14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER kaynaşmışlar, sorunlarını ortak noktalarda toplamışlardı. Toplantının sonunda Türkiye'nin önerisiyle ve öbür ülkelerin desteğiyle, gelişmekte olan AsyaPasifik ülkelerinin "Cüzamla Savaş Kuruluşlan" arasında bir koordinasyon oluşturulması ve ortak programlarla daha kolay ve verimli sonuçlar ahnması için Hindistan, Etiyopya, Bangladeş, Filipinler ve Sudan delegelerinin, aralannda bir çalışma grubu kurarak, koordinasyon için ilk adımlan atmalan kararlaştınldı. 1520 eylülde yine Bombay'da yapılan Uluslararası Rehabilitasyon Konferansına ise dünyanın her tarafından sağlam veya özürlü 300'ü aşkm insan, 40 kadar AsyaPasifik ülkesinin resmi ve gönüllü kuruluşunun temsilcileri olarak katümışlardı ve yeryüzü tarihinde ilk kez bir rehabilitasyon toplantısında cüzam konusuna da yer veriliyordu; cüzamla savaşan insanlarla, hastahğı çekmiş olan insanlar bu ilginç toplantıya alınlan açık ve el ele, omuz omuza katılıyorlardı. Çok ünlü bir gönüllü rehabilitasyoncu olan Hong Konglu E>r. Harry Fang'ın açıhş konuşmasına, cüzamlılar adına yanıt vermem istendiğinde çok heyecanlandım. Acaba bu çilekeş insanlan bu uluslararası büyük kuruluş karşısında nasıl temsil edebilirdim? Gelecek için cüzam konusunda nasıl bir lcatkı isteyebilirdim? Konuşmamda, düzenleyicilere, rehabilitasyon konferansı içinde bizleri de dışlaraadıkları ve insanlan çağdışı şekilde sakat bırakabilen hastalıklarla savaşı bir bütün olarak gördükleri ve gösterdikleri için tesekkür ettim; kendisinden değil, adından, çağdışı, boş inanlar nedeniyle korkulan bu hastalığı geçiren ve yeni yöntemlerle çok kısa sürede iyileşen cüzamlılann, toplumdan acıma değil, anlayış ve insanca davranış beklediklerini söyledim. Beş gün boyunca bu toplantıda da genel rehabilitasyon konulan başlığı alünda, önleme, toplum bilinçlenmesi, eğitim, üretken kılınma, yasalar ve uygıılamalar şeklindeki alt temalar işlendi ve ülkelerin çalışma raporlan okundu. Ateşli misyonerler, coşkulu Hindu toplum liderleri, gönüllü işadamlan ve toplantıya katılan hastalarla beraber olup her fırsatta cüzamla ilgili çalışmalan sorguladık ve sorunlanmızı dile getirdik. Toplanümn karar bölümünde, 1988'de Japonya'da toplanacak Uluslararası Rehabilitasyon Konferansı'nda cüzamın ayrı bir bölüm olarak değerlendirilmesi ve bundan böyle de bunun gelenek halini alması kararlaştınldı. ÇOK SAYmA YETtŞKİN OZÜRLÜ BtR ARADA Her iki uluslararası toplantıda da, katılanlann üçte birini sakatlar oluşturuyordu. Bunca yıllık ömrümde hiç bu kadar ortopedik özürlüyü, görmezi, sağırdilsizi bir arada görmemiş ve bu insanlan böylesine yakından tanımamıştım. Her biri, ülkelerinde ya da uluslararası düzeyde sivrilmiş, adını duyurmuş, kişiliğini kanıtlamış, üst düzeyde eğitim görmüş, iş, güç ve söz sahibi özürlüyü, böylesine amaç ve gönülbirliği içinde bulmak olağanüstü bir görüntü oluşturuyordu. Görmezlerin uluslararası önderleri, Shakespeare'den veya Tagor'dan dizelerle bezenmiş nefis konuşmalarını Braille daktilo edilmiş notlardan okurlarken, kara üzüm gözlü Hintli genç kız, kankırmızı sarisi içinde, incecik parmaklarını olağanüstü bir devinimle hareket etrirerek, Ingüizce ve öbür yerli dillerdeki konuşmaları dinleyiciler arasındaki sağırdilsizlere çeviriyordu. Yeni Zelanda'nın banş içinde yaptığı çalışmalar nedeniyle ödüllendirilen temsilcisinin tekerlekli sandalyesini, guzellik kraliçesi olabilecek kadar güzel kansı sürmekteydi ve Hindistan 1 ın sözcülerinden biri, her iki kolu omuzlanndan kesik olduğu için yemeğini ayaklanyla yiyor ve ağzını peçeteyle silmeyi de unutmuyordu. BÖYLEStNE ÖZVERİ... Ünlü bir Hintli balerina ile yardımcüan, sakat çocuklara yıllarca emek vermiş ve onlann da bir şeyler yapabileceklerini kanıtlayan bir oyun yaratmışlardı; ulusal tiyatrolarında delegelere sundular. Ormanın altm geyiğini avlamak isteyen hükümdara danslanyla yalvaran, yaşamuı değerini anlatan orman adamlanyla orman hayvanlan sonunda kraliçenin yardımıyla güzel geyiklerinin canını kurtanyorlardı. Küçük oyuncular, rengârenk giysüere büriinmüş, gerçek oyuncular gibi süslenmişlerdi. Görmeyen çocuklar, nefis Hint müziğinin eşliğinde, birbirlerine çarpmadan, sağır ve dilsizler ise, hiçbir müzik duymadıklan halde, öğretmenlerinin el ve yuz devinimlerini izleyerek dans ediyorlar; ortopedik özürlüler, aletli ayaklanyla ritme kusursuz uyuyorlar ve zekâ gelişmesi geri olan bir grup çocuk ise, düzeni bozmadan birer tavşan giysisi içinde zıplayıp duruyordu ve kuşkusuz ızleyicilerin nefesleri kesilmişti. Bizim "sakat" ya da "özürlü" diye nitelediğimiz insanlar, birbirini boğazlayarak yok eden, sakat eden, bedenleri sağlıkh, fakat beyinleri ve yürekleri sağlıksız insanların çoktan ötesine geçmişlerdi! 11 EKİM 1986 Hindistaıı'daki Pasifik Ülkeleri Toplantıları Her iki uluslararası toplantıda da katılanlann üçte birini sakatlar oluşturuyordu. Bunca yıllık ömrümde hiç bu kadar ortopedik özürlüyü, görmezi, sağırdilsizi bir arada görmemiş ye bu insanlan böylesine yakından tanımamıştım. Her biri, ülkelerinde ya da uluslararası düzeyde sivrilmiş, adını duyurmuş, kişiliğini kanıtlamış, üst düzeyde eğitim görmüş, iş, güç ve söz sahibi özürlüyü, böylesine amaç ve gönül birliği içinde bulmak olağanüstü bir görüntü oluşturuyordu. PENCERE Sesli Düşünceler... Kimilerine bakarsanız, Türkiye'de solun işi bitiktir. Neden olmasın? Sosyalist sol paramparça!.. Öylesine bolünmüş ki topartanması olanaksız gorunüyor. Demokratik sol ara seçimlerde boyunun ölçüsünü almadı mı? Toplam oy oranı yüzde 31 'i aşl«n; SHP yüzde 23'e, DSP yüzde 9'a yaklaşıyor; bölünmüşlük sosyal demokrallann da belini büktü. Hem bu bölünmenin sosyalist soldaki gibi ideolojik bir yani da yok; kişisel, uydurma, saçma sapan gerekçeler türetiliyor. Tilkiler diyorlar ki: Artık sol belini doğrultamaz; Türkiye'de sağın alternatifi sağ olacaktır. Kimbilir? Geleceğe doğru fal acanlann dedikleri belki doğru çıkar ya da oluşum büsbütün şaşırtıcı bir yorüngeye girer; 1988'e değin solun aklı başına gelir, bölünmüşlüğe paydos borusunu çalar, birinci parti kımliğiyle iktidara köprü kurar. Neden olmasın? Bu kez Türkiye'de yüzde 30 sağlam sol taban var. Bu taban Ankara'daki yöneticilerden de ilerdedir Eskiden sol fikir yukandan aşağıya ekilirdi; şimdi aşağtdan yukartya doğru yükseliyor. Halk soruyor: Bizim tabanda ayrımız gayrımız yok, yukandan bizi bolenler ne yapmak istiyorlar? Bölünmüşlük solda önemlidir; çünkü Türkiye'de sağ anttdemokratik bir yapıya sahip. Sağın bölünmesi demokrasiye hizmet, solun bölünmesi demokrasiye köstek... Ne var ki sağ da bunalıma doğru yol alıyor. Ara seçimlerde DYP'nin oyları yüzde 11 oranında yükselerek yüzde 24'e yaklaştı. ANAP yüzde 11 oranında oy yitirerek yüzde 32'ye düştü. Birisi tırmanan öteki inişe geçen iki sağ parti arasında yüzde 8'lik bir oy farkı kaldı. Bu demektir ki DYP genel seçimlerde oy oranını yüzde 4 5 yükseltirse ANAP'ın detterini dürer. Eh, bu durumda sosyal demokratlar toparlanıp yüzde 30'u biraz aşarlarsa, birinci parti durumuna yükselmezler mi? Doğaldır ki bu tür hesapların daniskasım sağın tilkileri yapıyorlar. Gerçi dışa bağımlı büyük sermayenin gönlü ANAP'tadır; sözde "istikrar" programınm 1988'den sonraki beş yıl süresinde de uygulanması isteniyor. Boylece "24 Ocak + 12 Eylül" programı 1980'den 1993'e dek sürecek, "atı alan Üskudar'ı geçecek..." Sermaye azmanlarına Üsküdar'ı geçmek için at lazım; ama, at ara seçimlerde Süleyman Demirel'in eline geçti. Seçmen "mührü kır atın böğrune vurduğundan" iş değişti. Şimdi ne yapıp edip 1988'e hazırlanmak gerekiyor. Sağı sağa alternatif yapmak önemlidir. Ancak Turgut Özal ile Süleyman Demirel, düşman kardeşlere dönüştüler. Kardeş, ağabeye ihanet ettı, aralarında kan davası doğdu; bunları barıştırmak olanaksız görünüyor. Peki, ne yapmalı? Tilkiler diyorlar ki: ' ANAP'ta çıkar muslukları dinci kanadın elindedir Turgut Bey ile dinci kanat, birlikte iş bitiriyorlar. Bu yüzden sözde liberaller tedirgin. ANAP'ın "mürteci" kanadına karşı muhalefet, devletin güvenlik örgütleriyle, Çankaya'nın da hoşuna gider. Batı dünyası, Ortadoğu'daki İslamcı akımlardan rahatsız olmaya başladı. Seçim yenilgisi zaten ANAP'ı dut ağacı gibi silkeledi. Şimdi partide sözde liberal kanat dincilere karşı çıksa, sonra da DYP'ye göz kırpsa, fena mı olur? • Dış ve iç sermaye azmanlarının partisinde bir kıpırdanma başladı mı bilin ki ipler yukarıdakilerin elindedir. Bunların dünyasında hiç kimse fikir yüzünden kılını kıpırdatmaz. Ara seçimden beri Turgut özal'ın yüzünden düşen sinek bin parça. Artık herkesin kafasındaki tilkiler fır dönüyorlar da kuyrukları birbirine değmiyor... Yalnız sol kesimde tilkiler yok; horozlar var; onların işleri güçleri, kendi çöplüklerinde ötmek. Prof. Dr. TÜRKÂN SAYLAN Bombay'da, 1314 eylül tarihterinde, cüzam hastalığını yok etmek için AsyaPasifik ülkelerinde çalışan gönüllü kumluşlann toplantısı ve 1520 eylül tarihleri arasında da Uluslararası AsyaPasifik Rehabilitasyon Konferansı yapıldı. Bu yılın ocak ayında, Hindistan'da ilk kez oluşturulan ve cüzamla ilgili önemli çahşmalar yapanlara verilen Uluslararası Gandi ÖdulU'nU almış olduğumdan, düzenleyiciler beni de konuk konuşmacı olarak bu iki toplantıya çağırarak bir kez daha onurlandırdılar. Hindistan bir gönüllüler ülkesi, ve bireyler, yüzyıllardır atalan, bilginleri, önderleri, gruplan, analan ve öğretmenleri tarafından, (birey olarak) topluma katkıda bulunmaya yönlendirilmişler. Herkes kendini toplumun hizmetinde, Mahatma Gandi'nin izinde bir "sosyal görevli" olarak kabulleniyor. Bu nedenle her sorun için yüzlerce gönüllü dernek kurulmuş ve kurulmakta; bunlann büyük bölümünü, çeşitli ülkelerden gelip ülkenin büyüsüne kapılarak Hintlileşen misyoner kuruluşlan oluşturuyor, yine birçoğunu, en küçük toplulukta bile var olabilen, girişim ve seslenebilme (hitabet) gücüyle, coşkusuyla çevresine insanlan toplama yeteneğini taşryan toplum önderleri kurmuşlar. Aynca her eyaletin kendi olanaklanyla kurduğu resmi dernekler, çoğu yerde gönüllülerle işbirliği içinde çalışıyor. En dikkati çeken de, bu gönüllü ve resmi kuruluşlarda varlığııun tümünü verircesine çalışanlarm yarıdan fazlasının, rengârenk sarileri ve iki kaşlannın arasına oturttuklan kınnızı benekleriyle Hintli kadınlar oluşu... Zaten Hindistan'da yüzlerce dilin, dinin, renginkarmaşası içinde gözlenen, gizine (sırnna) erilmez uyumun, bir iki topluluk dışında, genelde Hint kadınımn kendine güvenli varhğından, toplum içindeki vazgeçilmez yerinden, çeyresinin sorunlanna akhyla, bilgisiyle, önsezileriyle ve sevgisiyle sanlmasından kaynaklandığînı adeta bilinçaltınızda kavrayıveriyorsunuz. GÖNÜLLÜ DERNEKLERİN ÖRNEK ÇALIŞMALARI 1314 eylül tarihlerindeki toplantıya cüzamla savaşan, bir yandan hastalara ulaşıp tedavilerini sağlamak, bir yandan da toplumdan dışlanmadan üretkenliklerine desuk oimak üzere çalışan pek çok gönüllü dernek katıldı, AsyaPasifik bölgesinden. Hindistan, cüzam sorunu en büyük boyutlarda olan ulke yeryuzünde. Ortalama 5 milyon hastası ve 200'ü askın gönüllü Cüzamla Savaş Derneği var. Öbür ülkeler de yoksul ya da varsıl oluşlanna ve buna bağlı olarak değisen cüzam sorunlanna göre gönüllü dernekler kurmuşlar. Ayrıca hastaların kendilerinin yöneticilik yaptığı gönüllü kuruluşlar ve kooperatifler olduğu gibi, işadamlannın, işyeri sahiplerinin de iş vererek oluşturdukları çok başanlı dernekler var. Toplantıda her kuruluş, yaptığı işlerden örnekler verdi, işlevinden ve kaynak eksikliklerinden doğan sorunlan dile getirdi. Ben de ülkemizde karınca karannca yaptıklanmızı örnekleriyle sunmaya çaüştım. Böyle çalışmaların profesyoneli olmadığımızdan, yaptıklanmız, el yordamıyla sorunlara çözümler aramaktı ve alçakgönüllülükle sunduğumuz çalışmalar hemen herkesçe olumlu olarak değerlendirildi, örnek olarak gösterildi. tki günün sonunda çeşitli ülkelerden gelen çalışmacılar birbirleriyle OKT4Y AKBAL EVET/HAYIR OKURLARDAN Papa, düşünme ve iyilik taraftarıdır 24 temmuz tarihli Cumhuriyet gaıetesinde Martin Wagner imzasıyla yayımlanan "Düşünmek şeytart işi mi?" başlıklı bir yazıda, ileri teknoloji ve nukleer silahlann insanhk için tehdit oluşturmalarımn getirdiği sorunlara karşı Papa II. Jean Paul'ün kayıtsız kaldığı söyleniyor. Papa tarafmdan bir süre önce yayımlanmış "Kutsal Ruh"la ilgili enziklika konusunda bu yazarın açıklamaları bizleri şaşırttı. Martin tVagner'in hatırlatuğı gibi, "Enziklika, Papa'nm dindaşlanna yönelik, onları bağlayıcı açıklamalar yaptığı bir yayın biçimidir." Enziklika, Hıristiyan inançlarını Katolikler için yorumluyor ve bu inançlardan ahlaki ve toplumsal uygulama çıkanyor. Öyleyse anlamım yanlışsız kavramak için önceden Hıristiyan kültürü almış olmak gerekir. Papa'mn son olarak yayımladığı enziklikanın asıl konusu, Hıristiyanların "Kutsal Ruh" adı da verdikleri Tann üzerindedir. Öyleyse "dunyamızın bugünkü durumuna yönelik bir eleştiriyle" değil, din inançlanna ait açıklamayla baslaması normaldir. Ama ikinci bir bölümde ahlak ve sosyal sorunlardan söz ediyor, çünkii ahlak ve din aynlamaz. II. Jean Paul materyalizmi, materyaüzmin tüm çeşitlerini reddediyor. Acaba eğer bu din başkanı bir türlü konuşmuş olsaydı kendi kendisi ile çelişkiye düşmüş olmaz mıydı? Bu nedenle hem Batıh toplumunun uygulaytcı materyalizmini hem de Marksist ideolojinin diyalektik materyalizmini eleştirmektedir. Papa, diyalektik materyalizmi açık olarak eleştiriyor. öte yandan, Katolik okuyucu, enziklikadaki "kurtuluş mesajı" sözlerini okuduğu zaman, Papa'mn uygulaytcı materyalizme de karşı olduğunu görür. Papa ile aynı düşünceyi paylaşan birçok Hıristiyan ve rahip, Piskopos Romero gibi ölümü bile göze alarak ezilenlerin yanında oldular. Yazann bir yanlış kamsına göre de, Papa gerçeğin dürüst araştırmasmı "şeytan işi" gibi görmüş olsaydı, yine tüm Katolik geleceğine karşı çıkmış olurdu! Tam tersine, "itaatsizlik" ya da "kutsal ruha karşı direnme" demek, vicdanının sesini dinlememesi demektir. Vicdanının sesini dinlemesi için "insan aklının özerkliği ve insanın yargı gücü" gereklidir. Başka bir noktada da yazar enziklikayı yanlış yorumluyor. Papa tövbe etmekten bahsettiğinde herkesi kiliseye değil, vicdamna itaat etmeye çağmyor. Bunun, bilmem hangi bir "geriye dönüş" ya da "teokrasi deneyimi" ile hiçbir ilişkisi yoktur. Bu sözlerle enziklika "insanlığa mı savaş ilan etmiş oluyor?" Sözü geçen tehlikelere savaş ilan ettiğini söyleme daha doğru olur. Papa'mn çağrısı duyulmuş olsaydı... Evet, vicdanın çağrısı Katolik olan ve olmayanların çoğu tarafmdan duyulmuş olsaydı, dünyanın tehlikeli sorunlan çözüm yoluna daha çabuk ulasırdı. II. Jean Paul bu sorunlarla sürekli ilgilendiği halde nasıl onlara karşı ilgisizlik gösterdiği sanılabilir? Roma 'da ve yolculuklan sırasında yoksuüar ve tutuklularla görüşür, adaleti vaaz eder, Hindistan'da Rahibe Tereza'nın çalışmalarını ve bunun gibi daha birçoklannı durmaksızın teşvik ederken... M. Wagner, Papa II. Jean Paul'ün banş gönişmelerini beğenmediğini ileri sürüyor. Aslmda bu en yüksek ruhani lider dünya barışına yardımcı olabilecek devletlerin banş gönişmelerini desteklemektedir. Üstelik kendi davranış ve sözleri de tüm insanhk için mutluluğun ve banşm oluşmasına yardımcı olmaktadır. MARCUERtTE MİCHEL * Ekmek ve Hak Arayışı... Bir liste... 1980'den 1985'e kadar geri kalmış ya da gelişme halindeki ülkelerin ulusal gelirleri nerden nereye gelmiş? Libya'nın adam başınadüşen ulusalgeliri 8450den 8600'e, Suriye'nin 1540'tan 1700'e, Yunanistan'ın 4420'den 5000'e, Fas'ın 670'ten 700'e, Yugoslavya'nın 2800'den 2860a yükselmiş. Türkiye'de adam başına düşen ulusal gelir ise 1980'de 1540 dolarmış, 1985'te 960'a inmiş! Yani adam başına yılda her birimiz 600 dolar daha aşağı bir düzeye düşmüşüz. İlerleme, gelişme, bir Türkiye'ye bir Türkiye daha katma, nurlu ufuklar vb sözler havada, gerçek ise ortada!.. Komşularımız arasında, az gelişmiş ya da hiç gelişmemiş ülkeler arasında Türkiye kadar bozuk düzenli bir başkası yok... 1980'de Türkiye'de kişi başına yılda 1540 dolar düşerken, Pakistan'da bu ulusal gelir 350, Hindistan'da 260, Fas'ta 640 dolarmış. Bu ülkelerde bile ulusal gelir yüzde on oranda artıyor. Ama Türkiye'de tam tersi: 1980'de kişi başına yılda 1540 dolar düşerken, 1980'de bu sayı 960'a inmiş... Ya şimdi? Belki daha da aşağı bir çizgide!.. Sayılar anlamlıdır. Sayılar kimseyi aldatmaz. Ama sayıian doğru olarak saptarsanız, işin içine akjatmaca, kandırmaca, uyutmaca katmazsanız... Türkiye son altı yılda her alanda gerilemiştir. Türk insanının yaşama düzeyi, gecimi, muüuluğu, refahı. üçte bir oranda eksilmiş, azalmış, kötüleşmiştir. Bunu her yurttaş özel yaşamasında da görmüyor mu? Görüyor. Ama görüyor da ne yapıyor? 1980'den bu yana Türkiye'yi yönetenlerin kimi zaman başdestekçişi olan, 1983'ten berı de başsorumlu durumunda bulunan Bay Özal ve ekibine ara seçimde yüzde 30 oranında oy veriyor yine de! Bu çelişkiyi anlamak güçtür. Bu gerilemenin, daha doğrusu bu çöküşün nedenlerini arayıp bulma zamanı gelmemiş midir? IMF reçetelerine göre yönlendirilen Türkiye, beş altı yılda yarı yarıya güçsüzleştirilmiş, yoksullaştırılmış ise, bunun suçu kimde ya da kimlerdedir? Sorumluları tanımak, bu sorumlulardan hesap sormak gerekirken, ara seçimde Türk halkı yine de onlara oy vererek iktidarda kalmalarını sağlamıştır. Bir uyanma var, ama ters yönde!.. 24 Ocak Kararlarını alanlar kimlerdi? AP Genel Başkanı, 12 Eylül önceşinin başbakanı Bay Demirel ile Başbakanlık Müsteşarı Bay Özal!.. Şimdi Özal'dan kopan oylar, Demirel'in lideri olduğu bir partiye kayar gibi. Ha Ali ha veli! Bugünlerde imzaya açılan bir 'Ekmek ve Hak Dilekçesi' var. Ekmek ve Hak!.. Son seçimde SHP, bu yönde gerçekçi atılımlar yapabilseydi, somut öneriler, yorumlar getirebilseydi, sağda toplanan yüzde 70 oyun önemli bir bölümünü kazanamaz mıydı? Halkımız "ekmek" istiyor, geçim derdinde, ailesini çocuklarını yaşatma savaşı veriyor. Oğrenim görmek, yarınlarından güvenli olmak, kısacası yaşamak... 'Ekmek ve Hak Dilekçesi' önce 24 Ocak Kararlan konusunda yargıya varıyor: "24 Ocak Kararlan, ekonomik bunalımı aşmak gerekçesiyle, emekçi sınıf ve katmanların ücret ve gelirini azami ölçüde aşağıya çekmeyi siyasal iktidara dayatan IMF modelidir. Sendikal özgürlükler, bu arada grev ve toplusözleşme hakları kaldırılmadan, memurlara örgütlenme hakkı kısıtlanmadan, köylülüğün ekonomik savaşım araçlan demokratik kooperatiflerin etkinliği kırılmadan, "genel oy" hakkı askıya alınmadan 24 Ocak Kararlarını uygulama olanağı bulunamazdı. Bu politikanın sonucu olarak Türkiye gelirinde tarımın payı 1979'da yüzde 24.33 iken, 1985'te yüzde 20.11'e, ücret ve maaşlann payı yüzde 32.79 iken yüzde 19.50'ye düşmüş; buna karşılık kâr, faiz ve rantların payı aynı yıllarda yüzde 42.88den yüzde 58.40'a yükselmiştir." Bu gerçekler kanıtlarla gözler önündeyken DYP'lilerin, yani AP'lilerin, ANAP'lıların, yani Demirellerin, Özallann, meydan okurcasına, büyük başarılar kazanmışçasına iri irı sözler söylemeleri, seçim alanlarında zafer söylevleri vermeleri ne kadar anlamsız, ne kadar yersizdir. Bu, Türk halkının sağduyusu ile eğlenmek değilse nedir? Dilekçe şu sözlerle bitiyor: "Tüm dünyada, insanlığın onurlu tarihini halklar yaratmıştır. Ülkemizde de halkımızın kendisi yaratacaktır. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın." Evet, bir gün, er ya da geç bir gün... Bodrum katında tüpgaz deposu Oturduğumuz apartmanın bodrum katı, binanın yapıcısı olan kişi tarafmdan tüpgaz deposu olarak kuUamlmaktadır. Bu kişi aynı zamanda semtimizin Aygaz bayiliğini yapmaktadır. Birçok yapının iç içe olduğu bir yerleşim bölgesinde üstelik de bir apartmanın bodrum katında tüpgaz deposunun ne işi vardır? Yüzlerce insanın yaşamı tehlikededir. Bu da yetmiyormuş gibi her sabahın sekizinde tüplerin kamyona atüırken çıkardığı gürültüleri dinlemek zorundayız. Mahaütli olarak belediyeye imza toplamak youıyla başvuruda bulunduk. Biz evde yokken memur gelmiş, inceleme yaptıktan sonra tüplerin buradan taşınması için 15 gün süre tanımış. Ama üzerinden aylar geçtiği halde adamın küı bile kıpırdamadu Biz gerçekten çok güçlü bir bombanın üzerinde oturuyoruz. Belki basımmz yoluyla ilgililerin dikkatini çekebiliriz. DURMUŞ SOYYILMAZ Dikilitaş Sok. 6/5 Dikilitaş/Beşiktaş / AdKAYBIMIZ Üyemiz, Basın Şeref Kartı sahibi gazeteci KEMAL ÖZBAYRAÇ 10 Ekim 1986 günü vefat etmiştir. 1928 yılında Eskişehir'de doğan ve 1950 yılında Vatan Gazetesi'nde mesleğe başlayan özbayraç; Hürriyet, Ege Ekspres, Adalet ve Tercüman Gazeteleri ile Akajans'ta Türk basımna emek vermistir. Vefatı camiamuda büyük üzüntü yaratan özbayraç'ın cenazesi 12 Ekim 1986 pazar günü ögle namazından sonra Erenköy'ün Bağdat Caddesi kesimindeki Galippaşa Camisi'nden kaldınlarak Karacaahmet Mezarlığı'nda toprağa verilecektir. özbayraç*a Tanndan mağfiret, ailesine ve üyelerimize başsağlığı dileriz. ÖTVDUT* turizm sunar, İMZA ve SOHBET GÜNÜ Cumhuriyet Bayramında ŞÎN ASt NAHİT BERKER "Gazeteci Olunmaz, Gazeteci Doğulur" kitabını 18 ekim cumartesi günü saat: 15.0019.00 arası KADIKÖY GENÇLtK KİTABEV t nde imzalayacak. GAZETECİLER CEMİYETİ İLAN KAYSERI İSTANBUL BÜYÜKSEHtR BELEDİYE BAŞKANLIGI'NDAN 1) İstanbul yakası Mahmutbey Asfalt ve Habibler şantiyeleri ve diğer depolar ihtiyaa 60.000 ton kum; KDV dahil 206.800.000. TL. tahmin bedel dahilinde satın aiınacaktır. İlk teminatı 5.640.000.TL.dır. Yukanda belirtilen iş; 30 Ekim 1986 Perşembe günü saat 11.00'de İstanbul Büyüksehir Belediye Encümeninde 2886/36'ncı maddesine göre kapalı zarf eksiltmesi usulü ile ihale olunacaktır. Şartname tnşaat Malzemeleri Müdürlüğü'nde görülebilir. Ihaleye katılmak isteyenlerin geçici teminat mektubu ile ihale, tatil, dilekçenin verildiği günler hariç olmak üzere ihale tarihinden en az 3 gün evvel Belediye Başkanlığına basvuru sonucu alacakları ihale iştırak belgesi ve şartnamesinde belirtilen diğer belgeler ile teklif mektuplarını içeren kapalı zarflan ihale günü saat 9.30'dan 10.00'a kadar İstanbul Büyük Şehir Belediye Encümenine vermeleri lazımdır. Basın: 29081 2529 Ekim (5gün4gece) Tampansiyon 59.950 TL ALANYA OTEL 2429 Ekim (6gün5gece) yarım ponsiyon 49.000 Barbaros bulvarı 3 5 Beşiktoş TEL158 492716110 74161 82 26 KADIKÖY TEL33616 60 T.C. YALOVA SULH HUKUK HÂKİMLİĞİ Esas No: 985/916 Karar No: 986/377 Davacı Yasar özcan vekili Av. Rusuhi Yılmazyıldınm tarafmdan davalılar Behice Kızılok, Mihrican Kızılok, Refik Nedret Kızılok ve Münir Fikret Kızılok aleyhlerine cebri tescil davası açılmış ve davalılann yokluğunda dava konusu Yalova kazası Esenköy köy içı mevkiinde kain pafta: 10 parsel: 308 sayüı gayrimenkulün müteveffa Mehmet Ali oğlu Mehroet Salih Taşıtman namına kaydının iptali ik davacı Yaşar özçam namına tapuya kayıt ve tesciline, bakiye 1000 lira harcın davalılardan tahsiline, davacı vekilının dava dolayısıyla yaptığı 7600 lira mahkeme giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine ve davacı vekili için takdir olunan 5000 lira ücreti vekaletin davalılardan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş olup karar yerine kaim olmak üzere üanen teblığ olunur. 10/9/1986 Basm: 11151 ANKARA YENİMAHALLE 2. İCRA MEMURLUĞU'NDAN MENKUL MAL SATIŞ İLANI Dosya No: 1983/2564 Es. Bir borçtan dolayı hacizli bulunan 2.5OO.OOO. TL.sı muhammen bedelli bir adet Çekoslovak imalatı Mez. FRENStot marka faal jeneratör satışa çıkarılmıştır. Birinci artırma 3/11/1986 günü saat 10.15'te İstanbul Yolu 20. kilometrede yapüacak ve bugünü muhammen bedelinin Vo 75'ine istekli çıkmadığı takdirde 4/11/1986 günü aynı yer ve saatte ikinci artırmasının yapüarak *b 50'sine fiyat verene ihale edilecegi, belediye tellaliye ve damga resmi ile % 10 KDV'nin alıcıya ait olduğu, başkaca bilgi almak isteyenlerin yukanda yazılı dosya numarası ile memurluğumuza müracaat etmelerı ilan olunur. 3.10.1986 Basın: 29093 Antalya Belediyesi Otobüs Terminali Tesisleri Mimari Proje Yarışması sonuçlanmıştır: 1. Ödüle tlhami ÖZKESEN Mim. Yakup HAZAN Rest. Y. Mim. 2. Ödüle Gülnur ÖZDAĞLAR Mim. Candan TÖRE Mim. Aytekin GÜLTEKİN Mim. 3. Ödüle Haldun SUNAL Y. Müh. Mim. S. Kaya SUNAL Mim. A. Fuat ÖZMEN Mim. 1. Mansiyona Nesrin YATMAN Y. Mim. Duran KARAASLAN Y. Mim. Affan YATMAN Y. Mim. Merih KARAASLAN Y. Mim. Müh. 2. Mansiyona A. Tamer BAŞBUĞ Mim. Hasan ÖZBAY Mim. 3. Mansiyona Doç. Dr. Hasan ONAT Mim. N. Çiçek GEDİK Mim. M. Murat ULUĞ Mim. 4. Mansiyona M. Davran EŞKİNAT 5. Mansiyona Metin Erkun Mim. Burhanettin Haldun ERDOĞAN Mim. Kürşat AYBAK Mim. LAY1K GÖRÜLMÜŞLERDİR. Projeler 10.10.1986 tarihinden itibaren 10 gün süre ile Antalya Uygulama Oteli salonunda sergilenecektir. Basın: 29245 Şartnamesi, bedelsiz olarak asagıdaki adreslerden alınabilir. 1 KARABÜK'DE: Demir ve Çelik Fabrikalan Müessesesi Tedarik ve Ikmâl Müdürlüğumüz. 2 ANKARA'DA: Kumıhış, Ziya Gökalp Caddesi No: 80'deki Genel Müdürlüğumüz. İSTEKLİ'lerin şartnamemiz esaslanna göre hazırlayacaklan kapalı teklif mektuplarını, geçici teminatlanyla birlikte en geç 22 Ekim 1986 çarşamba günü saat 14.00'e kadar Karabük'te Müessesemu Haberleşme ve Arşiv Müdürlüğü'nde bulundurmalan ilan olunur. Basın: 28745 12 KALEM D 75 S 2 MODEL KOMATSU LODER YEDEĞI İLE 17,5 X 25 EBADLI DIŞ LASTİK SATIN ALINACAKTIR KİRALIK İŞYERİ ARANIYOR 200 m 2 civannda içinde 24 m 2 4 m. yükseklikte odaya müsait yer aranmaktadır. Müracaat: 155 08 7374 (RAGIP KIRCALIOĞLU) İLAN ANKARA ASLİYE 2. TİÇARET MAHKEMESİ BAŞKANLIGI'NDAN Dosya no: 1986/728 Konkordatonun tasdikini isteyen: Necat Akıncüar Sebze ve Meyve Toptancı Hali No: 33 ANKARA Yenimahalle lcra Tetkik Mercii Hâkimliği'nin 1986/130 sayüı dosyası borçlu Necat Akıncılar'ın konkordatonun tasdiki istemi ile incelenmek üzere mahkememize tevdi edilmiş olmakla; Davacının talep ettiği konkordatoya itirazları bulunanlann ellerindeki belgelerle birlikte duruşmanın atılı bulunduğu 24.10.86 günü saat 10.30'da mahkememiz duruşma salonunda hazır bulunmalan hususu ilanen tebliğ olunur.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle