19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Bu sorular sonsuza kadar arttırılabilir ve bunun bir tek yanıtı vardır: Son beş yüın ekonomik politikasından, bu ekonomik politikayı yönetenler, ekonomik kararlan alanlar sorumludur. 12 Eylül 1980'deki askeri müdahalenin, 24 Ocak kararlannı uygulayabilmek için yapıldığım kimse söyleyemez. Kimse buna cesaret edemez. 12 Eylül, bir iç savaşın eşiğine gelmiş olan ülkemizde çok gerginleşmiş bulunan siyasal atmosferi yumuşatmak için, ordumuzun emir kumanda zinciri içinde siyasal kunımlara geçici bir süre için el koymasıdır. Ardmdan gelen dUzenlemeler ise, bir daha 12 Eylül 1980 öncesi ortamına dönmemek için alınan önlemlerdir. Bunların doğru olup olmadığı tarüşılabilir. Ancak şimdilik yasal olarak bu mümkün değildir. Fakat alınan önlemlerin 24 Ocak kararlannın uygulanmasını kolaylaşürmak için ahndığını savunmak da kimsenin haddi değildir. Zira bu durumda ulusun tümünün .olan ordu, elindeki kutsal gücü toplumun baa kesimlerinin yoksullastınlması, ban kesimlerinin de güçlendirümesi için kullanmış olur ki; böyle bir düşünce her şeyden önce ordu içindeki bütünlüğü bozar. Şirket kurtaraıalan, banker skandallan, usulsüz krediler, haksız teşvikler, devlet olanaklannın haksız kullanımlan vb. hiçbir yolsuzlukla ordumuzun ilgısi yoktur, olamaz, olmayacaktır. Serbest piyasa ekonomisinde "emek" aynen öbür mal ve hizmetler gibi ahnır, satılır bir şeydir. Piyasaya belirli bir emek arzedilir, bu emeğin belirli bir fiyattan istemi vardır. Ve bu sunumla istemin kesistiği miktar ve flyat noktasından dengeye gelinir. Ama tüm bunlar lafta böyledir. Zira insan herhangi bir mal, ya da hizmet değil, her şeyin başı ve sonudur. Zaten o piyasalar, o ekonomi bilimleri, o fabrikalar, her şey, ama her şey insan içindir. Ve işte bu nedenle modem çağlann devleti emek piyasasına surekli müdahaie etmiş, insanlara insan onuruna yakışır bir yaşam sürebilecekleri asgari olanaklann sağlanmasına çabalamıştır. Sosyalizm bunu kendi mantığı içinde götüriirken, kapitalizm de kendi mannğı içinde çozümler aramıştır. tşsizlik sigortası, makul bir asgari ücret, özgür toplu pazarhk hakkı, grev vb. gibi haklan emekçi sınıflara tanıyan ülkeler, herhalde geri zekalı, ya da güçsüz egemen sınıflan olduğu için tanımamışlardı bu haklan. Bunun kendine göre bir mantığı vardı. Zira insana yapılan yatırım, yatınmlann en rasyoneÜ, en akılcısıdır. Aksi takdirde ortaya çıkacak huzursuzluklann bedeli, çok daha ağır olabilecektİT. VERGİLEME YOLUYLA... Türkiye'de son yıllarda özgür toplusözleşme hakkının kullanılamaması ve sürekli yüksek enflasyon nedeniyle isci ücretleri sürekli duşmüş ve zaten toplu sözleşme hakkı olmayan devlet memurları ve bir kısım işçiler açıkça sefalete itümişlerdir. Birtakım yan ödeme, lojman vb. avantajlarla, bir kısım devlet görevlilerinin hoşnutsuzluklan perdelenirken, bundan yoksun bulunan geniş bir kitle bir çıkış yolu arar duruma getirilraişlerdir. "Ücretleri arttınnak kolaydır. Biz istemez miyiz daha yüksek ücret verelim! Fakat o zaman enflasyon hortlar" demek, yanlıştır. Zira devlet kesimi açısından düşünüldüğünde, devlet gelirlerini arttınnadan, yani para basarak ücret ödeme yoluna gidilirse, elbette enflasyonist baskı yapar. Ama vergileme yoluyla artan devlet gelirleri ile ücretler yükseltilebilir ve hiç de enflasyonist baskı olmaz. Olsa olsa vergisiz yaşamaya alışmış baa kesimlerin rahatı kacar. özel kesim açısından düşünüldüğü zaman da maliyetler içinde ücretlerin payı yükselirse bu, mutlaka fîyatlann yükselmesi anlamına da gelmez. Kâr paylan biraz düşürülerek bunu dengelemek de mümkündür. İlginç bir biçimıde son beş yılda ücret geürleri yan yanya düşerken; bankalann, holdinglerin, büyük şirketlerin kârlan son otuz yılda görühnedik bir biçimde artmaktadır. Bir de bunun adına "başan " demektedirler. Ne başansı, nelerin pahasına basan? SONUÇ Kalkınma özveri ister. Fakat "özveriyi sadece ücretli kesim yapacaktır" gibisinden mantıksız açıklamalar olmaz. Türk halkı özgür iradesiyle bu yönde bir seçme de yapmamıştır. Birtakım ekonomik önlemler, "alternatifsizlik" propagandası altında zorlanarak sunulmuştur ve sunulmaktadır. Devletin güçlü iletişim araçlan da bu propagandanın aleti durumuna sokulmuştur ve sokulmaktadır. Oysa geniş kitleler dayanma güçlerinin sınınna gelmişlerdir. Siyasal banşın bozulması korkusuyla, dişler sıkılmakta, sabredilmeye cabalanmaktadır. Ancak bunun da bir sının vardır. Ve bu sınır aşıldığı zaman, bu sessiz sanılan kitleden yükselecek ses, dağlan titretir, fırtınalan aşar. Ve bugün sarsılmaz sandıklan fildişi kulelerde, çekilen acılara sırt çevirenler; o gün fildişi kuleleri sarsıldığında sadece acı dolu, gecikmiş bir pişmanlık duyarlar. 3 HAZÎRAN 1985 Insanın Ucuzluğu... Kalkınma, özveri ister. Fakat "özveriyi sadece ücretli kesim yapacaktır" gibisinden mantıksız açıklamalar olmaz Türk halkı özgür iradesiyle bu yönde bir seçme de yapmamışîır. Birtakım ekonomik önlemler, "alternatifsizlik" propagandası altında zorlanarak sunulmuştur ve sunulmaktadır. Devletin güçlü iletişim araçlan da bu propagandanın aleti durumuna sokulmuştur ve sokulmaktadır. Oysa geniş kitleler dayanma güçlerinin sınırına gelmişlerdir. Prof. Dr. TOKTAMIŞ ATEŞ Başbakan Turgut özal, Uzakdoğu ülkelerine yaptığı son gezide, bulduğu her fırsatta "Tnrkiye'de emek ucnzdur" diycrek yabancı scrmayeyi özendirmeye çalışO. Bugünkü yazımınn konusu, işte bu emeğin neden ucuz olduğunun tartışılması olacak. Fakat daha önce bir başka temel noktayı vurgulamak istiyoruz. Sayın özal, yine bu gezisinde "Türkiye'de askerler bu kez bizim ekonomik politikamıza dokunmadılar, oysa ki eskiden devletçi ekonomik poiitikaya ağıruk verirlerdi", diyerek, çoğulcu ve özgürlükçü bir demokratik devletin başbakanına yakışmayacak ifadeler kullandı. Zira, yine bulduğu her fırsatta "Türkiye'de siyasal istikrar kurulmuştur, bozulmaz" ifadesini kullandı ki, bu iki ifade bir arada düşünüldüğünde, sanki Türk ordusunun bu ekonomik politikanın savunucusu olduğu izlenimi ortaya çıktı. Her şeyden önce ve açıkiıkla şunu vurgulamakta yarar vardır: Türk ordusu şu ya da bu ekonomi politikasının değil, Türk ulusunun ve Türk devletinin sayunucusudur. Demokratik rejimlerde farklı düşünceler ve bu farklı düşüncelere dayanan farklı modeüer olabilir. Ulusun iradesi nereye yönelirse, o düşünce iktidar olur ve kendi modelini uygular. Ordu buna saygı duyar, duymak zorundadır ve Cumhuriyet tarihimiz boyunca hep saygı duymuştur. Bundan sonra da saygı duyacağına hiç kuşku duyuknaması gerekir; benim bu konuda en ufak bir kuşkum bile yoktur. Ordunun görevi, tttm yasa ve düzenlemelerle ifadesini bulmuş olduğu üzere, ülkemizi ve ülke bütünlUğümüzü içten ve dıştan gelecek tehlike ve saldınlara karşı korumaktır. Ve yine ordumuzun geleneğinde olan Atatürk ilkelerine ödünsüz bağlılık dışında, hiç bir kişi, ya da politikanın savunucusu ve izleyicisi olamaz, olmamıştır. Atatürk ve düşünceleri ne kadar çarptınlmaya (tahrif edilmeye) çahşılırsa çalışılsın, "güneş balçıkla sıvanmaz" ve de "mızrak çuvala sığmaz". Bunun böylece bilinmesinde yarar vardır. Gerek içerde ve gerekse dışarda bu tür beyanlann çekiciliğine kapüarak "dıkensiz gül bahçesi" umanlar varsa, boşuna umutlanmamalan gerekir. Türkiye'de seçimler olur, iktidarlar değişir ve uygulanan politikalar değişir. Ve bugün IMF'yi bile endişelendirecek duzeye düşmüş olan ücretler, insanca yaşamaya yeterli olacak düzeye yükseltllir. Kimse kanşamaz buna. Hele Türk Silâhlı Kuvvetleri, asla. Zira bizim ordumuz Avrupa'nın aristokratik kökenli ordulanndan olmadığı gibi, toplumun belirli kesimlerine yasaklanmış ve toplumuna yabancılaşmış bir ordu da değildir. Zaten ordumuz Türk ulusundan oluşur. Ulusun iradesi hangi yönde tecelli ederse, ordumuzun eğilimi de oraya yönelik olur. BtZDE EMEK NEDEN UCUZ? Türkiye'de emek neden ucuzdur? Türkiye'de emek geliri, yani ücretler neden beş yıl içinde satın alma gücü olarak yan yarıya gerilemiştir? Türkiye'de gelir dağılımı neden bozulmuş ve neden ücretlilerin ulusal gelirden aldıklan pay azalırken, belirli hizmet kesimlerinin ulusal gelirden aldıklan pay böylesine büyümuştür? Gelirler arasındaki bu gitgide derirüeşen uçurum nereden kaynaklanmaktadır? Türkiye'de işsiz sayısı neden gitgide artmakta, Türkiye'de yatırımlar neden azalmaktadır? Türkiye'de neden verem, sıtma gibi kökü kunıdu sanılan hastalıklar yeniden gündeme gelmiştir? Türkiye'de enflasyon neden önlenememektedir ve bu enflasyondan kim, ya da kimler kazançb çıkmaktadır? OKURLARA. OKAY GÖNENStN Bitmeyen Dava R EVET/HAY1R OKTAY AKBAL İbretle Okunsun... Japon İmparatoru Hirohito, 1900'lerde İşlamiyeti merak etmiş. O sıralarda Abdürreşit Efendi adlı bir İdil Urallı, Japonya'ya gelmiş, Müslümanlığın kışa surede yayılmasında etkin olmuş. İmparator da bu yüzden İslamlığı daha iyi, daha derinden öğrenmek istemiş. Padişah Abdülhamit'e bir mektup yazarak kendisinden islamlık konusunda geniş ve yeterti bilgi verecek bir din bilgini göndermesini rica etmiş... Osmanlı padisahının aynı zamanda İslam Halifesi olduğunu düşünerek... Bu olayı General Pertev Demirhan anlatmış, Edirne Mebusu Şeref Aykut'a... Ne zaman? Hareket Ordusu istanbul'a yürümek üzere Edirne'de konakladığı günlerde. O sırada Pertev Paşa, Hareket Ordusu'nun Kurmay Başkanı'dır. Abdülhamit, Şeyhülislam Cemaleddin Efendi'yi çağırmış, ona demiş ki: "Ben bu bizim medrese uleması içinde kimi Japonya'ya gönderebilirim? Japon imparatoru'nun tasavvur ve tahayyül ettiği kıymette din adamımız olsa, ben onlann ilmü fazlından Japon milletinden evvel İslam ümmetini istifade ettiririm." İlginç bir olay değil mi? İslam Halifesi, İslamlığı gerektiği gibi anlatabilecek bir din bilgini bulamamaktan yakınıyorl "Üç Deyirde Mehmet Şeref Aykut" başlıklı kitaptan aldım bu parçayı... İbret verici bir konuşma... Gerçek bir din bilgini bulunmayan bir ülkede, din adına neler neler yapılmadı, neler neler söylenmedi ki? Ya bugün? İslamlığı gereği gibi bilen, anlayan din bilginlerimiz var mı? Olsa, Türkiye'nin uyanması, kalkınması, aydınlanması, uygartaşması çabalarında bu din bilginleri de öncülük görevlerini yerine getirmezler miydi? Balkan uluslarının uyanması, uygarlık yolunda ileri gitmesi, kısa sürede bağımsızlıklanna kavuşmalarında aydın din adamlarının etkınliği her zaman dile getirilir. Mehmet Şeref Aykut, gençlik yıllannda İzmir'de tanıdığı Giritli Ali Refet Efendi'nin bu konudaki anılarmı da şöyle anlatıyor: "Biz Girit'i neden kaybettjk? Yunanlılann papazları bizim hocalardan hem daha bilgili idiler, hem milli siyaset ve felsefeleri vardı. Mektepieri de muallimleri de bizimkilerden üstundü. Hepsi milli gayeleri olan Megalo İdea'nın azimli, şuuriu takipçileri idiler. Biz 'nasara yansuru' ile genç dimağlan çürütürken, onlar istikba'in millet ve devletlerine ait hedeflerini öğrenmiş nesiller yetiştirdiler, bilhassa ziraat ve iktisatta ileri gittiler, dünya denizlerine hâkim oldular. Barbaros'un torunlannın Yunan gemilerinde kendi limanlanna seyahat etmeleri hangimize gayri tabii geliyor? Nazırianmız, kumandanlanmız, idarecilerimiz, muallimlerimiz Yunan vapurlannda yolculuk yapıyortar da kederlerinden kahrolmuyorlar." Şeref Aykut, 1900'lerde bu konuda İzmir'in 'Hizmet' gazetesinde yayımladığı bir yazıda bu önemli konuya değinerek, şöyle yaznış: "Kaıaatımca Arabi Farisi Kısası Enbiya yerine Fransızcadan bışka, ingilizce ve Almanca dersleri koymak, hatta Rumcayı cahi öğretmek daha faydalıdır." Aradan seksen yıl geçti. Bugün Atatürk Cumhuriyeti'nin okullarında Arapça Farsça okutulmak isteniyor. Din ve ahlak dersleri adıyla çocuklanmız çağdaş bilimden uzaklaştırılmaya çalışılyor. Darwin kuramının bile karşısına çıkılıyor. Bilgisiz, gerici dis hocalarının ellerine bırakılan milyonlarca çocuğumuz, karanık bir yola itiliyor... Abdülhamit zamanında bile 'gerçek' din acamının bulunmadığı hem de halife tarafından belirtilen br ülkede, din ve ahlak adına gericilik akımlan başlatılıyor, sirdürülüyor. Padişah Abdülhamit'in şu sözleri güncelliğini koruyor: "Japon İmparatoru'nun istediği düzeyde din adamına sahip olsar. her şeyden evvel kendi memlekeümi kurtarırım. Bizim bu mednse rusul ulemasını gönderip dinimin asıl kadrü kıymetîni elalen önünde nasıl perişan ederim." yaıbahar. sonbahar. kışbahar. ilkbahar. oma'daki Papa'ya suikast davasının, Abdi İpekçi cinayetinden bu yana tam olarak çözütemeyen ilişkilerin, karanlık örgütlenmelerin biraz daha aydınlık kazanmasına katkıda bulunması bekleniyor. Ama herşey açığa çıkabilecek mi? Araştrmacı gazeteciliğin en önemli ürünlerini bu konuda vermiş olan Uğur Mumcu yine yorulmak bilmeden Roma'daki "yüzyılın davası"n/ izlemeye devam ediyor. Vfer// ve yabancı tüm yayın organları birden fazla muhabirle olayı izlerken, Uğur Mumcu tek başına hem gelişmeleri izliyor, haberleri yazıyor, yorumları ve bağlantıları sergiliyor, günlük "Gözlem"lerini de hiç aksatmıyor. Uğur Mumcu bununla da yetinmedi ve kuçük makinesiyle ilk günü fotoğrafladı da. Bu fotoğraflan en hızlı biçimde iletmek için de iyi bir rastiantı vardı; İstanbul Belediye Başkanı Bedrettin Dalan o gün Roma'dan İstanbul'a dönüyordu; filmler Sayın Dalan'a iletildi, o da İstanbul'a iner inmez bize verdl; böylece ilk günkü fotoğraflan da ilk baskılanmıza bile yetiştirme olanağı bulduk. "Sevda Tepesi" olayından gazetemize kızdığını gizlemeyen Sayın Dalan'ın fotoğraflan iletmekle gösterdiği somut ilgi, gazeteci gördü mü yüzü buruşan ya da bir gazetecinin görevini yapmasına destek olmak bir yana hep köstek olmak için çaba gösteren kimi kamu görevlilerine örnek olacaktır kuşkusuz. Dış olay gibi görünse de bizi çok yakından ilgilendiren Yunanistan seçimlerini de arkadaşlanmız Cengiz Çandar ve Stelyo Berberakis tüm aynntılarıyla yansıtmak için Yunanlı liderierin seçim gezilerine katıldılar, neredeyse tüm ülkeyi dolaştılar ve böylelikle Cumhuriyet bu önemli olayı gerektiği gibi aktarabildi. Cengiz Çandar Ortadoğu'da yoğunlaşmış uzmanlığını Kıbrıs ve Yunanistan'la Batıya doğru geliştirdiğini yeniden kanıtlamış oldu. Stelyo Berberakis de önümüzdeki günlerde gazeteciliğini kısa bir süre dinlenmeye alacak ve askerlik görevini yapmak için gelecek. Haber Merkezi Müdürümüz Yalçın Bayer de bir gezi için geçen hafta İspanya'daydı ve bu arada kimi izlenimlerini de yazdı. Yalnız, geçen pazartesi yayımlanan yazısında, gönderdiği filmlerden birini kullanırken ciddi bir yanlış yapmışız: Madrid'deki Manzanares Şatosu'nun fotoğrafı yerine Barselona'daki "Sagrada Famillia" kilisesinin fotoğrafını koymuşuz. Böyle bir yanlışı kim farkeder, diyen olabilir. Yanıt çok açık: Cumhuriyet okuru farkeder ve hemen uyanr. Dikkatsizlikten doğan bu yanlışımızı da hemen farkeden birçok okurumuz, hemen ertesi sabah bizi uyardılar. İşimizin güçlüğünün bir kez daha bilincine vardık. DUŞUN Aylık Dergi/Haziran'85/300 Lira İNCELEME YAZILARIYLA • ARSLAN BAŞER KAFAOĞLU: Liberal Ekonomi, İnsan Haklan, Bağımsızhk ve Demokrasi • NURİ KARACAN: Irkçılığın İktısadı Kökenleri • OĞUZ ÖZÜGÜL: Olgucu Düşünce Tarzının Eleştirisi • REFİK ZERENGİL: Dr. Cahgan'den Adolf Hıtlere (Yedıncı Sanat Sinema) • ŞAHİKA YÜKSEL: "Özel" Bir Şiddet • ZUHAL ÖZÜGÜL: "Dünyayı Verelim Çocuklara" hepbohari BUTUN BAYILERDE Dr. HASAN KETENCİ RUH VE SİNÎR HASTALIKLARI UZMANI Bagdat Cad. No: 278 Caddebostan Pınar Restaurantın üstü Tel.: 356 66 46 ATAKOY'de Eşsiz deniz manzarası ve konumuyla, lüks daire, sahibinden, boş olarak 26 milyon Iiraya (peşin veya vadeli) satılıktır. Tel: 356 75 18 YORUM İÇİN turızm sunar HERCUMAKESIN HAREKET Özel otobüs . Tam pansiyon lflG>in,9Gece Evinizde, işyerinizde yazın sıcağını, kjşın spğuğunu SANYOKÜMAilekarşılayın. Duğmesine dokunur dokunmaz bahan yaşayın, hep yaşayın. • tamamen sessiz çalışır • otomatik defrostludur • yukan. aşağı, sağa ' sola otomatik üfleme yönü ayariıdır • ısıtmalı / soğutmalıdır • 21.500 BTU ve 24.500 BTU 2 tıptedır Sanyo ÜriinJ«t1 Tüıtly» Ganel DhtributUfO ELPA Sanay Mamu4e' ^aıaMama *e T zarel A S Cı*rWMffye Bjtvaf 2'2 ı ıZMıR TS 21 78 48 2' T3 37 2168 64 2168 40 «Ajaiu'l( Bu'v*ı 223 9 Ka^a^ırfe'e ANKARA T9 26 99 20 GENEL YÖNETMEN ASİSTANLARI . îerct1" iedenıö.n MARMARIS MARTI HOTEL 95.000 mncJa cai.$a& ece YARDIMCI GRAFIKERLER E'Mi^etı ase( Çtn\aun ıs FETHIYE SEKETUR Oe**C an 3 i r ı n MOTOSİKLETLİ KURYE Marman BMgnl DMribOtfrt) BofO ve Mu2* SfSleolerı T c a f « A ş Atnde ı HuT>et Cad HaconDa»tar l$ Mçrttezı Kal 5 $15* ISU.1OJİ "« 146 10 3 6 146 10 3T 148 52 81 K L I M A DUŞUN Aylık Dergi/Haziran'85/300 Lira PARALI ASKERLER BAŞIBOŞ SERÜVENCİLER Mİ? • Kiralık Katilin Yirmi Yılı: Kongo'dan Yemen'e, Benin'den Komor Adalan'na... • "iiişki Kurulacak İnsanlar Değilız!" • Majestelerinin Tutukevinden Angola'ya •Lübnan'da Tatil: "Kac Fılistınlı Öldürdün?" • Misyoner Geçinen Paralı AskerF Alman vatandaşı, "dökülen kanla" Fransız, uyruğa geçerek Biafralı.. ' Ontario Samurayı: Vıetnam'dan Nıkaragua'ya TEK SINIRLI SORUMLU BOĞAZİÇİ ELEKTRİK DAĞITIM MÜESSESESİ MÜDÜRLÜĞÜNDEN E.N.H. TESİSt YAPTIRILACAKTIR 1) Müessesemizin hizmet alanı içinde bulunan Kırkiareli, Demirköy ve Kofçaz Ucelerine ait, toplam: 36.298 metre uzunluğunda beş adet ENH, şartnamelerine göre 3 x AWG3 (SWALLOW) UetkerJi demir direkli (Proje + Malzeme + Montaj) olarak yaptınlacaktır. 2) Bu işe ait sartnameler 15.000. TL. bedel karjılığmda Meşrutiyet Cad. Asmahmescit Sok. No: 63 Tepebaşı / İSTANBUL adresindeki Müessese Müdürlüğumüzün Makine Ikmal ve Saunalma Grup Müdurlüğünden temin edilebilir. 3) Bu ihaleye katılacak firmaların önceden şartname alarak belirtilen kurallar dahilinde yeterlik belgesi alması gerekmektedir. Yeterlik belgesi almak için son ba$vuru tarihi 12 HAZİRAN 1985 saat 17.00 olup, yeterlik belgeleri 17 HAZİRAN 1985 tarihinden itibaren Makine Ikmal ve Satınalma Grup Müdürlüğü'nden verilecektir. 4) Yeterlik belgesi olan firmalar, teklıflerini şannamede belirtilen esaslar dahilinde 26 HAZİRAN 1985 günü saat 10.00'a kadar aynı adreste bulunan Müessesemiz muhaberat servisine verecekler ve teklifler aynı gün alenen açılaeakur. 5) Bu i$ için geçici teminat teklif edilen bedelin yüzde 3'üdür. 6) Kurumumuz 2886 sayılı yasaya tabi değildir. Basın: 18250 TOPRAK MAHSULLERİ OFİSİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜNDEN 10.000 m. ton 1982 yılı mahsulu kabuklu kırnuzı mercimek ihalesi 11.6.1985 güniisaat 15.00'de saülmayan kısmın da ihalesi 25.6.1985 günü saat 15.00*de Gend Müdürlüğumuzde yapılmak üzere satişa arz edilmiştir. Teslimat Ofis opsiyonunda olmak uzere Diyarbakır ve Iskenderun Bölge Müdurlüğu işyerlerinden yapüacaktır. Sozleşme ve şartnameler Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Mudürluğü (Ticaret Daire Baş.) Istanbul, lzmir, Afyon, Konya, İskenderun, Samsun, Erzurum ve Diyarbakır Bölge, Haydarpaşa Hububat ve Mersin Şube Mudürluklerimizden bedelsız olarak alınabilir. Basın: 18232 59.000 .GELIBOLU >BONCUK 39.0000*1 ^ALÂNYA. flALAADDIN OTEL TATİL KÖYÜ YORUM T ?l Î48^J ^5 141 1343 M ' 1441 GENÇLİK YIUNDA GENÇLERE YENİ BİR HİZMET 42.000 EDRENirTMOTEL ÇAVUŞOĞLU •=46.000(Y.P.) İNGİLTERE'DE PARALI MEYVA TOPLAMA KAMPLARI verebatan Cad 15/3 Sultanahmet İSTANBUL BUTUN BAYILERDE Dr. MASUME ÇÖL Dahiliye Mütehassısı Adres: Yeşilköy, Polat Yalı D: 6 Tlf.: 573 91 06 İLAN YENİMAHALLE AŞLİYE 1. HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN Dosya No: 1985/111 Giresun ili, Merkez ilçesi, Yağmurca köyu, Cilt 681, sayfa 33, kutuk sıra no: 11'de nufusa kayıtlı Salih ve Fatma'dan olma 7.9.1967 D.'lu Gulay Karakaya'nın Gulay olan adı 14.5.1985 tarih ve 1985/111 1985/167 sayılı kararla AYŞENUR olarak değiştirilmiştir. llan olunur. Basın: 18156 r EFEM öfEN TATİL KCM) 42.000 Aynntılı bilgi için GENÇTUR DATÇABODRUM AKTUR VİLLALARI BESIKTAŞ Barbafos8ui.Htı 35 16110 74 161 H2 26161 2?. 81 Altıyol. Sevımh Işhdnı KADIKOY Isl' Tel 3J6 1660 Ressamlanmızdan secmeler POSTART tebrik kartları Ayosposa, Kunu Sok 27'5 ToksıfTv'lstanbul Tel 149 42 41
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle