Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER ne hacet; devletin malı deniz, yemeyen domuz! Ulusun mallarını, Sümerbank'a varana değin haraç mezat satıyoruz... Hem de Amerikalı iktisatçıların raporlanyla! KUCAĞA OTURMA! Hani ATATÜRK'ÜN "Yurtta barış, cihanda barış!" ilkesi? Dünya, cihan bir yana, komşularımız bizi bulsalar bir kaşık suda boğacaklar. Nedeni de Atatürk'ün bağımsız Türkiye Cumhuriyetini, sımsıkı, halatlarla, palamarlarla Amerika'ya bağlamamız, bağımlı hem de nasıl?bir ülke haline gelmemiz. Komşulanmızın hemen hepsi Amerika'ya ateş püskürmekte, Yunanistan bile Amerika'nın dalına basmakta. Biz, illaki Amerika'ya bağlanacağız. Adam bizi kapıdan kovsa, bacadan gireceğiz. Sadaka verir gibi bin minnetle yalvara yakara yardım, para alacağız. Dahası ülkemizde istediği hükümeti destekleyecek, istemediğini azarlayacak... Daha dahası "solcu iktidar ASLA!" .Ajnerika için. Geçen yıl mıydı ne, İtalya'da Komünistlerle ortak hükümet kuruluyordu. Carttt! diye Italyanlan azarladı Amerika; "Komünistleri istemiyorum!" Italya'ya borusunu öttürüyor. Başkalannı bir yana bırakalım, biz, niçin böylesine bir bağımlılığa kendimizi kapıp koyveriyoruz? Ham politikacılar, halka, "gidip Ruslann kucağına mı oturahm" diyorlar. Ayıptır söylemesi, peki, şimdi kimin kucağında oturmaktayız? Kim diyor size onun bunun kucağına oturun diye! Oturun onurunuz!a kendi ülkenizde, başınız dik olarak. Buna da karşılık hazır: "Efendim, artık dünya öyle bir aşamaya geldi ki her ulus birbirine bağımlıdır. Hele az gelişmiş uluslar!" falan fılan... Dünya, tarih boyunca hep bu aşamadaydı. Parası, gücü olan uluslar emperyalistler her zaman canlarının istediği, çıkarlarının gerektiği ulusları kendilerine bağlamışlardır. Buraya gelince söz, yine ulu önder Atatürk karşımıza çıkıyor. Ata, "Yurtta Sulh, Cihanda Sulh!" sözünü ezbere söylememiştir. Onun Kurtuluş Savaşı sırasında tuttuğu bir dış politika vardır. Bu politika DENGE poliükasıdır. Büyük Söylev'lerinde bu politikayı anlatmıştır. Anlatmakia kalmamış, Kurtuluş Savaşı boyunca ve de sonra uygulamıştır. Savaş sırasında piyasada Amerika pek gözükmüyordu. İngiltere vardı. İngilizlerle Sovyetler Birliği arasında yürüttüğü denge politikası, savaş içinde ve savaştan sonra Türkiye Cumhuriyetine tam bağımsızlığı sağlamıştı. İngilizlerle, krallarını ayağına getirecek denü dost olmuş, Sovyetlerie de sıkı dosıluk ilişkileri kurmuştu. Balkan Birliği 'ni kuracak denli komşulanrruzla da dosttu. Şunu çok iyi bilmeliyiz ki, bağımlılık, dostluk bağımlılığı olmalıdır. Böylelikle kimse kimsenin kucağına oturdu denilemez. Ne yapıyor Fransa, bırakalım Fransa'yı, ne diyor Yunanistan? "İşime gelmiyor, çıktım NATO'dan..." diyor. Çıkar mı, çıkmaz mı, bu ayrı bir konu, ama bizim bir babayiğit politikacımız var mı, etmek istese de bu sözü edebilsin? Bizim Osmanlı împaratorluğu'nun enkazı altından tam anlamı ile kalkabilmemiz için, bu enkazın altında büsbütün ezilmememiz için, giderek iç işlerimizde bir sağlıkh düzene ulaşabilmemiz için; önce ve önce, Atatürk'ün bol bol, her yerde bağırdığımız, "Yurtta Sulh, Cihanda Sulh!", yani DENGE politikamıza dönmemiz gerek. Biz böyle deyince, biliyorum kıyamet kopar. Çünkü iliklerimize değin Amerikan bağımlılığı işlemiş. Ülkenin kalburüstü holdinglerine varana dek dışa bağlanmış kuruluşlanmız var. Nasıl olur efendim? Olur mu, olmaz mı bilinmez, ama olması gerekir. Bir örnek verelim: Dünyadaki terörün odağı İsrail'dir. Dünya teröristlerin peşine düştü. Ne ki istediğiniz denli terörist yakalayın, bitiremezsiniz. Beş rnilyon Füistinüyi kovuldukları yurtlanna döndürebiliyor musunuz, Israil'in işkeficesinden kurtanp? Israil'in hakkından gelebiliyor musunuz? Bunu yapabilirseniz, dünyadaki terör, yandan fazlaya durur. Ama yapamazsınız, Israil, Amerika Birleşik Devletleri'nin bilmem elli kaçıncı cumhuriyeti gibi bir şey... ÖNCE HOLPİNGLER! İmdi bizde yürekli, Atatürk'e yakışır, hakkıyla devlet adamı politikacılar çıksa da iktidara gelse; Atatürk'ün "Yurtta Sulh, Cihanda Sulh!" politikasını, DENGE politikasını uygulamaya kalkışsa, sözümüz meclisten ırak, bir de NATO'dan çıktık deseler... ne olur dersiniz? Hani "farzı muhal!" Herhalde Amerika'dan önce, Türkiye'yi holdingler işgale kalkışır... Ne var ki benim bu sözlerimden sakın telaşa kapılmayın. Çünkü Allah kabul etsin (!)Türkiyemizde aslan gibi Demirel'lerimiz var. Kaplan gibi ÖzaJ'larımız var! Üstüne üstlük halkımız için, onun büyük çoğunluğu için, varsa Demirel, yoksa Demirel! Şimdiden söyleyelim, 1988 seçimJerinde de daha önce de olsa sol takım yatmıştır... Bu, böylece biline!. Gidişimiz Üzerine Söyleşi... Şunu çok iyi bilmeliyiz ki, bağımlılık, dostluk bağımlılığı olmalıdır. Böylelikle kimse kimsenin kucağına oturdu denilemez. Ne yapıyor Fransa, bırakalım Fransa'yı, ne diyor Yunanistan: ' Işime gelmiyor, çıktım NATO'dan..." diyor. Çıkar mı çıkmaz mı, bu ayrı bir konu, ama bizim bir babayiğit politikacımız var mı, etmek istese de bu sözü edebilsin? SAMtM KOCAGÖZ 28 Eylül ara seçimleri sonucu, herkesi şaşırttı: Gelen gidene rahmet okuturmuş derler.. Yurttaşlar, nasü giderse gitsin, Demirel'i unutamıyorlar... Varsayoksa Demirel! 12 Mart 1971 "de Demirel'i, yurdu konuna ve kollama görevi ile yükümlü olan askerler alaşağı etmişler, etsinler.. Yurttaşlar yine iktidara getirmişler; bu kez işler yine sarpa sarmış, kan gövdeyi götürüyor demişler, bir daha askerler Sayın Demirel'i alaşağı etmişler.. 12 Eylül, aşağı yukarı 12 Mart 1971'in onuncu yıldönümü olmuş. E... şimdilerde 1986'dayız, neredeyse 199O'lı yülara yaklaşmaktayız. Tarih "tekerrür" etmez derler, ettiğini de söyleyenler vardır. Şimdi Demirel, yine iktidara gelecek, hem de erken seçim deniyor 1990'larda buyurun yine abdestsiz cenaze namaana! Ne var ki biz inatçı bir ulusuz, uluslann tarihi, sonsuzJuğa doğru akar gider, "RUZU MAHŞERE" dek, ülkemizi koruma ve koüamaya uğraşan ordumuzun inadına Demirel'e oy verebiliriz. Ruzu mahşere dek ne demek? Ruzu mahşerde de oylarunız Demirerin! Ordumuz, ruzu mahşerde de bizi diyelim bu ulusun aklı erilderini kurtaramaz... Olmaya ki Demirel'in nereden gelip, nereye gittiğini, nasıl geldiğini, niçin gittiğini anlayabilelim. Bu da oy veren yurttaşlann ülkenin yazgısını, geleceğinin ne olduğunu, nereye gittiğimizi anlayabilmelerine bağlı... Bu gidişle de anlayabilmemiz çok güç. Güçlüğiin nedenine gelince: Bir İtalyan siyaset bilimcisine göre, 'her ulus layık olduğu yönetimi bulur'muş. Ne ki bu söz, bizim için geçerli değildir. Belki de başka uluslar için de geçerli değildir. Uluslann egitimi gerekli düzeyde yapılabilmişse; uluslann bireyierinin beyni koşullandınlıp yıkanmamışsa, layık olduklan yönetimleri elbette bulurlar... Oysa bizler, 1946'dan bu yana, tam kırk yıldır; koşullandınldık, beyinlerimiz yıkandı. Önce anadan doğma Menderes'çi, Celal Bayar'cıyız. Sonra Demokrat Partinin hayrül halefi Adalet Partisi'nin candan taraftarıyız. Elbette Menderes'in halefi Demirel'in kurbanıyız! SOL tKTİDAR: ASLA! Bu konuda, halkımızın büyük çoğunluğunun kırk yılhk Demokrat Parti, Adalet Partisi giderek Menderes, Demirel hayranlığı, bağlılığı için türlü yorumlar yapılabilir. Ne var ki sağlıklı bir yoruma kavuşmak için; psikolojik, sosyolojik, ekonomik bir arajtırma, toplumbilimcilerimizin işidir. Bilimsel yapıtlara ödül veren kurumlar, gazeteler, "1946'dan Bu Yana Niçin Menderes? Niçin Demirel" konulu, bilimcilerimiz için bir yarışma açmalıdır: Halkımız nasıl köje dönme, her mahallede milyonerler yaratmaya soyunduruldu anlaşılmalıdır. Okullarımızda, çocuklarırmz nasıl eğitildi ki aralarından bu denli koyu Menderes'çiler, Demirel'ciler kırk yıldır kaç kuşak eder? ordu ordu yetişti. O zamandan bu zamana bir kilo ete, bir gömleğe oyunu veren yurttaşlar, nasıl ortaya çıktı? Bu yurttaşlar, uluslarırun üç gün sonrasını düşünemeyecek denli böylesine aç, çıplak nasıl bırakıldı? Hırsızbğı, beceri ve başan olarak nasıl belledi? Ya da nasıl belletildi? Nedenleri saymakla bitiremeyiz... Komünizm, ASLA! Sosyalizm ASLA! Tamam, anlaşıldı, bunu öğrendik. Amma ve lâkin Mustafa Kemal Paşa'ya ATATÜRK'e de mi ASLA? Hani Atatürk'ün LAİKLİĞ1? Neredeyse bütün halk tarikatçı oldu. önce işe turistik Mevlevi ayinlerinden başladık. Şimdilerde çoğu büyüklerimizin evi, tekkelere dönüştü. Sosyalist masonlarımızın yanında, tarikat erbabı masonlarımız da türedi. Şeriatçı parti başkanlanmız var. Hani Atatürk'ün DEVLETÇİLİĞ1? Bu konuda uzun söze PENCERE 19 EKİM 1986 Anadolu Aydınları. •• EVET/HAYIR OKT4Y AKBAL Tarih Üzerine Düşünmek "Önünde yürüyen sürüyü gözle bir: Ne dünü bilir ne bugünü, bir o yana sıçrar bir bu yana, yer uyur, geviş getirir, yeniden sıçrar, sabahtan akşama, bugünden öbür güne, kısacık yaşamının haz ve acılarıyla bağımlı, anın tepeciklerinde yaşar durur, bu yüzden de ne bir üzüntü, ne de bir bıkkınlık duyar." Friedrich Nietzsche'nin Say Yayınlarında yeni çıkan "Tarih Üzerine"sini okuyorum. İnsanla hayvan arasındaki ayrımı şöyle belirliyor: "İnsan bir türlü unutmayı öğrenemeyip de hep geçmişe bağlı kaldığı için şaşar durur kendi kendine de. İstediği kadar ileri ve çabuk yürüsün, zinciri ile birlikte yürür, hızla akıp geçen olaylarla bağltdır gene de." Hayvan, geçmişi düşünmez, anımsamaz. insan nepgeçmişin bilincindedir. Kendi yaşamının, tüm insanlığın geçmişinin... Hayvandaki mutluluk, dünü, bir an önceyt bilmemest, anımsamaması. yalnızca 'an'ın içinde yaşamasından gelir. <• Nietzsche (Niçe) şöyle diyor: "Zaman tomanndan boyuna bir yaprak çözülür, düşer, uçup gider, birden insanın kucağına geri döner. İşte o zaman insan 'anımsıyorum' der ve hemen unutan, her anın gerçekten öidüğünü, sis ve gece içinde geride kalıp yittiğini ve bütün bütüne söndüğünü gördüğü hayvanı kıskanır. Hayvan işte böylesine tarihdışı' yaşar?' Niçe, hayvanın "hiçbir zaman olduğundan başka türiü göstermeyi bilmediğini" söylüyor, oysa insanoğlu "geçmişin büyük yükü karşısında direnir durur, bu yük insanı ezer, bir o yana bir bu yana eğer, buker, bu yük onun yolunu görünmez ve karanlık bir ağırlık gibi tıkar" Hayvanlardır, bir de çocuklardır 'an'ın gereği gibi yaşayanlar, içinde olduklan "an"dan başka şey bilmeyenler, ne geçmişi, ne geleceği düsünenler... Ama bir gün gelir o çocuğun oyunu da bozulur "İşte o zaman bir zamanlar' sözcüğünü anlamayı da öğrenir, insanlara savaş. acı ve usancla gelen ne varsa her şeyi çözümleyen o anahtar sözcük varoluşunun aslında ne olduğunu kendisine anımsatır." Sık sık tarih konusunda düşünmüşümdür. Tarih, geçmişte olup bitenlerı öğrenmek midir yalnız? Üstelik tarih kitapları 'insanlığın' geçmişini değil de, daha çok savaşları, komutanları, kralları, padişahları, imparatorları yazarlar. Sanki bunları öğrenirsek insanlığımız daha gelişmiş, daha yücelmiş olacak! Bu tarih anlayışı bir gün elbet değişecek. Gençlere, insanlığın geçmişindeki kötülükleri, kanlı olayları, yoksullukları değil de, güzelliklerı, başarıları. lyilikleri anlatacağız. Tarihi, insanlığı umutsuzluğa götüren bir araç olmaktan kurtaracağız. Valery'nin bir sözünü sık sık animsatınm: Tarihin bir bilım olmadığı... Bunun tersini düsünenler de vardır. Ama Niçe bakın ne diyor: "Tarih, yaşamın hizmetinde buiunduğu ölçüde, tarihsel olmayan bir gücün hizmetinde bulunur. bundan dolayı da bu bağlılık içinde, hiçbir zaman matematik gibi salt bir bilim değildir, olamaz, olması da gerekmez. Ama yaşamm ne dereceye kadar tarihin hizmetine gereksemesi olduğu sorusu bir insanın, bir ulusun, bir küttürun sağlığı bakımmdan en önemli sorulardan ve yaşamın en önemli kaygılanndan biridir. Çünkü tarih aşırı bir güç kazanırsa parçalanır ve soysuzlaşır, bu soysuzlaşma sonunda ise tarihin kendisi de yeniden soysuzlaşır." İnsanoğlu küçük yaştan tarih baskısı altındadır. ilkokuldan başlatırlar ülkenizin, dünyanın geçmişini tarihlerle, adlarla size ezberletmeye. Bundan ne kazanırız bilmem. Çünkü insanlığın, bir üyesi olduğumuz ulusun tarihini bize anlatan, belirli bir kişi ya da kişilerdir. Onlar da içinde bulundukları koşulların gereğini yaparlar. Kesinliği olmayan, yöneticilerin isteklerine uygun şeyleri öne çıkarırlar, başka gerçekleri ise gözlerden saklarlar. Tİpkı 1950 sonrasında İnönü Savaşı'nı bile tarih kitabından çıkaran Zuhuri tarihleri gibi! Niçe'nin "Tarih Üzerinde"si uzun süre elimden düşmeyeceğe benzer. Böyle kitaplar, bir kez okumakla yetinilmez. Bakın İtalyan şairi Leopardi ne diyor tarih için: "Yok, yaşamıyor hiçbir nesne Deyseydi eğer çabaların, önem vermez miydi toprak iç çekmene? Acıdır, sıkıntıdır varlığımız ve pis bir çamurdan başka şey değil dünya Sakin ol öyleyse, sesini çıkarma." Ama biz insanız, hayvan değiliz. Sürünün bir parçası olmayacağız. Tek tek bilinçli bireyler olmak savaşını vereceğiz. Karamsarlıkla bu dünya yaşanmaya değmez' ezikliğinden kendimizi kurtarmaya, tarih anlayışını bilimsel bir çizgiye oturtmaya, dünyayı ve insanı daha güzele doğru değiştirmeye çalışacağız. Edirne'den Kars'a para,en hızlı nasıl aider? tK ^ ^ ^ ^ . :jb£b;ii..v fiifrrit Açık renk gözlu, avdınlık yuzlü genç adam, er üniformasının içinde, olduğundan daha çelimsiz görünüyor. Selamlaştık: Merhaba.'.. Anlatıyor: Anadolu'nun bir ilinde yerel gazetede çalışıyormuş, 12 Eylül'le birlikte gözartına alınmış, beş yıl tutuklu kalmış, sıkıyonetim mahkemesinde aklanmış, salıverilirken askere götürmüşler, şimdi "vatani görevi "ni yapıyormuş... Buraya geldiğinizi duydum, dedi, tanışmak istedim... Yüzüne biraz saşkınlıkla bakıyorum, anlamaya çalışıyonjn ömrünün beş yılı haksız yere zindanda geçen bu genç insan, neden yıkık, kırık, buruk değil de mutlu?.. Yanıtlıyor: Herkesin başına neler geldi? Bizim de payımıza bu düştü. Ülkemizde oluyor böyle şeyter... Bütün bunlann başıma neden geldiğini biliyorum. Aydınlanmak ve bilinçlenmek mutluluğumun temelidir. Nişanlıyım. Sözlüm yedi yıldan beri beni bekliyor; askerliğimi brtirince evleneceğiz; güzel ve iyi bir insandır; olan bitenlere yakınmadan göğüs gerdi. Birliğinde durumun nasıl? Komutan anlayış gösteriyor, okuyup yazmamı engellemiyorlar, görevi de aksatmıyorum. Dedim ki: Senin gibi bir okuria tanışmak ve konuşmak, insana övünç, güven, iyimseriik aşılıyor. • Aydın kişi "ayncalıkh okumuş" değildir. Cumhuriyetin ilk dönemlerinde belki biraz öyleydi; geçti o dönem... Aydtnımız artık kimi sanatçınrn devam ettiği meyhanenin k)şluğunda yaşamıyor, seçkin çevreierin yamacında soluk alıp vermiyor, yalnız büyük kentin kibirli kesimlerinde boy gostermiyor; yurt doğasının her ikliminde, dağda, taşta, ovada, kıraçta, sulakta sürgün verryor. Anadolu'nun gelişigüzel bir verinde, alçakgönüllü aydınlann ayaklarını toprağa dayadıklannı görebilirsiniz. Aydın, kasaba eşrafından olabilir; köylü de olabilir; avukat, mühendis, belediye memuru, emekii ögretmen, marangoz, köfteci, kahveci de olabilir. Aydıniık büyük kentin tekelinden çıkmıştır. Aydın kişi artık saksı çiçeği değildir. • 12 Eylül darbesi, yukarıdan asağıya "VaşingtonAnkara" yörüngesine oturtuldu; amaçlan arasında yalnız halkı sindirmek yoktu, aydınlan ezmek de vardı; bilmem ki bu yolda kac adım atabildi, ne kadar ileriecf Bugün de 12 Eylül'ün siyasetini güderek aydınlıkla seçkinciliği, ilericilikle halktan kopukluğu, devrimcilikle terörcülüğü birbirine karıştırıp beyinsel kargaşaya mayonez hazıriamak için çırpınanlar ağıtiıklarını duyuruyoriar. Yukarıdan asağıya doğru bir propaganda işletiltyor Halkın aydınlanmasını engellemek için tüm aydınlann karartılmasını sağlamak gerekmez mi? Eskiden beri tanıdıklanmı düşünüyorum. içlerinde ne külhani görünüşlü devrimciler vardı, attığı zaman mangalda kül bırakmaz, ne sosyalist dostlar vardı; bunlar akan zaman içinde değiştiler; korktular, döndüler, ödleklikleri ortaya çıktı. Eh, bu da bir insanlık halidir. Ne var ki zaman içinde yalnız onlar değişmediler, toplum da değisti. Geçenlerde konuştuğum bir Anadolu aydını, dönekler için dedi ki: Biz 1960'larda büyük kentten taşraya yansıyan fikirlerle bilinçlenip aydıniandık. Şimdi o fikirieri yayanlar içinde korku belası dönenler bulunabilir; ama biz dönemeyiz, gerrye çark edemeyiz; çünkü artık çevremizde varoluşumuzun gerekçesi aydın kişiliğimizdir. I t f Î3UÇAKILEI ^ LONDRA G dışdönuş 4 gün 3 gece. Me r kezı otel T Ingiliz kahraltısı KDV dahil. çeşitl oıelier seçrr.e olanağ Türkiye'de bir şehirden başka bir hizmetleri, Pamukbank On Line Sisşehire gönderilen para, şehirler ara temi'nin olağanüstü hızıyla oracıkta, sındaki mesafe ne olursa olsun, en anında yapılır. hızlı Pamukbank On Line Sistemi'yle İster Edirne ister Kars... Para gider. göndermek, provizyon Pamukbank On PAMUKBANK almak gibi en basit bankacılık işlemleri için bile Line Sistemi, sisteme saatlerce beklemeyin. dahil şubeleri bilgisaPamukbank'a gelin, yar ağıyla birbirlerine Pamukbank On Line ve Genel Müdürlük'teSistemi'nin benzersiz ki ana bilgisayara baghızından yararlanın. lar. Bankacılık işlem ve 335.000 TL. yalnız j ç a k bıieti gıöışdönüş LONDRA'DA DIREKTOTEL REZERVASYONLARI YAP1IR. 279.000 TL. İNGİLTERFDE Usan kurslan için kayrtlanmız başlamıştv. ^ ^". ^r * ^ ^r m BRITISH RAIL vrytt Cat Tel 116 üi 06 ı4 îıarı Gabriella D'Aiuto Oesm, gravur ve ^ y j 925 Ekkn 1986 SISTEMI Pamukbank On Une Sistemi, şimdiden *• Adana * Aksaray * Annara * Antakya #• Antaiva * Battçelıevler «• Bakırkoy * Bebek *• Beyazıt • Bursa *• Denizli *• DyarbaKir »• Edirne * Elmauağ * Gatatasaray *• Gayrettepe *• Gazıpaşa * Gazıosmanpaşa *• Goztepe *• Izmır *• Kauıkoy > Karakoy P Kars >• Kayser: »• Kocasınan >• Mahmutpaşa *• Mecıaıyekoy > Mersın • Moöa *• Samsun > SayOam *• Sırkec: .*• Suadıye >• Şışli *• Tarsus >• Trabzon *• Yalova »• Yeşıiyurt »• ZeyiınburnufubeMrinde hizmetinizde. Aflres Vaıkonağ Cad 96/1 Pakıze "azı Klmıflı Sok Nışantaş Tel Fıtık ameliyatımı başan ile gerçekleştiren ve beni yeniden saglıgıma kavuşturan TEŞEKKÜR OP. DR. BAYRAM KAYABAŞFna DR. OSMAN TORTUM'a BaşhemşİK: NEŞE ÖZEL ile Htmşire: SEVGÜL COŞKUN'a Aynca yaıdımlannı esirgemevcn Dr. Amira H«togwn ile Dr. Sazbı Duuf'a ve Cerrahpaşa Genel 1 Servisi'ne teşekkürlerinıi bir borç bilirim. HAMtDESİRMEN PAMUKBANK iyi bankadır. ESKİ tablolannız Tuğralı gümüşleriniz ve elyazrna eserleriniz için Troy 140 79 36 Gruplara Ingilizce Bilgisayar. 339 78 69 Evlenme cüzdanımı kaybettim. Hükümsüzdür. /. HALİL BARLAS Çerkezköy Gümrük Müdürlüğü 7.3.1980 gün 4 nolu ve 7.3.1980 gün 7 nola gümrük giriş beyanrjamesi ile ithalini yapuğımız mallara ait gümrükçe tasdikli faturalar zayi edilmiştir. Yenilerini alacagımızdan eskileri hukumsüzdür. HEMA TRAKTÖR SAN ve TtC. AŞ Nüfus hüviyetimi, sigorta kartımı kaybettim, hükümsüzdür. YUSUF tRİN TECRÜBELİ ŞOFÖR ARANIYOR Müracaat: 512 05 06/484