24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/8 HABERLERİN DEVAMI 23 HAZİRAN 1986 5'i, 1 ANAP Etmiyorsa... (Baştarafı 1. Sayfada) düncü maddesidir. Siyaset yasağı getiren bu maddenin variığı bile tek başına rejimin "demokratikliği'ni öne sürenlerin bu iddiasını boşlukta bırakmaktadır. Bu madde sadece "demokrasi" savlarını gölgelemekle kalmayıp, aynı zamanda toplumda çekişmeleri körüklemekte, siyasal kutuplaşmaların tohumlarını atmaktadır; aynca siyasetin normal kanallardan yürütülmesini engeliemektedir. Bir başka deyişle bazı siyasal hareketlenn gerçek liderleri arka planda kalmakta, oyunu "mankenler" oynargözükmektedir. Oysa siyaset yasakları kaldırılsa bu tür doğal olmayan yöntemlere gerek duyulmayacaktır. Seçımler daha bir inandırıcılık kazanabilecek ve herkes boyunun ölçüsünü sandıkta alabilecektir. Partiler yelpazesi giderek yerine oturacağı için siyasal istikrara dönük beklentiler daha büyük ölçüde gerçekleşebilecektir. Şu anda başta ana muhalefet partisi SHP olmak üzere Mecliste grubu bulunan HDP ve DYR geçici dördüncü maddenin kaldınlmasından yanadırlar. Siyaset yasağına son verilerek 1988 genel seçimlerine öyle gidilmesınden yana olduklarını resmen açıklamışlardır. Yasağın kaldırılmasına yanaşmayan parti ise ANAP'tır. Sayın Özal, 1988 seçimlerinden önce bu konuya el sürmeyeceğini belirtmektedir. Neden? Acaba ANAP lideri, Çankaya faktöründen dolayı mı bu tutumu benimsiyor? Cumhurbaşkanı Sayın Evren, 1982 Anayasası'na "kefil olduğu"nu, kendi görev süresi içinde anayasayı "deldirtmeyeceği"n\ birçok kere söylemiştir. Acaba Sayın Evren: in bu görüşünde geçen zaman kesitinde bir esneklik meydana gelmiş olabileceği düşünülemez mi? Ya da parlamento içinde bulunabilecek makul bir uzlaşı formulüne Çankaya onay veremez mi? Bu sorulara "neden olmasın?" karşılığı verilebilir. Bu bakımdan Sayın Özal'ın Çankaya faktörünü öne sürmesini, hele muhalefetin de tutumu ortadayken tutarlı bulamıyoruz Acaba ANAP lideri, Demirel faktöründen çekindiği için mi siyaset yasağının kaldırılmasına yanaşmıyor? Bu soruya da "neden olmasın?" yanrtı verilebilir. Ama o zaman da ANAP liderine sormakgerekir; sızdeğil mıydiniz "5'i, 1 ANAP etmez" dıyen... Eğer öyleyse, kendinıze bu kadar güveniyorsanız Sayın Özal, muhalefetle birleşıp rejimı siyaset yasağı ayıbından kurtarın. Hodrı meydan! POIJTİKA VE ÖTESİ MEHMED KEMAL Her Şey Reşat Yüzünden. .. 2 YILDA BITECEK tlk bölumu ikiyıl içinde tamamlanacak olan ve 640milyon tsviçre Frangı'na mal olacak hafif metro için, ts\ eç devleti garantisinde dış finansman temin edildi. ^Metro'nun ilk bileti Evren'e (Baştarafı 1. Sayfada) bancı konuklar hazır bulundu. Törenden önce Fatih Belediyesi1 ne bağlı bayan zabıta memuriarı Cumhurbaşkanı Evren'e ve diğer davetlilere ucretsiz metro bileti dağıttılar. Cumhurbaşkanı Evren, kendisine bilet verildiğinde "Ne olacak bunlar?" diye sorunca, Semra Özal, "Metroya bir hafta ucretsiz bineceksiniz" yanıtını verdi. Törenden önce bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Evren, dünyanın ucuz fakat hızlı ulaştırma sistemlerine yoneldiğini belirtti. îstanbul'un ulaştırma sorununa ilişkin tarihsel geçmişten ornekler veren Evren, "Sizlerin duyduğunuz sevinci hissediyorum. Zira tstanbul, Türkiye nüfusunun yüzde onudur. 1800 seneterinde bu problem ortaya çıkmış. 1860'larda ilk raylı sistem olan tünel yapılmıştır. Hâlâ da kullamlıyor. Tramvaylar, otobüsler devreye girince birden bire bu raylı sisteme son vermişiz" dedi. Avrupa ulkelerinin tramvay sistemlerini kaldırmadıklannı, modernıze ederek kullandıklarını, çünku bu sistemin ucuz ve seri olduğunu belirten Evren, sözlerini şoyle tamamladı: "Raylı sistemi kaldırdık, troleybüsü getirdik. Otobüsler kâfi gelmedi, dolmuşçuluk başladı. Ne kadar pahalı sistem varsa onlara yoneldik. Bir otobusün >"apacağı hizmeti beş minibusle yapar olduk. O nispette fazla akaryakıt kullamlıyor." Temel atma toreninde konuşan Anakent Belediye Başkanı Bedrettin Dalan, Ulaştırma Bakanı Veysel Atasoy, hızlı tramray sisteminin yararlarından söz ederek bunun en kısa zamanda bitirilmesine çalışacaklarını söylediler. Törende, İsveç Ulaştırma Bakanı Hulterstreom da konuştu. Hulterstreom, Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yıllannda Jsveçli kuruluşların Türkiye'de demiryolu yapımını üstlendiklerini anımsatarak, bundan sonra da işbirliği beklediklerini ve temeli atılan hafif metronun acilen tamamlanmasını dilediklerini söyledi. Başbakan Tiırgut Özal ise törende yaptığı konuşmada, Îstanbul'un dünyanın en güzel kenti olduğunu, bu güzel incinin yere duşürulmemesi, kirletilmemesi gerektiğini belirterek, "Şehirler, canlı varlık gibidir. Üç büyük şehrimiz yeni bir yönetim tarzına kavuştu. Buna son çıkartılan kanunla Adana da ilave edildi. Bu tesis tstanbul'da ulaştırma için bir dönüm noktası olacaktır" dedi. İstanbul'a hizmetin ibadet olduğunu söyleyen özal, şehrin iki büyük sorunu olduğunu belirterek, "Yaptıklanmız geniş halk kitlelerine donük icraatlardır. İstanbul Buyükşehir Belediyesi'nin yaptığı hamleler işsizliği önleyen yeni iş sahalan açan hamlelerdir. Bu tesisin bizce rakamı bugünkü paranın degeri Ife 80 milyarın üzerindedir" dedi. Özal konuşmasının son bölümünde, vatandaşın ikinci önemli sorununun konut sorunu olduğunu ve bu sahada yapılanların gözle gorülür hale geldiğini anlattı. HÜRRtYET İSTtYORUZ Temel atma törenınden Oncer alana gelen bazı kadınlar, ev ve iş isteğiyle Başbakan ve Cumhurbaşkam'yla görüşmek istediler. Bunlardan Sabahat Ayyıldız adındaki ev kadını, Evren'in elini ve yanaklarım öperek 22 yaşındaki ortaokul mezunu oğlu için iş istedi. Bu arada Mehmet Polat adlı bir genç, yakın korumaların arasından sıyrılarak Evren'e pembe bir gül verdi ve sorunlarını iletmek istedi. Ancak yakın korumalar bu sırada Polat'ı Evren'den uzaklaştırarak bıraktılar. Derdini anlatamadığı için sinirlenen Mehmet Polat adlı genç yerine dönerken alanın tam ortasında durdu ve sol yumruğunu havaya kaldırarak "Hürriyet istiyoruz" diye bağırdı. Daha sonra kalabalığın arasına giren genç, siyasi polis tarafından götürüldü. Mehmet Polat'ın bir kızı sevdiği, fakir olduğu için ailesinin kızı vermediği ve gencin Cumhurbaşkanı Evren'e "Sevgi ve huzur istiyoruz" diyerek bunlan anlatmaya çalıştığı öğrenildi. Konuşmalardan sonra Evren, temel atma makinesinin düğmesine basmadan once dini tören yapıldı ve kurban kesildi. Özal da, içinde bugüne ait paralar ve çeşitli bilgiler olan "tarih tüpünü temele yerleştirdi. lsveç"in ASEA ve onun Türk ortağı olan Yapı Merkezi tarafından gerçekleştirilecek AksarayFerhatpaşa arasındaki 7 kilometrelik ilk bölumu iki yıl içinde tamamlanacak. Tamamı 4,5 yılda tamamlanacak sistem Yenikapıdan başlayıp Ataköy'e kadar yarım bir halka oluşturacak. 23 kilometrelik güzergâh üzerinde 21 istasyon bulunacak. 640 milyon İsviçre Frangma malolacağı tahmin edilen hafif metro, İstanbul Belediyesi'ne yılda yaklaşık 75 milyon dolar gelir sağlayacak. Cumhurbaşkanı Evren, daha sonra Florya Köşkü'ne gitti, buradan da Veliefendi'de Gazi Koşusu'nu izledi. Daha sonra devlet büyükleri için aynlan özel uçakla Ankara'ya dönen Evren'i Başbakan Özal uğurladı. Ecevît: Nükleer santral (Baştaraft 1. Sayfada) ğımlılaştıncı nükleer santrallar yapımına yönelmesi şimdilik gereksizdir" dedi. Bülent Ecevit, UBA'nın "Türkiye'nin enerji sorununun çöziimü için, şimdiden nükleer santnülara gerek oiup olmadıgı" yolundaki sorusunu yanıtlarken, ABD ve Sovyetler Birliği gibi teknolojinin çok gelişmiş olduğu, güvenlik ve çevre sağlığı önlemlerinin etkili ve düzenli bir biçimde uygulanabildiği ülkelerde bile, kaza ve sızıntıları, bir ölçünün ötesinde önleme ve çevre sağlığmı koruma olanağı bulunmadığından ortaya çıktığını, bu nedenle nükleer enerji santrallarına karşı kuşkulann uyandığını, yeni santrallar yapımından kaçınma eğiliminin başladığını söyledi. Bu eğilimin nükleer enerji üretiminden vazgeçileceği anlamına gelmeyeceğini ifade eden Bülent Ecevit, "Ama en azından bu santrallarla ilgili teknolojiyi daha çok geliştirme, o arada kazalan, sızmtüan ve çevre kirlenmesini önleyici önlemleri etkenleştirme ve bunlar sağlanıncaya kadar yeni nükleer santrallar yapımını erteleme veya yavaslalma gereksinmesinin duyulduğu bellidir" dedi. ÇEVRE KİRLENMESt İÇtN GÖKOVA ÖRNECİ Bülent Ecevit, Türkiye'nin henüz, kömürle işleyen santrallar ile bakır işletmelerinin ve genel olarak sanayi kuruluşlarının bile çevreyi tehlikeli ölçüde kirlettiğini belirterek, buna karşın yeterli önlemlerin alınmamakta olduğunu belirterek, "Halktan bu konuda gelen yakınma ve uyanlara kulak asılmamakladır. Gökova örneği bunun en yakın bir kanıUdır" dedi. Ecevit, benzer ihmaiciliklerin nükleer enerji santrallan konusunda da gösterilmesi halinde, son derece sakıncah sonuçlarm ortaya çıkacağını ve büyuk felaketlerle karşıjaşılabileceğini vurguladı. Ecevit görüşlerini şöyle açıkladı: "Eğer Türkiye bir süre enerji gereksinmesirti nükleer santrallar kurmaksızın karşılayabilecekse, bn alanda teknolojik gelişmelerin ve güvenlik önlemlerinin doyurucu bir aşamaya varmasını beklemek uygun olur. Kaldı ki, teknoloji geliştikçe nükleer enerji üretiminin, yalnız tehlikesini degil, maliyetini de düşürecektir. O sırada, bildigi Trafik (Baştarafı I. Sayfada) yargı organlannca belirlenen cezalardan oluştuğunu kaydeden Akbulut, belirlenen cezaların yetersizliğinden yakınarak, "Kaidelerin oturtulması, nizamlara herkesin uyması gerekiyor. Trafik cezalannın önemli müeyyideleri olmalı. Caydıncılıgı olmalı" şeklinde konuştu. Bakanhk bünyesiııde başlatılan çalışmaların "hastahğa çare bulunması" esasından kaynaklandığmı da belirten Akbulut, trafik cezalanyla ilgili uygulamayı kabul edilir bir düzeye getirmek için çahştıklarını bildirdi. Bakan Akbulut, "Başlatılan calışmalar sonucunda trafik cezalannın arttınlmasına karar verirsek, konuyu önce bir taslak halinde Bakanlar Kurulu'na gölıirüruz. Taslağın Bakanlar Kurulu'nda kabul edilmesiyle birlikte de cezaların arttınlmasına ilişkin konuyu TBMM'ye götüriirüz"dedi. Halen uygulanmakta olan trafik cezalan, "2918 sayüı Karayolları Trafik Kanunu Ceza L'ygulama Rehberi" ile belirlenmisti. Bu rehbere göre, araç sahiplerinin ve sürücülerinin trafik kurallannı çiğnemeleri halinde öngorülen ceza miktarları 1500 lira ile 5 bin lira arasında değişiyor. Içişleri Bakanlığı tarafından yapılan çalışmalar sonucunda ceza oranlarında bir arttırıma gidilmesi halinde, bu ceza rehberinde değişiklik yapma, ya da yeni bir ceza rehberi hazırlama yoluna gidilecek. miz kadar Türkiye'de yeterli kaynaklan bulunan toryum da bir hammadde olarak devreye ginniş ve Türkiye dışa bağımlı olmaksızın nükleer enerji üretebilir duruma gelmiş olacak tır." Türkiye'nin teknolojik gelişmeleri rahatlıkla bekleyebileceğini ifade eden Ecevit, "Çünkü, enerji üretimi bakımından Türkiye henüz su, kömür ve gaz kaynaklannın ancak çok küçiik bir bölümünü degeriendirmektedir. I lkemizdeki bu kaynaklar daha uzun bir süre Türkiye'nin elektrik enerjisi gereksinmesini nükleer santrallardan daha yeterli biçimde ve daha ucuza karşılayabilecek genişliktedir" dedi. Bülent Ecevit, nükleer enerji üretiminin Türkiye'yi bu aşamada dışa bağımlı kılacağını, oysa kendi kaynaklarımızdan daha ucuza elde edilecek enerjinin Türkiye'nin bağımsızlığını da güçlendireceğini belirtti. Bülent Ecevit, konuya ilişkin olarak da şunlan söyledi: "Türkiye'de yerel enerji üretimine henüz gereken onem verilmiyor. Oysa gerek Karadeniz kıyılannda, gerek başka yörelerimizde, küçük yerleşim birimlerinin enerji gereksinmesini karşılayabilecek doğal kaynaklar vardır. Boşa akan sular vardır. Bol tuz birikimi olan göllerden, havuzlardan enerji üretimine ise ülkemizde hiç geçilmemiştir. Aynca dünyada gitgide yaygınlaşan yeldegirmenlerinden elektrik enerjisi üretimine de ülkemizde itibar edilmiyor. Oysa, kunıluş maliyetleri biraz yüksek olsa bile, yeldeğirmenlerinden enerji üretiminin işietme masrafı yok denilebilecek kadar azdır. Kırsal alanda gübreden enerji üretimine de gerekli önem verilmiyor. Oysa bu, gübrenin tarımdaki değerini de artırır. Bu gibi konulardaki yeni teknolojik gelişmelerden yararlanılarak gerçekleştirilecek yerel enerji üretimleri, barajlardan ve kömüre dayalı santrallardan elde edilen enerjiye küçümsenemeyecek katkılarda bulunabilir. Bunlarla enterkonekle sistem arasında yer yer bağlantı ve enerji alışverişi de sağlanabilir. Öte yandan, son yıllarda kimi ülkelerin deneyimleri göstermiştir ki, bazı basit önlemler alınmakla, enterkonekle sistemde yüzde 20'ye varan tasarruflar sağlanabilmektedir. Bir başka deyişle, dağıtımdaki enerji kayıpları giderilerek, hiçbir yeni santral kurulmaksınn, kullaıulabilir enerji miktarında yüzde 20'yi bulan bir artış sağlanabilmektedir." Bülent Ecevit, demecinin son bolumunde Türkiye'nin bütün bu pratik olanaklan değerlendirmeden pahalı, tehlikeli ve bağımlılaştırıcı nükleer santrallar yapımına yönelmesinin şimdilik gereksiz olduğunu belirterek, "Olsa olsa eğitici ve teknolojik atılımlara hazırlayıcı yönlerinden yararlanabilmek için şimdilik tek bir nükleer enerji santralıyla yetinilebilir. Fakat bunlann sayısını çoğaltmak için daha bir süre beklemek ve dünyadaki gelişmeleri izlemek bence her bakımdan uygun oiur" dedi. Sosyalist (Baştarafı 1. Sayfada) de bir basın toplantısı düzenleyecek. Söz konusu seminer girişiminin herhangi bir şekilde engellenmesi halinde bu grup protesto için konsey toplantılarını boykot etmeyi gündeme getirecek. Sosyalist grup tarafından yapılan açıklamada, seminerin amacının sosyalist grubun Türkiye'de insan hakları ve demokrasiye geçiş sürecinin tamamlanmasında verdiği önemi tanıtmak ve Avrupalı sosyalistlere Türkiye'nin demokratik yaşamla ilgili sorunları konusunda en tarafsız bilgileri verebilmek olduğu vurgulandı. Açıklamada, sosyalist grubun tstanbul toplantılarına katılmasının "Bu seminere izin verilebilmesine baglı olduğu" vurgulandı. Seminere ayrıca, Avrupa Parlamentosu Sosyalist Grubu temsilcileri, Avrupa Sendikalar Birliği ve Sosyalist Enternasyonal üyelerinin de davet edildiği bildirildi. Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesi Sosyalist Gnıbu 1 nun Türkiye'de yapılacak toplantı ve burada izleyeceği tutum konusunda yaptığı yazılı açıklama aynen şöyle: "Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesi, yaz toplantısını 30 baziran4 temmuz 1986 tarihleri arasında Istanbul'da yapmaya karar vermiştir. Sosyalist grubun lereddüt ve rezervlerine karşı alınan bu karar, aslında Türk parlamenter delegasyonunun Meclise kabul edilmesi, Avrupa tnsan Hakları Komisyonu önündeki insan haklan ile ilgili davamn geri çekilmesi, Türkiye'ye Bakanlar Kurulu Başkanlığı'nın verilmesi ile başlayan bir kararlar dizisinin sonuncusu ve Türkiye'deki siyasi durumun Avrupa Konseyi organlan tarafından yeni bir yoruraudur. Parlamenterler Asamblesi Sosyalist Grubu, Türkiye'de demokrasinin gelişmesinde olumlu işaretler bulunduğunu kabullendiği için bu toplantıya katılma karan almıştır. Bununla beraber, sosyalist grup İstanbul'da 30 baziran pazartesi günü saat 18 JO21.00 arası Sheraton'da halka açık bir seminer düzenlemeye ve buna DİSK, diğer sendikalar, sol parti temsilcileri, tutuklu aileleri, avukatlar, üniversite ögretim gorevlileri, Türk Banş Demegi temsilcileri ve diğer bazı ilgili örgütleri çağırmaya karar vermiştir. 1 temmuz salı günü 12.00'de bir basın toplantısı yapılacaktır. Seminerin amacı sosyalist grubun Türkiye'de insan hakları ve demokrasiye geçiş sürecinin tamamlanmasına verdiği onemi tanıtmak ve de Avrupalı sosyalistlere bu ülkenin demokratik yaşatnla ilgili sorunları konusunda en tarafsız bilgileri verebilmektir. Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesi Sosyalist Grubu üyeleri dışında seminere Avrupa Parlamentosu Sosyalist Gnıbu temsilcileri, Avrupa Sendikalar Birligi ve Sosyalist Enternasyonal üyeleri de davet edilmişlerdir. Sosyalist grubun İstanbul toplantısına katılması bu seminerin düzenlenmesine baglıdır." Bir Reşat 60 bin liraya çıktı; ya bir kibrit çöpü, ikisi bir lira; Allah selâmet versin, Necati Doğru dostumuz bulur böyle atengirti şeyien; kirayı ev sahibi dolar üzerinden istiyor; dükkân kiralarını ise belediye altın üzerinden kontrata bağlıyor; başbakanın bir haftalık bayram tatilinin indirimli faturası 500 bin lira; işçiye, emekliye ayda birazcık zam çok görülüyor... Şimdi bunları sıralıyorum ya, "Gene sotculuk yapıyorsun!.." diyenler çıkacaktır. Tövbe, böyle bir niyetim yoktur. Görülüp de görmezlikten gelinenleri sermek istiyorum. 1950'li yıllarda enflasyon kapıdan başını uzatıp 'ce' dediğinde, "Bu da neymiş?" diye cümlemiz şaşırası olmuştuk. Enflaşyon o yıllarda doğdu, büyüdü, bu yıllara uzandı. Başbakan, "Ülkeyi, enflasyon canavanndan kurtarmaya geldim" dedi, ama bir türlü kurtaramıyor. Bakalım canavar mı onu yiyecek, o mu canavarı? Sağ olanda göreceğiz! • 1950'li yıllardan söz ediyordum. Anılara yaslanarak sürdüreyim. Şişhane'de mavi başlıklı bir Yeni İstanbul gazetesi çıkardı. Bir eyyam ben de bu gazetenin Ankara muhabirliğini ettim. Gazetenin özelliği her gün bir ekonomi sayfası yapmaktı. Ekonominin göbeği de Ankara, her gün haber yetiştirmeye çalışırdık. Haber bu, ha dedin mi bulunmaz; Ticaret Bakanlığı'na gider, durmadan yeni çıkan sirkülerleri kovalardık. O yıllarda bir Milli Koruma Kanunu, bir de Türk Parasını Koruma Kanunu vardı. Her şey bu iki yasanın çevresinde dolanır, dururdu. Bu, yasalara göre çıkan sirkülerleri zamanında, arkadaşları atlatarak, elde ettik mi işlerimiz kekâhtı. Paranın değeri o yıllarda Reşat'a göre ayarlanırdı. Bilmiyorduk, öğrendik. Her gün Reşat'a bakardık, birkaç kuruş zam gördü mü, para düşüyor derdik Reşat'taki günlük yükselmeleri her gün ikı^azete verirdi: Biri Cumhuriyet, öteki mavi başlıklı Yeni İstanbul! Bakardık, Reşat zam gördü mü, "Para, gene düşüyor..." derdik. Reşat zam görmedi mi, para yerinde sayıyordu. Öyle günler geldi ki, Reşat, haftada bir, iki lira birden düşmeye başladı. Menderes'in büyük kentlerde imar çahşmalarım başlattığı yıllar... Bizim gazetede Maliye Müsteşarlığı'ndan ayrılmış, mali uzman Gıyas Akdeniz vardı. Bir gün bizim müessese müdürüyle bahse tutuştular. Gıyas Akdeniz, "Yılbaşına kadar Reşat yüz lira olur," dedi. Müdür de, "Reşat yüz lira olursa memleket batar," dedi. Sonunda Reşat yüz lira oldu ama memleket batmadı. Reşat, yüz lirayı da aştı, iki yüze doğru tırmandı, gene memleket batmadı. Fakat Reşat başını alıp giderken Demokrat Parti günün birinde battı. Reşat yüzünden diyenler vardı ama, inanan olmadı. Reşat yüzünden mi, kendi yüzünden mi bilemeyeceğim! Konuk yazar İstanbuVun yaya kaldırımları Prof. ASIM MUTLU Uygar bir şehırde ayakkabüanıuz, pantolonunuz tozlanmadan, çamurlanmadan, bir basamağa çarpmadan, bir cukura düşmeden zevkle yüninUr. Şehrin >aya kaldırımlarının durumu. orada insana verilen OnemİD göslergesidir. Istanbul'umuzun gtlişigüzel basamak, ve a^ağı seviyedeki girişleri saglayan çukur tuzakian ile doiu bir kısmı kaplamasız efri büğrü yaya kaldınmlannı, ne zaman uygar şehırlerde olduğu gibi yol meyline paralel. üzerinde hiçbir basamak ve çukur bulunmayan düzgün kaplaoalı b k hale getireceju? .,*.Şehirci hoca Alman mimar Prof. Ölsner "Bir şthrln u^ariık düzeyi. kaldınm yiıksekligi ile tere oranulıdır" dedi. Otomobillerin park ctmesini önlemek üzere kaldınm yüksekliklerini yirmi beşotuz santime çıkaran uyguiamatan hakh görmeye imkân var mıdır? Yaya kaldınmındaki park yasağını, cezai müeyyidesine karşın uygulamaya iişenerek ya da bu konuda aciz göstererek, yaşlı ya da sakat hemşerimıze tehlikeli bir ezıyet pahasına kaldırımları yükselterek jehrimizı uygar olmayan bir şekle sokmayaJım. Yaya kaldırımlan, mevcut bina ve bahçe kapılarının eşik düzeylerinden daha alçak tutularak yapılır. Zaman içinde oluşan ve gelişen Sehirde eski ve yeni yapılann uyumlu bir bütün teşkil etmelerinin ilk koşuiu bu duzeyin koruoraası, sabit (utultnasıdır. Bu kuramı titizlikle uygulayan uygar şehırlerde eski yapılar, yOkseklikleri, eşikleri, kapılan, duvar haikalan, oldukları gibi tüm güzellikleri ve oranlannı koruyarak yenüeri ile uyum içiode yaşamaktadırlar. Istanbul'umuzda da bundan 7080 yıl önce belediyemizce yaptınlan hariıalarda yaya kaldınmlannın bordür laşları üst duzeyleri, yani nivolan, her yol köşebaşında tespit edilerek gösterilmiştir. 3540 yıl öncesine kadar tüm yeni yapdarın giriş duzeyleri ve yükseklikleri, hep önlerindeki bordür taşına göre ayarlanmıştjr. Yolun meyline paralel olarak dö$enen bordür ta^lannın yoldaıı yuksekligi 12 santimetreyi gecmezdi. Yol ve yaya kaldınmı tamirlerinde, kaplama değiştirilmesi ya da kalınlajtınlmasuıda, icabında yol tabanı kazılarak bordür taşları üst seviyesi sabit tutulurdu. Bu suretle, rögar kapakları da daima sabit kalırdı. Ne yazık ki 1950'lerden sonra, yapılan tüm uyanlara karşın yaya kaldırımlarının düzevlerinin korunması zorunluluğuna uyulmamaya ba^lanmıştır. Yol tamirlerinde sözde ucuzluk ve sürat bahanesiyle, eski kaplamarun üzerine yeıüsi ilave edılrniş ve her lamir, yolu bir miktar daha yükSeltmeye başlamıştır. Her tamirden sonra çukurda kalan rögarlar yükseltilmeye baslanmıştır. Bina girişleri ve bodrum pencere denizJikleri, yaya kaldınmından daha aşağıda kalmaya başlamıştır. Şiddetli yağmurlarda, Aksaray, Beşiktaş, Ortaköy gibi kaldırımları yükseltilen birçok semtlerde binaları sular basmaya başlamıştır. Su baskınlarının verdiği zarara, suyun boşaltılması için itfaiyenin emeğine ve masrafına, vatanda$ın yükselmiş kaldırıma uydurabilmesi içiogirjş döşeme ve eşiklerin yükselülmesi, altta kalan kapı ve viırinlenn kesilmesı ya da yeniden yapılması için katlandığı külfete, heba olan milli servete hep bu yanlış tutum neden olmaktadır. Asıl büyük zarar, şehrin tarih ve kültür zenginliğini oluşturan binaların çukurda kaiarak estetik değerlerinin zedelenmesidir. 810 yıl kadar önce, Eytlp Sultan'da yükseltilen kaldınmiar birçok mezarhk duvarı, parmaklık ve penceresi ile türbeyi çukurda bırakmış ve bod'ur hale getirmiş, bu husus bir türlü düzeltilememiştir. Geçen hafta Büyükada'ya gittiğimde bütün Nizam Caddesi'nin yaya kaldınmlannın 30 cm. kadar yukseltirerek kaplandıgını gördüm. Birçok evin kapı, bodrum penceresi, birçok bahçe kapısı yaya kaldırımının altına 3040 cm gömüknüşıü. Güzelim ferforje ya da dantel gibi döküm kapı ve parmaküklar, itınalı giriş basamaJarı, acınacak hale gelmişti. Hemen görüşmek isıediğim ve beni büyük bir nezaketle kabul ederek dinleyen Belediye Baskaru, "Adaya ilk defa yol projesl yapıldığım. nygulamaaiD buna gorc olduğunu, yol» ilave olarak döMlecek 15 cm'lik asfaitla da kaldınm çıkış yükseklikleriııin de ftzsüacaftaı" söyledi. Dunyanın en güzel ve doğru tesekkül etmiş yollarından ve çevre, sindeki her biri birer sanat eseri olan evleri, bahçeleri, parmakhkları ve kapıları ile Nizam Caddesi yanlış bir projeye veya yanlış bir uygulamaya kurban edüiyor, milyonİar harcanarak çirkinleştiriliyordu. Şimdi yalmz yaya kaldınmlannın tekrar indirilmesi ile durumun duzeltilmesi kabilken, yola asfalt döküldukten sonra bu düzeltme anık çok güç olacaktır. Anakent Belediye Baskaru Bedretnn Dalan'dan duruma acele el koymasını bekh'yoruz. ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL Emeklinin Çakşması SORU: 22 Mayıs günlü gazetemizde sözünü ettiğiniz gibi "... emekli aylıklarının kesilmesi tanışması 6 Mayıs 1986'da yürürlüğe giren 3279 sayılı yasa ile son buldu!' Ancak, bana yasa metninde açıklığa kavuşmayan bir husus var gibi geliyor. Çalışmakta olan bir işçi, emekli olarak aynı işyerinde çalışmasına devam edebilecek midir? Yani bu işyerinde emekli olarak çalışmaya devam eder ise, aynı ışyerinden ücretini ve bunun yanında emekli avhğını alabilecek midir? Mantık böyle olmasını gerektiriyorsa da yasa metninde "emekli olanın yeni bir işe girmesi" gibi bir deyim var. Ayrıca, bir işyerinde çalışıyor iken emekli olarak aynı işyerindeki işine devam ederse, kıdem tazminatı konusu nasıl bir çozume baglanabilir? (Kıdem tazminatını aldıktan sonra çalışmaya devam edebilir mi? Eder ise bundan sonraki çalışma yıllarının kıdemi için ne düşunülebilir?) A. Ç. ANTALYA YANIT: Eski uygulama içinde, emekli aylıklarını kestirerek çahşmalarım sürdurenler, örneği Sosyal Sigortalar Kurumu'nca hazırlanan dilekçeyle başvurarak kesilmiş bulunan emekli ayhğının yeniden bağlanmasını isteyebileceklerdir. Bu durumda olanlardan "işten ayrılma şartı aranmayacak, talep yeterli sayılacaktır." Ancak, Sosyal Sigortalar Yasası uyannca "yaşlılık aylıgı baglanabilmesi için, sigortalının işten ayrıldıktan sonra yazılı istekte bulunması" gerekmektedir. Bu nedenle de "ilk defa yaşlılık aylıgı bağlanacak sigortalının, sosyal güvenlik destek primi ödeyerek çalışmasını aynı işyerinde sürdürecek olması durumunda da, tahsis talep tarihinden önce işyerinden aynlmış olması şarttır." Konuya açıklık getiren 3529 sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu Genelgesinde şoyle denilmektedir: "Bu itibarla, ilk defa yaşlılık aylıgı bağlanacak sigortalının öncelikle cari usullere gore tahsis talebinde bulunması, sosyal güvenlik destek primine tabi olarak çalışmaya devam edecekse bu hususta örnegi kurumca hazırlanan (ornek 1) dilekçe ile ayrıca müracaat etmesi gerekmektedir. Emeklilik talebiyle, sosyal güvenlik destek primine tabi olarak çalışmaya başlama tarihi aynı ay içinde ise, sigortalının emekli slatüsune geçişi, talebi takip eden aybaşı olacagından bu tarihten itibaren sosyal güvenlik destek primine tabi tutulacaktır." Genelgenin açık anlatımında, işyerinden şekil yönunden geçerli bir ayrılma söz konusu olup, işinden emekli olduktan sonra aynı işte ve aynı işyerinde çalışmakta yasal yönden bir sakınca bulunmamaktadır. Kıdem tazminatına hak kazanabilmek için emekli aylıgı almak amacı ile iş akdinin feshedilmesi yeterlidir. Ancak aynı işte emekli aylıgı alarak ikinci kez çalışmanın sona erişi "istifa" nedeniyle son bulacağından, kıdem tazminatının ödenmesi kişisel göruşumuze göre yasal dayanaktan yoksundur. Ekonomîye fren arayışı (Baştarafı I. Sayfada) rakamında, bayram sonrası hafta içinde 100 milyarlık bir düşuş sağlandı. Ancak bu gerileme yeterli görulmedi. Geçen haftaki toplantıda tartışılan fakat fazla taraftar bulamayan bir önerinin yeniden gundeme getirilebileceği öğrenildi. Bu öneriye göre emisyon patlamasına İcarşılık, bankalardan mevduatlannın belirli bir oranında kaynağı hazine plasman bonosuna yatırmaları istenecek. 3. KİT'lerin durumu: Gundemin ana başlıklarından birini de iç ve dış borçları nedeniyle uretimleri durma noktasına gelen bazı KlT'lerin durumu oluşturacak. Hazine'nin geçen yıllarda yoğun biçimde KITler üzerinde kredi kuUanma yoluna gitmesi ve söz konusu döviz kaynaklannın dış borç ödemelerinde kullanılmış olması, 1986 yılında odenmesi gereken 300 milyon dolarIık bir KİT dış borç yükunıi de beraberinde getirdi. Bu rakama bir de KIT iç borçları eklenince, PETKİM gibi bazı kuruluşların üretim sorunları ekonomik zirvelerde çözüm aranacak boyuta ulaştı. 4. tthalat ve beiediyeler: Özeliikle lüks ithalatın pahaiılaştırılması yönunde bazı önlemlerin zirvede tartışılması bekleniyor. Ancak bu önlemlerin "liberalizmden vazgeçildiği" izlenimini uyandırmamasına dikkat ediliyor. Belediyelerin giderek yükselen bir tempoya giren yatırımlarının frenlenmesi için çare aranıyor. 5. Katsayı konusu: Eğer Maliye, ilk 6 aylık bütçe sonuçlarını toplantıya yetiştirebilirse, katsayı konusunun da gundeme gelmesi bekleniyor. Ancak Başbakan Turgut Özal'ın, kapsamı bu kadar geniş tutulan bir toplantıda katsayı karannı vereceği sanılmıyor. Özal'ın toplantıda gerekli bilgileri alması, kararını hafta içinde açıklaması bekleniyor. Ekonomik zirvede ele ahnacak konulara ilişkin kararlarda en önemli etkenlerden biri de Başbakan Turgut Özal'ın kafasındaki ara seçim tarihi olarak gösteriliyor. Özellikle emisyon, yatırım ve katsayi gibi gundem başlıklarının karara bağlanmasında "oy ka>gısı"nın da goz onünde tutukuajı ^anılı\or. Öte yandan gelecek haıta Türkiye'ye gelecek IMF ve Dunya Bankası heyetlerine yönelik hazırlık da sürüyor. Türkiye (Bastarajı I. Sayfada) tekiz'in üyeliğe alınmasının buna guzel bir örnek olduğunu belirtti. Ancak "Akdeniz'e açılma" sürecinin, Türkiye'de topluluğa katılmadan tamamlanamayacağını vurgulayan Halefoğlu, "Topluluğun bUyümesi, Türkiye'nin tam üyeliği gerçekleşmeden tamamlanmış sayılamaz" dedi Avrupa'da siyasal, askeri ve ekonomik butunleşmenin birbiriyle ıç içe olduğunu kaydeden Halefoğlu, İspanya ve Portekiz'in katılımından sonra Türkiye'nin AET dışında kalan tek NATO uyesi olduğunu anımsatarak, "Bu durum daha uzun süre devam edemez" dedi. Halefoğlu, AET dışında kalan NATO uyelerinden Norveç ve İzlanda'nın da bulunduğuna, ancak bunların zaten AET üyeliğini hedeflemediklerine dikkati cekti. Gonzalez kazandı (Baştarafı 1. Sayfada) yaşındaki liderini yıpratabildiğini göstermekte. Gonzalez karşısında sağ cepheyi oluşturan ana muhalefetteki koalisyon "Halkçı Birlik", mecliste birkaç sandalye kaybederek hafif bir gerileme kaydetti. Bu seçimlerde en büyük çıkışı eski Başbakan Suares liderliGumuşyaka'da >enı ikiz duble\ \illa ve 720 metre kare arsa ı;ıü\a>;!an satılıktır. Telet'on 575 45 58 ğindeki merkez soldaki "Demokratik Sosyal Merkez" partisi yaptı. Yapılan ilk tahminlere göre Suares, meclısteki 2 sandalyesini on misli arttırarak 20'ye çıkardı. Bu da bundan sonra lspanyol politikasında bir "Suares faktoru"nün goz onune ahnması gerektiğine işaret etmekteydi. Öte yandan komünistlerin liderliğindeki sol koalisyon "Birleşik Sol" da parlamentoda komünistlerin sahip olduğu sandalye sayısını yaklaşık 8'e, yani iki misline çıkarttı. Bu gelişme sosyalistlerin parlamentoda, solda oldukça önemli eleştiriyle karşılaşacağını göstermekteydi. Tüm bunlann ötesinde dünkü secimler İspanya'nın siyasi panoramasında çok önemli bir değişiklik olmayacağına işaret etmekte. Gonzalez'in mutlak zaferi, hâlâ merkezdeki seçmenlerin sosyalistlere oy vermeye devam ettiklerini gösteriyor ve NATO uyeliği, işsizlik gibi konularda duş kırıklığı yaratmalarına rağmen sosyalistlerin, hâlâ ülke politikasının hâkim gucu olduklarını kanıtlıyor. "KT" Hıtzı \eldet \elidedeoğlu
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle