18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/8 HABERLERİN DEVAMI 8 MART 1986 yon kurmak değildir. Hizaya girmesi gereken basınımız değil, önceki gün Mecliste bu yasa lehinde üzücü konuşmalar yapanlardır. Basına yapılan ekonomik baskı ile istenen sağlanmamış, şimdi başka bir yol denenmek istenmektedir. RAFET GENÇ (Parlamento Muhabirleri Derneği Başkanı)'. Basın Uzerinde şimdiye kadar uygulanan ekonomik baskı, bu yasa ile iyice pekiştirilirken, ondan da ağır olan sansür zihniyeti yaşama geçirilmiştir, Insan Hakları Beyannamesi'nde, anayasada ve bütün demokratik çağdaş parlamenter Ulkelerde vazgecilmez hak olan "tabii hâkim" ilkesinden vazgeçilerek basın, hükümetin emrinde çalışan bir kuruluşun insafına terk cdilmiştir. Bu gidişin iktidar için iyi olacağını sanmıyorum. Yasa henüz kesinleşmemiştir. Geri dönmek için zaman vardır, zarann neresinden dönülse kârdır. HINCAL ULUÇ (Erkekce Dergisi Genel Yaym Yönetmeni): Ben hâlâ çağdaş Türkiye'de Batılı olmak ve Avrupa Topluluğu'na girmek isteyen Türkiye'de ve nihayet Atatürk Türkiyesinde böyle bir yasanın Resmi Gazete1 de yayımlanıp yUrürlüğe gireceğine inanmak istemiyorum. Basına sansür demek oldugu bütUn hukuk ve basın çevrelerince açıkça ilan edilen bu yasanın, göreve geldiği gün Şeyhülmuharririn Burhan Felek'in elini öperek işe başlayan Sayın Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in en azından anayasaya aykın sansUr kurulu anlamına gelen bilirkişi heyetini dikkate alarak, "idarenin yargıya müdahalesi söz konusudur" diyerek yasayı Meclise geri göndereceğine inanmak istiyorum. Bu husus CumhurbaşkanlığYnın dikkatinden kaçarsa bu kez Anayasa Mahkemesi'nin geçerliği hukuk açısından ve basının özgürlüğU konulannda bir altın karar alacağına inananıyorum. AKGÜN TEKİN (Sabah Gazetesi Yazı lşleri MUdürü): Hızlı bir yıpranma sürecine giren iktidar, kendini basının eleştirilerinden kısmen de olsa kurtarmak için Muzır Neşriyat Yasası'nı kalkan olarak kullanmayı amaçhyor. Bir çeşit sansür niteliğindeki bu yasa ülkemizi yaşadığımız çağdan çok geriye götürüyor. ilk kez 1927 yılında kUçükleri gerici telkinlerden korumak amacıyla çıkartılan Muzır Neşriyat Yasası ne yazık ki aradan 59 yıl gectikten sonra tam tersi bir silah olarak basına yöneltilmiş oluyor. SÜLEYMAN YAĞIZ (Tan Gazetesi Yazı tşleri MUdürü). Yasanın sevimli oldugu söylenemez. Basının kontrolünü yine basının kendisine bırakmanır. en doğru yol olduğunu tekrarlamak istiyorum. ŞEVKET ÖZÇELİK (Yeni Asır Gazetesi Yayın Koordinatörü): Çağdışı bir tutum. DR. HAYDAR DÜMEN (PsikiyatrYazar): Insan, doğanın bir başyapıtı olan kendini tanıdıgı oranda saygısı artar. O oranda da sevgisi artar. Bunun sonucunda insan ilişkileri kaliteleşir. lnsanın kendini tanıyabilmesi için de tüm çıplaklığıyla (resim, heykel, fotoğraO ayrıntılarını öğrenmesi gerekir. Hele bu aynntılar bir sanatçının elinden çıknuşsa bunu müstehcenlikten ayırt etmek gerekir. Ya yüzyıllar boyunca süregelen sanattan yoksun toplum yapısuu sürdüreceğiz ya da çağın gereği gelişimlere ayak uyduracağız. Olay o kadar basittir ki tarih önünde bunun kavgasını verenlerin kiminin adı tarihin ak sayfalarına, kimilerinin adı da kara sayfalarına yazılacaktır. MEHMET YILMAZ (Playmen Dergisi Yayın Yönetmeni): Bu yasa ANAP iktidartnın demokrasi ve özgürlükler konusundaki tavnnı yansıtması bakımından sayılamayacak kadar yarar sağlamıştır. Gazeteleri ve basını muzır neşriyat tehdidi ile denetim altına almak isteyenlerin yakın bir gelecekte hayal kırıklığına uğrayacaklarına inanıyorum. Tahkikat komisyonları kurarak basın özgürlüğünü baskı altına almak isteyenlerin sonlarının ne olduğunu geçmişte gördük. Umarız özal iktidannın sonu da aynı olmaz. Bu yasanın Cumhurbaşkanımız tarafından gerekli hassasiyeti göreceğine ve yanlış hesabın Bağdat'tan döneceğine inanıyorum. ALİ SAYDAM (Playboy Dergisi Yayın Yönetmeni): ANAP Ankara Milletvekili Sayın Barlas Doğu'nun Playboy dergisine verdiği demece bir göz atalım: "Ben derginizi ınceledim. Muhafazakâr Türk aile yapısına gölge düşürmeyecek entelektüel düzeyde bir yayın orgamnın varlığı serbest piyasa ekonomisi koşullan içinde niteliksiz diğer renkli yayınlann kendilerine çeki duzen vermelerini sağlayacak düzeydedir. Sizc teşekkür ediyorum:' Bir siyasi partinin bir üyesi basındaki bazı çarpıklıklann giderilmesini serbest piyasa ekonomisi içinde görüyor. Başka üyeleri de bir kısım seçmenin oylarını avlamak için, basını ve bağımsız yargı organlannı hiçe sayarak baskı kurmayı hedefliyorsa, bu Ulkeyi kimin yönettiğine dikkat çekmek gerekir. Yürütmeyle yargıyı birbirinin içine sokan bu yasa ANAP iktidannın bir yüz karası olarak tarihe geçecek ve onu çıkaranlarla birlikte bir gün tarihin karanlık sayfalan arasında kaybolup gidecektir. OLAYLARIN AKDENDAK1 Muzır yasasına (Baştarafı 1. Sayfada) ni savunmak mümkün değil. Anayasamız genel ahlaka, kamu dUzenine, miili güvenliğe zararlı şcyler yapılmaması lazım diyor. Ona göre kanunlar tanzim ediimiş. Bunların niye yetmediğini bilmiyorum. Yani kanunlar tatbik mi edilmiyor, bilmiyorum. TEVFtK ÇAVDAR (SHP Genel Baskan Yardımcısı): Halkın mitinglerde, seçimlerde kendi aleyhine gösterdiği tutum, ANAP'ın korkulu rüyası haline gelmiştir. Demokrasınin grafıği yükseldikçe ANAP'ta başlayan korku çeşitli baskı yasalannı gündeme getiriyor. Bunların sonuncusu basın Uzerine getirilen yeni kısıtlamalardır. Basın üzerindeki parasal ya da cezai baskılar 1950'lerden beri zoru gören iktidarların ilk aklına gelen tedbir olmuştur. Bugün toplumda ahlak açısından, bir çöküş veya çözülme varsa bunun nedeni basın değil, ANAP iktidarının baştacı ettiği, seçeneksiz saydığı ekonomik politikadır. HUSAMETTİN CİNDORDK (DYP Genel Başkanı): Biz hukuk devletinin tüm kurallanyla kurulmasını istiyoruz. Ve böyle bir bütün içinde basın özgurlUğü de önemli bir yer almaktadır. Hukuk devletinin olmadığı bir Ulkede basın özgürlüğü de yoktur. Böyle bir ülkede tüm hak ve özgürlüklerin korunması ve kazanılması mümkün değildir. Demokrasınin tüm kurallanyla işlemesi için basın, siyasi partiler ve aydınlar ortak çaba göstermelidirlcr. ABDURRAHMAN KARAA (MDP Genel Sekreteri): Bu yasayı olumlu karşılamıyoruz. Müstehcenlik bahanesiyle basına baskı getirmek amacına yönelik buluyoruz. Müstehcenliğin ne oldugu konusunda anlaşmanın ve sınınnı tanımlamanın güçlüğünü göz önunde tutarsak, bu yasanın siyaset koktuğunun da görülmesini isteriz. Müstehcenliğin ne oldugu konusunda karann Başbakanlığa bırakılarak mahkemelerin dışlanmasını doğru bulmuyonız. Bu kuruldan çıkacak karann adaletine inanmak mUmkün olamaz. NECAT HAMZAOĞLU (DSP Genel Sekreteri) • Hiçbir demokratik ülkede yayınlar, belli bir siyasal kuruma bağlı olarak denetlenemez. Müstehcenlik, muzırbk adı altında çıkarılan bu yasa, aslında basının daha etkili sansUrü için dUşünülmüş bir yoldur. Başbakanlığa bağlı bir kurumun siyasal çıkarlarından uzak karar vermesi düşUnülemez. Yasaklar hiçbir zaman olumlu gelişmelere katkıda bulunamaz ve eksiklikleri gidermede kullanılacak bir yöntem olamaz. PROF. ÖZTEKtN TOSUN (t.Ü. Hukuk Fakültesi öğretim Üyesi) Her halde her memlekette bu tip yasalar olmuştur. Aslında bu gibi yasalar zamana göre değişir. Bugün çok lüzumlu görülen bu yasalar ilerde geçerliliğini yitirebiür. NEZİH DEMİRKENT (Gazeteciler Cemiyeti Başkanı): Hukukun UstünlüğU ilkesi ve prensibi, Meclisten geçirilen bu yasa ile ihlal edilmiş oluyor. GERCEK (Baştarafı 1. Sayfada) nin bildirdiğine göre Washington Times gazetesi bu yeni pazarlık sonucunda Demirel'e 1989'da Çankaya yolunun açılacağmı yazmaktadır. Türkiye'de büyük holdinglerin bu amaç için girışimlere geçtiklerini yerli basım mız da yazmaktadır. Haberler ne denti abartılmış olursa olsun, olayların ardındaki gerçek şudur: Saym Demirel için bir başan söz konusudur. Ve DYP'nin gerçek lideri, geleceğin iktidar pazarlığmda adını duyurabilmektedir. Eğer bu yoldaki gelismeler sürerse gündeme şu soru girecektir: Saym Demirel bu pazarlık güctinü nasıl kullanacaktır? Demokrasiyi canlandırmak yolunda mı? Yoksa siyasal kişiliğini canlandırmak yolunda mı? Bu iki yol arastnda bağtntı bulunduğunu söyleyenler çıkabilir; ama böyle bir açıklama pek doyurucu olmaz Türkiye'de sağct partilerin çok partili rejimi Balılı ölçülerde demokrasiye dönüştürmek yolunda şimdiye değin bir kaygılan olmadı. Bundan sonra olayların nasıl gelişeceğini izlemek gerekir. Sağdaki pazarlık, Amerikadan yansıyan haberle ilginç bir aşamaya girebilir. Anlaşılan Türkiye'de seçim sandığı yine kapalı kapılar ardmdaki büyük pazarlıkların konusudur. AĞLAYANLAR Kandllll Kıı Llsesl'nde sabaha karşı çıkan yangından uyuyamayan bir arkadaşları sayesinde kurtulan kız öğrenciler, olayın şokunu uzun süre üzerlerinden atamadılar. Facia önlendi ERHAN AKYILDIZ Kandilli Kız Lisesi'nin "yatakhane" ve "yemekhane" bölümlerinin bulunduğu tarihi binada dün sabaha karşı çıkan yangın, büyük bir şans eseri faciaya dönüşmeden söndürUldU. Yatakhanelerde uyuyan 245 kız öğrenci, henüz uyumamış olan bir arkadaşlarının yardımıyla burunları bile kanamadan yangından kurtuldular. Yıllardır Türk Milli Eğitimi'ne hizmet veren Kandilli Kız Lisesi'nin, yemekhane bölümUnde dün sabaha karşı 03.00 sıralannda henüz belirlenemeyen bir nedenle çıkan yangın kısa bir süre içinde bitişikteki "yatakhane" bölümlerine de sıçradı. Büyük bölümü ahşap olan tarihi binayı kısa sürede saran alevler, 246 kız öğrencinin kaldığı yatakhane bölümlerinin de tümüyle yanmasına yol açtı. Yangın çıktığı sırada, bir rastlantı sonucu henüz uyumamış olan Esma Akbulut adlı Kandilli Kız Lisesi son sınıf öğrencisi, yatakhanedeki arkadaşlarım bağırarak uyandırdı ve alevler binayı tümüyle sarmadan arkadaşlarının dışarı çıkmalarını sağladı. Esma Akbulut adlı öğrenci Cumhuriyet'e olayla ilgili bildiklerini şöyle anlattı: "Saat 03.00 falandı... Nedenini bUmiyorum ıryuyamamıstım. Yemekhanenin bulunduğu taraftan bazı sesler geldi, yataktan cıkıp sesin geldigi tarafa koştum. Duydugum ses patlama falan degildl, birtakım ükırü çıtırü gibi seslerdi. Yemekhanelerin bulunduğu bölume bakugunda duman ve alevleri gördüm. Olanca hızımla yatakhaneye koşup bagırarak arkadaslan uyandırdım. Kalkan yamndakinl uyandırdı. Allahlan panik olmadan biıtun arkadaslar yanan binanın dısına çıktılarda, yaralanan ya da can kaybı olmadı. Bir süre sonra basta müdire hanım olmak üzere yönetici ve hocalanmızdan bazıları olay yerine geldiler." Yangının yatakhane bölümünü saran alevler giderek büyürken, okulda bulunan yöneticiler olayı telefonla polise bildirdiler. 03.30 sıralannda Telsiz Kumanda Merkezi'ne telefonla bildirilen yangın 04.00 sıralannda da polis tarafından ltfaiye Müdürlüğü'ne haber verildi. Yangın haberinin ltfaiye Müdürlüğü'ne ulaşmasından 15 dakika sonra Çubuklu itfaiye grubu olay yerine gelmişti, ama alevler yemekhane ve yatakhane bölümlerinin bulunduğu tarihi binayı bütünü ile sarmıştı. Bir süre okulun demir dış kapısının açılması için uğraş verilmesinden sonra polis demir kapıyı kırarak itfaiyenin içeri girmesini sağladı. Çubuklu itfaiye grubunun 04.15 sulannda başlattığı yangın söndürme çalışmaları daha sonra katılan Kadıköy, Üsküdar, Beşiktaş ve Beyoğ Kandilli Kız Lisesi'nde yangın • , ABD'ye (Baştarafı 1. Sayfada) makta olduklarını bildirmişti. Shultz, mektubunda ticaretin arttınlması ve savunma sanayiinde işbirliğinin geliştirilmesi konulannda ilke olarak görüş birliğini vurgulamakla birlikte, Türk tarafının beklentilerini karşılamak üzere soıtıut çözüm önerileri getirmemişti. Halefoğlu'nun dün ABD Dışişleri Bakanı'na gönderdiği yanıt mektubunda ıse Reagan yönetiminin söz konusu alanlardaki Türk görüşlerini benimsemesinden duyduğu memnuniyeti ifade ederken, Amerikan yaklaşımlannın netleştirilmesini istediğini bildirdi. Halefoğlu, bu çerçevede Türkiye'nin ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla somut çözümler üretilmesi gereği üzerinde durdu. Halefoğlu, böylelikle topu yeniden Amerikan tarafına atarken, Ankara, Hazine ve Dış Ticarct Müsteşarı Ekrem Pakdemirli'nin iki gündür Washington'da yürüttüğü temasların üsler pazarlarına dönük sonuçlarını bekliyor. ABD'DEN YENt BİR ÖNERİ ABD'nin yeni bir öneri getirerek, Türkiye'nin ABD'ye ihracat kalemlerini çeşitlendirmesini önerdiği bildiriliyor. Yetkililerden alınan bilgilere göre, Türkiye'nin ABD'ye ihracatında kota sınırlamasıyla karşılaştığı tekstil ürünleri 8 kalemden oluşuyor. ABD'nin ise tekstil alanında 120 ihracat kalemi bulunduğunu hatırlatarak, Türk hükümetini diğer kalemlerde ihracata yönelmeye teşvik ettiği bildiriliyor. ABD yönetiminin ticaret ve savunma sanayii alanlarında Türkiye'ye sağlanacak kolaylıklar Uzerinde geniş kapsamlı bir çalışma yürüttüğü bildirilirken, üsler anlaşması pazarlığının da büyük ölçüde bu alanlarda sağlanacak ödünler uzerinde sonuçlanacağı anlaşılıyor. Üsler anlaşması görüşmelerinin kaderi de bu kolaylıkların somutlaşmasıyla birlikte Shultz'un 2225 mart tarihlerindc Türkiye'ye yapacağı ziyaret sırasında belli olacak. 2 4 6 yatılı kız öğrencinin kaldığı yatakhane ve yemekhane bölümlerinin bulunduğu binada dün sabaha karşı çıkan yangın kısa sürede büyüdü. Yangının başladığı saatlerde henüz uyumamış olan Esma Akbulut adlı kız öğrenci, arkadaşlarım uyandırarak dışarı çıkmalarını sağladı... lu itfaiye gruplarının da katılımıyla sabah 07.30 sulannda kontrol altına alındı. O8.3O'da da bütünüyle söndürüldü. Çalışmalarda denizden de su çekilerek ikmal araçlarıyla okul çevresine ulaştınldı. tstanbul ttfaiye Müdürü Metln Demir olayı Cumhuriyet'e şöyle anlattı: "Biz haberi poUsten aldık. Haber aldıgımızda saat 04.00'ttt. Yangın bir saat kadar önce çıkmıs. Çubuklu ekibi 10 dakika sonra olay yerine gelmişti, ama alevler binanın iist katını bütünüyle sarnusü. Binanın bulunduğu yer yuksekte oldugu için su çıkarma ve ulasım açısından ba» gttçlttkler çektiysek de neyse ki can kaybı olmadan ve yangın çevreye sıçramadan sondiirduk. Alt katlarda bazı bölümler yangından kurtuldu, ama ust katlar maaksef bütünüyle ymndı.." Yangın sırasında tarihi Kandilli Kız Lisesi'nin içi tam bir ana baba günüydü. Yatakhanelerin bulunduğu bölümden çıkan kız öğrenciler, okul müdiresi Mer'a Buluş ile bazı öğretmen ve hizmetlilerin de yardımıyla, dersliklerin bulunduğu ikinci binaya götürüldüler. Yapılan yoklamada bütün arkadaşlarının yanan binadan dışarı çıkmış olmasını öğrenmelerine karşın, öğrenciler arasındd ağlayanlar, hatta bayılanlar da vardı. Kimi ayakkabısını kimi terliğini arıyor, kimi göremediği bir arkadaşını soruyordu yanındakilere. Yaşanan bu kargaşa arasında sürekli ağlayan biri de okul müdiresi Mer'a Buluş'tu. Kendisi gibi ağlayan öğretmen arkadaşlarına sarılırken gözyaşlarını tutamıyor, bir yandan da panik çıkmaması için öğrencileri yatıştırmaya calışıyordu. Yangının 08.30 sıralannda bütünüyle sönmesinden sonra, yatılı öğrenciler terlik, eşofman ve gece giysileriyle otobüslere bindirilerek Çamlıca ve Üsküdar kız liselerine götürüldüler. öğrencilerin arkasından da aynı okullara iki doktor ile ambülans da gönderildi ve öğrencilerin sağlık durumları kontrol edildi, 248 kişiden lise 1. sınıf öğrencileri Çamlıca, 2. sınıf öğrencileri Kadıköy, üçüncü sınıf öğrencileri de Üsküdar kız liselerinin yatakhanelerine yerleştirildi, bu öğrencilerin Kandilli Kız Lisesi'nde öğretimlerini sürdüreceöi bildiridi, Kandilli Kız Lisesi nin orta kısmında okuyan 99 öğrenci ise Erenköy Kız Lisesi'nde kalacak ve burada ders görecekler, eşyaları ve giysileri yanan öğrencilere Sümerbank ve Kızılay'ın yardını etmesi bekleniyor. Osmanlı padişahlarından Abdülaziz'in kızkardeşi Adile Sultan'a 1870 yılında saray olarak yaptırdığı bina 1916 yılından beri Kandilli Kız Lisesi tarafından kullanıhyor. Ümit ederiz ki Anayasa Mahkemesi bu çarpıklığı düzeltir. Aksi takdirde iktidarların oluşturacağı heyetler basını yargılar hale gelecektir. Bunun sonuçlarını ANAP iktidan dahil hepimiz yakın zamanda göreceğiz. Bu yasaklama ile birlikte basın özgürlüğüne ilişkin kaygılarımızın daha da artacağını şöyleyebilirim. OKTAY KURTBOKE (TUrkiye Gazeteciler Sendikası Genel Başkanı) rMuğlak, tarif edümemiş, sübjektif kararların arkasına saklanarak basın özgürlüğüne tecavüzü mümkün kılan bir yasa teklifi kanunlaştınldı. Şimdi yayıncı kötü olurum korkusuyla oto sansüre gidecektir. Bu yasa muhalif konumda olan gazetelere karşı çıkarılmıştır. Onları susturmak, satışlannı dUşürmek için çıkarılmıştır. tdari hiçbir karar ve eylemin yargj organlannın denetimi dışında kullanılmayacağını öngören açık yasa hükümleri ortada iken, basını, atanmış kişilerden oluşan resmi bilirkişiler eliyle denetlemeyi öngören böyle bir sistem baştan hukuka aykındır. AHMET ABAKAY (Çağdaş Gazeteciler Derneği Başkanı): TBMM'de Abdülhamitçi parlamenterlerin bu kadar fazla olduğunu sanmıyordum. Bu yasanın bu şekilde, parlamentodan kolayca çıkması, gerçekte şeriat özleminin ifadesidir. Yasa ile oluşturulan 11 kişilik sansür heyetinde sadece 1 gazeteci var. REMZİ ERKÜREM (Gazete Sahipleri Sendikası 2. Başkanı): Müstehcen yayınlara karşı her ülkede oldugu gibi bizim ceza kanununda da cezai hükümler vardu. Ama bu da yeterli gelmemiş olabilir. Çare, anayasaya aykırı, sansür getiren ve hiçbir Ulkede eşi olmayan bir hâkim, bir savcı rolü oynayacak bir komis MUSTAFA EKMEKÇİ ANKARA NOTLABI El Kapılan isveç Radyosu'nda çalışan Arslan Mengüç, İsveç'te yaşayan Türklerin durumlarını anlattı. önce, isveç'teki yaygın atasözünü anımsatayım. Şöyle: "Dünyada üç tane belâ var; Tatarlar, Türkler ve Şeytan". Türklere bir türlü ısınamamalarının, uyumsuzluklarının temelinde, din ayrılıkları da yatmalı... Arslan Mengüç anlatıyor: "... Avrupa bize yardım etsin, Avrupa biz görsün, bizi sevsin falan diyoruz. Biz Avrupalı gibiyiz diyoruz. Ama, Avrupalı senin hiç kendisi gibi olmadığını billyor. Ecevit, Stockholm'de Büyükelçilik memurlarının maaşının verllmediği dönemlerde isveç'ten 25 milyon kıpn gibi çok küçük bir yardımı alamadı. İsveç'teki Türk işçiferin Türkiye'ye yolladığı para, ayda aşağı yukarı 3.54 milyon dolayında. Bu 1520 bin kişinin biriktirdiği para. Ve o dönemlerde Ecevit çok sevdiği, saydığı O Iskandinav sosyal demokrasisinden, onların iktidarlannın temsllcisinden bu kadarcık yardımı alamadı. Çünkü Avrupa, Türkiye'nin öyle etlenip, butlanıp palazlanıp gelişmesini istemlyor. Bunu bilmek gerek... Gelgelelim isveç'teki Türklere: Bunları 34 temel gruba ayırabiliriz: ozellikle APO'cu dediğimiz PKK'nın terör eylemleri sonucu Mardin'in Midyat Ilçesinde, terör sonucu toprakları ellerinden alınan birtakım Süryaniler. 1967 yılında Dünya Klliseler Blrliği'nin ricasıyla Isveç'e gelmiş olan Lübnanlı 200 Süryaninin Isveç'e sığınması. APO'cular bunları kesmeye başlayınca, Aman biz ölüyoruz, burası Müslüman ülke, mahvoluyoruz' deylp, Suryanilerln akrabalan olanlar da Isveç'e geldiler. Sayılan 8 bln kadar var. Bunlar gellrken yanlarında külçe külçe altın getlrdiler. Adamlar ticarete alışık. Bir kısmı köylü, ama köylulerln de ticaret yapmış akrabalan var. Kuyumcu dükkanı, terzi dükkanı açmışlar. Bunlar Isveç'e gelir gelmez altınlar bozuldu, İsveç Kronu oldu. Şak diye dükkanlar satın aldılar. Orada çahşmaya başladılar. Türkiye'de vergi vermeye alışık olmadıkları için İsveç'ten tokatladıkları vergileri ne yapacaklarını bilemediler. Çünkü, bankaya yatırsa banka, 'Bu adamın bu kadar parası var' diye hemen devlete haber veriyor. Bunun üzerine Türkiye'den 'Bizi ke , siyorlar!' diye kaçan Süryani yurttaşlarımız daha sonra İsveç'te tokatladıkları kara para diyebileceğimiz, vergiden kaçırılmış haksız kazançlan, sağ olsunlar, Türkiye'ye getirip yeniden apartman filan alıyorlar. Bunun dışında Doğu Anadolu'dan gitmlş, siyasal açıdan sığınmış kişller de Iran, Irak, Suriye'den gelenlerle birlikte 4 bln kişi kadar. Bunlar da aralannda çeşitli gruplar oluşturuyorlar. Bunlara ek olarak PKK'cılar iki kez cinayet işlediler. Enver Ata adında bir kişiyi öldürdüler. Eski bir PKK yöneticisl. Daha sonra, geçen sonbaharda bir başkası daha öldürüldü. PKK'cı olmayan Kürtler de yılbaşına birkaç gün kala, bir PKK'cıyı öldürüyorlardı; bıçakladılar metronun içinde. Fakat orada 35 yaşlarında karate bilen bir Isveçli hatun varmış. Bizim peşmergeler, PKK'cının üzerine bıçakla saldırdıklannda, Isveçli hatun, bunlann elinden bıçağı rahatlıkla aldı, katlayıp kenara koydu. Polislerde geldi, aldı... Bir de çogunluğu Konya'nın Kulu Kasabasından, bunun öteslnde Gaziantep'ten, Hendek"ten gelme bir Türk grubu daha var. Bunlar işçi. Bunlar ailelerini, çoluk çocuklarını getirmişler. Isveçf teki en yoksul Türklerden biri, yirmi yıldan beri orada yaşayan bir insan olarak benim, dlyebilirim. Çünkü ticaretle uğraşmadım. Ama, Türkler, İsveç'te önce bulaşık yukadılar. Bulaşık yıkamalannın nedeni ekmek pahalıydı, yemek çok pahalıydı. Eh, yemeğin, ekmeğin bol oldugu bedava oldugu yer lokantalardı. Lokantada çalışınca Türk, ekmeğini, yemeğini rahat yiyordu. Eh, bir parça da ceblne para kalıyordu. 79607/ yıllarda ev sıkıntısı : da oldugu, evlerde yemeğin de yapılmadığı düşünülürse, Isveçf • teki Türklerin bu yönteminin gayet akılcı bir yöntem oldugu söylenebilir. Türk işçiler daha sonra sandvlç, sosis satan büfeler alma yoluna gittiler ve bunların sahibi oldular. Aile şirketlerl halinde çalışıyorlar, bu adamların herbirinln evi var, barkı var, Türkiye'de. Kendilerine bayağı güzel evler filan yaptırdılar, içlerinde oturmadıkları. Büyük bir olasılıkla farelerin ve slneklerin dolaştığı evleri var. Evlerde bir ay kalıyorlar. Evlerinde her çeşit modern araçgereçleri var. Buna karşılık Türkiye usulü söyleyecek olursa, Istanbul'un ya da Ankara'nın gecekondu semtleri diyebileceğimiz mahallelerde 90100 metre karelik evlerde, baba, hanım, çocuk, gelin falan yaşıyorlar böyle. Merdivenlerden İçeri girerken korkunç bir sarımsak kokusu ve kızarmış yağ kokusuyla karşılaşıyorsunuz. Böyle evlerde oturuyorlar. Bunun ötesinde, bir bölümü 1971 dönemlnde Isveç'e gelen örneğin ODTÜ öğrenci Derneği Başkanı Erhan Erdoğmuş'\ar falan var. O grup. Çok büyük bir bölümü de 1980,12 Eylül'ünden sonra yaklaşık 2 bin 500 3 bin kişi gelmiş. 12 Mart'ta ge % lenler, Isveç'e ayak uydurdular. 12 Eylüi'den sonra gelenler ise, % ayakları daha yere basmadı ama, yavaş yavaş basacak. Ör'. neğin, burada birtakım konulardan uzaklaştıkları için sevinç duyuyorlar ilk anda, arkadan dünya güzeli tatlı tatlı kızlar falan. 'Aman ne güzelmişl' dlyorlar. Sosyal yardım mekanizması işliyor, kendini bir anda mutlu hissediveriyor. Ancak bu rnutluluk görünüşte bir mutluluk. Çünkü insan yalnız maddi olaylarla mutlu olamıyor. Turkıyeden gelen bir siyasal sığınık (mülteci), ilk anın verdiği mutluluk içinde yaşarken, daha sonra durum de! ğişiyor. Işsizlik de gellnce, morali bozulup bunalıma giriyor. 'Tür" kiye'de ne oluyor, ne bitiyor, af çıkacak mı?'demeye başlıyor. Ancak, Türkiye'den Isveç'e yazılan mektuplar giderek azalıyor, Türkiye'dekller, 'Ulan herıf kaçtı gitti, köşeyi döndü, vay namussuz' diyorlar. Türkiyede'kiler de onu öyle göruyorlar. ., Biri çıkıyor, kör topal biriyle evleniyor. Evliliğin cicim ayı bittlk * tan sonra, evlenen işçinin de pili bitiyor. Değlşik kültürler, değlşlk değer yargıları, dünyadan değişik beklentiler... Biri, Türkiye'de af bekliyor, ötekisi maaşına zam bekliyor. Biri Türkiye'ye dönmeyl bekliyor, öteki biraz daha güneşli hava olsun da, şöyle biraz guneşe doyayım diye bekliyor. Biri, Bulgaristan'da yaz dinlencesl yapacak param olsun, memleket özlemi gidereyim derken, ötekl Yunanistan'a, ya da Kanarya adalarına, Jspanya'ya gldip de bol güneşte cayır cayır yanayım diye düşünüyor. Değişik dünyalar yan yana yaşıyorlar, ama iç içe değil. Ve bu dünyalar da kopuyor... Biz Isveç'e, yirmi yıl önce geldiğimiz zaman şöyle AmerikanJ' dolan gibıydik Tahtakale'deki. Genç çocuk, kara kaşlı, kara gözlü değilse bile, ona yakın bir şey. Idare ediyor. O sırada, Isveçli kadınlar, cinsel özgürlüklerinin bilıncıne yeni varmış olduklarından bu özgürlükleri kullanmaya çalışıyorlardı. Biz de, bunların bu özgürlük isteklerine, kendimiz de çok özgürlükçü olduğumuzdan yardım ediyorduk. Şimdi, bu özgürlük kalmadı yirmi yıl sonundal İsveç toplumunda kadınerkek ilişkisinde eşitlik sorunu gündemde. Işte, 'Dün tabağı ben yıkadım, bugün sen yıkayacaksınl' tartışması. Cinsel açıdan çok liberal, çok özgür gibi görünen İsveç'te, bu cinsel özgürlukler de kullanıldığı için olacak, daha büyük oranda uçkuruna sahıp. Uçkuruna sahip oldugu zaman da, bizim genç arkadaşlarımız, ciğercı dukkanındaki ciğerlere bakan sokak kedıleri gıbı dışarda kalıyorlar. Ruhsal bunalımlara daha çok düşüyorlar. İsveç'teki akıl hastanelerinde, sinir kliniklerinde düşünemeyeceğiniz kadar çok sayıda Türk var. Tabii bu arada, Latin Amerikalı, Eritreli, Zimbabveli insanlar da var..." Muzır yasasına ilk uygulama Yozgat'tan Akdağmadeni öğretmenevi'ne, "birlik ve beraberliğin sağlanabilmesi" için "Ttrcüman, Hürriyet ve Milliyet" dışmdaki yaymların sokulması yasaklandı. YOZGAT, (ANKA) Hükümetin, çocukları zararlı yayından korumak gerekçesiyle basına karşı sansür girişimi yasası yürürlüğe girmeden, işgüzar sansürcU görevlilerin kolları sıvadıkları gözleniyor. Yozgat'ın Akdağmadeni Milli Eğitim Gençlik ve Spor Müdürü Ahnıel Taşçı, ilçedeki okullara gönderdiği bir yazıda, öğretmenlerin öğretmen evine gelirken beraberlerinde gazete ve dergi getirmesini yasakladı. llçe Milli Eğitim Gençlik ve Spor Müdürlüğü'nün 14 Şubat 1986 tarih ve 243.68/749 sayılı yazısı, mUdUrlük olarak öğretmenevi için yalnızca, "lerciiman, Hürriyet ve MUIİyet" gazetelerıne abone olunmasına izin verildiği belirtirken, bu karann "birlik ve beraberliğin sağlanabilmesi için" alındığını kaydediyor. Kadınlar DilekçesVnin tam metni Türktye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na 11.6.1985'te TUrkiye Büyük Millet Meclisi'nce onaylanan ve metni 14.10.1985 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan Kadınlara Karşı Her Turlii Aynmahğm Önlenmesi Uhislarama Sözttşmtsi'ni "Bir ülkenin tam ve tkslksiz kalkuımasuun, dünyada rtfahın ve banşut eldt tdllmesinin, kadınlann «rkeklerU eşit jartlarda her alanda azaml katkılannı gertktirdtğtnt inanarak" benimsiyoruz. "Türk kadımna en g*nis yasal haklar veribntstir, ama kadınlar bu haklara yeterince aahlp çıkmamıstır" düsüncesini kırma kararlılıRmda olan biz kadınlar, eğitim hakkından yeterince yararlanamayışımızdan, sağlığımızm korunması için alınması gereken ozet Onlemlere, "başhk " ve "kuma" sorunlarından, toplumun karar ve yönetim organlarından dışlanmamızu, çoğumuzun sık sık yediği dayaktan, yaslılık günlerinde yalnız ve güvencesiz kalma korkumuza, bilgi ve kültürden yoksun bımkılışımızdan, kadın kimliğiyle değil, sadece "ttna" kimliğiyle saygıya değer bulunusumuza ve evde, işyerinde. sokakta cinsel nesne gibi gönilmemize kadar, bizi kıran, rencide eden fakat önlenmesi mümkün pek çok haksızlığa karşı sesimizi duyurmak ve aranacak çözümlere demokratik biçimde ortak olmak ıstiyöruz. Anılan sözleşme, bütün bu alanlarda, yasaların, uygulamaların ve geleneksel cins rollertne ilişkin değerlerin değismesini Ongörmektedir. Bu bağlamda, somut taleplerimizden bazıları aşağıda yer almaktadır: Medeni Kanun'un Ozellikle AileHukuku'na ilişkin maddelerinin kadınlan kocalarına tabi olmaktan çıkararak, ailenin tüm sorumluluklarına esitçe katılabilen eşler konumuna getirecek biçimde yeniden düzenlenmesU bunun gibi kadıntara karşı ayırımcı hükümleri bulunan Ceza Kanunu, Vergi Kanunları gibi yasa, yunetmelik ve tüzüklerin değistirilmesi; Sözleşmenin "bütüninsanlann vazgecilmez hakkı" olarak tanımladığı çalışma hakkından kadınlann tam ve eşit olarak yararlanmalanm önleyen uygulamalara son verilmesi; Sorumlulukta gerçekten eşit olmak isleyen ev kadınlannm kendı geçımlerinı sağlayabılmelerı için bilgi, beceri ve yetenekleriyle uyumlu ve bunları geliştırmelerine olanak veren iflere kavuşturulmaları; Kırsal kesimde ailenin tarımsal etkinllklerine katılan kadınlann çahşmalannın karşılığını alabilmeleri ve sosyal güvenlikten yararlandmlmaları; Ev dışında çalısan ya da çalısmak isteyen kadınlann bunu yapabilmelerınin Onkoşulu, ışe gıderken çocuklarını gözlerı arkada kalmadan bırakabilecekleri kreş ve yuvaların varlığına bağlı olduğundan, bu amaçla tüm Ozel ve kamu işyerlerinde, işletme düzeyinde çalışan kadın sayısına bakılmaksızın kreş ve yuvaların kurulmasını mümkün kılacak yasal ve idari düzenlemeler yapılması; ayrıca kreş ve yuvalar ağıntn ülke çapında en küçiik yerleşme birimlerine kadar yaygınlaştırılması; Kadın ve erkeğın rolleriyle ilgili kalıplaşmış kavramlann eğitimin her şeklinden ve kademesinden kaldırılması ve eğitim metotlarının bu amaca göre dtizenlenmesi için gerekli yasal düzenlemelerin yapılmasını dileriz. Saygılarımızla. Apo'ya (Basturafı I. Sayfada) ağır yaralanan Abdullah öcalan, arkadaşları tarafından bir taksi ile bilinmeyen yöne götürüldü. Kürdistan'ın Sesi Radyosu'nun önceki geceki korsan yayınında Abdullah Ocalan'ın Lazkiye'de silahlı 4 kişi tarafından yayhm ateşine tutulduğu ve çeşitli yerlerinden yaralandığı öne sürüldü. Haberi birkaç kez duyuran korsan radyonun yayınında, Apo'nun saldırıdan hemen sonra olay yerinden uzaklaştırıldığı kaydedildi. Alınan bilgiye göre, bir süredir Suriye'nin Lazkiye kentinde örgütü toparlama çalışması içinde bulunan Abdullah öcalan'a girişilen silahlı saldırının Şam'da 21 mart Nevruz kongresi öncesinde örgütün liderlik çekişmesinden kaynaklandığı ileri sürülüyor. öte yandan, Suriye'nin Rasulayn sınır ilçesi polisince olayın doğrulandığı bildirildi. Emlak Vergisi9nde (Baştarafı 1. Sayfada) duyuru göndermediklerinı, bu görevin Içişleri Bakanlığı'na ait olduğunu belirtti. Taşar, "Ama belediyelerden biri indirime giderse, halka hoş görunmek isteyen digerleri de onu izler" diye konuştu. ŞAP TEStSLERİ Başbakan Turgut özal, dün sabah şap enstitUsune giderek yeni laboratuvann açılışını yaptı. Açüış töreninde bir konuşma yapan Tarım Orman ve Köyişleri Bakanı Hüsnu Dogan, bu yıl 271 milyon baş hayvaıun aşılanması ve ilaçlanmasının hedeflendiğini belirtti. Doğan, şap hastalığı Uzerinde önemle durulduğunu kaydederek yeni laboratuvann hizmete girmesiyle birlikte Uretilen aşı miktarımn 12 milyon dozdan, 90 milyon doza yükseleceğini söyledi. Ozan Peneklioglu adlı bir erkek çocuk, "Hosgeldiniz Başbakanım" diye seslenince özal, "Beni nereden tanıyorsun?" diye çocuğun yanağını okşadı. Ozan Peneklioğlu, "Seni televizyonda hep goruyoruz" yanıtını verdi. Özal, çocuğun elinden tutarak tesisin kapısına kadar götürdü. özal ile Ozan Peneklioğlu, makası birlikte tutarak kurdelayı kestiler. Başbakan özal, daha sonra tesisi gezdi ve yetkililerden bilgi aldı. Şap enstitüsünden MKE Makine Ikmal Tesislen'ne gıden özal, burada cuma namazını kıldı. Özal, öğle yemcğini de MKE misaflrhanesinde yedikten sonra Yüksek Askeri Şura toplantısına katıldı. ACI KAYBEVIIZ Maden MUhendisi UFUK TÜZÜN'ü 5.3.1986 günü geçirmiş oiduğu bir trafik kazası sonucu yitirdik. Ailesine, maden mühendisleri topluluğuna ve yakınlarına başsağlığı dileriz. TMMOB MADEN MÜHENDtSLERİ ODASI Kadın (Baştarafı 1. Sayfada) düğü dikkati çekiyor. Dilekçeye imza atanlar, toplanan 2861 imzanın ancak bir başlangıç olduğunu ve 8 Mart Dünya Kadınlar Günü öncesinde TBMM'ye sunulan bu dilekçenin 3 aylık bir kampanya süresince ulaşılabilen tüm kadınlar tarafından imzalanabileceğini dile getiriyorlar. Kiralık ev aranıyor 334 83 44
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle