23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
ER CUMHURÎYET/7 Yaklaştı. Kaldırdım tüfeği, çektim. Tüfek konuşmadı. Dondurn kaldım. Ve sonra,.. Ayıkhm ki, ayı beni yemiş UFUK GÜLDEMİR Yürümekten ayaklan kararmış sürgün keklikleri uzaklardan alay alay kalkıp avcının kendilerini göremeyeceği dereleri aşıyorlardı. Nasıl da meydan okuyordu bu bit kadar hayvanlar? Av, yoksa bu meydan okumanın ta kendisi değil miydi? Bit kadar hayvarun, elinde tüfek olan bütün zamanlann en tehlikeli yaratığına meydan okuması. 24 yaşmda genç bir avcıyken Bolu Mengen'de domuz bekinde ustası Mebmet Bora'ya sormuştu: Ayı çok tehlikeli olabttir degil mi? Ustası gözlerini domuzun gelebileceği istikametten ayırmadan fısütıyla cevap vermişti Yeryüzündeki en tehlikeli vaıiık elinde silah olan insandır sevgüi çocuk; şu anda bu daglarda senden daha tehlikeli kimse yok. Haklı değil miydi? Nitekim "1971'nin 11. ayında" ayı, Yusufeli orman işletmesınde bekçi tsraail Karaduman'ı yemeden önce ona "bana tüfek atma" diye az mı yalvarmıştı? Ufku Alabalık deresini saran göknar ve ladinlerin arasından karlı Kaçkarlar'aaçılan evine beyaz avcılar gelmeye başladıktan sonra alafranga tuvaletli ve küvetli banyo yaptıran, ayı tarafından yenmiş olmayı tarihin en büyük ticari başanlanndan birisine tahvil eden Ismail Karaduman'ın evine, tavana astığı tencereler yüzünden beyaz avalann "kızılderili bakkal" adını taktığı Barhalli bakkalın önünden geçip gitmiştik. "11. aydı, kar yağmışü. Oduna gittim. Kann üzerinde izlerini gördüm. O mevsimde maso yemişi olur. Onlan yemeye inmişti. Eve döndiım. arkadaşımı çağırdım, tüfeği ahp izleri takip etmeye başladım. Hayvan takip ettiğimm anlayınca iziıü kaybettkmek için yerde yatan bir kütüğün kar tutmamış tarafından yürümüş, sonra altına girip gizienmişti. Yattıgı yerde basılınca ayağa dikilip bağırmaya başladı. Iki elini yana açmış, benimle konuşuyordu: 'Atma bana' diyordu, ama yalvarmıyordu. Tek kınnayı gögsüne katlattun. Once yan yatmış ağacın üstüne sıçradı, sonra duştü, aşağı yuvarlandı. Koştuk baktık, olmüş mıi diye. Gerisinin tistüne oturmuş elleriyle kendini aşağı doğnı iüyordu. Arkasından geldigimizi göıünce üzerimize seğirtti. Ağzı açıktı, başını saga sola sallıyor, 'Niye vurdun kardeşim beni' diye konuşuyordu. 50 metre kala durdu. Kalbime gelse ki tüfek patlamaz da bu ayı beni yer, hiç tetiği çekmezdim, ama kalbime gelmedi. Yaklaştı. Her tüyü ayn ayn durnyordu. Gözlerini kapamış, kulaklannı dikmişti. Bacağımı dizime kadar yedi. Sonra vurduğu gibi 34 metre yuvarlandım. Yanıma geldi. Yine aşağı atü, ata ata 100 metre götürdü. Sonra ayağa kalktı, koltugunun altına aldı, >urıimeye başladı. Nasıl da mutlu hissettim kendimi o dakka. Ben de onun viicudunu kucakladım. O dağ başında ondan daha yakın kimse yoktu ki bana; hayatta ondan başka kimsem kalmamıştı, sıcak vücuduna sanldım opesim geldi. Sonra öldii zannedip beni bıraktı, arkadaşımı yemeye gitti. Ben yattığım yerden 'Kaç sana geliyor' diye bağınnca, 'Bak bu hâlâ konuşuyor' deyip yine geri döndii, gelip üzerime oturdu. Ben 'Yüzümü yemesin de neremi yerse yesin' diye kolumu yüzüme kapatınca vaziyeti anladı, kolumu bacağmın albna alıp DLJYDUK/GORDUK YALÇIN PEJKŞE1V Bir varmış, bir yokmuş.. Şimdiki zaman içinde, kalbur saman içinde, deve telial iken, pıre berber iken, Turgut Özal Başbakan iken... Muhteşem Süleyman Başbakanın beşiğini tıngır mıngır sallar iken, bankaların yüzde elli verdiğı, bankerlerin ise hiç geri vermediği, olmayan şirketlerin yapılmamış ihracatlarına milyarlar ödendıği, her yıl bilim üniversitesıne 50 btn, hayat üniversitesine 500 bin kişinin alındığı. faizin haram, rüşvetin helal sayıldığı, Jaguar'dan hediye. hayaletten kredi istendiğı bir ülkede davullar çalınmış, tel lallar ortaya dökülmüş... Nasıl olsa bol paraya kavuduymuş.. Bir heveslenmış, bir heveslenmiş ki, sormayın git şacağız diye düşünen köylüsin... Garip nasıl heveslenme yer, azıktannı da yanlarında sin... Başka bir köyün (Kadı getirmemişler. Ögle olunca köy'ün) fakir davulcusu, kısa girdikleri ilçe lokantasında tıka bir süre önce peri padişahının basa karınlarını doyurup, üstügüzel kızı ile evlenmiş.. Evlenir ne de afiyetle bir tatlı yedikten evlenmez de başına Zümrüdü sona 1500 lirayı bastırmak zoAnka kuşu konmuş.. Kendisi runda kalmışlar.. Bu paraya ne balta girmemiş ormanlar günlük çay ve tuvalet ücreti dan bir Jaguar armağan edil dahil değilmiş.. Bu sonuncu miş.. Jaguar'ın pençelerinden gereksinimlerıni hiç para ödezor kurtulan fakir davulcuya meden dere kenarlannda gibu kez köyün tefecisi yanaş dermeye alışkın köylülerin en mış: "Ağam etme eyleme, al çok ağırına giden de "küçük" şu kadar krediyi işJerini yoluna için alınan 25, "büyük" için koy, köyünde bir blucin dükkâ ahnan 50 liralık kenef parasıynı aç, para kazan" diye yalvar mış... Akşama doğru her iş b'rtrniş, maya başlamış... Uzatmayalım, Keloğlan kel ama beklenen para bir türlü ödenmemiş... Çünkü önce s o basına bir şapka uydurarak kasabamn yolunu tutmuş. Za ruşturma yapılacak, kimin faten bütün köy ayaklanmış kir, kimin zengin otduğu sapmış... Her köyün muhtarı, köy tanacakmış... Bunun için ikinsakinlerini 30'ar kişılik gruplar ci kez gelmeleri gerekiyorhalinde minibüslerle ilçe mer muş... Doğal olarak kimsenin kimkezine getirmekte, biraz sonra alacakları FakFukFon ge seye itimadı kalmamış. Köylülirine güvenerek 500'erden ler her gün muntazam bir şe1000 liralarını (gidiş dönüş) kilde ilçe merkezine ıniyor, paraların ödenip ödenmediğini keşmekteymiş.. öğrenmeye çalışıyorlarmış. İlçede ise her yanı arzuhalÇünkü "Bakarsın bir anda ciler sarmış... Bunlar fakir fuödenir, biz sona kalırız" diye karaya 1000 liradan dilekçeler düşünüyoıiarmış. Böyle böyte yazmakta, başvuru için zorunla olan yoksulluk ilmuhaberini ise 250 liradan satmaktalarmış... Aslında ilmuhaber 50 lira imiş ama başvuru çokluğundan ilçede ilmuhaber sıkıntısı başladığı için karaborsada 250 liraya kadar fırlamış... Muhtar bu ilmühaberin tasdiki için ayrıca 500 lira alıyor, üzerine de 100 liralık damga pulu yapıştınlıyormuş... Keloğlan etindeki paraların bu şekilde uçup gıttiğını görmüş, ama ne yapsın.. Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez hesabı yapıyormuş... Ne ki, iş bu kadarla kalmı ilçe nüfusunun (köyler dahil) yormuş... Herkes elinde dilek tamamının başvurusu gerekli çesi ilmühaberi daire daire deflerlere kaydedildikten sondolaşıyor, fakat işleri bir türlü (Arkan tO.Sayfada) bitiremiyormuş.. Bedeninin neredeyse yansını yaraiı bir ayıya kaptıran tbrahim Karaduman, bugün yine ayıların peşinde. Rampa aşağı topallasa bife. Çunkü biliyor ki, dünyanm en tehlikeli hayvanı, elinde silah olan insandır! Tüfeği kaldırdım, kulaklannın arasına nişan aldım, çektim. Tüfek konuşmadı. Dondum. Tüfeği yüzümden indiremiyordnm, çünkü indirsem patlamadığını anlayacak üzerimize gelecekti. Arkadaşıma 'Baltayı ver' demek için tüfeği hafıfçe yüzümden indirince yerinden kalktığı gibi bize doğru koşmaya başladı. Arkadaşım benim arkamda dunıyordu. Benden daha yüksekte olduğu için önce onu kolundan tutup altına alıp yemeye başladı. 'Abi beni kurtar' diye bağınyordu. Ters döndük. Benim bacağımı yemeye başladı. Bacağımı alıp götürmesin diye bir kolumu ağaca sardıra. bacağımı sesli sesli yiyor, etleri koparıyor, ben de kopek kovar gibi elimle kafasına vunıp 'hoşt hoşt' diyordum. çenemi yemeğe başladı. Kendimden geçmişira. Uyandım ki, ayı beni yemişti." HASTANEDE ÜÇ AY "Ayı tarafından yenmek" acaba nasıl bir duyguydu? Ismail Karaduman, "Sanki kızgın bir demirin yakraası gibidir; kızgın demirle dağlanmaya dayanabilirsen, ayının vemesine de davanabilirsin" diyordu. Ama ayının eline duşünce en iyisi, "nefes almamak, ölüye yatmakü." tsmail Karaduman'ı o gün dağda bulduktan sonra minübusle Erzurum'a hastalıaneye götürmüşlerdi. Sol bacagı ve sol omuzu kınlmış, diz kapağı dağılmış, etleri parçalanmış, çenesi darmadağan olmuştu. Ismail Karaduman, "Çenemde mafsal kemiği yoktur. IJst damağıra da yoktur, gerçi şimdi plastikten var. Hem diş yerine geçiyor hem bugünku çthreshu kavufablbnek için uçlamıyor. 'O bana, beni vurma kar kapak gibi. O olmadan bir şey yeyip icemiyorum. Su içsem burnumdan çıkıyor. Çünkü ağız Ue burnu ayıran kemik yok, onu yemiş. Oraya kapak koydular" diyordu. Ayıyı da unutmamıştı. "Ayı ölüp kalnuş, bizim akrabalar bulmuş sonra. Ama postunu yüzeceklerine tsmail'i yedi diye ayıyı parçalanuş dangalaklar" diyordu. Karaduman Erzurum'da ilk tedavisini takiben Ankara'ya götürülmüş, burada özel Tarhan Kliniği'nde Dr. Şakir Akça'mn tedavisi altında 3 ay geçirmişti. tsmail Karaduman, şimdi sadece "rampa aşağı yüriirken topallıyor", diğer zamanlar, ayılara kinle domdom yağdırmaya devam ediyordu. Bu nasıl bir meydan okumaydı? Ama ayılar burada hayatın bir parçasıydı da. Üzerlerine çeşitli efsaneler kuruluyor, kendilerinin de inandıkları, belki de gerçekten doğru olan olaylar anlatılıyordu. Nitekim ayının inine kaçırarak tecavüz ettiği o kadının insanlar tarafından bulunduktan sonra "içimde sanki acı biberden seller akıyordu" demediğini kim iddia edebilirdi. Hele evine gö~ turüldukten sonra, pencerenin önüne oturup bir yandan gergef işleyip, diğer yandan gözlerinden yaşlar damlarken, "ayıydı mayıydı kocamıdı. tniyidi miniyidi, eviınidi" demediğini ileri sürmek hangi kendini bilmezin haddineydi. Bu efsaneler sadece Yusufeli'nin uçsuz bucaksız mezralannı mı çınlatıyordu. Gazeteden, "tki günde bir ayı röportajı yap, hemen dön" dediklerinde de ayıların dağlarda gazetecilere randevu verdiğine kanaat getirmemişler miydi? Bu mekânlarda ayıdan mülakat alan gazeteciler de vardı, iki saat içinde 87 keklik vuran zalimler de vardı, suçlu kardeşine arka çıkmayıp, onu yakalayan orman idaresine arka çıkan Mesut Yıbnaz gibi bakanlar da vardı. Ne coğrafyaydı bu, ne mekân? Çağdaşbirmasal Herkese duyurulmuş ki, ülkeye "Zümrüdü Anka" kuşu gelmiştir. "Fak" diyene ekmek, " F u k " diyene su vermektedir. Kısacası ülkede FakFukFon (Fakir Fukara Fonu) kurulmuştur. İlçede ne kadar olduğu kesin belli olmayan, ancak halk arasındaki söylentilere göre "yüzbin milyon" tutannda para, sosyal yardım ve dayanışma fonu olarak dağıtılacakmış. 80 pare köyün, 7 mezranın kadın, erkek, genç, yaşlı. varsıl, yoksul tümünü ilçeye akın ettirmiş bu söylenti. Her ne kadar yetkili ağızlar fondan gelen paranın 20 milyon kadar bir şey olduğunu, bunun da muhtaç olanlara araştırma yapıldıktan sonra verıleceğını söylemişlerse de, kimse bu sözlere aldırmamış . Anlatılanları Keloğlan da İ n her taşı tarih kokar Anakent Belediye Başkanı Bedrettin Daian, açüış konusmasında top«1ESCO Milli Komisyonu ta lantılara katümak için gelen Frandan düzenlenen Uluslarara sa, Yugoslavya, Yunanistan, Senetanbul UNESCO Haftası'nın gal ve Romanya delegelerine Istani'deki açıhş töreninde LJNES bul'un tarihi değerini anlatarak şoyrorkiye Milli Komisyonu Baş lededi: Pıof. Dr. Snst Sbumoğra, Kül"BJz göreve gdditiıııizden beri 3 e Turizm Bakanlıgı Müsteşan OİI9 Ank, Vali N e n a l Ayaz, yıMır UNESCO'dan tstubol için liye Başkanı Bedrettin Dalan ve dddi bir çataşnıa göremedik. Göre»a Milli Komisyonu Genel Sek vt gdditbaizdc UNESCO, Lrtanı Yves Bransvkk birer konuş bnl'n çataşnıa prognunıaa mlmıştı. Şimdiye kadar hiçbir çahşma yapüapülar. . ArUk fİBiyata geçmetidir" de stanbul Haftası başladı DYP, 9 mupnada, UNESCO'yu 'İstanbuliçin bir $ey yapmamakla' eleştirdi. madı. Ancak IatanbaBalar tarih katmanlan içindekl tüm kültür eserieriae hassasiyet gostennektedfaier. tstanbnl bir kültür hazinesi, bir inddir. Biz bu indyi parlatmaya çabşıyonu." UNESCO, Turkiye Milli Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Soat Slnanoğla da, insanlığı bekleyen en büyük tehlikenin 3. dünya savaşı olacağuu, bonn engeflemek için ve gebsmekte olan alkderie gelişmiş ülkelerin arasudald nçornmu kapatmak için UNESCO'ya guvendiklerini söyledi. Prof. Sinanoğlu, iki büyük devletin çekilmesi nedeniyle, kuruluşun bunahma düştüğunü, ancak kendisini toparlayacağına inandıklannı da belirterek, "Dünyada ortak bir dil, yani bir ekonomik düzen ve ülkeler arasında iletişim kurmak isteyen UNESCO'dan belki de en son aynlabüecek ülke, Türkiye olacaktır" dedi.. 9 kasıma kadar Atatürk Kültür Merkezi, Beyazıt Kütüphanesi Türk tslam Eserleri Müzesi, Mimar Sinan Üniversitesi, Süleymaniye Kütüphanesi, Marmara Üniversitesi Salonu ile Gazeteciler Cemiyeti'nde çeşitli sergi ve yuvarlak masa toplanülan yapüacak. UNESCO Haftası içinde AKM Sergi Salonu'nda Türkiye Mimarlar Odası İstanbul Şubesi tarafuıdan hazırlanan "Türkiye Oiçegiııde Konuna Anuçh AraştınnaDeğerlendinne ve Plan ömekleri Sergisi" de açüdı. Sergjde, Türkiyc'de koruma amaçlı çeşitli kent parçalan için yapılnuş planlar yer alıyor. Çiftçinin kredi borcu takside bağlansın ANKARA, (Cumhnriyet Bürosu) DYP Siirt Milletvekili Abdürrezzak Ceylan, çiftçilerin Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri'ne olan borçlarını taksitle ödemelerini öngören bir yasa önerisi verdi. Ceylan'ın önerisine göre çiftçiler, zirai kredi borçlannı faizsiz olarak 10 yıl içinde ve 10 eşit taksitte ödeyecekler. DYP Grup Başkan Vekili Ahmet Sarp, yasa önerisini açıklamak üzere düzenlediği basm toplantısında, küçük ve orta işletmelerin sarsıldığını, çiftçilerin borçlarını ödemek için traktörlerini elden çıkardıklannı söyledi. Sarp, bu nedenle çiftçilerin kanuni takibe geçen borçlarımn taksitlendirilmesini uygun bulduklannı bildirdi. DYP'nin yasa önerisine göre, çiftçi borçlanndan 30 Ağustos 1986 tarihinden itibaren faiz ahnmayacak. Yasa önerisinin kanunlaşmasıyla birlikte 6 ay içinde çiftçiler borçlannı taksitlendirecekler. Bu süre içerisinde borçlannı taksitlendirmeyen çiftçiler yasadan yararlanamayacaklar. yasa önerdi: İş Bankası 1986 Büy ük Ödülleri Şiir, Mimarük ve Sosyoloji dallarında ver ilecek. İş Bankası, "Yazın "Sanat", "Toplum ve İnsan Bilimleri" dallarında her yıl birer Büyük Ödül veriyor... Üstün yapıtlarıyla kültürümüzü \oicelten vazarlarımızı, sanatçılarımızı ve bilim adamlarımızı ödüllendirmek... Bu alanlarda çalışanları desteklemek, Iş Bankası için onurlu bir görevdir. Tüm şairlerimizi, mimarlarımızı ve sosyologlarımızı 1986 Büyük Ödülled' nin değerli birer adayı saymaktayız. Başarı dileklerimizle... Büyük ödüllere ilişkin açıklayıcı bügiler: Büyük ödüller için başvurular 15 Kasım 1986 gününe kadar kabul edilecektir. Büyük ödül için kişisel baş\uruda bulunulabileceği gibi, ilgili kurum ve kuruluşlar, yayınevleri, saptanan dallann uzmanları, eleştirmenleri de eser önerebileceklerdir.* Her dalda 3.000.000,TL parasal ödül, "Türkiye İş Bankası Büyük Ödülü Simgesi", "Türkiye İş Bankası Büyük Ödülü Onur Belgesi" verilecektir. Büyük Ödüllerle ilgili yönetmelik ve "Şiir", "Mimarhk", "Sosyoloji" ödülleri özel koşulları Türkiye tş Bankası AŞ, Genel Müdürlük, Halkla İlişkiler Müdürlüğü, Kavaklıdere/Ankara adresinden sağlanabilir. Ecevü'in duruşması ertelendi ANKARA, (Cumhuriyet Bü rosu) Kapatılan CHP'nin eski Genel Başkanı ve eski Basbakanlardan Bülent Ecevit'in Yenimahalle 1. Asliye Ceza Mahkemesi'nde yargılanmasına dün devam edildi. Duruşmada mahkeme heyetindeki savçı değişimi nedeniyle, süre isteminde bulunuldu ve duruşma başka güne ertelendi. Ecevit dünkü duruşmaya eşi DSP Genel Başkanı Rabşan Ecevit ile birlikte kalabalık bir partili topluluğu ile geldi. Duruşmadaki kimlik saptamasından sonra, mahkeme heyetindeki savcının değişmesi nedeniyle yeni savcı Turan Özaysoy, "Dava dosyası konusunda su anda bir bilgim yoktur. Dunışmanın ertelenmesini istiyorum" diyerek süre istedi. Mahkeme heyetinin de bu isteme katılması üzerine duruşma 14 Kasım cuma gününe ertelendi. Bülent Ecevit daha sonra Yenimahalle Pazaryeri'ndeki konuşması nedeniyle Yenimahalle Cumhuriyet Savcı Yardıması Şemsettin Eren'e ifade verdi. Ecevit ifade verdikten sonra basın mensuplanna, "Açıkhava toplantısında yaptığım konuşmam nedeniyle ifade verdim. Neden, yine Siyasal Partiler Yasası'na aykın davranmak" dedi. Bülent Ecevit, eşi Rahşan Ecevit ile birlikte Yenimahalle Adliyesi'nden kalabalık bir topluluğun alkışları arasında ayrıldı. tıazlıko nayasa ve Adalet nazlıkla ilgili rını söyledi ve : ortaya getiren bir mazhğını da ı soyduğunu, Başbakanın ise enflasyonu düşürmeye çalıştıson hükümet kararlanyla yine çılarla stokçulann zengin edili bildirerek, şöyle dedi: irkiye, istatistikkte göre düniki konoda şampiyonlvk poUîirmiştir. Bnnlardan birindsi, t kazaiannda dünyanın sayılı erinden biri olmamız, ikinci» Jir dağdımuun boznklnğunda e inya şampiyonlağnna oy»ı^&dır. Türkiye, dünyanın geğdımı en bozak sekiz ülkesinılridir ve bozulma, bu Başbaı iktidan döneminde ortaya çıkr." T Genel Başkanı Hüsamettin ıruk daha sonra ücretlilerin geağıhmından aldıkları payın de yüzde 37 oldugunu, bugün Loranın yuzde 20'ye düştüğü7'de yüzde 34 olan kâr ve faiz sahiplerinin oranının da yüzde 63'e çıktığıru söyledi. Bu sonucun Başbakanın >Tiksek faiz, tahvil, hisse senedi satışlanna dayah yanhş politikasırun eseri olarak niteleyen Cindoruk, ekonomide bunahma çare bulamayan iktidarın, siyasal baskılarla sonuç abnaya yöneldigini bildirdi. Cindoruk, Antalya olaylannın bunahm çıkarmak için düzenlendigini, iktidarın tertip ve kargaşayı varhğının köprüsü saydıgı, siyasal yasaklann kalkmasına güçlükler getiren Başbakanın tüm bunları siyasal rakiplerinin gücünden korktuğu için yaptığı yolundaki görüşlerini yineleyerek, valilerin ve emniyet müdürlerinin tek parti düzeni içine sokulduğunu söyledi. DYP Genel Başkanı, son günlerde ikinci bir siyasal şantaj yolunun gündeme getirildiğini, bunun ünlü 84. madde şantajı olduğunu bildirdi. Cindoruk, ban milletvekillerinin dokunulmazhklan konusunda kaygı verici güişimİCT yapüdıgnu, bu konularda iktidar ve muhalefet için çifte standart uygulandığını anlattı. TBMM, Anayasa ve Adalet Komisyonu'nda ahnan dokunubnazlıklarla ilgili kararlann hiçbirine katümadıklarını kaydeden Cindoruk, "Doku virüsü Özal'dır 'blK •ulmazlıklarla fazla oynamaya, TBMM'nia üyesi olmak afatııu ve şercfni taşryan esld poütikacdan konulan yasaklan sürdürmeye gelmez. Dokunulmazlıklan bu kadar sık ortaya getiren bir medis, günü geür kendi dokanulmazhğın] da korayamaz" dedi. Hüsamettin Cindoruk, partüeTe ve mületvekillerine, yasakh liderlere gözdagı vermenin, enflasyonu düşünneyeceğini, kimseyi korkutamayacağuu ve bu girişimlerin acemi siyasetçilik olduğunu anlatarak, bu Başbakanın da acemi siyasetçilerin acı sonuna hızla yaklaştığını söyledi. Bu iktidarın gücünun kundaktaki çocuklan korkutmaya bile yetmeyeceguü kaydeden Cindoruk şöyle devam etti: "Ne yaparlarsa yapsular, kötü gidcceklerdir, çiridn gidcceklerdir. Biz bo gidişin demokratik rejbn İçinde olmaa için uğraşıyoraz. Anavatan'ın tasfiyesi başlanuşür. Bana ANAP'taki demokrasiye inanmış IdUeler başlamıştır. 2S Eylnl sonuçlanyla millet baştamıstır. ANAP'taki bütün adaletçi kardeşlerimizi yuvaya çağınyornz. Çatı yıkılnuştır, Uzmetler beküyor." TÜRKİYE $ BANKASI • Mimarhk dahna 1980den sıxıra yapılıp tamamlanmış, Sosyoloji dalına l9«0'den sonra, Şiir dalına ise 1981den sonra >ayınlanmış yapıtlar «nenlebıhr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle