oranlar NOKTA dergisi tarafından geçen eylül ayı içinde yaptırılmış fakat sonuçları yayımlanmamıs bir araştırmadan alınmıştır. Gerçekten de İslamcı akımların nedere r ede etkinleştiğini anlayabilnıek için gözlem yanında, toplumbilım tekniklerini kullanan araştırmalara gereksinme vardır. İşte NOKTA dergisinin PTofesör Onur Rumbaractbaşı'na yaptırdığı sözü geçen araştırma, klasik bir toplumbılinı çalışması özellikleri taşıyor. Araştırmanın teknik ayrıntılanna girmeye gerek yoktur, sadece güvenilirlik düzeyinin oldukça yüksek olduğuna işaret etmek yeıerli olacaktır. Acaba, yukarıdaki yüzde 7 oranı dışında araştırmanın önemli bulgusu nedir; ya da bir başka deyişle araştırmanın hangi bulgusu bizim esas sorumuza ışık tutabilir? İslamcı akımlar, "Gelecek bizimdir" demektedir. Araştırmanın bazı bulguları bu öngörünün ciddiye alınması gerektiğini kanıtlıyor. İslamcı hareket, gençler ve özellikle üniversiteli gençler arasında gelişmektedir. Üniversiteli gençler arasında şeriat düzeninden yana olanların oranı genel ortalamaya göre yükselmekte, yüzde 10.7 düzeyini bulmaktadır. Ancak yine araştırma bulgularına göre şeriat düzenine karşı olanların da üniversite öğrencileri arasındaki oranı yükselmekte, yüzde 83,5 olmaktadır. Bu bulgulara bakarak bugün üniversitelerin, esas olarak İslamcı akınılarla buna karşı olanların siyasi çekişmesine sahne olduğu söylenebilir. 1980 öncesi solun etkinlik gösterdiği ODTÜ, Boğaziçi. İstanbul Teknik Üniversitesi, Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi gibi şeçkin kuruluşlarda halen örgütlü ve ortada gözüken tek siyasi hareket Islamcılardır. ODTÜ"nün bir hanım öğretim üyesi, • B gelişmeyi an•u lıyamıyorum ve şimdi, hayatımda ilk kez Türkiye'nin geleceğinden en azından bir kadın olarak endişe ediyurum" diyerek hayıeıini ve tedirginliğini gösteriyor. Aslında bu üniversitelerdeki İslamcı öğreııcilerin, 1980 öncesine benzer eylemler yapnıadıkları açıktır. En önemli eylem türü, başörtü kullanarak kendini gösterme ve çevreye başörtüyü kabul ettirmektir. Yine oğretim üyelerinin belirttiklorine göre İslamcı öğrenciler her fırsatta, ancak uygar bir hiçimdo. görüşlerini ortaya koymakta ve hocalan görüşleri ile ilgili tavır al Tarikata dayanmayan sağ parti yok: 70'li yıllardan sonra siyaset sahnesine daha yoğun çıkan İslamcı akımlar, çeşitli sağ partileri desteklediler, bu partilerle yakın ilişkiler içine girdiler. MSP'nin önde gelen politikacılarından biri "Türkiye'de bir tarikat üzerine oturmayan ya da en azından bu yönde gayret göstermeyen sağ parti yok" diyor. kültürel etkilerini bütünü ile yok etmek. ancak teknoloji ve bilimi almayı sürdürmek. 4. Evrensel İslam devleti düşüncesi ile bagdaşmadığından ulusçuluğu yadsımak. ulusal devletleri iptal etmek. 5. İslam toplumunda bütün insan ilişkilerini İslami adalet esaslarına göre düzenlemek. Burada tanımlanmış olan beş ilke üzerinde çeşitli İslamcı grupların anlaştıkları görülüyor. Ancak İslamcılık ile bir ulusçuluk arasındaki zıdlık ve ulusçuluğu yadsıma bazı gruplar tarafından kabul edilmiyor. Bu grupların savunduğu "Türkİslam sentezî." İslamın evrensel özelliğine değişik bir bakış getirdiği iddiası ile köktenci İslam (Islamic fundamentalism) tarafından kabul görmemektedir. İslamcı akımların siyasi hedetleri vardır ve bu hedeflerine ulaşmak için Cumhuriyetin başından beri savaşım veriyorlar. Aslında İslamcı akımın tarihi daha da eskilere uzanır. İslamın esaslarına dönerek kurulacak bir İslam devletinin. Müslüman dünyasını gerilemesini durduracağı inancı ve bu yolda ideoloji oluşturulması, en azından 19. yüzyıla uzanaıı bir geçmişe sahiptir. Bu akım Müslüman bir ülke olan Türkiye'de de hep var nlmuştur. 1970'li yıllara kadar esas olarak yeraltındu kalan İslamcı akınılaı giderek siyasal sistemin meşru parças^ haline gelme uğraşı içine girmişlerdir. Bu eğilinı içinde ortaya siyasi partilerin çıktığı ve hiç de küçümsenmeyecek başarılar kazandığı bilinmektedir. Ayrıca bütün İslamcı grupların, bu partileri, örneğin MSP'yi desteklemediği de biliniyor. Türkiye'de "sağcı" olarak nitelenen bütün partiler İslamcı gruplarla yakın üişkilere girip oniann desteğini almaya çalışmaktadırlar. Kapatılan MSP'nin önde gelen politikacılarından biri, "Türkiye'de bir tarikal üstüne oturmayan ya da en azından o yönde gayret göstermeyen sağ parti yoktur" diyor. İslamcı akımın belli bir gelişme içinde olduğu ve belirgin bir siyasi programı önerdiği açıktır. O halde şimdi yapılması gereken şey. bir adım daha atıp önerilen siyasi programın ya da İslami siyasi sistemin neleri kapsadığını ortaya koymaktır. Yalnız daha önce İslamcı akımların örgütscl yapılarını ve hareket içinde çok ağırhklı bir yere sahip larikatları gözden geçirnıekte yarar var. Laik rejime yöneliş Bilindiği gibi 3 Mart 1924 Cumhuriyet tarihi için çok önemli bir gündür. Atatürk devrimlerinin, başka bir deyişle Kemalist rejimin özünü oluşturan bazı temel yasalar o gün TBMM'den geçmiştir. Örneğin Tevhidi Tedrisat Kanunu bunların en önemlisidir ve bu yasa ile genç Cumhuriyetin nasıl bir yolda gelişmeye yöneleceği ortaya çıkmıştır. İşte iki vekaleti kaldırıp yerlerine Başbakanlığa bağlı Diyanet İşleri ve Erkanı Harbiyei Umumiye reislikleri kuran yasa da bu temel tercihin göstergelerinden biri sayılabilir. Atatürk ve çevresi seçmelerini yapmışlar, laik ve sivil bir siyasi rejime yönelmişlerdir. Peki bu yönelim başarılı olmuş mudur? Cumhuriyeti kuranların istedikleri gerçekleşmiş midir? Türkiye çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmış mıdır? Bu soruları çoğaltmak olanaklıdır ama iş cevap vermeye gelince zorlukla karşılaşılır. Çünkü bu soruları cevaplayan kişilerin toplum StRECEK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle