17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER nova, Dimitri... olarak değiştirmek istiyorum." biçiminde diTÜRKÇE DERSİ lekçe aldılar. Bu dilekçeleri im1944 yılında sosyalist yöneti zalamak istemeyenlere işkence yaptılar. Bu işe Pomaklardan me geçen Bulgarlar, biriki yıl başladılar. Pomaklar, asıl KuTürklere dokunmadılar, üsteük oldukça ozgür bir yaşam da sağ man Türklerinden olup Bulgarlar arasında öz dillerini unutarak ladılar denebilir. Ancak bu, uzun sürmedi. Yerini yine baskılar al TürkçeBulgarca kanşımı bir dil konuşan insanlardır. Ozbeöz dı. 1952 yılında Tür okullarında Türktürler.. Sonra Çingeneleri Türkçe ve din dersleri kaldırıldı. 1958 yılında tüm okulları kapa ele aldılar. Bu insanlar da Türktıldı. 1962 yılında Türk okulla çe konuşur, Türkçe okuyup yazarlar, Türk geleneklerine, törerında seçmeli' ders olarak yer alan Türkçe dersleri, 1972 yılın lerine, Türk külturüne bağlıdırlar. Kendilerini Türklerden ayırda tam olarak kaldırıldı. "1969 madıklan gibi, Türkler de onlayılında Bulgaristan Komünist Partisi'nce yayımlanan (Komü rı dışlamazlar, ayrı tutmazlar. Dinleri de Islâm olduğundan nist Partisi'nin Turkler arasındaTürklerle iyice kaynaşmışlardır. ki çalışmaları) başlıkh kararuı Bu arada Gagavuzları da Bul12. maddesinde açık açık Türkgarlaştırmaktan geri durmamışlerin Bulgarlaştınlmasından sölardır. Bilindiği gibi bunlar, zedildi." (Giıneş Gazetesi 29 Oğuz Türklerinden olup Türkçe Ocak 1985). konuştukları, adları Türk adları olduğu halde, benimsemiş olELLERİNDEN ZORLA duklan Hıristiyanlık dinini baDİLEKÇE ALDILAR hane ederek zorla Türk adları Türk okullarında Türkçe değiştirilerek, Bulgar adları vedersleri kaldınlırken, ayni yön rildi. Şimdiyse Bulgar Batı Traktem uygulandı: Velilerden, "Ço ya'sında bulunan Rodoplar kecuğuma Türkçe dersi verilmesi simiyler kuzeydoğuda bulunan ni istemiyorum" biçiminde di Deliorman Türkleri üstünde kılekçeler alındı. Böylelikle okul yasıya bir baskı, zulüm yapıl• larda Türkçe okumayazma, maktadır. Bu yöreler Türklerin topluluklarda, çarşıpazarlarda en yoğun bulunduğu yerlerdir. Türkçe konuşmayı da yasakla Türklerin Gelibolu'dan Rumeli'dıktan sonra artık adların değiş ye geçişlerinden çok önceleri Katirilmesine sıra geldi. Bunu da yi radeniz'in kuzeyinden gelen Kune ellerinden zorla dilekçe almak man, Peçenek, Oğuz'lar buraya yolu ile uygulamaya koydular. yerleşmişlerdir. Bunun içindir ki, Gazetelerde de okuduğumuz gi tum çabalanna karşın, Türklebi, önce bir asker biriiği köyü sa rin sayılannı bir türlü azaltamırıp, Türk ailelerini, köv konağı yorlar, üsteük Bulgarlardan dana çağırıp "Ben adımı Ivan, İva1970'in ilk yıllarına dek sürdu. ha çok üreyip çoğalıyorlar, tüm sıkıntılan da bundan kaynaklanıyor. Türkçe yer adlarını Bulgarca adlarla değiştirme ile başlayıp, insan adlarını da aynı biçimde Bulgar adlanyla değiştirme biçimindeki eritme çalışmalarıru sürdürürlerken, bir yandan da buna kılıf hazırlama çabalanna girdikleri gözleniyor. Tarihsel bir gerçek olarak tüm dünyaca bilinen Türk asıllı olduklannı unutarak Bulgaristan'daki Türklerin asıl BulgarIslav soyundan geldiğini, fetih sırasında zorla Türkleştirildiklerini, şimdiyse bu insanları asıl benlikleri olan Bulgarlığa dönüştürmeye çalıştıklarını kanıtlamaya uğraşıyorlar. SONUÇ Görüluyor ki, Bulgarlann Türkleri eritip yok etme çalışmaları yeni değildir. Birdenbire de olmamıştır. Ne var ki, konunun dünya kamuoyuna mal edilmesinde çok geç kalınmıştır. Bulgaristan'dan göçen Türk aydınları, özellikle bunlar arasında adı va savaşımları hep saygı ile anılacak olan rahmetli Refet Rodoplu (19011984), gerek yetkililere yazdığı mektuplarla, gerekse Trakya'nın yerel gazetelerinde çıkan yazılarıyla durumu kamuoyuna duyurmaya çalışmışsa da yetkililer nedense hep duymazdan, bilmezden geldiler. Dileğimiz odur ki, "milliyetçi ve mukaddesatçı" olduğu savında bulunan hükümet, konuya gereken önemi, değerı versin. Rulgaristan Türkleriniıı Gittîkçe Aeılaşan Durumu Bulgaristan 'daki Türkleri, tarihte bir örneği daha görülmemiş Bulgarlaştırma, eritip yok etme girişimleri, yeni değildir. Birdenbire de olmamıştır. 1934'ten beri yapılanları nedense iç ve dış kamuoyuna duyurmakîan uzak duruldu. Şimdi olayın ağırlığı, kendini iyice duyurmuşken, bari sahip çıkalım. PENCERE 20 ŞURA T 1985 Toplam Çizgisinin Altında Ne Var? Ankara'nın yüksek bürokrat kesiminde ve İstanbul'un büyük iş çevrelerinde Özal yönetiminin sıfırı tükettiğine ilişkin "kant" ya da "sam" yaygınlaşıyor. Ne var ki yasanan olayı Özal'ın kişiliğine bağlamak yanıltıcı olur. Konuyu "iş bitirici" kadroyla sınırlamak hafife almaktır. Cumhuriyet tarihinde şimdiye dek görülmemiş ölçüde "içiidışlı" bir yönetim söz konusudur. "Bizimkiler" sık sık dışarıya gidiyorlar; "onlar" neredeyse günaşırı içeriye geliyorlar; 50 milyonluk koskoca ülkeyi "öngörülen modeT'e oturtmaya çabalıyorlar. Türkiye öyle bir terzinin elıne düştü ki giysiyi bedenimize göre biçmek yerine; bedenimizi dışarda bıçilen giysiye uydurma çabaları zorlamaya dönüşüyor. • "İthal ikamesi"rvien vazgeçerek "dışa açılmatY seçtiğimiz, beş yıl önce 24 Ocak'ta ilan edilmişti. Dışardan içeriye ve yukardan aşağıya doğru yürürlüğe giren bu modelin hiyerarşik bir içeriği vardı; "alternatifsiz" sayılmasının gerekçesi de bu yüzdendi. Modele karşı çıkacak bütün toplumsal güçlerin etkisizleştirildiği yerde "attematif' nasıl çıkacaktı? Siyasal yaşamda beş yıldan beri görüntülerin çeşitli renklere bürünmesi, yönetimdeki kişilerin değişmesi, temelde bir değer taşımıyor. Karşısına çıkan her tür muhalefetı ezıp geçen "iç ve dış kapitalizmin ittifakı", saptanan modeli en katı biçimde uyguiamak olanağını bulmuştur. Ne var ki çelik bilek ve demir ökçeyle yürütülen ekonomik model, soru işaretlerinin boşluğuna kaymıştır. Özal'ın siyasal kariyeri de modelle eşzamanlı ve eşanlamlı görünüyor. • Sayın Özal, modelin başarıya ulaşması için az çaba göstermemiştir. IMF'nin reçetesini iç politikada ilkeli ve sürekli bir siyasete dönüştürmeye çalışan Özal neler yapmadı? Gerçek ücretlerin sürekli biçimde aşağıya çekilmesi; büyük holdinglerin küçük ve orta sermayenin yakınmalarına karşın gözetilmesi; ülke ihracatının özel kartele bağlanması; Türk parasının değerinin beş yılda on misli düşürülmesi; devlet politikasının dış ticaret pusulasına göre biçimlendirilmesi; faizlerin toplumsal dengeleri bozma pahasına yuzde 50'nin üstüne tırmandırılması; gelir bölüşümünün büyük sermaye çıkanna bozulması; KDV'nin ivedilikle yürürlüğe konulması, ekonornide en sağcı polrtikanın radikal yöntemlerle hayata geçirilmesidir. Gelir Vergisi'nin dörtte üçünü ücretltler üstlenmişken, KDV'nin "kafa göz yararak" uygulanması, Türkiye kapitalizmi adına gözüpek bir karardır. Yaşadığımız beş yıl Türkiye kapitalizmi açısından bir talihti. Muhalefetsiz, tepkisiz, dirençsız, halksız, basınsız, sendikasız bir ortamda, egemen güçler, ülkeyi özel uygulama laboratuvarına çevirdiler. Ödeme dengesini denkleştirmek, enflasyonu frenlemek, yatırıma dönüşecek birıkimi gözetilen holdinglerde toparlamak ve atılım noktasına ulaşmak için tarihsel bir fırsat yakalamışlardı. Fırsatı değerlendirebildiler mi? • Beş yılın sonunda toplam çizgisinin altında yazılı olan sonuç nedir? Ankara'nın yüksek bürokrat kesiminde ve İstanbul'un büyük iş çevrelerinde olumsuz bir hava var. Türkiye'de kapitalizm. sağlıklı bir gelişme gösteremedi; ülke ekonomisini düze çıkaramadı; ama. parasal, siyasal, örgütsel, kurumsal açıdan guçlendi. Demokrasi için büyük tehlike, işte bu sonuçtan kaynakianmaktadır. Özal'ın başarısızlığını bu kapsam içinde değerlendirmek yanılgılarımızı önleyecektir. ETEM ÜTÜK Emekli Ilköğretim Müfettişi . 1934'te Deliorman'dan gelen göçmenlerden biri olduğum için Bulgaristan'daki Türklerin durumunu çok iyi anhyorum. Son günlerde Türk kamuoyunu en çok ilgilendiren konulardan biri de hiç kuşku yok ki, Bulgaristan'daki soydaşlarımızın, tarihte bir örneği daha bulunraayan biçimde Bulgarlaştınlma çabalandır. Gazetelerimizin binbir zorlukla aJabildikleri haberleri duyurmaya çahştıklan sırada, Başbakan Özal, Gokova'ya giderken gazetecilere şunlan söyledi: "Bulgaristan hadisesini kestirrnek çok zor. Birdenbire ortaya çıktı. (...) Hadise birdenbire akvlendi. Dışarıdan birtakım haberler gelmeye başladı. (...) Normal,hiçbir şeyi olmayan bir hadise birdenbire alevlenmeye başladı." (28 Ocak 1985 günlü gazeteler). BİRDENBİRE DEĞtL 1934'TE BAŞLADI Hayır, Sayın Başbakan, her şey birdenbire başlamadı. Bulgarlarm bu çabalannın kökü eski yıllara dayanır: Ilkin 1934 yılında bir hükümet darbesiyle yönetimi ele geçiren General Kimon Georgief, Türkçe yer adlarını Bulgarcalarıyla değiştirmekle işe başladı. Sonra Türklere, aydın Türk gençlerine, Türk öğretmenlerine baskı yapılmasına geçildi. Daha önceleri Istanbulinski'nin Çiftçi Partisi yönetiminde yaratılan demokratik ortamda Türkler azınlık haklarıru konıyabiliyorlar, okullannda Türkçe eğitimöğretim yapabiliyorlar, kendi Öz dilleriyle gazete ve dergi yayımlayabiliyorlardı. Ne var ki, asker yönetiminin iş başına geçmesiyle birlikte artan baskılara dayanamayan Turkler, atalarından kalan mallarını, mülklerini birer pasaport parasına satıp, Anayurda göçmeye başladılar. Halkın "93 Muharebesi" dediği OsmanhRus, Balkan Savaşlan'ndan sonra üçüncü büyük göç bu tarihte başladı, İkinci Dünya Savaşı'na dek sürdü. O sıralarda Türkiye'nin nüfusu 14 milyon dolayında bulunduğundan hükümet nüfusun artmasını sağlamak için gerekli yollara başvuruyordu. Bunun içindir ki, Balkanlar'dan gelen göçmenlere elden gelen tum yardımları yapıyor, özellikle Trakya yöresine yerleştiriyordu. Bunlar Balkanlar'da da aynı havayı soluk alıp verdiklerinden Trakya'ya uyum sağlamakta zorluk çekmediler. Toprak veriür verilmez de üretime geçtiler. Tarımda ilerleme gösterdiler. Birtakım yenilikler getirdiler. Harman (Batos), tınaz makinelerini ilkin onlar yapıp kullandılar. Bugün ülkemizde yağ gereksinmesinin karşılanmasında büyük payı bulunan ayçiçeğini de işte bu göçmenler, bu yıllarda getirdiler; bundan yağ elde etme fabrikalarını da yine onlar kurdular. de Dördüncü toplu göç hareketi 1950'li yıllarda başlayıp, EVET/HAYIR AKBAL OGRENCI/OGRETMEN YÖNETEN MUAMMER TUNCER Gençler Bize Sesleniyor: I "Evet, iyi bir konuya değinmişsiniz. Evde kitap bulunduramayacak duruma geldık! Kitaba karşı büyük ilgim var. Ama elime her kıtap alışımda aılem hemen soruyor: Nedir okuduğun? Artık evde gizli gizli kitap okuyorum. Bir kışi evinde bile piyasada serbestçe satılan kitapları okuyamıyorsa, o ülkede demokrasi var mıdır? Bu tür bir demokrasinin gerçek adı nedir? Bana ailemin böyle davranmasının nedeni var. O da şu, bir arama sırasında evde bulunan Aziz Nesin, Erol Toy, Muzaffer İzgü vb. yazarların kitaplanna' Bunlar komünist kitaplandır' demeleri... Bu kitaplar yüzünden bir ay kadar bir yerde konuk edildim. Bu arada gerekli muameleyi gördüm! Bir ay sonra serbest bırakıldım. Niçin gözaltına alındım? Evimde kitap bulundurduğum için mi?.. Oysa yasak olmayan kitapları alıp okumak serbesttir. Bunda bir suç yoktur. Sonra eve döndüğümde küçük yaştan beri okul harçlığımdan biriktirerek aldığım kitaplarımın hepsini ortadan kalkmış buldum. Önce olaya bir anlam veremedim. Gerçekleri öğrenince üzüldüm, ama elden ne gelirdi. Ben içerideyken ailem kitaplarımın hepsini yakmış! Evet, ailem de kitap katilleri arasında!.. Yakılan K.taplar arasında 'Nutuk', 'Atatürk'ün Kültür Devrimi', 'Atatürkçülük Nedir?' adlı kitaplar da vardır. Ailemin bilgisizlıği. korkusu, bu kitapların da ortadan kaldınlmasına neden olmuştur, ama onları bu işi yapmaya zorlayanlar suçsuz mudur? Böyle bir demokrasiye nasıl bir ad vermeli?" İstanbul'dan bir genç okur işte böyle yazıyor. "Hocamız, okutman B.Ö. 1984 döneminde İst. Ed. Fakültesi'nden mezun olmuş... Türk dili dersine geliyor. Deneyim, bikji yetersizliği dışında, ögrencilere söz hakkı tanımamak, düşüncelerinin kesin olarak kabul edilmesinde dırenmek gibi diktatörce bir tutum içinde.. YÖK tarafından özellikle seçilip gönderilmiş. "Ülkesini, yüksek istiklalini korumasını bilen Türk milleti dilini de yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarılmalıdır" sözlerini önce yadsıyıp, daha sonra Atatürk'ün olduğunu öğrenince, kaynak olarak Banarh'nın Türkçe'nin Sırları' adlı kitabını verdi. İşte bu 'ders' kitabından birkaç parça: "Öztürkçecilik, an Türkçecilik gibi sloganlardan bir kızıl perde hesabına istifade ediliyordu. Bu perdenin arkasında milletimizın önce dilini, sonra dinini yıkmak isteyen menfur emel gizleniyordu." (Sayfa 184) "Çocuklanmıza durmaksızın selahiyetsiz ve ehliyetsiz eller tarafından uydurulan kelimeleri oğreterek memleketimin bütün gençlerini büyüklerın dilinden anlamaz hallere düşürmek de yurtta tam bir anarşi dogurmuştur." (Sayfa 236) Genç okur, Banarlı'nın kitabından tarih gerçeklerine ters düsen, baştanbaşa 'yalan' ve 'maksatlı' bir parçayı da almış. Bakın, Banarlı ne diyor bu 'ders' kitabında: "Osmanlı hükümdarailesınin Türkçeciliği mühim ve mesut bir tarih hadisesidir. Bu aılenin daha kuruluş anlarından başlayarak orduda, sarayda ve çevresinde ve halk içinde Türkçe konuşup, Türkçeyi yenıden devlet ve edebiyat dili mevkiine getirdiği bilinir." (Sayfa 205) Kitapta Abdülhamit övgücülüğü de yapı'maktadır. "Asıl bahsimiz ise Türk ilim ve neşriyat âleminin evvelce yabancı propagandalar tarafından hazırlanmış eski politik iftiralara kanmaya devam ederek kötü hükümdar sandığı Sultan Abdülhamit'in Türkçeciliği mevzuundadır." (Sayfa 208) İzmir Hukuk Fakültesı'nde işte böyle bir kitap zorunlu olarak okutulmakta. Gençlerımiz şaşırtılmak, yanlış düşüncelere saptırılmak, dolayısıyla Atatürk'ün devrimci ilkelerinden koparılmak istenmektedir. Yalnız İzmır'de mi, İstanbul'da, Ankara'da, her yerde 'Türkçe'nin Sırları' zorunlu olarak okutuluyor. Gerici hocaların yetiştirdiği genç yaşta ihtiyarlamış birtakım öğretmenler de bu akıma öncülük ediyorlar. Bana ulaşan yakınmalar bir değil, on değil, sayısız... İzmirli öğrenciler dıyorlar ki: "Bilimsel olmanın çok uzağına düşmüş, tarafsız sözcüğüyle asla bağdaşmayan, baştan sona uydurmalar, tarih saptırmalarıyla dolup taşan böyle bir kitabı okumak, sınavlarda da bu doğrultuda yanıt vermek zorundayız! Tartışma, konuşma özgürlüğü bulunmayan bir ortamda nasıl öğretim yapılır, nasıl çağdaş ve Atatürk ilkelerine bağlı bir gençlik yetiştirilir?" Genç okuriardan gelen mektuplar öyle çok ki! Bugün yalnız ikisine yer verebildim. Bu 'Gençlik Yılı'nda Türk gençlerinin çığlıklarını duymamak için kulaklarını tıkayanlara sunulacak böyle daha nice sesleniş var! Ogretmen adaylarının atama işlemleri neden gecikiyor? • 19831984 öğretim yılında Teknik öğretmen Elektronik Bölümü'nden mezun oldum. Milli Eğitim Gençlik ve Spor BakanhğYna eylül ayı içerisinde öğretmenlik için başvurdum. Benimle birlikte başvuran arkadaşların atamalan yapüdı. Kimileri iki ayük öğretmen. Yaşam koşulları benim de bir an önce görevime başlamamı gerektiriyor. Durumumu öğrenmek için Bakanlık yetkilileri ile görüştüm: Hakkımdaki güvenlik sonışturmasının henüz bitmediğini, soruşturma tamamlanır tamamlanmaz atanmamın yapılacağmı bildirdiler. Bizler, güvenlik soruşturmamız için gerekli başvuruyıı, MEGSB'nin isteği üzerine haziran aymda, yani okuldan mezun olmadan önce yapmıştık. Aradan sekiz ay geçti. Soruşturmanın sonucunu bir de Gaziantep'te yetkililere sordum. Bakanlıktan benim için herhangi bir yazı gelmediğini söylediler. MEGSB, atamalann ikinci sömestrenin başlamasından önce yapılacağmı bildiriyordu. Bugüne kadar sonuç alamadık. Bana olumlu ya da olumsuz bir yanıt verilmesi gerekmez mi? Atanmama hiçbir engel bulunmadığına göre, belgelerim bir yetkilinin masasında unutulmuş olabilir mi? ML'STAFA TURAN ADAY ÖĞRETMEN GAZtANTEP * Atama işlemlerinin gecikmesinden yakınan pek çok aday öğretmenden mektup âlıyoruz. Bizim saptamalarımıza göre, resmi yazıların bir makamdan öbürüne geç gönderilmesi, belgelerin ilgili bürolarda uzun süre bekletilmesi, sonuç işlemlerinin geçikmesine neden olmaktadır. Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı yetkililerinin soruna köklü çözüm getirmelerinde yarar var. Ozetle • lstanbul Teknik Üniversitesi'nden bir grup öğrenci, Üniversitelere getirilen harç uygulamasından yakınarak şöyle yavyorlar: "Birçoğumuz dar geiirli ailelerin çocuklarıytz. Bize gönderilen az miktarlardaki para ile ancak karnımızı doyurabiliyor, kaldığunız yerin ücretini binbir zorlukia ödeyebiliyoruz. Paralı öğretim bizi büyük sıkmtüara düşurdü. Bizim durumumuzdaki öğrencilerin okumalan engellenmek mi isteniyor?" * Karahalh 'dan bir grup öğrenci velisi, M. Yeşil Lisesi'nde öğrencilerin saçlannm makasla kökten kesildiğini belirterek bu tutumun yönetmelikle bağdaşıp bağdaşmadığını soruyorlar. Vönetmelik öğrencilerin kıhk kıyafeüerini belirlemektedir. Ancak saçlann kökten kestirilmesine ilişkin bir yargı yoktur. Okul idaresinin öğrencilerin saçlannı makasla kökten kesmesi, "öğrencileri yola getirmek'' amacıyla da olsa, kanımızca, ne yönetmelik hükümlerine, ne de eğitim bilimi kuraüanna sığıyor. MEGSB'ye bağlı okulların çalışma takvimi Üniversitelerarası öğrenci seçme 2. basamak sınavı 18 Haziran 1985 salı. Ramazan Bayramı: 19 Haziran 1985 çarşamba saat 13.00'te başlar, 22 Haziran 1985 cumartesi akşamı sona erer. özel okullarda 19851986 öğretim yılının birinci taksitlerinin ödenmesi: 1 Temmuz 1985 pazartesi, 31 Temmuz 1985 çarşamba tarihleri arasında. özel Türk ilkokul ve ortaöğretim kurumlarında 19851986 öğretim yılı öğrenci kayıtlannın başlaması ve sona ermesi: 1 Temmuz 1985 pazartesi, 2 Ekim 1985 çarşamba tarihleri arasında. Mesleki ve teknik ortaöğretim kurumlarında dışarıdan bitirme sınavlarına girmek isteyenlerin Milli Eğitim Gençlik ve Spor Müdürlüklerine son müracaat tarihi: 23 Agustos 1985 cuma akşamına kadar. Kurban Bayramı: 25 Agustos 1985 pazar 29 Agustos 1985 perşembe. Zafer Bayramı: 30 Agustos 1985 cuma. Buıtsa ambalâflan afanaymız. AC1 KAYBIMIZ Merhum Bekir ve merhume Pakize Erman'ın oğullan, merhum Faruk Erman merhume Melahat Atay, merhume Nebahat Karzek, Erdoğan ve Namık Erman'ın kardeşleri, Atay, Karzek, Tanbay ve özükan ailelerinin büyüğü, Idem, Devin, Bülent ve Lütfü'nün sevgili babalan, Belit ve Tank Yağmur özükan'ın dedeleri, Jale Erman'ın çok sevgili eşi, TARIK TAKİ ERMAN vefat etmiştir. Cenazesi 20.2.1984 günü öğle namazıru müteakip Karacaahmet Mezarhğı'nda defnedilecektir. AtLESİ MEVLİD Kıymetli eşim sevgili babamız, emekli öğretmen M.FİKRİ ADff'uı vefatının birinci senei devriyesinde 21 Şubat 1985 perjembe akşamı yatsı namazıru müteakip Kadıköy Söğütlüçeşrae Camii'nde Mevlıdi Şenf okutulacaktır. Tüm dost ve akrabalarımıza duyururuz. EŞİ VE ÇOCUKLARI TEŞEKKÜR Kıam Şengiıl Yücel'i ameliyat ederek sıhhaıe kavuşruran Cerrahpaşa hastanesi Genel Cerrahi Servisi Docentı TEŞEKKÜR Yokluğuna hiçbir zaman alışamayacağımız emekli tank albayı, ANAP Burdur Milletvekili ALİ KEMAL ERDEM'in Ankara'daki törene ve Burdur'daki cenazesine katılan, çelenk gönderen, hayır kurumlarına bağışta bulunan, telefon, telgraf ve bizzat gelerek acımızı paylaşan akraba, dost, tüm partih'Iere, hükumet üyelerine ve hemşehrilerimize teşekkür ederiz. ERDEM VE ÇAVLI AtLESİ adet Mercedes 190 adet Serçe 10 adet Video 10 adet Renkli Televizyon 150 adet Buharlı Ütü Binlerce Özel Tuborg Çantası ve Tuborg Tavlası Türit Tubofj. bir Yajar HokJing ışnrâkıdır Nasıl kazanacaksınız? Tuborg'un muhteşem hediyelerini kazanmak için 3 adet şans bandını biriktirip. açık ad ve adresinizle birlikte "Hediye Çekilişi" rumuzu ile "Türk Tuborg P.K. 150 tzmir" adresine göndermeniz yetecektir. 8 Mart 1985 tarihinde Noter huzurunda yapılacak cekilişte kazananlar gazetelerde ilân edilecek ve adreslerine bildirilecektir. Sayın HAYRETTİN CEBECİ Operatör Dr. SERDAR YÜCÇYAR Asistan Dr. AHMET TEKIN Asistan Dr. Mevlut SARIMURAT Hemşire HATİCE PERSİL ve tüm servis personelıne teşekkür ederira. OSMAN YÜCEL BU SOLUK BU YOKUŞU AŞAR İbrahim Osmanoğlu'nun Şiirleri 193820 şubat 1984 (Alpay Kabacah, Oktay Akbal, Bekir Yıldız, Aydın Hatipoğlu ve Yetkin Aröz'ün yazılarıyla) YENİ DÜNYA YAYINLARI NOT: Cumhuriyet Kitap Kulubü'nden edinilebilir. Turk Tuborg ve Caujans çalı$anlan taııbmaziar. TUBORG
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle