19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
7 AĞUSTOS 1986 KÜLTÜRYAŞAM CUMHURİYET/S GÜLGEÇ YAYEV DÜNYASEVDA SANÂT EDEBIYAT HAYVANLAR tSMAiL Ortaçağı tanımak içiıı bîr fırsat Gülün Adı / Umberto Eco / Çevirerv Şadan Karadeniz / Can Yayınları / 591 sayfa. GÜL IŞIK Ortaçağ, çoğu anlatımlanna egemen olan kopkoyu dinsel dünya görüşünden ötürü, laik Cumhuriyet çocuklanna yüklenmesi gereksiz bir bilgi sayılarak, tarih kitaplarımızda "karanlık çağ" nitelemesiyle birkaç sayfada geçiştirilir. Böylece gençlerimizi doğrudan Batının laik ve özgür kültür ortanuna uyarlama hevesine düşeriz ve Avrupa ülkelerinin bazı aşamalan ne zamanlar, ne acılarla yaptığını, hangi yangınlann, diri diri yakılan kaç kişinin alevleriyle aydınlandığını p>ek bilmeyiz, laiklik ve özgürlük kazanımlarının bedeli üzerinde durmayız. Oysa, yirminci yüzyıl sonuna yaklaşadursun, bir süredir, yaşı altmışı geçmiş Cumhuriyet Türkiyesi'nde dinsel ve mistik dünya görüşünü yeniden benimsetme çabalarıyla, Ortaçağın sandığımızdan çok daha yakınımızda olduğunu farkediyoruz. Çağımızın düşünce kalıplannı çok yahnlaştınlmış ve tarihsel temelinden kopanlmış hazır veriler olarak bellettiğimiz gençlerin kendilerine "çözüm" diye sunulan anlayışın düpedüz Ortaça • kendi dogal yasaJan vardır, ama ğın, yani belli bir tarihselonlann yanı sıra, içerdiği kültür toplumsal bağlamın ürünü oldubirikiminin izini taşır." ğunu kavramalannı nasıl beklePolisiye akışında yebiliriz? Eleştirel bir Ortaçag bilgisi öyleyse Ortaçağın hortlağından korunmanın en geçerli yolu, bu karmaşık ve ilginç dönemi, belli tarihsel felaketlerin sonucu olarak doğmuş, çeşitli evrelerle bin yıl sürmüş, sonunda yine belli tarihsel koşulların olanak verdiği bir kültürel evrimle aşılarak ömrünü tamamlamış ve sonsuza değin noktalanmış bir çağ olarak tanımak, Ortaçağ gönlşlerinin benimsetilmesi yolundaki çabalara yansız, derinine ve eleştirel bir Ortaçağ bilgisiyie karşı koymak. Bunun bilincinde olan, zaten hortlaklardan ürkmesine de gerek bulunmayan Batı insanı, hem geçmişi hem de geçmişin güncel kültürde varlığını hâlâ surdüren kavramsal ve davranışsal kalıntılarını serinkanlılıkla, hatta kimi kez nükteyle inceler, dahası tüm inançları ve kavramlarıyla Ortaçağı eleştirel gözle yeniden kurmaktan çekinmez. Anarşi sonrası kültür boşlugu Dilimize Şadan Karadeniz'in kazandırdığı, "Gttlün adı" (ll Nome della Rosa) bu tür bir yapıt ve son yıllarda çıkan Henri Pirenne çevirileri ile Server TanilH'nin yeni basıian "Ortaçat"ından sonra, Ortaçağı felsefesi ve insanlarının davranışlarıyla tanımak için iyi bir fırsat. Yapıt bir düşgücü ürünü, ama uzun ve özgün kültür tarihi incelemelerine dayanıyor. Yazarı L'mberto Eco, Italya'nın sivri aydınlarından, Bologna Üniversitesi'nde Göstergebilim Kürsüsü'nü yöneten bir öğretim üyesi, aynı zamanda yıllardır "Espresso" dergisindeki yazüarıyla güncel kültür ve toplum sorunlarını irdeliyor. Son yıllarda ülkesindeki anarşisonrası kültür boşluğunu ve dünyamn çeşitli yerlerinde yaygmlaşan usdışı akımlarla mistik eğinmleri kaygıyla izliyor ve bir genel bunahmın özgül belirtileri olarak değerlendiriyor. Günümüzle baglantılı Eco, yalnız ltalya'da değil, dünyamn birçok Ulkesinde bir yayıncıhk olayı oluşturan bu yapıtında Ortaçağı günümüzle bağlantılı olarak, dinsel ideoloji çatışmalanna dönüşen sınıf kavgalanyla, yavaş yavaş kimliğini bularak bağnazlığa kafa tutan usçuluk eğilimleriyle, tannbilim tartışmalan ve fîlolojik sorunlanyla canlandınyor; bu arada kendi başhca uğraşı olan bildirişim ve gösterge dizgeleri araştırmalanndan edindiği tüm teknik ustalığı okurunu peşi sıra sürüklemekte kullanıyor. Batı Ortaçağında geçen, o çağın kültürünü olanca karmaşıklığıyla aktarmayı amaçlayan bu yapıtı Türk okuru, hazırhksız, ne oranda algılayabüecek acaba? Gerçi ülkemizde sürprizler de görülebilir, ama bu oran ne olursa olsun, yapıtın kavramsal yoğunluğundan ve temeldeki kültür aynlığından ötürü, kuşkusuz Batıli okurlarınkinin çok altında kalacak. özellikle Avrupalı okurun daha okuldan alıştığı es"Yazar esinine kapılarak yazdıgını söylüyorsa yalandır" diyor Eco, "Yazı yazan (resim, taeykel ya da beste yapan) kimse ne yaptığını ve bunun kendisine neye mal olduğunu her zaman bilir. Bir sorun çözmek dunımunda olduğunun bilincindedir. Çıkış verüeri karanlık, içgiidiisei, saplantısal türden olabilir, hatta yalnızca bir heves, bir anı. Ama sonra sorun masa başında, üzerinde çalışdan tözü sorgulayarak çözüralenir; lözün ki metinlerin havasını veren, Latince deyişlerle örülü dilin, çeviride tüm özgünlüğünü ve yananlamlarını zorunlu olarak yitirdiği bir gerçek. Ama yapıtın dünyanın en değişik yerlerinde, örneğin Japonya'da bile çok sevildiğini eklemeliyiz. Bunun bir nedeni, tüm karmaşıklığına ve kavramsal yoğunluğuna karşın, romanın polisiye akışında olması: XIV. yüzyılda, bir manastırda, eski metinlerin saklandığı bir kitaphğın çevresinde art arda tam yedi cinayet işlenir, çağın Sherlok Holmes'i durumunda bulunan Ockham'cı bir İngiliz rahİD "Bir çekirdek düşünceden yola çıkarak yazdım. Canım bir papaz zehirlemek istemişti. Bir roman bu tür bir düşünceden doğar sanınm; kalanı yolda eklenen dolgu maddesidir. Rornanımın polisiye gibi baslaması rastlantı değil (pek kurnaz olmayan bir okur sonuna değin böyle oyalanır gider, bunun pek çözüme ulaştırmayan bir polisiye olduğunu, dedektifin de yenilgiye uğradığını farketmeyebilir). Sanıyonım ki, insanlann polisiye roman sevmelerinin nedeni ortada cinayet kurbanlan olmasından ya da suçun çıkardığı kargaşadan sonra düzenin (zihinsel, toplumsal, >asal, ahlaksal düzenin) baskın çıkmasından değil. polisiyenin salt bir zihinsel tasarımın oyküsü olmasındandır. Aslında felsefenin (ve ruhsal çözümlemenin) temel sorunu polisiyeninkiyle birdir: Suçlu kim? Hakkıyla yapüan bir polis soruşturması suçlunun biz oldugumuzu kanıtlamalıdır." Bu sürükleyici öldürme ve soruşturma öyküsünün gerisinde, Eco yapıtını, asıl bir "tarihsel roman" olarak tanımlıyor ve "tarihsel roman" diyor, "Yalnız daha sonra olanlann geçmiş, teki nedenlerini saptamakla kalmamalı, o nedenlerin hangi süreçle yavaş yavaş etkilerini göstenneye yöneldiklerini de belirtmelidir." Romanın, bu asıl işlevini yerine getirmesini kolaylaştırmak için çeviri çeşitli dipnotlarla bezenmiş. "Gülün Adı", bu durumuyla, ustlendiği umutsuz denecek kadar çetin uğraşı n sorunlannın ve sınırlannın bilincinde bir çevirmenin yeterli çevirisiyle, Can Yayınlan'nın daha önce de çeşitli örneklerini izlediğimiz ciddi yayıncıhk çabalannın ürünü. Özetle, burada ancak başlıcalarına değinebildiğimiz nedenlerden ötüru okunmaya değer. KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇ AK Clkemizde son yıllarda çıkan Henri Pirenne çevirileri ve Server Tanilli'nin yeni basıian "Ortaçağ"ından sonra, Umberto Eco'nun "Gülün Adı" adlı yapıtı, Ortaçağı, felsefesi ve insanlarının davranışlarıyla tanımak için iyi bir fırsat. de bu gizi çözümlemeyi üstlenir. Tarihsel çağ "Ortaçağın sonbahan" diye tanımlanan bunalım dönemidir: Avrupa'nın temel kurumlan olan imparatorluk ile papaüğın yıprandığı, sapkm akımlann ahp yürüdüğü, eski değerlerin geçerliklerini yitirip yerine yenilerinin getirilemediği sancılı dönem, aynı zanıanda, göstergebilim ustası Eco'nun özellikle ilgisini çeken, ilk gelişmiş "gösterge kuramı"nın oluşturulduğu çağdır. Tarihsel roman Romanını "polisiye metafizik" olarak tanımlayan U. Eco şöyle diyor: HIZU GAZETECİ NECDET ŞEN Aral'ın irdelediği, kişinin bireyleşme sorunu Bir körbentikür yaşıyoruz Sevginin Eşsiz Kışı / İnci Aral'ın öyküleri özgür Yayın Dağıtım / 143 sayfa. HİDAYET KARAKUŞ Sevgiler de sürekli olamıyor. Zamanla eskiyor, yoşuyor, düşünmediğimiz biçimlere giriyor, yeni kanallar arıyor kendine... "Sevginin Eşsiz Kışı", insanı mutluluktan uçuran sevgi kadar, zamanla insanın kendini yiyip tuketen, iki kişinin birbirlerini anlayıp değerlendinnelerine fırsat tanımayan, kişileri zaman içinde atmacalar gibi birbirlerine saldırtan duygu fırtınasını da anlatıyor. Adına "Fırtına Kuşu" diyor tnci Aral. kasınca doğrulanmaktır. Ama başkasını severken kendimizi sevdiğimizi, kendimize hayran oldugumuzu söyleyebiliyor muyuz kendimize? Oysa bir sevgide kendimizi aşmak, başkalannı kendimizden önce sevmek erdemini kazanmak az buz başarı mıdır? Sürekli bir arayış tnsanımızın koşulları çok değişik. Her insan, kendi çevresinin biçimlendirdiği, değerler yüklediği bir varhktır. Ne ki, insan olmanın gereği sürekli bir arayış bizi cendereye aldığını aynmsamadan sürdürürüz çoğu kez yaşamımızı. Ne zaman ki bir şimşek çakar, o zaman yaşamsal bulduğumuz değerlerin aykınlığını saptanz. Gerçekle düş, doğalla yapay kanşır birbirine. Seçmekte zorlanınz. Yaşamı değiştirmeyi amaçlarken değerlerin de değişebileceğini, değiştirilebileceğini düşünmeyiz. Kimi değerlerin yoşuduğu, yürürlükten kalktığı gözumüze çarpmaz. O zaman sevginin "fırtına kuşu" başımızda dönmeye başlar. Sevgilinin giydiği "yeşil kazak" sinirimizi bozar. Üstümüzde tüyleri kalmaktadır. Görmeyeli saç rengi ve biçimi değişmiştir. Ya da öteki bıyık bırakmıştır. Her şey bir kavga nedenidir artık. Öfkeler, sorgular, sızlanmalar bitmez tükenmez bir başağrısı gibi sarar dünyamızı. Yasaklar, yasallıklar değildir tartışılan. Rengini yitiren, sesi boguklaşan, çözülen, hırcınlaşan bir sevgidir artık. Sevgi olmaktan çıkmıştır. Oysa yapılabilecek şeyler düşünülmüştür. Onun yokluğunda iyi şeylere karar verilmiştir. " . . . . neyi özlüyorum biliyor musun? Hiç gerçekleşüremedigimiz bir dostluğu. Tüm bıkkınlık ve alışkanlıkların dışında seninle yepyeni biriymişsin gibi birlikte olabilmeyi. Sen mutfakta sebze ayıklar ya da şurada yün örerken sana başımdan gecmemiş ve geçmeyecek olan bir öyküyü uzun uzun anlatabilmeyi. Seni ber an şaşırtmayı. tkimizin dışında bizimİe hiç ilgisi olmayan bir konuyu tartışabilmeyi." ÇİZGtLİK KÂMtL MASARACI İnci Aral'ın irdelediği sorunlardan başlıcası, kişinin bireyleşme sorunu. özgün ve şiirsel anlatımıyla, en özel duygularımızda bile ne kendi değerimizin başkalanyla bir anlam taşıdığını, ne sevdiklerimizin değerine bilinçle sahip çıktığımızı söylüyor bize. Evlilikleri konu etmiyor yazar. Onlar sevgi dışı! Her kişinin birtakım nedenlerle birbirine katlandığı bir birhği oluşturuyor zamanla. Çoluk çocuk, kurulu düzen, ekonomik sıkıntılara düşme korkusu, ya da bir yolu yeni baştan yürümeye üşenmek... Sevgi titreşimlerinin ne işi var boyle evlerde? Sevgide kendimizi aşmak İnsanın her yaşta, her koşulda yaşayabileceği bir çakımlık şimşek gibi yaşamunızı aydınlatan, gözlerimizi kamaştıran, dünyamızı mutlulukla dolduran sevgileri seçiyor İnci Aral öykülerinde. Ama onlann da değiştiğini, zamanla iki kişiye yük olmaya başladığını sezdirerek. Her insanın kendini kanıtlamak için belki en kolay yolu bir başiçindedir. "lstiyordun ki ben seni olumlayan bir ayna olayım. Beni sevdigini sanırken bile aslında kendi yüce yansını seyretmek istiyordun karşındald aynada. Seni sevilir kılan, o kınk yanını onaran ayna bendim çünkü." "Buluşma" öyküsünde Ayfer'in bilincinden Tahsin böyle konuşur Ayfer'e. Dokuz yıl önce bahçedeki zerdali ağacına, sabaha karşı, kar yağarken kendini asan Tahsin'le içsel bir konuşmayı sürdürür öykü boyunca Ayfer. Dokuz yıldır kendisiyle hesaplaşmakta, kendini sorgulamaktadır. "Bazı kavramlan bize ögretildigi biçimde algılıyoruz." Sevginin fırtına kuşu Hazır bulduğumuz değerlerin, AĞAÇ YAŞKEN EĞİLİR KEMAL GÖKHAN TARIHTE BUGUN MVMTAZ ARMAA 7 Ağustos MODBRN KIMYANIN KURUCUtARINOAH Konuşma korkusu Sevgi lime lime olmuş, yama tutmaz artık. Hem ne gerek var bu denli zorlamaya? Bütün ilişkilerimizde önce kendimize acıyor, kayıplanmızın uzun listelerini çıkarmıyor muyuz? Oysa nice söylenmeyen, dile gelmeyen duygu, düşünce düğümlenip İcalmıştır içimizde. "Yaşadık bunlan. Söze dökemedik, konuşamadık nedense." Tahsin, Ayfer'in bilincinden dokuz yıllık bir birikimle dersini çıkarmış, böyle konuşur. Dersini çıkaran Ayfer'dir gerçekte. Ben, bu konuşma korkusunu, sevgiliye bile düşündüğunü söyleyememe korkusunu ülkemizdeki antidemokratik onamlara bağlıyorum. Hem küçük çıkarlanmız için, hem genel baskının yüreğimize yerleşen etkisiyle susuyoruz. Birey olamadık çünkü. Toplumsal ve siyasal koşullar yaşamı dondurmaya yönelik çünkü. inci Aral'ın son iki kitabında irdelediği sorunlardan başlıcası kişinin bireyleşme sorunu bence. Özgün ve şiirsel anlatımıyla en özel duygulanmızda bile ne kendi değenmizin başkalanyla bir anlam taşıdığını, ne sevdiklerimizin değerine bilinçle sahip çıktığımızı söylüyor bize. Bir körbenliktir yaşıyoruz. Oylesine bir körbenlik ki, "fırtına kuşu" çoğu zaman bilincin ülkesini yağmalamakta, sevgiyi, hakkı, insanlığı yiyip bitirmektedir. CUMHURİYET KÎTAP KULÜBÜ'NDEN HABERLER Çerçeve'nin ağustos sayısı çıktı Çerçeve dergisinin 11. sayısı yayvnlandı ve kulüp üytlerine gönderüdi. Derginin bu sayısında basyazıyt Muzaffer tlhan Erdost yazdı. Yaztnm başhğı şöyle: Onu Anlat tşte. "Umutamadığım Kitaplar" bölümünü ise Selim 1leri hazırladı. Kitap dünyasmdan haberUre, Oğuz Aral ile kilçeriden Dışanya SevgiUrle" kitabı üstüne bir söyUşiye, "Kitapzadeler" bölümünde lsmaü Gülgeç 'in çizgilerine yine bu sayıda yer verUiyor. Kitap tanıtanlarmda ise Mehmet Yasin, Süleyman Bulut, öner Kemal, Muzaffer Buyrukçu, Mehmet Başaran, Refik Durbas, öner Yağcı, CemalŞener, Necati Güngör ve Reha Öz 'ün yazılan var. Serze/ıus'un bu/ufuna gore, b'leşıkler, atotu yapıları değiçık düxnlemrse farklı dunımlar q6&¥e.rebı{ir. IJandci, C2^tO'nu» düze*le"'neSı 1843'Pe 8U6ÛM, ÛUİM İSVEÇÜ KİMVACI 8EZZSUUS, 69 yAÇIUDA ÖLDÜ. MOOEBM KİKAYA 8/L/MİA//A/ CueuCULA&NDAN g<& OIA\J gEGZEUUS, YO/cSUL &ıg AlLBPEh] 6EUYO/ZPÜ. ANCAIC, K/MXAYA DAHA ÇOCüKUlĞUUDH ME&MOtYPI ve Ö6flENiM YtLLARıNPAH SONKA, 6"£A/Ç YAŞUtBM P&> FESÖR. OLMUÇTU. YOĞUH gie ÇALIŞMA /ÇfA/B G'tRBfJ 8EBZEUUS, 8/eçOK eLEMSAJT KEfFETMiŞ&gU A&ADA, ATOA4 AGlgUKLA&NIN SAPTANMAStMPA OKSlfEAJ/AJ TEMEL ELSMENT OLAKAK TANINMAS/UI AY/JSAN AJAM DA y/UE TEMELL£gjNİ ELlU^TU 1936198G göruşmüşlerdir. Cim Londos dünden itibaren Alemdar yokuşundakı Y.M.C.A. kulübünde antrenmanlara başlamıştır. 50 YIL ÖNCE CUMHURİYET Iş kanununun tatbiki için İktisad Vekaleti iş dairesi reisi Enis Behiç şehrimizdeki temaslarına dün başlamıştır. Dün Ticaret Odasında fabrikatörlerin ve alakadarların içtimaile bir toplantı yapmıştır. Dünkü içtimada şehrimizde iş kanunu çerçevesine girecek mıiesseselerin vaziyetleri, ihtiyaçlan, müesseselerin adedi, amele miktarı üzerinde etüd yapılarak tesbit edilmiştir. Bu meyanda fabrikatörlerin kanun tatbikatına ait dilekleri dinlenmişür. îş kanununun şumulü on kişiden itibaren işçi kullanan bütün muesseseleri alakadar ettiği için tetkikat buna göre yapılmaktadır. İş dairesi reisi Enis Behiç pazar günü Karadenize hareket edecek ve oradaki tetkikatını bitirdikten sonra tekrar Istanbul'a dönecektir. O vakil şehrimizdeki fabrikalar birer birer gezilerek işçilerin vaziyetleri mahallinde tetkik edilecek ve muhtelif temaslar yapılacaktır. Bundan sonra Ege mmtıkasma ve oradan da Adanaya gidilecektir. Tetkikat teşrinievvele kadar ikmal edilmiş ve butün teşkilatın tam bir projesi hazırlanmış o/acaktır. Yeni yapüan teşkilat için Vekiller heyetinde bir talimatname projesi bulunmaktadır. Yeni teşkilata 7 Ağustos 1936 göre Ankarada bir iş dairesi merkezi umumisi ihdas edilecektir. Bu merkezin İstanbul, tzmir, Samsun, Adana ve Afyonda başmüfettişleri bulunacaktır. Ayrıca dört iktisat müşaviri de kanunun taıbikatı işile daimi şekilde meşgul bulunacaktır. AYEV EN ÇOK SATAN ÇOCUK KİTAPLARI 10.7. 19866.8.1986 ftn: Ut KltabM Mı/Yazan: 1 097.294 Y m r t a t f M Ç * M Ötratmen/Mıızaf Rpm: 2 3 4 5 6 7 8 9 10 097.283 022.224 130.167 064.440 021.138 021.903 064.385 021.904 064.399 315 315. 420S M 4 W B H M / N S Z M HİİDMt 73.YtşN Hap/S.Proktp|Hwı M * a s n Ki#raa E#t««/e.AskH.Asfc 420.MHOTmı uçvuMuMBsror 1291i 420.Cm Çvcvk KHsMisft (7*9 ysş) 10500.ToMty'teı MtnHf* 80.Cm Çtcak Utaplan (912 y»s) 12886.36 FMerPadlşafcı 80. Cim Londos istanbuVdaki üyelere duyunı Cumhuriyet Kitap Kulübü'nün sürekli sergi salonu ve yeni yönetim bölümünün onanm ve düzenlenme çalısmalanna baslandı. Bu nedenle tstanbul'daki üyelerimizin elden siparislerini bir süre karşılayamayacağız. Toplu istekler ve PTT ile yapüan kitap siparislerini eskiden olduğu gibi yine düzenli olarak yerine getirmekteyiz. HAFTANIN KÎTAPLARI Bu hafta yeni çıkan kitaplan üyelerin zaman yitirmeden sipariş edebiimeleri için kod ve fiyatlanyla sunuyoruz: 079.030 Görme Biçimleri / John Berger / 1430. 005.007 Nizamiye Kapısında / Sacide Çekmeci 117.194 Aybar ile SöyUsiSosyaUzm ve Bağımsızlık/Uğur Mumcu / 840. 072.071 Osmanhdan Bugüne Toplum ve Devlet / Doğu Perinçek / 1650. 174.018 Kurtutuş Savasi GünlüğüI / Zeki Sanhan / 2500 TL. Yanndan itibaren Taksim stadyomunda gureş maçlanna başlıyacak olan dünya ağır siklet şampıyonu Cim Londosia Rus ağır siklet şampiyonu Kola Kıvaryan dün Belediyeye giderek festival komitesi reisi Ekrem Soncan ve turizm şubesi müdürü Kemal Ragıbla 2 yaşından küçük çocuğa bakacak öğrenci bayan aranıyor. Tel: 512 05 05 (474) ETİLER, ULUS, LEVENT SEMTLERİNDE 2 ODA 1 SALON KALORÎFERLİ KÎRALIK DAİRE ARANMAKTADIR. MURACAAT: 172 99 40 (İS1ANBUL)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle