18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/8 22 OCAK 1986 Sıkı para lafta kaldı 1 Parasal genişlemeden üretici olmayan kesimler yararlandı Türkiye'de 1960 ve 1970'li yıllarda uygulanan ekonomi politikalanmn köklü biçımde değisimi 24 Ocak kararlıhk (istikrar) önlemleriyle başlatıldı. Bugüne dek uygulanan ve 198589 dönemi için uygulanması öngönllen Beşinci Plan döneminde de sürdürülmek ıstenen bu politikalann başlıca özellikleri şöyle özetlenebilir 1. Ekonomik karariarda fiyatlar gostergedir. Tüm ekonomik etkinliklerde, sunum ve ısteme göre oluşacak fıyatlara göre davranümahdır. Ancak bu yolla etkin kaynak kullanımı, üretim ve fıyat kararlılığı sağlanabUir. 1 Dısa açüarak büyiime, 24 Ocak ekonomi politikalanmn ikinci önemli öğesidir. Ülke, önce dışsatımmı arttırarak dış ödeme güçlüklerinden kurtulmalıdır. Ek olarak da, serbest piyasa koşullanmn egemen kılınması kurahndan hareketle, dışalımda kolayhklar sağlamalı, iç pazannı, yabancı kaynaklı ürünlere açmalıdır. Yaklaşım, bir taraftan ülkenin dış borçlanma olanaklannı arttıracak, diğer taraftan da yabancı özel sermayenin ülkeye girişi hız kazanacaktır. özetle bir taşla birkaç kuş vurulacak, dışalımın serbest ANKARA NÖTLARI MUSTAFA EKMEKg Keyifsizlik de Bir Keyif... Herhangi bir ekonomi politikasırun başanlı olup olmadığının temel ölçutü, kaynakları üretim için ne ölçüde harekete geçirdiğidir. Başan ölçütü, kaynak kullanımıdır. Burada kaynak deyimi, yalnız sermaye kaynaklannı değil, insangücü kaynaklannı da içerir. Biz önce, sermaye kaynaklannı, sonra da insangücü konusunu inceleyeceğiz. Sermaye Kaynakları üretimde kullanılan tüm araçlarla, bunların artınlmasını sağlayan parasal olanaklar anlamına gelir. Bunlardan birincisi sabit sermaye olarak alınır. Burada incelenmesi gereken var olan sabit sermaye değil, para ve kredi olanaklarının genişlemesi ve bunların ne ölçüde sabit sermayeye dönüştüğü, ya da üretken alanlarda kullanıldığıdır. 24 Ocak sonrası ekonomi politikasının ulkenın sermaye stokuna katkıları, üretim olanaklarıru ne ölçüde ve yönde genişlettiği, iç ve dış sermaye olanaklarının kullanım biçimine, bunlann yatırımlara dönüşme derecesine göre belirlenecektir. Ekonomi politikasının değerlendirilmesi açısından en önemli gösterge, bu nedenle, yatınmlardır. 24 Ocak ekonomi politikası, ekonomiye, parasal değişkenlere göre yön vermeyi temel kural saydığından, para ve kredi olanaklarının genişlemesi ve bunlan n nasıl kuİlanıldığı önem kazanmaktadır. Dönem boyunca para miktarının yıllık artış oranı önceki yıllara göre sınırlı tutulmak istenmişse de, bu konuda başarıh olunduğu söylenemez. Dolaşımdaki banknot ve ufaklık para mikiarı. 1979'da 144 mil>ar dola>ından, yedi katına yakın bir artışla 1985 ortalannda bir trilyon dolayına yükselmektedir. Bu çerçevede asıl önemli olan, genişleyen parasal olanaklardan, ekonominin hangi kesimlerinin yararlandığıdır. Bu açıdan, Merkez Bankası kredileriyle diğer banka kredileri, an 24 Ocak kararlarmın temel öğeleri nelerdi? bırakılması yerli üreümin kendisine çeki düzen vermesini sağlayacak, onu "eğitecek" ve iç pazarda fıyat kararlılığına ulaşıiacaktır. 3. UyguLmmakta olan ekonomi potitikaiartnm üçüncü öğesi, parasakı niteliğidir. Bilindiği gıbı, hukümetin ekonomiye yön vermede kullandığı araçlar, para ve maliye politikalan olarak iki gruba aynlır. Klasik piyasa ekonomisi anlaytşı, kamu kesiminin olabildiğince sınırlı tutulmasmı öngörür, ekonomiye para miktartndaki ayarlamalarla yön verilmesini ister. 24 Ocak'ın, genel olarak kamu kesiminin daraltılmast, özellikle de KtTlerin etkinliklerinin sınırlı tutulması ya da giderek bunlann tasfıye edilmeleri, ekonomik ve tophımsal gelişmenin özel girişimcilikle sağlanabileceği varsayımına dayanır. Sermaye kaynaklannın kullanımında, kamusal kanşma, yerini, fiyatlann gösterge olduğu piyasa koşullanna bırakmalıdır. Bu amacın gerçekleşmesi için, yalnız KtTlerin devri yeterli olmaz. bütçe gelir ve giderleri de toplam ekonomik etkinlikler içinde sınırlı tutulmalıdır. Ekonomiye yön vermede başlıca araç, bu yaklaşıma göre, para sunumuyla ilgili düzenlemelerdir. Enflasyon ile para miktannm artişı arasmda kesin bir ilişki gören bu politika, fıyat artışlannın önlenmesi için para sunumunu sınırlı tutmayi önerir. Ek olarak, bu politikamn savunuculan, para sunumunun genel nitelikte olduğunu, ekonominin tüm kesimleri karşısında tamfsız kaldığını vurgular. bırlikte 1985 ve 1986'da aynıdır: Genel bütçenin %8.7'si dolayındadır. Benzer bir uygulama sağlıkta görülmektedir, genel bütçe harcamaları içinde genellikle "fo3.5°?o4 olan sağlık payı, 19851986'da w o2.7 dolayına indirilmiştir. Bu noktada belirtilmesi gereken, eğitim ve sağlık harcamalannın kısılmasıyla bu toplumsal hizmetlerin birikimli sorunlar yaratacağıdır. Daha çok kişinin eğitimsiz ve sağlıksız kalmaları, gelecekte daha yüksek kayıplara neden olacaktır. Kaldı ki bunun daha da önemli olan, toplumsal yönü bulunmaktadır. Ekonomi A ne dunımda m Prof. Dr. Yakup Kepenek'in incetemesi tekleme alımlan için ayırdığı kaynaklar da, dönem süresince, sürekli azaltılmış, özellikle son iki yılda, °7b5 dolayına indirilmiştir. Merkez Bankası kredilerinin, üretim dışı sektörlere yoneldiğinin somut göstergesi, dolaylı kredilerin gelişmesinden izlenebileceği gibi, sektörel dağılımlandır. Nitekim, tanm. sanayi, raadencilik ve enerji gibi doğrudan üretken sektörlerin Merkez Bankası kredilerindeki payı, 1980 öncesinde yılda yaklaşık %40 dolayından 1984te %25'e, 1985'te de <?ol8'e düşmektedir 24 Ocak 6 yaşında vergi toplayamayan Hazine, Merkez Bankası kaynaklannın en büyük müşterisi oldu. Üretken sektörlerin Merkez Bankası kredilerindeki payı ise 1980'de % 40'lardan 1985'te % 18'e düştü. Sanayi kesiminin banka kredileri içindeki payı % 37'den % 27'ye düşerken iç ve dış ticaretin banka kredilerinden aldığı pay % 1718'den % 40 dolayına yükseldi. mm.amu kesimini daraltma amacıyla iktidara gelen özal hükümeti de bunu başaramadı, ekonominin göreli canlılığını korumak ve bunahmı hafifletmek için kamu harcamalarımn milli gelir içindeki payını arttırmak zorunda kaldı. man yapısı, köktenci bir tutumla değiştirilmiştir. Önce, kamu gelirleri içinde vergilerin oranı hızla azaltılmış, 1978'de <Po88.7 düzeyinden, 1985'te ilk belirlemelere göre *%59 dolayına inmiştir. Bu durum tümuyle, vergi yasalarında yapılan çok sayıda değişiklikle, sermaye kazançlarını daha az vergilendirmeden kaynaklanmaktadır. Ekonomi politikasının mantıksal kurgusu, özel sermaye kazançlarının daha az vergilendirilmesiyle yatınmlann artacagı. vergilendirilmeyen kârlann \abnma dönüşecegi varsayımına dayanır. L'ygunı, 1980 sonrasında sürekli yükselmiş ve %12 dolayına ulaşmıştır, 1980 öncesinde bu oran %5 dolayındaydı. Kamu harcamaları giderek artan oranda borçlanılarak karşılanmaktadır. Kamu kesiminin borçlanmasının başlıca nedeni, 1980 öncesinde KİT açıkları olmasıydı; 1980 sonrasında ise KİT açıkları çok azalmış, buna karşılık bütçe açıkları büyümüştür. Vergi almaktan vazgeçen hükümet, iç ve dış sermaye kaynaklarından, çok ağır faiz yüküyle, borçlanmaktadır. 1982 sonrasında S 4 0 dolayına yükselmiştir. Bu durum, sermaye kaynaklannın, üretim yönünde değerlendirüemediğinin en açık göstergesidir. Gerçekten, yatırım gdişmeleri de bu parasal eğüimleri doğrulamaktadır. Kamu yatırımları azahrken İkinci önemli nokta, toplam kamu harcamaları içinde, yatınmların oramnın azaltılmasıdır. Kamu kesimi daraldı mı? Uygulanan ekonomi politikasının, genel olarak kamu kesimini daraltmayı amaçlamasına karşın, uygulamanın bu amaç doğrultusunda yürütülemediği Müksek gelirlilerin ve her türlü sermaye gelirlerinin vergi yükünün azaltılması^ r bunlann yatırıma dönüşeceği beklentisine dayanır. Ancak beklenen sonuç yıllardır alınamamakta, yatırımlar artmamaktadır. lamh birer gostergedir; parasal kaynaklann kullanım doğrultularını verir. Gerek Merkez Bankası gerekse banka kredilerinin sektörel dağılımı, Tablo l'den izlenebilir. Merkez Bankası'run doğrudan kredileri arasmda, Hazineye açılan kısa süreli avanslar sürekli artmışsa da, bu artış 1983'ten sonra, çok büyük boyutlara ulaşmış, uygun deyimiyle tırmanışa geçmiştir. Bu durum, özünde, hukümetin, bütçe gelirlerini, özellikle vergileri, almamasuıdan ya da alamamasından kaynaklanmaktadır. Bir başka deyişle, hukümet, 1984 ve 1985'te bütçe fınansmanında Merkez Bankası ka>naklarından, olağanustü biçimde yararlanma durumunda kalmıştır. Bu gelişmenin diğer yonu vergilerle ilgilidir. Biraz sonra değinileceği gibi, kamu gelirleri içinde vergilerin payı sürekli azaltılmaktadır. Merkez Bankası'nın tanmsal ürun des Vergi yerine borç yöntemi Bütçe gelirlerini artırmayan uygulama, açıkları iç borçlanmayta karştlamaktadır. Genel bütçenin 1979'da ^ 3 2 . 5 oranında olan Hazinece odenecek iç borçlar, 1985'te <^o47.1'idüzeyine yükselmiştir. Faiz oranlanndaki artış da dikkate aürursa, iç borç yükünün giderek ağırlaştığı açıklık kazarur. Hazinece odenecek iç borç toplamı, temmuz 1985'te 1.629.2 milyar TL; faiz tutarı da 557.1 milyar TL'dır. Bu d u r u m d a faiz oranı <7o34.2'dir. Ancak, 1986yılında odenecek toplam 604.7 milyar TL iç borcun faizleri bunun °7o44.6'sı, ya da 269.6 milyar TL'dır. Özel sermaye kazançları vergilendirilmemekte ve kamu açıkları için alınan iç borç faizleri, sermaye sahiplerine aktarılmaktadır. Kamu kesimi daraltılırken, sermaye transferlerinin lama da bu yönde yürütülmek genişlemesınin anlarru budur. Bu te, sermaye k a z a n ç l a r ı n ı n tur transferlerin üretken olmadıvergilendirilmesinden kaçınıl ğı ise açıktır. maktadır. Bu konuda bir başka Bu arada kamu harcama bigösterge, vergiler toplamının çimleriyle ilgili bir nokta önemtoplam ulusal gelir içindeki pa le vurgulanmahdır. Bütçe gideryıdır. Vergi yükü denilen bu leri içinde, eğitim ve sağlık gibi. oran, 1980 öncesinde °7v 19 do toplumun uzun dönemli gelişimi layından, 1984'te ^o 12,9'a in yönünden kilit sayılabilecek kemiştir. 1985'te de 1» 13 dolayın simlere aynlan ödenekler son yılda olacağı anlaşılmaktadır. Hü larda oransal olarak hızla azalkümet, kamu harcamalarını kı tılmaktadır. Geleneksel olarak samamakta, buna karşılık ser genel bütçe harcamalannın °7o 15 maye kesiminin vergi yükünu dolayında bir bölümü Milli Eğiolabildiğince azaltmaktadır. time aynlmaktaydı. Bunalım yılBu çelişik tutuma çözüm bu larında, özellikle 197879'da bu lunmasının yolu, borçlanmadır. pay r o l 0 dolaylanna düştü. Son Nitekim, toplam kamu harca yıllarda giderek azaltüan bu pay, malan içinde borçlanmamn ora Gençlik ve Spor harcamalarıyla Bunalımın en yoğun olduğu, 197879 yülarında toplam kamu harcamalannın %45'ten fazlası yatırımlara aynhrken, bu oran 1984'te »7o4O'a, 1985'te de %37'ye indirilmiştir. Sonuç olarak, kamu harcamaları artırılmakta, ancak bunlann içinde yatınmların oranı azaltılmaktadır. Gerçekte, kamu cari harcamalannda da olağanustü bir artış yoktur, aksine oransal azalma gözlenmektedir. Bunlara karşılık, kamu harcamalan için ki, bu durum parasal genişlemenin, üretim dışı sektörlerde yoğunlaşmakta olduğunun kanıtıdır. Benzer bir eğilim, banka kredilerinin dağılımından izlenebilir. Toplam banka kredileri içinde, tanm kesimi göreli yerini koruyor sayılsa bile ki bu nokta da tartışılabilir sanayie ve esnaf ve sanatkârlara aynlan kaynaklar daralmaktadır. Sanayiin banka kredilerindeki payı, 1978'e göre, 10 puanlık bir a z a l m a y l a , "%36.9'dan, 1985'te <ro26.8'e inmiştir. Bunlara karşılık banka kredileri içinde iç ve dış ticaretin payı sürekli artınlmış, 1980 öncesinde °7o 1718 dolayından, gorülmektedir. Toplam Ulusal Gelir (GSMH) içinde, kamu harcamalannın payı azaltılamamış, 1980 öncesine göre bir ölçüde yükselerek %2425 gibi bir düzeye ulaşmıştır. Bu sonuç özellikle, ekonominin göreli canlılığını koruma, bir başka yönden de bunalımın olumsuz etkilerini hafifletme amaayla, hükumetlerin kamu harcamalarını azaltamamalanndan ka>Tiaklanmaktadır. Ekonominin işlerliğini sağlamada. daha önceki dönemlerin özel kesimci hukümetleri gibi, 1980 sonrası hukümetleri de kamu kesiminden yararlanma zorunda kalmaktadır. Buna karşılık, kamu fınans M. oplam kamu harcamaları içinde yatınmların ve eğitim gibi, sağlık gibi sosyal nitelikli harcamaların payı son yıllarda azalmış, buna karşılık borçlann ve faizlerin payı artmıştır. de sermaye transferlerinin payı, özellikle artmaktadır: 197879'da ^olO dolayından 1985'te %27.6'ya tırmanmıştır. Transferler içinde, borç ödemeleri, kamulaştırma bedelleri ve bir kısım fırmalann kurtarılması için yapılan ödemeler yer almaktadır. Üçüncu önemli konu, kamu kaynaklannın kullanımının denetlenmesiyle ilgilidir. Son yıllarda, oluşuırulan fonlar, kamu gelir ve harcamalarının denetimini guçleştirmekte, kamu maliyesini belirsizliğe itmektedir. Fonlarla toplanan paranın^ miktarları üzerine yalnızca "tahmin" yürütülebilir. Ancak bu miktarın, örneğin 1986 yıh için öngorülen konsolide bütçe ödenekleri olan 7.251.5 milyar TL'run To2X)'si dolayına ulaşacağı, ya da yaklaşık 1.4 trilyon olaone sürülmektedir. Manisa'daki Atatürk anıtı ile ilgili olarak yazdığım "Ataturkün Sol Kolu..." başlıklı "Ankara A/ot/an"na, Manisa Belediye Başkanı ANAP'lı M. Ertuğrul Dayıoğlu bir açıklama gönderdi. Başkan Dayıoğlu, yazılardaki bilgilerin bir kısmının gerçeği yansıtmadığını söylüyor, özetle, "eski yerinden kaldınlan anıtın, temizlenip 25 yıl açık havada bakımsız kalmaktan öturü meydana gelen hasarlan giderilmek, zımparalanıp parlatılmak üzere Karabük'deki şirketin atölyesine gönderildiğini" Karabük'ten gelen anıtın Zübeyde Hanım meydanına taşınarak yeniden hem açılış, hem de anma töreni düzenlendiğini belirtiyor. Mektubunun sonunda da şu bilgiyi veriyor: "Şimdi gelelim heykelin kolu meselesine: Ateş olmayan yerden duman çıkmaz derler. Doğrudur. Halk arasmda heykelin dikildiği 1960 yılından, 25 yıl heykelin her nasılsa sağ kolu yerine sol kolunu havaya kaldırmış olması çeşitli soylentilere neden olmuştur. Bütün kültürsüz toplumlarda biçim öze feda edilmektedir. Vani eski tabirle mazrufa değil, zarfa bakılmaktadır. Atatürk heykelinin sol kotunun kaldınlması ile herkes solcu o/amayacağı gibi, sağ kolunun kaldınlması ile de herkesin sağcı olamayacağı bellidir. Ama geri toplumlarda söylentiler, basit, değersiz görüntüler üzerine yayılır gider. Bu nedenle heykelin sol kolunun kesilip indirileceğı söylentileri çıktı. Hatta basına bile yansıdı. Heykelin indirilirken vinçle sökülüp telle bağlanması konusuna gelince; gerek yeni konulan anıt, gerekse sökülen eski heykel başka bir teknik imkun olmadığı için elbette tel bağlanç vinçle kaldınlıp kamyona konulmuş, karnyondan indirilmiş, kaRle üzerine kaldınlıp konmuştur. Sanınm dünyanın her tarafında da bu şekilde yapılmaktadır..." Başkan Dayıoğlu, bu kez sol kolu havada anıtın, 1960 yılında hukümetin arka cephesi alan olarak kullanıldığından, anıtın bu alanın bir kenanna konduğunu belirtiyor. (Hatunrye Camii de anıta bakıyor!) Manisa'da, 1983 yılında yeni bir dev anıt yaptırılması kararlaştmlır ve o anıt, 23 Mayıs 1985 günü hükümet alanına dikilir. Anıtı açmaya gelenler, Zübeyde Hanım alanına kaldınlan "sol kolu havada" anıtı da açarlar, saygı duruşunda bulunurlar. Manisa Belediye Başkanı ANAP'lı Dayıoğlu'na açıklamalarından dolayı teşekkür ederim. Gerici kımıldanmalara karşı savaşım vermesini dilerim... • •• SHP'nin cuma günü MKYK toplanttsı ilginç tarttşmalarla geçti. Tartışmanın konusu, SHP toplantılannda yapılan konuşmaların basına geçmiş olmasıydı. Özkal Yici buna değindi.Atila Sav'ın konuşmasının özetle "Ankara No0an"nda çıkmasını eleştirdi; "Noktasına virgülüne vanncaya dek..." diye ekledi. Atila Sav kendini şöyle savundu: Ben gizli toplantılardaki bitgileri aktarmıyorum. Bir kapalı toplantıdır. Ben görüşümü heryerde, herzaman herkese söylerim. Sayın Ekmekçı benim 25 yıllık dostumdur. Gazeteciliği benden öğrenecek değil. Nasıl avukatlığı ben ondan öğrenmeyeceksem... Benden konuşmamın tam metnini istedi. Verdim. Dörtbeş sayfa metin. Neresini ne kadar koyacak, ne yapacak onu bilemem. Onu takdir hakkı kendisine aittir. Ayrıca, söylediğim sözler doğrudur. Yinellyorum. Burada eskiden sanık mevkiinde olan arkadaşımız şimdi savcı mevkiinde... Özkal Yici, oturduğu yerden "Kim o?" diye bağırdı. Tartışmalar alevlendi alevlenecek. MKYK üyelerinden Saim Kendir konuşmasına başlarken, Aydın Güven Gürkan'dan "geçıci genel başkan" diye söz edince bir burukluk oldu. Kendir açıkladı: Aslında ben de geçicıyim, MKYK da geçici; bu geçiş dönemidir. Kalıcı olmak için Kurultay'da yeniden seçilmek gerekir. Onun için söyledim. Ben de geçiciyim, genel başkan da geçicidir. MKYK üyesi Fikret Üntü, Mamak'ta Genel Başkan Aydın Güven Gürkan'ın görevlilerce aranmasını eleştırdi. Gürkan özetle: Bız habersiz gıttik Mamak'a, orada tartışma çıkarsak daha çok üzülürdünüz! yanıtını verdi. Sorun kapandı... Cuma günkü toplantıda, DSP ile ulusal uzlaşmaya katılma konusu "oybirlığiyle" reddedıldi. Burada oybirliğiyle karar verenler parti içi sorunlarda bir ölçüde değışik görüşlerde, değişik tutumlardaydılar. SHP ile tartışmaların, görüşmelerin kamuoyuna yansıması kanımca olumsuz değil, olumlu bir olaydır. SHP'nin canlılığını da gösterir. Halkın, kamuoyunun gözleri SHP'ye çevrilmiştir. Turgut Bey'in de dediği gibi, iktidarın tek "alternatifi" yani seçeneğı, almaşığıdır. Boyle durumda olan bir siyasal kuruluşun, iç sorunlannın dışarıya yansıması, onları üzücü değil, keyiflendirici nitelikte olmalıdır. Herkes bilir, sorunlar büyüktür. Onların altından kalkacak yetenekli, nitelikli ">cadro"lar gereklidir. Kendi açımdan hemen açıklayayım, ne bir tarakta bezim; ne bir yerde gözüm var! Olmadı da. Gazetecıliğin, yazarlığın sıkıntıları bizler için en büyük keyiftir. Bitlislıler söylermiş; Kâmran İnan anlatmıştı; "Keyifsizlik de bir keyiftir?" derlermiş. Benimki o hesap... SHP'liler, alınganlıkları, küsmeleri bir yana bırakıp, eleştirileri değerlendirmeye bakmalılar. Cezaevlerindeki tutukluların karşılaştıkları yasa dışı işlemler, ışkenceler onların ilgilenmelerini bekliyor. Meclıs'teki "ölüm cezalan" çabaları bellekte. Unutmasınlar ki, demokrasiye katkıda bulundukları ölçüde, "demokrasinin vazgeçilmez öğesi" olurlar. Yoksa, bir iz bırakmadan silınır, giderler... SHP'den aynlan Taflıoğlu'nun, SHP'ye ilişkin önerisi gündeme geliyor. SHP'Iİ milletvekillerinin milletvekilliğinin düşeceğini ıleri sürüyor. Olur mu oyle şey! Ama, bu konuyu gündeme getirerek, eski HP'lilerin keyfini kaçıracaklar; 84. maddeyi gündemde tutmanın bir yöntemi. Olacak şey değil. HP'Iİ milletvekılleri, partilerinden ayrılıp bir başka partiye geçmediler ki; partinin adı değişti, o kadar. SODEP'liler de partilerinden ayrılıp HP'ye geçmediler. SODEP'i kapattılar. Kapatılan bir partinin üyeleri, partisiz kalıp, adını değiştiren partiye geldiler. Onlar için de bir sorun söz konusu değil. Bunları da kendimden söylemiyorum, usları erenlerin düşünceleri bunlar... Tablo 1: Kredilerin sektörei dagüımı. 19781985 (vüzde olarak| Merkez Bankası kredileri ' Banka kredileri. 1 9 7 8 1 9 8 5 197C 1979 1988 1982 1883 198* 1985 t878 1879 1888 1881 1982 1*83 1SM MazİM M M S I 274 17.9 185 202 1&6 21,2 23.4 24.0 28,0 28,3 29,2 17,1 60,0 69.9 185 163 Tanm desttUtoM atntan 27.1 22.5 25.3 223 29.0 365 15,6 263 5.0 273 34.C 33,4 34j8 30S 21,7 5.2 8,0 8.1 2.4 4,7 10,8 4£ 5,1 5,2 33 25 4.0 EsMfnSan. 5.2 5,2 ai Saaayt 22,6 215 25.4 24,4 5,4 62 195 93 21,0 35 16.6 73 25 3,9 MjrtancHt «t Enerfl 7.5 5.4 3S 65 35 25 1.3 24.2 245 22,1 18,7 75 Tkarat 1,4 2J6 İçTlearet 43 13 105 15,7 195 23 25 95 2.0 95 173 11,2 15.7 EsaafwSaa. 1,4 1.6 1.2 '1.4 13 1.2 fîlgfenk) 2963 44^2 7895 1318,7 18053 24175 31493 35123 15 ao 1.2 Dçsatan 1985 mayıs sonu. diğer yıllarda yıl sonu venten as 6,4 7.3 12,2 11,0 14.7 4,0 feptam (Mtpr T l otarak) 241,9 382,1 655,2 9255 9105 1234.1 880,0 1066.2 Kaynak DIE t tttafetfc t * i ı 1985 1985 temmuz sonu venten. dlöer vıllarda vıl sonu venten oiarak Maliye ve Gumrjk Bakanttğı. Y M * RapM, 1S8S, s. 104. TEŞEKKÜR aramızdan ayrılması nedeniyle evimize kadar gelen, cenaze merasimine iştirak edip celenk gönderen, yurt içi ve yurt dışından telgraf, telefon ve mektupla büyük acuruza ortak olan akraba, dost ve arkadaşlara bütün sevenlerine ve ayrıca cenaze merasiminde büyük yardımlanm esirgemeyen eniştemiz emekli Tümamiral FtKRİ TOPSEVER'e ve dünürü Hacı SEYİDE MELEN'e geçirdiği enfarktüsten ayağa kalkmasım, bir yıl daha sevdikleriyle beraber olmasını sağlayan SÜREYYA BELÜL'ün Ailemizin en büyüğü, kıymetli varlığımız: Vergi düzenlemeleri sermayeye yaradı Vergi düzenlemeleri, sürekli olarak, e m e k gelirleri zararına ya da sermaye gelirleri yaranna yapılmaktadır Gelir vergısı çızelgelerinde, Aralık 1985'te yapılan duzenlemenin g e ç m i ş yıllarla karşılaştınlması b u konuyt, aciKİar B u yıl uygulanacak olan yeni vergi çızelgesme gore, yıllık 3 milyon liraya kadar d a n gelirler esrt uıçımde. % 25 oranında vergilendirilmektedir. B u d u r u m d a . bir mılyona kadar olan gelirierin vergi oranı 1985 e gore değışmemiş, yalnızca birüç mityon arası geiırlenn vergi oranı, 1985'te % 30'dan, 1986'da % 25 e maınımıştır Oysa, yıllık gelirin 1525 milyon lira olduğu d u r u m d a vergi oranı 1985'te % 63'tü; bu oran 1986 oa (1224 mılyonluk gelir g r u b u için) % 40'a indi'iimektedır Burada vergi oranı ındinmi, 23 puandır. Bir mnyona Kadar olan gelııier 1986'da yme 1985'te oiduğ j g bı 0/ c 25 oranında vergılendirilirken, yüksek gelir grupiarınm vergi yüku azaltılmaktadır. Burada unutulmaması gereken, asgari ücret, ortalama ücret ve maaşlar dikkate alınırsa, ücretlilerin ortalama yıllık gelırinin, yanmbir milyon dolayında olduğudur. Belirtılmelidir ki, 3 milyona kadar olan gelirierin, eşıt oranda vergilendirilmesi, vergılerde bulunması gerekli ödeme gücü ilkestyle de bağdaşmaz. Vergi düzenlemelerinin sermaye geliri yanlısı tutumu, vergiden bağışık indirim oranlarından da izlenmektedır. Örneğin, taşınmaz mal sermaye gelirlerinin (kira gelirleri), vergi dışı bölümü, 1980'de yılda 40 bin liraydı, bu miktar 1982'de 120 bin, 1983te de 360 bin liraya çıkarılmıştır Oysa gerçek ücretlere uygulanacak özel fndirım, 1980'de yıllık 54 binden, Aralık 1985'te 72 bin liraya çıkanlmaktadır. Vergitenmeyen taşınmaz geliri, 1980'e göre dokuz katına çıkarılmıştır. Ücretlerde ise son 72 bin liralık özel indirime 7200 liralık genel indirim eklense bile, artış oranı 1986'da, 1980'e göre yalnız % 29 dolayında kalmaktadır. Aynı dönemde fıyat artışları en az beş kat olmuştur. Benzer bir durum, taşınabilir sermaye gelirlerinin vergilendirilmesinde gorülmektedir Örneğin en düşük ücret ve maaşlar bile 1981'de % 40 oranında vergilertdirilirken, her türlü faiz ve kâr payı gelirieri % 25 oranında vergılendırilıyordu, Daha sonrakı yıllann gelişmelerı de şöyle: 1982'de maaş ve ücretler % 39, faizkâr gelirleri yine % 25 ve 1983'te birincisi % 36, ikincisi de % 20. İlginç gelişme, 1984 ve sonrasında gorülmektedir. O yıl en az maaş ve ücretler % 30 oranında vergilendirilırken faiz ve kâriardan alınan vergi % 10'a ındinlmiştir. durum 1985'te % 25'e karşılık yine % 10 bıçimındeydi, 1986'da faiz ve kâr gelirieri yine genellikle % 10 dolayında vergılendirilecek, en az ücret ve maaşlar % 25 vergi ödeyecektır. Bir kısım faiz ve kâr gelirlerinin % 25 dolayında vergılendınlmesı durumunda bile bu aşın dengesızlik bozulmayacak, emeğe dayalı gelirier, sermaye gelirienne göre çok daha ağır bir vergi yükü attında olacaktır. Kardiyolog Dr. ORYAL GÖKDEMİR'e Her ihtiyacımızda yanımızda bizimle olan ve yardımlanm esirgemeyen komşumuz Dr. OSMAN KIRIMLI'ya aynca teşekkür ve şükranlanrnızı sunarız. Yarın: Yatırımlar ne oldu? AİLESİ TEŞEKKÜR Arkadaşım, dostum, can yoldaşım, biricik annem, SÜREYYA BELÜEün ve restoran öğlen de açık akşam da.".. Cevdetpasa Cad 306/1 BEBEK ölümü nedeniyle camiye ve mezarlığa kadar bizzat gelen, çelenk gönderen, evime kadar gelerek başsağlığı ve sabırlar dileyen, telefon, telgraf ve mektupla acımı paylaşan tüm eski Cumhuriyet Halk Partili ve partili dost ve arkadaşlarıma candan teşekkür ve şükranlarımı sunarım. SOLMAZ BELÜL
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle