Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Her fesihten önce işyeri kurulunun görüşü alınmak zorundadır. tşyeri kurulunun görüşü alınmadan yapılan fesih yine geçersiz sayılmaktadır. Burada tş Kanunu'nda "İşten Çıkarmanın Sonucu" başlığı altında düzenlenen ve işçiye iş güvencesi sağlaması amaçlanan 24. maddeye de değinmek gerekir. Buna göre, işverenler 13. madde uyarınca işten çıkardıkları işçilerin yerine, çıkarma tarihinden itiİŞÇİNİN KORUNMASI baren 6 ay içinde başka işçi alaGEREKSİNİMt mazlar. Bu süre içinde aynı niteTarihsel gelişimi bakımından likteki iş için yeniden işçi almak iş hukuku, işçinin korunması geisteyen işveren maddede belirtireksiniminden doğmuş ve çağdaş len koşullara uyarak eski işçisihukukta sözleşme özgürlügü ilni işe almakla yükümlüdür. Ankesi bu amaçla işçi yararına sı cak uygulamada tş Kanunu'nun nırlanmıştır. Oysa 1475 sayılı tş 24. maddesi kendisinden bekleKanunu'muzun bazı maddeleri nen işlevi yerine getirememiştir. nin işçiyi koruyucu nitelikte ol Çünkü işverenin 6 ay bekledikmadığı, özellikle sözleşme serten sonra ayru iş için yeni işçi albestliği anlayışının sürdürüldüğü ması yolu açıktır. Dahası, işve13. maddesinin işçinin büyük ölren çıkarmak istediği işçinin yeçüde mağduriyetine neden oldürine önceden başka bir işçi alıp, ğu görülmektedir. Gerçekten, tş onun işine bundan sonra son Kanunu'nun 13. maddesine gövermek suretiyle 24. maddenin re, işveren 2 ile 8 hafta arasında getirdiği yükümden bütünüyle değişen sürelere uyarak iş sözleşsıyrılabilmektedir. mesini dilediği zaman sona erdiGörülüyor ki, Türkiye'de işçirebilir. nin işten çıkartılması için herTürkiye'de birçok Avrupa ülhangi bir neden aranmamaktakesinde, bu arada Federal Aldır. Üstelik, bir "haksız fesih" ya manya Cumhuriyeti'nde olduğu da "fesih hakkının kötüye gibi belirli fesih nedenlerinin kullanılması" durumunda dahi, varlığı aranmamakta, bunların yasa belirli tazminat ödenmesi ile yokluğunda işe iade öngörülmeyetinmekte; işe iadeyi öngörmemektedir. Oysa Alman hukumektedir. kunda, işveren ancak işçinin kişiliğinden, davraruşlarından ya Oysa, 1982 Anayasası'nın 49. da işyeri gereklerinden doğan bir maddesinde, çahşmanın herkesin nedenle iş sözleşmesini süreli fe hakkı ve ödevi olduğu belirtilsih yoluyla sona erdirebilir. Bir miştir. Çalışma herkesin hakkı ve uyuşmazlık durumunda fesih ne ödeviyse, çalışan kişilerin işsiz denlerinin varlığı (gerekliliği) iş duruma getirilmeleri için nesnel veren tarafından ispat edilecek ve geçerli nedenlerin bulunması tir. Hukuka aykırı bir fesih ge gerekli olmalıdır. Bunun dışındaçersizdir. Hukuka aykırı olarak ki nedenlerle iş sözleşmesinin sosözleşmesi feshedilen işçi, belir na erdirilmesi olanagı, sözleşme li bir usul çerçevesinde ucretinin özgürlüğünün keyfi kullanımı ödenmeye devam eünesini ve tek anlamına gelir ki, anayasamızın rar işe alınmasını isteyebilir. böyle bir kullanımı benimsediği öte yandan, Almanya'da İşye söylenemez. Aynı şekilde, anayari örgütleme Yasası çerçevesinde sanın 14/111. maddesi "Anayasaher işyerinde işçilerin tümü tara nın hiçbir hükmU, anayasada yer alan hak ve hürriyetleri yok etfından seçilen ve onları temsil meye yönelik bir faaliyette bueden işyeri (işçi) kurulları vardır. 12). Yine taslağın 24. maddesinde İş K., Den. İş. K. ve Bas. İş Klnun kıdem tazminatına ilişkin hükümlerinin bu kanun kapsamına girenlere uygulanmayacağı belirtilmiştir. Bu suretle, iş güvencesinin sağlanması yönünde iş yasalannda düzenmeler getirilmediği de düşünülürse, işçilerin bugüne kadar kazanmış oldukları hakları büyük ölçüde yitirecekleri kolaylıkla anlaşılır. lunma hakkını verir şekilde yorumlanamaz" hUkmünü getirerek, sözleşme özgürlüğünden kaynaklanan fesih hakkının, işçinin çalışma hakkını ortadan kaldıracak şekilde geniş ve mutlak olarak keyfi fesinlere elverişle biçimde yorumlanamayacağını ilke olarak benimsemiş bulunmaktadır. Bu ilkenin, yasa koyucuyu bağladığı gibi, iş ilişkisinin tarafı olan işverenleri de bağladığı açıktır. Kaldı ki, fesih ile ilgili mevcut yasal düzenlemeler Uyesi bulunduğumuz Uluslararası Çalışma örgütü'nün (ILO) sözleşme ve tavsiye kararlarına da ters düşmektedir. tş güvencesi alanındaki bu olumsuzluğa ülkemizde işsizlik sigortasımn yokluğu da eklenmelidir. BugUn Uyesi olmak için çaba gösterdiğimiz Ortak Pazar Ulkelerinin tamamında bu kurum yıllardır uygulanmaktadır. Söz gelimi, Federal Almanya Cumhuriyeti'nde 3 yıl kesintisiz çalışan işçi, 1 yıl süreyle işsizlik sigortasından para alabilmektedir. Bu para net ücretin °/o 68'i civanndadır. İşsiz işçi bir yıldan sonra da, yine 1 yıl süre ile işsizlik yardımı aJmaktadır. tkinci yılın sonunda ise Avrupa İşçiyi Gö zetme Anlaşması'na göre, işsiz işçi Almanya'da 2 ile 6 ay arasında değişen bir süre boyunca sosyal yardım almaktadır. SONUÇ Sonuç olarak, kıdem tazminatı kurumunda bir değişiklik yapılacaksa, öncelikle Ülkemizde de uluslararası sözleşmeler ve Avrupa Ülkelerindeki düzenlemeler doğrultusunda, iş güvencesinin sağlanması ve işsizlik sigortasımn kurulması gereklidir. Aksi takdirde, iş güvencesi ve işsizlik sigortasından soyutlanarak, salt kıdem tazminatı alacağını güvence altına almak gerekçesiyle fon tesisi yoluna gidilmesi, işçi haklannda yeni bir kısıtlama anlamına gelecek ve bu durum gelecekte çalışma banşında onarılmaz soruniar yaratacaktır. Kıdem Tazmînatı Fonu Yasa Tasarısı Üzerine Kıdem tazminatı kurumunda bir değişiklik yapılacaksa, öncelikle ülkemizde de uluslararası sözleşmeler ve Avrupa ülkelerindeki düzenlemeler doğrultusunda, iş güvencesinin sağlanması ve işsizlik sigortasımn kurulması gereklidir. Aksi takdirde, iş güvencesi ve işsizlik sigortasından soyutlanarak, salt kıdem tazminatı alacağını güvence altına almak gerekçesiyle fon tesisi yoluna gidilmesi, işçi haklarında yeni bir kısıtlama anlamına gelecek ve bu durum gelecekte çalışma banşında onarılmaz soruniar yaratacaktır. PENCERE Canı sıkıldı.. Evden çıktı.. / MART 1986 İstanbul Sokaklan.. Yürüyor. nunu ile benimsenen ve 50 yıla yakın bir dönem içinde yasa hükümleri ve yargı kararları ile gelişen ve bugünkU konumuna geien "kıdem tazminatı" Türk tş Hukuku'nun en çok tartışılan kurumlarından biridir. Doç. Dr. MURAT DEMİRCİOĞLU Doç. Dr. ONER EYRENCt Doç. Dr. SAVAŞ TAŞKENT Doç. Dr. DEVRİM ULUCAN 1936 tarihli 3008 sayılı tş Ka leri ortaya atılmıştır. ötc yandan, farklı tarihlerde değişik amaçlarla yapilan düzenlemeler sonucunda, kıdem tazminatı hukukumuzda birçok işlevi yüklenen bir kurum haline dönüşmuştur. Tek bir işlevi tam olarak yerine getirecek şekilde düzenlenmediğinden, bu tazminat uygulamada kcndinden beklenileni verememiş, hatta kimi zaman tam tersi uygulamaların ortaya çıkmasına da neden olmuştur. örneğin, bu kurumun tam olmasa da iş (istihdam) güvencesini sağladığı savunulurken, kimi işkolunda işverenler kıdem tazminatı yukünden kurtulmak için kıdemli işçi çalıştırmama yoluna gitmişlerdir. Aynca, geçmişte bütün dikkatler kıdem tazminatı kurumu üzerine yoğunlaşmış, bunun sonucu olarak da işçi kesimi, ülkemizde gerçek bir iş güvencesini sağlayacak yasal düzenlemelerin yapılması konusunda yeterince ağırhğını koyamamıştır. Toplu iş sözleşmeleri ile belirli bir iş güvencesi sağlama çabaları ise Yargıtay'ımızın olumsıız içtihatlarıyla sonuçsuz kalmıştır. Buna karşılık, işverenler kıdem tazminatı ile işletmelerin mali yüklerinin büyük ölçüde arttığını, bunun da gerek iç piyasa ekonomisi ve gerekse ihracat açısından ulusal ekonomi Kıdem tazminatının hukuki niteliği, dolayısıyla amaç ve işlevi ile ilgili olarak bugüne değin farklı görUşler ileri sürülmüştür. 3008 sayılı İş Kanunu'nun ilk şekli ve bunu yorumlayan 1948 tarihli Yargıtay içtihadı birleştirme kararı, kıdem tazminatının işyerinde uzun süre sadakatle çalışan işçiyi işten aynlırken ödüllendirme amacı güden bir ikramiye olduğu şeklindeki görüşü büyük ölçüde destekler niteliktedir. Daha sonraları, kıdem tazminatının, işçinin Ucretinin ileride iş sözleşmesi sona erdiği zaman ödenecek bir parçasını oluşturduğu (bu görüş TÜRKlŞ'in 6. Genel Kurul raporunda benimsenmiştir); işsizlik sigortası işlevini gördüğü (bu eğilime 931 sayılı Iş Kanunu'nun gerekçesinde rastlanmaktadır); gerçekte bir tazminat olduğu ve nihayet kıdem tazminatının kendine özgU (sui generis) bir kurum olduğu, koşulları ve oranı yasada belirtilen bir ödeme sayılması görüş üzerinde olumsuz etkileri olduğunu ileri sürmüşlerdir. Daha doğrusu işverenler, bu kurumu çağdaş ülkelerdeki mevcut iş güvencesi kurumlarına hiç değinmeksizin o Ülkelerde kıdem tazminatı olmadığı karşılaştırmasına getirerek, içlerine bir türlü sindirememişlerdir. FON TESİSİ VE TASARI Fon tesisi ile ilgili ilk düzenleme, kıdem tazminatında köklü yenilikler getiren 4.7.1975 tarih ve 1927 sayılı yasa ile yapılmıştır. tş K. m.14 f.lö'ya göre, "tşveren sorumluluğu altında ve sadece yaşlıhk, emekülik, malullük, ölüm ve toptan ödeme hallerine mahsus olmak kaydiyle devlet veya kanunla kurulu kurumlarda veya % 50 hisseden fazlası devlete ait bir bankada veya bir kurumda işveren tarafından kıdem tazminatı ile ilgili bir fon tesis edilir". 17. fıkrada ise, fon kurulması ile ilgili hususların yasa ile düzenleneceği öngörülmüştür. Bu hüküm uyarınca, Çalıfma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nca bir taslak hazırlanmıştır. Bu taslağa göre, İş K. m.14. f.lö'nın amir hükmü gereği, yalnızca yaşhhk, emeklilik, malullük, ölüm ve toptan ödeme hallerinde kıdem tazminatı ödenecektir (m. OKTAY AKBAL EVET/HAYIR Demokrasi, Hukukun Ustünlüğü Demektir... ACI KAYBIMZ Eski yargıçlardan merhum Ali Rıza ve merhume Nuriye Apaydın'ın oğlu, Avukat Burhan Apaydın'ın biricik kardeşi, Hüseyin Apaydın'ın sevgili babası, Avukat Gürsel Apaydın'ın kıymetli eşi, Ayzer Apaydın'ın kayınpederi, özlem Apaydın'ın dedesi, 19611965 dönemi Aydın milletvekili ve eski Istanbul Barosu Başkanlarından "Türkiye'de faşizme ve emperyalizme karşı samimiyetle karşı çıkma her Türk vatandaşının görevidir; namus borcudur; insan olma haysiyetinin bir gereğidir. Faşizme ve emperyalizme karşı çıkmayan, samimiyetle bunu kınamayan bir toplumun, mevcut dünya koşulları içinde Insanca yaşamaya, insan olmaya, haysiyetli hayat sürmeye hakkı yoktur." Ankara Sekizinci Asliye Ceza Mahkemasi'nin 'emperyalizmi ve faşizmi yeren bir bildiri' dolayısıyla verdiği aklama kararından bir bölüm. (30.6.1975) Dostum Halit Çelenk yürekli bir hukuk savaşçısıdır. Bu yolda yıllardır uğraş verdi, yargılandı, yargılanmakta; ama hukukun üstünlüğüne olan inancını hiçbir zaman kaybetmemekte... Geçen gün DİSK davasında yine karşılaştık. Avukatlar sırasında Aybar ve Güneş'le yanyana oturuyordu. DİSK Genel Başkanı Abdullah Baştürk'ün beşyüz sayfa tutan savunmasının ilk bölümünü dinliyorduk birlikte... Kalabalık bir izleyici vardı tribünlerde. Bu arada yabancı sendikacılar, SHP yöneticileri vb. Çelenk'in, Çağdaş Yayınlan'nda yeni çıkan "Hukuksuz Demokrasi" kitabından aldım Ankara 8. Asliye Mahkemesi'nin 1975 yılında, yani MC hükümetinin işbaşında olduğu günlerde verdiği aklama kararını... Aradan bunca yıl geçmış, ama faşizme karşı çıkmak 'insan olma haysiyeti'nin bir gereği iken, kimi çevrelerce, kişilerce bir çeşit 'suç' sayılır olmaktan kurtulamamış! Çelenk, "Hukuk, toplumsal yaşamın her alanını ilgilendiren bir konudur. Toplumun bütün kesimlerinde 'hukuk'u görmek, olumlu, ya da olumsuz etkilerine tanık olmak mümkündür. İşçi patron, ağaırgat, mal sahibi kiracı, kankoca, alıcısatıcı, amirmemur gibi tüm illşkiler hukuk kurallannca düzenlenir" diyor. Ama 'hukuk' kurallarına göre yaşıyor muyuz diye bir soru geliyor akla. Baştürk'ün konuşmasını dınliyorum, 1516 haziran olaylarından dolayı suçlanıyoruz; oysa bu olay konusunda o tarihte dava açılmış ve beraatla sonuçlanmıştır diyor. Bunun gibi hukuk alanında izi kalmamış, kapatılmış eski defterlerı açarak kişileri, örgütleri suçlamak hukuka ve demokrasi kavramına yakışır mı, uyar mı? "6u dava hukuk dışı birdavadır" diye başladı savunmasına DİSK Genel Başkanı, şöyle sürdürdü: "Bu belgelerle 61 Anayasası'ndaki sosyal devlet, sosyal hukuk devleti ilkeleri, 61 Anayasası'nın getirdiği demokratik kurumlar, demokrasi birikimi de yargılanmakta, temel insan hak ve özgürlüklenni, sendika özgürlüğünü ve sosyal hakları yok sayan bir anlayış sergilenmektedir." Halit Çelenk'in kitabındaki bir anayasa mahkemesi kararında yer alan şu sözleri anımsıyorum: "Devletimiz, anayasanın ikinci maddesinde ifade edildlği gibi, bir hukuk devletidir. Kanunlarımızın, anayasanın açık hükümlehnden önce hukukun bilinen ve bütün uygar ülkelerde kabul edilen prensiplerine uygun olması şarttır" [ Bütün uygar ülkelerde kabul edilen ilkelert Biz neyiz? 'Uygar bir ülke' değil miyiz? Atatürk'ün temellerini attığı çağdaş, uygar, ilerici, aydın bir cumhuriyetin bireyleri olmak ışimıze neden gelmiyor? Tek tek hepimiz, büyükten küçüğe hepimiz çağdaş bir demokrasinin koşullarını istiyoruz, ya da ister görünüyoruz. öte yandan herhangi bir rastlantı ile işbaşına gelmiş kişiler zaman zaman bu uygarlık kurallarına uymamayı kendileri için daha yararlı görüyorlarl İşte İzmir'deki Türkİş mitingi... Bu toplantıya katılan katılmakla da bir görevi yerine getiren SHP Genel Başkanı Gürkan'ın Başbakanca ağır biçimde suçlanması, o mitinge katılan 60'tan çok yurttaşın gözaltına alınmaları, adalete götürülmek için işlemlere geçilmesi!.. Beş yıldır ilk kez Türklş ki 12 Eylül hükümetine genel sekreterini bakan olarak vermiştir! Genel Başkan anayasa halk oylamasında ağırlığını 'evet'ten yana koymuştur bir gösteri düzenliyor, ılımlı bir dılle konuşmalar yapılıyor, buna karşın yine de insanlar toplanıyor, gözaltına alınıyor, adalet önüne götürülüyor!.. Bu, daha acı ve tehlikeli girişimlerin başlangıcı mıdır? Demokratik düzene geçişimizin önlenmek istenmesinin belirtileri midir? Değilse nedir? Halit Çelenk, kitabında yargıcı büyük yetkilere sahip bir kişi olarak görüyor, diyor ki: "Anayasa hakime bu alanda geniş yetkiler vermiş, ona yasaları yorumlama ve kendi anlayışına göre uygulama hakkı tanımıştır. Hâkim böyiece hukukun gelişmesine katkıda bulunacaktır. Bütün bunlar hâklmin bir 'memur' olmadığını ve hâkimle memurun farkını da göstermektedir." Evet, Türkiye'de gerçek anlamda demokrasi, yasalarda, en başta da anayasada verilen haklar çerçevesinde bir demokratik yönetim, hukukun üstünlüğünün tanınması ve uygulanmasıyfa yerleşecektir. Yargıçlanmızın 'memur' olmayıp, bağımsız birer hukuk adamı gibi davranmalarıyla, yalnız yasaların çizgisinde görev yapmalarıyla... .v,^^ ^ . Avukat ...,,, •HABKIı ORHAN ADÜ APAYDIN'ı kaybetmiş bulunmanın derin üzüntüsü içindeyiz. Cenazesi 1.3.1986 Cumartesi günü (bugün) ikindi namazından sonra Şişli Camii'nden kaldırılarak Zincirlikuyu'daki aile mezarlığına defnedilecektir. Birden sokakta yürümediğini ayrımsadı. Sokak dediğin yolun iki yanı duvar gibi bitişik evlerden oluşur. Düşündü ki geleceğin kentlerinde sokak kalmayacak. Yeşil alanların ortasında yükselen blok yapılarda yaşayacak insanlar. Sokak hayatı ortadan kalkacak. Ya dilimizdeki deyimler ne olacak? Sokak kapısı, sokak süpürgesi, sokağa dökülmek, sokağa atılmak, sokağa düşmek, sokaktaki adam... Kimbilir belki de anneler çocuklarının kulağını çekemeyecekler: Sokak çocuklarıyla oynamal.. Nerede sokak çocuklarının sokakları? Eğridir, büğrüdür, pistir, yamrı yumrudur; ama, güzeldir istanbul sokakları; arnavut kaldınmlısı, taşlısı, tozlusu, genişi darı, yokuşlusu inlşlisi, hele merdivenllsl... Yürüdü. • istanbul sokaklarında yürüdü. Şaşırtıcıdır İstanbul sokakları; kiminin ucundan Marmara'yı yakalarsın, kiminin bitiminde Boğaz'ı görüverlrsln; kiminin köşesinde taş dudakları susuzluktan çatlamış bir eski sebil nöbet bekler. Birbirine eğilmiş iki komşu evin aralığına bir yatır sıkışmıştır. Kimi sokağın ortasından lâğım akar; kiminin yoksulluğunu evlerin kapı numaralannda okursun. Kimi sokak, çocuk bahçesidir; kiminde hayat kadınlarının hayatı yaşanır. Kimi sokakta sardunyalar kızarır; kiminde ahşap evler sıralanır tutuşmak için özlemle bekleyerek... Şair Nigâr Hanım, Halaskârgazi Caddesine açılır; Yeşil Türbe Sokağı Hırkai Şerif Caddesine bakar; Muvakkıthane Caddesinden Zülâli Çeşme Sokağına uzanırsın; Misakı Milli'den Hızır Külhani Sokağına saparsın; Mebusan Caddesl Arpa Suyu Sokağına yol verir; Mis Sokağı Beyoğlu Caddesinin gürültüsünü emer; Lamartin Caddesinde Kuyulu Bostan Sokağının derinliğine inersin; Klod Farer'den Süleyman Nazif Caddesine yürür, Zembilci Ali Efendi Sokağının kuytuluğunda ürperirsin. Çok insan görmüş istanbul sokaklan.. Çok da zaman. Bizans imparatorlarının görkemli gladyatörlerl bu sokakları çiğnemiş; saray hanımlarının süslü faytonları bu sokaklarda toz kaldırmış; padişahların saltanat arabaları bu sokaklarda çamura saplanmış; Mütareke'de düşman çizmeleri bu sokaklarda gıcırdamış; Anadolu askerinin eski postalları rap rap bu sokaklardan geçerek istanbul'u kurtarmış. • İstanbul sokaklarının kiminde ikindi vakti el ayak çekilir, kiminde sabaha dek çalgı çengi yaşanır; kiminde ezan sesi işltilir, kiminde kilise çanı duyulur; kiminde şortlu turist dolaşır, kiminde kara çarşaflı saltnır; kiminde o biçim klşller volta atar, kiminde çember sakallı dolanır. Çok insan geçti bu sokaklardan.. Çok da cenaze. Kafeslerin ardında kızlığını gölge gibi yaşayan kadınlar bu sokaklara düştüler; sokağa düşenin başına erkekler aç kurtlar gibi üşüştüler. Alçakgönüllü evler, geceleri ve gündüzleri erkeklerini bu sokaklarda beklediler; cephelere gidip dönemeyen, eyleme çıkıp gelemeyen oğullarını da... İstanbul sokakları hem geniştir; hem dardır. insan yüreği gibi. • : Yürüdü... Asfaltlısı, arnavut kaldırımlısı, darı genişi, gelmlşl, geçmişiyle istanbul sokaklarında yürüdü. Kurtuluş savaşı kuşağı derdi ki: ; Biz bu vatanı sokakta bulmadık. ' ' Öyle kuşaklar yetişmeli ki "Bu vatan bizi sokakta bulmadı" diyebilsin. AÎLESl ADEVA AĞABEYİ AVUKAT BURHAN APAYDEV DUN SOMUT'U ALMADINIZSA GECIKMEDİNİZ ANMA Çok değerli varhğımız, onur kaynağımız Ağabeyimiz, yazarımız, emeğin hakkını savunan KAYBIMIZ Avukatımız / A. KADÎR'İ aramızdan ayrılışınm birinci yılında özlem, sevgı vo saygıyla anıyoruz. ORHAN APAYDIVı \. ı">V EŞt VE OĞULLARI ETİLER HASTANESİ Dr.Op. HÜSNÜ UMAN Her türlü cerrahi müdahaie • Tıbbi bakım laboratuvar tetkikleri • Checkup • Röntgen ultrazonografî • Fizik tedavi Yüdız Çiçefti Sk. No: 11 ETİLERİST. Tel: 165 20 37 • 163 19 81 yitirdik. Acımız büyüktür. ÖZEL CUMHURİYET ÇALIŞANLARI Baromuzun eski başkanlarından SEKA AFYON MÜESSESESt MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN ÇAYAFYON Müessesemizin ihtiyacı bulunan 40 ton balya teli teknik ve idari şartnamesi ve numunemiz esaslannda kapalı zarf teklif alma usulü ile satın alınacaktır. Bu işle ilgili olarak; IŞartnameler müessesemizden veya, a) Seka Genel Müdürlüğu lzmit b) Seka Alım Satım MüdürlüğU Selanik Cad. No: S Kızılay/ANKARA c) Seka Alım Satım MUdUrlUğü Refik Saydam Cad. Haliç Apt. No: 13/3 Şişhane/İSTANBUL d) Seka Alım Satım MOdUrlüğU 27 Mayıs Meydam Gümrük Işhanı No: 42 Kat: 3 KONAKİZMİR adreslerinden temin edilebilir 2Teklif mektupları en geç 20.30.1986 günü mesai bitimine kadar müessesemiz haberlejmc şefliğine verilecektir. 3Teklif zarflarının üzerine "40 lon balya teli" rumuzu mutlaka yazılacaktır. 4lhale tutarının %3'ü oranında geçici teminat mektubu teklifle birlikte verilecektir. 5Müessesemiz, 2886 sayılı Artırma Fksiltme ve lhale Kanununa tabi olmayıp, ihaleyi yapıp yapmamakta veya bölmekte veya dilediğine vermekte serbesttir. 6Postada meydana gelecek gecikmeler dikkate alınmayacaktır. Basın: 12989 ORHAN APAYDENPın bize çok acı veren kaybı dolayısıyla bugün saat 14.30'da aziz naaşı Şişli Camii'ne göturulmeden önce Baro binası önüne getirilerek saygı duruşunda bulunulacaktır. Sayın meslektaşlanmıza duyurulur. S.S. ÇAĞıN KONUT YAPı " KOOPERATIFJNIN AŞAĞIDA BELIRTıLEN GÜN VE ADRESTE, AÇıKLANAN GÜNDEMLE 1. OLAĞAN GENEL KURULU YAPıLACAKTıR. DUYURULUR. GÜNDEM: 1 Yoklama, acılış ve saygı durusu. 2 Genel Kurul Başkanlık Divam seçimi. 3 KentKoop yetkilisinin genel kurula bilgi vermesi. 4 Yönetim Kurulu çalışma raporu, bilanço ile denetçi raporunun okunması ve görüşülmesi. 5 Yönetim ve Denetim Kurullarının ve bilanconun ibrası. 6 1986 yılı tahmini bütçesinin okunması ve görüşülerek onaylanması. 7 Yönelim Kurulu'na verilecek yetkilerin görüşelerek karar bağlanması. 8 Seçimler. 9 Dilek ve temenniler. 10 Kapanış. GUn: 16.3.1986. Saat: 9.00. Adres: SSK Genel MüdUrlüğu Mithatpaşa Cad. No. 7 (SSK Genel Müdurlugu Toplantı Salonu) Sıhhıye/Ankara YÖNETİM KLIRULU Not: Genel Kurul 1 (bir) gündür. Tüm Uyelerimizin katılması önemle rica olunur. İSTANBUL BAROSU BAŞKANLIĞI ORHAN APAYDIN'ı Yitirdik. Onur kaynağı dostluğunu yüreğimizde taşıyacağız. Sevgili Gürsel'e ve tüm scvcnlerine başsağlığı dileriz. BİLGİSAYAR ÖĞRETMENİ ARANIYOR tzmit'te Basic Dili Bilgisayar kursu verebilecek oğretmen aranıyor. Amstrad bilgisayar makinelerine aşina olanlar tercih nedenidir. Muracaat: Elektrik Mühcndisleri Odası 148 50 52 53 Hayriye İbrahim SİNEMİLLtOĞLU