Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURtYET/6 HABFRIFR NAPOLrden (Baştarafı 1. Sayfada) omzuma hafıiçe vurdu. Saf eliyle sahadaki yaman futbolcuyu göstererek, "fenomenale" dedi. Diego Maradona için, "Bu adam başlıbaşına bir olay" demek istiyordu. Yaklaşık 90 bin kişi, Napoli diye değil, takımlar sahaya çıkarken, "e"yi biraz uzatarak "Diego, Diego" diye uğulduyor, kısa boylu Arjantinlinin ayağına topun her değişinde hep birden ayağa fırlıyorlardı. "Fenomenale" olan Maradona mıydı, yoksa Napoli mi? Mafya'nın efsanevi lideri Al Capone ve Sophia Loren'in kenti de bağırlanna bastığı futboi âkrobatı kadar "fenomenale." Bu kenti tanımak için bilmece sütunlanru andıran merdivenlerle çıkılan, dar sokaklannın iki yanında uzanan yüksek binaların arasına gerilmiş çamaşır iplerinde rengârenk çamaşırlar, çarşaflar sallanan, kadınların kapılanrun önüne attıkları taburelerde birbirleriyle 20 metreden bağıra cağıra sohbet ettikleri yoksul rnahalklerinde dolaşmak kadar, bir maç biletinin peşine de düşmek gerek. Pek o kadar basit bir iş değildi, ömriinüzde ilk kez ayak bastığınız ve ayak basalı henüz 12 saat bile olmamış bir şehirde Sinyor Ciro'nun "molto importante" diye söz ettiği ertesi günkü çok önemli maça bilet bulmak. Küçücük dükkâmnda gece yansını iki saat geçe, dev bir Maradona posteri onünde kendi eliyle yaptığı spagettiyi bize yedirirken bir yandan da maç biletini nereden bulabileceğimizi, spagettisinin üzerine serpiştirdiğı deniz ürünleri gibi, ttalyancasına serpüen Fransızca sözcüklerle anlatmaya çalışırken, aynı anda bir de Fellini fılmi izliyor gibiydik. Az ötedeki masada kocasırun üç misli enindeki gövdesini örten asküı mavi önlüğü ile Sinyor Ciro'nın eşi gözlerini her anlama gelebilecek bir ifadeyle dikmiş bizi izliyor; onun yanıbaşındaid masada Sinyor Ciro'nun ailesinin diğer fertleri, iki esmer ve hafıfçe şişman genç kız hayatlannda ilk kez Italyanca bilmeyen birilerini görmüş gibi omuzlarının üzerinden bizi süzüyor, onlann çaprazında, bizim hizamızdaki masada ise aile dostu bir yaşlı bayan, hiç kuşkusuz para ödemeyeceği spagettisini yediği, beyaz şarabını içtiği aynı hızla ellerini kollarını sallayarak karşısındakine bir şeyler anlatıyordu. Sinyor Ciro'nun gösterdiği usulle Kafe Peppone'yi bulduğumuzda maç biletini "Tutto Finito," hepsi tükenmiş olduğu için bulamıyor ama biten tüm biletleri biz zarfın içinde muhafaza eden Napoli'de karşılaştığımız ilk karaborsacıyı buluyorduk. Karaborsadan maç bileti almazsanız Napoli'nin merkezi sayılan Plazza Trieste'de Trento'daki ve Via Roma'daki bütün kahveleri arşınlayıp lonto satıcılarından bilet bulma şansımızı denemek zorunda kalırsınız. Bu umutsuz turdan sonra yine en iyisi Kafe Peppone'nin önündemiş miydi? Üstelik, orta yaşlı, temiz giyimli karaborsacımızın "firma garantisi" olduğu bizim hemen önümüzde ondan üç bilet birden satın alan bir polisin ona duyduğu güvenden belli değil miydi? Değer miydi, bir maç biletine 50 bin liret saymak. Değerdi. O gün her 20 Napoliliden biri San Paolo Stadı'nın tribünlerindeydi. Kapri'ye gitseniz ne olacaktı ki? Sizinle ilgilenmesi gereken insanlar kulaklarını radyoya yapıştırmış maç dinliyorlardı. Ama Napoli, maç olmayan günlerde de sevilebilir. Bunun için biraz yaşamın gevşekliğini sevmek, yolların ortasına fütursuzca çöp atılmasını kendi ülkenizi hatırlattığı için sempatiyle süzmek ve tabii ahtapot, kalamar ve ille de spagetti yemek zevkine erişmiş olmak gerek. Ne bir kuytu köşede soyulma tehlikesi, ne de yolun ortasında güpegündüz cüzdanmızın bir anda kanatlanabileceği kuşkusu fazla anlam taşımamalı. Eğer Akdeniz'i seviyorsanız, eğer Akdenizliliği seviyorsanız Napoli sizindir. 28 NtSAN 1985 SELANÎK'ten yüzde 39'u eski formüllü Coca Cola'yı seçmiş.. Yeni formüllü Coca Cola, resmen 8 mayısta piyasaya çıkacak.. Teneke kutuları, bu kez kırmızı ve gümüş renginde olacak.. Yani beyaz renk Coca Cola'ya veda edecek.. Coca Cola yöneticileri aldıkları karann Pepsi ile bir ilgisi olmadığını söylerken, Pepsi Cola olayı, kendi açısından bir zafer olarak yorumluyor.. Gazetelere verdikleri tam sayfa ilanlarda Pepsi Cola yöneticileri, "Piyasadaki başarımız üzerine Coca Cola, bu adımı atmak zorunda kaldı" diyorlar.. Kesin olan bir şey varsa, o da Coca Cola'nın, nedeni ne olursa olsun, son derece riskli bir adım attığı.. "99 yıldır Coca Cola icerken belirli bir tad almaya auşmış milyonJarca insan birden yeni formüle nasıl ahsacak?" deniyor.. mak için Reagan ıa Kohl'un bula bula Nazi subaylannın ve SS mensuplarının mezarhğını bulmaları ortahğı adeta birbirine kattı. Basın, Bonn parlamentosu, muhalefet ve bakanhklar sürekli aynı konuyu tartışmakta. Her iki politikacı geçmişe sünger çekmekle, 8 mayısın aynı zamanda Hitler faşizminden ve Nazi cinayetlerinden kurtulmanın 40. yıldönümü olduğunu dünyaya unutturmak istemekle suçlanıyorlar. F. Alman başkentinden sızan haberlere göre gezi programını Beyaz Saray yetkilileriyle birlikte hazırlayan başbakanlık danışmanlan suçu VVashington'a yüklüyorlar. "Bizim hazırladıgımız Uk program dengeliydi, ama Reagan'ın danışmanlannca reddedildi" diyorlar. Çıkan tartışmalara bakılırsa acılı geçmişi anımsatmama planlan ters tepmişe benzer. Haberler Başkan Reagan'ın Bitburg Askeri Mezarlığı'nı ziyaret kararının Almanlara duyulan sempatiyi hiç de arttırmadığını gösteriyor. Sonuç istenenin tam aksi oldu. Washington ve Bonn'un programa sonradan Bergen Belsen toplama kampını eklemesi de durumu kurtaramadı. (Baştarafı 1. Sayfada) rımadaya bugüne dek hiç dişi ayağı girmemiş olması; bir diğeri de l.S. 970'lere dayanan manastırların içinin Bizans hazineleriyle dolu oluşu. Kutsal Athos'ta yalnız kendisini Tanrı'ya adamış keşişler ve rahipler yaşıyor. Sembolik bile olsa kendisine özgü özerk bir devlet burası. Buraya giriş yapabilmek için, Yunan Dışişleri Bakanlığı'na pasaport numaralannın bildirilmesi gerekiyor. Dışişleri Bakanlığı da sırasıyla bu numaralan Athos devletini yöneten rahiplere bildiriyor. Din önemli değil. önemli olan erkek olmak. Bizans Imparatorluğu'na bağlı olan Athos, halen lstanbul Fener Patrikhanesi'nin ruhani himayesi altında bulunuyor. Burada yaşayan keşiş ve rahipler elektrik, telefon, televizyon gibi "lüks'Meri kabul etmiyorlar. Bu yanmadaya içine hayvanlar da dahil yalnız dişi ayağı değil, Yunanistan'ı hegemonyası altına alan koca Osmanlı Imparatorluğu bile girememiş. Bu o, tarihlerde Osmanlılara gösterilen direnişten değil, manastırda yaşayan keşiş ve rahiplerin ricası üzerine ve Osmanlıların dine karşı gösterdiklerisaygıdanötürü gerçekleşmemiş. Osmanlılar buraya ancak gönderdikleri bir "kadı" üe mevcudiyetlerini göstermişler. 360 kilometrekarelik alanı, 60 km. uzunluğu, 12 km. genişliğindeki Athos Yanmadası'nda bugün tam 520 keşiş ve rahip yaşıyor. 2 bin metreye ulaşan tepelerin eteklerinde inşa edilmiş ortaçağ nizamı ve Bizans mimarisine sahip manastırlarda günlerini geciriyorlar. Bu yanmadada 24 dev manastır (aralarında Katolik ve Ortodoks Rus manastırlan da var) 4 bağımsız kilise ve keşişlerin yalmzhğa gereksinim leri olduğu zaman gittikleri 1ayn yerde inşa edilmiş Sketae denilen evlerde yaşanıyor. Tek bir otobüse sahip olan Athos'ta büyük gemilerin yanaşabileceği liman dahi kurulmak istenmemiş. Ancak küçük balıkçı teknelerinin girebilecegi sakin koylara kurulu tahta iskeleler bulunuyor. Athos'un ziyaretçilerine manastırlarda kalma, konaklama olanaklan tanınıyor. Yeter ki Dışişleri Bakanlığı'ndan izin alınsın ancak kesinlikle bayanlar kabul edilmiyor. Ayrıca hadım ve köselerin de giriş kesinlikle yasak. Ziyaretçiler para harcamadan istedikleri manastırda ağırlamrken, keşişlerin sunduğu iptidai yemekleri yiyebiliyorlar. Aynca kendi üzüm bağlarından kendi elleriyle yapoklan ünlü "Atnos" şarabını da tadıyorlar. ANKARA (THA) HH'de politika kazanınmı bu sefer de personel kaynattı. HP Genel Nerkezi yöneticilerinin personeln sendikalaşmasma karşı çıknası üzerine, başta Calp'in BaSE ve Halkla llişkiler Müşaviri Yılmaz Gümüşbaş olmak üzere beş kişi görevlerinden istifa etti. Parti içindeki sendikal örgütlenmeye karşı çıkılması üzerine HP'deki görevlerinden ayrılan1» arasında Yılmaz Gümüşbaş'IE dışında Basın Halkla llişkiler Muşavirliği Yardımcısı Zeki Erkıo, Genel Başkan özel Kalem Müdürlüğü Sekreteri Neriman Kaymaz, Genel Sekreter Yılmaz Hastürk'ün Sekreteri Güzin Karadğer, ile bir hanım görevli istifalannı verdiler. Konuya ilişkin olarak bir açıklama yapan Gümüşbaş "İstifa nedenierini partide görev yapan personelin sendikalaşmasının önlenmesi ücret artışlanna karşı çıkılması ve insani llişkiler iciode bulunulmaması" şeklinde açıkladı. Calp'in basın danışmanı ve 4 HP görevlisi istifa etti NEW YORK'tan (Baştarafı 1. Sayfada) nan özgün formülü şu anda bir bankamn kasasına bir daha açılmamak üzere kitlenmiş durumda... Dünyanın en çok satan alkolsüz içkisi Coca Cola, halen 4 milyar dolar civarında satış gelirine sahip.. Baa uzmanlar, Coca Cola'mn formülünü değiştirmesini, Pepsi ile kavgasında kaçınılmaz bir adım olarak değerlendiriy orlar.. 20 yüdır Coca Cola ile Pepsi arasında süren pazar kavgasında son yıllarda durumun Coca Cola aleyhine bozulduğu, aradaki farkın kapandığı belirtiliyor.. Coca Cola yöneticileri, yeni formüle uzun araştırma ve denemelerden sonra karar verdiklerini söylüyorlar.. Eski ve yeni formüllü Coca Cola'yı birlikte bazı seçilmiş tüketici gruplannın öne çıkarmışlar.. Tütekicinin yüzde 61'i yeni formüllü, MARADONANapolili taraftarın deyişiyle "fenomenale". ki karaborsacıya teslim olmak. önünüze çıkan herkes, bilet bulmanın imkânsızlığını, iki ellerini yana açıp, yüzlerini hüzünle süsleyerek "impossiMe" diyerek dile getirmemiş, bir tek Kafe Peppone'de bulmanın "possible " olduğunu söyleme BONN'dan (Baştarafı 1. Sayfada) nı Reagan'ın konuıcıugu ise zırveden sonra da sürecek. Bu yılki ekonomik zirvede başlıca konulan, ticarette korumacılıktan vazgeçilmesi, işsizlikle mücadele ve parafaiz politikaları oluşturacak. Bunlar kamuoyunda her gün tartışılan başlıca konular. Ancak savaş bitiminin 40. yıldönümü arifesine rastlayan Bonn zirvesi geniş çapta Nazi geçmişin gölgesinde kaldı. Nedeni Başkan Reagan'ın zirve sonrası yapacağı gezinin programı. Birleşik Amerika'da olduğu gibi burada da günlerdir tartışılan konu Reagan'ın Bitburg Askeri MezarlığTnı ziyaret edip etmeyeceği. Programa göre Reagan'la Kohl nasyonal sosyalizmin kurbanlarım anmak amacıyla Bitburg'da yapılacak törene katılacaklar, dünya kamuoyu önünde son savaşta birbirine hasım iki ülkenin şımdiki liderleri olarak dostluklannı vurgulayacaklar. Bitburg Askeri Mezarlığı'nda Ikinci Dünya Savaşı'nın son günlerinde ölen askerler yatıyor. Ama yalnız onlar değil. 50 SS subayınm mezarı da aynı yerde. tşte kıyameti koparan da bu. Nazi dönemi kurbanlarım an CENEVRE'den (Baştarafı 1. Sayfada) kısa istasyonlarda uzun duraklar yapan trenleri, sabah kahvaltılannda çitlembik reçeli veren otelleri, bu otel odalarında, baş uçlanna banka listeleriyle birlikte konulmuş Incil'leri sevmem. Dağları da iki gün güzeldir. Üçüncüsünde afakanlar basar. Denizli ufuklar ararım. Göller prangaya vurulmuş su birikintileridir. Cenevre'ye geldim. "Cornavin" garı, yalnız benim bıraktığım gibi değil, "Tenten" in üe bıraktığı gibi duruyordu. Karşıdaki otellerden birine kapağı attım. Çok uzak ve hiç yaşanmamış aşkı düşünürken televizyon haberlerine baktım. Spiker, "En büyük firmamız Nestlee saglıktan çatlayacak" deyımini kullandı. Hiç yaşanmamış aşktan Nestlee'nin Afrika'daki süttozu skandalına atladım. "Ziegler"in, "Şüpheler Üstü Bir tsviçre" kitabında sözünü ettiği öbür Isviçre'yi düşündüm. Gerçeğin öbür gerçeğini düşündüm. Sonra televizyon, yurttaşlann federal poliste merkezi bügisayarla fişlenmesi projesinden vazgeçildiğini söyledi. Cenevre Emniyet Müdürü, bu yöntemin yalnız kantonlarda uygulanacağı hakkında demeç verdi. Yerel demokrasinin erdemlerini anlattı. Davos'taki radikal parti kongresinde, bir kadın delegenin "Erkekler biraz bizi anlayışla karşıiasın" demesini dinledim. Uyumuşum. Ertesi sabah güneş "Leman" Gölü'nü yıkıyordu. "Mont Blanc" sokağından aşağı indim. Sokakta, haremleriyle gezinen Arap şeyhlerine, fotoğraf makineli Japonlara, ancak dergi sayfalarında gördüğüm "RollsRoyce"lara, "Lomborgini"lere rastladım. Vitrinlerde erişilmez zenginlikler vardı. Vitrinlerde, tek bir paketi yedi kilo gelen ballıbadem çikolatalan vardı. "Her halde kesmek için testere lazım" derken, zengin erişilmezlerden biri koltuğunun altında "Toblerone" paketiyle dükkândan çıktı. Kordon boyuna geldim. Karşıda, fıskiye, yine gölün sulannı uzaklara, baharlı bulutlara doğru fırlatıyordu. Bu gölü seyrederken Boğaz nhtunlannı düşleyen Tanzimatçılan, Ittihatçılan, itilafçıları, gönüllU gönülsüz sürgünleri, Ahmet Celal'in yazannı, onlann ikilemlerini, ikilemlerimizi düşündüm. 1930'larda bu göle bakarak, "Artık bir daha cihan harbi çıkmayacak" diye ahkâm kesen, Cemiyeti Akvam'ın, silindir şapkalı ve biçare diplomatlannı düşündüm. Eski kente çıktım. Bildik kahvelerin bildik teraslarmda güneşlendim. Cenevre duruyor. öyle. Çok uzak ve hiç yaşanmamış aşklar gibi durağan. Ballı badem çikolataları gibi gürbüz. Bol kalorili nestle süttozlan gibi sağlıkltan çatlayarak. "Longines" saatleri gibi dakik. Leman Gölü gibi temiz ve berrak. Çok uzak ve hiç yaşanmamış aşkları yakalamak umuduyla yapılmış hafta sonu kaçamakları gibi iyi ve mesafeli. HP'nin Alaca ilçe yöneticileri 150 üye ile birlikte SODEP'e geçti LONDRA'dan (Baştarafı 1. Sayfada) sa yalnız bizim Kurtuluş Savaşı'nı degil, Kore ve Vietnam Savaşları'nın anlammı da kolayca kavrayabilir. Ama 80'li yıllarda ilkokul öğrencileri tarih ve coğrafyayı sevmez oldu. fngiltere Eğitim Bakanlığı da zaten son yayınladığı kararda bilgisayar eğitiminin süresini artırarak sosyal bilimlere daha az yer veren bir müfredat programı hazırladı. Tuş, ekran ve program âşığı bugünün öğrencisi hafta sonu tatilini ne imparatorluk savaş müzesinde yeni açılan "Gdibolu Sergisf'nde ne de Victoria and Albert Müzesi'ndeki Baron Rothschild Sarap Şişesi Etiketleri Sergisi'nde geçiriyor. Şarap şişe etiketi deyip geçmeyin, Chagall, Picasso, Dali, Moore ve Dufour'un desenleri var. Şimdi bütün bunları bir kenara bırakıp, Thatcher hükümetinin, savaş zamanında basınla Uişkileri düzenleyen yeni karannı mı deşmek gerek? Yok, pazar günleri hafiflemek ve mesleğin dışına çıkmak iyi olur. Hem yazanın isteği hem de okuyanın ilgisini çekebilecek nitelikte ve tabii bu arada keçeli kırmızı kalem saldınsından yara almadan kurtulabilecek bir konuyu Kristof Kolomb'larken televizyondan tanıdık bir ses geldi: Paul Simon. Hani Simon and Garfunkel'in Paul Simon'ı. Unutulmaz "Bridge over Troabled VVater", "Cedlia", "The Boxer" ve "Sound of Silence"ın yaratıcısı. Yeni çıkan albümünü tanıtıyor: Hearts and Bones (Yürekler ve Kemikler) Hippi ve Vietnam döneminin uysal sesli, nostaljikromantik şarkıcısı. Yaşı 35'i bulanların ilk gençlik göz ağnsı. Paul Simon rockfolk türünün basanlı örneklerini sergilediği son plağında, Malcolm X'i, Kennedey'yi ve John Lennon'ı anıyor. Fransız ressar Rene Magritte'in bir tablosunt müzik ve sözle çiziyor. Otomobiller dünyasından yakınıyor. Yoğun bir iş gününün ardından evine gelip ayaklannı uzatmış, gazetesini kanştıran insana yorgunluğunu unutturuyor Paul Simon'un şarkılan. Ama geçmişi anımsatıyor. İlkokul sevgilisini fılan hatırhyor insan. Bir Hafız Burhan merakıdır gidiyor. Günler, dün ve yarın diye ikiye aynldığına göre, kimileri Anzak'ı diğerleri de Paul Simon'ı ya da Leonard Cohen'ı, Joan Baez'i, Bob Dylan'ı... Sonra Barbara'yı, Leo Ferre'yi, Georges Brassens'ı unutamayacak. 15 yıla kadar tepeden tırnağa bilgisayarlanacağız. Fena bir şey değil herhalde... Ama bu arada geçmişimizin şiirini unutmayalım. ÇORUM, (Cumhuriyet) Çorum'a bağlı Alaca ilçesinde HP Uçe Yöneüm Kurulu ile birlikte 150 kişi partilerinden istifa ederek SODEP'e geçtiler. HP'den ayrılan tlçe Yönetim Kunılu Başkanı Hüseyin Giil, istifa nedenini açıklarken, HP'nin tarihi görevini tamamladığını, solun bir çatı altında toplanmasmı sağlamak amacıyla istifa ettiklerini, 150 üyenin de yönetim kurulu üyeleri ile birlikte kayıtlannı SODEP'e yaptırdıklarım bildirdi. HP'nin ü kongreleri sürüyor Haber Merkezi HP'nin il kongreleri sürüyor. Dün yapılan kongrelerde Şanlıurfa il başkanlığına Samet Atabay, Eskişehir il başkanlığına Ahmet Özaydın seçildiler, HP'nin bugün de Izmir ve Gaziantep kongreleri yapılacak. • Bu arada HP Şişli İlçe Kongresi dün Levent Çit Düğün Salonu'nda yapıldı. Toplam 60 delegeden 35'inin katılığı kongrede HP milletvekilleri Sabit Batumlu ile tbrahim Ural birer konuşma yaparak hükümetin genel politikasını eleştirdiler. Ermeniler 'soykınm' rakamında anlaşamıyor MOSKOVA (a.a.) Ermenilerin sözde Ermeni iddiaları ile ilgili olarak verdikleri rakamlarda bile birlik sağlayamadıklan görülüyor. Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde faaliyet gösteren Ermeni teror gruplannın 1. Dünya Şavaşı'nda Osmanlılar tarafından 1.52 milyon Ermeni öldürüldüğü şeklindeki iddialarından sonra şimdi de Sovyet Ermenistan'ı Komünist Parti liderinin ağzından bu rakamın yanm milyon olduğu öne sürüldu. Öte yandan 100 dolayında Ermeni dün Bonn'da Turkiye Büyükelçiliği'nin bulunduğu bölgede bir yüruyuş düzenlediler. Londra Buyukelçimiz Rahmi Gümrükçüoglu, 24 nisanda Londra'da Ermenilerin yapukları gösterilere geniş çaplı yer veren ve Ermeni yanlısı bir haber programı düzenleyen BPC Televizyon Haber Müdürlüğüne bir protesto mektubu gönderdi. Bir banka. Egebank. Kurulduğu 1928 yılından bugüne, bütün dünyada geçerli uanKacııiK ilke ve bankacılık ıiKe v( geleneklerine bağtı kalmış bir banka. Gerek ülkemizde, gerekse dünya finans çevrelerinde, sağlam iş tutumu ile tanınmış, itibarı yüksek bir banka. Yıllar yılı, özellikle dış ticaret konularında tecrübe kazanmış, bulunduğu bölgenin iş âlemine ihtisas bankası olarak hizmet vermiş bir banka. Şimdi Egebank,uzun yılları kapsayan bilgi ve deneyim birikimi ile,hizmetlerini bütün Türkiye'ye yaygınlaştırıyor. 85 ülkede 279 muhabir banka tarafından temsil edilen Egebank, ihracatçılarımızın, ithalatçılarımızın, uluslararası ticaretle uğraşan tüm kuruluş ve işadamlarımızın hizmetindedir. Bütün Türkiye'de! Rakamlarta Egebank (milyon olarak) Genet Mevduai Kred>'er Ozkaynaklar Dış Ticaret Hacmı Kâr 8230 TL 8.869 TL 853 TL 1.418 TL 191 $ 1983 198414.128 TL 10.782 TL 1.764 TL 2.039 TL 412 $ •Arihur Andersen Lld latalmdan beynelmıtel slartüartlar uyannca murakabe e<Wmışrrr BANK