18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/6 Kapik bakanına karşı büyük tavşan eylemi da'yıGüzelleştirmeve Kalkındırma Derneği'nin Başkanlığına kısa süre önce güç kullanarak gelen Sayın Sakret, yüzüne sindirdiği gülümsemeyle, "Galiba sizler, işin önemini hâlâ fark etmediniz?" dedi. Dilediğince duygulannı göstermeyen, kimi zaman zarif el kol hareketlenyle sözlerini vurgulayan Sayın Sakret, yanıt vermediğini görünce, sesine daha kalın bir ton vererek konuştu: "Eger," dedi Sakret, yılanlarla tavşanlar arasındaki bu savaşımı durdunnak için derbal harekete geçmeyip, eski yoneticilerin kısır tartışmalanna izin verseydik, bugün belki de bu odada bizlerin yerine irileşmiş bir tavşanla ailesi oturacaktı. Her yere girebilirlerdi." Doğrusu tavşanların, birim yerimizde bu odada oturacaklanm" vurgulayan yargısına pek anlam veremedim. Bir tavşan ailesinin Sakret'in oturduğu dernek başkanlığı binasına gelip keyif çarabileceğine inanasım gelmiyordu; bu denli güçlü müydü bunlar? "Elbette güçlüydiller. Diyorsunuz ki, yılanlan Ada halkının bir bölümii besliyordu. Fakat ya tavjanlan?.." "Bilemiyorum; diyerek bilgisizliğimi kabul ettim. "Dofrudur, bilemezsiniz. Tavşanlan beslemek için dışardan desteklemeler yapılıyordu" dedi Sakret. "Açık denize durmadan kavun karpuz kabuklan atılıyor, iyi fiyat bulamayan karşı sahil halkı ürettiği doraatesleri denize döküyor, bunlar gelip Ada'nın sahiline vuruyordu. Geceleri tavşan aileleri sahile inip besleni\orlar, bir kısmını da bu yiyeceklerin deliklerine göturüyorlardı. Dernek yönetimindeki basiretsizlik. âcizlik, biitün bunlan kamçıiıyordu. Geldtk, derneği ele aldık. Savaşım hemen durdu.'" 21 EYLÜL 1985 A 7 CÜNEYT ARCAYÜREK'ten KUDETA avşanla r kızdıkları, sinirlendikleri kişilere karşı yıllardır bir eylem türünü sürdürüyorlardı; evinin bahçesine giriyor, hiçbir şey yemiyor, ama kızdıkları kişinin yüzüne çişlerini edip gidiyorlardı. T. K Bn. Lazöy Dört yeni yöneticiyi kutladım. Teşekkür ettiler. Terun, "Siz, o melun tavşanlan bUemezsiniz, neler yaptılar, bilemezsiniz" dedi. "Ve... bu, eyleme gjrişmemizin Uk nedeni, sonralannı bilemezsiniz..." "Anlattıklarınızın hepsi kabul, ama" dedim. "Mademki bekçilerle siz, bu önlemJerte savaşı şıp diye durdurabildiniz, öyleyse neden eski dernek yöneticileri varken bunlan yapmadınız da yönetime el koyduktan sonra başardınız?" Içinde olmadığım için belki bilemezdim, ama öğrenirdim. öğrendim de... Gazeteei "Sen kimsin?" diye sordu tavşana. Sanki tavşan konuşabilir, yanıtlayabilirmiş gibi. Tabii tavşan karşılık vermedi. Salıncaklı sandalye durmuştu. Bakan Akya tavşanın üzerine atılıp atılmamayı düşünürken, pat diye bir ikinci, üçüncü ve dördüncü tavşan daha geldi. Sandalyenin karşısında, birinci tavşanın yanına dizildi. Akya konuşamıyor, bağıramıyordu. Fakat arkasından pıtır pıtır sesler duyuyor, başka tavşanların gelmekte olduğunu seziyordu. Sonunda gucunü topladı. "Girin bahçeye!" dedi tavşanlara. "Dilediginizi yiyin, özel mülktiir, ama benden izin size." Tavşanlar hiç kıpırdamadan öylece durdular. İlk gördüğü, iri kahverengi puanlı tavşan arkasını döndü, kıçını hafifçe kaldırdı, başını çevirip Akya'ya baktı. Akya içinden "namussuza bak, 'kıçımı ye demek istiyor" diye geçirdi. Tavşan döndü, tavşan dudaklanyla sanki gülumsedi, sonradan gelen üç tavşan da... "Ne istiyorsunuz benden?" diye bağırdı Akya. "Ne istiy orsanız soyleyin. pazaıiık edelim, bu usulleri ben iyi biBrim. Bu kez söz veriyorum, kazık da atmayacağım." Tavşanlar, tavşan dudaklanyla gülduler. "Size bir ton havuç sağlayacagım, söz" dedi, sesinin gücü giderek azalan Bakan Akya. "Tam bir ton, yann motorla getirtirim karşı kıyıdan, söz." Bir yandan da bir ton havucun kaça mal olacağını hesaplryordu. Tavşanlardan hiçbir davranış göremedi. Tavşanların şefi olduğunu sandığı ilk gelene, "dilersen sana Avrupa malı dişi bir tavşan bulunım ha?.. Ne dersln?" diye sordu. Herhalde şefin dişisi olacak, sonradan gelenlerden biri arkasını döndü, kıçını kaldırdı, başını döndürdu, Akya'ya baktı. Akya'nın dizlerinin bağı çözulecekti neredeyse. apik Bakanı karşısına dizilmiş tavşanlan yumuşatmaya çalışıyordu: "Size bir ton havuç sağlayacagım, söz. Tam bir ton yann motorla getiririm karşıdan." tki torba çimeıîtö akret'i bu savaşımı nasıl durdurduklannı anlatması için kışkırttım. "Çok basit" dedi Sakret, "bLrim yönteminüz sadcydi. tki torba çimento, iş taraam!" S. K Tavşanların eylemi "tki torba çimentoyu dörde böldiık, dört bekçinin eline verdik, suyla harç yaptılar ve... Tavşanlann deliklerini bir guzel tıkadüar, mesele tamam." Tavşanlann büyük bölümü olmuştü. Sakret'in bu girişimini sezen ve o sırada yuvalarında olmayan bir bölüm tavşan ise bir yolunu bulup kimi evlere, ya da Ada dışına çıkmayı başarmıştı. "Şimdi onları dışarda besleyenler vardır, ya da beslenebilecek bir yer bulmuşlardır" diye sürdürdü sözünü Dernek Başkanı. " Y a yılanlar?" "Onlan boş ver, höt deyince, biliyorsunuz söziin arkasını," dedi Sakret. Denize atlayıp karşı sahile çıkmaya çalışan birkaç tavşanın cesetleri, Ada'nın karşı kıyıya en yakın burnunda bulunmuştu. Yılanlardan kaçmaya kalkanlar, ölmemişlerdi. Herhalde karşı sahile varmayı becermişlerdi. Bakanı Akya, salıncaklı koltuğunda bir ileri bir geri gidip geliyordu. Gözleri dalıp uzaklara gitmişti. Ama kafası elektrikli hesap makinesi gibi çalışıyordu: Karşıdan bakanlar bakanın uyur uyanık olduğunu sanabilirdi. Oysa, bakan Ada'daki evinin bahçesinde, o ileri geri gidip gelen sandalyede uyur gibi yaparak milleti nasıl uyutabileceğini düşünüyordu. Kuşkusuz, yaşamının büyük bir tutkusu, milyonları milyarlarla çarpmak, belirli kesimlerin kazandığı paraların kaynağını merak etmeksızin, halkın cebinden daha ne kadar para çıkarabüeceğinin yöntemlerini aramaktı. öğle sonrası güneşinin bilge kişilere geleceğini düşünerek gerindi. Kapik Bakanı güzel hatlı yüzlerden tam tersini simgelediği için nefret ederdi. Akşamüstü güneşinin güzeHere geleceğini belirleyen deyimden de bu yüzden nefret «derdi. Deyimi kendine yontarak hep "akşamüstü güneşinin1' akıllılara "vuracagını" savunurdu. Karısı da "benim Akya'nın eşi olanca gücüyle, "Kızzz, kızzz!" diye bağırdı. Mutfakta, Akya'nın ünlü deniz motorunun genç kaptanının, eteklerinin altında sürdürdüğü araştırmalardan heyecanlanan hizmetçi kızın kulakları uğulduyordu. Ama hammının o cırlak, tatsız sesini, 'zzz" diye kulağına takılan bağırmasını işitince, etek altı arastırmalardan yanakları kırmızılaşmış, koştu bahçeye indi. Akya'nın hanımı, kucağında kocasının iri başı, yanakları kızarmış kıza kuşkuyla baktı. Kıskançlığın sırası değildi. Akya'nın karısı duygularını bastırdı, "Çabuk deraeğe telefon et, buraya birini göndersinler" dedi. Kız gitti, hemen dondü: "Yönetkilerden biri, 'hiçbir şeye dokunmasMİar' dedi. Biraz sonra birini göndereceklermiş" dedi. Akya'nın gözleri mavi göğün derinliklerinde bir şeyler arıyor gibiydi. Yeni yöneticiler akret'e, eski yönetime bekçiler tarafından iletilen önerileri, istekleri anımsattım. "Dernek tiizüğünü degiştirmenin dışında ötekilere de gereksinim vardı. Yeni dernek yönetiminin varlıgı bile Ada haJkına huzur'u tattırıyor bugün. Yetmez mi?" Sakret, dernek tüzüğünün Ada'nın gerçeklerine uygun biçimde düzeltileceğini söyledi. "Aynntı vermem bu konuda, daha sonra" dedi. Ayrılırken, Sayın Sakret derneğin yeni yönetim kurulunu tanıştırdı. "Sayın Terun" dedi. (Diş hekiminin eli değmemiş bir dizi diş. Iri dişler. İyi eğitim gormemiş insanlara özgü mağrur bir duruş). "Sayın Şayak" dedi (Sürekli gülümseyen, gülümsemeyle birlikte bütün yüze yayılan ince dudaklar, sağa sola giden yüreği rahat olmayan insanlara özgü, tanıştığına doğrudan bakamayan gözler!. "Sayın Busul" dedi (Kibar ve yumuşak bir görünüş, ama küfürbaz bir tip). "Sayın Tedalec" dedi (Insanı ilk bakışta çekmeyen yüz çizgileri. Yumuşak bir ses, mantığa saygılı bir görüntü). S. kocaman kafalı deham" diyerek kocasınm bu inancını desteklerdi. Önceki bakanların yaptığı savunuları daima eleştirip'palavra' diye nitelemesine karşın, son günlerde dışsatımla alıraın denkleştiğini öyle savunmuştu ki, adı 'ak'ın karası' diye ünlenmişti. Bir tıkırtı işitti geriden. Önemsemedi. Ya karısı geçip arkasına, gözlerini kapayarak, "Ben kjmimmmm?" diye tiz tatsız sesiyle iğrendiği şakalardan birini yapmaya hazırlanıyordu ya da hizmetçi kız, saat 17.00 sularında içmeyi.alışkanlık edindiği kahvesini getirmek üzereydi. Gözlerini kapadı, 'akıllı insanlara vuçan güneşe' yuzünü çevirdi. Ne karısı geldi ne de hizmetçi kız kahveyi getirdi. Gözlerini açtı. Sandalyenin karşısında kocaman bir tavşan duruyordu. Tavşan, tavşan dudaklanyla sanki gülümsüyordu. Bakan düş gördüğünü sandı, kapadı gözlerini, açtı. Kocaman tavşan karşısındaydı, kulaklannı geriye yatırmış, tavşan dudaklanyla evet, evet gülüyordu. Kapik Bakanı, Son bir girişimde bulundu: "Dilerseniz yöneticilere telefon edeyim, beni kıramazlar. Size karşı her yıl alınmakta olan onlenw leri durdurayun." Tavşanların dördü arkalannı döndüler, kıçlarını hafifçe havaya kaldınp başlannı çevirdiler, Akya'ya baktılar. Kapik Bakanı Akya, daha fazla direnme gücü bulamadı. Sinirleri boşandı, avazı çıktığı kadar bağırmaya başladı: " N e istiyorsunuz bendeeeeennnnn?!" Akya'nın karısı deli danalar gibi bağıran kocasının sesini işittiği zaman yeni gerdirdiği ytizünü aynada inceliyor, bir yandan da cımbızla kaşlannı ahyordu. Fırladı pencereye koştu. Kocaı bahçede yere boylu boyunca uzanmış, yatıyordu. Salıncaklı sandalye ise sallanıp duruyordu. Bir ileri, bir geri... Ipek sabahlığının önünü kapadı (Bacaklannın hafif eğri olmasından nefret ediyordu). Aşağıya seyirtti, bahçeye girdi, kocasının yanına gitti. Akya, gözlerini gökyüzünun maviliğine dikmiş, hiç kıpırdamadan yatıyordu. Suratı saçları, ıslaktı. Alnın tam ortasında da kırmızı, dairemsi bir leke vardı. anetimden gelen adam, Akya'nın yüzüne, ^H^om saçlarına, sağ elinin işaret parmağına dokundurdu. İşaret parmağını ağzına gotürdü, yaladı. Bir süre yıllanmış Bordo şarabının tanıda bakamış gibi diİiyle damağını şaplattı. Bilgiç insanlara özgü bir sesle: "Yanılmama imkân yok!" dedi Akya'nın karısına, "yanılmama imkân yok hanfendi. Bu sıvı..." Sabırsız sesle Akya'nın karısı, "Eeeee!.. Neymiş bu s m ? " diye sordu. Utanmaz adamların utanan insan rolünü iyi beceren adam, "Tavşan çişü" diye yanıt verdi. Akya'nın karısı, "Tavşan çişi mü..." diye bir çığlık attı. "Benim kocamın suratında tavşan çişi haaa!.. Olamaz, olamazzzz!" diye hızla kalktı Bayan Akya. Akya'nın bası pat diye yere vurdu. Karısı, "Bu hakarete asla tahammül edemem!" diye avaz avaz bağınrken, Akya'nın gözleri mavı gökyüzünden indi, başucunda bağıran karısına, işaret parmağını hâlâ ağzında tutan adama çevrildi. Adam, uzmanhğına yapılan bu hakareti sindiremiyor, durmaksızın tavşan idrarını denetliyor ve: "Evet hanfendi çatlasanız da patlasanız da gerçek, gerçektir. Bu, yUzde yüz halis tavşan çişidir" diye dayatıyordu. "Nasıl anladınız tahlil yaptınnadan, nasıl anladınız?" diye soruyordu Akya'nın karısı. Adam, uzman kişilere bu tür sorular sorulmasına içerlemiş olarak, "Hanfendi on yedi yıüık tavşan idran uzmanıyım ben, lütfen anlayışlı olunuz!" diyordu. Akya yatüğı yerden karısını, adamı aşağıdan yukarı dikine seyrediyordu. Başını çevirdi. Akya'nın karısının direnmelerini susturabilmek için adam teknik aynntılara geçmişti: "İnsan çişi, saçlarda birtakım tortular bırakır hanfendi. Oysa tavşan çişi özür dilerim, idran hiçbir tortu bırakamaz. saça yapışır kalır. Tadı da hafif kekremsidir. Bol ot yedigi, aynı besinleri sindirdiği için idranndaki bu tadı hiçbir ha>>anda bulamazsınız." Kadın, "AFıyet olsun!" dedi. Hafifçe doğrulan Akya, "Susun artık yahu!" diye kükredi. Kadın sustu, adam kadının susmasından mutlu oldu, ellerini önüne kavuşturup, "Beyfendicigim" dedi. "bu tavşan idrannı, yüzüniıze başınıza nasıl sürdünüz?" Akya,"Ya sabır!" çekti içinden. Durumu özetledi: "Tavşanlar yüzüme işediler!" Karısı ağlayarak içeri koştu. Dernekten gelen Ada'da huzuru sağlamakla gorevli olan Adam, "Yaaa?" dedi gözlerini açarak; "Ama nasıl?" Akya başından geçenleri kısaca anlattı, dört tavşanın nasıl gelip karşısına dizildiğini öyküleştirdi. Sonra da" dedi "dört tavşan üzerime doğnı sıçradılar. Ben de onlara dogru kendimi attım. Dört tavşan göğsüme başlannı hızla vunırken, arkamdan yanımdan başka tavşanlar beiirdi, onlar da üzerine atladüar. Sırtüstü düştüm. Kahverenkli büyük tavşan, tavşan dudaklannın arasmdan 'tısss!' diye bir ses çıkardı, öteki tavşanlar üzerime çıktılar. Sonra bepsi sıraya girip..." Akya durdu, elleriyle yüzünu kapadı, utanç duyuyordu. Ama adam, "Eeee ne yaptılar sonra?" diye sordu merakla. Akya, "Hepsi sırayla yüzüme işeyip gittiler" dedi. "Demek hepsi yüzünüze işediler ha!" "Evet işediler.." Kapik Bakanının sesi derinden çıkıyordu. Adam not defterini çıkarmış, söylenenleri yazı, yordu. "Sonışturmanın selameti için bütün bildiklerinizi söyleyiniz Sayın Bakan" dedi. Fazla açıklama yapmak istemiyordu bu aşamada. Akya, "Daha ne olsun be! İşediler ve gittiler" dedi. "Yani bahçede çiçekleri, otlan yemeden çevreyi didiklemeden, gittiler öyle mi?" "Evet!" Adam bilgiç bilgiç guldu, fakat bu alaylı gülüşünü Akya'ya göstermemeye çalıştı. "Sayın beyfendicigim" diye yeniden söze başladı: "Acaba alnınızın tam ortasındaki şu küçük kırmızı dairenin nasıl hasıl olduğunu söyleyebilir misiniz?" diye sordu Akya'ya. "Alnımda kırmızı, dairemsi leke mi var?" "Kara degil efendim, merak buyurmayınız, kırmızı tarif buyurduğunuz gibi dairemsi kırmızı lekecik!" Akya eğer varsa böyle bir leke neden olduğunu bilemeyeceğini söyledi. Adam ceketinin mendil cebinden küçük, yuvarlak ucuz bir ayna çıkardı, "Bakınız" dedi Akya'ya. Akya lekeye bir anlam veremedi. Dairemsi kırmızı lekenin öğle yemeğinde yediği vişneden sıçrayan bir damlanın bıraktığı leke olabileceğini söyledi. Adam sağa sola baktı, Akya'nın eşinin içeride olduğunu saptadıktan sonra, bilgiç başını salladı, "yamhyorsunuz sanınm" dedi, fazla açıklama yapmadan. Akya, "Peki öyleyse neymiş bu leke, söylesenize" diye tersledi adamı. Adam kulağına eğildi Akya'nın, fısıldadı: "Ayhk âdet kanı lekesi" dedi. Akya, "Kimin?" diye sordu hemen. "Tavşanlardan birinin" dedi adam. "Ne?... Tavşanlardan birinin nesi?... Olamaz" diye bağırdı Akya ve ayağa fırladı. Adam, dingin bir sesle, "Özür dileyerek söylemeyim ki, gerçek çatlasanız da patlasanız da gerçektir ve söylediğim yüzde yüz doğrudur efendim" dedi. Akya neredeyse ağlayacaktı. Bu ıstırabı daha önceki kabineye alınmadığı zaman çekmişti, bir de şimdi. Alnının tam ortasında dairemsi kırmızı tavşan kanıyla kendini aynada gördüğu dakikada. "Bu da mi başıma gelecekti?" dedi bezgin, yıkılmış bir sesle. Adam, tavşanların bir evin bahçesine girip idrarlannı aileden birinin yüzüne salıvermelerinin nedenini açıkladı. Tavşanlar kızdıkları, sinirlendikleri kişilere karşı bu eylemleri yıllardır sürdüruyorlardı. Evin bahçesinden hiçbir şey yemiyorlar, ama 'birinin' yüzüne çişlerini edip gidiyorlardı. Akya, "Peki, kanın anlamı?" Adam, "Çok basit efendim, erkek tavşana dişisinin yanında bir kadının kaldıraraayacağı birşey söylemiş, bir öneri yapmış olabilirsiniz" dedi. Akya bağırdı: "Ama, bu bir tavşan!" Adam yanıtladı: "Dişi dişidir efendim, çatlasanız da, patlasanız da bu gerçeği unutmayın" dedi. Akya hemen banyoya koştu. Yuzunü yıkadı, dairemsi kırmızı lekeyi sildi, sildi. Adam notlarını gözden geçirdi, bir iki soru daha sordu, gitti. Akya'nın karısı yatağa kapanmış ağlıyordu. Akya alnındaki kırmızı lekenin tumüyle silinmediğini fark ettiği sırada Ada'yn Güzelleştirme ve Kalkındırma Derneği'nin yönetim kurulu toplantıya çağrıhyordu. Tavşanlara karşı önlemler saptanacaktı. Sakret'in Ada yönetimine el koymasına yol açan olaylar dizisi, işte böyle, tavşanların Kapik Bakanının yüzüne işemesiyle başladı. Y A R t > : Ve d e r n e k t e d a r b e GENEL KURULA ÇAĞRI Demejimızin olagan genel kurul toplamısı 10 Ekim 1985 perşembe gunu saat 19.30'ta B 'Suadiye Oteli salonlannda asağıdakı gıindem gereği yapüacaktır. Çoğunluk sağlanamaması halinde aynı gündemde ayra yerde 20 ekim tarihinde yapılacaktır. KALAMIŞ LİONS KULÜBÜ DERNEGİ YÖN. KURULU GÜNDEM: 1 Açılış ve yoklama, 2 Saygı duruşu, 3 Başkanlık divanı seçimi, 4 198485 dönemi raporunun okunması, 5 Geçen dönera Yönetim Kurulu'nun ibrası. 6 Dilekler kapanış. GALERİLER 528 66 29526 10 OO/412 • istasyon sanat evi • ANKARA G.Osman Paşa Noktalı Sok. No:6 İSTANBUL Maçka Maçka Cad. Maçka Palas No: 41/11 Tel: 140 56 50 Ülkemizde ilk kez sanat öğrenim ve kültümnü Yerebatan Cad No 37 Cağaloğlulstanbul" Tel 526 43 89 özgürce sağhmak amacıyla kurulan İstasyon IE9İ İMAJ Sanat Odası gSg fialerimizde SanatEvi'nde yeni dönem 1 Ekim 1985 tarihinde '^*^ RESSAM başlayacaktır. Değişik sanat atölyelerinde 2 yıl ÜNSAL TOKER süren çalışmalara her yaştan sanaiseverler yönetiminde çocuklara «e yetiskinlere, uygulamalı resim kurslan «erilecefctir. katılabileceklerdir. ADRES: Humelı Cad V.lla Han B Blok No 5 Nışantası 14fi 15 84 râesen / yağlıboya çocuklarla resim iç mimari / mobilya tasanmı moda ve stilistlik okulu çağdaş , sade tasarım "Nuruttah Berk" karşılıksız resim bursu Ç A M MOBİLYA URUNLERIMİZİ GORUNU? Mrk Bağdat Cad 53, Kızıltoprak Ist Tel: 337 29 07 $b: Kayışdağı Cad 239 Göztepe Ist Tel: 356 58 87 Şb Hoşdere Cad 176 ÇankayaANKARA SANAT ETKİNÜKLERİ l)\YA\ ^ MÜZAYEDE SALONLARI GA1ATASARAY SÜPER PİYANGOSU ~S Antikalanmz, sanat değeri olan eşyalannız ve her tür kitaplarınız için... Her PERŞEMBE saat 14.00 HALIKİLİM "ADIM:131DOĞAN DEĞERİM: 3.300.000.TL' SÜPER ŞÖLENE KATILIN; O*ılıî t 9 Fkını 1985. CunuırVsi jjnnıı Sıip<r Stiıi(]|>,ıl.ınıı S[x>r Scrjjı Sır,ı\ıntl.ı SAT1Ş YtRLERİ: Milll I'H \\U) B' IT! VIRM/IIR! M\\1U1 ! t \ l k IKMIk Hl ÜIIKİNOI M\(".V\I \Rin \l IIIK 'ılRDI CAIPIEILILO CAPELLO Tasartm, Üretim «e Ticaret Ltd. Şti. AYRICA: 1111 CUMHURİYET ALTINI Faal durumda Konfeksiyon Atölyesi kiraya verilecektir. Müracaat Tel: 586 19 65 (1822 arası) SAHİBİNDEN MURAT 124 104 BİN KLM.DE, ÇOK TEMİZ TEL: 165 09 11 İNCİ KAYGUSUZ ile SADUN ŞOLGAN Beşiktaş Evlendiler. 16.9.1985 Lise mezunu daktilo bilen bayan eleman aranıyor. Tel: 522 24 69 İLAN KADIKÖY tKİNCİ ŞULH HUKUK HÂKİMLİĞtNDEN 1985/396 vesayet Halen Kadıköy Guvenç Sokak Menekşe Apt. 19/4'te ikamet eden Zülfükâr Şakir Kırbaş. aynı adreste ikamet eden annesi Fatma Kırbaş'a rahatsızlığı nedeni ile vası tayin edılmiştir. Keyfiyet ilan olunur. Basın: 11670
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle