Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER karşı ellerinden geleni geri bırakmayanlar, dili, dilcilerin yaratması gerektiğini geveleyip dururlar. Oysa, bütün Batı dünyasında terimleri yaratan öbür bilim adamları, yazar ve sanatçılardır. Dilciler, yaratılan dilin kurallarını araştırmakla yükümlüdür. Yapılmışları anlayıp öğrenmelidirler. 1982 Anayasa Sözlüğü'nü hazırlayanlar, bu kuralı anımsamak istemedikleri ya da işlerine öyle geldiği için, Türkçe yazılmış anayasamızı Arapçalaştırmaya çalışmışlardır. ŞAŞIRTIÇI BtR MANTIK, İLGİNÇ ÖRNEKLER Yukarıda değindiğim yapıtlardan ömek alınmadan düzenlenen Anayasa Sözlüğü: Prof. Dr. Hasan Eren (Türk Dil Kurumu Başkanı), Doç. Dr. Hamza Zülfikâr Türk Dil Kurumu Yönetim Kurulu üyesidir. 1 Aşağıdaki birkaç örnekte görüleceği üzere, sözlüğün oluşturulmasında Arapça terim ve sözlüklerden (birkaç da başka yabancı sözcük) yansını "Türkçe", yarısmı ise "karşılığı verilecek Türkçe" sayan, Türkçe olup içlerinde yüzyıllarca kullanılmış sözcükler de bulunan bir bölüm terim ve sözcükleri, "Yeni Türkçe" diye adlandıran yazarların, Sözlük, ÖNSÖZ, Başbakanhk Genelgesi, dizin, özel adlar, anlam, örnek gibi deyimleri kendilerinin de kullanmış olmalan, birkaç yerde de olsa şaşırtıa. 2 Anayasamızın dili içinde auşılrmş birkaç Osmanlıca sözcük bulunmakla birlikte öz Türkçe'dir. Değil hukukçu ve siyasacılann, hemen bütün Türk aydınlannın anlayabileceği sadeliktedir. Oysa yazarlar, yapıtın başındaki açıklamada, "Södiiktc yalnu 'yeni Türkçe' kelime ve terimlerin karşılıklan gösterilmiştir. Sözlıikte yer alan kelimelerio anlamlannı açık olarak bildirmek için anayasa maddesinin ilgili maddesi olduğu gibi verihniştir" diyorlar. Karşıhk verilmeden, açıklama yapılmadan, yalnızca maddeler aktanlarak sözlük düzenlenebileceğinin ilk örneği sanırım Sayın Eren ve Sayın Zülfikâr'ın yapıtıyla oluşmuştur. (Aşağıdaki örnekler bu durumun daha da şaşırtıcı olduğunu gösterecektir.) Sözlüğü baştan sona taradım. Bir gün gerekebilir düşüncesiyle fişleri sakhyorum. Karşılık olarak düşünülen sözcüklerin yaklaşık yüzde 80'i Arapça, yüzde 10'u kadarı Farsça, yüzde 10'u kadan da Türkçe ve Batı kökenlidir. Yer tutmaması için pek az örnek sunacağım. Yazarların "yeni Türkçe" saydıklan için Arapça karşılık verdikleri sözcük ve terimleri: Anayasa (4, 6, 8, 11...) = Kanunu Esasi, Teşkilatı Esasiye Kanunu, Arttırmak (Md. 48, 162...) = Tezyid etmek, Aşmak (34, 46, 82) = Tecavüz etmek, Bağdaşma (5, 17, 66...) = Kabili telif olma, Bakan (87,96, 98) = Vekil, Nâzır, Başbakan (29, 94, 108) = Başvekü, Basın (28, 30, 31...) = Matbuat, Başsavcı(148, 155, 156) = Başmüddeiumumî. Davaa (36) = Müddei, Doğurmak (37, 38, 44) = Tevlidetmek, Bölünmez (3, 14, 28, 30) = Gayrı kabili tecezzi, Çiftçi (44, 45) = Zürra, Gecikmek (10, 20, 21, 22) = Teahhür etmek.. ve daha yüzlerce örnek. Yukarıda da değindiğim gibi burada Arapça sözcüklerin karşılığı verilmiyor. Yazarlann açıkça belirttiklerine göre, "yeni Türkçe" dedikleri anadilimizin, öğrenilmesi istenilen Arapça ya da başka dillerdeki karşılıklan veriliyor. "Bu sozlügün büyük bir ihtiyacı karşılayacağına, gelişmekte ve millileşmekte olan güzel dilimizde birliğin saglanmasına katkıda bulunacagına inamyoruz" deniliyor. (s. VI) Sayın Başbakan ise, sözlüğün başına konulan 29.9.1984 sayılı genelgesinde: "Milli birlik ve bütünlüğümüzün muhafazası, vatandaşlarunızın birbuierini anlamaları ve anlaşabilmeleri ile mnmkündür... Kamu kunım ve kunıluşlannca yapılan resmi yazışmalarda aşınlıklardan kaçınılarak kullanılraası; yapı, imlâ ve kelimelere dikkat edilmesi zorunludur. (...) Kamu kurum ve kumluşlannın ber tüıiü yazışmalarda ve yayınlarda anayasa dilini kabul etmeleri uygun göriilmüştür." Kanıma göre Sayın Başbakan, Anayasa Sözlüğü'nün nasıl yabancdaştınldığııu görmeden, doğal olarak, anımsadığı anayasa diline resmi yazışmalarda uyulmasını buyurmuştur. Yazariarca, "Yeni Türkçe" olmadıkları savıyla Anayasa Sözlüğü'nde karşılık vermeye gerek göriilmeyen terim ve sözcükkrden birkaç ömek: Aynen (89, 175, 9) Aynî (69), Delil (38, 35), Ihanet (105). SONUÇ Yukanya pek azını aldığım örnekler de gösteriyor ki, Atatürk'ün dilimizin özleştirilip geliştirilmesi yolunda verdiği görevi, 1982 Anayasamızın 134. maddesinde saptanan amaçları tümüyle göz ardı ettiğini, Türkçeyi Arapçalaştırmaya çalıştığını söylemeye dilimin varmadığı, kırk yıllık geçmişlerini çok iyi bildifcim bugünkü Türk Dil Kurumu yöneticileri en iyi niyetle belirteyim bir yanlışlığa düşmüşlerdir. Bugün kendilerine düşen görev bu yapıtı yeniden elden geçirip ulusal varlığımıza ve dilimize karşı olan bu ağır tutumun sonuçlannı değiştirmeleridir. Bu alanda devlet büyüklerimizin, parlamenterlerimizin, Kamutay dışı kalmış parti liderlerinin duruma ilgi duymaları da en içten dileğimizdir. Aııayasa Sözlüğü Türk Dil Kurumu'nun şimdiki yöneticilerince çıkarılan Anayasa Sözlüğü, ne acıdır ki, dilimizde öieden beri kullanılan Türkçe sözcüklere (terimlere) Arapça karşılıklar vermektedir. Bu tutum ne için, kimin içindir? Atatürk'ün dilimizin özleştirilip geliştirilmesi yolunda bize verdiği göreve aykırı değil midir? PENCERE Pazar Oyunu... 12 MA YIS 1985 CAHİT KÜLEBİ Eski Türk Dil Kurumu Genel Yazmanı Eski Türk Dil Kurumu'nun çalışmalan yararlı görülmeyip de Kurum, Dil Devrimi'ne karşı kimselerin de aralarında bulunduğu ellere teslim edildikten 8 ay sonra çıkan ilk yapıt Anayasa Sözlüğü oldu. (Prof. Dr. Hasan Eren ve Doç. Dr. Hamza Zülfikâr, Anayasa Sözlüğü, Ankara 1985, VII + 246 s.). Eskiden alışmadığımız bir lüks baskı, yine de pahalı değil, 800 Türk Lirası. Ben de kurumun satış yerine giderek bir tane aldım. Yeni yaptırdığımız yapının kimi duvarlannı yıkmışlar. Her şeyini yeniden yaptırdığımız güzel kitaphğın yaruna hangi kururaa ait olduğunu bilemediğim yoksul bir kitaplık yapmışlar. Kimseyi rahatsız etmek istemediğim için başka ne yapılmış, ne olmuş, görmeden aynldım. Burada ne anayasamız gereğince sakh tutulması gereken Atatürk'ün bıraküğı miras hakkından söz edeceğim, ne de Atatürk'ün Türk Dil Kurumu'nu kurarken saptadığı amaçlardan. Ulusça biraz unutkanız. Yine de ileride bu konulan inceleyip kamuoyunun önüne serecek bilim adamlannın var olacağına inanıyorum. Bu nedenle yalnızca 1982 Anayasamızın dilinin ne denli özleştirilmiş bulunduğunu, sözlük yazarlannın tutumlanrun ne kadar yanlış olduğunu belirtmeye çalışacağım. 1982 Anayasa Sözlüğü'nde nelerin yapıldığı ve nelerin yapılmadığı daha belirginleşsin diye, bu alanda Türk Dil Kurumu eski konumundayken yapılan bilimsel çahşmalara ve sonuçlanna kısaca değinmek yerinde olurdu. Ancak, ayn bir yazı konusu olacak kadar geniş yer alacağından bu yapıtlardan başücalannın adlannı vermekle yetineceğim: Ömer Asım Aksoy, Anayasa Sözlüğü, Prof. Dr. tsmet Sungurbey, Medeni Kanun Terimleri Sözlüğü, Ali Rıza önder (Yargıtay üyesi) Yasa Dili Sözlüğü, Ahmet Erdoğdu (Anayasa Mahkemesi üyesi) Memurların Yargılanmasına Ilişkin Yasa (Türkçeleştirme), Ord. Prof. Dr. Hıfzı Veldet Veüdedeoğlu, Türk Kanunu Medenisi ve Borçlar Kanunu I. ve II. cilt, (TürkçeleştirUmiş metinleriyle birlikte) ve aynca 1961 Anayasası'nın Dili, Şefik Güner (Cumhuriyet Başsavcı Yardımcılarından), Türk Ceza Yasası, (Türkçeleştirilmiş metinleriyle birlikte). Aynca Bdyük Sözlük. Bu yapıtlann hepsi, büyük hukukçulanmızca yinelenerek incelenmiş, eleştirilmiş, hatta çoğunluğu işbirliği yapılarak son biçimi verildikten sonra basılmıştır Büyük özverilerin, çabaların ürünüdür. Yukandaki yapıtlar, Türk Dil Kurumu'nca hazırlatılıp bastınlmıştır. Bunların dışında da çok değerli çalışmalar vardır. örneğin Yekta Güngör Özden'm (Anayasa Mahkemesi üyesi), Sevk ve İdare Kontrolü, Hukuk Rehberi, Anayasa Dizini adlı yapıt ları. Bu arada, büyük hukukçulanmızdan Sayın Recai Seçkin, Yargıtay ve Yüksek Seçim Kurulu kararlannın Türkçe yazılmasında, andığım yapıtlann bir bölümünün geliştirilmesinde, tüze alanında öz Türkçe kullanılmasının gelenek durumuna ulaşmasında hizmet etmiş minnetle anılacak bir Türk büyüğü olarak yüreğimizde yaşayacaktır. Yargıtay Daire Başkanlanndan Sayın Mustafa Reşit Karahasanoğlu, binlerce sayfa tutan tüze kitaplanyla, Yargıtay'daki özleştirme tutumuyla tüze dışındaki bütün aydınlanmızın da saygısına yakışır bir adsız kahramandır. (Türk Dil Kurumu üyesi olmaya gerek görmeden, Atatürk'ün gösterdiği amaç doğrultusunda çalışmıştır.) Sayın Ahmet Boyacıoğlu, Sayın Ali Rıza Önder, Sayın Ali Arcak, Sayın Ahmet Coşar, Sayın Salim Başol, Sayın Lütfü ömerbaş, tüze dili alanında büyük varlık göstermişlerdir. Konumuz dolayısıyla onlan anıyorum. Yoksa, hekimlerimiz, bilim adamlarınuz, yazar ve sanatçılarımız, en büyük coşkuyla dilimizin özleşmesine utku sağlayan öğretmenlerimiz, teker teker anılmaya yakışır birer ülkü eridir. Dilimizin özleşip gelişmesine EVET/HAYIR OKTAY AKBAL "Ona, 'Sabahattin niye buradayız?' dedim, yarı şakayan ciddi. Sonradan doladı bunu ağzına 'Niye buradayız?' diye. Evet, niye buradaydık." Önceteri biri seksen kişilik koğuştadır, öbürü bodrumda başka bir koğuşta. Bir süre sonra altı kişilik koğuşta buluşurtar. İşte bu soruyu o zaman sorar Vedat Günyol, Sabahattin Eyüboğlu'na: 'Biz niye buradayız?..' Arada bir eski kitaplan karıstırmak ilginç olur. Vedat Günyol'un 'Daldan Dala'sını okurken Sabahattin Eyuboğlu ile ilgili yazısına rastladım. Anımsarsınız, 12 Mart günlerinde Eyüboğlu, eşi Magdi Rufer, Vedat Günyol, Azra Erhat, Yaşar Kemal'in eşi Tilda Gökçeli tutuklandılar. Dört ay kadar Selimiye'de ve Maltepe'de kaldılar. Sonra duruşmaya çıkarılıp serbest bırakıldılar. Suçlandıkları neydi bilir misiniz? Komünist partisi kurmaya girişmek!.. Bir telefon konuşmasını dinlemişler. Magdi Rufer, 'Gericiliğin üstüne yürümek gerekir' demiş, elinde de bir çatal tutuyormuş! Eyuboğlu da 'Bizim silahla çatalla ilgimiz yok' demiş... Bunu duyunca 'Tamam' demişler... Bir gün içinde beş arkadaşı yakalamışlar. Soluğu Sansaryan Hanı'nda almış Eyuboğlu ve arkadaşları... Bir yetkili, "Biz her şeyi biliyoruz" demiş. Eyuboğlu 'aman ne iyi* diye düşünmüş, 'madem ki her şeyi biliyorlar, korkacak bir şey yok.' Neyi biliyorlardı? Ne vardı bılinecek? Eyuboğlu'nun evindeki sanat toplantıları, birlikte yapılan çeviriler, içkili söyleşiler, dostluklar, arkadaşlıklar mıydı? Bu ülkeye kültür aydınlığını getirmeleri miydi? Neydi bildikleri? Günyol şöyle anlatır: "Beni valiliğin alt katındaki bir odada sorguya çektiler, altı saat boyunca. 'Hayatını anlat' dediler bana. Ne güzel bir fırsattı bu hayatımı anlatmam için. Anlattım. Kara gözlüklü bir MİT ajanı, iki de kadın ya da kız yamağı vardı. Bayanların dizlerinde dosyalar açılıp kapanıyordu. Sayfaları açıp açıp sorular yöneltiyorlardı bana. Öğrencim, kızım, kızanım çağındaydılar. 'Sen, filan tarihte, Robert Kolej'den, filan filan şiir jürisinde bulundun mu?' 'Evet, bulundum ne olacak?' Tıss..." Evet, her şeyi biliyorlardı! Uyumamış, çalışmışlar, ama uyumamışlar da ne bulmuşlar? "Oysa beri yanda devlet kasasına kilit uyduran, ihracat mihracat dalavereleriyle küplerini dolduran nice nice hırsızlar, dalavereciler, madrabazlar, şu yoksul Türk halkını soyuyorlarmış, umurlarında değil. Varsa yoksa biz solcular, onların dertleri başları!" "Niye buradayız?" diye ister istemez sorar kişi kendine, arkadaşına... Niye buradayız? Aydın olmak, Türkiye'ye aydınlık getirmek, yazılar yazarak, çeviriler yaparak, Atatürk'ün yaktığı uygarlık ışığını daha da yaygınlaştırmaya çalışmak... Bunlar mıdır bilinçli kişileri, gerçek yurtseverleri suçlu durumuna düşüren, acılara iten nedenler? "Sabahattin bir dost, bir dostluk adamıydı. Onun için önemli olan dostluktu, girdisiz çıktısız, düpedüz, yalansız dolansız dostluk. Dostluk bir sevgi işiydi onun için. Onun için zenginlik sevgiden geçerdi" diyor Günyol... Eyuboğlu'nun dört aylık tutukluluk süresince, 'dost' bildiği kişiler onu anımsamamışlar bile!.. Özgürlüğe kavuşmasına az kala ufak tefek armağanlar göndermeye başlamışiar bu korkak kişiler... Bu olay gözlerimizin önünde yaşandı. Daha nice acı olay gibi... Yaşanan, yaşanmakta olan, belki ilerki günlerde yine do yaşanacak olan... Kişileri suçlamak kolaydır. Kanıtsız, tanıksız, belgesiz suçlarsın, günlerce, aylarca, kimi zaman yıllarca süründürürsün, sonra da 'senin suçun yokmuş, haydi git' diye bırakırsm... O kişinin, ya da kişilerin geçen acılı zaman içindeki çöküntüsünü, yıkıntısını hiç hesaba katmazsın... Ne olur sonunda? Zararı toplum çeker, ulus çeker, kültür çeker. Nitekim Sabahattin Eyuboğlu, dört aylık kapatılmışlık durumuna yiğitçe katlandı, ama içinde bir yer yıkıkJı, bir yaşam teli koptu. Demek bunca çalışması, yapıtı, iyiniyeti boştu, boşunaydı. Bir yıl içinde çekti gitti dünyamızdan... Vedat Günyol şöyle yazıyor: "Biz de ona yetemedik. Tutukevinden çıktıktan sonra bir tek yazı yazmadı. Benim ısrarımla, Rabelais'den, Paul Valery'den çeviri yapmaya katlandt. O kadar. Sabahartin'i kim yedi tüketti? Yakın geçmişin bir yanılgısı. Sevgiden, dostluktan başka bir şey düşünmeyen, içten, dülüst, namuslu bir aydını yıkmak, kalemini işlemez duruma sokmak için bu yanılgı yetmis%. Yetti de." OKURLARDAN Aynı göreve farklı ücret Bizler Miüi Eğitim Gençlik ve Spor Bakanhğı 'nca okullarda çtdıştınlan eğitim uzmam ve uzman yardımcılanyız. Bakanhğın yönergesinde, "8 saat çalışırlar, ancak büro memuru gibi görülmemelidirler" diyor. Eğitimöğretim, hatta yönetmelikle ilgili her türlü görevi severek yaparız. Ancak ne yöneticiyiz, ne de öğretmeniz. Aynı okulda öğretmene 700, uzman ve yardımcısına 450 puanlık yan ödeme verilir, aynı göreve farklı ücretin nedenini bilmiyoruz. Son uygulamada bilinmeyen nedenlerle tüm liselerden alınan eğitim uzmanlun, ortaokuUara verildiler. Unvanlan "rehber öğretmen" oldu. Şimdi onlar 700, yeri değişmeyen ortaokuüardaki uzmanlar 450 puan yan ödeme alıyor. Unvanı eğitim uzmam olanlar haksızhğa uğratılmışlardır. BtR GRUP EĞİTİM UZMANI İZMİR kuruhtsunun niçin anayasaya uymadığını, yoksa bu ölçüdeki büyük isletmeler anayasamızın suurları dışında mı kalıyorlar diye düşünmüsümdür. Çünkü, anayasada devletimizin dilinin Türkçe olduğu yazılmaktadır. bu devlet kuruluşu gemilerin üstüne kendi Türkçe adını yazmaz? Acaba bunca görkemli bir geminin üstüne Türkçe bir adı yakıstıramaz mı? Haydi, yurt dışı seferler yapttğı, firmanın da tanıtılması gerektiği mantığını benimseyetim. Ama, önce o kocaman harflerle "Türkiye Deniz Yollan" yazılmalı ve sonra da bir kenara kıyıya da "Türkish Maritime Lines" yazılmalı değil mi idi? Lütfen "Türkiye Denizcilik tşletmesi" yöneticilerinin bu nokiayı bir an düşünmelerini rica ederim. TUĞRUL SARGIN SARIKUM MAH. KOCAGÖL SOK. NO: 14 KARAMÜRSEL çoğu öğrenci seviyesinin üstünde olan, ancak 2000 kitapla yarduncı olmaya çalışıyoruz. Bunun yetersizliğini takdir edeceğinizden eminiz. Yoksulluğa ve tutsaklığa terk tdibnemek için bizi, göndereceğiniz kitaplarla ya da maddi desteğinizle füçlendireceğinize inanıyor, ilginiz için şimdiden teşekkürlerimizi sunuyoruzKitaplık kolu hesap numarası Türk Ticaret Bankası Fevzi Çakmak Şubesi 111/29512 Kayseri. YEKTA YILDIZ FEVZİ ÇAKMAK LİSESİ MÜDÜRÜ tek tük Arapça sözcük bilirim, ama tam bilirtm, genç kuşaktan benim kadar bilgili olmasını beklemem okurken gülünç durumlara düşmektedirler. Canıma tak ettiği için bir örnek vermek istiyorum. 1 Mayıs 1985 günü TRT radyosu 19.00 haber bülteninde spiker "zincirleme borçlanma" ile ilgili bir haberde "mütesehilen" sözcüğünü "müstelsilen" dtye okudu. Ne demek istediğini anladım, ama gülümsemekten de kendimi alamadım. Kendi kendime dedim ki: Ey TRT, yeniyi beğenmezsin, eskiyi beceremezsin, madem uçmak bilmezsin, ne çıkarsm ağaca. HÜSEYtN TÜRKMENOĞLU ZİRAAT Y.MÜHENDİSİ "Biz Niye Buradayız?" Vapurlar için toplu bilet Gazetenizin 2 Nisan 1985 tarihli nüshasımn 2 '/ıc/ sayfasmdaki Okur Köşesinde yayımlanan "Vapurlar için de toplu bilet" başlıklı yazı incelenmiştir. Yazıda belirtildiği gibi bir kamu kuruluşu olan kuruluşumuz tarafmdan 23.10.1981 tarihinden 1.3.1983 tarihine kadar yolculartmıza kolaylık sağlamak amacıyla Sirkeci Bostancı hattında, tarihli toplu bilet uygulaması yapılmış, fakat yukarda beurtilen süre içinde toplu bilet satışı çok az talep ve rağbet gördüğünden, söz konusu uygulamaya son verümiştir. Bilgilerinizi rica ederiz. TÜRKtYE DENİZCİLİK tŞLETMELERt GENEL MÜDÜRLÜĞÜ Çocukken oynadığımız bir oyun vardı; okulda önümüze çıkan kişiye sorardık: Hemen bir renk adı söyle! Kırmızı. Ardından bir başkasının yakasına yapışır soluk aldırmadan yüklenirdik: Hemen bir renk adı söyle; ama düşünmeden söyle! Kırmızı. Yüzde doksan, soruya "kırmızı" yanıtı alırdık. Kırk yılda bir oyun bozanlık yapan çıkardı; o zaman da keyfimiz kaçardı. Bilmiyorum, siz de oynarmıydınız; her nedense bizim insanımız kırmızıya şartlanmıştır. • Ahmet Hasim'in şiirinde alev rengi kırmızıya dönük çok dize vardır: "Yarin dudağından getirilmiş Bir damla alevdir bu karanfil" Arabın derdi kırmızı çorapmış, bizim derdimiz tutkumuz kırmızıya bağlanır. Enderunlu Vasıf'ın eğilimi de kırmızıya dönük değil mi: "O gul endam bir al şale bürunsün, yurüsün" Gül sözcüğünü işiten herkesin aklına ünlü çiçek gelir; ama nasıl bir güldür düşüncede biçimlenen? Kırmızı mı, sarı mı, beyaz mı, pembe mi? İlle de kırmızı... Ne var ki kırmızı demekle iş bitmiyor. İster kırmızı olsun, ister başka renk, gülün türünü de saptamak gerekiyor. Nasıl bir gül olmalı, gül deyince? Yaban gülü mü, Japon gülü mü, ağaç gülü mü, katmerli mi? Kokulu mu? Gül ne de olsa eninde sonunda bir çicektir; eile tutulur, gözie görülür, burunla koklanır, yaprakları okşanır, dikenleri batar... Ya demokrasi? Demokrasi deyince bugün akla gelen nedir? Kırmızı mı, sarı mı, yeşil mi? Kara mı? * Bugün bizim toplumda önümüze çıkan birisinin yakasına yapışıp sorun: Bana bir rejim adı söyle! Demokrasi. Nasıl bir demokrasi? Bir bahce düşünün ki güllerini ayncalıklı kişiler derteyip kokluyor, dikenleri halka kalıyor. Fikirlerinden ötürü insanlar cezaevierinde yatıyor. Bu da yetmiyor, çoğunluk partisi polis devletine yakışır yeni kanunlar çıkarmak için hazırianıyor. Ama böyle bir toplumda kime sorsanız demokrat... Nasıl oluyor bu iş? Biz çok mu yalancı insanlanz? Çok mu korkağız? Maskeli dolaşmaya bayılıyor muyuz? Herkesin demokrat otduğu bir toplumda demokrasi neden gerçekleşemiyor? Bu aldatmaca niçin yıllar boyu sürebiliyor? Kişiler siyasal yasaklı, fikirler ceza yasaklı; ve de demokrasi... • Diyeceksiniz ki: Çok gürültü patırtı etme, verilenle yetin, iyi saatte olsunları ürkütme, adımını dikkatli at! öyleyse demokrasi oyununu bir yana bırakalım da çocuk oyunu oynayalım: Bana bir rejim adı söyle! Demokrasi. Bir renk adı söyle! Yeşil. Nasıl yeşil? Türbe yeşili! Aferin sana, çok yakıştı. YıUık çıkartmak istiyoruz Ytidız Universitesi Matematik Mühendisliği son sır.ıf öğrencileri olarak dört yıltn anüannı bir yühkta toplamak istedik. Hazırlama komitesinde görevli arkadaşlann, görevli olduğuna dair yazılı izni bölüm başkanından alındı. Bu arnaçla gerekli hazıraklar tamamlandı. Maddi yükü azaltmak için reklam almamız gerekiyordu. Başvurduğumuz yerler bizden fatura istedi. Faturayı, okulun vermesi gerektiğini düşünerek yetkili kişüerle görüştük, olumlu bir yanıt alamadık. Verilemezmiş. Başka üniversiteden arkadaşlar, yıllık hazırlamışlar, reklam almışlar, faturalanm okul karşılamış. Yıldız Universitesi, neden vermesin. Hatta yıllık adıyla hazırlanamazmış, böyle bir şey yapılacaksa, hatua defteri olarak isimlendirilecekmiş. Çalışmalanmızla baş başa kaldık. Uğraşlanmız boşa güti. YILLIK HAZIRLAMA KOMİTESİADINA KEMALKUTAY KUMBASAR TURK KULTÜR VAKFI AFS ULUSLARARASI EĞİTİM PROGRAMLARI • Çok iyi ingüizce bilen, • Tercihan sosyal bilimler konulannda, yüksek eğitim yapmış, • Gençlik sorunlanna ilgi duyan ve gerektiğinde danışmanlık yapabilecek • 3035 yaşları arasında • Yurt dışı ve yurt içi seyahatlere engel durumu olmayan PROGRAM SORUMLUSU anyor. Erkek müracaatçılann askerlik görevlerini tamamlamış bulunmalan gerekmektedir. tlgüenenlerin özgeçmişlerini içeren bir mektupla 17 Mayıs 1985 tarihine kadar ulaşacak biçimde "Valikonağı Caddesi, Ocak Apt. No: 143/1 Nişantaşı Istanbul" adresine başvurmalan rica olunur. Türkiye Denizcilik İşletmesi yöneticilerine Her htanbuVa gelişimde Haydarpaşa'dan karşıya geçerken, solda, Sarayburnu nhtmuna yanaşmış bir gemi görürüm. Kenarmda kocaman harfltrle, "TURKISH MARITIME LINES" yazar. Ve her keresinde de bu koca yazının sağına soluna, kenanna kıyısına bakanm ki, bir yerlerde "Türkiye Deniz Yollan" yazısını görebüeybn. Oysa yoktur böyle bir yazı. Eğer bu İngüizce yaztyı doğru çevirebilmissem, "Türkiye Deniz Yollan" firması, resmi bir devlet kurubışumuzun eski adıdır. Yani "Türkiye Denizcilik lsletmesi"nin. Ve yine her keresinde bir devlet Bir Use kitap beküyor Utaı önder Atatürk'ün eğitimle ilgili ilkelerine gönülden inanmıs bir eğitim kurumuyuz. öğrencilerimizi, gençlerimizi daha iyiye, daha doğruya ve daha güzele götürmek en büyük amacmuz. Özeüikle içinde bulunduğumuz "Gençlik Yıh"nda onlan kahve köşelerinden eğitim yuvalanmızm içine çekmek, kütüphanelerimize doldurmak istiyoruz. tşte, okul olarak çektiğimiz en büyük sıkıntı burada. 1968 ytitnda ortaokul, 1974 yümdan itibaren ise hem ortaokul, hem lise olarak öğretimimizi sürdürüyor ve 4500 öğrenciye öğrenim imkânı sağlamaya çalışıyoruzNe var ki, bu kadar öğrenciye kütüphanemizde bulunan ve TKPde Arapça sözcükler TRT haber spikerleri bazı Arapça sözcükleri ya aceleden veya anlamım bümediği için yanuş okumaktadır. O sözcük eğer yasaklar listesinde ise Arapça karşılığını söylemek zorundadır. Eğer okuduğu sözcüğün anlamım bümiyorsa ki, ben 1922 doğumluyum. Oğlumuz EGEMEN'in Doğumunu dost ve akrabalara duyunıruz 23 Nisan 1985 ŞÜKRAN VEDATVtZE GUNDE 266 LİRA BIRIKTIRIN ARÇELİK MAVİ ALEV KALMASIN FIRINSIZ EV Ançelik'ten Türk mutfağına, Türk ailesine Ramazan için benzersiz dört imkân. 7 8.000 TLPEŞİN *% TAKSİTLİ FİYAT 8.000 TL TAKSİT JL 104.000 TL 3 FIYATA KDVDAHİL 4 Arçelik fınnlann benzersiz 4 imkânından yararianmak, bir Arçelik fınn almak istiyorum. Adım, soyadım: Adresim 783 SAYFALIK. BEDAVA YEMEK KİTABI Karşılaştınn, kıyaslayın: Türkiye'de, Türk ailesine böyle dört imkânı binden sunan, Arçelik'ten başka fınn varmı? Bu fırsattan muHaka yararianın. Siz de Ramazan a Arçelik hnnla girin. İŞTE, ARÇELİK FIRIN AİLESINİN BENZERSİZ SATIŞ KOSULIARI MODEL StandonF2 Ljkf F3 lııki Elettnklı F4 Slandarf Holphle F 5 Ljlu Hoıph'e F6 TurboFJ PESıNAT SOOOTL TAKSİTMiKTAHl 8 000 TL 10.500 TL 12500 TL 8500TL II OOOTL » OOOTL TAKSİT SURCSı 12 AY 12 AY 12 AY 12 AY 12 AY TOPLAM FİYAT 104 000 TL 136 500 TL 162500 TL 110500 TL İ0 500TI 12500 TL 8 500 TL 'i.ooo n nooon Bir Arçelik fınn olmak, Arçelik "ın Ramazan ımkânlanndan yararianmak için; ya en yakın Arçelik Yetkili Sattctsı'na başvurvn, ya da yandaki kuponu doldurarak, "RAMAZAN İMKÂNI" m'muzuyla, "PK58, Teşvikiyeistanbul" 12 AY H3.000 TL adresine gönderin. FİYATLARA KD/ Q4H/İ.D/£ Szinle derhal temas kurvlacak, talepleriniz hemen karsılanacaktr. 113 OOOTL