19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18 MAYIS 1986 CUMHURİYET/13 MadrUTten El Pais 10 yaşında NtLGÜN CERRAHOĞLL da ise, gazetenin mükemmel bir yönetime sahip olması, maliyette yüzde 50 tasarruf sağlayan en modern teknolojinin kullanılması ve diğer gazetelerden gelen rekabetin çok düşük olması geliyor. "El Pais"in genç sanayisine karşın 1950'lilerin sanayisine karşı çıkan "ABC" gibi muhafazakâr basın organları bugün 150 binden fazla satamıyor. "El Pais"in doldurduğu alana sahip çıkabilecek olan, fakat daha sağda yer alan "La Vanguardia" ise, hem tekniğinin ve baskısının eskiliği, hem de Barselona'da çıkan yerel bir gazete olması nedeniyle ancak 250 bin satabiliyor. Ashnda "El Pais"in göz kamaştırıcı başansının ardındaki en önemli unsur, gazetenin çok uygun bir anda yayın hayatına başlamış olması. Franco can çekişirken baskıya hazır olmakla beraber, diktatörün ölümünden sonra 6 ay geçmesini bekleyen "El Pais", ülkenin tarihi bir kavşağında okurlann karşısına çıkan bir gazete olarak hatırlanıyor. Bundan böyle daima demokratik anayasanın savunusunu yapan "El Pais", genç demokrasiyi sarsmamak için gösterdiği özenle dikkati çekiyor. Ana Muhalefet Partisi Başİcanı Manuel Fraga'nın faşist geçmişine hiç değinmeyen işbaşındaki sosyalistler gibi, "El Pais" de, demokrasiye geçiş döneminin yazılmamış kurallarına uyuyor. Askeri güçleri, sivil güçlerin denetimi altına almaya başaran, fakat bu arada da orduyu doğrudan karşısına alacak.çıkışlar yapmaktan kaçınan hükümet, basındaki karşıhğını bir anlamda "El Pais"de buluyor. Terorizm konusundaki yazılarında sözünü sakınmayan "El Pais", orduya ilişkin konuları işlerken, çok ihtiyatlı davranıyor. Son olarak "El Pais" bu ihtiyatlı davranışının en somut örneğini NATO referanduma sırasında göstermiş bulunuyor. Yazarlannın çoğu NATO üyeliğine karşı olmasına rağmen, NATO referandumunda tarafsız kalmayı yeğleyen "El Pais"in bu tutumunu, Cebrian, "AET'ye yeni katılmış bir ulkenin en ileri gelen gazetesinin NATO'ya hayır kampanvasma katılmasını dogru bulmuvordum" diyerek açıkhyor. Hızh tramvay Stuttgartta günluk yaşama renk getirdi Stuttgarttm Tramvay bayramı Avrupa kentinde olduğu gibi Stuttgart'ta da tramvaysız toplu ulaşım hiçbir zaman düşunülmemiştir. Fabrikalarında en saglam ve güzel otomobillerin üretildiği bu ülkede, ıramvay\ olmayan hiçbir büyük kent yoktur. Ve kent içinde toplu ulaşım gittikçe geliştirilip, modernleştirilerek, insanlann otomobiünden inmeleri amaçlanmaktadır. Hiç olmazsa, kent dışında oturan kişinin, otomobilini kapısının önünde bırakıp, tramvay veya merkezden geçen banliyö trenleri ile Sturtgart'a gelmesi saglanmaktadır. Başka bir kolayhk da, aktarmaL ve indirimü biletlerle, değişik fiyath ayhk kartlardır. Stuttgart'tan on defa daha büyuk günümüz Istanbul'unda ise, otomobil sayısı çeşitli özendirrnelerle sonsuza dogru ilerlerken, milyonlarca insanın toplu ulaşımı konusunda çok az şey yapılmıştır. Son yıllarda gittikçe daha çok örnek almaya başladığımız Batı Avrupa ulkeleri ise, kent içi ulaşımında bunun karşıtı bir politika gütmekte, onbinlerin değil milyonların bir yerden bir yere çabuk, rahat, konforiu ve ucuza gitmesini sağlamaktadır. Son aylarda İstanbul'da çok sözu edilen "hızlı tramvay" Stuttgart'ta gerçekleştirilmeye başlandı. önumuzdeki 34 yıl içinde bildiğimiz tramvaylar hemen hemen bütün hatlardan çekilecek. Yerlerine modern vagonlu hızlı tramvaylar konacak. Kent merkezinde değişik yönlerdeki 10 km'lik tünellerden geçen bu tramvaylar, trafikten etkilenmeden özel yolda saatte 80 km. hızla gidiyor. 40 metre uzunluğunda ve 2.65 metre genışliğindekı vagonlar, 124'ü ayakta, 234 yolcu alıyor. Bir vadinin iki yamaana kurulmuş Stuttgart kentinin yokuşlannı bu tramvaylar saatte 50 km. hızla çıkıyor. Kentin FellbachVaihingen semtleri arasındaki I & kmîlik ve 31 duraklı mesafeyi 49 dakıkada alıyor. Tamamen Batı Alman yapımı olan tramvay vagonları yuzde yuz elektronikle yönetiliyor. Hızlandırma ve frenleme kademesiz oluyor. Duraklarda inişbiniş de basamaksız. Stuttgart'ta ilk hızlı tramvayın sefere konduğu gün onbinler sokaklara döküldü. İnsanlar. 21. yuzyıla atılan bu adımı coşkuyta karşüadı. ni lcopye ediyor. Fakat " H Pais"in başansının MADRfD Demokrasiye kökeninde sadece bu kokteyl geçiş dönemine damgasını bayatmıyor. "El Pais"in başansı, san, Ulkenin en etkin gazetesi en başta, gazeteyi yöneten genç " H Pais" 10 yaşında. 10. yaşı genel yayın müdürü Juan Luis nı geçen hafta başında Madrid'Cebrian da düğümleniyor. Gain Retiro parkında açtığı bir serzetenin birinci sayısının baskıya giyle kutlayan " H Pais", lspangirdiği sırada 32 yaşında olan ya'nın en çok satan gazetesi ayCebrian, gazetesiyle modern nı zamanda. Hafta içinde 340 Ispanya'njn önciilüğünü yapmabin, hafta sonlarında da ortalayı amaçlıyor. Etrafında birinci ma 600 bin satan "El Pais", sınıf entelektüellerle ve 57 gazeNew York Tiraes gibi habere teciyle yola çıkan Cebrian, kenyaklaşıyor, Le Monde tarzı bir disi gibi genç ve ülkenin en niteentelektüel forum oluşturuyor, likli basın kadrosunu kullanıyor. baa eklerinde ve ekonomik Şimdi kadrosundaki 222 gazeteolayları işleyişinde La Repubbciye çok doyurucu maaşlar veren lica'yı örneİc alıyor ve Batı Al"El Pais"in bu denü başanlı olman gazetelerinin sayfa düzenimasındaki difier etkenler arasın AHMET ARPAD STUTTGART "Bu, yirmi birinci yüzyüa dogru aülnuş bir adımdır. Sluttgart kentimJe toplu ulaşım bundan sonraki ydlarda modern, konforiu ve hızlı Inunvaylarla rapılacakür." Kent belediye başkanı Manfred Rommel'in bu sözlerinden sonra, yeşil ışık yandı ve güneş sarısı yeni tramvay yola koyuldu. Stuttgart'ın doğubatı doğrultusunda, Vaihingen ile Fellbach banliyöleri arasındaki 18 kilometrelik hattan eski tramvaylan çekip, yerine hızb tramvaylan koymakla, gerçekten 21. yüzyıla doğru bir adım atıldı. Bundan 120 yıl önce atlı tramvaylarla başlayan ulaşım, yeni bir yüz>ilın eşiğinde durduğumuz şu yıllarda saatte 80 km. hızla giden, konforiu tramvaylarla yapılmaya başlandı. Birçok IVashingtori'dan Etizabeth Tbylorhn esrarengiz komşusu TANJU AKERSON WASHINGTON "Dcrletlca ald^ı yAk M W | 3t bta dolan Mk bmmayaa Mr m e a w EÜabctk Taytor'a aaal komşm otarT" sorusu Amerika'nın ju anda en çok ıatan kitaplanndan birinin yaalmaana yol açmıs bulunuyor.. Kendi kendisine bu soruyu soran ve " U M I A n " adlı kitabında bu sorunun yarutuu veren yazar Pctcr Maaı geçen hafta Wufaington'da idi. Peter Maas, "WaamagtM Port" ga»tMinm duzealedigi "KMapmr T« Yazarian" adlı öğle yemefti 3e kanşık toplanüda konujtu. Konujurken agzının kenannı alaya bfa gulumjeyifle aşajrya çdrivordu.. Babacan bir detektif gorünumündeydi.. "Bir aabak gazete okvfcea bakbm. O anfauda hakkuda m ı ^ ı i M Tapmu «*» O A a)am E d a m d W m » a ' n VlrjtalrılıılauBıiaıafcılıı r ııllHjııı •lııı. \urt " İ "•"*" '^ıı da*ı ytrfcr.. Yaamamra gflre CIA forerlU WBMM l e L h Taylor ohnT dedim.. Ve ifn aatam arafdrmaya koyıktun" diyordu.. Peter Maas'ın araştırması ve kiubı yazması 0ç yü sürmüjtü.. tki yıl yalnızca uzaktan yalundan ügili kişüerle konuşmuş, biı surü belge toplamıstı.. Ortaya çıkan olay şuydu: Wilson, "C4 Plastik" denilen dunyamn en güçlü pallayıcı maddesinden KaddafTye tam 21 ton saglamıştı.. Bu patlayıcının sigara paketi büyüklütünde bir parçası insanı öidOrebilir ve uçak gövdesinde delik açabilirdi. Maas'a göre birçok terör eyleminde bu madde kuUanılmıştı.. Yirmi yıl bozulmadan saklanabilen "C4"ten Kaddafi'nin eünde hâlfl bir hayli kalmış olmalıydı.. Sonuçta Wilson bu iş karşıhğı Kaddafi'nin aldığı paralaım bir bölümuyle Virginia'da Liz Taylor'a komşu olmustu.. Maas, kitabı için yayınevinden ne para aldıfc konusunda alçakgonüllü davranıyordu.. "SoytaMttti | U 2 mtjroa dotar araa* abnadun, ama yuc de ytksek nydnr" diyordu.. TOkenen ve bu eylul yeni basunı yapılacak ilk kiubı, " V a l a a Bdtcfcri"nde (füme de alınmıs ve başrolu Charles Bronson oynannftı) yaymevleriyle hafif gırgır geçiyordu. "1966'«a tam 22 yaymrri •anMryı raMetti. Gertkceleri, Bafja ko*M« •Oua idi.. Ojtm o ı w n h r me oaiar, ac de bea ) Pnzo'Boa ' ilgüi junlan söylüyordu: "Bemtm giM f tanrla heş dtayan defiftinMk i Malda Maas, yazariıgıvU r. Soaraya BriikseVden 'Ben hayatı seveıim? HADİ ULUENGİN BRÜKSEL "Moi J'aime la \'ie", "Ben Hayatı Severim." Hayatı hepimiz severiz. Hele daha on beş yaşındaysak ve memelerimiz, kadınların kapı önlerine terliklerle çıktıgı işçi varoşlannda olgunlaşıyorsai hayatı daha çok severiz. Hüzünlü işçi varoşlannda kapı önlerine terliklerle çıkan kadınlar olarak ihtiyarlarnak istemeyiz. Işıklı mahallelerin ışıklı genç kadınlan olmak isteriz. Işıklı mahaJlelere bir çırpıda geçebilmek için de "ben hayalı severim" diyen şarkılar söyleriz. "Ben hayatı severim" diyen şarkılar söyleriz ve Eurovisionda birinci geliriz. • Sandra Kim, Sandra Caldarone, Italyan. Daha doğrusu uçüncu kuşaktan Italyan. Otuz >ıl önce, kömur ocaklannda çalışmak için gelmiş bir dede, "Padre." Hüzunlü işçı varoşlannda işçi ve cumanesi balolannda akordeoncu bir baba: "Papa." Kapı önlerine terliklerle çıkan ve iyilik sosuyla makarnalar pişiren bir anne: " M a n n u . " Fabrika dumanlarının geniz yaktığı, evlerin kırmızı tuğladan olduğu ve ışıklı mahallelere yalnız sinemalar için çıkılan bir banliyö: Tilleur. Yedi yaşında, cumartesi balolarında Barbra Streisand'ın "New York New York"unu söyleyen ve Nevv York'u sonsuz özleyen bir kız: Sandra. Hüzunlü işçi varoşlarından ışıklı mahallelere, Tilleur'den New York'a giden umut yolu: Eurovision. Sandra Kim pazar akşamı Oslo'dan döndü. Hüzunlü işçi varoşlarından iki otobus ve onlarca araba havaalanına insan taşımıştı. Bütun "padre"ler, bütun "papa"lar, butun "mama'Mar oradaydı. Sandra televizyon kameraları altında uçaktan çıktı, dedesinı öptu. Mahalle arkadaşlarını, lise arkadaşlannı, memeleri yeni olgunlaşan genç kızlan ve kapı önlerine terlıkle çıkan kadınları öptu ve "çok mullınum" diye bağırdı. Kız, heyecanhydı, kuçumendı, sevecendi ve gözbebeklerinde artık ışıklı mahallelere gıdebilecek olmanın sevinci vardı. Huzünlu işçı varoşlanndan ışıklı mahallelere çıkmanın reconu vardır. Parlalılan elma teorileriyle mahalleler çok nadiren degiştirilebilir. Futbol sahalarında çok atılan goller. boks ringlerinde çok yenilen yumruklar ve podyumlarda çok söylenen şarkılarla mahalleler biraz daha kolay değiştirilebilir. Yoksa, huzünlü işçi varoşlannda kapı önlerine terliklerle çıkan kadınlar, memelerini fotoroman sevgililerine okşattığını hayal eden genç kızlar ve cumartesi balolarında akordeon çalan babalar olarak kalınır. Sandra Caldarone'nin zaferi çck yönlu bir zaferdir. İlk defa Eurovısion'u hep kuçümseyen ve burnundan kıl aldırmayan Fransa'ya karşı zaferidir. Yani periferinin merkeze zaferidir. Yavaş konuştuklan için alay konusu olan Liegeliler'in Brükselliler'e karşı zaferidir. Yani, taşranın metropole zaferidir. Belçika'ya her ne kadar Salvatore Adamo, Frederic François gibi şarkıcılar hediye ettilerse de, bir türlu "Makaroni" sıHüzünlü sokaktan ifikh semte giden yoüar bir şarktyla açüdu fatından kurtulamayan Italyanlar'ın Belçikalılar'a karşı zaferidir. Yani göçmenliğin yerliliğe zaferidir. Sandra'run on beş yaşında olması ve daha tecrubeli şarkıcılan geride bırakması gençliğın zaferidir. Yani, toyluğun olgunluğa zaferidir. Sandra Caldarone'nin zaferi, aynı zamanda iyimserliğin kötümserliğe, hayata umudun, hayata umutsuzluga zaferidir. Londra'dan 'Bımıı da 9 yapmışlar RAGIP DURAN BIRMINGHAM Cumhuriyet 62 yaşında bir gazete. Ama ruhunun yani sıra teknik altyapısını da genç tutmak için, matbaasından telefonuna kadar tum aygıtlarını yenilemeye çalışıyor. Bu alanla gazetenin koordinatörü Ahmet Korulsan ilgilsniyor. Ahmet'le bindik Londra'dan trene, 2 saat içinde Ingiltere'nin ikinci büyük kenti Birmingham'a vardık. 2 yılda bir yapılan "Telekomünikasyon Fuan" nı geziyoruz. Istanbul'daki Spor ve Sergi Sarayı'mn belki 10 katı buyükluğünde bir alan. Yaklaşık 100 firma, ABD'den, Kanada'dan, Japonya'dan, Fransa'dan, Batı Almanya'dan gelmiş; lngıliz firmaları çoğunlukta. Telli ve telsiz iletişimin tum aygıtlan. Henüz pıyasaya çıkmamış modeller, iletişim bilgisayarları, modemler. akustik kuplörler, antenler... Yok yok... Ozmanlar, satıcılar makinelerin nasıl çalıştığım gösteriyor. Etraf tıklım tıklım, iki sigara paketi buyükluğünde teleks makinesi hem de portatif. Telefonun ahizesine dayıyorsun. 3 sayfalık metni 20 saniyede, dünyanın öbur uçuna geçiyor. Bir telefon santralı aynı anda 20 görüşme yapıyor, not alıyor, cevap veriyor mesaj kaydediyor. Kentli olmak yetmiyor. 6 asır hilafetin merkezinde yaşamış aıalanmız. Fizik bilimleri ve teknolojiyle çok geç tanışmışız. Teknolojik keşiflere hâlâ simya ürünü gözüyle yaklaşmaraız çok garip mi? Kente inen tahta bavullu taşralının şaşkınlığını yaşıyoruz. Bir tuşla işlemlerin otomatik olarak gerçekleştiğini görünce, insan olarak da bir aşağılık kompleksi mi geliyor acaba bize? Makineler bizden üstun, makinelere giderek daha az egemen oluyonız korkusu. Ve şaşkınlığın ilk nidası, "Allah Allah!" Sonra Batılı bilime kıskançça bir hayranlık. "Vay be, adamlara bak, bunu da yapmtslar!" Tozlu arşivlerin canı cehenneme! Zaman hovardası işlemiere paydos! Elektronikle dıjııal bizım dostumuz, tuşlarla ekranlar da yeğenimiz sayılır ve Şemdinlili Şehmuz, şelüler telefonuyla Alamanya'daki kaynını arayabildiğinde, yaşasın teknoloji!.. i r ' r r r J 1• Atina'dan Badyasyonlu keçi sütü STELYO BERBERAKİS ATtNA Radyasyonun Yunanistan'a gelişinden bu yana Yunan TV ve radyo haberlerini izleyenler, spikerlerin "nece" konuştugunu anlamakta zorluk çekiyor. Bir yandan radyasyon endişesi, bir yandan yiyeceklere konan yasaklamalar, gazetelerin biraz abartmalı yanlanyla birleşince halk, spikerlerin o kullandıklan bekerel, milirem, iyot131, kesyum, strodyum ve bunun gibi bir çok bilimsel sözcük içinden bir anlam çıkarmaya çalışıyor. Saglık Bakaıüıgı başkanlıgında oluşturulan Demokritos Nükleer Araştırma Merkezi'nin fızik, nükleer fîzJk ve nttkleer öp uzmanlan heyeti, günO gOnüne hükümete domates, salatalık, biber, lahana, her tttr meyve, süt, keçi sütü, koyun sütü gibi tüketime dverisü maddelerde bulduklan milirem bekerel, iyot131 oranlaruu bildiriyor. Hükümet de sırasıyla bunlan radyo ve TV haber bültenlerinde okutuyor. Okutuyor ama radyasyon, nükleer enerji ve milirem, bekerel birimleri ile yaşamı boyunca ugrasmaya "fınaü" olamamış dinleyiciler bunlan duydukça kafalan iyice kanşıyor. ömeğin "Bafflı AUHI'•m izerindcki atmorfente 16 bekerel omunda radyasyon a k m geıiyor" ya da "Bckcrd b«(üa 19*a fırladı", " B e k o d dttsayor ama yatmnria MrHkte ycnlcU mlhTmler çoiahyor" gibi "Demofattos" dilinde yazümış, kimyasal formülleri andıran açıklamalar insanlann zihinlerini bulandınyor. "tflıı acb •e? Yari stttii, nteyrderl ae yapaoın" ya da "Bo yıl i r i a i ekip Mçecek miyiz" gibi sonılara somut bir yanıt veriüniyor.. Bu nedenle herkes haber bultenlerinden anlam çıkardıgı kadar yaşamını sürdürüyor. Bunun tercumesi de kimsenin sebzelere yakla$mamasına, inek süderinin satışının serbest bırakılmasına karşın kimsenin satın almamasına, yağmurun zararh olmadıguun açıklanmaiina karşın yagmur yagarken yoıaa gezenıenn surekli diken ustunde olmasına yol açıyor. Gazeteler ise bu konuyu her gün manşetlerin üzerinden işliyor. Bir gamcnin yazdıklannı diger gazete yalanlıyor.. Manşctlere bir göz atacak olunursa "Papandrea «mkfi komşBaanda tetattu^B ««*»J*^« soytedT' ya da gazete ve dergi satan kOşklerin mandallarla çaolannın uzerinde asüan başka bir garrtcrlf "1 ı löytedl" başlıgmı gOrmek mumkun. Oysa Papandreu, " Ç e n o M fadaamm taimfadeU ydlarda •c fetireceji beatz saptaaamamiftır" demisti. Halk bu arada hastanelerde kuynıklar halinde tiroit bezkrindeki milirem oranını ölçtürüyor.. "Bcade 110 pkn. Ya «cmfe kac TarT" ya da "Yahn dt» MctnrtMgtmde İ N deamflerdi, bagün 120'ye çıktı, ae hjtir aeaba?" sozleri duyuluyor. Buna tczat olarak kuzey Yunanistan'daki Rodop daglannda hayvancüıkla uğraşanlar geçen günlerde Kavala kentindeki hastaneleri ziyaret etmek zorunda kaldılar. Dünyadan uzak yaşayan 82fcişison zamanlarda topluca kusma, bas dönmesi gibi rahatsızlıklan nedeniyk "midemizl yaHflnr" diye bol bol keçi sütü içince doktorlann dedi&ne göre "bol miktarda radyasyoB alaufbu." Bu insanlar Selanik ve Kavala hastanderinde tedavi altına almdı. Doktorlann " P d d sizia radyatyondaa haberiaiz olmadı mıî" şeklindeki sorulannı ise "Etrafta bir »ey tftrmtdfkU" seklindeyanıtiadüar.. Veyasachklan bölgede radyo dahi dinlemediklerini itiraf ettiler. Tedavflerini usüenen doktorlar "YaşaıalariBi leklikeye sokacak bir daram yok" demelerine karşın nükleer üp uzmanlan yalnız Yunanistan'da önümüzdeki 30 yıl içinde ve yalnız havadaki radyasyondan ötürü 2025 kişinin kanserden ölecegini belimiler. Nükleer tıp uzmanlannın aynca "Dfckat edm, yalmz havadaki radyasyoadu rtrtfemVtdtn fte «Byornm. Radytsyoahı yiyceeklerl yiyemler ayn" biçimindeki »fiH«nul»n t^la^m artmasına yol açtı. Böylelikle Yunan hanelerindeki mutfak bölümkrine son bir iki haftadır sebze ve meyvelerin kokusu dahi girmiyor.. Yasak. Teievizyon haberierinde "Arük meyve yiyebiliriz" gibi baa anlaşılır sözlere ise artık "6aca«" verilmiyor. Bu panigin tek çaresi herhalde ramanın, radyasyon "fobisi"ni öldürmesi olacak. Beni OSMAN ATAMAN Strasbourg'dan ar mı: tık mı? Ne demek Hazmi. Tabii. 29 Mart çekilişinde 1 milyon cıktı. Atla gel, gidiş döniış ne tular? Işte para, ödersin, hem seni görmiış oluruz. Hazmi, bırkaç günde geliyorum, öptüm. Tarih: 6 Nisan 86. Yer Paris, bilet satış bürosu. Hanımefendi tstanbul için gidişdönuş bileti. Oldu, yalnız dönuş tanhıni söylerseniz en indirimli tarifeden yararlanırsınız. 21 nisan hanımefendi. Tarifc: 7 Nisan 86. Yen Istanbul Böyle de bir nisan şakası mı olur? Bedava mı sandın o biletleri seo? Müjdesini istenniş. Miijde degil temiz bir sopa istersin >a, sana bir babalık yapayım da ufalama>ayım seni. Hadi hadi. Ne oldu, yuzunü gördük yani. Gelmem dedin, başka çare kalmadıydı. Çalışan kazanır Hâlâ şaka yapıyorsun, ge1 seni psıkologa götureyim bari. Tarih: 21 Nisan 86. Yer: Ataturk Havalimanı pasaport kontrol. Kardeşim çıkamazsın. Nasıl çıkamam, niye çıkamıyormuşum? Bilgisayanı girmişsin de onun için, sakıncalısın. Ne alakası var bilgisayann benimle? Bir suçun vardır elbet. ama yazmıyor. Kardeşim ben gazeteciyim, toplantılar var ve gitmem gerek. Bir adım gidemezsin Biletım yanacak hem sonra... Bana ne kardeşim? Bana mı sordun da aldın? \nlatamadık galiba, bilgisayara girmişsin, >urdu terketmen yasak. O an kendi kendi me. bu iki haftada Boğaz'a bakan üniversitedekiler hariç yaşadıklanm gerçek mi, diye sormaya baştadım. Ancak havalimanı emniyet amıri de "çıkışına tahdit konmuş" deyince gerçek dedım, gerçekten gerçek... Savalıktan yazı olmadan çıkamazmışım. lyi de suçum neydi, ne ben, ne polis, ne de bilgisayar bilmiyordu. Askerlik mi? Yaşım tutmuyor. siyası mi? Olacak iş değıl. Ne peki? Haberimin olmadığı "gaipten gelme" bir suç herhalde. Tarih: 22 Nisan 86. Yen Emniyet Mudurluğu ve Cumhuriyet Savcılığı. Şu şu numaralı dosyamn suçu Ehliyetınin üç gun trafikten men cezası varmış. Ne? Bu nedenle yurt dışına çıkışa tahdit konur mu? Alın ehliyet sizin olsun? Yok canım, sende kalsın, lazım falan olur. Yurda dönunce verirsin, uç gun saklarız. STRASBOURG Tarin: 10 Mart 86. Yer: Strasbourg. Bir telefon görüşmesi. Abi ya, ben burada patlıyonım. Okul bir yandan, \iinktinna çiziktirme diğer yandan. Zalen bahar da gelmedi ki. Of of, bana bir milli pi>ango bileti alsana, ya çıkarsa? Çıkarsa şamatamızı koyanz... Oldu Osman'cığım, biletini alınm, seni optüm. Tarih: 1 Nisan 86. Yer. Strasbourg. Bir gece yarısı, hatta değil bir gece dörtte uçu. Tam kapıdan evıme daldım ki telefon çaldı. Işığı yakamadan telefonlara dcğru saldırdım. Allah kahretsin, meğerse ikisi de çalıyormuş. Birincide az önce yanından ayrıldığım ezeli duşman ulkeden "Helena", ikincide en son 10 martta konuştuğum dostum. Osman miijdemi isterim, anlas TURKIYE NIN EN BUYUKIHT1SAS FUARI İSTANBUL SPOR VE SERGİ SARAY11725 Mayıs 1986 Saat: 10.00 19.00 SERGİ ALANI TEL: 130 71 96 97 98 99 elektriİL, elektronik, standart mobilya elektrikli ev aletleri dek O İnşaatınız, eviniz, büronuz için yerli/yabancı en son yenilikler. DÜZENLEYEN: yapı endüstri meriıezi ULUSIASARASJ YAPI MEKKEZLBH BlRltGI (U.I.CB) ÛYESİ ATtLLA ŞOFÖR OKULU Türkiye'de tek. Eğitim ve öğretimde tek. Uzman bayan kadrosuyla tek. Disiplin ve ciddiyetiyle tek. Ücrette çok ucuzluguyla tek. Merkec 523 79 11 Rndıkzade Ofnzkan Cad. No: 10 BEYKOZ TAPULAMA HÂKİMLİĞİ'NDEN Dosya No: 1970/ 37 Davaa Sababattin Ava tarafmdan davalı Hüseyin Mirasçılan aleyhine açılan tahdide itiraz davasının duruşması sonunda: Beykoz Koçullu Köyü 48 sayıh parsel için verilen karar davacüardan NESRİN SÖKMEN'e BAHATTİN AVCI'ya teblig edUemediğinden mezkur karar adı geçenlere ilanen tebliğ olunur. 25.4.1986 Davacı T.E.K. Sınırlı Sorumlu Boğazıçı tlektrik Dagıtım Müessese Müdurluğu vekili Av. Seza Süngü larafından davalı Akarlar Yapı Konut Tic Ltd Şti. aleyhine 9.121 45 TL. tahsili hakkında açılan davada: Beşiktaş, Cihannüma Mahallesi, Bostancı Veli Sok. No: 10 lst. adresinde davalı Akarlar Yapı Konut Tıc. Ltd. Şti adına gönderilen davetıyeye verilen meşruhattan ve zabıtaca yapılan tahkikatıan adresinin meçhul olduğu anlaşılmakla dava dilekçesinin ilanen teb İSTANBUI AÎTINCI SULH HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN ligıne karar verilmıştır. Dava H.U.M.K.'mn 507 maddesine tevfıkat basit muhakemeusulune tabi olduğundan 509510 maddelerine tevfikan duruşmanın bırakıldığı 25.9.1986 günü saat 9.30'da mahkememizin 1983/1353 sayı ile bakılacak davada hazır bulunmadığımz ve ibraz eylemek istediğiniz vesikaları duruşma gününe kadar ibraz etmediginiz veya göndermedijiniz takdirde gıyabınızda karar verileceği hususu ilanen tebliğ olunur.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle