27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
:VMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Yine düşünmek gerekir ki, topluma temeide yön veren kadmdır, yani anadır. Uyanan, haklarımn bilincine varabilen kadın, erkeğjn, "çuecefi yoldsk", "erkeklerin maUal«|n için", "erkeklerin beUrkyecegi göreve" değil; "kendi yetenekkri ve hevesleri doğrultusundaki meslege yönelecektir elbet". Bundan sonra yazı: " Aüe yapımız plansu, gsıyesiz ve sahipsiz bir muhit içinde bulunuyor" sözleriyle sürdürülüyor. "Bu yiizden yabancı tesirkrte karşı karşıya kalındıgı, bunlardan uzak kalmış köyterde ise, eski sa^lıun yapuun genettikk devam ettigi" bildiriliyor ve "evlenmelerde dini ve ilmi kurallara birçok aykınhklar... göriüdüğü, aile içindeki geçimâzlikler konusnnda mahkemenio en uzak diurması ve en son müdahalenin onon tarafmdan yapılması" önerüiyor. Yazıda: Mahkemelere intikal etmeyen boşanmalarda genellikle kadımn haksızhğa uğradığı belirtiliyorsa da, "kanuni boşanmalar" kadım inceliği, nezaketi ve onuru yönlerinden perişan ediyor yargısma yer veriliyor. Böylece yakm yıllara kadar dergi, takvim ve gazetelerinde acıkça yerilen Medeni Kanunumuza şimdi sözde kadım yönlendirme, iyiye doğruya götürme cabalan görüntusü verilerek aüe hukukumuza karşı çıkılmaktadır. ömeğin, evlenmelerde dini ve ilmi kurallara birçok aykınhklardan söz ediliyor. Evlenmelerin dinsel yanı neymiş, bilimsel yanı neymiş? Hangi alanda aykmlık saptanmış? Ya boşanmanın, mahkemelere intikal etmeyen, yani, kocanın bir çift sözü ile kapı dışan edilen, sokakta bırakılan, yuvası yıkılan kadımn değil de, resnü nikâhı olan kadımn hâkim kararı ile boşanmasmın onur kıncı olduğunu, kadım perişan ettiğini iddia etmenin hangi mantığa dayandığım anlamak mümkün değildir. Kaldı ki, bugün Madeni Kanunumuzun öngörduğü nikâh ile yazı sahibinin örtülü biçimde söylemek istediği imam nikâhı arasında hiçbir fark yoktur. Her ikisinde de evlenmeye karar verenler iki tanık önünde rızalannı beyan ederler. Medeni nikâhta bu beyan resmi kayıtlara geçer. Aile birliği, miras gibi konular devletin kanunlanyla korunur. Diyanet gazetesinde söz dönüp dolaşıyor milli eğitim poliükasının, öğretün kurumlannunn suçlanmasıyla düğünüerüyor: "Çocuklanmızın kafalanmn ve mtuannın aydınlanmadığı" beürtiliyor. Milli eğitim programlannın biçimi yeriliyor, sonra anafikir yineleniyor: Türkiye'nin maddi manevi kalkmmasından önce kadımn alacağı görevi tespit gerekirmiş. Bunun için de kadımn yaradılış gayesini göz önünde tutarak, ona göre kendisine rol ve görev verihneü imiş. ÇAĞIN GERtStNE İTİŞ Bu açık telkinler, Türkiye'yi çağın gerisine düşünnekten başka bir amaç taşıyamaz. Kadınlan bugün elde ettikleri haklardan, eşıt insan olma onurundan yoksun bırakmaya yöneliktir bu yaalar. Kadınlan toplumsal yaşanun dışına itmek, eve kapamakür düşünülenkr; Iran'da olduğu gibi... Türkiye, dünya çapında müzik elçilerinden, sanat ve kültür elçüerinden, büyük makamlar işgal etmiş hukukçu, doktor, profesör, sendika yöneticisi gibi işlere sahip olmuş uyanık kadınlardan yoksun olsun istenmektedir. Bunun için engeller yaratılmak çabası verilmektedir. Evet, bu amaçla kızlann öğrenim görmelerine bile karşı bulunulmuştur. Erkekkız kanşık okullarda kızlann öğrenim göremeyeceklerini, bugünkü öğretim sistemiyle kızların kötti yola düşeceklerini 1979 ve 1980 yıllannda takvim yapraklanna yazabumişlerdir. Bununla da yetinmeyip, 1985 Ocak ayında eğitim ve gençlik üzerindeki kendi görüşlerini açıklarken, kuruluş amacmm suurlanru aşarak Milli Eğitim Bakanhğı'nm prograrulanru eleştirmektedir. SONUÇ Yulardan beri bu tür yayınlar, bu resmi gazete, dergi ve takvimlerde yer almaktadır. Bunlann toplumumuzdaki etkilerini yani Atatürk ilkelerine, yasalanmıza ve anayasamıza aykın düşen etkilerini gördükçe, kimi kez konferanslar vererek, kimi kez de gazeteİCTe yazılar göndererek uyanlarda bulunmaya çalıştım. Bir kez daha hatırlatmakla yetineceğim: Bu tür yayınlar, devletin yasalanna ve 1982 Anayasası'nda belirtilen ilkelere ters bir tutumu belgelemektedir. Zira genel idare içinde yer alan Diyanet tşleri Başkanlığı laik Uketer doğrultosunda butiin siyasal göruş ve döşüncelerin dışında kalarak ve milletçe dayamşma ve bütünleşmeyi amaç edinerek... görevlerini yerine getirmeliydi. Kuruluş ve görevlerinin amaa 1%5'te şöylece beUrtilmişti: "Ibadeöe ilgili işleri yönetmek, toplumu din konusunda aydınlatmak..." Oysa şimdi kadınlann siyasal haklannın elde edilmesinin 50. yıhnda görüyoruz ki, Türk toplumu ters yönde yönlendirüiyor. Bütçesi 34 milyan asan bu başkanhğunızdan beklediğimiz, yasalara karşı yayınlar yapmak değil, anayasarruzda özelîikle vurgulanmış olan, "laiklik iikesi dogroltusunda olmak ve siyasal göruş ve duşünceJerin dışında kalmaktır." 4 HAZİRAN 1985 Bir Daire Başkanlığı ve Tuttuğu Yol Diyanet İşleri Başkanlığı'mn yöneticileri, Türkiye Cumhuriyeti'nin yasalannın üstünde bir yetkiye mi sahiptir? Türk kadınımn amacının ne olacağım, Türk kadınımn kendi mutluluğunu ve erkeklerin mutluluğunu sağlamak için toplumdaki rolünün ne olacağım ve hangi görevi üstleneceğini belirlemek bu başkanlığa mı verildi? PENCERE Barbar? "Barbar" sözcüğü son günlerde Öylesine bol keseden kullantlıyor ki tedirginleştim, kuşkuya düştüm, kendi kendime sordum; Barbar ne demek? Ancak soruya yanıt vermeden önce 'barbar'ın iç ve dış basında niçin bunca yinelenir olduğunu açıklamak gerekmez mi? Geçen haftanın ortasında Uverpool ile Juventus tutbot takımları, Brüksel'de "Avrupa Şampiyon KulupİBr Kupas/"nın *#na/'ıni oynayacaklardı. Dünya, maçı izlemek için televizyonun başına geçmişti. Ne var ki maç başlamadan stadyum kanlı bir meydana dönüştü. İngiliz yandaşların italyanlara saldırısıyla başlayan kanlı çatışma, 38 ölüyle noktalandı. Ve olay büyük tepkiler uyandırdı. Ertesi gün ispanya'nın ünlü El Pais gazetesi, "Avrupa'nm Ayıbı" başlıklı başyazısında şunlan yazıyordu: "...Avrupa'nın başkentinde ilkellik ve barbarlık taşan bir manzarayla karşılaştik. Italya ve İngiltere gibi yüzlerce ytllıkkültürlerie temsil edilen Avrupa, olanlardan ve gösterilen duyarsızlıktan sonra nasıl olup da aynada kendine bakabilecek?" (Cumhuriyet 1 Haziran 1985). Televizyon ekranlarından dünyaya yansıyan 'barbarlık' herkesi irkiltmişti. Türk basını ise olaya daha itginç bir biçimde yaklaştr. Bize barbar diyenlerin barbarlığı kanıtlandı. Kimmiş barbar, görun!.. * Barbar kimdir? Eski Yunanlılar, Romalılar ve daha sonra Hıristiyanlar, kendilerinden olmayanlara barbar derlerdi. Uygarlık dışı sayılan halklara barbar adı verildi. Bu anlamıyla sözcük; bağnazlığı, gericiliği, ırkçılığı vurgular. Barbar; söztükte, yabanıl, ilkel, uygarlıktan uzak kişi demektir. Ama bir zamantar Avrupalı Hıristiyana göre Kızılderili, zenci, Çinli, Arap, Türk, Müslüman, Vietnamlı, Hintli barbardı. Bu ayrım, Batılıya üstünlük tanımaktaydı. Çünkü uygar olan, barbar olanı çekip çevirecek, sömürecekti. Çağdaş insan kuşkusuz bu ayırımı benimseyemez; soylar, ırklar, halklar arasında barbar aramak gerici bir davranıştır. Eski Romalıya göre Cermenler barbardı. Germen, Hıristiyanlastıktan sonra barbarlıktan kurtuldu; Hitler döneminde "üstün ırk" kimliğine büründü; aşağı ırktan saydığı Yahudiyi sabun yapmaya kalkıştı. Bugünkü dünyada kimse Atmanı barbar diye nitelemiyor; ırkçılığı lanetliyor. Brüksel'e maç izlemeye gelmiş İtalyanın kafasını eline geçirdiği demir sopayla parçalayan İngilizin yaptığına elbette barbarlık denir. Ama İngiliz halkı barbar mı? Ya Avrupalı? Sömürüye karşı çıkmak, barışçılığı savunmak, ırk aynmını lanetlemek, emperyalizmi kınamak için nice Batılının bizden daha az çaba harcadığını söylemek haksızlık olur. Her toplumda barbarlığı ve zutmü yeğleyen çevreler bulunur, uygarlığı ve banşı savunanlar da... Bu bakımdan Brüksel'deki olaya bakarak şöyle bir yaklaşım yanlıştır. Avrupalı barbar... Türk uygar. Ne bu fikri savunalım, ne de bunun tersini. Çağdaş dünyada bu tur yaklaşımlar çoktan aşıldı. Brüksel'deki kanlı, utanç verici ve ilkel çatışma, dünyanın hiçbir yerinde insanlık dışı hiçbir davranışa haklılık kazandıramaz. Doç. Dr. BAHRİYE ÜÇOK Ordu Milletvekili Başka ülkeierde örneğine rastlanamayacak bir çelişkiyle yülardır karşı karşvyş bulunmaktayız. Bu çelişki, rniîli eğitim alarunı ilgilendirmektedir. Yani devleıin bir kunıluşu olan Milli Eğitim Bakanlığı'run yıüar öncesinden uygulamaya koyduğu programlar, yine devletin bir kunıluşu olan bir daire başkanhğı tarafmdan ekşüri konusu edilmekte, yerilmektedir. Bu dairenin çeşitli zamanlarda ulusal bayram gürüerimize gösterdiği ilgisizliğe karşın, tarihte kilçük ölçüdeki kimi olayları abanmalarla kamuoyuna sunmasını görmezden gelsek bile, toplumumuzda bölünmelere neden olacak yayınlan, giderek anayasa ilkelerine ve uygarhk açısından model teşkil eden hukuk devrimimize aykın yayın yapması daha ne zamana kadar surecektİT, bu bir merak konusudur. Şimdi, Şubat 198S'te yayımlanan Diyanet gazetesinden bu konuya üişkin bir örnek sunmak istiyorum sizlere. Yazının adı, "Türk Kadınınm Bugünü ve Geleceği", yazan da bir yardımcı doçent. Şöyk diyor: "Fizyolojik yapı ve fonksiyonlan aynı olmayan bu iki cinsin kadın ve erkeğin duygu, düşünce, kabüiyet ve ihtiyaçlan aynı değildir elbet. Kadın hakları savunuculan, kadınerkek eşitliğini tam olarak sağlamakla (!) yetinmemişler, kıyafet ve dış görünüş birliğini daha doğrusu kıyafet ve dış görünüş değiş tokuşunu büe temin etmişler; ama kadımn muüuluğu için eletaiçbirşey geçmemiştir." Ya2ar, bu sözleriyle büyük ediplerimizi, şairlerimia, dünyaca tanınmış virtüozlanmızı, ressamlaruruzı, erkeklerle cesarette yanşan asker, polis, havacı kadınlanmm bir anda unutuvermiştir. Acaba profesör, tabip, yargıç, savcı, avukat, mimar hanımlanmız, aynı meslekten olan erkeklerden "düşünce ve kabiliyetçe" daha mı geridedirler? Yeni giysüere gelince, bu bir modadan ibaret olduğu kadar çağdaşlaşmarun da gereğidir. Bilirsirüz moda her zaman bir ölçüde mutlaka kendini kabul ettirir. lletişim araçlannın böylesine yaygın olduğu bir çağda, kimse kendini bunun tam karşısında bulunduramaz. Yine bu yazıda şunlar yer ahyor: "Tophımnmuzdaki kadının mutluluğu için gerekli olan her çözümden önce, üzerinde durnlması lüzumlu olan tslam âlemiDİB ve Türkiye'rün içinde kadının yerini tespit edelim; 'bu önernli nokta üzerinde tsrar ediyorum.' Sonra ona bir gaye çizerek kendi mutluluğu ve btrim matlulnğumuz için toplumumuzda oynayacağı rolü, alacagı roJü, alacagı görevi beürieyelinı" diye öğüt veriyor, yazar. Bu aynı yazar, yıllar öncesinden beri "Islamda Kadın" adh kitabında kaduun parlamento üyesi olamayacağıru, ruhen buna müsait olmadığuu benimseyen bir anlayışm sahibi olduğunu belgeleAYRIBİR YETKtLERİ Mt VAR? Diyanet tşleri Başkanlığı'run yöneticileri, Türkiye Cumhuriyeti'nin yasalannın üstünde bir yetkiye mi sahiptirler? Türk kadınımn amacının ne olacağını, Türk kadımrun kendi mutluluğunu ve erkeklerin mutluluğunu sağlamak için, toplumdaki rolünün ne olacağını ve hangi görevi üstleneceğini belirlemek başkanlığa ne zaman ve kim tarafmdan verumiştir? Başkankk, hangi çağda yaşadığımızı unutmuş görünüyor. "Türk kadınına gaye çizmek", "alacağı rolü, görevi belirieroek" erkeklerin tekeünde olmadığı gibi, laik Türkiye Cumhuriyeü'nin Kyanet İşleri BaşkanlığYna verümiş bir görev de değildir. Kaldı ki, insanlaruv mutluluğunu bir program çizerek sağlayabüecek bir yetkili merci ne tarihte, ne de bugün var olmuştur. HESAPLASMA BURHAN ARPAD OKURLARDAN TVnin bitmez tükenmez gafları MUyonlarca izleyictsinin karşmna her yeni gün akıialmaz haıalar ve niteüküı izlencelerle çıkan TRT televizyonunun son aylardaki en yararlı girişimi, sanat değeri yüksek ve yeni yaptm tarihli sinema fttmlerini ekrana getirmeye başlamasıydı, Bir süredir gerçekleştirilen bu titiz seçimler pek çok izleyici gibi beni de hoşnut etti. Fakat, yaptiğı her çahşmayı yiizüne gözüne bulaşttrmayt gelenek haline getirmiş TRT televityonu, sunduğu sinema fümleri konusunda da ardı arkasma hatalar yapmayı sürdürüyor. Bunun son ömeklerini 28 nisan pazar günü gördük. Ünlü Amerikah fttm yönetmeni Sam Peckinpah'm "Şeref Madalyası'" adh fihninden önce ekranda görünen spiker, filmin yönetmenini "Sam Pekingv" seklinde anons etti. Bu, son derece bilgisizce yapumış hatantn üzerine yine aynı günün gecesi ekrana gelen Federico Fellini'nin ünlü filmî "Roma"dan önce spiker, neredeyse efsane haline gelmis büyük yönetmenin adını "Frederico FeUini" olarak okudu. Birkaç istisna dışında, yaytmladığı fUmler konusunda izleyicUerine b'ügi vermek gereğini duymayan TRT'den, hic obnazsa yapılan çok kısa açıkUonalan bir uzmana ya da işini ciddiye alıp, izleyiciye saygı duyan birine hazırlatmasuu bekUyoruz. ALİ MURAT GÜVEN tSTANBUL Ruhi Su Gerçeği Değerti s e s sanatçısı Ruhi Su, klasik müzik öğrenimi ve rnüzikli tiyatro çalışmaları yanı sıra, Türk Halk Müziği'nde ilginç ürünler vermeye başlayalı otuz yıl, hatta daha uzun bir süre geçti. GünümüzTürkiyesi'nde aydın çevreter olduğu kadar uyanık halk yığınları da Ruhi Su'nun yorumuyia dinlemek istiyor Türk halk türkülerini. Ruhi Su ile bundan otuz dört yıl önce yaptığım bir söyleşiyi, aytık "Rlarmoni" dergisinin 28 Mart 1951 günlü sayısından buraya aktarıyorum: "Çocukluğumdan beri türküler söyleyen halkın arasında yaşadım, bu türküleri söyledim. Sonra da bütün müzik öğrenimim boyunca bunları hiçbir gün unutmadım. Hele müzik kültürüm güçlendikçe, bu türkülerin üzerinde durmak isteğim de arttı, şiddetlendi ve beni bugünkü çalışmalarıma yöneltti." Ruhi Su, sözlerinin burasmda bir süre susuyor. Bir şeyler düşündüğü belli. Sonunda, sözlerini iyice tartarak şunlan söylöyor: "Halktürküsü üzerine konuşmak güçtesti. Türkülerden korkulur oldu. Klasik Türk Musikisi diye adtandırılan türün yandaşları gibi Batı müziği yandaşlarınm bir bölümü de, halk türkülerinin yay\lmasından ürküyorlar. Sanırım iki taraii da bu korkularından kurtarmanın pek olanağı yok. Birincilerde anladığım kadar şöyle bir kanı var. Bu halk türküleri gittikçe yayılacak ve Turk kompoz'ıtörleri halk türküsü yoluyla yeni Türk musikisini meydana getirince kendileri ortadan silinecek. Batı müziğiyle uğraşanların bir bölümünün kaygısı ise daha başka onlara gore. Bu halk türküleriyie hiçbir şey yapma olanağı yoktur. Halk türküleri yolu çıkmaz bir yotdur. Hatta bizteri Doguya bağlamak yolunda direnmekten başka bir şey değildir. Bu iki korkunun dışında bir üçüncüsü daha var. Halk türkülerinin toplumcu içeriğinden kaygı duyanlar. Bu bakımdan türküleri bir kez gözden geçirince, yaşama koşullarının pek de hoşnutluk verici olmadığı sonucuna vanlır. İşte bu sonuç, kimi küçük politikacrtan kaygılandırmaktadır. Halk türkülerinin yayılması, yeni bir Türk musikisinin doğmasına yol açacaksa, bunda kaygılanacak bir yan görmemeliyiz. Zira yaşama güçleri varsa, ne halk türküleri, ne de başka zorlayışlar onları ortadan kaldırabilir. Halk türkülerinin çtkmaz yol olduğu kaygisınin yersizliğini de, bugün bütün dünyada gerek halk türküleri ve gerekse yeni musikilerin doğuşu üzerine yayılmış ve kökleşmiş gerçekler, sanırım yeterince doğrular. Bu konuda klasikler arasında da yeterince örnek bulabiliriz. Biz burada Bartok, Dvorak, Smetana gibi kimi büyük çağdaş bestecileri saymakla yetineceğiz." Ruhi Su'yu astl coşturan ve halk türküleri üzerine en yerinde yargıları söyleten sorun, kimi alaturkacıların arada bir yineledikleri bir sav, onun halk türkülerini olduğundan daha başka okuduğu, Ruhi Su'nun halk türkülerini bozduğudur. Değerii ses sanatçımız, bu konuda çok duyarlı: "Ben onlar gibi düşünmüyorum. insan eğer bir amatör değilse ve sanatı bir amatöriük saymıyorsa, benim gibi yapar ve bana hak verir, kanısındayım. Halk türküleri kendine özgü ölçüleri içinde zaten her an bozulup yeniden doğan bir haik sanatıdır, yenileşmeye karşı kırılması zor bir bağnazlığı yoktur. Bu en güzel niteiiğinden dolayıdtr ki, belirti kalıplar içinde donup kalmayan bir kültür devrimine kolayca dönüşebilen bir üstünluğü vardır. Bugün aramızda yaşamakta olan Âşık Veysel'e kadar gelip geçmiş bütün aşıklar da, halkın kendisi de bu türküleri bozup bozup yeni baştan dökmektedirler. işte ben de aynı yoldan gidiyor ve halk türküsünün bu olanaklarmdan yararlanıyorum. Madem ki, halkın yetişmesl diye bir şey vardır, o halde sanatkârın da yapacağı bir şeyler vardır. Bence korkulacak olan, halk türkülerini bozmak değıl, bozup da yeni bir şey yapamamaktır." Ruhi Su, 1951'de söylediklerini 1985 Haziran'ında yeniden basılmış görmekle, sanırım mutlu olur. Zira istedikteri, yapmak istedikleri, diledikleri gerçekleşti. Ruhi Su'nun yolunda yürümek isteyenler ortaya çıkıyor. Konserleri sanat olayları yaratıyor, kapışılan plaklan titizlikle korunuyor, sayılan hızla artan insanlar, onun sesini coşkuyla dinliyorlar. Etnekülerin vergi iadesi Biz emekülerin aldığı maUarın faturalan için vergi iadesi yapılacağı öngörülmesine btnaen 1984 yüının dördüncü 3 aylık devresine ait faturalanmı, vergi iadesinden yararlanmak için emekli ayüğımı aldığim T.C. Ziraat Bankast Devrek şubesine zamanmda verdim. Faturalann vergi iadesini şubat 1985 ayı içersinde almam gerekiyormuş. Ben bu ay içersinde köy yoüannm karla kaplı olması nedeniyle ügili bankaya başvuramadım. Mart ayı basiannda basvurdumsa da, şubat ayında adtma tahakkuk eden 7 bin 532 tirakk vergi iadesini alamadığım için T.C. Emekli Sandtğı (Vergi İadesi Dairesi Başkanuğı'na) iade tdüdigi ve ügili kuruma müracatta bulunmam bildirüdi. Bu nedenle adı geçen kuruma 5.3.1985 ve 15.4.1985 tarthlerinde taahütlü olarak diUkçe ile müracaatta bubındumsa da bugüne kadar olumlu veya olumsuz bir yanıt alamadım. 2 aydan beri yanıt verümeyerek, sürüncemede bırakılması benim gibi birçok emeklinin sorunudur. tlgililerden bu gibi sorunlara en kısa zamanda bir çözüm getirilmesini rica ederim. BEYZADE KALENDER TABAKLAR KÖYÜ DEVREK ZONGULDAK GAYRİMENKULÜN AÇIK ARTIRMA İLANI ÇATALCA İCRA MEMURLUĞUNDAN 1984/620 Tal. Bir borçtan dolayı hacizli olup satümasına karar verilen: TAŞINMAZ1N TAPU KAYD1, DURUMU VE KIYMETt: Çatalca Binküıç Köyü, köy içi mevkiinde kain ve Çatalca tapusunun pafta 6, parsel 916 numarada kayıüı 1226 m l miktanndaki taşınmazın 1000/1226 hissesi satışa arz edümiştir. Taşınmaz Binkılıç Köyü'nün yerleşik alaru içinde ve taşınmazın üzerinde tek katlı B.A.K. içi ve tek katlı dışı sıvalı, doğraması ve camı taVakruş ve boyalı zemini beton iskân edilmiş 12x10 ebadmda mesken binasının olduğu binanın çatısı yapılmamış inşaatın devamı için dıştan merdivenler bırakıldığı gibi B.A. kolonlarında devamı için fılizler bırakümıştır. Arsası 1226 m2 olan bu taşınmazın borçlu 1000/1226 hisseye sahip olup taşınmaz her türlü inşaat yapmaya elverişli durumdadır. Büirkisi tarafvndan yer olarak rn^si 1000. TL.'dan borçlu hissesine yer olarak 1.000.000. TL. bina olarak tamamına 2.400.000. TL. ve borçlu hissesine 1.957.600. TL. ve toplam 2.957.600. TL. değeT takdir edilmiş olup bu değer üzerinden satışa arz edilmiştir. tMAR DURUMU: Istanbul İl Imar Müdürlüğü'nün 17 Ocak 1984 tarih 17652/949 sayıb yazılarına göre, 6 pafta, 916 parsel sayılı taşmmaz köy yerleşik alanı içinde kaldığmdan KAKS: 0 x 50binayüksekliği, 6.50 mt. olarakbildirilmiştir. SATIŞ ŞARTLARI: 1 Satış 19/7/1985 günü saat 14.00'den 14.30'a kadar Çatalca İcra Dairesi'nde açık artırma suretiyle yapılacaktır. Bu artırmada tahmin edilen kıymetin °7o75'ni ve rüçhanh alacaklılar varsa alacaklan mecmuunu ve satış masraflannı geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alıa çıkmazsa en çok artıranın taahhüdü baki kalmak şartiyle 29/7/1985 günü aynı yerde saat 14.0014.30'da ikinci artırmaya çıkanlacaktır. Bu anırmada da rüçhanlı alacaklılann alacağım ve satış masraflannı geçmesi şartiyle en çok artırana ihale olunur. 2 Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen kıymetin %10'u nispetinde pey akçesi veya bu tniktar kadar milli bir bankamn teminat mektubunu vermeleri lâznndır. Satış peşin para iledir, alıcı istediğinde 20 günü geçmemek üzere mehil verilebüir. Dellâliye resmi, ihale pulu, tapu harç ve masraflan alıaya aittir. Birikmiş vergiler satış bedeünden ödenir. 3 İpotek sahibi alacakhlarla diğer iigililerin ( + ) bu gayrimenkul üzerindeki haklannı hususiyle faiz ve masrafa dair olan iddialarım dayanağı belgeler ile onbeş gün içinde daire mize bildirmeleri lâzımdır, aksi takdirde haklan tapu sicili ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bıraküacaklardır. 4 Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse İcra ve tflas Kanununun 133. maddesi gereğince ihale feshedüir. tki ihale arasındaki farktan ve "%10 faizden alıcı ve kefilleri mesul tutulacak ve hiçbir hükme hacet kalmadan kendilerinden tahsil edilecektir. 5 Şartname, ilân tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup masrafı verildiği takdirde isteyen alıuya bir örneği gönderilebilir. 6 Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderacatım kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 1984/620 T. sayıh dosya numarasiyle memurluğumuza başvurmaları ilân olunur. 15/5/1985 ( + ) İlgilüer tâbirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. Basın: 7056 .İLAN MALtYE VE GÜMRÜK BAKANLIĞI tSTANBUL GÜMRUKLERI BAŞMÜDÜRLtj.ĞİJ .. HAYDARPAŞA GUMRUK MÜDÜRLÜĞÜ 1 Istanbul Gümrükleri Başmüdürlugü Haydarpaşa Gümrilk Müdürlü|ü'nden Devlet malı haline gelmiş cins, miktar, kıytnetleri ve tespit vahakkuk kâğıüannın tarih ve numaralan belirtilen otomobillsr 83/7385 sayılı tasfıye lüzügü uyannca 2886 sayılı kanunun 45. maddesi gereğince açık teklif usulü ile artırmaya konulmuştur. 2 Otomobillerin satış bedelleri ile güvence miktarlan şartname ekindeki listede belirtilmiştiı. 3 Açık antırmalar 27.6.1985 tarihinde saat 14.00'de TCDD Liman Müdürlüğü'nün yemekhane salonunda başlayıp otomobiller bitinceye kadar mesai saatleri içerisinde aynı mahalde devam edilecektir. 4 Şartname ve ekleri TCDD Liman lşletme Müdürlüğü, Haydarpaşa Gümrük Müdürlüğü binası ile otomobilerin bulunduklan sundurmalardaki üan tahtalannda görülebilece|i gibi satış kunılu baskanlı|ından da temin edinilebitir. 5 Açık artırmalara kanlacaklann kimliklerini belirlemeye yarayan bir belge ile iş ve ikametgâhlarımn adreslerini gösıeren belgeyi satıs kurulu başkanhğına vermeleri zorunludur. 6 İhale konusu otomobiller Haydarpaşa Gümrük Müdürlü|ü denetimindeki H. Paşa Liman İşletme Müdürlüğü'ne bağlı ambarlarda mevcut olup, tatil günleri hariç satış tarihinden 20 gün önceden mesai saatleri dahilinde satış kurulundan müsade ahnmak sureti ile gorülebilir. 7 Karar pulu ve teüaliye alıcı tarafmdan satış anında ödenecekür. 8 Bakanlığıtnızın 1984/112 saytlı genelgeleri gereğince kıymeıi 3.000.000 TL. (Üç milyon) geçen satışlarda TAKSİTLENDİRMEİŞLEMt yapümakta olup, gerekli bilgi H. Paşa Gümrük Müdürlüğil'nden alınır. 9 Satıs bedelleri 83/7385 sayılı tilzü|ün 19. maddesinin G fıkrası gereğince tespit edilmiştir. 10 85/9130 sayılı karara isunaden tüzügün 19. maddesinin G bendi "açık artırmada süriüen pey eşyanın satışına esas bedelini bulmayan eşya 15 gün sonra yeniden satışa çıkartıhr. 2. ci satışta da sürülen pey % 75'ini bulursa eşya salılır. Bulmazsa 3 .cü satış 15 gün sonra tekrar satışa çıkanhr; bu salışta bedel ne olursa olsun eşya satılır. 19 adet otomobil 27.6.1985 tarihinde saat 14.00'te satış başlayacak. Basm: 18001 TÜRKİYE DENİZCİLİK tŞLETMELERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜNDEN Teşekkülümüz Giresun Liman lşletmesi Müdürluğünün, "60 Tonluk Kantar Çukuru ve Binası Tadilatı" işi birim fiyat esasına göre kapalı zarfla teklif alınmak suretiyle eksiluneye çıkanlmıştır. işin ilk keşif bedeli 1985 yüı Bayındırhk ve İskân Bakanhğı Yapı İşleri birim Ryatlan ile 6.500.000. TL. olup geçici teminau 325.000. TL.'dir. Bu işe ait ihale dosyası, Deniıcilik Bankası Eminönü şube binası üst katındaki İnşaat Emlâk Dairesi Başkanlığı içindeki Yazı tşleri Şefliğinde incelenebilir. Ancak ihaleye teklif vereceklerin 5.000 TL. bedel karşüığında dosya satın almalan şarttır. thaleye iştirak şartlan dosya içindeki eksütme şartnamesinin 5. maddesinde mevcuttur. Kapalı teklif zarflan 14.6.1985 günü saat 12.00'ye kadar yukandaki yazüı adreste bulunan İnşaat Emlak Dairesi Başkanlığı Yazı İşleri Şefliğıne makbuz mukabili teslim edilecektir. Postadaki vaki olabilecek gecikmeler dikkate alınmaz. Teşekkülümüz, İhale Kanununa tabi olmadığından ihaleyi yapıp yapmamakta veya diledifine yapmakta serbesttir. Basın: 18238 . İLAN ESPJYE TAPVLAMA HÂKİMLİĞİNDEN E. No: 1979/36 K. No: 1984/18 Davaa Espiye Orman lşletme Müdürlüğü tarafından davalüar Demircili köyünde lsmail öksüz ve 22 arkadaşlan adlarına tesbiti yapüan 6 pafta 710 nolu parsele itiraz edip, itiraza dair mahkememizde yapılan açık yargılaraalan sonunda verilen 17.8.1984 gün 1979/36 esas 1984/18 sayılı kararla Espiye ilçesi Demircili köyü Sanmahmut (Haneonü) mevkii 9900 m : tutanndaki çalüık ve çayır nıteliğındekı 6 pafta 710 nolu parselin, davalılar adına yapılan tespiünin iptali ile Tapulama dışı bırakümasma karar verildiğinden tüm aramalara rağmen nüfusa kayıtlı olduklan yer Ue adresleri tespit edilemeyen davalılar Demircili köyünden Halil evlatlan Mıthat, Mehmet, Ali ve Şahinde'ye karar tebliğ edilemediğinden gazete Ue ilanen tebüğine karar verildiğinden, Adresleri meçhul olan davalüar Halil evlatlan Mithat, Mehmet, Ali ve Şahinde'ye gazete Uan tarihinden itibaren 30 gün içinde itiraz edebilecekleri kararın adı geçenlere tebliğ yerine kaim olmak uzere ilanen tebliğ olunur. Basm: 17921 İLAN BAKIRKÖY 3. ^ULH HUKUK MAHKEMESİ HAKİMLİĞİ'NDEN Esas No: 1984/689 Karar No: 1985/422 Nüfusa kayıtlı olmadıkları annelerinin öldüğü babalannın kendilerini terk ettiği anlaşılan SONGÜL CANPOLAT, Y1LMAZ CANPOLATDOĞAN CANPOLAT NEZAHATCANPOLATın vesayetlerınin kendi beyanlan ile dayılan olduğu anlaşılan Bakırköy Güngören 10/8 Cilt, 71 Sayfa, 17 kütük sırasında nüfusa kayıtlı Ömer oğlu 1949 d.lu İSMAİL SUBAŞl'ya verilmesine mahkememizce verilen kararla ilan olunur. 1.5.1985 Basın: 7175 tLAN KONYA LİNYtTLERİ İŞLETMESÎ MÜESSESESI MÜDÜRLIİÇÜNDEN 1) Müessesemiz ihtiyacı olan 1 adet 2î.S YD genel,hizmei kepçe kapasiıelı lastik tekerlekli yükleyîci ve iki adel 23 YD genel hizmet kepçe kapasiteli paletli yükleyici, ^annamesıne gore kapalı zarfla teklif almak sureüyle satın almacaktır. 2) Bu işe ait jartname'.er: a) Ankara'daTKl Genel Müd. Saunalma Dairesi Başkanlığı'ndan, b) îstanbul'da TKl Satınalma Müdürlüğü'nden (Odakule tsrnerkezi Kat: 12 Beyoğlu / ÎSTANBUL), c) Konya'da Müessesemiz Ticaret Şube Müdürlü|ü'nden (Kâzım Karabekir Cad. No: 56 Konya). 3) tsıekliler kapalı zarf içindeki fıyat teklif mektuplannı en geç 10.6.1985 tarihinde saat 14.00'te Müessesemiz genel evrakına vermiş olacaklardıt. 4) Teküfler aynı gün saat 15.00*te Müessesemiz Satınalma Komisyonu'nca açılacaktır. 5) Postadaki gecikmeler dikkaıe alıtımaz. 6) Müessesemiz 2886 sayılı kanuna tabi değildir. Basın: 17994 KARTAL 1. SULH HUKUK HÂKİMLİĞİNDEN 1985/298 Sıvas, Zara, Karşıyaka Mah. 003/01 cilt, 057 sayfa, 30 kütükde nüfusa kayıth bulunan Ahmet ile Esme'den olma 1929 doğumlu Hacı Ibrahim Tekin'in M.KInın 369. maddesi gereğince hacir alıına alınmasına ve; Yukarıda yer nüfusuna kayıtlı bulunan Hulusi ile Ayşe'den olma 1941 doğumlu ve halen Yeni Mah. Dilek Sokak No: 3 Kartal'da ikâmet eden mahcurun eşi Makbule Tekin'in vasi olarak tayin edildiği ilan olunur. 2.5.1985 Baan: 7095 tLAN İLAN İSTANB\JL 2. ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİNDEN EsasNo: 1982/534 Davacılar: Numan Kıraç varisleri: 1. İnan Kıraç, 2. Canbey Kıraç, Hasan Girikoğlu varisleri: 1. Ümit Girikoğlu, 2. Feriha Girikoğlu Davalüar: 1. Danil BeyzadeŞahin sokak 3/5 ŞlŞLl, 2. Tanaş KabadayKSarapulo) Yunusbey sok. No: 5 HARBİYE. Dava: Mülkiyeti muhafaza kaydının kaldınlması. Davalılara Uanen dava dilekçesi ile duruşma günü tebliğ edilmiş ve duruşmaya gelmemiş olduklarından gıyap kararuun da ilanen tebliğine karar verilmiş, duruşmanın devamı 25.6.1985 saaı 10.00'a bı rakılmıştır. Mezkur gün ve saaıte mahkemede hazır bulunmadığınız veya ken dinizi bir vekille temsil ettirmediğiniz takdirde duruşmanın gıyabı nızda devam edeceği, işbu ilanın neştr tarihinden 15 gün sonr başlamak üzere gıyap karanna iüraz müddeünin beş gün olduğu tebli olunur. Basm: 7081
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle