28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURtYET/4 TELEVİZYON 08.00 Açıhş ; 08.01 Açık Oğretim TVde Tiırk Sineması KÜLTÜRYAŞAM 14 HAZİRAN 1986 Ozetle i ı Yrd. Doç. Dr. Yahya Doğan "iktisadi kalkmma", Prof. Dr. Yılmaz Buyükerşen "malıye politikası" ve Doç. Dr Fethi Heper "vergı uygulamalan" derslenm veriyorlar. 10.00 Çocuklar İçin: Cumartesiden Cumartesiye Bu hafıa fabnkada ve aıelyede halmın nasıl yapıldığım anlaıan ıkı ftlm, Lahana Turşusu adlı yabancı film, Mouse Factory, Ülkelerden Masallar adlı yabancı kaynaklı filmler, Drama IKuzen Fils), Kulplar adlı fılm ve Süper Cıvciv adlı yerlı çizgi film yer alıyor. Londra'da Guildhall Müzik Okulu'nda şeflik öğrenimi yapan Ertuğ Korkmaz. Anadolu Senfoni Orkestrası adlı bir topluluk kurdu. Orkestra, ilk konserini St. James Kilisesi'nde verdu FİLİZ ALİ LONDRA Mayıs ayı içinde Londra'da Anadolu Senfoni Orkestrası adlı bir orkestra kunıldu. Kunıcusu, Guildhall Müzik Okulu'nda şeflik öğrenimi yapan Ertuğ Korkmaz. Anadolu Senfoni Orkestrası'nın bütün elemanlan şımdilik, şef hariç Ingiliz. Ama Ertuğ Korkmaz bu Ingiliz orkestrasma Anadolu adını pekala yakıştırmış. Londra gibi ekmeğin, ozellikle müzik ekmeğinin aslanın ağzında olduğu bir kentte böyle bir girişimin değil başanya ulaşması, gerçekleşmiş olması bile bir mucize. Ertuğ Korkmaz, adından anlaşılacağı gibi, korkusuz bir genç. Düş kurmayı seviyor, düşlerini gerçekleştirmek için de her taşı kaldınp altında ne var diye bakmaya üşenmiyor. Londra'da Anadolu Orkestrası Anadolu Senfoni Orkestrasımn PiccadilJy'deki St. James Kilisesi'nde verdiği konsere viyolacı Ruşen Giineş, Telemann'ın "Sol Majör Viyob Konçertosu"nu çalarak katıldı. Böylece mesleğe ük adımlarını atmakta olan Ertuğ Korkmaz'a, Londra'da pişmiş bir ağabey olarak dayanak ve destek oldu. Konserin öteki eserleri Elgar'ın "Serenad"ı, Samael Barber'ın "Adagio"su, Britten'ın "Basit Senfoni"si ve Hindemitbi in "Beş P«rça"sıydı. Ertuğ Korkmaz, ilgililerden gerekli ilgiyi ve mali yardımı görebUirse, önümüzdeki yü Anadolu Senfoni Orkestrası'yla Türk bestecilerin eserlerini Türk solistlerle Londralılara tarutabihneyi düşlüyor. Umanz, düşleri gerçek olur. Türk orkestm şefı Ertuğ Korkmaz'ın girişimi Hollanda'da Anadolu Medeniyetleri Hollanda'da'Anadolu Medeniyetleri Sergisi açıbyor. Hollanda'nın Leiden kentinde 21 haziranda açüacak sergide basta Topkapı Sarayı Müzesi olmak üzere çeşitli müzelerden 410 tarihi eser yer alacak. Serginin açıhsında Kültür ve TUriznt Bakanı Mükerrem Taşçıoğlu da bulunacak. Daha önce Avrupa'ntn çefüli ülkelerinde fotoğraflaria sergilenen Anadolu Medeniyetleri Sergisi, bukezHoüanda'nın üniversiteleriyk ünlü Leiden kentindeki Devlet Müzesi'nde açüacak. 22 eylüle kadar açık kalacak sergi, daha sonra büyük bir olasıhkla italya ve ABD'de de yinelenecek. (a.a.) : 13.00 Mavi Derinliğin Sırlan 3 Programtn bu bölUmünde, deniz hıyarı adlı hayvanm yaşayışı ekrana gehyor 13.30 Gençler îçin Müzik 13.50 ıNutuk'tan Nutkun, Sakarya Meydon Muharebesi'nın zaferie sonuçlanmasma ve Fransızİarla * yapıîan Ankara Antiaşmast'na ütşkin boiümu okunuyor. 14.00 Haberler 14.05 Yaşayan Beden ; 14.30 Çalışan Hanımlar İçin I 16.50 Yeni Tabiat 17.10 Kara Şimşek 17.55 İzmir Devlet Klasik Tttrk Mürigi Korosu 18.10 TV'de Sinema: Doktor ı (Aynntih bılgı yandakı suıuniarda) İLK VE TEK FtLMİ "Sana öyU Hasretim ki", Türk Hafif Müziği sanatçısı Faruk linaz'm Ük ve tek fltmL Ama filmin ağırUğı, bir sahne sanatçısını canlandıran Meral Orhonsayin omuzJannda. Moskova Caz Festivati 19.50 Red Kit 20.15 Sağhk 20 J 0 Haberler 21.00 Hava Durumu 21.15 Cumartesi Oyunu 21.50 Cumartesi Konseri "Suna Konakçı" Program, Muslafa Erses yönetımindekı fasılla başlıyor. Beraber \e solo şarkılardan sonra, program solislı Suna Konakçı. koro eşlığınde iki bOlumde yedı eser sunuyor Şarkıcı filmleri furyası sürüyor Sana öyle Hasretim M/YönetmenSenaryo: Ülkü Erakalın/Görüntü YönetmenL Erhan Canan/Müzik: Faruk Tınaz/Oyuncular: Faruk Tınaz,tiieralOrhonsay, Pembe Mutlu, Bülent Bilgiç, Neriman Köksal, Bülent Kayabaş, Tiılu Çizgen, Yüksel Gözen, Hüseyin Kutman, Diler Saraç/1985 yapımı/80 dakika. Kiiltür Servisi TV'nin seçtiği şarkıcı filmlerinin yayını sürüyor. Sezen Aksu, Nükhet Duru, Göniil Yazar derken bu kez de genç bir Türk müziği sanatçisının, Faruk 'nnaz'ın ilk ve tek nimi olan "Sana Öyle Hasretim ki" ekrana geliyor. Bir adı da "Yunus Gibi" olan filmde Faruk Tınaz Türk Hafif Müziği türündeki şarkılarından bir demet de sunuyor. "Sana Öyle Hasretim ki", bir şarkıcı filmi olmasına karşın, bir Faruk Tınaz filmi değil. Öykünün ağırlığı, filmde ününü yitirmis eski bir sahne sanatçısını canlandıran Meral Orhonsay'ın omuzlarında. Bu nedenle fılme, daha çok bir kadın öyküsü gözüyle bakmak daha doğru. "Sana Öyle Hasretim ki"yi öbür şarkıcı filmlerinden ayıran özellik, yönetmen ve senaryo yazannın müzikle ilgili bir kişi olmasından kaynaklanıyor. Konservatuvar öğrenimi gören Ülkü Erakalın, geçen yülarda sinemayı bırakarak şarlacıpiyanistliğe yoneldi. Hafif müzik şarkıcısı olarak sahneye cıktı, plaklar doldurdu, TV programlarına katıldı. Onceki >ıl sinemaya dönüş yapan yönetmen, bu süre içinde "Sev Yeter", " O Kadınlardan Biri", "Satmışun Anasmı", "Assolist", "Bir llkbahar Sabahı" ve bu gece izleyeceğimiz filmi çekti. "Sana Öyle Hasretim ki" modern anlatımlı klasik bir öykü: Konservatuvar Türk Müziği Bölümü'nde okuyan Faruk (Faruk Tınaz) geceleri de sahneye çıkıp şarkı söyleyerek hayatını kazanmaktadır. Konservatuvar Bale Bölümü'nde okuyan^genç ve güzel bir öğrenciyle (Pembe Mutlu) arkadaşlık etmektedir. Bir gün iş için gittiği gazinoda, bir zamanlar ünlü bir sahne sanatçısı olan Fatma (Meral Orhonsay) ile tanışır. Fatma yıllar ön ce büyük bir aşk yaşamış, ancak sevdiği adamı (Bülent Bilgiç) bir trafık kazasında yitirmis, ondan olan çocuğu da elinden alınınca hayata küsüp kendini içkiye vermiştir. Faruk ile Fatma arasında ablakardeş düzeyinde başlayan ilişki, zamanla temiz bir aşka dönüşür. Fatma yülar once doyamadığı aşkı Famk'ta yaşamak ister. İki aşk arasında kalan Faruk ise, giderek düşen kadını alkolün pençesinden kurtarma çabasındadır. Faruk'un ilgisi, onun yeniden yasama bağlanma nedeni olur. Fatma garip duygularla bağlandığı kendinden küçük bu gence iş sağlayarak doruğa ürmanmasına yardun eder. Çin'de sansüryöntenü değişti Kültür Servisi Çin'de, daha birçok şeyin yanı sıra, tiyatroda sansür de yeni bir biçim aldı. "International Herald Tribune"un Pekin muhabirlerinden Carroll R. Bogert'ın bildirdiğine göre, hükümeti eleştiren oyunlar yine engelleniyor, ama görevliler bir oyunu sahneden kaldırtmak için dolaylı yöntemler kullanıyorlar ve bunu elden geldiğinde sessiz sedasız yapıyorlar. Bir yan dan da, kültür politikası konusunda, tepedekiler arasında biie gerçek bir belirsizlik hüküm sürüyor. Parti kadrolannın kültür işlerini etkin bir biçimde yönettikleri günler geride kaldı. Artık Kültür Bakanlığı, bir oyunun sahnelenmesine izin vermeden yapıtın her satırını incelemeye kalkışmıyor. Dolayısıyla izleyicilere daha çok, daha değişik türden oyunlar ulaşabiliyor ve yetkililer bir adım geride duruyor izlenimini veriyorlar. Geçen yüın başlannda, Komünist Parti önderlerinden Hu Kili, sanatçılara seslendiği bir konuşmasında, yaratıcı yeteneklerini özgürce sonuna kadar kullanmalannı söyledi. Ama aradan birkaç hafta geçmemişti ki, parti lideri Hu Yaobang böyle bir özgürlüğe karşı uyarıda bulundu. Sanatcüar, yeni KüJtür Bakaru, yazar Vang Meng'in partideki tutuculara karşı kendi yanlarında yer alıp almayacağını hararetle tartışıyorlar. Pekinli bir yönetmen, Sun Ciasiu, "Vang Meng, tiyatroya propaganda gözüyle bakma>T»caktır" derken; bir başka tiyatro sanatçısı, "Bir yazar kaybettik, bir bürokrat kazandık" diyor. Yeni uygulamaya göre, her tiyatro topluluğu sahneleyeceği oyundan kendisi sorumlu. Başka bir deyişle, bir tür otosansür söz konusu. Parti, pek ender olarak doğrudan sesini çıkanyor. Ama kimi oyunlar da tuhaf bir biçimde sahneden iniveriyor. Son olarak "WM" ve "Kızü Oda, Beyaz Oda, Kara Oda" adlı oyunlann başına aynı şey geldi. "Artık daba zekice davranıyorlar" diyor bir tiyatrocu. "Kullandıklan yöntemler arbk eskisi kadar açık değil. Örnegin, sahnelediginiz oyunu begenmezlerse, gazeteler hiç söz etmiyor oyununuzdan." KONSER SOSRASIKEYFİ Londra'da Ertuğ Korkmaz'ın kurduğu Anadolu Senfoni Orkestrası'nın konserine viyolacı Ruşen Günes de solist olarak katıldu tki sanatçı konser sonrası keyfi içinde. 22.40 TV'de Türk Sineması: Sana Öyle Hasretim ki (Ayrmııiı bılgı yandakı suıuniarda) 23.50 Haberler 24.00 Kapanış Dört gün süren Moskova Caz Festivali'nde, plak lan bütün dünyada sattlan Oleg Lundstrum Orkestrası 'ndan "Yedi Semenenko'lar" adlı Sibiryah aile topluiuğuna kadar ülkenin dört biryanından caz sanatçüan konserler verdi. İki yılda bir düzenlenen Moskova Caz Festivali sırasında Gorki Parkı'nda bir de "dbcieland" müziği eşliğinde bir geçit töreni gerçekleştirildi. Festhale, ünlü müzik dergisi "Downbeat" tarafmdan en iyi on caz vokalisti arasında gösterilen Valentina Ponomarev de katıldı. öte yandan, "Sovyetskaya Kultura" gazetesinin verdiği habere göre, devlet plak şirketi, bir süre önce ölen muhalif sair ve şarkıcı Vladimir Visotski'nin şarküanndan oluşan bir plak çıkaracak. RADYO TRT I 05.00 Açıhş. program ve kısa haberler. 0S.05 Ezgi kervanı. 0530 Beraber ve soto şarkılar. 86.08 Köye haberler. 06.10 Bölgesel yavın. 06J0 Gunaydın. 07 J 0 Haberler. 07.40 Bölgesel yayın. 09.00 Kısa haberler. 09.05 Çocuğun dunyası. 10.00 Kısa haberier. 10.05 Yurttan sesler. 10J5 Türlc hafif muziğı. 10.50 Dinleye dmleye 11.00 Kı' sa haberler. 11.05 Hafta sonu. 1255 Reklamlar ve radyo programlan 13.00 Haberler ' 13.15 Muzik. 13J0 Bölgesel yayın ve reklamlar. 15.00 Kısa haberkr. 15.05 Hafif muzik. 15J0 Turküler. 15.45 Bando muziği. 16.00 Kısa haberler. 16.05 Yıllarm ötesinden. ' 16.35 Solisllerden birer şarkı 17.05 Gençlik. 17.25 Dılek kuıusu. 111.25 Bölgesel yayın. '. 18.55 Reklamlar. 19.00 Haberler. 1930 Çeşıtli müzik. 20.00TUrkuler ve oyun havaları. • 20.20 Şarkılar 20.40 Turkçe sozlü hafif müzik. 21.00 Kısa haberler 21.05 Yeni sesler. i 21J0 Beraber ve solo şarkılar. 22.00 Plak albumlerinden. 23.00 Haberler. 23.15 Cu•martesıden pazara 00.55 Cunun haberlerınden ozetler. 01.00 Program ve kapanış. ] 01.0505.00 Gece yayını. i T R T I I 07.00 Açılı? ve program. 07.02 Solistlerden secmeler. 07 J 0 Haberler 07.40 ı Türkuler v« oyun havalan. 08.00 İki solistten şarkılar. 08.30 Sabah konseri. 09.00 Tıirkıı yem turkulerim. 09JO Klasik sazlardan oyun havalan. 09.45 Turkçe sözlu hafif muzık. 110.00 Beraber ve solo şarkılar 1030 Hafif muzik. 10.45 Turküler geçidi. 11.15 Erkek'ler lopluluğu. 11.45 TRT gençlik korolan. 12.00 Kultur dilımiz larihımız. 12.30 Solıst1 ler geçidi. 13.00 Haberler. 13.15 Hafif muzik. 13J0 Beraber ve solo türkuler. 14.00 Sanaı dergisı. 14.45 Hafif muzik. 15.00 Ezgi kervanı. 15.25 Şarkılar. 15.45 Hafıf muzik. 16.00 Turküler geçidi. 16.20 Arkası yarın. 16.40 Senfonık muzık. 17.25 Mahalli sanaıçılarımız. 17.40 Şarkılar 18.00 Hafif müzik. 18.15 Turküler. 18 J 0 Ferahfeza faslı. 19.00 Haberler. 19.30 Yurltan sesler erkekler lopluluğu. 20.00 Şarkılar. 20.20 Çeşitli muzik. 20.40 Turkuler geçidi. 21.00 Radyo tiyatrosu. 22.00 Klasik koro. 2230 Bir roman bır yazardan hıkâyeler. 22.45 Turkuler. 23.00 Haberler. 23.15 Solisıler geçidi. 23.40 Hafıf müzik. 23.55 Opera sanatı. 00.55 Program ve kapanış. i T R T I I I 07.00 Açılış ve program. 07.02 Hafif muzik. 07J0 Sabah konseri. 08.00 •Sabah için muzık. 09.00 Haberler. 09.12 Cumartesi pop 1 0 ( * D ö r l mevsimden. \ 11.90Albümlerden seçlıklerimiz. 12.00 Haberler 12.12 Cumarıesı diskoıeği. 13.00 Mu• zik köşesi. 13.45 Melodiler geçidi. 14.15 Her plağın bır hıkâyesi \ar 15.00 Müzik bah• çesinden. 16.00 Mitoloji ve muzık. 17.00 Haberler. 17.12 Görünüm. 17.20 TRT çocuk ' korolan. 17.30Saz eserleri. 17.45 Turküler. 18.00 Her cumarıesı. 19.00 Haberler. 19.12 Görünüm. 19.28 TRT gençlik koroları. I9JS Beraber ve solo şarkılar. 20.00 Gramofon. 21.00 Gunümuzde caz. 22.00 Haberler. 22.12 Görünüm. 22.20 Gecenın getirdiklerı. 23.00 Cumartesi konseri. 24.00 Gece ve muzik. 01.00 Program ve kapanı> Erkekler feminizmden kazançh Altmış bin Amerikalı kadın arasında yapılan anket, son yirmi yıl içinde kadın özgürlüğü hareketinin getirdiği değişikliklerden kadınlardan çok erkeklerin kazançh çıktığinı ortaya koydu. "Woman 's Day" dergisinde yayımlanan anketi yanıtlayan kadınlar, artık birçok kadının çaüşarak ailesine destek olduğunu, buna karşılık erkeklerin daha fazla aile sorumluhtğu üstlenmekte basansız kaldığını ileri sürdüler. Ankete katılan kadınlarm yaklaşık yansı, kocalannm ev işlerini eşit bir biçimde paylasmadığından yakınırken; yüzde sekseni de erkeklerin çoğunun kadınlann işyerindeki yeteneklerini kücümsediğini söyledi. YUNUS NADÎ ARMAĞAM MÎZAH ÖYKÜSÜ YARlgMASI 198586 O Yalan Bu Yalan... YILDIZ CIBIROĞLU İNo: "Vatandaşın belden yukarısı nereye bakıyorsa, belden aşağısı aksi yöne bakıyordu. Kadınlar entarilerinin beUni söküp, önünü arkaya döndürdükten sonra giyebildiler. Erkekler entari giymediği için böyle bir sorunları olmadı. Ancak onlar su dökerken çok guçlük çekiyorlardı. Kuyruklarını çıkarmak için ellerini arkaya uzatıyor, fermuarlarını açıyor, nereye işediklerini tam kestiremediklerinden her yan batıp çıkıyordu. Ağır bir idrar kokusu tüm ülkeyi sardı. Zibilliğe dönmemiş bir köşe bucak kalmadı." Dinleyenler kalıla katıla gıilüyorlardı. Bin "Vamansın bedeli derviş, yamansın" diye bağırdı. öbürleri de ona katıldılar: "Yamansın... yamansın..." Yaşlı gezgin tefini havaya kaldırıp şıngırdata. Bu bir teşekkürdü. "Eğer Yöneticinin kansı olmasaydı vaıandaşın burnunun direği daha çok kırılacaktı. Neyse ki onun önerisiyle yeni bir yasa daha çıkanldı. Bundan böyle her kadın kocasının ve çocuğunun kuyruğundan sorumlu tutulacaktı. Kocası işerken kadın kuyruğunu tutacak, idrarın istenen yere dökulmesini sağlayacaktı. Ya bekâr olan erkekler? Onlar da kendüerine parayla kuynık tuıucu bulmak zorundaydılar." Yeni eWi bir genç üzgün bir tavırla başını iki yana saJladı: "Bizde boyle şeyler olmaz, dedi. Bizim kadınJanmız çok rahat." "Ve böylece yeni yeni meslekler türedi. Kuyruk tutucular, ayakkabı bağlayıcılar, koltuk yenileyiciler gibi... Koltuklarda değişiklikler yapıldı. Sırt dayama yerleri ç:kartılıp, yalnızca kol dayama yerleri bırakıldı. Güm g'im de güm gum. 392 Yönetici ve kansı bu tartışmalardan rahatSLZ oldular. Günun birinde sona ereceğini umut edip beklediler. Fakat tartışmaların sonu gelmedi. Derken Yönetici kesin karannı verdi. Bu işi bizzat kendisi bitirmeliydi. Ama nasıl? 'Çok basit' dedi kansı. 'Solu ortadan kaldır. Sağ kutsaldır ve gelenekseldir. Sol ise...' Ve bir yasa daha çıkanldı: 'Tum vatandaşlann sol kolu ve sol bacağı kökünden kesilecek, yerine yapay sağ kol ve sağ bacak takılacak.' Azdan çoktan... Hoppala hoptan... Sana bir kol yaptırayım... Bilgisayardan. Ç o k geçmeden her vatandaş iki sağ kola ve iki sağ bacağa sahip oldu. Varsıllannki altından, gümüşten... Yoksullannki tahtadan, plastikten... Altın ve gümuş kolları kuyumcular nakışladılar. Telkâri kollar, yakut, zümrut, pırlanta kakmalı kollar, guneşin ya da avizelerin altında yanıp sönerek bakanların gözünü aldı. Tahta kollar oymalarla suslendi. Plastikler renk renk boyandı. Parkkrda yatan evsiz yunsuzlar ise bir ağaç daJı keserek omuzlarına taknlar. Dalların üzerine kuşlar (ünedi. O yalan bu yalan... Bilgisayar yvıttu bir yılan... Bu da mı yalan... Yapay organlar dış ülkelerden gelen bilgisayarlara bağlandı. Vatandaşlar eskisi gibi birbirlerine sarılamasaiar da iki elle yazabiliyor, bağdaş kurup oturamasalar da yan yan yürüyebiliyorlardı. Böylece yeryuzunde ilk kez yan insan. yan robot süper yaratıklar turetildi. Ve bunların yaratıcıları olarak Yönetici ve saygıdeğer eşi tum dunyaya tanıtüdı. Yeni yeni yasalar çıkarılıp, yasaklar arttırıldıkça, denetleme işleri ve denetçilerin sayısı da arttı. Ülke nüfusunun çoğu denetçi, dayakçı, gözcu, kuyruk tutucu, ayakkabı bağlayıcısı olduğundan işsizlik büyük ölçüde çözumlenmişti. Üst duzeydeki okullann çoğu kapatıldı." "Biz de oraya gitsek y a " dedi kahveci lsmail. Eliyle iman tahtasını dövdü: "evvel Allah, iyi dayak atarız." Emekli memur yerinde doğruldu, saygıh ve çekingen bir tavırla sordu: "Acaba orada emeklilere de iş bulunur mu?" " H e r meslek kuruluşu kendi arasında yanşmaJar düzenliyor, derece alanlan odüllendiriyordu. En çok kuyruk tutan kadın kim? En çok dayak atan erkek hangisi? Kadınlar tuttukları kuyruk sayısını doğrulamak için yanlannda hesap makinesi taşır oldular. Dayakçılar, attıklan dayaklar belgelensin diye kameraman ya da fotoğrafçı kiraladılar. Bütün bu olanlardan en kârlı çıkanlar ise bilgisayar ithalatçılan oldu. Cerrahlarla psikiyatristlere gelince, çahşraaktan başlanm kaşıyacak zamanları yoktu. Vatandaşın sol kol ve bacağından sonra so! gözü de çıkarıldı. Sol ciğeri ve so! böbreği de... Bunların yerine bügisayarlar takıldı. Çıkanlan organlar bir söylentiye göre organ nakli için, bir başka söylentiye göre de köpek maması yapılmak üzere dış ülkelere satıldı." Birden "yeteeerr.." diye çügın bir sesle yırtıldı kahvenin içi. Hava elektrikleniverdi. Kahvedekiler bir ağudan haykırdı: "Yeteeer... dayanamıyacağız." Hiç istifini bozmadı yaşlı gezgin. " O ülkenin vatandaşlan da dayanamadı" dedi sakin sakin. "Birbirlerini tanıyamaz oldular. Aynada kendilerini gordüklerinde bile 'kim bu?' diyorlardı. Ya da bir türlü çıkaramadıklan bir tamdıklan sanıp, ayıp olmasın diye sarılmaya kalkanlar vardı. Tabii aynadaki akislerine ne kadar sanlabüirlerse... Ülke baştan başa bir tımarhaneye döndu. Koskoca bir tımarhane. Psikiyatristler, nasılsa normal kalabilmiş birkaç vatandaşı en ciddi vaka olarak ilan ettiler." Yaşlı gezgin belki daha anlatacaktı, uykuyla ağırlaşan başı gögsüne düşmeseydi. Gitgide sönükleşen bir sesle "yeter, dedi, ben de dayanamıyorum." Gözlerini kapadı. Alt dudağını pörtletip, fosurdayarak derin bir uykuya daldı. Yaşlı gezginin dayanamadığı acaba hangisiydi? L'ykusuzluk mu, arılattıkları mı? Kahvedekiler bunu bir turlü çozemediler. Bir de sözu edilen ulkenin hangi ülke olduğunu kestiremiyor, bunu söylemeden uyuyakaldığı için yaşlı gezgine kızıyorlardı. Sonunda imi timi bellisiz bu konuğu kahvede bırakıp evlerine dağıldılar. Gecenin geç bir saatinde yataklarına uzandıklannda böyle bir ulkede yaşamadıkları için Tanrıya şükrettiler. Ve uzun zamandan beri ilk kez işsizliklenni, aalarını unutup. gönençli bir uykuda eriyip giltiler. BULMACA SOLDAN SAĞA: 1/ Bir dik uçgende, dik açının karşısında bulunan kenar. 2/ Ek... Yemin. 3/ Itaiya'da bir ırmak... Bir süs ve gölge ağacı. 4/ Vilayeı... Notada durak işareti. 5/ Yapraklarından yeşil boya çıkarılan bir bitki. 6/ Ozellikle gezi yazıları ile lanınmış HiloBd Feridun onadlı gazeteci... Bir Afrika ulkesinin başkenti. 7/ Herhangi bir sanat yapıtında işlenen konu... Yardım ıstendigini anlaıan bir sozcuk. 8/ Asya'da bir ırmak... Jğdiş etme. 9/ Ustaca \okaliz yapan opera şarkıcısı kadın virtüözlere verilen ad. YUKARIDAN AŞAClYA: 1 • Varsayımsal, farazi. 2/ "Uluslararası Çalışma Orgütu"nun kısa yazılışı... Kurku değerli bir yaban kedisi. 3 ' Ayak... İnce ITgan... Balçık. 4/ Yazı... Altmdansopagosterilir. 5' Ozellikle Meksika'da yaygın sert bir içki... Yiğit. 6/ Balık avlamakta ya da odun taşımakta kullanılan büyuk kavık. 7/ Insanlar, halk... Camide namaza kalkmak için okunan ezan. 8/ Ordu'nun bir ilçesi. Amme. 9/ Bir çeşit polis vazil'esı gormek için bir lınıanın ağzına demirlenmiş duran savaş gemisi. Yaşlı gezgin yorgun avaklarını boş masalardan birine güçlükle sünıkledi. Saçı sakalı birbirine karışmıştı. " Ç o k uzaklardan geliyorurn" dedi, oturmadan önce sağa sola yalpaianırken: "Çok uzaklardan, bin yıldır dolajıyorum." Üzerinde lime lime olmuş yüzlerce torbadan oluşan bir giysi vardı. Ve omuzlarından, boynundan, belinden sarkan yağlanmış, rengini yitirmis kayışlara, iplere çeşitli müzik aletleri tutıurulmuştu. Bunlar birbirine çarptıkça I2kurtulu tıkınılı sesler çıkanyordu. Kahvedekiler televizyonu unutup. onun çevresinde haJka oldular. Yaşlı gezgjni dikkatle tepeden tımaga ınceledıler. "Bu da nerden çıktı böyle?" dercesine hayretle bakıştılar. Yaşlı Gezgin de düşünceli ve sakin gözlerini onların yiizlerinde gezdirdi. Sonra uzun, kararmış tırnaklı, bir çalı dalını andıran eliyle sazının tellerini okşadı. Sesler elektriklenip, bir sağnak gibi boşalıverdi. Gezginin sesi ise çatırtılı ve derin bir mağaradan gelir gibi boğuklu: "Bir varmış bir yokmuş... Allahın deli deli kulları pek çokmu;... Bizden daha delisi yokmuş..." Kahvedekiler hep birden gürijltülü bir kahkaha koyverdiler. Gezgin bir süre ağzırun içinde anlaşılmaz binakım sözler geveledi. Sonra heyheyleri gelmiş gibi öfkeli, daha sonra da dervişçesine coşkulu, uzun bir tekerlemeyle giriş yaptı. Bazen sazın teline dokunuyor, bazen de kemençeyi elliyordu: Tın tın da tın tın. Gıy gıy da gıy gıy. Ya da çalgıları aralayıp, bedenini salkım salkım örten torbalardan fosiller, çakıl taşlan çıkanyor, kendi kendine mınldanıyordu. Kahvedekiler taşlann üzerindeki ne idüğü belirsiz kabartma yazılara bir anlam veremeden şaşkınlıkla baktılar. Gezgin onlara aldırmaksızın, sesini kâh alçaltıp kâh yükselterek. gerekriğinde dingın. gerektiğinde dolu dolu anlatmaya başladı: ' ' B i r ülkenın 'dediğim dedik. çaldığım düdük' bir yöneücisi vardı. Yaşblığında bu yönetici bir illete tutuldu. tleri adım atacağına, adımlannı geri geri atıyordu. Devrin çok ünlenmiş profesönı, bunun beyinle ilgili bir saplantı olduğunu anladı. Fakat 'sizin beyninizde bir saynlık var, emirleri yanlış veriyor' diyemedi. Dese yerinden olacak. 'Efendim. dedi, doğru olan sizin gibi yürümek.' Ve kendisi de geri geri yurümeye başladı. Tın tın da tın tın. Yönetici bundan pek hoşlandı. Herkesi kendi gibi yürutmek hevesine kapıldı. Her sokağın başına gözculer dikildi. Geri geri yürümemekıe diretenlere ayaklanrun altı patlayana kadar sopa vuruldu. Gözcülerin ve sopalann sayısı giderek arttırıldı. Yine de geri geri giden gözcülerin, ileriye doğru koşarak kaçar lan yakalaması kolay olmuyordu. Geri f '. giderken arkasjru görmeyen gözculer H^zen kafalarını gümm diye birbirine r^pıyor, üçu beşi birden patır patır yerlf. dökülüyorlardı. Aralannda konuşup Larar aldılar. Yöneticiye durumu anlatması için bir sözcü seçip yolladılar. Düm teke düm t e k . " Y'aşlı bir memur emeklisi gezginin söylediklerini daha iyi duyabilmek için televizyonu kapatırken "İyi ki bizim ülkemızde böyle yöneticiler yok" dedi. " O akşam yönetici asık bir suratla eve geldi. Kansı kapıyı açtığında onun can sıkıntısını fark etmedi bile. Tombul kollarıyla sarılıp kocasmı içeri aldı. Çok sonra sofraya oturduklarında kocasırun üzgün olduğunu görüp, nedeninı sordu. Yönetici olanları bir bir anlattı. Kadın tabağındaki kanlı, sıcak bifteği bıçağıyla parçalarken, gözleri parlayarak 'canım üzüldüğün şeye bak, dedi, bundan kolay ne var? Bir yasa çıkanhr. Her vatandaşı belinden keser, ikiye ayınrlar. Üst yarısının önunü, alt yansının arkasına getirip dikerler. Vatandaj ileri gittiğini sanırken, geri geri gider.' Yönetici bu buluşundan ötürü karısını kutladı. Gıy gıy da gıy gıy. Ertesi gün bıçakları ellerine alan görevliler vaıandaşları sıraya dizdiler. Gereken uygulamaları yaptılar. Bir sure sonra ülkenin, beli kesilip de yeniden dikilmemış tek vatandaşı kalmadı. Baştanbaşa yalan dolu bu öykude bir tek doğru bulan çıkarsa kafamı kessin." Yaşlı gezgin kıvılcımlı bakışlarıyla, şimdi kendisine, son sözlerinden öturü kuşkuyla bakan yüzleri taradı. Çok önemri bir sır veriyormuş gibi fısıldadı: "Bu sozler sevgili dostum Rabelais'nindir." Emekli memur saygıyla ayağa kalktı, yaşlı gezgine doğru eğildi: "Onu da getirseydin Beybaba, dedi. Biz konuk severiz." Gezgin gülümseyerek süzdü onu. Mario Puzo "Baba"nin üçüncüsünü yazıyor ltalyan kökenli Amerikalı yazar Mario Puzo, "Paramount Pictures"film şirketiyle "Baba 3 "ün senaryosunu yazmak üzere bir sözleşme imzaladı. Yapımcılığını gazeteciyazar Nicholas Gage'in üstleneceğifilm, Puzo'nun 1969'da en çok satan kitap üstelerinin doruğuna tırmanan "Baba"adlı romantndaki Corleone aüesinin serüvenlerinin bir devamı olacak. Puzo, 1972'de beyazperdeye uyarlanan "Baba I"in ve 1974'te "Baba 2"nin senaryolannı da kaleme almış ve bu çahşmalanyla iki kez Oscar'a değer görülmüştü. TV'DE SİNEMA Gerçekçi bir Svestern" Doktor (Doc) / Yönetmen: Frank Perry / Oyuncular: Stacy Keatch, Harris Yulin, Faye Dunaway, Mike Witney, Denver John Collins / 1971 yapımı / 90 dakika. KhHA BAĞOAI : BuluOu .•Açıfc :Açı* HAVA DURUMU Vjjmurtu BukıDu YaCmurlu Yjjmurk. M* v BBUJN Mnmn Butotkı BRÛKSB. C£NEVRE ctooe KAHtK KÖLH UONOM HADRİD «OSKOV* HÛNİH OSW PMİS R/V40 ROMA SOfVA ir ŞAM .Bukıtkı • BuluOu • Apk .Apk . ButoftJ :*çık :Apk Buluttu BuJuOu *pk Ykumurtu tr tr Y4tmurkı YaOmurlu BuluOu YiOmurtı Butuftı BuluOu Yijmurkı 28° 40° 20° 19° 18° 18° 22° 38° 19° 31° 33° 18° 22° 2«° 26° 17° 24° 16° 25» 37° 25" 23° 30° 32° 21° 26° 19° 19° Kiiltür Servisi Vahşi Batı'nın ünlü (ve gerçek) adlarından Doc Holliday, veremden ölmek üzeredir. Tombstone kasabasma rahat ölmek için gelir. Ama burada arkadaşı Wyatt Earp'ün Canton çetesi ile olan kavgasına karışmak zorunda kalır. Değişik bir "western"... 1970'lerde moda olduğu üzere, "western" kahramanlanna gerçekçi ve acımasız bir ışığm aJtında bakan, "Vahşi BatT'daki hayatın çirkin. grotesk yanlannı da sergilemeyi amaçlayan bir tavrı var. Frank Penr>, amansız bir karakter incelemesiyle şaşırtıcı görüntüJeri birarada kullanıyor. Kimi filmlerden ve TV dizilerinden anımsadığımız Stacy Keach ve Harris Yulin, "western"in iki ünlü ve efsaneleşmiş kahramanını daha gerçekçi bir oyunla canlandırmaya çahşırlarken, TV'nin anlaşılan tutkunu olduğu Faye Dunaway de bir kez daha karşımızda olacak ve bu kez Katie Elder adlı bir mücadeleci kadını canlandıracak. Bu türün meraklıları için oldukça değişik, ilginç sayılabilecek bir fılm... Ülkemizde "Çirkin Kahraman" adıyla oynamıştı... Fakat asıl sorun karı kocanın yatakta nasıl yatacağı konusundaydı. Belden yukarısı sırtüstü yatsa, belden ajağısı yflzükoyun yatıyordu. Çift öpuşemiyor, öpuşmek için dönse... Kısacası gövdelerinin yansı kavuşsa, öbür yansı kavuşamıyordu." Her nedense kahvedekiler en çok buna guldüler. "Doktorlar sağ kolun alundaki sol bacağa, sol kolun altındaki sağ bacağa şaşkın şaşkın bakıyor: 'Tıp bile bu işin içinden çıkamaz' diyorlardı. Sanatçılar meyhanede yatıp, meyhane de kalkmaya başladılar. Içlerinde en vaşlı olanı şöyle dedi: 'Şu Picasso ne büyük adaır.mış. Yirminci yuzyıhn başında, yı'rminci yüzyılın sonunda olacakları çiziyor. Herifteki sezgiye bak.' 'İyi ama' dedi genç ressam 'o somuta bakıp soyutu çizdi. Biz zaten kendimiz soyut olduk, ne halt edeceğiz?" Sanatçılar en ağır bunalımlannı bu sıralarda yaşadılar. Gıy gıy da gıy gıy. Zamarüa gizli kalmış ya da önemsenmemiş bir sorun daha su yüzüne çjku. Mahkemede tanıklık yapan vatandaşlardan bir kısmı katilin sağdaki kapıdan. diğerleri soldaki kapıdan gırdiğinde ısrar ediyorlardı. Katil aynı anda iki kapıdan da giremeyeceğine göre... Yargıç duşunuyor 'işin içinde bir bit yeniği var' diyordu. Sonunda mesele anlaşıldı. Gruplardan birincisi sağı sağ bacağa, ikincisi sağ kola göre saptıyordu. Hukukçular, bilim adamlan saç' lannı başlarını yoluyor, 'ne gunlere kaldık, bilim elden gitti. Kişiden kişiye değişen sağ ve sol olur mu?' diyorlardı. Derken ulkede buyük bir tanışma başladı. Insanın sağısolu, önüarkası neresiydi? Gozler, yuz ınsanın önunü belirleyen unsurlardandı. Fakat ayaklarla Uerlendiğine göre, geri geri giden baş oluyordu. Ön tarafı beürlemede asal olan handisi? Avaklar mı, baş mı? Güler ve Baharoğhı 'nun sergisi Ara Güler ve Sarkis Baharoğlu 'nun fotoğraflan San Fransisco "Eye Photography Gallery"de sergüeniyor. Amerikah fotoğraf sanatçısı Sharon Guynup 'in yapıtlannın da yer aldığı sergide Türkiye ile ilgili fotoğraflar buhauıyor. 12 hazîranda açtian sergi 20 temmuza dek sürecek. "Gördük, Yaşadık, Çizdik" Ali Kâmil Uzun ve Fethi Develioğlu 'nun ortak karikatür sergisi "Gördük, Yaşadık, Çizdik", 16 haziranda Eskişehir Devlet GüzelSanatlar Galerisi'nde açılıyor. Sergi ay sonuna kadar izlenebilecek. Sergide Ali Kâmil Uzun ve Fethi Develioğlu'nun elü yapıtı yer alacak. Aynca serginin ilk günü çizerler karikatürseverlere albüm ve kartpostallannı imzalayacaklar. TELMrtV TDKTD BuluOu Bulutu TRABLUSOARP Z0MH femhf Oifl MMOrM00Mw> tkrmn bVglym g6n, bOtun Mçccak. '" M«wri» tmkyt «• « M m M «tt pdrOtoc**. M*M SKJlXUf5/. ' Ommfft» dtlşmitk otmimctk. mJZOİA: fton n bat> )«nlwtfwı ortf kumMt* Mr jrmtaeak. DtnUtrf ytUa <m 9attbtm*ındun aS tamtf Wt1 tfanb m* (azte w c « * . DCNte: BOtun diUtHrlmtı yfrşiı gaçmctk. Oanlz mutmitl otup 96tüş umUıtı » km f^* «nımte 35 km dolapndt taıhınaca*. Mn gAMnd* htm ffrpı gtçaemk. Mzpar Jnoaf » ö*ü rO«ıMR«wı <v» kun«<M rağtf • •nmte kuvmoı m c t l ı . 00/ k£çd* dafgrt o*up gM)f uıatrk^ «0 km y& mnda S ^fcmıkriunıtdâ bulunuctk. M Ahmet Kaya*nın kaseti Ahmet Kaya'ntn yeni kaseti "Şafak Türküsu" yayımlandu Kasette Ahmet Kaya'nm Nevzat Çelik, Hasan Hüseyin ve Enver Gökçe'nin şiirlerinden yaptığı bestelerin yanı sıra söz ve müziği kendine ait yapıtlan yer alıyor. Dr. ERDAX ATABEK Hastalannı kabule başlamıştır. Bahariye Cad. 96/3 Kadıköy Tel.: 358 23 22336 04 49
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle