24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER ayakta tutan nedenlerin, örneğin, bir hükümdar ailesine bağlılık, dış saldırılara karşı koyma huzursuzluğu gibi etkenlerin hemen de hiçbiri bu ülke açısından söz konusu olmamaktadır. Isviçreliler, karlı, buzullu, Edelweiss'li dağlarını, söğütlerin gölgelediği göllerini ve zümrüt yaylalarını değerlendirmesini, buralan yabancılar için birer huzur ortamı haline getirmesini bilmişler, başanlı bir tarafsızlık politikası ile de saldınlann en azgını olan Nazi, faşist baskısına dahi karşı koyduklan gibi, çoğu uluslararası anlaşmazlıklarda hakem olmasını, hatta düşman ülkeler arasında ticarete yardımcı olmayı bile becermişlerdir. Bütün bu nedenler ve İsviçre hakkında, gün geçtikçe yoğunlastığına tanık olduğumuz insanlığı gerçekten sevme eğilimi, beni, yukanda söz konusu ettiğim gibi, bu toplumun doğadan pek de yoksun olmadığı kanısına vardırmaktadır. Hele bilimsel bir toplantıda, dünyanın saygısını kazanmış bir îsviçreli profesörun biz Türklerin insanlığa sağladığımız büyük yararı, kanıtlarla ortaya koymaktan çekinmemiş olması, beni onlara daha da çok bağlamıştır. Bu bilim adamı konuşmasında özet olarak, "Eğer Türkler yaptıkları akınlarda Batıya tarımı getirmeselerdi, belki de biz şimdi hâlâ göller üzerinde kazıklara oturtulmuş kulübelerde yaşayacak, ilksel hayatı sürdürecektik" demişti. Hıristiyanlık taassubundan sıyrılarak bize ait gerçekleri böylesine cesaretle açıklayan bir başka Batılı bilgine rastlamak mümkün müdür acaba? Ancak ne yazık ki Isviçre de bütün çabasına karşın, dünyamızı kasıp kavuran terör saldırılan, varlık düşmanlığı ve uyuşturucu tutkusu gibi afetlerden kendini tamamen koruyamamaktadır. Üstelik, Amerikanlaşma sevdası da bu toplumun gelenek ve göreneklerini etkiler boyutlara ulaşmıştır. Aynı sıkıntılan biz de çekmiyor muyuz sanki? Keyserling'in kurtuluş ışığj olarak nitelendirdiği Dofu bilgeliğini Batı, günün birinde aramaya kalkarsa, bunu acaba nerede bulacaktır bilemiyorum. Çünkü erdemliğin bir zamanlar kaynağını oluşturan Doğu toplumları da şimdi, tarn tersine akımlar ve oluşumlar içinde yuvarlanıp gider olmuştur. Geçmişin örnek gelenekler diyan Çin ile kalkınma ve güçlenmenin simgesi Japonya, bugün adeta teknik uygarlığın zincirine vurulmuş devlere benzemektedirler. Hint ise, düşünceye ve erdemliğe ulaşma huzurunu tamamen yok eden bir iç boğuşa kapılmıştır. Jslam ülkelerine gelince, onların da durumu parlak değil. Kimi petrol karunluğunun sarhoşluğuna kapılmış, kimi de din ve mezhep kavgalanna dalmıştır. Bazısı, Doğu ile Batıyı acayip biçimde birleştirerek ortaya tutarsız sistemler çıkarmakta, bir kısmı ise şu veya bu ideolojinin peşinde sürüklenmektedir. İslamın politik ve sosyoekonomik ilkelerine yeni bir yön verme sevdasına kapılanlar, bilgisizlik veya art düşünce ile çok hatalı uygulamalara gidiyorlar. Hele mezhep savaşlarında ve sonu diktatoryaya dayanan politik düzenlerin kuruluşunda Kuran hükümlerinin ve sünnetin yanlış uygulamalarına gıdilmesi çok ağır sonuçlar doğurmaktadır. SONUÇ Aslında benzer anlaşmazlık ve boğuşmalar, başka toplum gruplarında ve özellikle Hıristiyan âleminde sürüp gitmektedir. Anlaşılan, insanlığın bin yıllardır kurtuluş yolu olarak denediği din de bu birleştiriciliğini artık sürdüremez olmuş ve bu yetersizlik, yeni bağlayıcı ve yol gösterici inançlara ihtiyaç duyulduğunu ortaya koymaya başlamıştır. Bu çelişkiler ortamında Türkiye'nin durumu nedir? Kanımca tüm güçlükleri yenmenin tek çıkar yolu; yeni Türkiye'nin kuruluşu sırasında kendimize çizdigimiz demokratik ve laik rotayı, Atatürk'ün ışıklı yolunu saptırmadan, hiçbir ödün vermeden sürdürmektir. Bunu yeterli birlik ve beraberük içinde başarırsak, dikenlere, handikaplara çarpmadan esenliğe ulaşacağımız kuşkusuzdur. 6 TEMMUZ 1985 Çelişkiler Dünyası Bu çelişkiler ortamında Türkiye'nin durumu nedir? Kanımca tüm güçlükleri yenmenin tek çıkar yolu, yeni Türkiye'nin kuruluşu sırasında \kendimize çizdigimiz demokratik ve laik rotayı, Atatürk'ün ışıklı yolunu saptırmadan, hiçbir ödün vermeden sürdürmektir. PROF. DR. REŞAT D. TESAL Çağımız düşünürlerinden Hermann Keyserling, Batıyı, içine düştüğü teknik gelişim çılgınhğından ve kitle baskısından kurtarmanın çıkar yolunu, Do ğunun tarihe mal olmuş bilgeliğine dönüşte bulmaktadır. Bu düşüncesini, Darmstadt'ta kurduğu "Bilgelik Okulu"nda geliştiren felsefeci» insanlığa manevi güçlerini üstün tutmayı, mater.yalizm seli içinde erimemeyi öğütlemiştir. Ancak günümüz uygarlığı, gözü kapalı daldığı maddi yarar hummasından sıyrılamamış ve neyse ki, Keyserling, 1946'da gözlerini hayata ' yummakla öğütlerinin başansızlığını daha uzun süre görmek bahtsızlığından kunulmuştur. Başta gelen bu calışması yanında filozof, yayımladığı yapıtlann en önemli bir tanesini, Avrupa'da yaşayan toplumiarın tanı ve tahliline yöneltmiştir. "Avrupa'nın Spektral Analizi" başlığını taşıyan bu eserde düşünür, biz Türkleri. değerli yaratıcı güce :sahip uluslar arasında saymış, ancak bazı Batı toplumlarını, özellikle İsviçrelileri sert biçimde eleştirmekten geri kalmamıştır. Ona göre bu ulus, "doğadan yoksun" yaratıklardan oiuşmaktadır. 1930'larda yükseköğrenim yapmak iizere bulunduğum İsviçre'ye sonradan da sık sık gittim. Bugün dahi orada uzunca bir inceleme ve bakım gezisinden yeni dönmüş bulunuyorum. Bu nedenle İsviçre'yi ve isviçrelileri oldukça iyi tanıdığımı söyleyebilirim. Bu bilgime dayanarak, pek çok düşüncelerine saygı duyduğum Keyserling'in bu uJus konusundaki nitelendirmesine katılamadığımı belirtmek isterim. Gerçekten İsviçre, konfedere devlet kuruluşunu tamamladıktan bu yana, dünyayı ve özellikle etrafını çeviren büyük ülkeleri hallaç pamuğu gibi atan politik ve sosyoekonomik bunalımlar karşısında varlığını, düzenini, birlik ve beraberliğini, en iyi biçimde korumayı başaran sayısı az memleketlerden biridir. Burayı tanıyan ve zaman zaman dönüş yapan kimseler, eskiden gördükleri yerleri, bildikleri yaşam biçimlerini, ülkenin ve onu oluşturan kantonların politik ve sosyoekonomik dengesini, ya daha iyiye yönelmiş bulmakta, veya hiç olmazsa aynen korunmuş olarak görmektedirler. DENGEYİ NASIL SAĞLIYORLAR? Nedir bu küçük ulusu böyle denge içinde ayakta tutan giz (sır)? Kanımca bu gizi, şu nitelendirmelerle özetleyebiliriz: Sağduyu, karşıhklı hak ve yararlara saygı, toprağa ve insanlığa bağlılık. Dünya yüzünde İsviçre gibi dar alana sığınmış daha birçok ülke vardır. Bunlardan, büyük kısmı ideolojik tahriklerle birer fesat yuvasına dönüştürülen Orta Amerika'dakileri ve oluşum halindeki Afrika devletçiklerini saymayacağım. Fakat Avrupa'da eski çağlardan beri kumlu olarak yaşayanlar arasında, denge, gelişim ve bütünleşme açısından en göz dolduran bir tanesi kuşkusuz Isviçre'dir. Geri kalanlardan bir kısmını CITIBANK VACANCY EXECUTIVE TRAINEE FOR TREASURY DEPARTMENT Job Description Managmg the local and foreıgn currency cash flow for Citıöank ın Turkey Managıng the foreign exchange in and outflows. Provıdıng advce to Cıt/bank öranches m Turkey and to Cıibank customers about foreign exchange fiuctuations and local and foreign econorrnc developments. Job Requirements Graauate ol Bosphorus Unıversıiy or Mıddle East Technıcal Unıversıty wıth MBA iıor" a unıversıty abroad ın fmance. economıcs or econometrıcs. Sound macroeconomıc knovvfedge of ınternationa! and local econony Sound matnematıcs knowledge. Milıtary servıce completed Excellent command of Englısh. Candidates possessıng above qualifications are invited to forvvard their applicatlon letters in Englısh to: Recruıtment Manager P O Box 55 EVET/HAYIR AKBAL OKURLARDAN Semt pazan hafta içi bir güne alınamaz mı? BizJer Kâğahane Eyup Sultan Cad. sakinleriyiz. MahallemUde oturanlann çoğunluğunu haftada 6 gün çalışan emekçi insanlar obtfturmakta. Yıllardır bir ttk tatü günümüz olan pazar günü, doyastya uyumak ve dinlmmenin özietni içindeyiz, Çünkü buna mahaUemlzde pazar günü kurulan semt pazan engeL özeüikk yaz mevsimtndt sabah saat 07.00'den sonra uyumamız tmkânstz. Semt pazan mahallemiıde bulunan konutlara da hasar vermektedtr. Bir de pazarcüann sebze ve meyve artıklannı caddelere atmaJan sonucu kanalizasyon ızgaralanmn tıkanması ayn bir sorun. YetkitiUrden, semt pazannı ayn bir güne veya konutlardan uzak bir alana abnalarutı rica ediyoruz. KÂĞITHANE EYÜP SULTAN CAD. SAKtNLERÎ ADINA FEVZİKURTULUŞ/ İSTANBUL olanağtnı bulacaklan gibi, hastanede geçen sürelerini de huzur içinde geçirecekleri bir gerçektir. Teknolojide üeri ülkeierdeki sağhk kunuuşlarmın böyle olduğunu Türkiye'de hemen hemen bUmeyen yok. Bizde de çoğu hastanelerde tersi bir durum olduğunu zannediyonız ve bunu özelükle devlet hastaneUrtnt yatantarm iyi büdiğtni sanıyonız. Marmara'nın sahil kentlerinden biri olan Tekirdağ'da, devlet hastanesi, gerek doktor, gerekse yardımcı personel açısından sansh hastanelerimizden biri. Tek şanssızhğı, temizliğinin yetersizliği. Hastaneyi öylesine hamam böcekleri istila etmis ki, hasta, yatağmda, gündüzleri bembeyaz bir tavan seyrederken, geceleri hamamböceklerinin üst üste cümbüs yaptığı kahverengi bir tavan buluyor karşısında. Asabiye bölümu mutfağına girenler ise yemekten kesüiyorlar. Başhekimi bulamadığtmızdan, konuftuğumuz doktorlar, "Bu başhekimin görev kapsamına girer" yanıanı verirken, temizlikte sorumuı görevliler ise, "Aldığımız 30 bin lira maaşla ilaç alıp yapacak durumumuz yok. ıdare, ilaç ve malzemeyi, bashekim emir versin, biz de kurtulahm, hastalar da rahat etsinler" diyortar. "Bashekim hastaneyi dolasıp, böcekleri görmüyor mu?" yohındaki sorumuzu ise görevliler şöyle yanıthyor: "Efendim, bashekim arada bir gündüzleri gelir. Böcekler ise geceleri çıkar." Sorunu herhalde, yeni mülkiye amirinden bir yılük hastane yöneticisine yapacağı uyan dopingi çözecek. HASENE ARABACILAR Sağhk memuru görev yapamıyor Çelişkiler İçinde Bir Toplum... Prof. Dr. Coşkun Üçok'un bir süre önce gazelemizde yayın' lanan bir yazısını kesip saklamışım. Gericilik eylemlerinin nızlandığı şu günlerde bir kez daha okudum. Prof. Üçok 'eğitimi' mizdeki büyük çelişkiler'den söz ederken şöyle yazmış: • "DfrJ dersi öğretmeni: 'İstamyet, butün insanlar için değjşmez, ezeli ve ebedi kurallar getirmiştir ve bütün Müslümanlar bunla' ra uymak zorundadır1 demekte. Devrim tarihi ve Atatürk ilkeleri öğretmeni ise 'şeriata göre eşit olmayan kadını Atatürk'ün Türk kadınına tanıdığı haklaria erkeğe eşit hale getirdiğini' körpecik çocuğun kafasına sokmaya çalışmaktadır. Sosyal Bilimler öğretmeni tütün insanların eşit olduklannı, özgür doğup özgur • kaldıkiannı, bunun hem anayasamızın, hem de İnsan Hakları demeç ve sözleşmelerinin değişmez kuralı okJuğunu' açıklamakta, özellikle İmam Hatip liselerinde fıkıh hocası 'bir erkeğin dört • kadınla evlenmesinin kendisine şeriatça tanınmış bir hak olduğunu ve erkeğin köle pazanndan istediği kadar dişi köle de satm alabileceğini, köle ana babaların çocuğunun da köle otacağını' öğretmektedir!' Üçok yazıstnın sonunda 'son yıllarda Hukuk Fakültesi'ne başlayan öğrenciler arasında 'değişmez ezeli, ebedi şeriat kuralları varken, gavur kanunlarına ne gerek vardı?' gibi sorular yö. neltenlerin çoğalmaya başladığım, bu çelişkili eğitim sürdürülürse daha neler neler olacağını anımsatıyor... Nasıl bir eğitim bu? Bir yanda bilim, bir yanda dinsel görüşter... Bunları aynı zamanda öğrenen öğrenciler nasıl bir kafa karışıklığına düşecekler görmek zor değil! Eskiden tutucu kişiler ve çevreler vardı, bunlar bilgisizliklerinden ötürü öyleydiler. Şimdilerde okumuş yazmış, yüksek okullar bitirmiş, kendini 'ilerici' sayan gerici'ler de çoğalmaya başladı. En tehlikeli olanlar bunlar, çünkü içtenlikten uzak, yalnızca bir takım çıkartar, hesaptar, toplumda egemen olmak nryetleri ile boyte davranıyorlar. Ote yandan iş başındaki kişilerin Türk toplumunu gerilere doğru sürüklemek hevesleri ülkeyi bir çıkmaza. daha doğrusu dört yanı tıkalı bir karanlığa sokmaktadır. 1923'ten bu yana gerçekleştirilen uygarlık atılımları, çağdaşlaşma eylemleri bir yana mı itilecek? Türk toplumu 1920'ler öncesinin düzeyine mi getirilecek? Tekkeler, medreseler yeniden mi açılacak? Laik eğitime son mu verilecek? Atatürk ve Atatürk devrîmi adına bugüne kadar sürdürülen kimi zaman ağır, kimi zaman hızlıeyiemler durdurulup, geriye dönüş mü başlatılacak? Gerici politikacılann çizgisinde mi yürünecek? Bu soruları yanrtlamak zamanı gelmiş, geçmektedir. TV'de Idil Biret'i izliyorsunuz, sanatçının parmaklan tuşlann üzerindeyken birden kesilip Hacı Arif Bey ortaya çıkıyor; Bu, en hafif deyişle saygısızlıktır. Kaç türlü? Hem İdil Biret e ve orkestraya, hem Brahms'ın ve Hacı Arif Bey'in anısına, en başta da izleyicilere karşı... Diyelim ki Brahms'ın yapıtından bir bolüm vereceksin, yine de bunu söylemek ve uygun bir yerde yayını durdurup, yeni bir açıklamayla Hacı Arif bey pragramına geçmek gerekmez miydi? Nedir bu, sanata, kültüre düşmanca davranışlar? Bütün ramazan boyunca 'eğlence' diyerek, eski zaman sanatları fesli, sarıklı adamları seyrettirdiler, ancak yeri gelince işte o zamanlar bu tür oyunlar, eğlenceler vardı' diye gösterilebilecek programlarla Türk izieyicisinin beğenisini körletmek istediler. Öğrencilere, çocuklara, gençlere oruç tutmanın, dinsel öğî retilere uymanın kaçınılmazlığını öğütlediler. Laik bir ülkede ya'şadığımızı unurturacak kadar tek yanlı propagandayı sürdürdüler. Şimdi ramazan da bitti, bayram da... Ama o Atatürk düşmanı hesaplar, niyetler, çağdaşlığa ters düşen bilinçli tutumlar hâlâ sürdürülüyor Bornçva Öğrenci Yurdu'ndan bir mektup... Bir süre önce Erzurum Öğrenci Yurdu'nda "Bundan böyle kurdu kuzudan ayıracağız. Namusunuzu koruyamıyorsunuz biz koruyacağız. Erkekkız top oynamaya utanmıyor musunuz?' diye bağırmış bir yetkili.,. Bornova'daki yönetim de yurttaki merkezi anonsla şu bildiriyi yaymış: "Bundan böyle yurt içinde ve dışında örf ve âdetlere çirkin düşecek şekilde birbirleriyle sarmaş dolaş olmuş vaziyette veya daha kötü durumlarda görülen öğrenciler güvenlik kuvvetlerince takip edilerek yakalanacak, yurda giriş kartları alınacak ve ilişkileri kesilecektir. Durumu özellikle kız öğrencilere hatırlatırız." Bu öğrenci yurtlarının müdürlerinin adını vermiyorum. Yazdıklarım yanlışsa açıklama göndersinler. Davranışlannın hesabını versinler. Ne demek 'namus korumak', 'kurdu kuzudan ayırmak', ne demek 'örf ve adetlere çirkin düşecek şekilde sarmaş dolaş olmak'.. örf ve âdetlere uygun sarmaş dolaş olunursa ki nasıl şeyse o! sorun yok, ama örf ve âdetlere aykırı düşerse felâket! Evet, yöneticiler bu tutumlarmı kamuoyuna açıklamalıdırlar. Şimdi yeni Polis Yetkileri Yasası da var. Bu gibi gericiliklere meydan açıldı sanıyorlar. Geçen gün bir bayan okurtelefonda şunu söytedi: 'Size iki resim yollayacağım. Biri benim, 19 Mayıs 1939'da spor gösterilerinde çekilmiş fotoğrafım, öteki bu yıl Ankara'da 19 Mayıs gösterilerinde torunumun... Giysilerimiz arasındaki ayrım, Türkiye'nin nerden nerelere geldiğini, hangi geriliklerin içine yuvarlandığını göstermeye yeter.' Başka diyecek söz var mı? Hastane tavanları gündüz beyaz, gece kahverengi Süıhatini kaybeden insanlarm yeniden sıhhatlerine kavuşmak için yattıklan hastanelerin başta gelen özelliği temizliktir. Hastane denince, akla gelen de bembeyaz badanah duvarlar, kar gibi beyaz çarsaflar, pınl pırti temizlenmis taban zeminl değil midir? Böyle de olunça, günlerce sağağını bulmak için hastanede yatan hastalar, kısa sürede sağüklanna kavuşma Sağhk ocaklan, son yıllarda kurulan ilçe sağhk grup başkanhkİarma bağlanmtşttr. Bu, koordine hizmet için gerekli olabiur. Bu başkanhğa genellikle hastane başhekimleri getiribnekte, bunun anlamı ise, bence eahsma sahalan farklı olan tedavi edicl hekimlikU, kontyucu hâkimUğin birUştirtlmesidir. Asıl görevi, köylerde ve kent mahallelerinde gebe takibi, çocuk sağlığı, nüfus planlaması ve periyodik olarak ası yapmak olan ebeler, branşlarmm dışında hastanelerde nöbet tuttumlarak, nöbet sonrası bir gün izbı yaptınlarak, personel görevinden uzak bırakümaktadır. Ocak sağhk memurlan da, sağhk grup başkanlannm keyftne göre sekreterük, istatistik ve mutemetlik gibi mesUkle ilgisi olmayan görevlerde çalıştınlmaktalar. Bu uygulamayı, Türkiye'nin her yerinde görmek mümkündür. Emekli olduğum Bursa Mustafakemalpasa üçestnde de durum aynı. Sağhk Grup Başkanı, bu üçenin sağhk hizmet yönünden tek söz sahibi olup, istediği gibi hareket edebitmektedir. Köylere gümek isteyen ocak personeline yürüyerek gttmelerini söyleyebitmektedir. Yürüyerek sağhk hizmeti kırsal kesime nasıl ulaştmlabütr, bunu ilgUUerm değeriendirmesine bırakıyorum. Yeni Harcırah Yasası 'na göre, 7. dereceye kadar olan personeün gezi tazminatı 7350 tira. Ayda 21 gün gezi mecburiyeti konularak, günde 350 tira harcırah alma durumu yaratıbnıstv. Bu RamVye ana otobüs durağı yapılamaz mı? yevmiye ile personel, araç parası mı, yoksa yemek parası mı ödeyecek? Bir Emekli Sağhk Memuru KEMALPAŞA /BURSA Sanayi ve yerleşim merkezinin iç içe olduğu Rami'de, şu günlerde yapımı süren yeni toptancı hali binalanmn hizmete girmesiyle, mevcut ulaşım sorunu vatandaşlan daha büyük ölçüde mağdur durumda bırakacak. Rami'nin ara durak olması nedeniyle, halk sabahm erken saatlerinde işlerine gitmek için duraklan dolduruyor. Yüdıztabya ve Pazariçi'nden gelen belediye halk otobüsleri ve minibüslerin dolu olarak duraklardan kalkmalan nedeniyle bu araçlara binememektedirler. Yeni toptancı halinin açılmasıyla, bu sorun daha büyüyecek. Sorunun çözümü için belediye yetkilileri RamVye, Eminönü 'ye sefer yapabilecek otobüs durağı açamazlar mı? Bu gerçekleşirse, vatandaşın uzun süre işine gitmek için yaz kış durakta beklemesi ortadan kalkacaktır. RAMİ SAKtNLERÎ Cumhuriyet Gazetesi'nin Okurlar dan bölümundeki bir isteği değerlendirerek, Bostancı yokulannı sıkmtıdan kurtarmak amacıyla, Sirkeci'de 5. satış gişesini açtıran, Denizcilik Işletmeleri Genel Müdurlüğü'ne (tarihsiz toplu bilet satışını da gerçekleştirecekleri umudumuzu yitirmeden), yürekten teşekkür ederiz. BOSTANCI YOLCULAR1 Denizcilik Işletmesine teşekkür kaybettik. Cenazesî 6 Temmuz 1985 cumartesi günü ikindi namazından sonra Levent Camii'nden kaldınlacaktır. Çelenk gönderilmemesi, arzu edenlerin Türk Eğitim Vakfı'na bağışta bulunmaları dileğimizdir. Eşi: Meliha Falay Çocuklan: OkUy Falay, Savaş Falay, Sevtap Kiiser Kadıköy Gençlik Kitabevi'nde AHMET FALAY'ı Çok sevdiğimiz, iyi insan, iyi vatandaş, emekli Top. Albayı VEFAT AYHAN YETKİNER Gazeteciler Cemiyeti'nin yayımladığı BABI ÂLt'NÎN HATIRA DEFTERt Kitabını 6 Temmuz 1985 Cumartesi günü saat 15.0019.00 arası imzalayarak okurlarıyla sohbet edecek. Kadıköy Mühürdar Cad. Tel: 336 30 17 ÇERKEZKÖY ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ MÜTEŞEBBİS TEŞEKKÜL BAŞKANLIĞINDAN Sanayi ve Ticaret BakanlığYnın kredi desteğiyle müteşebbis teşekkülümüz tarafından kurulmakta olan Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesi içme ve kullanma suyu pompaj cümlesinden olan, 13 adet derin sondaj kuyudan TMI, TMII, TMIII no'lu terfi merkezlerine ve terfı merkezlerinden 5000 tonluk gömme depo ile 300 tonluk ayaku depoya suyu terfi edecek 10 adet yatay milli, 13 adet düşey milli olmak üzere toplam 23 adet elektro motopompun temini, montajı, gerekli boru ve donanımı, 13 adet kuyunun inkişafı ve kuyu kulübeleri, lüzumlu proje ve diger işlerin yapunı ile tüm nakliyeleri dahil işler vaziyette idareye teslimi ve bir yıllık garanti verilmesi, bu süre içinde servis ve bakunının da yapılması ve tdarenin vereceği elemanın eğitilmesi dahil tarifi yapılan iş, sabit fıyatla anahtar teslimi kapalı zarf usulü ile teklif almak suretiyle ihale edilecektir. 1 Bu işe ait ihale dosyası Çerkezköy Organize Sanayi Bölge Müdürlüğü'nden 25.000. TL. bedelle makbuz karsılığında temin edilebilir. 2 thale, 24 Temmuz 1985 Çarşamba günü saat 9.30'da Sanayi ve Ticaret BakanlıgVnın 2. kat 211 no'lu odasında toplanacak ihale komisyonu tarafından yapılacaktır. 3 lstekiilenn, ihale dosyasındaki ihale şartnamesi uyannca hazırlayacaklan teklif zarfiarını 24 Temmuz 1985 Çarşamba günü saat 9.00'a kadar 2. maddede belirtilen adresteki İhale Komisyonu Başkanhğı'na makbuz karşıüğı teslim edecekler ve ihaleyi izleyebileceklerdir. 4 Müteşebbis teşekkülümüz 2886 sayılı yasaya tabi olmadığından komisyon ihaleyi yapıp yapmamakta serbesttir. 5 Postada vaki gecikmeler dikkate alınmayacaktır. Basın: 8595 İHALE tLAMDIR SINIRLJ SORLMLU TINC.ELİ KÜÇl'k SANAYİ SİTESİ YAPI kOOPERATİFİ BAŞkANLIĞINDAN Sanayi ve Ticarel Bakanlığı'nın kısmi kredi desteği ile kooperatifımizin sorumluluğu altında yapılacak olan 44 işyeri ve sosyal tesislerden teşekkül Küçük Sanayi Sitesi inşaatı Bayındırlık ve Iskân Bakanlığı birim fiyatları ve 8/2574 sayılı kararnameye tabi kalmak kaydıyla kapalı zarf usulü ihaleye çıkanlmıstır. 1. İhale 25.7.1985 günü saat 09.30'da Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nda yapılacaktır. 2 Söz konusu işin 1985 yılı birim fiyatlarına göre birinci kesif bedeli 202.170.059, TL olup, limit içi geçici teminatı 6.065.102, TL'dır. 3. İhaleye kanlmak isteyen iştirakçiler ihale dosyasını kooperalifimizin Kenl lşhanı kat 2TUNCELİ adresinden 75.000, TL. makbuz karşıhğı temin edebilirler. 4. Yeterlilik belgesi alabilmek için isrirakçiJerin ihale dosyasında belirtilen şartlann yanı sıra en az işin keşif bedeli kadar (B) grubu müteahhitlik karnesinin aslını ibraz etmeii gerekmektedir. 5. thaleye katılmak isteyen iştirakçilerin yeterlik belgesi başvuru dosyalarını ieindeki evraklan belirten dizi pusulasını da ihıiva edecek şekilde en geç 17.7.1985 günü saat 17.00'ye kadar Sanayi ve Ticaret Bakanlığı İhale Komisyonu Başkanhğı'na (A Blok 4. kal 421 nolu odasına) firmayı temsile yetkili şahısça imzalı dilekce ile ve raühürlü zarf içinde teslim etmeleri geıekmektedir. 6. Yeterük belgeleri 20.7.1985 gününden iıibaren Kooperaıif Başkanlığımız tarafından verilecektir. 7. İhaleye katılacak iştirakçilerin eksiltme şartnamesinde mevcut açıklamaya göre hazırlayacaklan teklif mektuplarını 25.7.1985 günü saat 09.00'a kadar Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nın A Blok 4. Kat 421 nolu odasında toplanacak İhale Komisyonu Başkanhğı'na teslim etmiş olmaları gerekmektedir. 8. Kooperatifimiz İhale Kanunu'na tabi olmadığından, komisyon yeterlik belgesi verip vermemekte, ihale yapıp yapmamakıa, enelemekte veya dilediğine vermekte serbesttir. 9. Postadaki vaki gecikmeler ve telgrafla yapılan başvurular kabul edilmez. Kcyfiyct ilan olunur. Yeıerlik belgeleri ve ihale dosyası ile ilgili olarak Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'na hiçbir başvuruda bulunulmayacaktır. İLAN KONKORDATO KOMİSERLİĞİNDEN Şişli Birinci İcra Tetkik Merci'i Hâkimliğimn 18.6.1985 gün ve 1985/250197 sayılı kararı ile Şişli, Halide Edip Adıvar mahallesi, Halide Edip Adıvar caddesi, No: 20'de işyeri bulunan Sevü Aksoy'a 18.6.1985 tarihinden itibaren İKİ AYLIK Konkordato mehlı verilmiş ve Avukat Necati Yüce Konkordato Komiseri olarak atanmıştır. Alacaklıların bu ilandan itibaren 20 gün içinde belge fotokopileri ile birlikte iş günleri saat 10.00 ile 12.00 arasında Istanbul Sultanahmet Divanyolu caddesi No: 58'de bulunan Avukatlık bürosunda alacaklannı yazdırmalan, Aksine hareket edenlerin konrordato müzakeresine kabul edilmeyecekleri, Aiacakhlar Toplantısının 12.8.1985 Pazartesi günü saat 10.00'da Istanbul Sukanahmei Divanyolu caddesi No: 58'de bulunan avukatlık bürosunda yapılacağı, Toplantıya tekaddüm eden on gün içinde ve iş günleri saat 10.00 ile 12.00 arasında yukanda yazılı adreste belgelerin incelenebileceği, İİK.nun 292. maddesine göre ilan olunur. Konkordato Komiseri Av. Necati Yüce Basın: 8761 İLAN KADIKÖY İKİNÇİ ŞULH HUKUK HAKİMLİĞİNDEN 1985/129 vesayet Halen Kadıköy Moda caddesi Muratbey sokak no: 16'da ikamet eden Saadet Özdöl M.K.'nun 355'inci maddesi geregince rahatsızlığı nedeni ile vesayet altına alınmış olup kendisine kızı Mine Selen vasi tayin edilmiştir. Keyfiyet ilan olunur. Basın: 8765 ILAN İSTANBUL 4. ASLIYE TİCARET MAHKEMESİ BAŞKANLIĞINDAN Dosya No: 984/386 Davacı: Pamukbank T.A.Ş. tarafından, davalılar Uğur Dış Tic. A.Ş. ve Gaye Tic. Metin Kaygılaroğlu ile Mustafa Bakırcı aleyhlerine mahkememize açılan itirazın iptali davasında: davahlardan MUSTAFA BAKIRCI'ya yapılan tebligatın bilâ iadesi üzerine zabıta marifetiyle de adresi lesbit olunamadığından dava dilekçesi ve daveıiye 25.6.1985 günlü duruşma için ilanen tebliğ yapılmış ve bu duruşmaya gelmediğinden hakkında gıyap kararının ilanen lebliğıne karar verilmiştir. Duruşma günü olan 12.11.1985 giınü saat 10.30 da davalı Mustafa BAKIRCI'nın duruşmaya gelmesi, gelmediği takdirde gıyabında duruşmaya devam olunacagı hususu GIYAP KARARININ TEBLİGİ VERİNE geçmek üzere ilan olunur. 27.6.1985 Basın: 8762 ATÎLLA ŞOFÖR OKULU Türkiye'de tek. Eğitim ve öğretimde lek. Ûzman bayan kadrosuyla tek. Disiplin ve ciddiyetiyle tek. Ücrette çok ucuzluğuyla tek. Fındıkzade İst. 523 79 11 İLAN KADIKÖY^ İKİNÇİ SULH HUKUK HAKİMLİĞİNDEN 1985/271 Vesayet Kadıköy Misaki Milli Sokak Vardar Apt. 66/5'te ikamet eden küçük Fatma Arslan'a anne ve babasının vefatı nedeniyle veJisiz bulunduğundan mahkemerauce ablası olan ve halen aynı adreste ikamet eden Ayfer Arslan vasi tayin edilmiştir. Keyfiyet ilan olunur. Basın 8779 ŞİŞLİ 2. SULH HUKUK MAHKEMESİNDEN 1985/28 Ves. Artvin, Yusufeli, İnanJı Köyü, cilt 033.01, sayfa 40, külük 17 de niifusa kayıtlı bulunan Harun ve Gülhanım'dan olma küçükler 1%? doğumlu Leyla Kececi, 1969 doğumlu Güllizar Keçeci, 1973 doğumlu Mustafa Keçeci ile 1975 doğumlu Mehmet Kececi kardeşlerin M.K.nun 355. maddesi geregince vesayet altına alınarak kendilerine Başıbüyuk Caddesi Çınar Sok. No: 23/16 Küçükyalı/Kartal adro sinde ikamet eden Hasan oğlu 1934 doğumlu Nuretlin Özkan">n vasi tayınine, karar verilmiştir. ilanen duyurulur. 14.6.1985 Basın: 8709 Büyükada Deniz ve Sporları Kulübü içinde 2 yatak odası, salon, möbleli kiralıkiır. Tcl: 146 52 46 Bir bankanın birinci derecesinden emekliyim. Ciddi bir müessesede muhasebecilik veya idarecilik arıyorum. Tel: 146 28 58 (cumartesi pazaı dahil) KIRALIK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle