15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/4 KÜLTÜRYAŞAM 14 AĞUSTOS 1985 TELEVIZYON 19.05 Açılış ve Program 19.10 Sevimli Sincap Sincaplar Şırin'in doğum gününu kutlamak içm bır partı duzenlerler. Huysuz. partiye katılmamakta ısrarlıdır. Bunun sebebim araşlıran boncuk, aynı gün Huysuz'un da doğum gtinu olduğunu öğrenir. Onu kırdıklannı düşünüp gonlunu almak ıçın bir yoi bulmaya çalısırlar. Serüvenci Zyke, yeni bir "Kelebek" olayı yarattı Arnavut asıllı, 35 yaşındaki Cizia Zyke, kaçakçılıktan kumarhane yöneticiliğine, lejyon askerliğinden altın madeni işletmeciliğine kadar her işi yapmış. Costa Rica'da başmdan geçenleri anlatan kitabı "Oro", şimdi Fransa'da her gün 67 bin satıyor. Kültür Servisi Cizia Zyke adlı bir seruvencinin yazdığı "Oro" adlı roman, Fransa'da yeni bir "Kelebek" olarak niteleniyor. Bir altın arayıcısının Costa Rica Yarımadası'nda yaşadıklannı anlatan kitap günde 5000 ile 7000 arası satıyor. Fransız TV'sinin ünlü kitap tanıtma programı "Apostrophes"da boy gösteren, pos bıyığı, döğmeleri, bilezik halinegetirdiği küçük külçe altınları, geniş göğsü ve koltuk altına yerleştirdiği Magnum 357 tabancasıyla Fransızların yüreğini hoplatan Zyke 35 yaşında. Fas'ta Arnavut bir babanın çocuğu olarak dunyaya gelmiş. Ama daha kuçuk yaşta başı beladan kurtulmaz olmuş. Bu yıl Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası ilk turunda Fenerbahçe'nin rakibi Bordeaux genç takımında futbol oynamış. Bordeaux'nun büyük umutlar bağladığı bir gençken, hakemin verdiği penaltı kararına kızıp adamın çenesini dağıtmış. Sonuç: Ebedi boykot. Yabancılar Lejyonu'na girmiş, ama zora gelmeyi sevmediğinden bir buçuk ay sonra kaçmış. Macao'da, Hong Kong'da, Filipinler'de kaçakçılık yapmış. Paris'ten yola çıkıp 30 tonluk kamyonların direksiyonunda Afrika'ya mal kaçırmış. Arjantin'de gece kulübü işletmiş, Toronto'da kumar borcu olanlardan alacakhlar adına para tahsil etmiş. Yeni "Kelebek' Pos bıyıklan, döğmeleri, 357 Mağnum tabancasıyla Fransa 'da satış rekorlan kıran çiçeği burnunda, 35 yaşındaki romancı Cizia Zyke. 19.30 Bugünkü Pakislan 19.50 Nutuk'tan Prof. Dr. Ergun özbudun'un yönettiği programa Emeklı Korgeneral Cemal Enginsoy, Doç. Dr. Yucel Özkaya ve Doç. Dr. özkan İzgi katılıyor. Programda, Sivas Kongresi ve Kongre'den sonra tsıanbul Hukumetine karşı yürütülen ve hükumetin istifastyla sonuçlanan kampanya vurgulamyor. KALA Y'IN TARLALARI EDPA sergisinde yer alon tablolardan biri de Necdet Kalay 'ın. Kalay 'ın sergideki kadmları, çiçekleri, Bir ihbarı değerlendiren 15 ekipleri iıibarh eski bir boksörün (John Fogan) evini basarlar. Aradıklan eroini bulamadıklan halde John'u ve kardeşi Pol'u tarlaları tam bir renk şenliği oluşturuyor. tutuklarlar. Soruşturma sınasında Doyle kendısine salaşan Pol'e yumruk atar, (Fotoğraf: MEHMET AKIF) daha sonra serbest btrakılacaklan zaman Pol'ün olduğu anlaşıhr. John çok yetenekli bir avukat ıle dava açmak ıster. Fakat dava yerine bir soruşturma komisyonu kurulmasına karar verılır. Bu komisyon 15'in devam edip edemıyeceğine karar verecektır. 20.00 Hacı Bektaşı Veli'yi Anma Haftası Özel Programı 20.30 Haberler 21.00 Hava Durumu 21.10 Profesyoneller Sylvester Stallone'nin "Rambo: İlk Kan II" adhfllmi değisik kesimlerde siyasal tamsmalara yol açadursun, Stallone'nin Johnny Rambo'yu ilk kez canlandırdığı "İlk Kan I" filmi onümüzdeki günlerde Çin Halk Cumhuriyeti'nde gösterime girecek. Şanghay'daki bir stüdyoda filmin • Çince dublajı yapıldu Pekiri'de yayımlanan Hanbao gazetesi, "İlk Kan I" fllminden, "son dönem Amerikan Sineması'nm olağanüstu yapıtlarmdan biri" ve "sağlıklı bir içeriği, derin bir toplumsal anlamı ve yüksek bir sanatsal niteliği bulunan ciddi bir fılm" diye söz ediyor. Gazete, filmin, "ABD'nin Vietnam'ı istilasını eleştirdiğıni" belirtiyor. Ozetle Rambo Çirfde 22.05 Haber Program 22.35 Bir Solist: Suavi Karaibrahimoğlu 22.55 Kader Bağlan 23.50 Haberler 24.00 Kapanış Birserginin tabloları ATTİLA TOKATL1 RADYO TRT I 05.00 Açılış, program ve kısa haberler. 05.05 Ezgi kervanı. 05.30 Solistlerden bırer şarkı. 06.00 Köye haberler. 06.10 Bölgesel yayın. 0630 Günaydın. 07.30 Haberler. 07.40 Gunün içinden. 09.40 Arkası yarın. 10.00 Kısa haberler. 10.05 Reklamlar. 11.00 Kısa haberler. 11.05 lkinci Kıbrıs Barış Harekâtı. 11.25 Türküler ve oyun havaları. 11.45 Şarkılar. 12.00 Kısa haberler. 12.05 Reklamlar, 12.10 Oğle uzeri. 12.55 Reklamlar ve radyo programları. 13.00 Haberler. 13.15 Müzik. 13.30 Bölgesel yayın \e reklamlar. 14.45 Türküler.' 15.00 Kısa haberler. 15.05 Öğleden sonra. 16.00 Kısa haberler. 16.05 Pakistan'ın Bağımsızlık Günu (özel program). 16.25 Hafif müzik. 16.40 Beraber ve solo turküler. 17.00 Kısa haberler. 17.05 Koyumüz köylumüz. 17.25 Bolgesei yayın ve reklamlar. 18.00 Çocuk bahçesi. 18.15 Haftanın çocuk sarkısı. 18.20 Kürdili Hicazkâr faslı. 18.50 Hafıf müzik ve reklamlar. 19.00 Haberier ve olaylann içinden. 20.00 Yurttan sesler. HUOGufte şaırleri. 21.00 Kısa haberler. 21.02 Radyo tiyatrosu. 22.00 Turküler. 22.20 Kuçuk konser. 22.40 Şarkılar. 23.00 Haberler. 23.15 Gecenin içinden. 00.55 Gunun haberlerinden özetler. 01.00 Program ve kapanış. 01.0505.00 Gece yayını. 11.45 Turkuler. 12.00 Şarkılar. 12.20Şan soloları. 12.45 Türküler 13.00 Haberler. 13.15 Hafif muzik. 13.30 Şarkılar. 13.45 Turküler. 14.00 Bir albüm. 14.30 Yabancı dil dersi. 15.30 TRT Ankara Oda Orkestrası. 16.00 Şarkılar. 16.20 Arkası yarın. 16.40 Hafif muzik. 17.00Hicazkâr fash. 173O Kuçük konser. 18.00 Erzurum radyosu THM topluluğu. 18.30 2000 yılına doğra bilim ve teknoloji. 18.50 Çocuklar şarkı söylüyor. 19.00 Haberler ve olayların içinden. 20.00 Şarkılar. 20.15 Hafıf muzik. 2030 Yabancı dil dersi. 21.30 Şarkılar. 21.45 Türküler. 22.00 Hafıf muzik. 22.15 Şarkılar. 22.30 Bir roman / Bir yazardan hikâyeler. 22.45 Türküler. 23.00 Haberler. 23.15 Beraber ve solo şarkılar. 23.40 Hafif muzik. 23.55 Çarsamba konseri. 00.55 Program ve kapanış. TRT III 07.00 Açılış ve program. 07.02 Güne başlarken. 08.00 Sabah konseri. 09.00 Haberler. 09.12 Muzikli dakikalar. 10.00 Gunun konseri. 11.00 Öğleyedoğru. 12.00 Haberler. 12.12 Sizler için. 13.00 Beraber ve solo şarkılar. 13.30 Konser saati. 15.00 Arşivimizden. 15.20 Gençlik korolan söylüyor. 15J5 Turkçe sözlu hafif muzık. 15.55 Haftanın çocuk şarkısı. 16.00 Beraber ve solo türküler. 16.30 Solistlerden seçmeler. 17.00 Haberler. 17.12 Konçerto saati. 17.45 Hafıf müzik. 18.00 Albumlerden seçtiklerimiz. 19.00 Haberler. 19.12 Bir albüm. 19.30 Caz muziği. 20.00 Her hafta sizlerle. 20.30 Sevilen melodiler. 21.00 Ülkemizde yeni müzik. 21.45 Hafıf müzik. 22.00 Haberler. 22.12 Gecenin getirdikleri. 23.00 13. Istanbul Festivali'nden. 00J0 Gece ve muzik. 01.00 Program ve kapanış. TRT II 07.00 Açılış ve program. 07.02 Solistlerden seçmeler. 07.30 Haberler. 07.40 Turküler ve oyun havaları. 08.00 Sabah için muzik. 09.00 Şarkılar. 09.15 Kültür kaynaklanmız. 09.30 Sabah konseri. 10.00 Şarkılar. 10.20 Turküler.10.40 Tanhimizden portreler. 11.00 Kadınlar topluluğu. 11.30 Turkçe sözlu hafıf muzık. BULMACA SOLDA.V SAĞA: 1/ Çok dayamklı şeyler için kuUamlan bileşikbirsözcük. 2/ Uyma, boyun eğme... Gozu doymaz, haris. 3/ Bir tur tatlı su balığı. 4/ Topluluk...5/Çokgüiç10 ışuk pınltıîan oluşturan, iletışim ve dirimbilimde yararlanılan ışık kaynağı.... Kuçük su yolu. 6/ Koca... Kalıpta pişen bir tür meyveli pasta. 7/ Konya ilinde bir baraj... Birinin ardından gelip onun orununa geçen kimse. 8/ Akdenız Bölgesi'nde bir çay... Yelkenin ucundaipgeçirmek uzere yapılmış göz. 9/ Çeşitli hastaiıklara neden olan bir bakteri. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1/ Yıpratmak, zedelemek. 2/ Lityumun simgesi... Bir tür yün örgüsü. 3/ "Çok sarhoş" anlamında argo sözcuk... Romatizma ağnsı. 4/ Yönetim bakımından bir tur bağımsızlığı olan büyuk il... Nikelin simgesi. 5/ Altın... Yol. 6/ Buyük ve süslü cadır... Eski bır Hint tanrısı. 7/ Bir tür ipekli kumaş. 8/ Ank, etsiz... Anadolu'da kurulmuş eski bir uygarlık. 9/ Eti beğenilen bir balık. Alışılagelmiş resim değerlendirmelerinde renklerden soz edilir hep, tonlardan, istiften, ışıkgölge oyunlarından, fırça vuruşlarından, palet kullanma ustalığından söz edilir. Koca Baudelaire bile, Delacrobt'yı değerlendirirken, bu yaklaşıma tevessul etmekten kendini alamamıştır.. Ben burada, kusura bakılmasm, tüm oyun ve ustalıklar bir yana, yaratılmış dunyalardan söz etmek istiyorum. Değerli okurlarım, siz hiç bir müzenin dışında on bir buyük ressamı... Çağdaş Türkiye'nin en büyük ressamlarından on birinin yapıtlannı bir arada gordünüz mü? Teşvikiye'de EDPA Sanat Galerisi'ndeyiz. Mussorgsky olmasın varsın, Vivaldi çalınıyor her biri ötekinden güzel resimlere eşlik etmek üzere. Ve Chopin çahruyor.. Neler yok ki! Tam bir sanat şöleni.. Ziyafetin baş yemeklerini sıralıyorum: Salih Acar, kocaman bir turuncu güneş yaratmış, kimbilir hangi gezegenin güneşi ve bir kırmızı kara yaratık, kimbilir hangi kâbustan inip gelme oraya. Hemen yanındaki tabloya da koyu turuncu bir gökyüzüne bilinmedik biçimli beyaz çiçekler serpmiş, alttaki yosun yeşili denizin ortasına da mosmor bir yaratık yerleştirerek. Onun yanında Burhan Temel'in yapıtları yer alıyor: Bir yelkenli, bütün gökyüzünü şerılendirmiş, yer yer sarıya bulanmış olan açık yeşiliyle ve yansısını salmış, keyif içinde, koyu yeşillerle mavilerin süslediği cam göbeği denize. Ötede morumsu bir yol, sonsuza dek uzayan; bir küçucük ev, yan duvarı beyaz, bir umut gibi, cephesi ve damı bozbulanık. Ardından Adnan Vannca'nın. Rouault'nun figürlerini andıran çiçekleri, insanı uzanıp yemeğe özendiren meyveleri ve bir koyu mor, koyu yeşil cümbüşü halindeki ağaçlan geliyor. Gıirdal Duyar'ın, ancak has ipekten dokunma sanatçılara vergi bir rüyadan çekip çıkardığı deniz kıyıları izliyor Adnan Vannca'yı. Ağaçlar, gemiler, meyveler ve tabii bir rakı şişesiyle süslü rengârenk kıyılar. Gurdal Duyar'ın ardından Cihat Burak'ın bizleri alıştırmış olduğu o eşsiz minyatürümsü yapıtlanndan tamarruyla apayrı bir tarzda gerçekleştirdiği, halüsinasyonlarla örülü mucizeleri geliyor. Cihal Burak'ın ardından da Necdet Kalay'ın tam bir renk şenliği halinde sunduğu çiçekleri, kadınlan, tarlaları.. Ve Leyla Gamsız'ın biri yosun yeşili, öbürü petol yeşili ve her ikisi de kıskandığınız takdirdesizi cinayet işlemeye sürükleyecek kadar güzel iki nu'sü. ler, altlaksız politikacılar, müşterilerini satmaya hazır avukatlar, insan posaları. alkolikler ve her turlu kötülügü yapmaya hanr insanlaıia doludur. Costa Rica'da işlettiğim altın madeninde, işçilerimi silahımla uyandınrdım. Serüven, aynı zamanda esrar, marijuana, kokain demektir. Yorgunluk hissetmemek için hepsini kullandım, ama alışmadım. Kadınlar konusunda da dogruyu soyledim. Bana kadınlar değil, altın külçeleri hukmeder. Bir kızı sevdim. Diane'dı adı. Bana benzivordu ve pek çok seruvende bana eşlik etti. ÇocukUnmın anası olabilirdi. Ancak Costa Rica'da ondan ayrıldım. Sevdiğim insanı tehlikeye düşürmek istemem." PinochetM öldtirebilirim Böylesine garip bir insan Zyke. Kaba saba görunüşlü, ama ıncelikleri var. "Para peşinde koşmam" diyor. "Kazandım mı, son kuruşuna kadar yer ve ondan sonra yeni bir seriivene atılırım." "Oro"nun başarısı, okuru doyurmayışından geliyor. Zyke, Kelebek ahlakçıydı "Kelebek ahlakçıydı" diyor Henri Charriere'den söz ederken. "Ben yalan almıyorum, "Oro'da yaşadıklanmı olduğu gibi anlatıyorum. Benim yaşadığım serıiven, riişvet yiyen polis Derin bir duyarhk Bir hilal ve bir dolunay ziyafeti büyük usta Avni Arbaş'ın.. Hemen yanında bir başka buyük ustanın, Selim Turan'ın, gençlik yıllarına dönüşünü müjdeleyen üç peysajı. Mahzun kadınlarla bir kat daha yoğunlaşan üç peyzaj.. Sonra Oktay Gttnday'ın bir Kiillür Senisi 30 Temmuz nefis peyzajı ve iki kırmızı be1935 günü Londra'da, yeryüzünekle süslü zarif bir tablosu. nün ilk cep kitabı yayımlandı. En son olarak da Orhan ErYazarı Fransız Andre Maorois, soy'un bizi Boğaz'ın Boğaz olkitabın adı ise "Ariel ya da Shelduğu gunlere göturen bir peyzajı ley'nin Yaşamı"ydı. Yayınevive hem deniz urünü hem de konin sahibi ise, piyasada adı pek ca Orhan'ı aratmayacak güzelbilinmeyen Allen Lane'di. Kitalikte bir horoz karışımı olan bir bın bir köşesine ise, yayınevi gö • kompozisyonu.. revlilerinden birinin Londra Hepsi alabildiğine özgun yaHayvanat Bahçesi'nde yaptığı pıtlar. Bir tek ortak yanları var penguen resmi konmuştu. "Arisadece: Derin bir duyarhk ve çael"Ie birlikte, Penguen Yayınerpıcı bir zekânın el ele verişiyie vi, aralarında bir Hemingway, tasarlanıp gerçekleştirilmiş oluşbir de Agatha Christie romanı ları. bulunan dokuz kitap daha piyaBir de, tabii, bizlere bu eşsiz sayasürüyordu. Kitapların fıyatı şöleni hazırlayan Suna Gönen Hanımı kutlamak, kutlamanın ' 6 peni olarak belirlenmişti ki bu da ötesinde kendisine teşekkür gunümüzün 250 Türk Lirası'yla eşdeğerdeydi: Yani o zaman ın ler sunmak gerekiyor. milyonlarca dolar "rezerv"i bulunan bir altın madeni işletmektedir. Ama sonunda, ortaklarının ihanetine uğrar ve beş parasız kovulur. Yani kahramanı yaşadığı seruven değil, anlattıklan zengin eder. Zyke'nin başarısı da, okurun artık serüven romanı ya da yazar değil, etli canlı serüvenciler aramasından kaynaklanıyor. Bir "çoksatar" yazmak isteyen yazarın kendini ortaya koyması gerekiyor günümüzde. Yılanlarla, sivrisineklerle, gözü dönmüş insanlarla boy ölçüşmesi, ölüm tehlikeleri atlatması zorunlu. Serüvenci aracılığıyla okur serüven yaşamak istiyor. Zyke de onun bu isteğini fazlasıyla yerine getiriyor. "Gelişmiş üJkelerdeki zorunluklar bana göre değil" diyor. "Vasalar buralarda zayıflan ezmek uzere konmuş. Beni harekele geçiren, yaşatan tek şey, seruven tutkum ve giderek büyüyen tasarılanm. Kendime dev ulkeler bulmam gerekiyor.'" Ve Zyke, programının geri kalan bölümunü şöyle açıklıyor: "Elli kişiyle Pinochet'i öldiirebilir, diktatörlügünü sarsabilir, Şililileri kendilerine getirebilirim." Âçıklamalı Türkiyv Kataloğu Salzburg Festivali Müdürlüğü, ltalyan opera yönetmeni Piero Faggioni'yi Festivalden kovdu. Bilindiği gibi, bir süre önce Faggioni Festivalin genel yönetmeni Otto Sertl'i tokatlamıştu Olay, Verdi'nin "Macbeth"inin sahnelenmesi sırasutda Faggioni'nin cadılan çıplak oynatmak istemesinden kaynaklanmıştı. Faggioni, Sertl'i tokatladığtnı kabul etti, ama daha önce Sertl'in de kendisini tokatladığım ileri sürdü. Faggioni Salzburg'dan kovuldu Japonya Ortadoğu Kültür Merkezi Ue Kültür ve Turizm Bakanlığı'mn ortaklaşa düzenledikleri ve 2 IVisan 1985'ten bu yana Japonya'da sergilenmekte olan "Uygarlıktar ulkesi Türkiye"nin Turkçe, Japonca ve tngilizce âçıklamalı kataloğu yayımlandu Japonya Orıadoğu Kültür Merkezi'nce bastırüan katalogda, 2 nisan 2 haziran arasında Tokyo'da, 19 haziran • 21 temmuz arasında Osaka'da, 3 ağustostan bu yana da Fukuoka'da sergilenen "Uygarlıklar Ülkesi Turkiye "de yer alan 438 parça yapıtın renkli fotoğraflarma yer veriüyor. 30 bin adet bastınlan katalog, yurt dışında 50 dolar flyatla satılıyor. (a.a.) Penguen Yayınevi 50 yaşında bir paket sigara parası. Allen Lane'in amacı, "Kafası işleyen insanlara ucuz fiyata aklı başında kitaplar satmak"tı. Kısa sürede Penguen simgesi Ingiliz aydınlannın vazgeçemedikleri bir nesne oldu. 1935 yılının sonunda da Allen Lane yeni yayınevinin bir milyonuncu kitabını satmayı başardı. O gunden bu yana siyahbeyaz penguenin çok taklitçisi çıktı, ama yayınevi Ingiltere'nin en sağlam kurumlarından biri oldu. Yayınevi, Pelikan adını verdiği bilimsel bir dizi daha çıkarmaya başladı. Zaman geçtikçe el attığı alanlar klasik edebiyata, müziğe, şiire, plastik sanatlara, mimarlığa, tiyatro oyunlarına kadar uzandı. AngloSakson ulkelerinin hemen tümünde şube açan Penguen, 1984'te 50 milyondan fazla kitap sattı. Kurucusu Sir Allen Lane'i 70'lerin başında yitiren yayınevi, iki kez tökezledi bugüne dek. llki 1960'ta D.H. Lawrence'in "Lady Chatteriey'nin Aşıgı" adlı romanını çıkardığı sıra oldu. Müstehcenlik iddiasıyla yayınevi mahkemeye verildi, ama aklandı. 1970'lerin başında ise kısa süren parasal sıkıntı, yazarların da çabası ve hükumetin desteğiyle çabuk atlatıldı. Bugün Penguen Yayınevi 20 bininci kitabıru piyasaya sürmeye hazırlanıyor. GÜLMEYİ ACILARDA 1AŞAMAK Haydi şeker var şeker^parayı cepten çeker 3 Muzaffer Izgü, "Benim ilk özel sektörcülüğüm şekercilik" diyor. Daha önce babasıyia gezgin satıcılık yapmış. Tekerlekleri lastik bir arabayla Adana sokaklarını dolaşmış. Gezgin satıcılar 40 >ıl önce de varmış Adana'da. Günümuzün Adana'sında da sayıları 25 bine ulaşıyor. Lastik tekerlekli arabayla önce domates satmışlar. Domatesi ucuz mu almışlar, yoksa pahalı mı orasını pek bilmiyor. Babasıyia birlikte gezgin satıcılıklarını anımsadıkça gülüyor Izgü. Başlarından geçen olayı ise şöyle anlatıyor: Babam arabayı kulplarından yakaladı, yön verdi, itmeğe başladı, sokağın birine daldık. Babamın satıcı sesini ilk kez duyuyorum, incecik sesi, bağırıyor, "Haydi domates vaaaaar, gelin ha domates vaaaar." Boyle bağırıyor, ama sanki domates satmıyor, "İmdaat, yetişin ha öldüren vaaaar" der gibi bağırıyordu. Ben gülüyordum, babam, "Niye gülüyorsun ulan?" diyordu. Ama fazla gülemedim. Babam zaten çelimsiz, gezgin arabanın üzerinde bilmem kaç kilo domates, arabayı mı kaldırsın. arabaya yön mü versin, böyle yanyana giderkeu. Dirden olan oldu. Bir baktım bizim gezgin arabanın kulpları havada, on tekerlek lağım deliğine girmiş, tum domates yerde, ezilmiş, lağıma kaçmış. Arabayı çektik çıkardık, domatesleri ayırdık, salçalık, satmaiık, ama dokunsan babam ağlayacak, pofluyor, kızıyor, kızmasının arasında ezilen domateslerden ağzına atıyordu. O gunü zararımız kaç liraydı bilmiyorum. Yalnız babam, bu işi bıraktı, gezgin arabaya bir tckerlek daha taktırdı. arabanın ortasına bir güğum koydu, içine de ayran, buzları kırdı kırdı ayranın içine attı. bu kez Adana sokaklannda, "Haydi ayran, otuz Wiuzaffer Izgü 'nün ilk özel sektörcülüğü şekercilik. İlk hırsızlığı da aynı yıllara raslıyor. İri bir kavun çaldığı için kaçamayıp, şişman manava yakalanan küçük tzgü, bu yüzden karakola düşmüş. Komiserin kendisine verdiği ceza da, kavunun başında patlaîılması olmuş. HAVA DURUMU ANKARA Acık 31° 30° 35° 35° 36° 30° 28° 33° 40° 34° 21° 34° 28° 31° 17° 20° 22° 23° 22" 14° 18° 21° 22° 16° 26° 20° 17° 20° AMSTERDAM : Acık ATINA BAĞDAT BELGRAD BERUN BONN BRÜKSEL CENEVRE C/OOE FRANKFURT GİRNE KAHİRE KÖLN LONDRA MADRİD MOSKOVA MÛNİH NEW YORK OSLO PARİS RİfAD ROMA BTANBUL İZMİR ADANA ANTALYA ERZURUM TRABZON MUĞLA EDİRNE SAMSUN BURSA B0UI KONVA Açık Acık Açık Acık Acık Bulutlu Bulutlu AC.K Açık Açık Bulutlu Açık DİYARBAKIR Açık : Acık : Acık : Sıslı : Bulutlu : Bulutlu : Açık : Açtk : Acık : Acık : Acık : Acık : Bulutlu : Yağmurlu : Açık : Acık : Bulutlu : Yağmurlu . Açık : Yağmu* .Açık : Sıslı 32° 39° 28° 25° 23° 24° 25° 39° 23° 37° 38° 23° 21° 28° 29° 24° 28° 20° 24° 42° 30° 23° BES'ZEMİYOR Kavun çaldığı için kuçük yaşta karakola düşen İzgu, bu olayı hiç unutamıyor. Ege'nin karpuzunu, kavununu yoklarken de, ''İdare eder, ama Çukurova 'nınkine benzemiyor'' diyor. iki dişine trampet çaldınyor" diyerek dolaşmaya başladı. Eve, ayn bir koldan da para girsin diye ben de şeker satmaya başladım. Bir kesekâğıdının içinde yarım kilo akide şekeri, ben de bağırıyorum Adana sokaklarında, "Haydi şeker var şeker, parayı cepten çeker, parası olmayan sumuğünu çeker!" diye. Öğlenin sarı sıcağı, kim şeker alır da yer, ama umut, belki bir çocuk çıkar, belki bir pisboğaz çıkar, alır beş on tane şeker. Bu işin hesabı kitabı yapılmış, yarı yarıya kâr, algısı yok vergisi yok, KDV'si yok. İtfaiyenin orada bağırıyorum, ince, çığlık gibi sesimle, "Haydi şeker var şeker, parayı cepten çeker, parası oiamayan sümiigünü çeker." Güneş tepede, evlerin gölgesinin olmadığı saatler ki, evlerin gölge yerini bulup baygın gibi uyuyanların yerlerinden kalkamadıkları saat. Ama biri kalkmış, ayı gibi kıllı biri, pencereden bağırıyor söverek: "Defol git lan, bilmem ne çocuğu." Şekere sövüyor, kesekâğıdına sövüyoı, şekeri yapana sövüyor, sıcağa sövüyor, küfürle yer gök birbirine kavuşuyor. Amma benim bu şekeri satmam gerekli. Anasını çıkarıp, kânnı akşama eve götürmem gerekli. Varsın sövsün, yine bağırdım, "Şeker var şeker, parayı cepten çeker, parası olmayan sumuğünu çeker." Adamı don paça karşımda gördum, elimden kesekâğıdını kaptı, tozlu yola fırlattı, bir tekme de bana yapıştırdı. Bir an dondum kaldım, bir yerdeki az önce pırıl pırıl parlayan, şimdi tozlara bulaşmış akide şekerlerine baktım, bir evinin kapısına yaklaşmakta olan adama, fırlayıverdim, adamın feryadı hâlâ kulaklarımdadır, "Anaam!" diye. Bir dişlerimi geçirmişim adamın baldırına, bir yapışmışım kene gibi. Adam feryat ederek hopluyor, zıplıyor, benden kurtulmaya çalışıyor, ama hiç bırakır mıyım, ben akşam babama, anneme ne derim, ekmek alıp götürecektim ya eve, Ulus Parkı'nın karşısındaki topan ekmek çıkaran fınndan. Karşıdan bakkal yetişti, zor dişlerimi ayırdı adamın baldırından. Ağzım tuz içindeydi. Adamm ayağı kanıyordu. Beni kovalamaya başladı, taşı kaptım fırlattım, bir daha taş attım, herkes uykudan uyandı, kadınlar, kızlar, donlu baldırı kanıyor benim ardımda, bulduğum taşı yapıştırıyorum. "Şekerim!" diye bağırıyorum. Kadınlar, kızlar, "Aboov, vallaha dellenmiş bu herif" diyorlar, "Şuncacık çocuğun ardından koşuyor, üstelik şekerlerini toza atmış." Bir anda yandaşlarım çoğaldı, bir yandan ağlıyorum, bir yandan yerdeki şekerleri gösteriyorum, donlu adam baldınnı gosteriyor, "Vallaha yaklayın kuduz olmuş," diyor. Hakkımı aldım, tum şekerin parasını donlu adam saydı avucuma. Toza bulanmış şekerleri de topladım, sardım kâğıda, teyzenin biri de tava (güveç) yedirdi, yağlı mı yaglı, etli mi etli, yanında buzlu su da vardı. Tam belimin ortasındaki tekme aasını unutuverdim. Muzaffer İzgü, "İlk hırsulıgı SOFYA : SlSll $AM : Açık TELMfiV : Açık 7OKY0 : Yağmurlu TRABLUSGARP: Açık ZÜRİH : Sıslı 28° 39° 37° 28° 32° 24 C mı da o yıllarda yaptım, daha önce de yapmıştım da, yakalanışım o yıllarda oldu" deyince şaşırdım. O ciddi ciddi, "Öyle büyük, öyle büyük bir hırsızlık yapmıştım ki, ilerde belki azılı bir hırsız olabilirdim" diye ekledi. Ben, "Aman bu ikimizin arasında kalsın," gibisine soze girince tzgü, "Yazmak koşuluyla anlatacagım," dedi. Muzaffer tzgü, hırsızlık olayını şoyle anlattı: Bana her zaman sorulmuştur, "Niçin çok dayak öyküleri, polis öyküleri yazıyorsun?" diye. Nasıl yazmam ki, polisten ilk dayağımı yediğimde daha sekiz yaşına basmamıştım. Azılı hırsızhğım mı? Kavun çalmıştım. Daha onceleri bıçkıhanelerden odun modun yürütme, benzeri ufak tefek hırsızlıklar. Ama bu kez kocaman bir kavun çalmıştım. Daha once de aynı manavdan gelip geçerken kavun çalardım. Yine belki şişman manav beni yakalayamazdı, ama ah o kavuna olan tutkunluğum, bir lokma fazla yiyeyim diye iri bir kavunu seçmem neden oldu. Manav ardımdan yetişti ve elimdeki kavunla birlikte yakaladı. Enseme yapışmış, yakasız incecik gomleğimin boynundan çekiştire çekiştire Merkez Karakolu'na gotürdu, Hukümet Konağı'nın yanındaki. Göbeğimde kocaman kavun, adam tekmeler gibi soktu beni komiserin odasına. Bağınp duruyor: Lübeck Belediye Kitaplığı'nda düzenlenen bir törenle, Thomas Mann Ödülü ünlü Alman yazarı Siegfned Lenz'e verildi 1975 ytlında konan 15 bin marklık bu ödül, üç yüda bir arasarmalar ya da edebiyat alanındaki yaratıcılıklanyla "ThomasMann'ın yapııtarındakı insan se\gisi''ne yaklasan kişilere veriliyor. Ödül simdiye kadar, Thomas Mann'ın yasam öyküsünün yazan Thomas de Mendelssohn'a (1975), yazar Uwe Johnson'a (1978), tarihçi Joachim C. Fest'e (1981) verildi. Lenz'e Thomas Mann Ödülü Bilecik'te kazı Bilecik V bağlı Gölpazan ilçesinin tncirli köyünde yapılan kazılarda, Roma döneminden kalma bir oda ile iki mezar ortaya çıkanldı. Eskişehir 'de görevti arkeologlarca ortaya çıkarılan odanın içinde Roma dönemine ait olduğu sanılan 9 kandü, bir meyve kabı, 4 altın sikke, bir bronz yüzük ve mobilya kaltntıları bulundu. Odanın yanındaki mezarlarda da sağlam bir iskelet, çene, kol ve bacak kemikleriyle altın sikkelere, kandillere ve tesülere rastlandı. Arkeologlar, elde edilen verilerin "erken ve geç Roma doneminde kurulmuş bir kentin varhğmı ortaya koyduğunu"belirtiyorlar. (a.a.) Heiner Müller'e ödül Federal Almanya 'nın en önemli edebiyat ödülü, Demokratik Alman yazar Heiner Müller 'in oldu. Müller, tiyatro oyunlannın hep "yuzyılın çılgınlığı"na karşı çıkması, "oyunlannın etkileyicitiğı, ımgelerinin anımsatıa gücu vebenzersizanlanmı"dolavısıyla ödüle değer bulundu. Bafra'da restotnsyon Goca sergiyi yürüttü... "Beni mahvetti gomiser bey, goca sergiyi yürüttü gomiser bey, ocağıma incir dikli gomiser bey..." Komiser yerinden yavaş yavaş kalktı, babamsı babamsı yaklaştı, ben sevecek sandım, gözumurı önunde şimşekler dersem birkaç şimşek olur, yüzlerce şimşek bir anda çaktı. Meteoroloji Genel Müdurlüğunden alrnan bik/iye gore, Doğu Karadeniz parçalı bulutlu. Doğu Karadeniz in doğusu yer yer sağanak yağışlı, diğer yerler açık geçecek. Hava sıcakhğmda geçm/ş gunlere göre biraz artıs olacak. Ruzgâr kuzey ve doğu yonlerden hafif, ara s/ra orta kuvvette esecek Denızlerden, Dogu Karadeniz parçalı bulutlu, doğusu yer yer sağanak yağışlı, diğer denızler açık geçecek. Ruzgâr yıldız ve gundoğusundan 35 kuvvetınde, saatte 1021 denız milı hızla esecek. Deniz mutedıl dalgalı olacak. Goruş uzaklığı 70 km dolayında bulunacak. Denlz suyu sıcaklıktan; Mersin. Iskenderun. Antalya 29. Alanya 28, Anamur 27, Marmaris 26, Çeşme 25. Çanakkale 24. Ayvalık 23, Ordu 22, Florya 21 derece. Van Golu parçalı az bulutlu geçecek. Ruzgar kuzey ve doğu yonlerden halıt, ara stra orta kuvvette esecek Göl çırpıntılı olacak. Görus uzaklığı 10 km. dolayında olacak. StRECEK Samsun'un Bafra ilçesindeki tarihi Hikmet Bey Çeşmesi restoreediliyor. 1900 yılında Karaosmanzade Hikmet Bey tarafından yaptmlan çeşmenin bakır çatısının çalındığt, ustündeki süslemelerin kaybolduğu belirtiliyor. Onarıldığında suyunun da akacağı söylenen çeşme, Türk Hava Kurumu Bafra Şubesi tarafından 750 bin liraya restore edilecek. Bafra Türk Hava Kurumu tlçe Başkanı A. Osman Atmaca, "Eski eserlerı korumazsak, gelecek kuşakların bizim eserlerimize sahıp çıkması beklenemez" dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle