17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER nın ve sağlıklı bir toplum yapısı kurmanın da yolu budur. Ancak, bu sonuncu amaca, sadece cansız doğayı anlamak ve yenmekle değil, insanın o çok bencil doğasını da yenmekle vanlabilir. Batı toplumlannın uygarhkta henüz bu aşamaya tam olarak ulaştıklannı söyleyebilir miyiz? Onlar insanın doğa ile ilişkilerindeki olağanüstü başarıyı, insanla ilişkilerinde de, aynı düzeyde gösterebilmişler midir? ÇAĞDAŞ UYGARLIK DÜZEYINİN ÜSTÜ Belimiğimiz bu aşamaya ulaşılabilmesi, herhalde, çağdaş uygarhk düzeyinin ustünü oluşturacaktır. Ulusumuzun bencil olmayan tarihsel ve psikolojik kimliğinin bilincinde olan Atatürk, Kurtuluş Savaşı'nda olduğu gibi, bu konuda da başka toplumlara örnek oluşturabileceğimizi, Onuncu Yıl söylevinde anlatmak istemiştir. Bunun için, yönetim, eğitim, hukuk gibi çeşitli kunımlan, bilimsel temellere oturtmak esastır. Örneğin, Iaiklik, dini inançlar karşısında, bilimsel bir tavır almak değil midir? Toplumsal alanda bilimsel tutumlar, çeşitli toplumsal gerçekleri olduğu kadar, adaleti de en yüksek değer düzeyine gerçekten çıkaracaktır. Bu ilişkinin önemini ve niteliğini vurgulayabilecek bazı sözleri sıralayarak konuyu noktalamak istiyoruz: "Bir yargıya hangi yandan ve yönden bakılırsa bakılsın aynı görüniiyorsa, o yargı adildir." "Yetld sahipleri için, düzgün ve haklı davranışlann ortamıaı araşbnp hazıriamamak, haksızlığa bir tür yardım etmek olur." "Toplum içinde bazı insanlann hatalı, aldatıcı ve haksız davranışlanna, yönetimin, eğitimin ve adaletin düzeltisi gücüne inanarak katlanabiliriz." "Suç ile ceza aıasına girecek zaman, nedenle sonuç arasındaki zaman gibidir. Zamanın, gereğinden fazla uzun olnşu, ikisi arasındaki ilişkiyi kuşkuya diişiirür." "Toplum yasalannm doğa yasalanndan farkı; hak ölçütiine tâbi ve haklüık eleştirisine açık olmalandır." "Toplumda adalet, birevde saglıga benzer, ama daha önemlidir. Çünkü, bozulduğu zaman daha büyük tahribat yapar. Aynca, toplumun savunma mekanizmalan, bireyin savunma mekanizmalarından daha agır işler ve daha az etkilidir." "Demokratik bir toplumda, özgürlüğün en çok hissedilmesi gereken kurum. adalet mekanizmasıdır. Adalet gerçeğinin ustıindeki sisler özgürlük ortamında kaybolur." (2). Bugün yeni adalet yılına "Adalet, en yüce değer" anlayışı içinde girme>i dilerim. (1) Cavıt Ünal: Değerlerin Psıkolojisi (A.Ü. Dil ve TarihCografya Fakültesı Yayınlan, No: 301, Ankara, 1981). (2) Cavit Ünal: Birlikte Duşünclim (özdemır Basımevı, İstanbul, 1986). 8 EYLÜL 1986 Adalet: En Yüce Değer Birçok nelmiş, Bu çaba ve yönelişlerin temel doğrultnsu, hiç kuşkusuz, bilim olmak gerekir, Çünkü, bugünkü çağdaş Batı uygarlığımn doğup gelişmesi, bilimle mümkün olmuştur. Doç. Dr. CAVtT ÜNAL Değerler, bir toplumun üyeleri tarafından benimsenen ve izlenen, onlar tarafından paylaşılmış genel amaçlardır. Bu amaçlar, insanlann değerli, iyi ve yararb olarak niteledikleri nesneleri, eylemleri, konuları; beğenip önemsedikleri kurumları ve inançlan içine alır. Para, mücevher, haürab bir eski eşya gibi nesneler; başanlı ve giiçlü olma, tanmma gibi psikolojik konular; adalet, demokrasi, yardımlaşma gibi sosyal soyutlamalar buna örnek olabilir. Değerli tutulan şey bazen de, bilgi, sağlık ve güzellik gibi, zihnin ve vücudun bir durumunu gösterebilir. Dünyada mevcut çeşitli kultiirler arasında, çeşitli değerlerin önem bakırrundan sıralanışı farklıdır. Toplumumuz, "adalet mülkün temelidir" özdeyişiyle adaleti devletin temeli sayrruş ve onu, en yüce bir değer düzeyine yükseltmiştir. ADALET VE SOSYAL DEĞER Adalet insanları sevme, bencil olmama, insanları araç olarak değil, amaç olarak değerlendirme, onlara karşı nazik ve sevecen olma gibi özellikler üzerinde doğup gelıyebilecek bir duygu ve anîayış ürünüdür. Saydığımız bu özellikler, felsefeci Spranger'in, "sosyal değer" adını verdiği bir değer kategorisinin tanımına uymaktadır. Spranger, insanlann ortaya koyduğu çeşitli değerleri, altı temel değere indirgeyen bir kuram ortaya koymuştur. Kuramsal (teorik) ekonomik, estetik, sosyal, politik ve dini olarak sıralanan bu sınıflandırma, Allport, Vernon ve Lindzey tarafından bir ölçü aracına dönüştürülmüştür. Amaçları, ınsanlarda bu altı değerin göreceli önemini ölçmek ve onların genel ve egemen ilgilerini ortaya çıkarmaktı. Bazı araştırma sonuçlarının telkin ettiğine göre, ölçek, bu amacında en yüksek noktaya ulaşrruştır. Bununla birlikte, bu değerlerin, bütün olasıl değer yargılarını içine aldığı da söylenemez. Biz bu ölçeği uyarlayıp kullanarak, üniversitelerin çeşitli fakültelerinde okuyan öğrenciler üzerinde uyguladık. Arastırmanuzın sonuçlarına göre öğrenciler, çeşitli değerler arasında sosyal değerleri en yüksek oranda seçmişler, yani bu değerde en yüksek puana ulaşmışlardır (1). İşin bir ilginç yanı da, polis koleji öğretmenliğine atanmak için, Polis Eğitim Merkezi'nde pedagojik formasyon gören öğretmen adaylarının da, sosyal değerler üzerinde aynı yüksek puanı almış olmalan ve böylece, birbirinden farklı kesimdeki ve farklı yönelişteki insanlarımızın aynı değerleri paylaşmış olmalarıdır. Buna karşıhk, Amerika Birleşik Devletleri'nde üniversite öğrencileri üzerinde yaptığımız araştırmada ise, Amerikalı öğrencilerin egemen değerleri, "politik değer" olarak belirmiştir. Politik değerleri benimseyen insanlann eylemleri, zorunlu olarak, politikanın dar alanı içinde düşünülmemelidir. Bu kimseler, her şey den çok, kişisel güç, etkinlik ve tanınmaya önem verirler. Bilime ve Batı kültürüne yönelmiş bir toplum olarak, aramızdaki bu kurumlanmız gibi hukukumuz da Cumhuriyetle birlikte Batı'ya yö a>Tim üzerinde düşünmek gerebilinçli, yasal ve yoğun şekilde, çağdaşlaşma çabaları içine girmiştir.kir. OKURLARA. OKAY GÖNENStN BtLİMSEL YÖNELİŞ VE ADALET Birçok kurumlarımız gibi hukukumuz da Cumhuriyetle birlikte Batıya yönelmiş, bilinçli, yasal ve yoğun şekilde, çağdaşlaşma çabaları içine girmiştir. Bu çaba ve yönelişlerin temel doğrultusu, hiç kuşkusuz, bilim olmak gerekir. Çünkü, bugünkü çağdaş Batı uygarkğının doğup gelişmesi, bilimle mümkün olmuştur. İlk çağlar ve orta çağlar boyunca, birçok büyük duşünurün gelip geçmiş olmasına karşın, yerinden pek fazla kımıldayamamış olan Batı toplumları, bugün yıldızlara gitmeye hazırlanıyorlarsa, bunun temelinde, doğa hakkındaki otorite düşüncelerine inanma yerine, düşünceleri doğanın kendisi ile karşılaştırarak değerlendirme şeklinde özetleyebileceğimiz bir yaklaşım değişikliği yatmaktadır. Basit fakat sihirli değnek ve güce ulaştıran yol budur. Ama unutmayalım ki, basit gibi görünen bu yol, pek çok tuzaklarla doludur. Ve üzerinde yürümek için bilgi, nesnellik, yansızlık, titizlik, anlayış ve hoşgorü ister. Bu yolun sonunda önce gerçeğe, sonra da güce vanlır. Doğa böylece yenilir ve ona egemen olunur. Öte yandan, doğru ve adaletli olana ulaşma Bir Gün... az bitiminin güzel bir sabahı. Üstelik cumartesi. İşler çok yoğun olmaz, diye düşünerek güne başlandığı için biraz da gevşeklik var. Hatta bir ara kaçıp karşıdaki lisenin bahçesinde basket oynarız, diye planlar var. Ve sabahın 9'unda ilk haber. "Şişhane tarafında silahlı iki kişi kaçıyor, diye bir haber geldi." Ve faaliyete geçiş: Nedir bu silahlı iki kişi. Birkaç dakika sonra herkesi yerinden zıplatan haber: Sinagogu basanlar ayindeki herkesi öldürmüş. Rehavet bitti, herkes toplantıya. İlk plan, kim nereye gidecek, haber kaça bölünecek, en etkili fotoğraf nasıl olur, ama kesinlikle "bol kanlı" foio kullanılmayacak, hatırlatmak bile gereksiz. Ve muhabirter dağılıyor, foto muhabirleri zaten olay yerine doğru yola çıkmış bile. Olayın dehşet vericiliği bir anda duygusal platformların dışına çıkıyor. Tahliller yapılıyor: Böyle gözü kara bir saldırıyı kim ne için yapmış olabilir ve niçin Türkiye'de? Biraz sonra muhabirler dönmeye başlryor, gördükleri manzaraların iç bunaltıcı etkisinden hemen çıkıyorlar, zaten çıkmak zorundalar. Haber hemen tamamlanmalı, notlar hazırlanmalı. Sonra ikinci tur başlıyor, ilk kalıplar için olayın ana hatları toparlandı, şimdi yeniden hastanelere, ilgili merkezlere gidiliyor. Haberler, notlar, tepkiler tekrar tekrar yazılıyor. Şurada bir çelişki yakalanıyor, burada gereksiz bir tekrar, yeni malzemelerle sayfalar yenileniyor. Sonra tekrar oturuluyor: Niçin böyle bir katliam, kim bundan ne çıkar umuyor, yoksa Türkiye yeniden bir yerlere sürüklenmek mi isteniyor? Gecenin geç saatleri, yarın için bazı planlar yapılıyor, yorgun ve kafaları soru işaretlehyle dolu insanlar ağır ağır gazete binasını terk ediyor. Ertesi gün aynı gerginlikle işin başına oturulduğunda, bir gece önce dışardan arayan ve telefonla olayı öğrenmeye çalışan gazetecılerin yerini bu kez bizzat gelen yabancılann aldığı görülüyor. Böyle büyük bir olay için özel muhabir göndermeleri çok doğal, ayrıca bu muhabirlerin de en sağlam haber alabilecekleri gazete bürolarına doluşmalan da... Ama bunca işin arasında bir de onların bitmez tükenmez "gazeteci" sorulan olmasa, diyesi geliyor insanın. Onların da ası/ derdi aslında aynı: Kim yaptırmış olabilir ve niçin Türkiye seçilmiş? Yani hâlâ kimsenin yanıt bulamadığı asıl sorular. Onlar da doğrudan soruyor Büyük bir iç terör döneminin ardından uzun bir askeri yönetim geçiren Türkiye yine bir yerlere çekilmek mi isteniyor, iktidar bu sorunların üstesinden gelebilir mi? Tartışma, tartışma... Sonra yabancı gazeteciler de otellehne dönüyor. Bakahm neler yazacaklar? Ve sinagog baskınının ikinci perdesi de gazeteciler için kapanıyor ya da asıl perde şimdi açılıyor... Y ARADABIR EFDAL SEVİNÇLİ Dokuz Eylül Üniversitesi Ne zaman dilimizde kültür sözcüğü dolaşsa, hepimiz"kültür mirasımızın korunmasının önemi" üstüne aslan kesilir, destansı söylevler çekmeye başlarız. Kitap sevgisinden okumanın önemine, kütüphanelerimizin korunmasına değin en güzel önerilerle birbirimizi aldatır dururuz!.. Oysa yaşanan gerçek bu değildir. Çünkü gerçek; kültürün bir "mıras" olduğunu bile bile, birbirini aldatan bizlerin, kültürün bakımı adına, kültürün gerçek bakıcılarının, bakanlarının. görevlerini yapmadıklarını söylemekten kaçmmamızdır Saklanan bu gerçeğin yanında, ülkemiz kültür sorunları hep parlak söylevlerle geçiştirilmekte, depolarda tutsak edılen kitapların varlığı unutularak iletişim araçlarında, nice kültür programında, kitabın yaygınlaştırılması, kütüphanelerin çoğaltılması ve korunması öğretılmektedir... Belleğı zayıflaştınlan bir toplum olarak da, kimi sorunları, özel günlerde, haftalarda, hatta yıllarda anımsayıp, "ah"larla geçıştirmeyi çok da güzel beceriyoruz! Epey bir süre önce. kütüphanecilik haftasım kutladık. Sayısal bilgilerdeki aldatmacaları bir yana bırakıp, kütüphanelerımize kaç kişinin geldiğini düşünmeden, sayın bakanımızın, istanbul'da, Bakırköy'de bir kütüphanenin açılışını yaptığını televızyondan izledik. Dileğim, hapishanelerimizden çok kütüphanemizın olması.. Ancak, bu yazımın yazılışına neden olan ısteğim, yeni kütüphanelerin açılışıyla, kıtap sevgısinın televizyonda iyi öğrettlemediğiyle ilgili değıl. Şımdilik tek bir derdim var ve derman olunması dileğıyle yazıyorum. Çünkü derdime, devletimden, bakanhğımdan başka hıçbir gücün katkısının olacağına ınanmıyorum! İnancım, bugün, kültürümüzün en önemli ürünlerıni saklayan (!), üç büyük kütüphanemizin çağdışı durumlarına dikkatı çektirıp, yok olan "kültür mirasımız" palavrasını, bir parça olsun gerçeğe dönüştürebilmek. Tek sözcükle, "yok olan" bu kütüphanelerimize, devletimizin elinin uzanmasını sağlayabilmek... Birer kütüphane olmaktan çok "kıtap deposu" niteliği gösteren ve bugüne değin Kültür Bakanlıgımızın hemen hemen hiç ilgisıni çekmeyen, hatta varlıklarıyla ilgili, bilgılerinın bile bulunacağı konusunda kuşkular taşıdığım. kesinlikle kurtarılması, bakanlığın denetimine ve yürütümüne alınması gerekli "kitap depolarımız" şunlardır: 1) Istanbul Beledıyesi Taksim Atatürk Kıtaplığı. 2) Hakkı Tarık Us Kütüphanesi. 3) İzmir Milli Kütüphanesi. Kısaca bu kütüphanelerimizi tanıyıp ülkemizde. kültürün nasıl bir "miras" olduğunu (!) görelim: 1) İstanbul Belediyesı Taksim Atatürk Kıtaplığı: Istanbul Belediyesi'ne bağlı olan kütüphane, Koç Holding'in bağışladığı güzel bir binaya sahip. Ülkemizin en önemli süreli yayınlar koleksiyonunu saklayan kütüphanede. biçimsel olarak bir düzen egemen. Ancak, hıçbirisi kütüphanecilik öğrenimı görmemış, yeteneklerinı zorlayarak okurlara hizmet sunan görevlilen de aşan sorunlarla boğuşan bu kütüphane, "dinlenmede bekleyen" bağış kitapların merkezidir. İstanbul Belediyesi'nın cebelleştıği binbır sorun içinde, burasını düzene sokmasını beklemek, depolarda bekleyen kitapların fişlenip okurlara sunulmasını görmek, abartmıyorum benim torunlanma nasip olmayacak! 2) Hakkı Tarık Us Kütüphanesi: Ülkemizde, özel kütüphanesini sanırım yurttaşlarımıza açan ilk aydınlarımızdan hirisi Hakkı Tarık Us. Vakit gazetesinin yaratıcısı H. Tarık Us'un, "kültür mirasımıza" olan saygısını gösteren kütüphanesini ülkemizde yakından tanıyanların çok olmadığı inancındayım. Ne günler açık olduğu, kim tarafından yönetildiği, bir söylentıye göre, yönetimi istanbul Üniversitesi Rektörlüğü'ne bırakılan bu "kıtap depomuz"da da kolay kolay her yerde bulunmayan "kâğıt parçaları" var. Sözcüklerimi "mübalağalı" bulanlar olabilir, merak edenler, iyi niyetine inandığım görevlisini. tespih ya da terlik satarken bulup kapısından içeriye girerler... Dünyanın en az bulunan, değerli bir "küf" kokusunu, ciğerlerine "bedavaya" doldururlâr. Elle yazılmış, sırası, düzeni pek çağdaş olmasa da, iş gören, ancak iş göre göre parçalanan fişlerden bir numarayı ilgili memura (!) söyleyip, rahmetli Hakkı Tarık Us'un ne kadar toz ve küf meraklısı biri olduğunu kolayca öğrenebilirler!.. 3) İzmir Milli Kütüpbanesi: Ülkemizde milli kütüphane kavramının doğuşundan, daha doğrusu, milli kütüphane kurma uygulamasınıri başlatılmasından çok önce, 1912'de kurulan bu kütüphanemizin "hayatı, ancak bir roman" olabilir! Aralarında, Celal Bayar, S. Ferit Eczacıbaşı gibi ünlülerin kurucusu olduğu, İzmir Milli Kütüphane Cemiyeti'nin armağını kütüphanemizin, diğerlerinden aşağı kalır bir yanı yok! Değerli yazmalardan, hemen hemen ne ararsan bulunur tabıi bulabilırsentürden gazete, dergı. kıtap "depolanmış" bir durumda! Hatta yine bir söylentiye göre yer yokluğundan, bir söylentiye göre 1 de "harf inkılâbına aykırı olduğu için ' tavan aralarına "depolanmış" kitaplara kadar her şey var. . Ama yararlanma olanağı yok. Kuruluşunun 75. yılını kutlayan İzmir Milli Kütüphanesi, varlığını sürdürmek zorundadır ve bu zorunlulukta Kültür Bakanlığı'na da, devletimize de sorumluluklar düsmektedir. OKURLARDAN Vali Aynzh Gazelelerde okuduğuma göre sayın Yali Sevzat Ayaz, belirli günlerde vatandaşların şikâyetlerini dinliyormuş. Bendeniz şikâyetimi makamında değil de gazetenizde yapmak istiyorum. Aslında bu şikâyet kendim için değil yine valandaşlar için. Vali bey, lütfen boş bir zamanınızda (akşamüzeri iş dönuşü olsa daha iyi) Topkapı 'da Mecidiyeköy, Ümraniye, Dudullu v.s. istikametlere giden halkın, otobus ve minibüs duraklarında çektiği sıkıntıyı, eziyeti görün. Sur duvarlan ile asfalt arasındaki alanın (durak diyorlar buraya) hali içler acısı. Toprak duvarlar (her an çökebilir, Allahtan yüksek değil) taş ve toz içinde (hele rüzgarda), kışın çamur ve su birikintileri. İnsanlar ise şaşkın, cambazlık yapıyorlar setler üstünde. Bir an önce ucuz evciklerine kavuşup dinlenip ertesi güne enerji toplamaya koşuşuyorlar. Bir suredir (23 yıl) akşamları otobusle TopkapıMecidiyeköy arasında gidiyorum. Rezaleıi göruyor ve yasıyorum. Hiç olmazsa bu alana parke doşenebilir (asfalttan vaz geçtik). Toprak duvarlar taşla örülebilir, duraklann (özellikle minibüs) yerleri belirlenebilir ve de halk birazcık rahat edebilir. KEMAL KOÇ Mecidiyeköy/tS TA \'B ÜL "Kültür Mirasımız" ve Kültürün Bakımı Kadro dışı çalıştınlıyvriiz tstanbul SSK Süreyyapasa Göğüs Hastalıkları Merkezi'nde, teknik serviste görev yapmakta olan bir grup personeliz. Bizleri ise başladığımız günden beri şifai emirle kadrolarımızın dısında, her an tehlike arz eden görevlerde çalıştırmaktadırlar. Maddi sorunlarımızdan dolayı okuyamadık. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın açmış olduğu kurslardan III. sınıf yetkili elektrik ehliyeü aldık. Bir teknisyenin yapmış olduğu işleri bizler de yapmaktayız, fakat bir teknisyenin yararlandığı haklardan yararlanamıyoruz. SSK'nın birçok hastanelerinde bizim gibi çalısanlara teknîsyen yardımcısı kadrosu verildiği halde bizim hastanede neden uygulanmıyor? SSK pratikten yetişmiş yetkili, ehliyetli ve bonservisli kalifiye elemanlarına neden değer vermiyor? Her an tehlike arz eden islerde çalışnğımızdan herhangi bir kaza sonucunda sorumlu kim olacaktır? ADI SAKLI HESAP UZMANLARI 3lü toplama sistemi /• Yazıci: • saniyede 4.6satır •2 renk baskı Yazıcı: •saniyede 3satır •2 renk baskı FR1211 DR8620 DR120S 2 bağımsız hafiza 2 renk baskı ?5 HANE DR1520 DR8420 , * jw, /jf/ r Olağanüstü Hal Yasası'nın basına ilişkin ilk uygulaması geçenlerde görüldü. Viransehir'deki haftalık Karacadağ gazetesi bir işkence iddiasını yayımlar. Sonuçta, valilik tarafından, Olağanüstü Hal Kanunu'nun 11/E maddesi gereğince kapatılır. İnşallah ilk ve son uygulama olur demekten başka elden ne gelir? YAZ TURLARI BODRUM TMT Otelı . 150.0001 MARMARİS 165.000 U(M» MartıTK 13İ0O0 U (YA Mcfrmarts T.K YCaetOtet . .. . 95.000 Tl(M» DAIÇA DatçaTK AVŞA Oub Avto Oteli ERDEK Acet Oteli ALANYA inc«kum Motel Didemotel . . . 150.000 T.L an 76.000 1.1 Çtjf ... 75.000 U(W) 165 0O0UaJ) 57İ3OO U ( Yazıcı: • saniyede 4.6 satır UÇAKLA Ti Luks oieiieröe 7 gece 5 3 Her hafia kesm rareke' e UCRETIN TAMAMI TL C n ALINMAKTADlH Yti&l Poî<a Cad 52 4 ESeMTEPE ISTANBUL "E "?4 17 U h A "ELEX 31291 Hatf tr 2 renk baskı HANE 2 bağımsız hafıza ?5 HANE • B aaao /Güneş enerjisi a00000 fllBBli J]E HANE 10 gün KDVaohl NetFkrtar aaaaa CASİO HESAP MAKİNELERİ FD30 Casio elektronik hesap makineleri, Türkıye'nın en buyuk elektrornk üreticisı Bekoteknik tarafından uretilir. Üstun Japon Casio teknolojisiyle... Bekoteknik özeniyle... Genel Dağrbcı: BükO TİCaret A.Ş. l=ı> i\ Caooesı 249 BeyogL Isıartul Tei 143 17 60 (7 Halı Tlx 24522 ttafcıl Goaen Mıritu Halaskâgazı Caddesi 284 Sışlı Istanbul Tel 14664 06 1462149 Mm M B Künuluş Caö No 499 Adana Tel 12 145 12 852 Tl« 62 235 M u n Buaa . w Cati KocrtanMo 25 Kat 3 KııılayAnfcara Tel 25 47 24 T k 42784 IzniK Suöor «emalpaşa Yola Pınartaşı lanr Tel 18 20 00 Tlx 52 419 İLHAN SELÇUK ağlamak ve gülmek 5. BASISI ÇIKTI 840 lira (KDV içinde) Ça§daş Yayınları Turkocağı Cac 39>41 i :3§aloğlulstant:j! T.C. ÖZALP ASLIYE HUKUK IVfAHKEMESİ Her Casio elektronik hesap makinesi, Bekoteknik'in yurtçapındasunduğu. yedek parça ve servis hızmetlerınden dilediğiniz an yararlanma guvencesine sahiptir." PETEK DERSANESİ Üniversite öğretim üyelerinin dersanesinde yetkin ve özenli kurslarımızla ÜNİVERSİTEYE GİRİŞ garantisi iki aşamanın toplam ucreti Hafta sonu: 198.500 TL. Hafta ıçi: 247.500 TL. Uygun taksitlerle. 161 61 05 158 28 23 984/199 Davalı Veysi Kurt'un Hukumet Caddesi Levent Sokak No: 64 TATVAN BtTLİS adresinde mukim davalının tum aramalara rağmen gıyap karannın tebliğ edilemedığınden ilan yoluvla gıvabın tebliğıne karar verilmekle; gıyap karannın lîanen teblıği ile duruşmanın aııh bulunduğu 18.9.1986 gunu Özalp Asliye Hukuk Mahkemesi 1984/199 E. sayılı dosya için duruşmada hazır bulunması, bulunmadığı takdırde gıyabında karar verileceği ilanen tebliğ olunur. Basırr. 27169 * Bekoteknık etiKeti taşnıayan ve dırekt olarak ıthai edttnnış Casio markah hesap makmaları Bekotekn k servıs ve yedek parçaguvencesındenyararta'iamaz
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle