22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET/8 HABERLERİN DEVAMI NEW YORK'TAN leştirilmesi halinde ortalama iki kiloluk bir "uzay kargosu" tutuyormuş. Bir de şu özellik var uzay mezarlığında: İstediğiniz an gömülme olanağı yok. Uzay mezarhğına tabut götüren füze ancak 700 tabutla dolduğunda ateşleniyor. Yani uzaya gitmek için 700 tabut olmasını beklemek gerekiyor. Ross, şu sırada şirketin deposunda tabutların birikmeye başladığını belirtiyor. "Sevdiğinizi uzaya göndenn" sloganı ile reklam yapan şirket, yalnız New York ile sınırlı kalmak niyetinde değil. 24 MART 1985 (Baştarafı 1. Sayfada) daki ruh doktoru Rafael Ross, "Bayanlar, baylar artık uzav çagında yaşıyoruz.. Uzayda binlerce makine dolaşıjor.. Uzayda sonsuza dek bir insan dolaştırmanın zamanı geldi.. Robot değil, gerçek insanı kastediyorum.. Olü bir insan.. New Yorklular öldüklerinde, kendilerini toprak yerine uzaya bırakabilmeliler" diyor. Birkaç hafta önce Reagan yönetimi uzayda insan gömülmesi ile ilgili olarak ilk kez yapılan bir izin isteğini kabul etmiş bulunuyor. Eski astronotlardan Donald S.KIayton'ın uzay servisi şirketi, "Başkan Reagan'ın uzayın ticari amaçlarla kullanılmasını özendirme çabalanna yaratıcı bir yanıt" gerekçesiyle onaylanmış. Washington'dan bugünlerB r s i t r e d i r de kendisine de böyle bir izin ' İstanbul'da bulunan Başbakan Turgut Özal, gazetelerin yönetici ve J yazarlarmadün TarabyaOteli'ndebiröğleyemeğiverdL 21 kişininkatıldığtyemekte, bekleyen Mr. Ross, şirketinin kimin nereye oturacağı kurayla saptandı. Yemek öncesi ayaküstü yapılan sohbet sırasmda Başbakan Özal, çekilen kurada Gazetemiz Ge uzay mezarcılığında rakipsiz olanel Yayın Müdürii Hasan CemaVin yanına tstanbul Anakent Belediye Başkanı Bedrettin Dalan'ın düştüğünü öğrenince gülerek, "Artık cağını, bu yıhn sonunda boşluStvda Tepesi meselesini halledersiniz" dedi. ÖzaVın sohbet yemeğine katılanlar şunlar: Dışişleri Bakanı Vahit Halefoğlu, Devlet Bakanı ğa ilk tabutları atacaklannı söyMesut Yümaz, Maliye ve Gümrük Bakanı Ahmet Kurtcebe Alptemoçin, GazetecUer Cemiyeti Başkanı Nezih Demirkent, Cumhuriyet Ga lüyor. Ross, "Uzayda gömülezetesi Genel Yayın Müdürü Hasan Cemal, Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Çetin Emeç, Güneş Gazetesi yönetmeni ve başyazarı cek ilk insan, tarihe astronot Giineri Cıvaoğlu, Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Müdürü Seçkin Türesay, Bulvar Gazetesi Yazı lşleri Müdürü Yalçın Kamacıoğlu, Tercü Armstrong gibi geçecek" diyor. Ross'un şirketinin mezarlığı man Gazetesi Yazı tşleri Müdürü Ünal Sakman, Tercüman Gazetesi yazarlanndan Nazlı Ihcak ve Rauf Tamer, Milliyet Gazetesi Başyazan Mehmet Barlas, Günaydın Gazetesi yazan Secati Zincirkıran, Güneş Gazetesi yazarı Canan Barlas, Başbakanlık Müşaviri Selim Egeli, dünyadan 1900 mil yükseklikte Başbakanlık Basın Müşaviri Can Pulak, Başbakanlık Başmüşaviri Adnan Kahveci, Başbakanlık Özel Kalem Müdürü Hüseyin Aksoy. bir yörungede dönüp duruyor. Dün geceAnkara'ya dönen özalt Esenboğa'da Libya Başbakanuun 8 nisanda Türkiye'ye geleceğini söyledi. "Süratli bir politika Ross'a göre bu mezarlık uzayın en güzel yerinde. "Fizikçiler bn dönemine girdik" diyen özal, özdağlar Komisyonu'ndan herhangi bir çağn obnadığmı söyledi. (Fotoğraf: ENDER ERKEK) yerin 63 milyon yıl degişmeden kalacağını söylüyorlar. New LJZBONDAN CEIVEVRE'DEN Yorklu öliilerimiz çok rahat lerin altında kalıyor. (Baştarafı 1. Sayfada) (Baştarafı 1. Sayfada) edecek" diyor. "Yolcular" deEnflasyon oranı yüzde 30'u Işte "Sebastiyanizm" denen bu sesiyle bir an için de olsa o çeki diği ölüler, gamma ışınlarıyla (Baştarafı 1. Sayfada) olgu hâlâ devam ediyor Porte buluyor. Işsizlik oranı da yüzde ciliği yok etmekten çekiniyorsterilize edilip, özel bir madengüçliigü içindeki ogrencilere" taden yapılmış hava geçirmez son dum. nınan bu hak, 30 Haziran 1985 kiz'de. Yarımn daha iyi olacağı 13 civarında seyrediyor. Işsizlik derece hafif tabutlara konup Ama bir süre sonra gerçeğe tarihinde son buluyor. Bu tarih na dair hep acelesiz bir umut ta oranının belli sınırlar içinde kalmasının nedeni de, devrimden şıyor Portekizliler... mühürleniyor. Tabutların üstüdönerek zile bastım. Basmamla ten itibaren öğrenci mallarının Bu iyimserliğin bir örneği de sonra yapılan buyük çaplı devnü istediğiniz biçimde boyama haraç tnezat satışı da dahil oibirlikte, güler yüzlü bir Portekizletleştirmelerden kaynaklanıyor. mak üzere alacaklannın takip ve Portekiz'in AET üyeli|ine ilişkin li yardımcının "Bonjour Mada olanağı da var. Hem de uzayda tutumunda ortaya çıkıyor. Lizçıkmayacak cinsten. tahsili yolu Bakanlığa açılıyor. me"ı beni içeriye aldı. Sonra da Özel sektörün yüzde 80'inin Uzay mezarlığı oldukça pahaAyla Erduran'ın kemanı sustu, 6183 sayık Amme Alacakları bon'da, Madrid'de görülen nevaile işletmelerine dayanan, künın Tahsili Usulü Hakkındaki rozdan eser yok bu konuda. onun yerine bütün sıcakhğı ve lı. Yer, mermer vesaire değil, çük işletmeler olduğu Portekiz'Kanun bugüne kadar vergi dai tspanya'da neredeyse bir panik cana yakınlığı ile kendisi belirdi. kargo hesabı yapılıyor. Yarım de devlet kolay kolay işçiyi işten releri ve SSK tarafından uygula havası estiren bir olasılık, tam kilosu 10 bin dolara cenaze taPiyano, keman, notalar, plakçıkartamıyor. nıyordu. Yasada belirtilen hü üyelik anlaşmasının 1 Ocak şınıyor uzaya. Buna göre şişlar ve hatıralann süslediği salon1986'da imzalanamaması, PorFakat işsizliğin büyük bir so da Ayla Erduran ile konuşmamıkümlere göre, harcını yatırmamanladıkça cenazenin faturası run olmadığı Portekiz'de çok yan öğrencilerin başına gelecek tekizlilerin aklının ucundan bile artmakta. "Bu yüzden" diyor za başladık. daha garip bir olgu yaşanıyor İer üç aşamada şöyle sıralanıyor: geçmiyor. Eskisi gibi, gene "SeAyla Erduran, kemanı beş ya Ross, "Müşterilerimiz, yakılıp küllerinin uzaya gitmesini tercih 1 Yazılı ihtar: 1 temmuz ta bastiyan"ın döneceğinden emin son iki yıldır: Bu ülkede 150 bişında eline alıyor. lOyaşında da ler çünkü. ne yakın işçi, ücretlerini almarihinden itibaren Bakanlık, her "Harika Çocuk" olarak Paris'e ediyor"... Yakılmadan uzaya dan çalışıyorlar. Bu işçiler, bir an haczegidebİİİr. Ancak harç T ü r k i ,y e .' n i n kişi^başına düşen gömülmek isteyen müşterilerin gidiyor. 14yaşında ilk birinmilli gelirinin iki misli bir gelir süredir emeklerini " ö d ü n ç sayısı çok azmış.. Cenazelerin paralanru kimin yaünp yatırmacilik ödülünü Paris Devlet Kondüzeyine sahip olmasına rağveriyor" ve ay sonunda sadece kül olarak küçük tabutlara yerdığının saptanması zaman alacaservatuvan'nda alıyor. Paris'te men, (1983 OECD rakamlanna 1520 bin lira gibi bir ücret alığından, bu tarihten itibaren harç Rene B«nedetti, New York'ta yorlar. Ücretlerinin geri kalan borçlan ilk ay içinde yüzde 10, göre 2055 dolar) Portekiz, Yu~ tvan Gallanian ve Zino Frances BRÜKSEUDEN nanistan (3500 dolar) ve Ispan kısmı çahştıklan işyerinin işçilere bunu takip eden diğer aylar için catti gibi dünyaca ünlü hocalarde yüzde 4'lük gecikme faizine ya (4137 dolar) gibi zengin olma "borcu" olarak baki kalıyor. la çalışıyor ve kendisini de dun (Baştarafı 1. Sayfada) yan Batı Avnıpa ülkeleri ile karyansına geliyor. Yazıyı basın öyle ki bu borçların toplamı tabi olacak. ya çapında bir kemancı yapan şılaştınldığında çok fakir bir ülşimdiye dek 60 milyon dolar gitekniğini elde ediyor. O günler odasında yazıyorum. Daktiloda 2 Haciz yolu: Bakanlıgın ke konumunda. Ülkenin dış bi bir boyuta ulaşrmş durumda. " z " ve " I " harfleri tutukluk yaden beri de yeryüzünün birçok yazıh davetine uymayan öğren borçlan 15 milyar doları aşıyor Alternatif yokluğundan, ücretleyerinde solist olarak konserler pıyor. Sağımda Andreas var. ciler için Bakanlıgın önünde yave sadece faiz ödemeleri milli ge rin tamamıru almadan, çalışma"El Pais"in muhabiri. Bir yanveriyor. tki konservatuvarsa hükümlerindeki açık haciz yolirin yüzde 6'sını yiyor. Kişi ba ya devam eden işçiler, bu geçdan lspanya Dışişleri Bakanı da birden öğretim görevliliğini lu bulunuyor. Bakanlık icra meşına düşen borç miktan dünya mişten birikmiş maaşlannı alaFeraando Moran'ın Fransa'yı yüklendiği dönemlerde, senede murları veya kendi personeli ile da sadece lsrail ve Şili gibi ülke bilmek ümidinde... bencillikle suçlayan demecini ancak 20 konser verebildiğini ve hacze giderek öğrencinin mal teypten çözüyor, bir yandan da bunun yetersiz olduğunu, bu savarhğını saptayacak, bunun için, "Son baskı saatimi de kaçıracaATtNA'DAN yıyı 50'ye çıkarmak gerektiğini aynca bir mahkeme karan gesöylüyor. Öğretmenliğin kendi ğım" diye söyleniyor. Philippe rekmeyecek. DAP: Yüzde 27.23 iki sıra önümde. Onun işi kolay. sine gerekli bir denge sağladığı3 Haraç mezat satış: öğ (Baştarafı 1. Sayfada) Albaylar cuntasuun düşmesin PSK: Yüzde 27.12 "Le Monde"unyannöğleyedönı belirten Ayla Erduran, şöyle renci malları 6183 sayıh yasaya necek rotatiflerine kadar zamadevam ediyor: göre, açık arttırma yoluyla satı den sonra (1974), Yunan üniver PASP: Yüzde 26.56 nı bol. "tnsan, öğretince ögreniyor. şa çıkanlacak. Uzmanlarca be sitelerinde her yıl yapılan öğrenci DA: Yüzde 11.39. Yorgo, Yunan Komünist ParAynca verilenin alındığını görlirlenen "mütehammin bedel", seçimlerini her defasında KomuGelgelelim, Iç Komünist Partisi organı "Rizospastis"in mumek de büyük bir zevk. İnsan yani tahmini bedel üzerinden sa nist Parti (KKE) desteğindeki ti desteğindeki DA örgütü, Kohabiri. Arada sırada oyunu yaöğretmeyince çok daha egoist tışa çıkanlan mallar, ilk açık art PSK öğrenci örgütü kazanır.. münist KKE ile dolayısıyla PSK rıda bırakıp telefona gidiyor. olabiliyor. Konser çalışmalan istırmada bu rakamın üçte ikisi Geçen hafta ortalannda yapılan bu seçimleri de yine PSK'nın ka ile aşırı derecede görüş aynhğınBen de, "Moskova'ya telefon ter istemez sanatçıyı kendisiyle oranında bir fiyat önerilmemesi da bulunmasına karşın, PSK ile zandığı anlaşıhyor.. Seçimlere edip, Karpov'dan fili nereye oybaşbaşa bırakıyor. Başkalannın halinde satüamayacak. aynı sonuçlan çıkardı. Genellikle katılan 4 büyük örgütten ikisinin nayacağını mı soruyorsun?" diçahşraalannı görmüyorsunuz." PSK'yı başta göstermesinden ile oy sayısı az olan DA'mn sonuç Türkiye'de müzikle Uişkisi ye takıhyorum. O da, "Dönek. larla ilgili açıklaması PSK'nın ri geliyor bu anlayış.. Yoksa resolmayan çevrelerde blle "Hari Senin bu uvertüriın, Reagan am(Baştarafı 1. Sayfada) men açıklanan ve kesinlik ka değerlendirmeleri ile tıpa tıp aynı canın Yıldıziar Savaşı \aryantı ka Çocuklar" dendiginde akla çıktı. kanıtlanmamıs olması karşısın zanmış hiçbir sonuç yok daha mı?" diye cevap veriyor. bazı isimler gelebiliyor: Idil Bida 8.5 milyon lira tutanodaki görünürde.. PSK, seçimlerden Mantık yoluna bajvuracak ret, Suna Kan, Ayla Erduran giAET Komisyonu Başkanı Debahse konu ödemenin, genel ku sonra yaptığı değerlendirmede, olursak, PSK'nın bu yıl da birinbi. Giinümüzde "Harika Çocuk lors, gazetecilerin yanına geliyor. nılca gorüşulerek onaylanması aynen şu sonuçları açıkladı: ciliği elde ettiğini görüyoruz. lar" hâli yetişiyor mu? Zilzurna sarhoş. "Ben lüzumsuz durumunda dahi, Borçlar Kanu PSK: Yüzde 27.1 (Komünist Yunan radyoTV haberkrin n ERDURAN Tabii ki yeti bir adamım" diyor. Mitterrand'nu hukiimleri çerçevesinde hu yanlısı) yanı sıra gazeteler de sonuçlan şiyor. Bizler savaştan sonra ilkın eski maliye bakanı Ortak Pakuki sonuçlar doguran bir işlem DAP" Yüzde 27.0 (Sağ görüşlü) ne biçimde vereceklerini şaşırdıtik. Onun için daha fazla duyul zar'ın genişlemesinden değil, psimahiyeti taşıyan bu konudaki PASP: Yüzde 26.8 (Iktidardaki lar. Değerlendirme yapmadan duk. Sonradan zamanla alışıldı. kanalizden, Lacan'dan söz ediibra karannın, aynı yasanın 19 PASOK desteğinde) her örgütun çıkarmış olduğu deYoksa günümüzde halen çok de yor. "Liberation" muhabiri Isive 20'nci maddelerinde hukum DA: Yüzde 12.24 (Iç Komünist ğişik sonuçları ayrı ayn yayımğerli, yetenekli muzisyenlerimiz van'a da "Sen lüzumlu mualtına alınan düzenlemelere isti Partisi'nin desteğinde). ladılar. Takdirini de dinleyicisivar: Ismail Aşan, Tunç Ünver sun?" diye soruyor. naden yokluk \e mutlak butlan gibi. Buradaki öğrenciler araPASOK'un himayesindeki ne, okuyucusuna bırakmayı yeğİsrail bombaları altında Beyile malum bulunduğu müşahede lediler. Herkes kimin, nerede, sında ise Tayfun Bozok, Betül nıt'ta olan, Afgan mücahitleriyedilerek yapüan ödemenin mu PASP, şimdiye kadar yapılan nasıl, kaç oy aldığını anlamakBozok, Ömer Sipahi gibi çok dele birlikte Rus helikopterlerini rahhas aza Salih Zeki Kolat ile öğrenci seçimlerinde her zaman ta zorluk çekiyor. Anlaşılan tek ğerli kemancılanmız mevcut. seyreden, NVatergafe'de NLxon'ı tediye emirterini veren şirket yet 2. sırayı alıyordu. Bu yılki seçim şey, DAP'ın geçen yıla oranla oy Türkiye'deki konservatu istifa ettirten gazeteci, Brüksel'kililerinden islirdatı zorunln gö lerde ise, kendisini "birind" üan sayısını yüzde 4.5 oranında artvarlarla buradakileri karşılaştı de beş gün beş gece bahkçı geetti. PASP'ın sonuçlarla ilgili rülmüş ve konunun Bakanlıkça tırdığı oldu. Bu durum karşısınnnca ne gibi farklar görülüyor? milerinin mümkün tonajıyla sışirkete yazılı olarak teblîğ edil açıklaması da aynen şoyle: da birincilik, ikincilik ya da ERDURAN Türkiye'de ğır etinin kaçıncı kategoriden mesinin gerekli olduğu sonucu PASP: Yüzde 27.38 üçüncülük önemli değil. Onemçok istidatlı çocuklann ve değerli PSK: Yüzde 27.19 olabileceği üstüne yazarsa biraz na ulaşılmıştır." li olan DAP'ın, güçlü PSK ile öğretmenlerin bulunmasına karDAP: Yüzde 2'6.92 fıttırır. İstanbul'dan New Bakanın açıkladığı mütettış sürekli ikinciliğini koruyan şılık, çalışma koşulları, maddi DA: Yüzde 11.80. York'a, Tokyo'dan Brüksel'e, raporunda adı geçen Süleyman olanaklann yetersizliğinden ötü gazetecilerin alkolik oldukları, Sonuçlar her ne olursa olsun P ASP'a karşı ciddi bir rakip haAli Ataiga 1974 75 yılları ru son derece kötu. Zaman zabu yılki seçimlerde kuşkusuz Ye line geldiğinin anlaşılması olerken öldükleri, biraz fıttırık olarasında Libya'nın Ankara Büman ısınmayan veya suyu akmani Demokrasi Partisi'nin deste du... duklan, ama yaşamaya sevdalı yükelçiliğinde bulunmuştu. DAP'ın geçmişinin 1974 yan konservatuvarlarda çalışma ğindeki sağ görüşlü DAP'ın kaoldukları söylenir. Çağına tanık odaları da yetersiz. örneğin pizançh çıkuğı görülüyor. DAP' yıllanna dayandığı sanılmasın... olmak hayata sevdalı olmaktır. Pazaroyun Çözümleri DAP, 1981 yıhnda sosyalist PAyano yetersizliğinden bir saat ça Hayat, sevildiği ölçüde hayat; ın biraz abartarak kendisini İışabilmek için talebeler saatler tanık, sevdalı olduğu ölçude iyi "birinci" ilan ettiği açıklamasın SOK'un iktidara gelişinden sonTornistan oyunu ra canlanan bir örgüttür.. ce bekleyebiliyor. da sonuçlar şöyle sıralanıyor bir tanıktır. NAZARİ POLİTİKA VE ÖTESİ MEHMED KEMAL Hiç Korkunuz Olmasın Sayın Prof. Fahir İz, bana gönderdiği broşürün adını "Hepimizin Tunkçesi" koymuş. Doğru, dilimiz, hepimizin Türkcesi değil midir? Belki bundan olacak bilen de, bilmeyen de kânşıyor. Bilenin de, bilmeyenin de kanşması ile dil, bir bilim ve uzmanlık işi olmaktan çıkıyor, bir politika konusu oluyor. Konuya solculuk, sağcılık da karıştırıldığından, dilde sadeleşmeden yana olanlar solcu, Osmanlıcadan yana olanlar sağcı sayılıyor. Böylece de sorun arapsaçına dönüyor. Türkçenin bir dil devrimi sorunu, bugün değil, bin yıldan beri vardır. Türk yazı diline başlangıcından bu yana yabancı sözcükler kanşmıştır. Kuzeydoğu Asya'da Orhon Irmağı yakınlarıhda bulunan Orhon yazıtlarında çok az yabancı sözcük vardır. Türkçe, Çin kültürünün ağır etkisine dayanabilmiştir. Türkler, bu bolgeden göç etmeye başladıklarında türlü dillerin etkisi altında kalmışlardır. Etkilenme, doğuya doğru gidildiğinde Çin'den, kuzeye doğru gidildiğinde Slav'dan, batıya doğru gidildiğinde Acem ve Arap'tan olmuştur. Hele İslamlığın kabulünden sonra, kutsal kitap Arapça olduğu için Arapçanın etkisi ağır basmıstır. Prof. Fahir İz'den öğrendiğimize göre, İstanbul'da Türkİslam Eserieri Müzesi'nde yaklaşık onuncu yüzyılda yapılmış bir Türkçe Kuran çevirisi vardır (73 No.'lu yazma). Türkler, başiangıçta Müslümanlığı kabul ederken, dillerini yabancı dillerin, hele Arapçanın saldırısından korumasını biliyorlardı. Batıya doğru iyice açılırken, Arapça ve Farscanın moda bir dil olarak etkenliğini görüyoruz. Fatih dönemine, XV. yüzyıla, gelinceye dek, Türkçe dörde üç oranında kendini koruyabilmiştir. Ama daha sonra yavaş yavaş Arapça ve Farscanın egemenliğine girmiştir. Dilde, Prof. Fahir İz'in gösterdiği gibi, güneş, ay, yıldrz, gök, dağ, taş... saç, yüz, göz, yanak, sakal, kemik... ev, eşik, yatak, gömlek, beşik... söz, öğüt, avrıiık, korku, uyku, gölge... gemi, toz, kül, yara, a/tın, gümüş, demir... gün, gece, yaz, kış... gibi sözcükler varken, haydi babam bir saldırı olmuş, yerine şu sözcükler Arapça ve Farsçadan doluşmuştur: Şems, mihr, hurşid, âftâb, kamer, mah, meh, necm, kevkeb, sitare, sema, felek, âsmân, s/pihr, cebel, kuh, hacer, seng... ca'd, turra, giysu, vech, ru, didar, cihre, ayn, çeşm, dide, anz, hadd, izar, ruhsar, hilye, riş, azm, üstühan.. beyt, me'va, hane, dâr, südde, atebe, âstân, firâş, bister, kamîs, pirahen, mehd, gehvare, kelam, sünah, nush, pend, firak, firkat, hicran, yevm, ruz, leyl, şeb, şita, zemistan... daha bir alay var. Divan Edebiyatı bir yandan, sonra gelen Tanzimatçılar, Edebiyatı Cedideciler, Servetifünuncular, öte yandan karma dille zorlamışlar. Gerçi dilde sadeleşme yanlıları çıkmış, ama sözlerini geçirememişler. Sadeleştirmecilerle sade dile karşı olanlar arasında bir çekişme, bir takışma olmuş. Sürmüş gitmiş de... Konuşma diline pek karışan yok, herkes kendi çevresinde konuşup duruyor. Ama yazı dilinde bir keşmekeş vardır. Bütün kuralları Arapça ve Farsçaya çalık bir kargaşa hem sürüyor, hem de egemen oluyor. İttihat ve Terakki Partisi, Genç Kalemler Dergısı ile Türkçeyi sadeleştirme girişiminde bulunuyor. Fakat savaştan başlarını kaldıramadıkları için ortada kalıyor. 1932'ye kadar geliyoruz. Dil Kurumu (encümeni) kuruluyor. Bunu Cumhuriyet kurduğu için Osmanlıcadan yana olanlar içten içe direniyorlar. Sadeleşmeyi OsmanlıCumhuriyet kavgası olarak görüyorlar. Seslerini çıkaramadıklart, güçlerl yetmediği için 1950'ye kadar uzanıyor 1950'de demokrasi var ya, hadi bakalım dile bir çullanma, Osmanlıcayı yeniden getirme... 1960'a kadar. Söner gibi oluyorlar. O da geçiyor, şimdi yeniden bir saldırı. Tutan, sevilen, benimsenen sözcükleri zorla konuşturmama, yazdırmama... Ellerinde etkili bir silah, radyo ve TV var, onunla karşı gelme. Biliyorlar, Osmanlıcaya bir daha dönülemeyeceğini. Kendileri de Osmanlıca yazamıyorlar. konuşamıyortar. Ama ne yapsınlar, dil devrimini politika yoluyla etkilemek, durdurmak... Durdurabilirler. Ama hiçbir zaman geriletemezler. Bu siyaset de bitecektir. Sadeleştirme, devrim, bilimsel olacak yerine oturmuştur. Biliyorlar, güçleri de yetmeyecektir, zorlama tutmayacaktır. Ne yapılacak öyleyse? Dilde düzeltim, Alman, Macar, Fin, Norveç dillerinde nasıl devrimini sürdürmüşse, siyaset ü » tünden kalktığı vakit, devrim hükmünü sürdürecektir. Hiç korkunuz olmasın!.. Bizde değil, her yerde böyle olmuş... YAIÇIH DOfiAM ANKARA'ttan Öğrenciye Hükümete İRADİ İDAME EMAYE ILIMAN NAME EMANET TENİS 3. TERHİS SİHİRBAZ ZABITA ATIŞMA MAHMUR RUMUZ ZUM MUZ RtKKAT TAKLİT TİLMİZ ZİMAMDAR 6. JEOLOG GOLF FLORA AROZÖZ SOLUK KULP PLUTOKRASİ tSAF POLİS SÎLİS SİLLE ELLİ GÖZLEM UĞUR MUMCU (Baştarafı 1. Sayfada) bilmem? Bizlerede birkolayiık gösterirter, Araplara böyle yapmadılar mı? Ama benim param, Dalan'a yalnızca Arap'ın yerinde yemek ısmarlamaya yeter. İstanbul'da Teknik Üniversite binasının yanında, "Latezar"ın yerine bir otel mi yapılıyormuş, burası daha önce "yeşil sa/ja"mıymış, oteli yapanlar kimlermiş, falan filan... Ne güzel konuşurduk. Dalan bizlere çatarak, "Araplan yazanlar kaçak inşaatlan da yazsalar ya!" diyor ya, yemekte kendisine Kalender tepelerindeki villalar başta olmak üzere Ermeni ve Rum vakıfları üzerine oturtulan apartmanlarla ilgili yayımlarımızı gösterirdim. Sonra efendim, başbakanların oturdukları ruhsatsız yapıların raporlannı da... Evet, şimdi diyeceksiniz ki: Nedir bu ülke sorunu? Şu efendim: Boğaziçi'nde ev sahipleri kiracılarını çıkartıp, evlerini Arap dostlarımıza yüksek kira ile vermek istiyorlarmış. Eee, müikiyet kutsal, Arap parası kiracısına tatlıdır: Verir, verir. Verir de "mevzuat" bu işte pek "müsait" değildir. Ev sahibi durup dururken kiracısına, "Ben Araplara kiraya yereceğim, çık dışarı" diyemez. Çöl kanunlan yok ki burada... "Ihtiyaç nedeni" ile tahliye davası açacak ev sahibi bu gereksinmeyi,"Oğ/umevlendi, evde onu oturtacağım" ya da "Kızım evlendi, eve o gelip oturacak" derse, eh, o zaman mahkeme tahliye karan verecektir. Anayasa Mahkemesi, Kira Yasası'nın kira bedeline ilişkin hükümlerini iptal ettiği günden beri, yeni bir yasa çıkanlmış değildir. Kira bedelleri, Yargrtay kararlarına göre fiyat artışları hesap ettirilerek arttırılır. Arap geliyor, çık... Olmaaaz! Bir zamanlar, "Rus geliyor aşka, Rus'un aşkı başka" denirmiş, sonra "America I love you" denmiş, Meşrutiyet dönemlerinde Almancılık yapılıp, bıyık uçları Alman imparatorunun bıyıklarına benzetilmiş, şimdi de Arapçılık modası çıktı. Yakında "Çincilik" başlarsa hiç şaşırmayın. Milliyetçilik ve muhafazakârlığımızın iç yüzü budur. İyi hoş da, Arap'tan para kazanacak ev sahibi, kiracısını nasıl çıkaracak? Güncel konumuz bu değil mi? Bu... Bunun için bir yasa gereklidir. Artık önce yasa mı olur, yasa gücünde kararname mi, bilmem? Evini Araplara kiraya verecek ev sahibinin Türk uyruklu kiracısını çıkarabıimesi için tahliye davası açtığında bu davaların ilk oturumda bıtmesi için önce Hukuk Muhakemeleri Usulü Yasası'nda bir değişiklik yapılmalıdır. Sonra da getirilecek bir yasa ile "Evini Arap uyruklu kiracıya kiralayacak olan ev sahibinin açtığı tahliye davasında Türk uyruklu kiracı heftangi bir itirazda bulunamaz" diye bir kural benimsenmelidir Evler, Araplara ancak böyle kiraya verilir. Böylece eve yerleşen Arap uyruklu kiracının ev sahibi de aynı apartmanda oturuyorsa dilediği zaman, ev sahibi aleyhine, "fuzuli işgal" nedeniyle dava açması hakkı da saklı tutulmahdır. Neydi bilmecemiz? • İÇ MİMAR 145 81 60 • Nüfus cüzdanımı kaybettım. Hükümsüzdür. BİRNUR KIVRAK Arabın tersi... Soldan sağa Arap, yukandan aşağı para! Aşağıdan yukarı yine para! (Baştarafı 1. Sayfada) bilinmeyen bir anlaşmazhk mı var?.. Şu anda bu sorularm ya nıtı açık, ancak Sanayi Bakanı Aral'ın Devlet Bakanı Kâzım Oksay'la ilgili iki "olayı" var. Ilki, bugun gazetelerde yayımlanan Soytas ile ilgili HP Milletvekili Ali Ihsan Elgin'in soru önergesine verdiği yazılı yanıt. Yazıh yanıtında Sayın Aral, Soytaş'm Libya'nın bir trafık kazasında ölen Ankara Büyükelçisi1 ne, "Müşavirlik hizmetleri karşılığında 8.5 milyon lira ödendiğinin" saptandığını açıklıyor. Sonra hemen ekliyor: "Ama, sorulduğunda hizmet sözleşmesi ibraz edemediler. Bahse konu ödeme gider olarak kabul edilebiür nitetikte değildir. Ödeme emrini veren şirket yetkililerinden paranın geri aunması zorunluluğu müfettişlerce ifade edilmektedir." Soytaş'ın Libya'nın Ankara Büyükelçisi'ne 8.5 milyon liralık ödeme yaptığı tarihte, yani 1983 yıhnda Soytaş'ın Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu üyesi Aral'ın kabine arkadaşı Devlet Bakanı Sayın Kâzım Oksay'dır. Sanayi Bakanı Aral, o tarihteki Soytaş Genel Müdürünün şimdiki kabine arkadaşı olduğunu elbette bilmektedir, ama olayın içinde "bir başka olay" varsa dahi, Sanayi Bakanı olarak devletin müfettislerince ortaya konulan raporu da açıklamak zorunda kalmıştır. Bu, işin kendi iç işleyişidir. Nasıl gelişeceğini de hep birlikte göreceğiz. İki bakan arasında doğrudan geçmeyen, ama anlatıldığmda, "Acaba Arel ile Oksay arasında bir anlaşmazhk mı var?" sorusunu akla getiren bir başka gelişmeyi aktarmak isteriz. Geçtiğimiz perşembe günü Sanayi Bakanlığında Sayın Aral'ın başkanlığında, "Otomotiv Sanayii DerneğT'nin katıldığı bir toplantı düzenlenir. Sanayi Bakanı, otomotivcileri bakanlığa davet ederek, "otomotiv ürünlerinin ihracatıyla ilgili sorunları" görüşmek istemiştir. Elde ettiğimiz bilgilere göre, Saym Aral, otomotivcilere 45 dakika kadar kendi görüşlerini anlatır. Kendisinin Irak, Mtsır temaslannı özetler ve sıra Cezayir göruşmelerine gelince aynen şöyle devam eder: "Cezayir'de Bayındırlık Bakanı ile görüştüm. Cezayirli Bakan asunda sadece Sovyet Büyükelçisi'ni kabul edermiş. Türkiye 'de Cezayir itişküeri ile sorumlu bakan, Devlet Bakanı Kâzım Oksay'dır. Oksay, Cezayir'egittiğinde Bayındırlık Bakanı ile görüşmek istemiş, ama Bayındırlık Bakanı onu kabul etmemiş. Türkiye Cezayir ilişkilerini Kâzım Bey yürüttuğü halde, Cezayirli Bakan kendisini kabul etmemiş, ama beni kabul etti. Hatta dört defa öpüştük. Ben gitmeden Cezayir tarihini ezberlemiştim. Uzun uzun sohbet etti. Bakan, bana; 'Biz Türkleri çok severiz, Mustafa Kemal'e derin bir hayranlığımız vardır, ama şu laikliği neden kabul ettiniz?' deyince, ben münasip bir lisanla konuyu değiştirdim." Sanayi Bakanı Aral, Oksay'ı otomotivcilerin karşısında bu sözlerle değerlendırdikten hemen sonra, sözü kendisine getirir: "Ihracatla ilgili gözlemlerimi partimizin grubunda anlattım. Çok beğendiler. Başbakandan izin istedim ve o konuşmamı bastırdım. Şimdi size de birer tane dağıtacağım." Sonra da orada bulunan otomotivcilere, "12 Şubat 1985 salı günü Sanayi ve Ticaret Bakanı Cahit Aral'ın grubumuzdaki hayali ihracatla ilgili konuşması"başlığınt taşıyan on iki sayfalık metni dağıtır. Otomotivciler toplantıya neden çağınldıklanm pek anlamadan dağılırlar. Çünkü Sayın Aral, Istanbul'a gitmek için toplantıdan acele ayrılır. Biz gerek Aral'ın Soytaş'la ilgili açıklamasını, gerek yukarıda özetlediğimiz toplantıyı öğrenince, araştırdık: iki bakan arasında zaman zaman tartışma çıktığı öne sürüldu. Olabilir. Her kabinede her bakan arasında tartışma çıkabilir. Bu doğaldır. Ancak Soytaş olayı, daha önce basına yansıyan "yolsuzluk iddiaları" karşısında müfettişlerin soruşturmasını içeren bir açıklamadır. Üstelik, Libya, Büyükelçisi'ne yapılan ödemeden sonra, Soytaş'ın Libya'da is aldığı da iddıalar arasında yer almaktadır. Bu durumda konu, "iki bakan arasmdaki anlaşmazhk" boyutlanm aşıyor. Hangi boyuüara uzanıyor?.. Bunun yanıtını bir yandan müfetıişlerin raporundan, bir yandan da herhalde Başbakan Saytn Özal'dan öğreneceğiz. Fransafda Seçim SAMtM LÜTFÜ (Baştarafı 3. Sayfada) makta, onu Fransız demokrasisi önünde ciddi bir tehlike olarak görmektedir. Buna karşılık sağın öbür bölümü ise, Le Pen'in görüş ve yöntemlerini kınamakla birlikte, işbirliğine karşı çıkmanın Mttterrand'a yarar sağlamaktan başka bir sonuç vermeyeceğini, üstelik Cumhurbaşkanının seçimlerde çoğunluk sistemi yerine, nisbi temsili getirmekle Le Pen'i güçlendireceğini ve işbirliğini kaçınılmaz kılacağını söylemektedir. Öte yandan aralarında Duverge'nin de bulunduğu anayasa hukukçuları nibsî temsil sisteminin kabulünün 5. cumhuriyetin özüyle bağdaşmayacağını, kurumlarda önemli değişikliklerin kaçınılmaz olacağını ileri sürmektedirler. Cumhurbaşkanı ise nisbi temsilin tüm seçimlerde "sisteme damla damla katılması" konusundaki kararlılığını yinelemekte, ama damlalann oranını açıklamaktan kaçınmaktadır. Gözlemciler Mitterrand'ın bu konudaki kararında son seçimlerin etkin olacağını söylemektedirler. Bu arada sol radikallerin eski başkanı ve bugünkü hükümetin üniversiteler konusunda yetkili Devlet Başkan Yardımcısı Roger Gerard Schvvartzenberg ise hükümetin cesaretle uyguladığı modernleşmeye dönük politikası ve sağda Le Pen olayının doğurduğu tehlike olgusunun doğru değeriendirilmesi halinde 1986'da Mıllet Meclısi'nde çoğunluğu yitırmeyeceklerinden emin olduğunu belirtmektedır. Doğrusu öngörüdeki iyimserlik bize biraz fazla görünmektedir. İşte Fransa'da geçen pazartamamlanan kantonal seçimlerin ortaya koyduğu görüntü budur. LONDRA'DAN (Baştarafı 1. Sayfada) ürünleri ve ünlü hizmetlerin reklamları odül almamış. Reklamcıhğın anavatanı ABD, ama tngiliz reklam okulunun da dünya çapında unü var. "Saatchi and Saatchi" gibi de\ bir reklam ajansını yaratan îngiliz reklamcılığı, David Ogilvy gibi mesleğin ustalarından birini de doğurmuş. Dünya reklamcılık pîyasasında, son 5 yıl içinde, Fransız Jacques Seguela'nın yıldızı parladı. Segula, hem reklam verenle hem de tüketici ile ilişkilerde de\Tİm yaptığım, Amerikan akımına karşı Latin okulunu yarattığını söylüyor. Özellikle Cumhurbaşkanı MiUerrand'ın 1981 yıhndaki seçim kampanyasında reklam danışmanhğını yaparak ünlenen Seguela, son kitabında (Fils de Pub Reklam Çocuğu) kişisel deneyimlerinden yola çıkarak reklam insan toplum sanat ticaret ilişkilerini irdeliyor. Seguela, iletişimin, kişisel ve toplumsal özgünlükler temelinde gerçekleşebileceğini savunuyor. lngiltere'de yazılı ya da görsel işitsel mecralarda izlenen reklamların tarzında gerçekten ortak bir öge kolaylıkla farkediliyor: Ağırbaşlı, bıyıkaltından gülümseten ve zıtlıklar temelinde oluşan bir anlayışa sahip, İngiliz reklamcıları. Reklamlar, ilginç bir ekonomik ölçer olnıanın yanı sıra toplumun kültürel tercihleri ve sanatsal beğenjleri konusunda da ipuçları verir. Örneğin, 12 yıl önce, bizde moda olan ve kimilerince "arabesk reklamcılık" olarak tanımlanan, müthiş aceleci çekimlere avam deyimler yapıştırarak yapılan bira ya da gazete reklamlannın çok tutması tüketiciyi yansıtmıyor mu? Fransız reklamlarmda hep şehvani bir hava neşeli tonlarda sunulursa, İngiltere de eril bir asilzadelik özalaycı renklerle geliyor ekrana. "Tüketimi köriiklediği" ya da "kapitalizme hjzmet ettiği" gerekçesiyle, reklamcılığa topyekun karşı olanlarla, reklam metni yazarlığını kötü edebiyatçılara layık görenleri bir kenara bırakırsak, reklam|ar, estetik düşkünlerinin göz ve kulak zevkini okşuyor. Mesajın içeriğinden çok, biçimine, tarzına önem verenler, reklamları, güzel, küçuk öyküler anlatan sanat yapıtlan olarak tanımlıyor. Mayakovski'nin, Hemingway'in,T.S. Eliot'un ve daha nicelerinin kalem oynattığı, Fellini'nin de içine girdiği reklamalık, kim ne derse desin Moskova'dan Pekin'e, Nairobi'den Monte\'ideo'ya kadar her yerde, renkli yaşamın zengin bir parçası olarak gelişiyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle