17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 EYLÜL 1986 KÜLTÜRYAŞAM CUMHURİYET/5 İSMAIL GÜLGEÇ SİNEMA ATtLLA DORSAY HAYVANLAR Babenco ve Parker'ın videoda izlediğimiz iki filmi üzerine Eşcinsellik ve insanın dönüşümü Gerek Hector Babenco 'nun "Örümcek Kadının öpücüğü" adlı fılmi, gerek Alan Parker'ın "Birdy"si gerçek, has bir sanat yapıtının belki de en soylu işlevini yerine getiriyor. însanı dönüştürmek, daha iyiye, güzele, doğruya doğru değiştirmek. Çoktandır izlemeyi istediğim iki filmi, video perhızimı bozup da üst uste izlemek oldukça keyif verici oldu. Çunku bu iki guzel filmın onceden hıç beklemediğim, duşunmedığım ortak noktalan vardı. Brezilyalı Hector Babenco'nun son bir yıldır butun dunyada ilgi gormuş fılmi "Örumcek Kadının Öpucuğu" ıle, Ingılız Alan Parker'ın 1985 Cannes Şenliği'nde Parker'a bir juri Özel Ödulu kazandırdıktan sonra yine başanlı bir dunya turuna çıkan fılmı "Birdy" arasındaki ortak noktalar ne olabilirdi? Çok genel bir bakışla, iki filmin de birer "aşk hikâyesi" anlatmakta oldukları söylenebilirdi. Ahşılmamış birer aşk hikâyesi: Çunkü iki fîlmde de taraflar erkektı. Ama belki sansasyon peşindekı hafta sonu gazeteleri manuğıyla baktığıruz zaman, bu iki filme birer "eşcinsel aşk" öyküsü nitelemesini yakıştırabilirdiniz. Çunku iki filmin de bu turden ucuz, yuzeysel, anhk ızlenimleri aşan çok boyutlu, derinliklı ve sağlam birer yapısı vardı. Gerçeklerden Kaçış Babenco'nun Manuel Puig'in romanından alınan "Örümcek Kadının Öpucugu", evet, açıkça bir escinselle, o taraklarda hiç bezı olmayan bir devTİmcinin, bir cezaevinde koşullann getirdiği birliktelığinı anlatıyordu Oldukça dengeli, zarif bir "efemineliği" surduren, cezaevi hucresınde bıle "frapan" ve şık giyinmeyi bilen, dingin ve tekdüze bir yaşamın daha da tekduze bir tutukluluğa dönuştuğü bu zor günleri, tutkunu olduğu sinemayı ve özellikle eski Hollyvvood filmlerini düşleyerek geçirmeye, sinemayı ve fUmlerin romantik sahnelerini gerçeklerden kaçmak için birer sığınak olarak kullanmaya çalışan Molina (vV'illiam Hurt) kuşkusuz Valentin için hiç de ıdeal bir hücre arkadaşı değildi. Valentın'in (Raoul Julia) Hollyvvood filmlerine gidecek zamaru bile olmamıştı belki de... Onun için yalnızca somut siyasal gerçekler, baskı altında inleyen ulkesinin acılı halı ve diktatorluğe ve Latın Amerika uzerinde oynanan uluslararası kirli kapitalist oyunlara karşı açık ve kesin bir örgutlu mucadele gereği vardı. Molina, eski filmleri, kendisi de oynayarak, kadın kahramanlannın kişiliğinı canlandırarak anlatırken, Valentin de ona gerçekleri anlatmaya, onu ayaklannı yere basmaya çağırıyordu. Ama kısa zaman sonra, Molinanın Valentin'le aynı hucreye rastlantı sonucu konmadığı anlaşılıyordu. Polis, ondan Valentin'in ağzından geçmişine, orgute, arkadaşlarına değgin bılgi almasını istıyor, karşılığında bir "ahlak sııçu"ndan hapse duşmuş bu kendi halinde insana erken tahliye vaat edıyordu. Molina, Valentin'den aldığı bilgi kırpıntılannı polise sızdırmayacak, Valentin'in istedığı orgute vermeyi deneyecekti. Ama bu, ağır bir polis baskısının ezdiğı bir ulkede ıntıhardan farksız bir ginşim değıl miydı? Ustura sırtındaki oyunlar... Puig'in romanını doğrusu ya, pek severek okuyamarmştım. Araya gıren (ve ustalıkla yapılmadığı zaman bana hep Ahmet Milhat Efendi'yi anımsatan) bilgı ve Freud oğretısı yorumu dolu paragraflar olsun, aslında çok saydığım çevirmeninin sanırım aceleye gelmış bir çahşması olmasının getirdiği dıl eksıkliklen olsun tam bir okuma keyfini önlemiştı. Ama Babenco'nun filmi, beni allak bullak etti. Gerçı Babenco, romandakı aşk filmınden fantastık sınemaya uzanan film anlatma bolumlerıni, sonunda iki filme ındırgemek ve ana film olarak bir Hollywood değil, bir Nazi fılmı seçmek gıbı şaşırtıcı bir değişikliğe gitmışti. Ama belki dramatık yoğunluğu arttırmak için yaptığı bu değişikliğin yanı sıra, film zengın boyutlar ekliyordu romana... Kapalı mekân gerçeklığiyle alabildiğine çelişen "savaş fonu onıindeki aşk hikâyesi", romantik sanatla (buna melodram da diyebilirsınız) gerçek yaşamın athğını verirken, en bayağı sanatsal tuketim urunlerinin bile sırasında ınsanlar için nasıl onemli bir sığınak oluşturduğunu işaretliyordu. YVilliam Hurt (1986 Oscar Ödulu) ve Raoul Julia'nın ustura sırtındaki bir dengeyı tutturan ayrıntılı oyunları, farklı, sert koşullarda en beklenmedık dostlukların, yaklaşmaların nasıl doğabileceğini örnekliyordu. KIM KIME DUM DLMA BEHIÇ AK Kabol fdıyorum. de hcıtalan Flma m da ılıikılfrı bozmak. çck torâur.. her ılıski \>\rqw Hıc bcivna Ooğn i f " • ' ' ' ' ' / beoi kalkma hep mı^lu ıf.tenm . ü PİKNİK PtYALE MADRA i BtR DÖNÜŞTÜRME ÖYKÜSÜ AUm Parker'm "Birdy"adlı fümi de bir dönüstürme öyküsü. Birdy, Al\ kaba saba taşra delikankhğından duyarh bir insana donüşturmeyi başanyor. Alda belki de Birdy'yi sağUklı, dengeli bir insana. Hastane sahneleri, Parkertn kapah mekân ustahğını kanıtlıyor. Ama filmin en guzel yanı, kuşkusuz iki insanın birbirini nasıl değiştirdıği, dönuşturduğüne değgın gözlemiydi. Molina'nın hayalci uçanhğım gerçekçi, giderek savasımcı bir tavra dönüştururken, Valentin kendisi de değişime uğnıyor, katı, ödünsuz, "kitabi" bir "devrimci" olmaktan, insan olmaya doğru mesafe ahyordu. Önemli olan, aslında Valentin'in sonunda Molina ile birlikte olmayı, onunla bir kez de olsa "yatmayı" kabullenmesi değildı. İki erkeğin arasındaki "öpuşme", Babenco'nun ustahğıyla son derece duygusal, yumuşak, giderek "masum" bir niteİik alırken, asıl önemli olan, seyircinin film dolayısıyla "eşcinsel" ve "devrimci" kavramları ustünde duşünmeye çağrılması oluyordu. "Eşcinsel" ve "devrimci" gibi ustelik bırbirleriyle hiç ilişkisi olmayan nitelikler, birer "insan kategorisi"miy\ \ namak (eski Atina'da yuceltilirdı) veya "devrimci" dıyerek bir insanı mahkum etmek ne denli anlamsızsa, eşcınselliğinı veya "devrimciliği"nı bir bayrak gıbi almlarında taşımaya meraklı kişılerin, oncelikle "ben insanın" diye oıtaya çıkmaları da o ölçüde gerekli değil miydi? Eyleme gidiş "Onimcek Kadının Öpucuğu" sanınm ki bu önemli sorunsallan ilk kez bu denli boyutlu biçimde dile getiren önemli bir film... Ve ince, çıtkınldım, tüm yaşamı olanaksız mutluluk düşleri peşinde geçmiş Molina, ilk kez toplumsal / siyasal bir anlaın taşıyan bilinçlı bir eyleme doğru gıderken, nıye öylesine törensel bıçimde hazırlanıyordu? Yaptığımn, onu 4eşcinser kategorisinden alıp "insan" kategorisine geçiren temel bir davranış olduğunu, bu önemde bir seçimin o koşullarrika' nın ırak ve yıtik yoksul bir köşesinde aile ve çevre baskısı altında yaşayan iki gençtiler... Birdy, tek tutkusu olan kuş merakını Al'a da aşılamayı başanyordu. Ama bir yere dek... Birdy'run tutkusu iyıce hastaltklı bir hale dönuştuğü, genç adam kuşlardan ve onlar gibi uçmaktan başka bir şey duşunmez ve cinsel doyumu bile onlarda arar hale geldıği zaman, Al arkadaşını terk ediyordu. İkisi de Vietnam cehennemı deneyimini yaşıyorlar, bedenlerınde ve de ruhlarında onulmaz yaralarla dönuyorlardı. Al bu mayına basıyor ve bedeniyle yuzunun bir bolumu parçalanıyordu. Aklı zaten usturanın ucunda olan Birdy ıse, bir saniye önce egzotik ormandan uçuşan kuş suruleri goruntusunun bırden bir ale\' cehennemıne donuşrnesi karşısında çıldırıyordu. Onu yattığı hastanede görmek ve doktorlann ısteğiyle iyıleştırmeye çalışmak için gelen Al, onca acı deneyimin ardından, arkadaşı nı ne denli sevdiğini anlıyordu. Insanca bir ılişki kurabıldiğı tek kışıydi Birdy... Çılgın da olsa, delı de olsa, ağzını açıp tek soz etmese de, onun gerçek arkadaşıydı o... Ve sevgi, dostluk kadar hastalıkları, çaresizlikleri iyileştirecek başka bir şey olabilir miydi? Seyirciyi de dönüştürmek... "Birdy" de bir dönuşum, bir donüşturme hikâyesiydi... "Kapalı mekân" ustahğını (ne yazık kı ırkçı bir film, bir Turk duşmanlığı başyapıtı olan) "Geceyansı Ekspresi"nde de göstermiş olan Alan Parker, bir yandan özellikle "Guguk Kuşu" gibi hastane duzenı alegorilerinden, diğer yandan son yıllarda özellikle Batıda gitgide artan kuş ve kuş gibi uçma merakından, ote yandan ise Amerıkan sınemasının •erkekçe dostiuk' temasını işleyen ve "Süvariler"den "Geceyansı Kovbo>u"na, "Korkuluk"tan OSCAR ALMIŞTI fVUliam Hurt, "örümcek Kadının Öpücü "Üç Kağıtçı"ya genış bir yelpağü ' 'ndeki eşcinsel Molina rolüyle Oscar 'a değer görübnüstü. Hurt, zeye yayılan klasik filmlerinden fîlmde, ustura sırtındaki bir dengeyi tutturan bir oyun veriyor. aldığı etkıleri ustaca birleştiriyordu. Birdy, tum çılgınlığı ıçinde Ai'i kabasaba taşra delikanhhdi? Yalnızca bu sözcuklerle bir da olumle noktalanmasının da insanı tanımlamak, nitelemek, ğından duyarh, duygusal bir inkaçınılmaz olduğunu sezmiş olçokça olduğu gibı yermek (mahsana donüşturmeyi başarıyordu. malıydı. Ve olum, ustelik poliskum etmek) veya övmek (yuceltAl de belki onu sağhklı, dengeten değil, yardım etmeye çalıştımek) mümkun muydu? Cinsel li, "normal" bir msana dönuşğı taraftan gelirken, kırmızı eşarseçimler de, siyasal inançlar da turmeyı başaracaktı. Filmin, trabı uçuşarak yere düşup kalan ancak "insan" niteliği ile birlikjik olmaya teğet geçıp ıyımserlikMolina'nın yuzunde korkudan te, bir insanı tanımlayan, insan le noktalanan nefis son sahnesi, çok mutluluk vardı sanki.. Topyapan diğer temel niteliklerle bırtum umutlara açık bir sahneydı. lumun onu yargıladığı yazgıdan, likte var olduklan zaman birer Ve gerek "Örumcek Kadının ustune üiştırdiğı etiketten kurtuldeğer taşıyan, tek başlarına yeÖpucuğu", gerek "Birdy", germuş, bir insan olarak olmuştu. tersiz kalan nitelikler değil miyçek, has bir sanat yapıtının belTıpkı onun da Valentın'e, insan di? Biyo/psikolojik bir özellik ki de en soylu işlevini anımsatıolmanın kaçınılmaz koşulu olan olan eşcinsellıkle, sonradan edıduş gormeyı, hayal kurmayı ve yor veya bu işlevi açıkça yerine nılen bir ınanç, bir dunya görugetınyorlardı: insanı donuşturde sevmeyı oğretmiş olmasının şu olan devrimcıliğin, elbette bir mek, daha iyıye, guzele, doğruValentın'ı insan kıldığı gıbi... insanın yaşamı, davranışı, eyleya doğru değiştirmek... Başkişimı uzerindekı temel yonlendırılerı bu tur bir donuşumun kahBedenler ve nıhlar... ci gucunu yadsımıyorum. Ama, ramanlan olurken, ıkı film de, örneğin "eşcinselkr partisi" kurçeşitli konulardaki onyaıgılara, Benzer temalar "Birdv"de de mak için ortaya çıkanlar veya bir klasik, tutucu, kemıkleşmiş taegemendi. Birdy ve Al'ın arkadonemde ne iş yapıyorsun diye nımlamalara, değerlere,etıketlesorulduğunda "devrimciyim daşlığı, ilk başta şaşırtıcıydı. Al, melere karşı seyircilerini uyarağabe>" diye yanıt verenler du futboldan kız tavlamaya, tum mak ve belki de daha ınsanca, "normal" delıkanbların hoşlanşunulduğunde, ne demek istedidaha hoşgorulu bir bakış edinğim anlaşılır sanıyorum. dığı şeylerden hoşlanan sağlıklı, melerıni sağlamak yönunden ol"EşciDsel" diyerek bir insanı kı dengeli bir çocuktu. Birdy ise bir "kuş hastası". Her ıkısi de Amedukça etkili olabiliyorlardı. HIZLI GAZETECI ISECDET ŞEIS Çocuk, çöcuk diıi (aaro tx\â $ımdı gel ÜLAU E$$O(§DJSU DEPOL5AMA ŞURO4N KOL£(?A tuttugum gıbı .ftrtatt\m pıç jıkietl€nnı penceneden . . Ve attım obtc\m Voüahi de şonun V ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI ve boyiece fittl f ı t i i ge'eceK bir süreo lt oiuum ... 9 Kamil Masaracı yılhk izninin bir bölümünii kullandıgından ÇtZGÎLtK bir süre yayımlanmayacakür. AĞAÇ YAŞKEN EĞİIİR KEMAL GÖKHAM TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAJS 5 Eylül Perirıe* ıle büyük, g " ıfe kuçuk VICTORIEN SARDOU 1831Pe SUSUN, FfİAMS/Z OYUfJ YAZARI VICTOfSlEÜ SARPOU (SA/eOti) POĞPU. T)P ÖĞfSENiMı YAPAZİCESI, TI/ATRDYA E&IUMİ NEDENIYLE OYUN YAZMAYA fOOYUlACAK OLAN SASDOU, "LA 7XV££f>)E PSS ETUPlANTS "(OĞeeMCILER TXi/EBAIA£r) ÛOU İUC YAPtTINl VeRECSİCTtRCjes*) FAfCAT OVUNUN SAŞAfZıSi2LlĞA UĞKAMASı OHU ÇOK U££C£K,£AĞLtS<MW \)ED£N OLACAKT1 AAICAK, OAHA YEMlDEAJ ı?e &(R.\ŞEREK YAPITLAIS.IYLA ÇAP/KIPA UN KAZANACAICnG. Su UN, YA 8OYUUCA SUeECeK.,ZAUa OLMIYACAICT1. ' G/Bl BAZI OYUNLA&I ELEÇTİgtLSE PE, ÇOĞU TUTUlACAK, HATTA 'PATttte*(yATAN) ADLI OYUMU IÇlN VICTOR UUGO 8lL£ OJTLAMA s S f 2 C 50 YIL ONCE CUMHURİYET Büyük misafirimize dün kavuştuk Evvelki sabah Turk sulanna gelerek Çanakkaleyi ve harb sahalarıle mezarhklan ziyaret eden büyük misafırımiz Sa Majeste tngiliz Kralı Edvard dun şehrımıze şeref vermişlerdır. Dost ve buyük devletın Buyuk Kralını hususı ve gayriresmı bir şekılde gelmesine rağmen karşılamak, kendısıne karşı taşkın sevmçlermı göstermek için halk çok erkenden sokaklara dökulmuş, şehır bir bayram günu manzarasını almıştı. Hazırlanan programa gore saat 12.15'te Ingıltere Kralı Sa Majeste Edvard, nhtıma ayak basacaklardı. 11.45'te Ataturk'un hemşırelerı Bayan Makbule ile Profesör Bayan Afet Tophane salonuna vardılar. Saat tam 11.50'de de Buyuk Önder Ataturk 5 Eylul 1936 refakatındekı zevatla birlikte nhtıma vardı. Buyuk misafırımızi yatlarmdan getiren motor gorunur gorunmez Ataturk ve maıyetındekıler nhtıma çıktüar İngıliz bahriyelerı motoru buyuk bir ustalıkla nhtıma yanaştırdıklan anda Ataturk ilerledıler. Ve motorde ayakta duran necıb mısafinmız Sa Majeste ingıliz Kralını ellerınden tutarak biraz J9361986 yuksekçe olan nhtıma çıkmalanna yardım ettıler. Aıaıurk solda olduğu halde alkışlar arasmda salona gırdıler ve hıç tevakkuf etmeden açık bir otomobıle bmerek hareket ettıler. Beraber gıttıklen İngıliz sefaretinde bir muddet başbaşa goruştukten sonra Ataturk maıyetındekılerle beraber Dolmabahçe sarayma avdet eunışlerdır. BUGÜN HUZURLA YAŞARKEN, 450 ŞEHİT POÜS AİLESİNİ UNUTMAYIN! TEYEV İçki ve sigaradan, düzensiz beslenmeden kaçınımz... Türk Kalp Vakfı Tel: 148 58 66172 61 43/44
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle