Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURtYET/8 HABERLERİN DEVAMI 21 HAZİRAN 1986 Akılsızlık.. (Baştanfı 1. Sayfada) Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'nın Lefkoşe^ ye resmi bir ziyaret yapması son derece doğaldır. Hatta diyebiliriz ki, Sayın Özal'ın hayli gecikmiş olan bu ziyareti daha önce yapması daha yerinde bir davranış olurdu... Altı çizilmesi gereken ikinci bir gerçek, tarafların, BM Genel Sekreteri Cuellar'm 29 Mart 1966 günü sunduğu "Çerçeve Anlaşma TaslağTna dönük tutumlanyla ilgilidir. Bu taslak Genel Sekreter tarafından "yekpare bir bütün" olarak nitelenmiştir. Bir başka deyişle bu anlaşma taslağı, ya kabul ya da reddedilebilecektir; bir üçurtcü tercih yoktur. Nitekim Türk tarafı taslağı kabul etiiğini açıklamıştır. Buna karşılık Rum tarafı ipe un serme yolunu seçmiş ve öne sürdüğü önkoşullarla ret yanıtı verdiğini belli etmiştir. Durum o kadar açıktır ki KKTC'ye yapılacak ziyaret dolayısıyia Ankara'yı diplomatik nezaket ölçülerine aykırı bir biçimde suçlayan Bayan Ridgevvay de aksini söyleyememiştir; Kongre'de yaptığı açıklamada bu durumu kendisi de teslim edebilmiştir. Rum yönetimi ile Atina'nın her zamanki uzlaşmaz tutumu apaçık orta yerdeyken Türkiye ne yapacaktı? Elini kolunu bağlayıp yeni esneklik ve ödünlere dönük talepleri mi bekleyecekti? Kuşkusuz hayır! Türkiye, KKTC'nin tanınması yolunda gerekli diplomatik çabayı göstermekte geç bile kalmıştır. KKTC'nin, "bağımsız devlet statüsü"nü pekiştirici adımlar atmasına da Ankara artık destek olmalıdıt Dileyelim, Başbakan Özat'ın KKTC'ye ziyareti bu alanda bir ilk adım olsun. Amerikan yönetimi, aklını başına toplaması gereken tarafın, Rum yönetimi ile Atina olduğunu artık görebilmelidir. Eğer gerçekten bu konuda "akıl satmak" istiyorlarsa, bunun adresi Yunanistan Başbakanı Papandreu'duc başkası değil. Sııni çıkmaz A.VKARA, (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan lurgut Özal, bir Yunan gazetesine verdiği demeçte, "Yunanistan Başbakanı iliskilerin temelini oİHsturan anlaşmalara saygı göstermiyor" dedi. Kıbrıs'taki Türk askerleri sorununun tam bir uzlaşmaya varümasmdan sonra ele alınabileceğini vurgulayan Özal, Türkiye ile Yunanistan arasında suni bir çıkmaz olduğunu, Yunanistan'ın Türkiye'nin görilşme önerilerini kabul etmek yükümlülüğUnde olduğunu söyledi. Başbakan Turgut özal, Yunan "Vradini" Gazetesi basyazan Costas Skuros'a TürkYunan ilişkileri konusunda bir demeç verdi. İki ülkenin birbiriyle konusamıyor olmasının çıkmazı oluşturduğunu kaydeden Özal, diyaloğun kurulması için 1983'den bu yana birçok iyi niyet gösterisinde bulunulduğunu aıumsatu ve "Daha başka ne yapabilecegunizi merak ediyornm" dedi. Papandreu'ya görüşme önermesinin nedenini anlaşmazlıkların çözüme kavuşturulmasının, her iki ülke için de yararb olacağj biçiminde açıklayan Özal, Yunanistan'ın hava sahasının ihial edilmediğini söyledi. özal, Limni sorunu konusunda, "Bu adanıa silabsızlandınlmıs stalusü, uluslararası aolasmalar uyannca devam etmebdir. Aynca aynı statüdeki obıir adaiar da süahlandıriamaz. Yunanistan bu sraırlamalara uymayarak adalan silahlandırdj. Bunlar anlaşmaya aykın hareketler olduğuna göre Yunanistan'ın Kge'de banşı korumak iv temedigini söyleyebilir miyiz?" biçiminde konuştu. Türkiye'nin toprak istediği yolundaki yorumlann dünya kamuoyunu etkilemek ve Ege"deki gerilimi antırmak için kasten ortaya atıidığını söyleyen özal, sözlerini şöyle sürdürdü: "İki ülke tarafından düzenlenen 1976 Bem beyannamesinde izlenrnesi gereken kaidelerin bdirtilmesine rağmen Papandreu daha sonra Rogers anlaşmasında yaptıgı gibi bu anlasmayı dekii. Yunanistan Başbakanı iliskilerin temelini oluşturan Lozan, Montrö ve Paris gibi diger önemli anlasmaiara saygı göstermiyor. Bu şartlar altında gerçekte Yunanistan'ın, Türkiye'den toprak isteminde oldugu sambyor. Aynca yakın tarihte, bunun bir ornegi bulunraaktadır. Yunanistan. Batı Anadolu'daki toprak taleplerinin gerçekleştirilmesinde başansızlıga ugrayınca, dikkatleri, Batı Anadolu'daki kıta sahanlığına çevirdi". Türkiye ile Yunanistan arasındafci ilisküerdeki bir iyüeştnenin Kıbns konusunda lehte bir çözüm elde edilmesinde etkili olabileceğine dikkati çeken Özal, "Türkiye ve Ynnanistan'a eşit olarak düşen rol, iki toplnmu soruna kalıcı ve adil bir çözüm bulunması için cesaretlendirmektir" dedi. Başbakan Özal, Türk askerlerinin adadaki varlıklannın ancak iki toplumlu, iki bölgeli federal bir Kıbns devleti çerçevesinde tam bir uzlaşmaya vanlmasından sonra gündeme gelebilecek bir konu olduğuna dikkati çekti. Yunan halkına, "Tiirkiye'niıı komşulannın topraklannda biçbir gözii olmadıgı" mesajını gönderen özal, "Görüşelim. Daha önce görülmemiş bir dostluk ve isbirligi dönemi için çalışalım. TürkYunan anlasmazlıgı iki ülke arasında duşmanlıgı devam eltirirken. sadece diger ülkelere yarar sagJayacakür" biçiminde konuştu. Özal'ın Yunan gazetesine demeci Denktaş: SSCB'nin tutumu Rumları körüklüyor tZZET RIZA YALIN LEFKOŞE/ATtNA, (Cumhuriyet) KKTC Cumhurbaskan] Rauf Denktaş, Sovyetler Birliğii nin Kıbns konusundaki tutumunun Rumlann uyuşmazlığını körüklemekten başka bir yararı olmadığını açıklarken, Yunanistan Başbakanı Papandreu da dün yapılan hükümet toplantısında, Sovyet önerilerini değerlendiren bir konuşma yapn. iki halkın meşru haklannm korunmasından yana olduğunu sık sık belirten Sovyet yetkililerinin Kıbns meselesinde Türk tarafının asla kabul edemeyeceği bir formül üzerinde ısrarla durmasının yaran olmadığını kaydeden Denktaş, "Banş cabalannı baitalamak isteyen Rum tarafına cesaret verildiği için de zarar çok büyük ohnuştur," dedi. Rum liderliğinin Yunanistan'la birhkte öneri paketini reddetmesinde Sovyetler'in zamansız önerilerinin rol oynadığı inancının hâkim olduğuna da işaret eden Denktaş, "Türk halkının güvenlik ve giivencesiyle ilgili konulann dış mesele sayılmasıyla banş cabalannı çıkmaza sokmak ve BM Genel Sekreteri'nin girişimlerini yokusa sürmek sonımiulugundan kurtulamayacağınr' vurguladı. Yunanistan Başbakanı Andreas Papandreu, Sovyet önerilerinin bir değerlendinnesinin yapıldığı dünkü bakanlar kurulu toplantısında, Perez de Cuellar'ın Kıbns konusundaki 3. belgesinin Yunan ve Rum taraflannca kınandığını anımsattı. Papandreu, aynı toplantıda, Başbakan Turgut Özal'ın Kıbns ziyaretini de kınayarak bunu "Türkiye'nin tehdit edici" tutumuna örnek olarak gösterdi. öte yandan Kıbns Rum yönetimi lideri Kipriyanu'nun pazartesi günü Atina'ya geleceği açıkIandı. Papandreu ile Kıbns sorunundaki son gelişmeleri görüşeceği bildirilen Kipriyanu, Kıbnsb Rum siyasi liderlerin konuyla ilgili görüşlerini de Yunan hükümetine iletecek. POLTTIKA VE OTESI MEHMED KEMAL Arda Boyunda... Bedri Rahmi Eyuboğlu'nun bende 'Arda Boyu' adlı bir resmi var (46 x 55). 1938'de o zamanki iktidar partisi CHP, ressamlan Anadolu'ya gönderiyor. Bedri'ye de Edirne düşüyor. Anlaşılan Meriç, Arda boylarında gezinirken bu resmi yapıyor. Bedri'nin acemilik dönemine rastlayan bu resimde görünüm kurallarına aykınlık olduğunu ressam arkadaşlar söylemişlerdir. Ama perspektif bozuk olsa da eski resimlerinden biridir, değeri bilinir. Bedri Rahmi, Ankara'da bir sergi açmıştı. Kalan resimlerini İstanbura göndermek gerekiyordu. Bu görevi üstlenmiştim. Resimler gönderilirken bana da bir resim armağan etti. Edirne ve dolaylarında resim yaparken ilginç olaylarla da karşılaşıyor. Bunlardan birini şöyle anlatıyor: "... 1938 yılı sonbaharına doğru Halk Partisi'nin Anadolu seyahatine gönderdiği bahtiyarlar arasında ben de vardım. Edirne 'ye gitmiştim. Şehrin uzak mahallelerinden birinde bir manzara çalışıyordum. Konuyu oluşturan parçalar şunlardı: Karşılıklı iki üç eski ev, bunların ayakları altında kaplumbağa gibi yavaş yavaş uzaklaşan eski bir sokak ve bu sokağı bestelemeye çalışan bir sıra telgraf teli ile kambur bir telgraf direği. Şehri gezerken bu konuyu mimlemiş ve bir sabah güneş doğar doğmaz sokak başında tezgâha oturmuştum. Birkaç saat sonra yanı başımdaki evin kapısı açıldı, orta yaşlı bir adam çıktı. Bana şöyle uzaktan baktı ve geçti. Öğle üstü aynı adam evine geldi. Kapıdan girerken bana bir kere daha baktı geçti. Bir saat sonra yemeğini yemiş olarak çıktı, bu sefer bana evvelkilere nispetle bir parça daha dikkatli baktı, gitti. Aksam olmuştu. Güneş neredeyse batmak üzereydi, aynı adam işinden dönüyordu. Evinin kapısına doğru giderken, vazgeçti, geidi, benim etrafımı saran meraklı kalabalığa karıştı ve tam bir saat benim yaptığım resme değil, resmini yaptığım sokağa baktı. Güneş batmıştı. Kutumu topladım. Gidiyordum. Komşu evin sahibi, dağılmaya başlayan seyircilerden birisine aynen şunları söylüyordu: Ahmet Usta be, meğer şu bizim yoksul sokak ne güzelmiş, tam 15 yıldır şu evde oturuyorum, bu sokağın bu kadar güzel olduğunu ilk kez gördüm.' Bu adamcağızın sözünü ömrüm oldukça unutmayacağım. Ne yazık ki, burdaki 'güzel' sözünde belki de beni hoşnut etmek kaygısı vardı, fakat sokağı ilk defa gördüğü muhakkaktı." Halk Partisi, tek parti falan filandı ama bugünkü siyasal partilerden daha çok sanatla ilgilenirdi. Partinin roman, şiir için koyduğu ödüller vardı. Bedri Rahmi ve başka resim ustalarını Anadolu'ya gönderir, yurdun resimlerini yaptınr, sonra bu resimleri devlet daireleri için satın alırdı. Ressamları yurt içi gezilere gönderirken verdiği ödenek de resim almaların dışında idi. Ressamlar üzerinde önemle duracağım, çoğunu tanıdığım bu resim ustaları yurdun birçok bölgelerini ancak bu geziler sırasında görmüş, öğrenmişlerdi. Hele İstanbul'dan hiç dışarı çıkmamış olanlar için bu geziler çok önemliydi. Bedri Rahmi'yi ben 194O'!ı y/llardan sonra tanıdım. izmir Fuarı'na o yıllarda ressamlar giderler, .fuar açılmadan önce satış yerlerinin dekorlarını yaparlardı. Öteki ressamlar gibi Bedri de gelmişti. Yanında heykel yapan, Mari diye çok genç yaşta ölen genç bir kız da vardı. Ressamlar, heykeltraşlar, süsleme ustaları gündüzleri fuarda çalışıriar, akşamları belli yerlerde buluşur, sabaha değin söyleşir, içer, tartışırlardj. Bunların arasında Halikarnas Balıkçısı'nı da anımsıyorum. Üstadın yazılarını bilirdim de. resim yaptığım bu sırada öğrenmiştim. Söylediğim yaz Esat Adil de Imralı Adası'nda resim yapan ressamlann resimlerini fuarda sergilemişti. Geceleri o da aramıza katılırdı. Aradan nice yıllar geçti. Şimdi Bedri Rahmi'nin Resme Başiarken' adlı kitabını okurken bunları düşünüyorum. Dostum Ahmet Küflü'nün yayımladığı bu kitaptan başka Bedri'nin iki kitabı daha varmış görmedim. Biri mektuplarmış; iki kardeş arasında geçenleri okuyabiliriz. Beraat . (Baştarafı 1. Sayfada) ' lan dfle getinnektedir" diyerek su• çun maddi unsurlanrun oluşmadığını "' belirtip beraat karan verilmesini talep ettiler. Yargıç Şakir Çaldag, ve , üye hâkimler Keoan Aysan ile Hüsr, nü Askın'dan kurulu İstanbul 2. «,. Ağır Ceza Mahkemesi, yargılama so nunda "sanıklara aolan suçlann yasal nnsurian oluşmadıgından" Selçuk ve Gönensin'in beraatlerine oy birliğiyle karar verdi. iı Gazetemizın "Pencere" köşesin•:, de 2 Ocak 1986 tarihinde yayımlanan i "Kurtancı" başlıklı yazıda "Cum.. bnrbaşkanına üna surrtiyle hakarette bulunuldugu" ve "Silahlı Kuvvetlerin alenen tahkir ve tezyif edildigi" öne sürülerek Basın Savcılığı tarafından Adalet Bakanlığı'ndan izin alı* narak açılan davada llhan Selçuk ve Okay Gönensin'in TCK'nin 158/12 ve 159/23. maddeleri gereğince 2.5 yıldan 10 yıla kadar hapis cezası ile cezalandınlmalan isteniyordu. Yargılama sırasında mahkemece tespit edilen bilirkişiler Prof. Dr. Nevzat Gürelli, Doç. Dr. Köksal Bayraktar ve Doç. Dr. Erdener Yurtcan, rapor' larında dava konusu yazının "eleştiri ve değerlendirme" sınırlan içinde kaldığım ve bir "tespit" yazısı olduğunu belirtmişlerdi. Dün devam edilen yargılamada esas hakkındaki görüşünü bildiren Savcı Cevdet Varol, llhan Selçuk'un savunmasını ve bilirkişi raporunu değerlendirdikten sonra yazının ' bir bölümüyie 12 Eylül'den sonra ba"a kesimlerde meydana gelen hoşnutsuzluklan ortaya koyduğunu belirterek "Her sosyal olay gibi 12 Eylül olayuun da olumlu ve olumsuz yönleri olması tabiidir" dedi. "Kurtancı" başuklı yazının "bir tespit yazısı" olduğunu belirten Savcı . Varol, beraat karan isterken şu görüşlere yer verdi: "Gerçektc 'KnrtancT başhklı yan, dikkatle okunarak üzerinde duruldagunda, 12 Eylül harekatının toplaman cesilli kesunleri açısMdaa degeriendirilmesinin yapıldıgı; bu olayla başlayan devrin gençler, işçi, ler, üniversilede çalışan bilim adamlan yönünden olumlu sonuçlar meydana getirmedigini ortaya koyan beUrlemelerden sonra işadamlan taratudao bangi sebeplerle desteklendiİfain açtklandıgı, Türk lirasının degcr kavbettigi izah edUmekte. genç çevrderde. işçi ve bilim çevrelerinde 12 Eylül'den sonra hoşnutsuzluk bulundugn iddiası ortaya anlmaktadır. Her sosyal olay gibi 12 Eylül olayının da olumlu ve olumsuz yönleri olması labiidir. Bu özellikleri Ue yazı bir tespit yazısıdır. Bu tespitten sonra yazarca demokratik ortamda hiç Umsenin kurtancı olamayacagının yorumu yapılmaktadır. Önemli bir dnşanceyi ortaya koymaktadır. Ço(uhru demokrasüerde demokratik hayatın önemli unsuru olan basın, bognııkü anayasa ile anayasal bir isleyi» biçiminde varlıgını sürdünnektedir. Düşünce ozgürtügü çerçevesin4e httberleri toplamak, değeriendirme ve elestirme özgiiriüğiine basın sabiptir. Suç konusu yazı, izah edildigi şekilde bir tespit yazısıdır. Diger bir kısmı Ue hiçbir kimsenin önemli de olsa. kurtana olamayacatf yorumunu yaparak önemii bir demokratik düsünceyi ortaya koymuş, deştiri ve degeriendirme sınırlan çerçevesinde kalmış bir yazıdır. Gerek dognıdan dognıya, gerekse malufı^et itibanyia Sayın Cumhurbaşkam'na gıyabında hakaret ve sövme ve devletin askeri kuvvetlerinin neşren tabkir ve tezyif edUdiğine dair kariader taşımadıgı cihetle her iki sanığın savunmalanna. bilirkişiler raponına, yazının içeriğine ve mahiyetiMt göre müsnet suçlardan beraatlerine karar verilmesi talep ve tnutalaa otnnor." llhan Selçuk ve Okay Gönensin'.Jn savcının mütalaasma katıldıklannı toildirmelerinden sonra gazetemiz avukatları Gülçin Çayhgil ve Fikret llkiz, üç sayfaük savunma dilekçesini mahkemeye verdiler. Savcımn mütalaasma katıldıklannı bildiren avukatlanmız, müvekkillerinin bera!atlerini istediler. Savunmadan son;ra Selçuk ve Gönensin'e son sözle.rini soran mahkeme, duruşmanın bittiğini bildirerek "sanıklara atılan suçiann yasal unsurlan oluşmadıgından gerekçeli kararda etraflıca izah olunacağı üzere ber iki sanığın mus•et suçlardan beraatlerine" karar verdi. ANKARA'dan YALÇIN DOĞAN (Baştarafı 1. Sayfada) kanın bu kararla ilgili göriişüne başvurduğumuzda, aldığımız yanıt aynen yukandaki gibi oldu. Fiyatlann yüzde yirmi indirilmesiyle birlikte, hükümetin bu alandaki uygulama ve tahminlerinde "yanıbmş olduğu" ortaya çıktı Bize göre, en büyük yanılgı, "otdftyatlarmda dolara dönüşk" başladı Dolara dönüşle birlikte her türlü tuhstik işktmenin fıyatlannda anormal biryükseliş gözlendi. öyle bir yükselme güzlendi ki, Türkiye'deki flyatlar tüm Akdertiz ülkelerindeki fıyatlan çoktan geride bıraktı Ortalama bir turistik işletme fiyatı Avrupa'nm dört ya da beşyüdızlı oteüerindeki fıyatlara eşit olmaya başladı. Işte bu leşüUk" turizmde Türkiye'nin rekabetini engelledi. İki kişinin on günlük tatili yaklaşık beşyüz bin liraya mal olurken, bu fıyat yabanalar için de "akü almaz yüksekJikte" bulundu. Yani sadece "Türkiye'deki orta direk değil, aynı zamanda yabancı ortadirek mensubu " da söz konusu fıyatlardan urktü. Buna iki beklenmeyen etken eklendi Amerika'nm Libya saldınsı nedeniyle özellikle Amerikan gruplannın turlanm iptal etmeleri "Ttirk turizminde ilk şoku"yaruttı Çernobil nükleer kazasmdan sonra "Türkiye'de de radyasyon tehlikesi" iddialan ülkemizde nerdeyse "sadece Omthuriyet'te''yer aldu Oysa Batı basını ve televizyonlan "Türkiye'deki radyasyon tehUkesmi" çok sık işlediler. Turizmi olumsuz yönde etkileyen bu ikinci faktb'r "Amerikan saldmsı vefiyatknia buieşmce" ortaya tahminleri altüst eden bir tablo çıktı. Başbakan özal yıl başından bu yana her konuşmasında "Tiırizmin patladtğını ve patlayacağım, turizm getirlerinin iki müyar dolara yükseieceğini" söylerken, isin yine propaganda yanına biraz daha ağırlık tanıdı Tahminlerde yanılgı olabileceğini herhalde ikinci plana bıraktı Şimdi Turizm Bakanlığı fıyatlann yüzde yirmi indirilmesini "ancak tavsiye ediyor." Serbest piyasa koşuüannda "fiyatian şu kadar mdirdim" diyemiyor ve kendine göre "tavsiyeae" buhınuyor. Yapılan doğrudur, ancak gecikmiş bir karardır. Gerek Libya saldınsıyla birlikte Amerikan gruplannın turlanm iptal etmesi, gerekse Çernobil nükleer kazası, ashnda Bakanlığın aklını başına getirmeli ve hemen önlem altnalıydu Şimdi tüm Avrupa'da herkes nereye gideceğini, nerede tatilyapacağını çoktankararlaştırdı ve ona göre de bağlantılanm kurdu. Bu saatten sonra "indirimli fiyatlann" çok kimseyi ilgilendireceğini sanmıyoruz. Çünkü Avrupah, gideceğiyeri daha nisan, en geç mayıs ayında kararlaştmyor. Yeni fiyatlann Avrupa seyahat ve turizm acentelerine ulaşması, oradan da Avrupalı turiste yansıması rahathkla temmuz başını bulur. Ondan sonra da artık geçmiş olsun. Aşırt fiyatlar karştsında hükümet ilk kez gerilemiş görünüyor. Bu gerileme turizm alanında kendini gösterdi. tzlenen ekonomik politikanın "betti gerilemelere yol açmasT belki bundan sonra başka alanlarda da görülebilecek ve hükümet, bazı kamrlarda attığı adımlardan geri dönebilecek. Şimdi gözlerimizi turizmden kaldırahm ve bu gelişmeyi görmek için önemli sanayi daİlanna çevirelim. (Baştarafı 1. Sayfada) diğini tahmin ettiklerini söylediler. Sahildeki radyoaktivitenin daha fazla oluşunu da kuma yakın yerlerde Potasyum40'ın daha fazla oluşuyla açıkladılar. Prof. Baykut, "Radyoaktivite olçümlerinin geriye kalan yüzde 10'u ise Diinya Saglık Örgütiiniin içme suyu için tavsiye ettigi degerierin bile alünda kalıyor" dedi. Prof. Baykut, Kilyos plajında Çernobil öncesi yapılmış radyoaktivite ölçümleri bulunmaması, Dünya Sağlık örgütü'nün de tehlike için arük bir üst sınır vermemesi nedeniyle elde ettikleri rakamlar için daha kapsamlı bir yorum yapamayacakiannı söyledi. ÖLÇÜM NASDL YAPILDI? Baykut ve Atun deniz suyunu buharlaştırdıktan sonra elde ettikleri tortulardaki radyoaktivite miktanru iki ayn aletle iki gün süreyle ölçtüler. Elde edilen rakamlann güvenilir olması ve çevredeki doğal radyasyondan ayrıt edebilmek için her örnekte birkaç kez tekrarlanan ölçümlerin sonradan ortalaması alındı. Deniz suyundaki radyoaktiviteyi Geiger Müller ve Gaz Orantıh Sayıcı ile ayn ayrı ölçen Baykut ve Atun, iki farkiı aletle yaptıklan ölçümleri, aletlerin verimliliği ile orantüı olarak değerledirdiklerini anlattüar. Prof. Baykut, "Sonuç olarak iki aletten elde ettiğimiz radyoaktivite ölçümleri birbirine çok yakın çıktı. Bu da elde ettiğimiz değerlerin gövenirliğini gösteriyor" dedi. IstanbuFda • (Baştarafı 1. Sayfada) da 21 adet istasyon bulunacak. 35 dizi ve 105 vagondan oluşan araçlarla günde yaklajık 500 bin yolcu taşınacak. Her biri 23.50 metre uzunluğunda olan vagonlar 200 yolcu taşıma kapasitesine sahip olacak. Trafığin yoğun olduğu saatlerde, her 2.5 dakikada bir kalkacak olan bu dizıler, Yenikapı Ataköy parkurunu, mevcut bütün duraklarda 20 saniye bekleme süreleri dahil edilerek, 35 dakikada tamamlayacaklar. Istanbul için hazırlanan Ulaşım Master Planı'na göre, Mecidiyeköy Yenikapı yeraltı metrosu ve Yenikapı deniz otobüs limanı yapıldığında, "hızlı tramvay" ile birlikte tüm şehirde ulaşım yönünden bir bütünleşme sağlanrruş olacak. Üç aşamalı olarak planlanan "hızlı tramvay"ın 7 km'lik birinci hattı Aksaray'dan başlayıp şu güzergâhı izleyecek: Vatan Caddesi Bayrampaşa Cezaevi Ferhatpaşa Atışalanı Esenler Yeşilbağ Tavukçu Deresi Mahmutbey Yolu Güneşli Doğu Sanayi Sitesi Çobançeşme Havaalanı Dünya Ticaret Merkezi Havaalanı Sapağı Ataköy. Hızlı tramvay, Ataköy'den sonra yapılacak yeni bir istasyonla aktarma sağlayacak ve yolcular Zeytinburnu Sirkeci arasını banliyö treni ile gidecekler. İkinci hat ise Atışalanı Mahmutbey Sanayi lkitelli Toplu Konut Nükleer Halkalı Dünya Ticaret Merkezi arasında olacak. "Hızlı tramvay"ın üçüncü hattı ise şu güzergâhlar arasında yapılacak; Atışalanı Metris 500 Evler Devlet Yolu Küçükköy Taşocağı Gaziosmanpaşa Silahtar Sadabat Okmeydanı Darülaceze SSK Hastanesi Abide Mecidiyeköy. EVREN BUGÜN İSTANBUL'DA Hafif metronun temelini atacak olan Cumhurbaşkanı Kenan Evren, bugün Istanbul'a geliyor. Evren, bugün Şişli Kâğıthane Profilo Teknik Eğitim Sitesi'nin temelini attıktan sonra, yann da hafif metro sisteminin temel atma törenine katılacak. Cumhurbaskanı, pazar günü yapılacak olan Gazi Koşusu'nu izledikten sonra aynı gün Ankara'ya geri dönecek. Hızlı (Baştarafı 1. Sayfada) çerçeve anlaşma taslağjnı kabul ettiğini, Rum tarafının ise reddeuiğini, kendilerinin taslağı en gerçekçi yaklaşım olarak değerlendirdiklerini ve taraflann taslağı berümsemelerini yeniden isteyeceklerini belirtti. Komisyon üyelerinden Torricellinin, BM Genel Sekreteri tarafından sUrdürülen çalısmalann başansızlığa uğraması halinde ABD'nin farkiı bir rol oynamayı düşünüp düşünmedıği sorusuna Ridgevvay "Hayır" yanıtını verdikten sonra taslak anlaşmarun, sorunun çözümüne gelişme getirecek tek yol olduğunu, güçlüğün Rum tarafının taslağı kabul etmemesinden kaynaklandığım bildirdi. Ridgeway, Rum tarafıyla sürdükleri temaslarda kesin yanıtlanm belirlemeye çalıştıklannı, şimdiye kadar Rumlann henüz kesin yanıtlanm vermediklerini öne sürdü. Rumlann önerdiği uluslararası konferans ya da yeni zirve seçeneklerinin soruna çözüm getirmeyeceği kamsında olduklannı söyleyen Ridgeway "Rum tarafının taslak anlaşmayı tek umul olarak benimseyip kabul etmelerini bekliyonız" şeldinde konuştu. Komisyon üyelerinden Feignan, Rum tarafının taslak anlaşmaya, 1985 nisan ayındaki Türk tarafınca reddedilen ikinci belgeden temelde farklılıklar gösterdiği için karşı çıktıklannı, Türk biriiklerinin nihai çözüm öncesi çekilmeye başlaması, garantörlük ve yerleşim, dolaşım, mülk edinme özgurlükleri konulanna gerekli yaklaşımı son taslağırı getirmedigini öne sürdüklerini belirtti.Ridgesvay yamünda, BM Genel Sekreteri'nin ocakta başansızlıkla sonuçlanan zirvedeki ilk taslaktan başlayıp nisandaki ikinci belge dahil tüm taslaklar üzerinde taraflarla görüş alışverişinde bulunarak ve Rumlann üzerinde durduğu bu üç konuyu da gözönune alarak geniş kapsamlı bir taslak düzenlediğini, ortaya şimdiki çerçeve anlaşmayı çıkardığıru söyledi. Feighan'ın "Bugünkü kflitlenme sürerse KKTCnin ABD tarafından tanınması olasılıgı var mıdır?" sorusuna ise Ridgeway "Kesinlikle h«yır" yanıtını verdi. Komisyon üyelerinden Gilmar, Denktaş'ın da çerçeve anlaşmayı koşullu kabul ettiğini, genel sekretere yarutında Türk biriiklerinin çekilmesi ve garantörlük konulannda çekinceleri olduğunu vurguladığının belinildiğini söyledi.. Ridgevvay verdiği karşılıkta Türk tarafının da bazı çekinceler ortaya koyduğunu, ancak ortada şöyle bir fark olduğunu, genel sekreterin görüş aynlıklanru azaltıcı bir yaklaşım getiren taslağım Türk tarafı belirli çekincderle kabul ettiğini söylerken Rum tarafının tümüyle reddettiğini vurguladı. Ozal'a ABD taşı tı.. Hamilton, Türkiye ile sürdürülen savunma işbirh'ği raüzakerelerinin hâlâ sonuca varmadığıru, ortada ne gibi bir sorun olduğunu sordu. Ridgevvay yanıunda, anlaşma olmamakla beraber statünün devam ettiğini, iki ülke arasında güvenlik açısından bir kriz olmadığını vurguladı.. Ridgevvay, sonınlardan birinin tekstil olduğunu, bu konuda iki tarafı da talmin edici bir sonuca ulaşılabileceğini, iki ülke arasında aktif diyaloğun sürdüğünü belirtti.. Hamilton'ın "Türkler daha çok yardım ve Amerikan pazarlanna daha çok giriş kolayhgı mı istiyorlar?" sorusuna ise Ridgevvay "Evet" yamtını verdi.. ERALP'tN YANITI ABD'nin Avrupa lşleriyle Görevli Dışişleri Bakan Yardımcısı Rozanne Ridgevvay'in, Özal'ın KKTC ziyaretiyle ilgili görüşlerini açıklarken, Türkçe "akılsızhk" anlamına gelen "unwise" sözcüğünü kullanması Ankara'da Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Yalım Eralp tarafından şöyle yorum landı: "Ridgeway'in böyle konuşması 'unvvise' tümüyle alolsucadır." Ridgeway'in kullandığı sözcüğün aynısıyla tepkisini ifade eden Eralp, sözlerini şöyle sürdürdü; "Türkiye'nin KKTCde bir büyükriçUigi vardır. Türkiye, KKTC'yi Unıdıgıruı göre, başbakanımo bu ülkeyi ziyaret etmesi de son derece normaldir." ÖZAL'I PROTESTO HAZIRLIKLARI Lefkose muhabirimiz tzzet Rıza Yalın'ın haberine göre Kıbrıs Rum kesimindeki komünist Akel Panisinin Lefkoşe Girne ilçe komiteleri, Başbakan özal'ın KKTC'yi ziyaretini protesto amacıyla 2 temmuzda Lefkoşe'de büyük bir miting duzenleyecek. Rum Bakanlar Kurulu da Türk saldırısının yıldonümu olarak tanımladıklan 20 temmuz Kıbns Banş Harekâtı'nı protesto amacıyla 21 temmuzda büyük bir miting düzenlenmesini kararlaştırdı. Rum gazeteleri de özal'ın ziyaretine geniş yer ayırdı. Gazeteler Özalın ziyareti sırasında KKTC ile Türkiye arasında bir savunma paktı imzalanacağım ve Magosa'nın yerleşime açılacağından kaygı duyulduğunu yazdı. Rum gazeteleri Sovyetler Birliği'nin özal'ın ziyaretine şiddetle karşı çıktığına da dikkat çekti. KIBRIS SORUNU Sovyet heyeüne Ankara^dan Dışişleri Bakanlığı 'ndan yapılan açıklamada "Kıbns ile ilgili iyi niyet girişiminde bulunma görevi, yalnızca BM Genel Sekreteri'ne aittir" denildi. ANKARA (ANKA) Sovyetler Birliği Büyükelçisi Vladimir Lavrovi un Kıbns konusunu yenıden gündeme getirerek bu konudaki Sovyet önerisi çerçevesinde bir "iyi niyet heyetinin" Türkiye'ye gelmesi yolundaki girişimine, olumsuz vamt verildi. Edinilen bilgiye göre, halen Güney Kıbrıs'ta bulunan Sovyet heyetinin Ankara'ya da gelerek temaslarda bulunması yolundaki "nabız yoklamasına" karşılık, Dışişleri Ba kanlığı, "Kıbns ile ilgili olarak iyi niyet girişimlerinde bulunma görevi, yaimzca BM Genel Sekreteri Perez de Cuellar'a aittir" dedi. Bunun dışında bir girişimin kabul görmeyeceği, aynca Moskova'nın Kıbrıs'la ilgili önerilerinin "sorunun çozümüne vardımcı bulnnmadığı" da vurgulandı. Kıbns konusunda uluslararası bir garantörlük sistemi tezini ortaya atan Moskova, sorunu "iç ve dış boyotlu" olarak ikiye ayırıyor ve iki toplumlu federal de\let konusunu "iç boyııt" olarak nitelerken, öteki konulann uluslararası bir konferansta ele alınmasııu öneriyor. Bu görüşler ise, Ankara tarafından kabul edilmiyor. Öte yandan, Sovyet gemisinin Türk askeri hücumbotuna çarpması nedeniyle 5 Türk denizcinin ölümüne yol açan Boğaz kazası ile ilgili olarak Türkiye, tazminat istemini yineledi. Sovyetler Birliği'nin Ankara Büyükelçisi Lavrov'a Dışişleri Bakanlığı Siyasal İşler Müsteşan Ecmel Barutcu ile görüşmesi sırasında, kazayla ilgili tüm aynntılann Moskova'ya iletildiği hatırlatılarak, "Olayda Sovyet gemisinin kusurlu olduğu açıktır. Tazminat istemimizin en kısa sürede karşılanması gerekmektedir" denildi. olumsuz yunıt 4 8 idanı (Baştarafı 1. Sayfada) Adana Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi'nde 12 Nisan 1983 günü başlayan 638 sanıklı davanın dünkü oturumu, saat 10.15'te başladı. Kimlik yoklaması yapıldıktan sonra bazı sanıklar, mahkemeye getirilirken cezaevinde dövüldüklerini bildirdüer. Sanıklardan ikisi, gömlek ve atletlerini sıyırarak yara izlerini göstermeye çalıştılar. Ancak, duruşma yargıcı, sanıklann yerlerine otunnalannı istedi. Daha sonra Askeri Savcı Uğur Ertemli, hazırladığı 455 sayfalık mütalaasını okumaya başladı. Savcı Ertemli, 1975 yılında Abdullao Öcalan tarafından kurulan yasadışı PKK (Kürdistan İşçi PartisiPartiya Kerkaren Kürdistan) örgütlenme biçimini ve amacını anlattı. Partinin, Türkiye Cumhuriyeti devleti hâkimiyeti altındaki topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırarak üzerinde Marksist/Leninist temele da>ralı bir Kürdistan devleti kurmayı hedef aldığını söyleyen savcı, PKK'nin 1977'de başlattığı eylemlerini halen vıırdumuzun güneydoğu bölgesinde sürdürdüğUnü bildirdi. Yargılanan sanıkların Kahramanmaraş'ın Pazarcık ilçesinde 8, Gaziantep'te 49, Adana'da 10 ve Mersin'de de 1 olmak üzere toplam 68 kişiyi öldürdüklerini, 26 kişiyi yaraladıklannı ve 69 bombalama, gasp ve benzeri eylemler gerçekleştirdiklerinin saptandığını öne süren Askeri Savcı Uğur Ertemli, önce 52 kişinin TCK'nın 125. maddesi gereğince ölüm cezasına çarptınlmasını, ancak bunlardan 4'ünün cezasının çeşitli hafifletici nedenlerle ağır hapse dönUştürülmesini istedi. Haklarında ölüm cezası istenen 48 kişinin adları şöyle: Ali Boyraz, Hüseyin Acar, Hüseyin Bunur, Hasan Merdan Dirlik, Mehmet Dirlik, Mehmet Gencer, Recep Nurcengiz, Abdullah Paydaş, Hasan Kartal, Hasan Serik. Metin Ulucan, Ali Toprak, Galip Ögut, Kadir Yılduım, Mehmet Ali Yümaz, Mehmet Tören, Fanık Özdemir. Mehmet Soğan, Dogan Kılıçkaya, Hamza Bindal, Mubarrem Karabulut. Mehmet Çirnen, tbrahim Kasakolu, Sabri Işık. Halil Kınk, Akif Özdemir, Bubo Aslan. Ali Kastalmış, Mustafa Faki, Kemal Şen, Coşkun Karaman, Mehmet Fanık Özgür, Mehmet Polat, Recep Zeytinci, Mehmet Şansürek, Abdullatif Ortaç, Cemal Agcakara, Hasan Karakuş, Mehmet Bal, Bekir Meriç, Fethi Yüdırım. İskan Açıkça, Ahmet Çalışkan, Mehmet Sait Korkmaz, Ali tnanç, Mehmet Adanur, Mebmet Sıddık Korkmaz, Mahmut Aktaş. Askeri Savcı, 229 sanık için 3 ila 20 yıl arasında değisen hapis cezası isıerken, 10 kişi için görevsizlik, 6 kişi için davanın reddini talep etti. Savcı Uğur Ertemli, tutuklandıktan sonra cezaevlerinde yaşamlarım yitiren 5 kişi hakkındaki davalknn ortadan kaldınlmasım ve öteki 340 sanığın ise beraatini istedi. Kuveyt (Baştarafı 1. Sayfada) ürünleri 11 hazirandan önce yola çıkarmış olmaları halinde ise, Kuveyt'e gelen mallar radyasyon denetiminden geçirildikten sonra satışa verilecek. Süt ürünleri de ancak 26 nisan tarihinden önce üretildiklerinin belgelenmesi halinde ülkeye kabul edilecek. Kuveyt gazetesi Al SiyaSa, Kuveyt belediyesinin yasaklara ilişkin bir genelge hazırladığını ve gıda ithalatçılanna bildirim yaptığını belirtti. Haberde, belediyenin "Yasak kapsamına giren mallann, uygulamanın sona erdigi yazüı olarak açıklanana dek ithal edilmemesini" istediği de yer alıyor. Söz konusu karar öncesinde, Doğu Avrupa çıkışlı malların Kuveyt'te tüketimi büyük oranda kısıtlanmıştı. Şimdi yasağın, Türkiye dahil bütün Avrupa ülkelerine yönelmesi dikkati çekiyor. Kuveyt, Türkiye dahil bütün Avrupa ülkelerinden sakatat ithalatını da 11 temmuza dek yasakladı. Son durumda Kuveyt1 in yasak uygulaması, Türkiye'den canlı koyun, et, tavuk. sakatat, yaprakh sebzeler, hayvan yemi, süt ve süt ürünleri ithalatını kapsıyor. Niğde Aksaraydan aldığım nüfus kâğıdımı, Ankara Metki Hastanesi'nden almış olduğum raporumu kaybettim. Geçersizdir. HACI YAKUP SALUR THY Tek Gal Md. giriş kartımı kaybettim. Hükümsüzdür. MUZAFFER ŞAMACI Komisyon Başkam Hamilton'ın Kıbns ile son durumu yönetimin nasıl değerlendirdiği sorusuna ise Ridgeway "Perez de Cuellar, Rum tarafının yanıünı soruna çözüm getirmez nitdikte bulmustur. Biz de kendisiyie hemfikiriz.. Ancak görüşme süreci bâlâ sürmektedirn yamtını verdi. Hamilton'ın özal'ın Kıbns'a yapacağı ziyareti yönetim olarak nasıl karşıladıklan sorusunu ise Ridgevvay "Dışişleri Bakanlıgı olarak tümüyle akılsız bir davranış olarak göriiyoruz" biçiminde yanıtladı. Hamilton bu yanıtın altmı çizmek istercesine Ridgevvay'dan sözlerini tekrarlamasını talep etti. Ridgevvay "tümüyle akılsız" sözünü bir kez daha vurguladı. Hamilton'ın Kıbns Türk kesimine Anadolu'dan 6 bin göçmenin yerleştirildiği yolundaki haberler konusundaki sorusunu ise Ridgevvay bu konuyla ilgili uzmanın salonda bulunmadı& gerekçesiyle yamtsız bırak Yunanistanhn 'Bias 86' tatbikatı 25 haziranda ATtNA, (Cumhuriyet) Yunan Savunma Bakanlığı Yunan Kara, Hava ve Deniz Kuvvetlerinin yer alacağı "Dias 8 6 " adlı tatbikatlann Ege'de 2528 haziran tarihleri arasında yapılacağını açıkladı. Tatbikat, "nk Hedef 8 6 " tatbikatının son aşamasına rastlayacak. Dolayısıyia da Türk ve Yunan donanmaları Ege'de aynı tarihlerde bulunacak. Yunan Savunma Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada "Dias 86"nın ulusal manevralar çerçevesinde yapılacağı ve her yıl aynı mevsim yinelendiği belirtildi. Öte yandan dün gazetecilerin sorularını yanıtlayan Yunan hükümet sözcüsü, "İlk Hedef 86" tatbikatlan süresince Türkiye'nin hiçbir ihlal olayının kaydedilmediğini ve endişelenecek bir durumun olmadığını bildirdi. İSTANByL ASLİYE 6. HUKUK HAKİMLİĞİ'NDEN İLAN 1985/599 Davacı Serap Aslankara tarafından davalı Orhan Aslankara aleyhine hâkimliğimizde açılmış bulunan boşanma davasında: Elmadağ caddesi Rekor Pazarlama Şirketi İstanbul adresinde bulunan davalı Orhan Aslankara'nın adresinden aynldığı zabıtaca yapılan araştırmaya rağmen bulunamadığından ilanen tebligat yapılmasma karar verilmiş olup, dunışmaya gelmediğiniz veya bir vekil tarafından temsil edilmediğiniz takdirde tahkikat ve jargılama yokluğunuzda devam edilebileceği ve hüküm verileceği HUMKInun 213, 377. maddeleri geregince ilan olunur. DURUŞMA GÜNÜ 23.6.1986 günü saat 9.30'da. 17.6.1986 Basın: 7031 Hıuneyni (Baştarafı 14. Sayfada) cek bir rol oynadığını öne sürdü. Humeyni'nin Irak'ta sürgün bulunduğu sırada banda ahnmış konuşmalanmn KGB ajanlannca Baku'daki bir radyo istasyonuna getirilerek tran'a yayın yapıldığını ileri sürdü. Sovyetlerin yine Leipzig üzerinden mollalara para yardımı )"aptığını, böylece Şah aleyhtan dinsel örgütlenmenin ayakta kalıp çaüşmalannı sürdürebildiğini de iddia etti. Jack Anderson, Kaddafı 1969'da darbe yaptığında başta duruma tamamen hakim olmadığuu, ABD'nin o zamanlar aktif desteğinj kulianarak karşı güçleri ıklidara getirebiiecek durumda olduğunu savundu. BAJŞSAĞUĞI Derneğimizin Genel Sekreteri Prof. Dr. Cem Alpar'ın muhterem kayınpederi vefatını teessürle öğrenmiş bulunuyoruz. Merhuma Tanrı'dan rahmet, kederli ailesine başsağhğı dileriz. SAİT KÖKSAL'ın DIŞ TİCARET DERNEĞİ ILAN FATIH 1. ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN 1986/104 Davacı Serdar Yaşkıç tarafından davalı Nüfus ldaresi aleyhine açılan soyadı tashihi davasında: Mahkememizden verilen 23.3.1986 tarih ve 1986/104 esas 1986/287 karar sayılı ilamı geregince İstanbul, Fatih, Kocamustafapaşa. Hacıevhattin Mah. Cilt 39/1, sayfa 232, kütük 1/1'de kayıtlı davacının soyadının Yalçın olarak değiştirilmesine karar verilmiş olup ilan oiunur. 22.4.1986 Basın: 7015