25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHVRİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Olayı ve Hiimanizma" başlıklı yazısında Sayın Zeynep Davran, Rönesans hümanizmasının belli başlı özelliklerini anlatırken, hümanist için, "Insanın evrende eşsiz bir yeri, biiyük onuru, degeri oldugunu soyleyen düşünür" sözlerini ekliyor. Diyeceğim, burada insanın yüceltilmcsi, ilk kez bireyin ortaya çıkması demektir. Öyle bir birey ki, özgürlüğünü sonuna dek kullanacak, hatta başkasının özgürlüğü sınırını bile tanımazlıktan gelebilecektir belki. Eski Yunan ve Roma'ya öykünen ilk hümanistler, bu yoldaki eylemlerini cinayet işlemeye dek vardırmışlardı. Gerci bir çelişki ile karşılasıyor gibiyiz, ama aşağıda belki çözebileceğiz bu çelişkiyi. Dünyanın insan amaçlı olduğu inanışı, insanlar arasında gerçek bir saygının kurulmasını gerektirmez miydi? Şimdilik bırakalım da gene Günter Grass'a dönelim... Diyeceğim, Günter Grass, işte bu bireyci hümanist kültür içinde yetiştiği için, Avrupa kültüründen yakınabilmektc ve ülkcsinden bir süre için de olsa ayrılmak istediğini açıkça söyleyebilmektedir. Çünkü o toplum bireyi kısıtlamaz, doğanın insan amaçlı olduğuna inanır. Durum budur. Rönesans hümanisti biraz şımarık bir kişidir; onun bu şımarıklığı, insanı yaratılışın efendisi sayma inancından güç almaktadır elbet. Dinlerin de yaptığı bu değil miydi? Onlar da insanı, yaratıkların en $ereflisi diye yüceltmediler mi? lmdi, doğaya egemen olduğunu soyleyen, bütün yaratıklardan Ustün olduğuna inanan insan şımarmaz da ne yapar! Bakın, tarihten (yazıdan) önceki insan, klan insanı böyle değildi; kendini hayvanla, bitki ile, taşla toprakla bir sayardı o. "Ama ilkeldi" derseniz, katılmamayı yeğlerim bu kanınıza. Alan Yayıncılık'ça bugünlerde satışa çıkarılan "Mit ve Anlam" adlı kitapta, Unlü etnolog Claude LeviStrauss, bir soruya verdiği yanıtta, bizim bu yazıda ele aldığımız konuya şöyle yaklaşmaktadır: Sık sık antihümanist olmakla suçlandım, ama bunun doğru olduğuna inanmıyorum. Karşı çıktığım ve zararlı olduğunu düşündüğüm hümanizma türü, bir yandan YahudiHıristiyan geleneğinden, öte yandan Rönesans'tan kaynaklanan ve insanı, yaratılışın (evrenin) efendisine dönüjtüren türüdür. Yaşadığımız büyük trajedilerin (ilkin sömürgecilik, ardından faşizm, sonra da Nazi imha kampları), bütün bunların, yüzyıllardır yaşadığımız hümanizmaya karşıt ya da onunla celişkili olduğunu değil, onun doğal bir uzantısı olduğunu düşünüyorum. Çünkü insanı, hem kendisi ile öteki canlı türleri arasında, kendi haklarının sınırını belirlemeye zorlayan, hem de ardından bu sınırı insan ırkı içinde kaydınp tek insansal doğru kabul ettiği belirli kategorileri ötekilerden ayırarak, bu ötekileri " i n s a n " ve "insan olmayan canlı" arasındaki ayrımla aynı doğrultudaki bir ayrımla değersizleştirmeye eötüren tek ve aynı durtüydü. Tnsanlığı kendi yıkımına götüren gerçek "asli günah" işte budur. Basitce insan saygısı ve sevgisi diye özetlenen bir yüce öğretinin, gide gide Nazi imha kamplarına dönüşmesi gerçi ilk bakışta inanılmaz gibi görünüyorsa da, bir kez insanı öteki yaratıklardan daha saygın kıldınız mı, o saygın kişinin başka insanları insan saymayıp aşağılaması da kolaylaşır; Zenci, Kızılderili ya da Yahudi, bakarsınız ki, doğanın efendisi sayılmayıvermiş... Günter Grass'ın Kalküta'yı seçmesi boşuna değil sanıyorum. Başka bir hümanizma anyor. Bulacağını pek sanmam. Çünkü Doğu toplumu, bireyin doğmadığı toplumdur. Bana sorarsanız, ben daha çok Claude LeviStrauss gibi düşünmeyi yeğliyorum. Tarih öncesi toplumların (ilkel demeye onun dili varmıyor) bu eşsiz u^manı, insanı yücdtip doğadan koparmaktansa, onu bütün yaratık ve nesneleri ile doğanın bir parçası saymanın daha doğru olacağına inanmaktadır. Uygarlığımızın gelip çattığı çelişki, bu kopmanın ürünüdür. Doğasallığımıza razı olalım... Not: Bu yazıyı bitirdikten sonra öğrendiğime göre, Günter Grass, Almanya'da Yeşiller'e katılmış. 18 TEMMUZ 1986 Nasıl Bir tnsan? MELİH CEVDET ANDAY 5 Temmuz 1986 tarihli Cumhuriyet'te, ünlü Alman romancısı Günter Grass'la yapılmış birkaç bakıından ilginç bir konuşma yer alıyordu. Yazarımız Gü' ner Yüreklik'in konuşma öneri*.' sini geri çevirmiş önce Günter Grass, fakat bu yazının Cumhuriyet gazetesinde çıkacağını öğrenince razı olmuş konuşmaya... , lyi etmiş, bu önemli yazarın kimi yakınmalaıını, düş kırıklıklarını, dahası ülkesine dargınlığını, Avrupa'ya kızgınlığını öğj renmek fırsatını buldum böylece. Hindistan'a, Kalkilta'ya gitmeye kalktığını doğruluyor Grass, ama bir göç değil bu, son romanı "Dlşi Fare"den sonra çok yorulduğunu anlamış, bir de Avrupa kültüründen soğumuş, korkmuş bilediyebiliriz. "Avru' palıların bakış açısından yazdıftım kitapta insan soyunun nasıl kendl kendini gün be gün yok eltiğini irdclemeye ve anlatmaya çalışüm" dedikten sonra ekliyor: • "Bakın, burada size bir diişiin. cemi açıklamak isterim. Galiba biz Avrupalılar haddinden fazla 'Benmerkezci'yiz. Her şeyin, ama her şeyin kendi kültürümiizden geçeceğine ve yalnızca kendi degirmenimizde ögütülmesi gerektiğine inanıyonız. Uurum böyle olunca, ne kiiltürsanat alanında, ne de politikada belli bir ilerleme kaydedilebiliyor." Elbette bununla bitmiyor Günter Grass'ın yakınmaları; atom bombası, nükleer enerji, kompütür gibi yeni araçların bizden bağımsızlaştıklarını, savaşı gerçekten istemesek de, onu önlemenin bizim elimizde olmadığını önemle belirtiyor... Şaştığım, orada kimsenin İcalkıp da, "Sana ne! Sen bir romancısın, boyundan büyiik işlere kalkmal" diyerek ona çıkışmamasıdır. öyle ya, savaş çıkacak mı, çıkmayacak mı, çıkarsa nasıl çıkar, bunu bilenler devletsiyaset adamlarıdır, hükümet olanlardır; " b a r ı ş " diyerek halkın huzurunu kaçırmak bozgunculuktur. Dahası var, bir yazar nasıl olup da, "Ben bu ülkeden hıktım, bir siire için dışarı gideceğim" diyebilir? O ülkeye hakaret olınaz mı bu, "vatan hainligi" değil midir onun yaptığı? Bu gibi sorular kafamı epeyce kanştırdı önce, ama bunların Almanya'da, Avrupa'da geçerli ve Günter Grass'ın kafasında yeri bulunmadığını düşününce, ister istemez, konuşınanın başka yanlarına ağırlık vermeye başladım. "Nedlr bu benmerkezcilik?" diye sordum kendi kendime, "tnsan soyunun kendi kendini yok etmesi", "Avrupalının kendi kiiltiiriine bunca inanması" ne demektir? önce şunu söyleyeyim, Avrupa kültüründen ilk yakınan Avrupalı değildir Günter Grass, başkalarını sayıp dökmeye geçmeden önce, demek gerekir ki, Avrupa kUltürünü hatta yerin dibine geçirmenin, Avrupa kültürü içinde yeri vardır, orada bu gibi olaylar hiç de garip karşılanmaz. Kapalı, duruk bir kültür değildir Avrupa kültürü. fmdi, Avrupa'yı "Benmerkezci" sayan, onu böyle suclayan Günter Grass'ın bu sözü de "Benmerkezcillk"ten kaynaklanmaktadır; çünkü bireyin değerinin eşsizliği, buna saygı gösterilmesi gerektiği temeline, hadi adını söyleyelim, Rönesans hümanizması anlayışına dayanır. Günter Grass, bu anlayıştan hız alarak, kendi bireyini ortaya koymakta, "Btttiin Avrupa kültürü yanılıyor, ama ben yanılmam, işte başkaldırıyorum" demeye getirebilmektedir. Böyle bir olayı bir Doğu toplumunda beklemek olanaksız değilse bile, olası değildir. Rastlantıya bakın, ben de o günlerde, Metis Yayınları arasında basılmış "üsmanlılarda ve Avrupa'da Çagdaş KUItürün Oluşumu" adlı kitabı okuyordum.. O kitaptaki "Rönesans BILGİ İŞLEM MERKEZİ TİCARET VE SANAYİ A Ş BİLGİ İŞLEM ÜZMANI ELEMANLM JLLINACJLKTIR ADAYLARIN • Yüksek oğrenım görmüş olması, • tyi d e r e c e d e ingilizce bilmesı, • Erkek adayların askerliğini yapmış olması, • 30 yaşını geçmemiş olması GEREKMEKTEDtR, İŞYERİ: İSTANBUL BAŞVURU ADRESİ: BİMSA A.Ş. P.K. 113 Mecidiyeköy/İstanbul Isteklilerın fotoğrafh ozgeçmişleriyle en geç 28 Temmuz 1986 tarıhine kadar yukarıdakı a d r e s e başvurmaları rıcd olunur. ©© HACI OMtR O O B A N C I YETIŞTIRIIMEKÜZERE IŞTIRI OLARAK HOLDING E HAHIl 8IR KUPULUSTUP ARADA BİR ALİ RIZA BALAMAN Sosyal Antropolog, Hankuk (Seoul Kore) Üniversitesi'nde Konuk Profesör OKURI^RDAN Kapalıçarşı 'n ın sorunu Dünyada medeni vasıflara sahip her ülke şehirlerinde halkın, nüfus yoğunluğuna göre ihtiyaca yetecek sayıda temiz umumi tuvaletler bulduğu hepimizin kabul edeceği bir gerçek tir. htanbulumuzun anıtsal mimari eserlerinin en başında gelen ve günün her saatinde yerli ve yabancı binlerce kişinin ziyaret ettiği Kapalıçariji 'daki durum ise bu medenilik ölçiisü ile tatn bir tezat leşkil etmektedir. Zaten çok yelersiz olan birkaç tuvalele pis ve iğrenç kokıılarından dolayı yanaşdamamakladır. Belli belirsiz kişiler tarafından kiralanan bu yerlerin paralı olması da önemli bir sorundur aslında. Parası olmayan vaiandaş ne yapsm? Thvaletlerimizin olur olmaz kişilerin elinden kurtarılması, herkesin rahatlıkla tuvaletlere girmelerînin temini için gelirleri oldukça artan belediyelerimizin bu tuvaletlere temizlik ifçilerl ataması en doğru çözüm olacaktır. Bu çözümle hem parası olmayanın da tuvaletlerden yararlanması • sağlanacak, hem de bu yerler sıhhi ve medeni ölçülerde hizmet vereceklerdir. MUSTAtA EROÜL İSTANBUL nedense yapılmamıştır. Acaba belediye bizi cezalandırıyor mu? Bir yangın olsa, ya da hastamız olsa, sokağa araç sokmamız miimkün olmayacaktır. Belediyeyi görevini yapmaya çağırıyor ve bizleri yazın tozdan, kışın çamurdan kurtarmasmı istiyoruz. SOKAK SAKİNl.ERt İSTANBUL çeksek odesek, askerden sonra burada yıllarca kredi ödemek için mi çalışalım. Peki, ya bir de işsiz kalırsak ne yapalım? Onun için bu sorunumuzun çözülmesini istiyoruz. Bizim önerimiz, bedel miktarının 5 bin marka indirilmesi ve bu ödediğimiz hedel paraları ile bize ve Türkiye'deki genç kardeşlerimize işyeri, eğitim ve öğrenim yerleri açılmasıdır. Böylece bizler de hem ülkemizde yeni iş ve eğitim sahalarının açılmasına katkıda bulunmuş oluruz, hem de ülkemize iş ve öğrenim güvenliği içinde geri dönebilirh. I: ALMANYA'DA ÇALIŞAN BİR GRUP TURK İŞÇİ getirmiştir. Herhangi bir tedbir alınmadığından, ağaçların yeniden dal budak salması da imkânsızlaştı. Güzelim ormanlar sel felaketlnin olmasınt engeller. Ya şimdi öyle mi? Her yağmıır, dolu yağışında kasabamn güneyi bir göleti andırır, tüm ekinler sular altında kalır. Bugün çevremizde ne bir ağaç, ne de av hayvam kalmıştır. Henüz vak'ıt varken alınacak bazı önlemlerle yöremiz eski doğal canlılığma kavuşabilir. Bunun için orman halkı ekonomik yönden desteklenmeli, hayvan ıslah çalışmaları başlatılmalıdır. Kaçak kesim mutlaka önlenmelidir. BEKtR DtCLE NİLÜFER KUŞAKSIZ (SÖNMEZ) ile ATİLLÂ KUŞAKSIZ evlendiler 17.7.1986 İSTANBUL Ortadirek Gerçeği... Kavram kargaşasının, çoğunlukla kuramsal açıklamalarda, sanat tartışmalarında ya da sosyal olgu betimlemelerinde karşımıza çıktığını düşünürüz. Oysa, günlük dilde, özellikle de özal politikasında kargaşa bize göre doruk noktaya ulaştı. Nedendir bilinmez, kimi kavramlar yanlış kullanılmasına kar. şın sanki doğruymuş gibi tutar ve bu yanlışa karşın kullanımı sürüp gider, "galaf'laşır. İşçi, köylü, memur, esnat, emekli sözcüklerini bir kavrama sıkıştırmak için pratik zekâ, "ORTADİREK" kavramını buldu ve ortaya. attı. Ne yazık ki, tuttu da. Çoğunluk kendisini ortadirek sandı, kendi çıkarları için ortadirek adına ortadireğin temsilcileri olduklarını söyleyenlere " oy verdi. Sonuç, yaşanan deneylerle saptandı ve görüldü ki: Kimin eli kimin cebinde; kimin canı yandı, kiminki kurtuldu? Kredi, iflas, tasfiye, kurtarma, yardım, rüşvet ve benzeri kav' ramlar yanında bir de günümüzde ortadirek kavramına, olması gerektiği dışında kişiye özgü, öznel anlam kazandırıldı. Böylece, yanlış kullanılan kavramlar arasına bir de ortadirek kavramı karıştı. Ortadirek, Anadolu'da ve Ortaasya'da hâlâ yaşamlarını sürdürmeye çaiışan göçebe topluluklarda, oba ya da oymak çadırlarının "ulu, bey" direğidir. Tek ya da çok gözlü çadırların tüm öteki direkleri, güçlü (kalın, gavi) ortadireğin çevresinde, ona bağımlı durumda yer alırlar. Beydirek, çadırın ortasında çadırı ayakta tutan en yüksek, en görkemli olanıdır. Çadır kurulurken önce, ortadirek (beydirek) dikilir, göz sayısına göre öteki direkler ve kazıklar, çadıra ortadirek merkezinde yanlara doğru açılma, yayılma durumunu sağlarlar. Bu anlamda beydirek (ortadirek) dışında direklerin ve kazıkların tümü, ortadireöe hizmet eder, ona göre çadır bütünündeki yerlerini alırlar. Oyle ki, güçlü bir yel çıkıp çadır direklerini ve kazıkları oynattığında, çadırı yerinde tutabilmek, içerisine yelin girmesini önleyebılmek için ortadireğin tepesine balyozla biriki kez vurularak biraz alçalması sağlanır. Böylece, ortadıreğe bağımlı öteki direk ve kazıklar da yere biraz daha gömülmekten kurtulamazlar ve yere gömüldükleri oranda da orta (ulu) direğin ayakta kalmasına, çadırın yele kapılıp uçmasına engel olurlar. Durum böyle olunca, kimin kimler için ne pahasına özveride bulunduğu gün gibi açıkta değil mi? Evet, günümüz Türkiye'sinde uygulanan ekonomik politika, çadır örneğinde olduğu gibi beylerin (uluların) gönendirilmelerini amaçlamakta ve bu amaca uygun uygulamalar yapılmaktadır. Amaçlanan da, uygulanan da bu bağlamda doğru, ama söylenilen yanlıştır; yutturmacadır. Yutturmacalarsa ergeç anlaşılır. Sanırtm halkımız bu gerçeği anlamıştır. Dedim ya, bugün değilse yarın, ergeç anlayacaktır. Gıırbctteki gençlerirı isleği F. Almanya'da işsizlik oram biz Türk gençlerinin arasında yiizde I8'i geçiyor. Duisburg'da ise bu sayı yü'zde 24'ü huluyor. Bunun dışında meslek eğitimi yeri bulamama gibi büyük bir sorıınumuz daha var. Kentimizde bulunan Mannesmann, Thyssen ve Krupp gibi büyük fabrikalar işçi almak bir yana, çalışanları da sokağa almak için çalışıyorlar. Mannesmann'ın 6500 işçiye çıki) verme hazırlığı içinde olduğunu herhalde siz de dııymuşsunuzdur. Kısacası işsizlik ve meslek eğitimi yeri bulamama sorunları biz gençlerin ve ailelerimizin yaşamını olumsuz yönde derinden etkiliyor. F. Almanya'da bizlere karşı yönelen yabancı düşmanlığı ise bizleri huzursuz eden ve artık can güvenliğimizi de etkileyeıı bir olgu oldu. Kısacası bu ülkede ezilenler, horlananlar, yabana atılmak istenenler bizleriz. Bütün bu sorunlarımız varken, bizden 15 bin mark askerlik bedeli isteniyor. Bu işsizlik ortamında, bir ailede en az 2 erkek çocuk olduğu durumda, maaşlarımızın eskisine göre çok düşük olduğu bir ortamda biz bu parayı nasıl ödeyelim? Kredi MARMARIS'TE UCUZ TATİL Deniz, orman vc güneşin kaynaştığı, eşsii doja güzclliginde yıllorın yorgunlujunu atın... TATİL DÖNEMLERÎMİZ 1. 2. 3. 4. DÖNEM DÖNEM DÖNEM DÖNEM 2 Temmuz 16 Temmuz 1986 17 Temmuz 31 Temmuz 1986 1 Ağustos 15 Ağustos 1986 16 Ağustos 30 Ağustos 1986 Ormanı kortımak Kasabamız Dicle (eski adı ı'iran) lYtyarbakır'a 90 kilometre uzaklıkta üç tara/ı tepelerle çevrili küçük, şirin bir yerleşim yeridir. Halk, geçimini gelişmemiş bir hayvancılık ve yeterli olmayan topraklardan elde ettiği tarım ürünleriyle sağlar. Her ailenin birkaç tane keçisi vardır. Koyun çok azdır. Keçi, orman bölgelerinde yetiştirilmesi zararlı bir hayvan durumıına gelir. Yeni yetişme fidelerin tomurcuklarını şaha kalkarak yerler. Bazen biri dalı eğerken, diğerleri tomurcukları yer, böylece ağaçların büyümeleri engellenlr. Yabancı biri o dağlara tepelere bakarak, buralarda hiçbir zaman ağaç yetişmediği hükmüne varabilir. Radyo ve televizyondan sık sık ormanların korunması gerektiğini açıklayan devletin, kesim izni verip ormandan elde edilen odunları saltırması, Dicle ve çevresinde ormanın sonunu Dııl vatanda$ tnaaştnı bekliyor Kızkardeşimin kocası 14 Aralık 1985 larihinde oldu. Temmuz 86'dayız. Oeride kalan eşine SSK'dan henüz maaşı bağlanmadı. Pul vatandaş aç kalmış, açık kalmış, kimin umurunda. Işbitiricilere sormak lazım, sigortalımn, sigorta emeklisinin öldüğü gün, geride kalanlarına istihkaklarını değil 200 küsur gün, değil 8 günde ödemek, ölümün olduğu gün veya en geç ertesi günü ödemek çok mu zor iştir? Sigortalımn veya emeklinin daha sağlığında tanzim edip SSK'ya vereceği bir beyanname, işleri halletmez mi? Yetkilller, değil ödemede bulunmak için, hangi safhadu olduğuna dair gözü postacı beklemekten şaşı olmuş SSK zede vatandaşa bilgi dahi vermiyorlar. ALİ RIZA DtZDAR ADATEPE ÇELİK SOK. 32/9 MA LTEPE/fSTA NBUL TAM PANSIYON YATAK + S. KAHVALTISI + ÖĞLE YEMEöl + AKŞAM YEMEÛI SADECE: 475Or TL. (KDV Dahil) yorlnlzi ayırtmakta geclkmeyiniz REZERVASYON Akay Cad. No: 7 Bakanlıklar/ANKARA Tel: 18 99 0! Sevgili kızımız, gözbebeğimiz; BARIŞ nice yıllar sana GÜLNAR HİLMİ UYSAL Belediyp cezalandırıyor mıı? Bizler Okmeydanı Giirsel Mahallesi Tümleç Sokağı'nda oturuyoruz. Bu sokak 29 yıllıktır. Altyapısı yapılmıştır. Ancak bugüne kadar yolu her ELEMAN ARANIYOR Meslek lisesi makine bölümü mezunıu askerliğini yapmış eleman aranıyor. Müracaat: Turkocagı Cad. 3941 Cagaloglu/İST. DENETİM Bankalanndrjdenetımı Şrkpflprın (I15 denetımı Banka ve şırket devlr / bulfşmelPnnde, satın almatarda blare,o «• kSı/zaıaı dnıelımı, mall bunve analızı t*«"vnrdıdrğnı •aptanm.H I MUTLUYUZ GURURLUYUZ •• • •• • • SERMAYEMİZ GUCLUYUZ. DANISMANLIK Piınkti uesf.ıııVıvcpıVtfJ'J'diaa kuıurrfu kurulmai Bdnkaalık vu kjmbıvn <1.ınr,nunlö Muhasebe 01 ıit» uj.fi»1 Muhasede vt kontıol sstemlprının kuıulm,ısı Yonetım organızasvonu MILYARA MUHAS1HI Trt YUKSELDI. 1)1 N l IIMI V I I M N I S M A N I I K . I I I ) S l l . rtılr*.,«»M Cadclesı 515/1 Şçt' I s u r t U m 1?W 151 1206 Tflex 2671/1 dmde tl Bankamız Genel Kurulu' nun 11 Temmu7 1986 tarihli toplantısında alman karar gereği sermayemız 50 milyar liraya yükseltilmiştir. ŞİİR DRAMATİZASYON GRUBU HALK OYUNLARI EKtBİ Tel: 14603921401294 Davetiyeler gişeden temin cdilebilir. ŞAN TİYATROSll 19 Temmuz 1986 saat 17.30 "DAMLA KENDtNİ TAMAMLAYIISCA DAMLAR" AHMET KAYA ^ G A R A N T t EANKASI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle