18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
19 KASIM 1986 • • • • HABERLFRİN DEVAMI CUMHURİYET/13 UĞURMUMCU (Baştarafı 1. Sayfada) Siyasal suç nedir, ne değildir? Anlamı nedir, kapsamı nedir?.. Bunları bilebilmek için biraz hukuk, biraz da siyasal bilim konusunda "mürekkep yalamak" gerekmekiedir örneğin 12 Eylül dönemindeki DİSK, Barış Derneği, TİR TİKP ve MSP davaları "siyasal suç" kavramına örnek gösterilebilecek davalardı. Bugün için "siyasal suç" nedeniyle tutuklanan, bu yüzden "siyasal tutuklu" sayılacak taze bir örnek daha var. örnek, "Saçak Dergisi"r\in 26 Temmuz 1986 günü Ankara'da düzenlediği panelde konuşma yapan üç kişiyle, oturum yöneticilerinin tutuklanmalan olayıdır. Umarız Başbakan, bundan sonra yabancı gazetecilere "Türkiye'de siyasal tutuklu yoktur. Tutuklulann hepsi de terör suçlanndan yargılanıyorlar" demez. Ya da "Bu davalar askeri dönemde açılmıştir" özürünün arkasına da sığınmaz. önce Başbakan'a Ankara DGM Savcılığı tarafından yürütülen soruşturma nedeniyle mahkemece tutuklananlan tanıtalım: Halil Berktay, Cenan Bıçakçı, Sungur Savran, Ali Kalan. Cenan Bıçakçı, 12 Eylül yöneticilerince kapatılan SDP Genel Başkanıdır. Halil Berktay, SBF eski asistanlarmdan ye Saçak Dergisi yazarlanndandır. Sungur Savran, istanbul İktisat Fakültesi eski öğretim üyelerinden ve "11. Tez Dergisi" yazarlanndandır.. Ali Kalan avukattır. Sayın Başbakan'a "siyasal suç" ve "siyasal tutuklu" konulannda şu küçük bilgileri de verelim. 142. madde ceza yasasının bir maddesidir. "Sosyal bir sınıfın diğer sosyal smrflar uzerine tahakküm kurması" düşüncesinin propagandasını ve övülmesini suç sayar. Bu tür suçlara "siyasal suç", bu maddeye dayalı soruşturmalardâ tutuklananlara da "siyasal tutuklu" denir. Saçak Paneli nedeniyle tutuklananlar "siyasal tutuklu" sayilırtar. 142. madde bir "düşünceyi açıklama suçu"öur. 141. madde, bu düşüncelerin örgütlenmesini suç sayar. Askeri Yargıtay kararlarına göre, 141. maddeye giren suçlar da "düşünce suçları"ötr. Başbakan Özal'ın değerli biraderi "eski bakanlardan ve yeni zenginlerden Korkut özal"m 12 Eylül döneminde yargılandığı madde 163. maddedir. Bu madde, "laikliğe aykırı olarak devletin sosyal, ekonomik ve siyasi veya hukuki temei düzenini... dini asas ve inançlara göre uydurma amacıyta" örgüt kurmayı ve bu düşüncelerin propagandasını cezalandırır. Korkut Özal, "MSP davası sanığı olarak" iste bu madde gereğince tutuklanmtş, yargılanmış ve yargılama sonucunda da aklanmıştır. Tutukluluk günlerini Ankara'da Mevki Hastanesi'nde geçiren Korkut özal, ağabeyi Başbakan Yardımcısı Turgut Özal tarafından ziyaret edildiğinde, "adisuç sanığı" olarak mı tutuklu bulunuyordu? Hayır, değil... 163. madde de tıpkı 141 ve 142. maddeler gibi bir "düşüncs suçu"yöu. Her üç madde de "siyasal suç" kapsamına girmekteydi. Korkut Özal da o günlerde "siyasal tutuklu" sayılmaktaydı. Başbakan özal bunları bile bile o günlerde yabancı basına "Türkiye'de siyasal tutuklu olmadığını" söyleyebilmişti. Barış Derneği sanıkları tutukluydular, DİSK yönelicilerinin bir bolümü tutukluydular, TİP davası sanıkları hükümlüydüler, TKİP davası sanıkları yargılanmaktaydılar. Ancak Başbakan yine de konuşabiliyordu: Türkiye'de siyasal tutuklu yoktur. Bu mernlekette 300 yıla, 500 yıla mahkum gazeteciler vardı. Bunlar çezaeylerindeydiler. Yine bu memlekette Barış Derneği, DİSK, TİP, TKİP davaları vardı. Bu sanıklar "siyasal tutuklu" olarak cezaevlerindeydiler. Anlaşılan Başbakan bunları "siyasal davalardan" saymıyordu. Türkiye'de "siyasal suç" da var, siyasal tutuklu da. Yok olan, yalnızca çoğulcu demokrasi ve liberal düzeodir. GOZLEM Hema yu haciz kondu İktisat Bankası'nın 1 milyar 761 milyon liralık ihtiyati haciz kararı için, dün Hema'nın Esentepe'deki merkezinde bulunan 3.5 milyon liralık büro malzemesine haciz kondu. Vluslararası Bankası da 805 milyonluk alacağı için Demirören hakkında haciz istediİstanbul Haber Seırisi İktisat Bankası, toplam 1 milyar 761 milyon liralık ihtiyati haciz kararı için dün Hema Anadolu Traktör Pazarlama ve Satış AŞ'nin Esentepe'deki merkezinde 3.5 milyon liralık büro malzemesine ihtiyati haciz kararı koydurdu. Uluslararası Bankası da 805 milyon lira alacağı için Demirören Şirketler Gmbu'na bağlı Gepa Gıda, Milangaz ve Erdoğan Demirören hakkında ihtiyati haciz isteminde bulundu. Öte yandan, Demirören'in Motopar şirketi hakkında verilen iflas karan, iflası isteyen SSK ile Demirören arasında vanlan anlaşma sonucu, mahkeme tarafından kaldınldı. 2 milyarlık krediye karşılık verilen teminat senetlerinin vadesinde odenmemesi üzerine tktisat Bankası, üç ayrı dosya ile toplam 1 milyar 761 milyon lira alacağı içm Hema Traktör Sanayi, Hema Dış Ticaret, Hema Anadolu Traktör Pazarlama ve Satış firmaları ile bu şirketlerin sahiplerinden Emin Hanat hakkında ihtiyati haciz kararı aldırmıştı. Alacağına karşılık daha önce Hattatlar'a ait Sarıyer'deki evde bulunan ev eşyalanm ihtiyaten haczeden banka, dün de Hema Anadolu Traktör Pazarlama ve Satış şirketinin Esentepe1 deki merkezine gitti. İstanbul 6. İcra Memurluğu görevlisi Özdemir Şen ve banka görevlileri, Esentepe Posta Caddesi'nde bulunan Dedeman lşhanı'ndaki Hema Anadolu Traktör şirketinin merkezinde bulunan 3.5 milyon lira tutanndaki büro malzemesine ihtiyati haciz uyguladılar. İhtiyati haciz uygulanan teleks, telefon, masa, sandalye ve diğer eşyalan yediemine teslim etmek için önce iki kamyonet çağıran banka görevlileri. daha sonra borçlulann haczedilen eşyalann lutarı kadar teminat vermeleri üzerine eşyaları büroda bıraktılar. Banka görevlileri, haciz koymak için borçlulara ait 4 otomobil ile bir kamyoneti aramalanna karşın bulamadılar. Öte yandan, haciz ve iflas furyası bütün hızıyla sürerken dünkü gelişme'er şöyle oldu: Uluslararası Bankası 805 milyon lira alacağı için Demirören Şirketler Grubu'na bağlı Gepa Gıda Maddeleri Pazarlama ve Milangaz ile Erdoğan Demirören hakkında ihtiyati haciz isteminde bulundu. Gepa Pazarlama ve Erdoğan Demirören hakkında daha önce de Anadolu Bankası 3.7 milyar liralık ihtiyati haciz isteminde bulunmuştu. Pamuk tplik Sanayi TAŞ firmasına Saka İplik tarafından 60 milyon liralık, Mehmet Kanıtaş adlı işadamı tarafından da 25 milyon liralık ihtiyati haciz isteminde bulunuldu. Güvener Tekstil Pamuklu Sanayi şirketi de Çiftkurlar Oto Galerisi ve Turan Sevinçli için 12 milyon 500 bin liralık ihtiyati haciz isteminde bulundu. Mensucatlş Sendikası ise 1 milyon 300 bin lira alacağı için Dokusan AŞ hakkında iflas davası açtı. Demirören için bir haciz isteği daha geldi 9 Fabrika haciz edilse de çalışmaya devam (Baştarafı 1. Sayfada) haklan konınurken, ekonomik çarkın dunnasının onlenmesi" olarak saptandı. Bir büyük bankanın genel rnüdür yardımcısı, Bankalar Birliğinin toplantısında, lcralflas Yasası değişikliğinin gündem dışı konuşulduğunu söyledi. "Geri dönmeyen alacakJan" nedeniyle haciz fırtınasıru başlatan bankalann önerilerinin Başbakanlık'ta başlatılan çalışmada göz önüne alınacağı, ekonomik çarkın durmasının engellenmesi ilkesini bankalann da tüm güçleri ile destekledikleri öğrenildi. Başbakanhk'tan edinilen bilgiye göre, tcralflas Yasası'nda değişiklik yapılması karan alınmasına karşın somut adımlar atılmasında zorlanıbyor. Bunun nedenini bir yetkili şöyle açıkladı: "Haciz vc iflas olaylan, borçlu bir yana, alacaklının da ekonomik çıkarİannı zedelemeye başladığı için değişiklik yapma ihtiyacı doğdu. Borçlu şirketlerin üzerine alacakiı bankalann hepsi birlikte yuklenince hiçbirinin paralannı (ahsil edememesi ihtimali ortaya çıktı. Borçlunun ekonomik vartıgını tehlikeye duşurmeden alacaklının hakkının korunmasına yönelik değişiklik yapacagız. Ancak bıırada sorun şu: Somut olaylara göre yapılacak değişiklik genellik ilkesini zeddememeli. Zira geneilik Ukesi bir defa zedelenir ise, borçlar hukuku ve Medeni Kanun'da da değişiklik yapılması gerekir ki, bu, tüm sistemin baştan aşağıya yeniden kurulması demektir. Şimdi başlatılan çalışma bu somnu asmaya yönelik olacak. Öyle maddelerde degisiklik yapdmab ki, ne genellik ilkesi zedeiensin, ne de tcralflas Kanununun şimdiki haliyle iç bütünlüğü zedelensin". Alınan bilgiye göre, en büyük alacakiı bankalann önerileri ve hükümetin saptadığı hedefler doğrultusunda başlatılan çalışmalarda, İcratflas Yasası'nın şu kritik maddelerinin değiştirilmesi gündeme gelebilecek: Şimdiki işleyişe göre, alacakiı, borçlunun malına haciz koydurdugu zaman, borçlunun haciz konulan mallar üzerinde tasamıf ehliyeti ortadan kalkıyor. Dolayısıyla fabrikaya haciz konulduğu zaman üretim duruyor. Bu tür hacizterin ekonomiyi zedeiedigi ortak tespitinden yola çıkılarak borçlunun, haciz konulan malı üzerinde tasamıf hakkı sahibi olması düşünülüyor. Bunun için İcraİflas Vasası'nın 85, 86 ve özellikle 91. maddelerinde değişiklik yapılması planlanıyor. Değişiklik gervekleştirilir ise, borçlu haciz konulan malını satamayacak, ama işleterek, haciz koşullannı ortadan kaldırmak için çalısma imkânına sahip olacak. Aynı bağlamda, konkordaıo ilan edilmesine rağmen ekonomik faaliyete izin verilebümesi düşünülüyor. Konkordato ilan etmeye alacaklılar tarafından zorlanmış olan bir şirket ekonomik faaliyetine devam ederek konkordato şartlarını ortadan kaldırmak isterse buna izin verilecek. Şimdiki işleyişte, konkordato komiserinin denetimi altında ekonomik faaliyete izin verildiğini belirten yetkililer, yasa hükmünün daha da esnekleştirilebileceğini, alacaklılann tüm yasal haklannın korunmasıyla beraber, konkordato komiserinden bağımsız ekonomik faaliyete izin verilebileceğini söylediler. Yasanın 32. maddesinde bir değişiklik yapılarak istisnai durumlarda zor durumda olan şirketlerin borçlannı 7 gün içinde ödemesi koborçlannı gün < şulu esnekleştirilebilir. Hangi dunımlarda istisna getirilecegi, alacakiı bankalar arasında oluşluruiacak konsorsiyum veya DPT bünyesinde oluşturulacak merci tarafından kararlaştınlabilir. Buna bağlı olarak 33, 35 ve 37. maddelerde de paralel degişiklikler yapüabilir. Borçluya, ekonomik çarkı yeniden döndürme şansı tanımak için alacaklının talep edebileceği satış süreleri uzatılabilir. Madde 106'da yapılacak değişiklikle, gayrimenkulde halen 2 yıl olan satış süresi uzatılabilir. Bu süre içinde borçlu gayrimenkul üzerinde tasarruf hakkına da sahip olacağından, ekonomi zedelenmeden alacağın geri dönmesi sağlanır. İflas yoluyla adi takipte, 'yedi gün içinde borç ödenmediği takdirde' hükmüne istisna getirilebilir. İstisnada kriter olarak sennaye ölçüsü, şirket lürii olçüsu(anonim şirket olma zorunluluğu), borç miklan ölçiisü kullamlabUir. Madde 155, bu istisnalan içerecek biçimde degiştirilebilir. Borcun taksitle ödenmesi hükmü yumuşatvlabilir. Halen 4 olan taksit sayısı örneğin 12'ye çıkanlabilir ve muntazam ödeme taahhüdü verildiği ve ilk taksit de derhal ödendiği takdirde icra muamelesi durdurulabilir. Yukanda belirtilen maddeler dışında, lcralflas Yasası'nın 47, 49, 149, 177, 178, 179, 182 ve 254. raaddelerinin de gözden geçirileceğini belirten bir üst düzey yeıkili, bankalar ve borçlu sanayicileri bir noktada uzlastırmak Btediklerim bildirdi. Aynı yetkfli, borçlar konusumın ekonomiyi zedelemeyecek bir biçimde çözülmesi için değişikliklenn neler olacagının. uzmanlann çalışmalan sonucunda kesinlestirileceğini söyledi. (Baştarafı 1. Sayfada) laşıldığında, zor durumdaki şirketlere yardım hükümet yönünden bir ikilem yaratıyor. Şirket sahibine yardımın, kamuoyunda "kurtarma" biçiminde algılanacağmın bilincinde olan hükümet, sektör genelinde sermaye desteği sağlamanın yollarını arıyor. Hükümet bir taraftan zordaki şirketlerin el değiştireceği umudunu taşıyor, diğer yandan da 1981 yılında denenen bir "sektör kredtsi" uygulaması üzerinde çalışıyor. Konuya ilişkin olarak görüşlerine başvurulan bir hükümet yetkilisi, "Teker teker yardım kurtarma sayılır. Bunun yerine 1981'de uygulanan sektör kredisi deneyi yinelenebilir" diye konuştu. Merkez Bankası, 1981 yılında ulaştırma sektörüne yönelik ucuz faizli bir kredi kaynağı oluşturmuş, sektörden gelen hemen her kredi başvurusu olumlu karşılanmıştı. Son günlerde birbirini takip eden haciz ve iflas olaylan ANAP grubunda da gündeme geldi. Özal da toplantı çıkışında basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Haciz olaylarının fazla abartıldığı görüşünü savunan Başbakan Turgut Özal, şirketlerin iflas etmemeleri için birçok yolun bulunduğunu kaydetti. "Öz sermayelerini arttırabilirler. Sermayelerine göre işe girişebilirler" diyen Başbakan şirket sahiplerine, "5 karpuzu bir koltukta taşımaya kalkmayınız" diye seslendi. İflaslann sağlık işareti oldugunu belirten Özal, ABD'de her gün yüzlerce şirketin iflas ettiğini vurguladı. Özal sözlerini, "Yeteneksiz idareciler giderler, şirketler daha iyi idarecilerin eline gecer. Biz hiçbir zaman bu şirketlerin sahiplerini kurtarmayız. Ama bazı şirketleri yaşatabiliriz. Şirketler el değiştirebilir. Bankalar sahip olur. Ama şirketin sahibini değil, eğer gerekiyorsa müesseseyi destekleriz" biçiminde tamamladı. ARAL'IN SÖZLERİ Sanayi ve Ticaret Bakanı Cahit Aral, ANAP grubunda son günlerdeki şirket iflasları ve hacizlerle ilgili bilgi verdi. Öz kaynaklannı akıllıca kullanan şirketlerin işlerini sürdürdüklerini ve durumlarının iyi oldugunu anlatan Aral, şöyle konuştu: "Kesinlikle şirket sahiplerini kurtarma diye bir şey düşünmüyoruz. Bu durumdaki bazı şirket sahiplerini biliyorum." Kurtarma PENCERE (Baştarafı 2. Sayfada) acelesi bir başka gerekçeden doğuyor. 1988 Türkiye'de genel seçim yılıdır. Dış ve iç büyük sermaye Özal yönetiminin beş yıl daha işbaşında kalmasını tstemektedir. Ama özal'ın 1988'de seçimleri yrtirebileceği 28 eylül ara seçimlerinde belli olmuştur. Onümüzdeki 2 yıl, ANAP iktidan bunaiım tüneline girecektir. 1980'de 13 müyar dolar düzeyinde bulunan dış borçlar 30 milyar dolara tırmanmaktadır. Vadesi gelen dış borç taksitlerini ödemek için kısa vadeli dış borç almak durumuna düşülmüştür. Borcu borçla ödemek bir anlamda iflas demektir. Oyleyse ne yapacakiır özal? Bu sorunun yanıtı Richard Perle1 nin şu sözlerinde belirginleşiyor: (SEİA imzalanırsa) "Türkiye'ye ek orta vadeli kredHer sağlanması için çaba sarfedeceğiz. yalnızca bizim sağtayacağıma kredilerden söz etmiyorum. Aynı zamanda Batriı müttefikJerimizi de bu alanda işbirliğine girmeteri için teşvik edeceğiz. Türkiye'ye kredi kolayiıklannın artttrriması için yollar arayacağız." SEİA 1986'da imzalanırsa, 1988'e kadar Amerika'mn sağlayacağı orta vadeli krediler Özal hükümetinin ayakta durmasına yarayacak, seçimlerde ANAP için bir umut oluşturacaktır. Peki, ulusal çıkarianmızı seçim hırsıyia gözden çıkaran hükümetin bu yurda yaran nedir? • Ankara, SEİA'yı imzaladığı dakikadan baslayarak, TOrkiye Amerika Yunanistan ekseninde ağırtığını yitirecektir. Atina, 1988'de Yunanistan'daki Amerikan üslerinin icabına bakacağını soylemektedir. Bu kadar yukardan başiadtğı bir pazarlığı, Papandreu, VVashington'dan koparacağı ödünlerle kapatacaktır. Bu ödünlerin Türkiye'nin sırtından verileceğinden kimsenin kuşkusu olmasın... EVET/HAYIR OKTİY AKBAL (Baştarafı 2. Sayfada) muş binbaşı asker öğütler Askere gidiyor babayiğrtler Aman padişahım izin ver bize izin de vermez isen, döküver denize." Bezirci'nin seçkisinde dünden bugüne Türk şairlerinin, adları belli ya da belli olmayan acılı insanlanmızın barış özlemiyle tüten pek çok dizesi var. Hangi birini anmalı ki? En iyisi bu kitabı almalı, başucu kitabı yapmalı. Madem ki banş yılındayız. öyieyse banş kavramını bir bayrak gibi dalgalandırmak, ıçimize sindirmek, banş için gerekjrse savaşmak görevryte karşı karşıyayız. 1943 Tokat doğumlu halk ozanı Aşık Emini, bakın ne diyor bizlere, sizlere, banş savaşçılanna: "Bütün dünya insanlan Benşsak kötü mü olur Hep bir olup, bir bayrağa Dönuşsek kötü mü olur? • Kaldırsak ırk aynmmı Hele mezhepçi kavmini Bulsak insanlık itmini Çahşsak kötü mu olur?" Son 1500 yıl içinde çıkan savaşlarda dünyada 3 milyar kişi ölmüş. Bezirci önsözünü şu seslenişle bitiriyor: "Va yeryüzünde adil ve kalıcı bir bansı birlikte kuracağız, ya da toptan öleceğiz." ANKARA'dan YALÇIN DOĞAH (Baştarafı 1. Sayfada) cak, patronlar batarken, işçilere de "yol vermeye" başlıyoriar. dazı büyük holdingler işçilerini çıkartmaya çoktan başladı bile. Örneğin, traktör parçası, dişli kutuları ve parçalan ile traktör üreten bir büyük holding geçenlerde Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'na başvuruyor. "Benim iirettiğim dişlilerde ithalatı sürdürürseniz, ben fabrikamı kapatmak zorunda kalacağım ve bu nedenle de 1300 işçinin işine son vereceğim " diye resmi yazı yazıyor. "Işçilerin çıkartılmasmt önlemenin tek yolu vardır" diye sürdürüyor bu ünlü traktör hoidingi, "Tek yolu vardır, o da benim ürettiğim mallarda ithalatı durdurmak ya da daha pahalıya getirmektir" diyor. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bu öneriye kulaklarmı tıkıyor. İlk sonuç belli: 1300 işçinin yarısı fabrikadan atıhyor. Şimdi, sıra diğer yarısında. tşçilerin çıkartılması "yukandaki gümbürtünün" bugün yaşadığımız ekonomik sistemde "doğalsonucu". Ama, nedenideğil. Nedeni, son günlerde çok sık dile getirildiği gibi, sadece "yüksek faiz politikası" hiç değil. Temel neden, Türkiye'deki kurulu sanayinin '•'çarpık yapısı". Daha açık deyişle, "dışanyla rekabet edemeyişi". Rekabet edemeyince, maliyetler yüksek olunca, firmalar çırpınmaya başhyor. Bu çırpınışı yüksek faiz hızlandırıyor. Ama, temeldeyatan "yıllarmsanayileşme politikası". Rekabet gücünün eksikliği. Nedenler bir yana, daha önce gerek banker olayında, gerekse birkaç firma kurtarma operasyonunda gözlendiği gibi, "kabak çalışanlann başına pathyor". Patronlar yine yalılartnda oturuyor, yine yurtdışma gidip geliyor, yine "alıştığı yaşama biçiminden" pek fazla vazgeçmiyor. Işçilerin durumu ise, çok farklı. Bu fark var olan hukuk düzeninin sonucu. örneğin, bir banka bir fabrikaya haciz koyduğu zaman, fabrikayı işletmiyor. Üretim duruyor. Haciz konulunca, çalışan işçiler ne "geçmişteki alacaklannt, ne de o andaki ücretlerini alabiliyorlar". Haciz gelince, fabrika duruyor ve haciz kurallarına göre banka çalışanlara hiçbir ödemede bulunmuyor. Yasal durum bu. Haciz gelen şirketlerin bir bölümünde para ödenmezken, bir bölümünde işçilere yol veriliyor. "Batan şirketleri kurtarmak" denildiği zaman, olaya umarızbir de "çalışanlar açısından" yaklaşılır. Çünkü, şu anda "onlarla " ilgilenen pek yok da... ABD'den Küçük Hikmet tanı bilmece (Baştarafı 1. Sayfada) Alay Komutanı Albay Ahmel Kalkancı. "Henüz somut bir gelişme elde edilmis değil. Açıklama, daha sonra yapılacak" dedi. Bir gazetecinin, " N e zaman yapüır. Bugün mü, yann m ı ? " şeklindeki sorusunu, "Büemem. ama açıklama yapdacaksa, bepinize birden yapüır" diyerek yanıtlayan Kalkancı, katil zanlıları ile ilgili haberleri de doğrulamadı. Albay Kalkancı, gözalundakilerin dışında sanık aranmadığını da açıkladı. Kalkancı, bir sonı üzerine, olayı maceraperest birinin yaptığmı bildirdi ve "Kaçırma işi ile mafyanın ilgisi yok. Olay bir tertip degil. Planlı, programlı yapünuş bir iş de degil" dedi. ' Albay Kalkancı, "Çocuk fidye için mi kaçtnlmış?" sorusuna da, " B d k i fidye isteyeceklerdi" yanıtını verdi. Bursalı bir üst düzey yöneticisi de kendisini arayan ve küçük Hikmet olayını soran ban gazetecilere, "Henüz katilleri tam saptamış degiliz. Soruşturma devam ediyor. Bu iş profesyonelce gerçekleştirilmiş. katülerk ilgili haberler bizi zor durumda bırakıyor" dedi. öte yandan küçük Hikmet'in ölümüyle ilgili somut bir gelişmenin bu koşullarda zor elde edilebileceği de iddia edildi. Soruşturmanın, ailenin yakın çevresine kaydınlrnası gerektiği tezini savunan bir uzman, "Söylendigi gibi 2 garsonun bu iste parmagı olmayabilir. Ama özellikle ifadelerin alınmasında ve çevre taranmasında çok geç kalındı" şeklinde konuştu. Aynı uzmana göre, çok önemli gelişmelerden, özellikle otopsi sonucundan sonra garsonlar ile ilgili açıklama pek inandırıcı değil. Cesedin bulunduğu bölgede, buİunduğu gün "kapsamlı" bir taramanın yapılmadığını da iddia eden aynı uzman, "Oraya o gün yüzlerce kisi gelmiş. tzler yitirilmiş olabilir. Parmak izi araştırması yapılmadaa cesedin taşınması, olaya kanşanlan en azından cesedi oraya taşıyanlan ortaya çıkarmayabilir" dedi. Bu arada, küçük Hikmet'in adli tabipliğe gönderilen giysileriniri incelenmesine dün başlandı. Uzmanlann özellikle çoraplan üzerinde durduğu belirtildi. Ancak küçük Hikmet'in cesedinin bulunduğu gün kaç çorabı olduğu ortaya çıkartılamadı. Bir yetkili, "Çoraplarda yüriimeyi gösterebilecek herhangi bir bulgu var mı? Bu araştırmalıdır" dedi. Soruşturmanın ne yönde sürdüğü de henüz tam olarak saptanamadı. Jandarmanın çocuğun kaçınldığı iddia edilen Yıkıntı lokantası garsonlanndan Dnrmuş Çetinlaş ve Levent Akdeniz üzerinde durduğu öğrenildi, ancak bu iki kişinin cesedi nasıl sakladıklan ve hangi yollardan bulunduğu zeytinüğe götürdükleri henüz aydınlanabilmiş değil. Sonışturmayı yürütenlerin bir kez daha anne ve babanın ifadesine başvurulması gerektiğini savunduklan da belirtildi. Bu kişilerin baba AJi Çaycı'nın önceki gün cenazeyi niçin Gebze'de karşıladığım da araştırdıklan bildiriliyor. Aynca özellikle cenazenin adli tabiplikten alınış şeklinin incelenmesi gerektiği de savunuluyor. Cenazeyi almaya gelen kişilerin küçük Hikmet'in gerçekten dayısı olup olmadıklan da merak ediliyor. Bir yetkili, "Cenazeyi almaya gelen arabalardan birinin Yaşar Aktürk'e ait oldugunu belirledik" dedi. Üs pazarlığı sürdürülmelî (Baştarafı 1. Sayfada) politikasımn iş çevrelerini Ugilendiren kısmının da yanlıs olduğu ortaya çıktı. Tefecilik, karaborsacılik bortladı. Çimento ve demirde çifte fıyat başladı. İflaslar birbirini lakip ediyor" diye konuştu. lnönü, geçen hafta Türkiye'nin sınırlan dışında bir maceraya girmesine kesinlikle karşı olduklannı ifade ettiğini ve bu gonş doğrultusunda hükümetten memnuniyet verici tepkiler aldıklannı belinti. Inönü, TürkABD Savunma İşbirliği Anlaşması 1 na da değinerek, "Ajm derecede memnun olduğumu söyleyemeyeceğim başka bir gelişme de bu hafta içinde basına yansıdı" dedi. İnonü, ABD ile SEİA görüşmelerinin sonuca gittiği yolunda gazetelerde haberler yer almasına karşın, ne Başbakan'ın, ne de Dışişleri Bakanı'nın bu konuda bir açıklama yapmadıklannı belirtti. lnönü, sözlerini şöyle surdurdü: "Üzüntüyle ifade edeyim ki, anlaşmada vanlan nokta, başlangıçta bize sezdirilen ve basından duyduğumuz bekientilcrin çok gerisinde kalan bir düzevde. Türkiye'nin ulusal cıkarlanm gözönüne alarak başlatılan göriişme konulannın basit bir yardım anlaşması şekline dönüştüğünü görüyonız. Bu jardım karsısında bizim ne gibi şeyleri >erine getirmeyi taahhüt ettiğimiz belli değildir. Bizden ne istendiği belli değil, bizim ne söz verdiğimiz belli değil. Aldığımız soylenen malzemelerin Turk Silahlı Kuvvetlerimiz için yeterli olup olmadığı belli değil. Edindiğimiz izlenim, vanlmıs görünen anlaşma düzeyinin başlangıçta istediğimizin çok altında olduğudur. O bakımdan, basında yazılmış olan haberlerin gerçek olmamasını, göriişmelerin devam etmesini ve ulusal çıkarlanmıza uyan bir anlaşmaya vanlmak için her şeyin yapılmasını istiyoruz. Aynı zamanda, bizim bu anlaşmada ne gibi yükiimlüiük altına girdiğimizi açıkça soylemelerini istiyoruz." SHP Genel Başkanı, İstanbul'daki NATO toplantısındaki konuşmasının tngilizce olması nedeniyle tam tercüme edilemediği için yanlış yansıdığını anlatarak, konuşmasında Türkiye'deki demokratik gelişmeyi ve üç yılda vanlan noktayı anİatmaya çalıştığıru söyledi. lnönü, halkın gücüyle aşılacak engelleri, güçlükleri dile getirdiğini, hükümetin demokrasiye önem vermeyen yaklaşımından kaynaklanan güçlüklerin anayasa ve yasalardan kaynaklanan zorîukları anİatmaya çalıştığını belirtti ve kendisine özellikle Türkiye'deki insan hakları ile işkence yapılıp yapılmaİki ^ebekcmi kaybcttim. Hükümsüzdür. ALPER GÖNEN ÖZTÜRK Nüfus cüzdanımı ve mavi kartımı kaybetlim. Geçersizdir. FEHMİ ŞAHİS dığı konusunda sorular yöneltildiğini kaydetti. lnönü, daha sonra şöyle konuştu: "Ben açıkça dunımu kendilerine anlattım. İşkence konusunda partimizin duyariılığını. bugune kadar çeşitli işkence olaylanm milletvekillerimizin Meclise getirdikierini, basına yansıtıldığını ve bunun sonucunda takibata geçildiğini, işkence japan insanlann cezalandınldığım, tüm bunlara rağmen bu konunun bitmiş sayılmayacagını. çünkü hâlâ işkence yapüdığına dair şikâyetler aldığımızı, bunlann kökünden kazınması için önerimizin sorgulama sırasında bir savunma avukatının da bulunması oldugunu ifade ettim. Düşünceleri yüzünden insanlann tutuklanmasının Türkiye'de hâlâ görülen bir eksiklik oldugunu, buna kesinlikle karşı oldugumuzu. fakat hâlâ yapıldığını görmekten de üzüntü duyduğumuzu anlaltım. Özellikle hemen o günlerde tstanbul'da bir lutuklama olayını anlattım. Açıkça da söyledim. Bizim solumuzda bir partinin kunılması için bir girişim var. Bu girişimlerde bulunanlardan Uçünün tutuklandığını söyledim. Biz, hiçbir şekilde sosyal demokrasinin daha solunda bir göriişü savunmayız. Ama, bizim solumuzda bir parti kurmak Lsleyenlere saygı duyanz. Bu, fikir özgüriüğüne duyduğumuz saygımn geregidir. Onun için bu girişimlerin şiddetle karşısındayız, dedim. Başka bir örnek olarak, yine o günlerde gazetelerde yer alan, Demir Özlü adlı bir yazann vatandaşltktan çıkanlmış olmasının gene fikir ozgurlügünc uymayan bir davranış oldugunu, bunu da kabul etmediğimizi söyledim." İnönü, "Türkiye'de siyasi suçlu var mıdır?" sorulannı yamtlarken. DİSK ve Barış Derneği davalannı anımsattığını, 12 Eylül öncesinde çeşitli örgütlerde çalışmış birçok insarun hapishanelerde oldugunu belirttiğini kaydederek, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bütün bunlann ötesinde demokrasinin Avrupa'da alışılmış şekilde Türkiye'de de yerleştirilmek istediğimizi ve bunun için çalıştığımızı anlattım. Açıkça şunu söyledim. NATO bir savunma anlaşması olduğu için, kendimizi, ulusal bulunlugumuzü, variığımızı, özgürlüğümüzü korumak için NATO içindeyiz. Ama aynı zamanda NATO içinde bir belirli uygar anlayışa sahip uluslann topluluğudur. Demokrasiye inanmış, demokratik ideallere kendini adamış ülkelerin bir topluluğudur. Biz, aynı zamanda bu maksatla NATO içindeyiz. Dolayısıyla biz, NATO içinde bem anırianmızı konımak, hem de demokratik ideallerimizi konımak için gayrel gösteririz. .\ynı şekilde, NATO içindeki diğer devletlerin bize bakışı böyle olmalıdır. NATO içindeki her iilke, bir silahlı saldın karşısında korunmak zorundaysa ve NATO antayçı bunu gerektiriyorsa, aynı şekilde, .NATO içindeki \,v Ulkede demokratik ideallere aykın bir hareket yapıldığında, bütün NATO ülkeleri bunu aynı şekilde göğüslemeli, ortadan kalkması için çalışmalıdır." (Baştarafı 1. Sayfada) üye olarak AET'ye katılmak istediğini" bildirdi. Halefoğlu, hükümetinin AET'ye tam Uyelik başvurnsunu "yakın blr zamanda" yapmaya hazırlandığını da beürterek, ABD'nin basvurunun kabul edilmesi için Avrupa Ekonomik Topluluğu ülkeleri nezdinde çaba sarfetmesi beklentisini iletti. Yetkili Türk kaynaklanndan alınan bilgilere göre, ABD Savunma Bakan Yardımcısı Perle, Türk hükümetince iletilen bu beklentiye " o l u m l u " bir karşılık verdi ve başvurunun yapılması halinde ABD'nin Türkiye'nin tam üyeliğinin gerçekleşmesi için "elinden gelen desteği göstereceği" vaadinde bulundu. TÜRK YETKİLİLEP NE D h ' O R ? Türk yetkililer de Perle'nin tam üyelik konusunda verdiği destekten " m e m n u n " gözüktüler. Bununla birlikte üst düzey bir Türk yetkilisi, ABD'nin tam üyelik başvurusunu desteklemesi ile üsler anlaşması görüşmelerinin sonuca bağlanması arasında doğrudan bir ilişki kurmanın " h a t a l ı " olacağını savundu. Bu yetkili, Cumhuriyet'e "ABD, Türkiye'nin AET'ye tam ttyeüğini zaten desteklemekteydi. Biz, ABD'nin bu tutumunu daha önceden biliyorduk. Bu, savunma ve ekonomik işbrtiiği anlaşması görüşmelerinde ortaya çıkan sonuçtan bağımsız bir konudur. Çünkü görüşmelerde bir uzlaşma havasına girilmeseydi de, ABD, Türkiye'nin tam üyeliği için AET nezdinde ağırlık koyacaktı" dedi. Türk yetkililer, üsler anlaşması ile tam üyelik konusu arasında bağlantı kurulmaması gerektiğini belirtmelerine karşıhk, Perle'nin vaadinin üsler anlaşması görüşmelerinin sonuca bağlanmasını hazırlayan "siyasi ort a m " a olumlu bir etkisi oldugunu kabul ediyorlar. Bu arada, diplomatik çevrelerde özal hükümetinin ABD'den beklentilerine istediği karşıUğı bulamamasına rağmen, sınırlı ödünlerle üsler anlaşması pazarlığını kapatmasında, Türkiye'nin AET'ye tam üyelik başvurusu hazırlıklannııı da rol oynadığı belirtiliyor. Bu değerlendirmeyi yapan gözlemciler, topluluğun kapısını çalmaya hazırlanan Başbakan Özal'ın, AET karşısında yoğun bir diplomatik seferberliğe girmek zorunda oldugunu, böyle bir zamanlamada bütün enerjisini AET'ye yöneltebilmesi için taktik olarak şimdilik ABD ile sorunları dondurmayı yeğlediğini belirtiyorlar. Tam üyelik başvurusunun kabul edilmesi için ABD'nin AET nezdinde yapacağı baskıya ihtiyacı olan Özal, üsler anlaşması pazarlığını kapatırken, Perle'den bu konuda destek vaadi aldı. Pasaportumu kaybettim, hükümsüzdür. EBRU PÜRLEN KURTBÖKE stanbuVda bir çocuk daha kaçırddı İstanbul Haber Servisi Hikmet Çaycı (2,5) ve Umut Doğan'dan (4) sonra dün de Laleli'de Bahar Paşa (9) adlı kız çocuğu, sabah okuluna giderken kimliği belirlenemeyen kişilerce bir otomobille kaçınldı. Kaçırma olayının alacak yüzünden lrak uyruklu Ahmet Hatim Kerani tarafından gerçekleştirildiği iddia edildi. Bir süredir meydana gelen çocuk kaçırma olaylarını dikkate alan Asayiş Şubesi Cinayet Masası elemanları, olayı bir an önce aydınlatmak için harekete geçerken eldeki ipuçlan en ince aynntısına kadar değerlendiriliyor. Bahar Paşa'nın konfeksiyon ihracat işleriyle uğraşan babası Mehmet Paşa ve annesi Vahibe Paşa'nın polise verdiği ilk ifadelerinde "büyük bir heyecan ve korku içinde olduklannı" belirterek "Kızımız, Kâtip Kasım İlkokulu 4. sınıfında okuyor. Bu sabah saat 07.30 sıralarında evden çıktı. Okul evimize çok yakın. Her zaman yiiriiyerek giderdi. Kısa bir siire sonra okulun önünden beyaz bir arabayla kaçırıldığını öğrendim. Kızımızı Iraklı Ahmet Hatim Kerani kaçırmış olabilir. Çünkü onunla bir alacak nedeniyle mahkemelik olmuştuk" şeklinde konuştuklan öğrenildi. Bahar Paşa'nın kimliği henüz belirlenemeyen kişilerce kaçınlması, ailesinde tam bir şok >rarattı. Laleli Mesihpaşa Yıldırım Apartmanı 75/1 numaralı evde oturan aile, Cinayet Masası elemanlannın her an kızlarını bulup getirecekleri ümidiyle bekliyorlar. Bu arada polis ise, Bahar Paşa'yı kaçırdığı ileri sürülen, tüm ipuçlarını değerlendirerek plakası belirlenemeyen beyaz taksinin ve Iraklı Ahmet Hatim Kerani'nin bulunması için aralıksız olarak çalışıyor. r OLAYLAMN Iktidarsız ARDENDAKI GERÇEK 2. köprü yorulmayacak (Baştarafı 1. Sayfada) rüde aska sisteminin değiştirilraesine neden oldu. Fatih Sultan Mehmet Köprflsü'nde eğik askı yerine, metal yorgunluguna uğramadığı düşünülen dikey askı sistemi getirildi. Karayollarrndan bir üst düzey yetkilisi bunu "Belki eğik kablolar daha estetik ama, şu bir gerçek ki yorulmalan da daha fazla. Tabii ki kuvvetin en yakından, yani dik olarak Uetilmesi daha mantıkh" şeklinde açıkladı. Severn ve Boğaz tipi köprülerin mucidi ve başmühendisi William Brown ise Cumhuriyet'le Rumeli Şantiye'sinde yaptığı söyleşide "tkinci Boğaz Köpriısü'niin eğik askı kablolanna ihtiyacı yok. Çünkü bu geniş bir köprü (36 metre eninde ve 8 şerilli). Eğik askı kablolannı kullanmadan da rüzgâra karşı stabiliteyi sağlamak miimkiin" dedi. Peki, Birinci Boğaz Köprüsü'nde eğik askılar gerekli miy'i? Bu soruya Brown, "Aslında oerhalde Birinci Boğaz Köprii1. B«g»z sü'nde de eğik askı kablolanna ihtiyaç yoktu. Birinci Köprü 25 metre genişliğinde ve 6 şeritli. Ama Severn, 20 metre genişliğinde, 4 şeritli dar bir köprü. Bu yiizden orada mutlaka eğik askı kuOamnak zonındaydık" şeklinde yanıt verdi. Brown ayrıca, Severn ve Boğaz köprülerine benzeyen bir köprü daha yaptı. Dünyanın en uzun asma köprüsü olan tngiltere'deki Humber 1982 yılında tâmamlandı. Ne var ki Humber Köpnisü'nün eğik askı kablolannda da kısa sürede sorunlar çıktı. Bunlann tümünün yaratıcısı Brown, "Severn, Birinci, tkinci Boğaz Köprüleri ve Humber bunlann dördü bir aile oluşturuyor. Şekilleri biraz farklı ama temelde hepsi aynı. Ama artık bu tip köprülerin sonuna geldik. Çünkü şimdi ben riizgânn etkisini daha iyi alabilecek yeni teknikler geliştirdim. Tabliyede tek bir kutu kiriş yerine, her biri kendi içinde aerodinamik (streamlined) birkaç kutu kuJlanıyonım" dedi. (Baştarafı 1. Sayfada) değildir. Hele Türkiye'ye dönük yüzünde, Vaşington'un "yönetimkongre" ikilemini bir oyun olarak sahneye sürdüğü, artık anlaşılmıştır. Cazetelerin yazdığı gibi bu yıl Kongre >lihtiyaç fazlası askeri malzeme"nin NATO'nun güney kanadt üyelerine dağıtılması için yöneüme yetki vermiştir. Yönetim ne yapmıştır? Kongre'nin son yıllarda kırpa kırpa kuşa benzettiği "Türkiyeye yardım ve kredi desteği"nde doğan eksikliği ya da boşluğu doldurmak üzere hemen bu fırsatı kullanmış mıdır? Gerçeklerden haberli bulunan Amerikan yönetimi, daha başka deyişle Sayın Reagan, herhalde ünlü silah ambargosu ile "Türk ordusunun ihtiyaçlan"nda nasıl boşluklar doğduğunu herkesten iyi bilmekteydi. NATO'nun güneydoğu kanadındaki bu "sadık müttefik"e neden Kongre'nin verdiği olanağı kullanarak silah desteğini, yardımı arttırmadı. Amerikan yönetiminin başında bulunan Sayın Reagan, doğal olarak, Amerika'mn çıkarlarını Türkiye'den daha çok düşünüyordu. Böyle bir şey yapacağına, Türkiye'den yeni ödünler koparmak için yeni yetkisini SETA görüşmelerinde pazarlık silahı yaptı. Böyiece birsöylence iflas ettu Artık Türkiye'de "ciddi" olmaları gereken birtakım sorumlular, "Amerika'da yönetim bizden yana; ama, ah o Kongre olmasa" diye konuşarak Türk kamuoyunu aldatamazlar. * * * (Baştarafı 14. Savfada) de cinsel sorunlara geseJde psikolojik nedenler, damar hastalıklan, nörolojik olaylar veya bazen bir ameliyat neden olabilir." İDRAR KAÇIRMA Doç. Dr. Sağlam, idrar kaçırma rahatsızlığının çeşitli nedenlere bağlı olabildiğini ve tedavi edilmezse böbrek hastafaklanna yol acarak ölüme kadar götürebileceğini vurgulayarak, "Felçü bastabnn yuzde 4 3 ü böbrek yetmezliğinden ölüyordu. Ancak, ürodinamik çalışmalaria uygun tedavi edilen hastalarda ölümler yiizde 3'e indi" biçiminde konuştu. İdrar kaçırma rahatsızlığı olan hastalann böbrek yetmezliğine gıtme durumunda olduklannı anımsatan Doç. Sağlam. sözlerini şöyle sürdürdü: "Ürodinamik calışmalar, mesane basıncının ölçülmesi, idrar tutan adalelerin etektromiyografilerinin yapılması ile bu bastalar daha iyi değenendiriiiyor, hastada ne tip bozukluk olduğu açıkça ortaya konabiliyor. Birkaç basit ilaç ve tedbiricrie idrar kaçırmalan önleniyor. Belkayması ve buna baglı ameliyatlar, belkemigi yaralanmalan, omurilik himörieri, parkinson hastalığı, şeker hastabgında bu tip idrar yapma bozukluklan ortsya çıkabiliyor. Hepsinde böbrek bozukluğu olmaz, biz, var mı yok mu. yaplığımız ürodinamik çahşma sonunda soyleytbiliyoruz. Bazı idrar kaçırma rahatsızlıklan ameliyatla tedavi edilirier, oysa ürodinamik yapüırsa 4'te biri ameliyatsız, ilaçla tedavi edUebilir." İdrar kaçırma veya yapamama rahatsızhğının her ne nedenle oiursa olsun ürodinamik çalışmayla değerlendirilmesi ve bilerek tedavisinin yapılması gerektiğini savunan Doç. Dr. Sağlam, tüm nedenlere bağlı olarak bu rahatsızlığın yüzde 70'inin ürodinamik çalışmayla tedavi edilebüdiğini, yüzde 30'unun ise, geç kalmaları ve böbreklerinin kunanlamaması nedeniyle tedavi edilemedi|ini sozlerine ekledi. Sevem Kftprite* 1074 metre 9S7.6 metre 25 metre 20 metre Ş taınt 6 4 MakabMan Eğik Efiik KMfHpJ Kutu Kutu 3000 ton 2000 ton •at Sevem öncesi yaptlan asma köprulerde dikey askı kabkılan ve tablıyede kafes kiriş sistemi kullanılıyorrju.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle