Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
31 ARALIK 1985 CUMHURİYET/I1 AHLevent/'Almantoplumunda var olma kavgası veriyoruz" diyor Belgesiz çalışamazdık 3 Peki Levent, Wallrafria nasıl tantştın, onnnla çalışmaya ne zaman başladın? Hannover'de oturan Levent Direkoğlu isimli bir arkadaşım var. O bu çalışmanın en başında Günter'e Hannover civarındaki bazı işlerde yardımcı olmuş. 1984 eylülünde karşılaştığımızda bana bu çalışmadan bahsetti. Ben, "Başundan geçenleri ona anlatayım" dedim, o da "Olur, sizi tanıştırayun" dedi. Bir ay sonra Günter, Hamburg'da Mac Donalds'da çalışmaya başlayınca, onunla tanışük. tlk göruşmemizde ona dörtbeş saat yaşadığım çeşitli olaylan anlattım. Hayli etkilendi. Ikinci gonişmemizde projesini aynntılarıyla anlattı ve "Bu çalışmayı zenginleştirecek örnek olaylar bulup, bunlan örgütlcyecek biri gerek; bu sen olur musun?" diye sordu. lş önerisini severek kabul ettim. Kitaptaki birçok anahiar olayın gerek fikir olarak ilk olu$urn sürecinde gerekse de daha sonra yaşanmasında ve belgelenmesinde katkılarım oldu. W allraf fın çaltşma boyunca en fazla dikkat ettigi konn neydi? Birincisi çahşmanın tam bir gizlilik içinde sürdürülmesine önem veriyordu. Kuşkusuz böyle bir çahşmanın Günter için önemli tehlikeleri de vardı. Orneğin başkasmm kimliği ile yakalandığında, hakkmda sözgelimi sahtekârlık gibi bir iddiayla dava açılabilirdi. Bunu önlemek .için, çalışmanın en başında avukatlanna, "Bu, şu amaçlarla yapdan bir araştırmadır; bu nedenİe şu yola başvurulmaktadır" türünden bir belge vermiş. En buyuk tehlike, kitap bitmeden işin açığa çıkmasıydı. Çahşmanın sonuna yaklaştıkça, hepimizin gerilüni daha çok artıyordu. Bu nedenle, benim bulduğum ve bizkre önemli yardımları olan Türk arkadaşlarıma bile bu çalışmanın gerçek içeriğinı soylemiyordum. Sorarlarsa, "Bu, Hamburg üniversitesi Sosyoloji Kürsüsunun bir araştırmasıdır. Ama araştırmanın sağlıklı sonuçlanması için gizliliğinin korunması gerekir. Bu nedenle pek kimseye bahsetmeyin" diyordum. Günter'in önem verdiği bir konu da her şeyin belgelenmesiydi. Çünkü işin şakası yoktu. Thyssen gibi dev şirketleri karşımıza alıyorduk. Günter, kitap yayına girmeden söz konusu firmaların haberdar olmasından gerçekten korkuyordu. Çünkü bu firmalar, "Wallraff hakkımızda ciddi iddialarda bulunuyor, önce bunlan ispatlasın" diye dava açabilirdi. En az iki yıl sürecek boyle bir dava kitabtn yayımlanmasmı da bir iki yıl geciktirirdi. Aleyhlerinde ciddi iddialarda bulunulan firmalar, şimdiye kadar dava açmadılar. Günter'in ortaya koyduğu belgeler karşısında çaresiz kaldılar. Oysa Günter, henuz eündeki belgelerin sadece yansını açıklamış durumda. Bütün bunlar, basımn ve gazetecinin gücünün nerelere ulaşabileceğini gosteriyor. Çalışmanın en ilginç bolümlerinden biri, işçi simsan Vogel'in Tttrk işçiterini nukleer santraldaki ölümcül bir işe sokma güişimi. Senaryo nasıl hazır "En AlttakUer" nasıl hazırlandı? Cihan AtikogluMustafa Sönmez (ANKA/özcl Scrvis) Günter'in önem verdiği bir konu da her şeyin belgelenmesiydi. Çünkü işin şakası yoktu. Thyssen gibi dev şirketleri karşımıza alıyorduk..." **'Aleyhlerinde çok ciddi iddialarda bulunulan firmalar, şimdiye kadar dava açamadılar. Günter'in ortaya koyduğu belgeler karşısında çaresiz kaldılar." Riz Türkler, kültürel anlamda Alman toplumunda var olma kavgası veriyoruz. Her şeyden önce, buAoplumda farklı bir kültür olarak varlığımızı kabul ettirmeliyiz. Ama açıktır ki, kendi kültürümüzün de bazı eksik, geri, çağdaş olmayan yönleri var. Bunlan aşabilmeliyiz." 66 ma izni bazen bir mernurun iki dudağının arasında çıkacak bir sözcüğe bağlı. ilk geldiğimde işimi yapan memur kadın, gözlerimin farklı renklerde oluşunu ilginç buldu ve hemen iki yıllık çahşma izni verdi. İki yıl sonra gittiğimde karşılaştığım memur ise, bu duruma çok sinirlendi ve 'Nasıl sana, hem de iki yıl izin verirler" deyip çabşma iznini sildi ve oturma iznimi sadece bir yıl uzattı. buKb, Vogel Ue naal ilişki kurul Günter, ertesı gün, Köln tiyatrosunda bulduğu gulunç bir şoför du? Vogel'i Duisburg'da otu üniformasım giyer ve Vogel'in ran Sinan Coşkun adındaki bir bürosuna gider. Vogel, büroda arkadaşımın tanıdığı işçiler saye arkadaşlanyladır. Günter'in kısinde bulduk. Vogel, büyük şir lığı hem komiğine gider hem de arkadaşlannın yanında ondan ketlcre geçici işçi bulan araa bir firmanın başında. Sinan'ın tanı bir an önce kurtulmak için, 'Peki işe alındın, şimdi git' der. dığı işçilerin bir kısmı Vogel'in işçileri. Günter, bu yolla Böylece Günter Wallraff, işçi Thyssen'e gjrdi. Vogel'den para jsimsan Vogel'in şoföru oldu. istemediği için, kısa sürede onun Nükleer santral fikri ise bengözune gırdı. O kadar ki, Vogel, den çıktı. Nükleer santral ların diğer işçilere 'Bir işçi var; 2.5 ay insan sağlığı için oldukça tehliçahştı, para istemedi' diye Gün keli birimlerine bir haftalığına ter'den övgüyle söz etmeye baş kaynakçı getirildiğini duymuş ve lamış. Günter de günün birinde bunu hemen Günter'e duyurVogel'e gider, 'Bu iş pis, ben si muştum. Günter, bu konuda zin yanınızda şoförlük yapayım' araştırma yapmamı istedi, ama der. Vogel, önce kabul etmez. fazla ipucu eîde edemedik. HafGünter de, 'Ama çok önemli, iş talar sonra Gunter, Vogel'in yaçiler size saldıracak' der. Vogel, nında şoför olarak çalışırken, telaşlanır; işçilerin listesini çıka nükleer santralla ilgili projesini nr, hangisi diye sorar. Günter geliştirdi. listeden hatırlayamaz, ama 'Ben Tiirkiye'den gelen göçmen sizi koruyabilirim; karatede si işçiler, sence Almanya'da ne giyah kuşağım var, size saldıracak bi sonınlarla karşı karşıyalar ve adam, önce beni ezrneli' der. sen bunlann çözümü için ne dü Burada "pis yabancı", kendi memleketimizde "kuş Alamancı"yız. Yıllar geçiyor, "gitmek mi zor, kalmak mı zor?" derdi başlıyor. Bütün bu maddi/manevi, bilinçli/bilınçsiz, gerçek yaşamda kafamızın içinde iki farklı toplum, iki farkh kültür şiiauyorsun? arasında sürekli gidişgeliş, şid Vallahi diğerlerini bilmem, detli bir gerilim ve kimlik bunaama benim ciddi bir sorunum llımı yaratıyor. O zarnan, ya içinden geldiğimiz kulturel değerlevar. O da şu: Bana son derece re, yaşadığımız surekli saldınlar ters davranan Aimanlara şöyie nedeniyle, bağnazca, köruköruağız dolusu, hem de onların anlayacağı şekilde küfür edemiyo , ne sımsık) sarılıyoruz. Ya da kendi kültürel değerlerimizi bürum. GalatasarayUrdingen matünuyle inkâr ediyoruz; ama bu çında Krefeld Stadı'nda Turkler olarak 40 bin kişiydik, ama 'Ha da yaşadığunız kimlik krizini kem dışanda dayak var' diyeme çözmuyor, daha da derinleştiriyor. dik, 'Sahada ayı var' diyemedik. Urdingen'e 'Cim cim cim dal dal Kulturel anlamda da bu dal' çekemedik. Bunlar işin şatoplumda var olma kavgası veka tarafı, ama biz göçmen işçiriyoruz. Her şeyden önce, bu lerin gerçekten çok boyutlu sotoplumda farkh bir kültür olarunları var. Bunlann bence en rak varlığımızı kabul ettirmelibaşta geleni, insanların her şeyyiz. den önce buradaki varhklan (çalışma, oturma vb. hakları) Ama açıktır ki, kendi külgaranti altında değil. İlk 1020 türumüzün de bazı eksik, geri, yıl insanlarımızın burada yaşaçağdaş olmayan yönleri var. Bu dıkları sorunlar karşısında bir konuda eleştiri ve önerilere açık ölçüde edilgin kalmalarının da olabilmeli ve bütün bunlan aşabence en önemli nedeni bu. Kenbilmeliyiz. Kısacası bu toplumdilerine 'misafir' işçi denilmiş ve da eşitlik ve özgtiriıik istiyoruz. misafirliklerini sona erdirme, tümuyle ev sahibinin elinde. Otur BİTTİ tSTELEVENT AULevent, "Abduttah"kimüğiyU Ijçtsimsan Vogel'bı şoförlüğünüyaptyor. Hiçbir zaman gerçek Ali Levent olamadım Günter WaUraff üe "En Alttakiler" üzerine Ben de kendimi bir yabancı gibi hissettim. Her gün ezik bir biçimde eve dönüyordum. Cesaretsiz ve sessizdim. Aşağılanmış ve gururu kırümış biriydim. Buna rağmen, diyebilirim ki, hiçbir zaman gerçek Ali Levent olamadım; ona yaklaşık birisiydim. Böyle bir çalışmaya soyunan bir Türk yazarın belki birazcık 'yabancı bakış'a ihtiyacı olabilirdi. Belki Tiirkiye'den gelen bir yazar, bu roiü daha iyi, daha gerçekçi yapabilirdi... Fakat ne yazık ki, ortaya konan çalışma bu kadar sarsıa olmayabilirdi"^ issiz olduğunu öğrendiğim iki Türk kızkardeşi işe aJmış. Bu sadece bir örnek. Tifkiye'deB gdcn göçmen işçiler kendi seslertai, kitabtn yarattıgı bu olumlu ortamda da duymnaaz, bu f u n b yeterince deteriendiremezlenc bir fıraatı hcba etmiş oluriar görüşüne katılır mısınız? WALLRAFF Sonınu ben de aynen böyle görüyor ve bunu Türklerden talep ediyorum. Bu dalga ziyan edilmemeli. Ben aslında sadece bir canlandına, bir harekete geçirenim. Şimdi top, sorunun gerçek sahiplcrinde. Eğer kendi sorunlannı bu vesUeyle sahiplenmez, seslerini bu dalgada duyuramazlarsa her şey eskisine döner; yazık olur. Bfcmz da "teknik" sorulara geçelim isterseniz. Çalı^Bianızı bir ekipie birükte yüriittunüz. Bn ekip ve çalışmanın surdiiraluşöaö bir de sizden dtakyebiUr nüyiz? WALLRAFF Birlikte çalıştığım ekip, kitabımın girişinde zikrettiğim insanlardan oluşuyor. Ama baskalan da var. Bazılan işten çıkanlma korkusuyla, güvenlik nedeniyle isimlerinin yazılmamasını istediler. Bu çalışma ekibinin çekirdeği S arkadaştan oluşuyordu. Bu grup içinde kimliğini de bana vçren Levent'in konumu diğerlerinden farklıydı. O olmasaydı bu çalışma kitaptaki alanlara giremezdi, bu yetkinliğe ulaşamazdı. Ben kendimi özerk olarak görmedim hiç. Orada, eski çahşmalarım ve deneyimlerimle olayı değerlendirebilen bir iletişim organı oldum sadece. Bfr dergide yer afau demednizde "Merort dnıcnİB maskesiai dttşarip gerçek yüzünü gösterebflmek için kendi yüzttma sakladım, maske taktıııı" diyorsunuz. Bu "maskeB yaşantı" süresiııce karşüasüguuz birçok olumsuz ve haksız davranış sırasıada bir Alman olarak kendi yurttaşlanmn, hnkümetinizi ve devletinizi nasıl âlgıladmız? WALLRAPF Ben de kendimi bir yabancı gibi hissettim. Her gün ezik bir biçimde eve dönüyordum. Cesaretsiz ve sessizdim. Aşağılanmış ve gunını kınlmış biriydim. Buna rağmen, diyebilirim ki, hiçbir zaman gerçek Ali Levent olamadım; ona yaklaşık birisiydim. Çünkü biliyordum ki bu maskeyi pkaracak, sorumlulann yüzlcrine çarpacaktım. Bunu biliyordum tabii. Bu nedenle, bu rolü gerçekten yaşayan birinin yüz misli daha kötü şeyler hissetmesini anhyorum. Bir Türk gazetedyazar böyte bir çahşma yapnydı, vapıtı aynı etkiyi yaratır, aym ilgiyi göıür miydtt? WALLRAFF Gerçekten demokratik işleyen bir kamuoyu söz konusu olsa, çok daha büyük etki yaratması gerekirdi. Ve böyle bir yapıt, benim yapabildiğimden çok daha fazlasını aktarabilirdi. Böyle bir role soyunan bir Türk yazannın, belki birazcık *yabancı bakış'a ihtiyacı olabilirdi. Belki Türkiye'den gelen bir yazar bu rolü daha iyi, daha gerçekçi yapabilirdi. Fakat, ne yazık ki, ortaya konan çalışma bu kadar "sarsıa" olmayabilirdi. Bu, bizim topluma ilişkin bir özellik. Kendilerinden biri söz konusu olunca daha çok etkileniyorlar. Bu, tamamen bizim toplumumuzla ilgili.. O zaman, önümiizdeki dönern, goçmenlerin kendi seslerini duyuracaklan; bizzat kendi aydınlannı devreye sokacaklan evre olacak diyebilir mtyiz? WALLRAFF Bugün bir duyarblık dönemi yaşanıyor. Konu üzerinde şu anda derinleşiliyor. Bana söylenenlere gört, bu kitap bazılannın bu konuda okuduklan ilk kitap oluyormuş. Bununla yetinmeyip yeni kaynaklar araştınyorlarmış. Böylece bu ülkede bir altkültur olmaya itilmiş Türk yazarlann, çoktan hak ettikleri yeri alacaklan umudunu taşunaya başladım. örneğin büyük sanatçı ve edebiyatçı Fakir Baykurt aslında bu konuyu romanlarda çoktandır işliyor. TUZAK tsçi simsan Vogei (otomobüde oturuyor) tehlikett işlerde çahsttniacak Türk işçBerM pazariamak üzere (sözde) nükleer santral yöneticiUriyle buhtşuyor. Tam bir tuzak. Son kitabınızta Uftli Urtaşma toptanülanıu geaei katdun naal, b« toplaBtılan ktaü d i m Hyor? WALLRAFF Katılım yüksek, ilgi beklediğimin de ötesinde. llerici kitabevleri afişlerle duyuru yapıyor; çeşitli sendikalar işletmelerinde topuntılann propagandasını yapıyor. örneğin Köln'de şehir tiyatrosunu bizzat kendi yoneticjleri tahsîs «tiler, toplantıyı düzenlediler. Bu toptaablmria nefeye Tmrmayı u a ç İ H yonuHZ? WALLRAFF Sorunlann ortaya dökühnesi gerek. Işletmelerde söz hakkı olmayanlar bu toplantılarda seslenebilecekleri bir topluluk buluyorlar. Toplantılara, yaşadıklanndan bizzat etkilenenler de gelip konuşuyor ve böylece bunlar bölgesel basına, radyoya, televizyona yansıyor. tlginçtir, bu toplantılara katılan bazı kişilerin yabancılara karşı tavırlan da değişebiliyor. Birkaç gün önce, Bonn'un ikinci büyük butiğinin sahibesiherhalde sabit müşterileri TOrklerden o kadar hoşlanmaz kitabı okumuş, toplantıva kaükruş. Bir iki gün sonra kendisine iş için başvuran, üç yıldır Demir Kafesten Günter JVallraffa mektup Haddim olmayarak belirteyim, sorun sizin işçi sınrfh nızın kendinı topartayıp, örgütlenıp, bttgi ve bilinç sahibi olarak, ekonomik sisteminizi bu eğri buğru raytardan dosdoğru raytara geçirmeskJir. Bunun sonunda kötesc, kacak işçisiz, kadın erkek, çocuk buyüK, işçi memur, kimsenin ezilmediği, sömürülmedtği irvsanca bir duzen kurmaktır. Böyte olunca ne istersin Hans Vogel'den benim canım abicim? Çunkü sizin hükümetinizin vermediği insanctt olanağı o verdi bize. Eze ,eze, sömüre sömüre çalıştırsa da, Almanya'da iyi kötu bannabiliyorduk. Sen de bizim çok okumuş, hâlâ da okuyan, ama okumaktan ve bilmekten başka becerisi olmayan aya$ı havada aydınlanmız gibi nettceye gideceğin yerde, Hatice'ye gkfiyorsun, ntcin böyle yaptyorsun canım Günter abicim? Kusura bakma, şu toptantıdan toplantrya koşarak konuşma üstüne konuşma yaptığm ve üstelik bir dünyada ün yükü altına gırdiğin gunlerde satııianmı uzatarak kafanı şişiriyorum. Ama olanlan tam bütün anlatıp sağduyunu, daha dogrusu o güzel sokjuyunu bir parça harekete geçirmek istiyorum: Kitabmı bastınp yayına haar duruma getirdtkten sonra, önce' 'Der SpiegeJ" dergisinde, sonra teievizyonda bombanı patlattın. Thyssen'ın ve de Voge) Bey'in bundan hemen haberteri oldu. Nasıl olmaan? Daha o gün 60 miryon nüfusunuzun 40 milyonu olayı duydu. Yerler sallandı. Vogel Bey bıze bir adamını yollayıp, "Bugün işbaşı yok, toz olun! İyi toz olun, ücretlerinizi vereceğim, üç beş gün ortalarda oörünmeyin!" dedi. Thyssen, savcılık, kamuoyunun baskısıyta iş müfettişleri ve poNsler yollayarak firmama baskın yapar, rezaletimizi saptar, suçüstu mahkemesı kurar diye Vogel Bey'e, "Birkaç gün işe gelmeyın!" demiş. Gün çanğı sıkar, cank ayağı, değıl mı? Biz toz olduk hemen. Ben Neudoıf ta hemşenmiz İbrahim Kiraz'm evine gittim. GüKzar Yenge'ye, "Sadece üç güncü saklayın beni!" dedim. "Fazla yorganınız yoksa bir kâğıt peçete altında yatanm!.." Aliah bin bin razı olsun, "Buyur Kemal Kurban, istersen on üç gün kal!" dedi. Neden İbrahim Abıgıle grttım? Evterinde genç kızları yoktur, ıçlerıne kurt düşmez, diye duşündum. Fakat ne çare, polis beni haber aldı O üstlennde fınl fınl mor lambaları dönen üç otomobille evın bulunduğu Graben Sokağı'nı tuttular. Ben diyorum bu sizin Alman polısı anasının gozü, çok cin bir polis. Türk pollsiyle işbirtigi de yapttğından iyjce takvryetendi. Ştrp buldu izimi. Gerçi ben de az uyanıklardan değilimdir. Onlar gelmeden aldım çantamı, tüydum. Kapısında "ZOO" yazılan ünlü Duisburg Hayvanat Bahcesı'nin önünde tramvaya binip Mulheim'e, oradan Oberhausen'e geçtim. Fakat indiğim durakta gene bir polis arabası görmeyeyim mi? Bunlann ellerinde radarlı telsızler var ya. Gittiöim yönü birbirterine haber venp önlem almışlar. Sterkrade'den öteye vurdum. HerneDatteln Kanalı boyunca gidiyorum. Aha, bir de baktım, polis gene ardımda. Tabantan kakjırdım, ama ne kadar kakjırsam yaran yok. Kamımda motor mu var Günter Abicim? Bastılar ardımdan gazı. Aramız 50 metre kaldı. Çantayı yandaki çaytrların arasına, kendimi de kanaldakı sulara atarak kurtulmayı düşundüm Bunun bir kurtuluş olmayacağını biliyordum. Fakat böyte durumlarda insan her şeyi doğru ve uygun düsünemez. Baktım havada bir de hehkopter dönüyor. Kanalın üstunde durmağa çarıch, Hüttenheim, Mülheim uzun uzun arama yaptıktan sonra, Neudort'ta benim ardıma düşmüşler. Bunu önce Gülizar Yenge'nin ya da İbrahim Abinin konukluk yükümden bir an önce kurtulmak istemesi nedeniyte yaptıklan muhbiriiktir diye düşundüm Fakat her ne kadar 24 yıldır Alman ekmeği yiyor, Ren suyu içiyorlarsa da böyle Avrupasal bir kalleşlıği asla yapmazlar dedim. Bu iş santrım, o mahallede oturan cevirmen Abdülkerim Tuna'nın adamlarının beni tanıması ve polise fısıklaması sonucudur. Çunkü bunlar faşodurlar abicim. Komıser Günter Heinemann ıle arkadaşlannı ve onlarla calışan iki Türk çevirmenini tam üç gün, üç gecede ikna edebttdim. Bunun için de asıl cürmüm otan kacak işçiliğimi ikrar ettim Bu arada hıç ıstemediğım hakje on bir arkadaşın adını vermek zorurtda kaldım. Beşini yakaladılar, altısı kaçmaya devam edıyor. Beni sorguya çeken komısere "Ali Sinirlioğlu" adryla aramıza giren Günter VVallraH'ı tanıdığımt soyleyinve bugün beş mark bile milletvekili ayltğı almadtg» hatde bana bu ılgıy. gösterdı. Şimdi ben zaman kazanmak için bu ditekçeye güveniyorum. Ama sakın yanlış anlama, sadece zaman kazanmak için. Bu ditekçe benim sınır dışı edilmemi önlemez, bunu sen de büirsin. Beni yurda gen yoHamaktan kurtaracak bir tek çare vardır, o da senin ınsanlığtna kalmıştır Günter Wallraff Abicim, arzedeyim kısaca: Ne yapıp edip, kız ya da dul, egal bir Alman hatunuyla beni nikâhlayacaksm. Lütfen bana, "Kemal Kurban, sen yurtta evlisin, hem de iki çocuğun vari" diye afriak öğütlen vermeye kalkma sakın, yaran olmaz. Yurttaki evlifigimin imam nikâhlı olması, bu noktada işimi kolaylaştınyor. Korkma, sen nasıl dersen, bulacağın hatun nasıl isterse uyanm. Sadece kâğıt üzeri btr evlıtik de olabilir, sahıcı de. Çünkü beş yıidır öz kanmdan uzaklardayım Ne sızınkilerden, ne bızımkilerden btr tek Havva kızına uçkur çözmedim, o yönden de sabnm brtik. Bulacağın hatun benim yaşımda, az çok şakülü gönyest yerinde biri olursa sevinirim. Ama ılle böyle bıri olsun diye diretmıyorum. Benden on üç, on beş yaş fazla bile olabilir Birken Sokak'ta oturan çalgıcı bir delıkanlı tanırım, kendinden 24 yaş büyük, hem de epeyce kullanıtmış bir hatunla evlenip burada kalışını sağlama aldı. Alman hatunları 196O'lı yıllarda bızjmkileri kapışırkev aralarında dövüş çıkanrlarmış. Sanınm yurdunuzda yeniden filizlenen yabancı düşmanlığmın etkisinoendir, bu konudakı değerimiz de epeyce düştü, ancak omalannız arastnda bıztere kısmet çtkabilryor. Bizimkiler de bunlara razı oluypr. Yaşamdır, ayıplamıyooım. Evlenme işini gerçekleştınnce seni nıkâh tanıgım olarak beledıyede görmek isterim. Hatununkıni de bizım Duisburglu Türklenn sevgilisı Tayfun Efendi'yı yapanz. NikahımızıBoıediye Başkanı Herr Knngs'ın kıymasını diliyorum. Böylece yuzünü görmuş olurum. Baki selam. Allaha emanet ol. Hürmetlerımle... Satırlanma son vermeden küçük bir ricamı ekteyeceğtm: Kapatılmış olduğum demir kafeste feci öksürüyorum abicim Gelırken bıraz ılaç getır. Hıçbtr sıgortada kaydım olmadığı ıçın ne polısler, ne gardıyanlar bana ılaç almıyoriar. Talihsiz kardeşin Kemal Kurban tarahndan. Duisburg Merkez Ceza ve Tutukevi, Hücre No: 417. Fakir Baykurt yazdı lışarak, adamlann gelip beni o pis sulardan çıkarmasını bekledım. Kusura bakma, ama Günter Abı, bu sizin Almanya'da bir tek temiz dere, ırmak, kanal, göl möl kalmamış! Neyse, konuyu dağıtmanın gereği yok. Polis beni aldı, önce bileğimi büküp üstümde silah araması yaptı. Kanalın suları soguktu, dışansı daha soğuk, tir tir titriyorum. Çayırlar arasına attığım çanta ile birtikte beni Neudorftaki karakola getirdiler. Sanki yol kesmısim, banka soymuşum, gönülsüz kız bozmuşum gıbt, beni Thyssen'ın ürettiğıdemırlerden yapılmış hücrelerden bırine kapattılar. "Ûstündekj grysiler ıslak, titnyorsun, ne otea sen bir msansın!" filan demediler, kapattılar. Bir de kHit. Tam on bir saat orada titredim. Gece ifademi almak üzere nöbetçı komıser Heinemann'ın önüne oturttular Kusura bakma, onun da ön adı Günter ımış. Bana ne sorarsa begenirsın? VVedau ormanlannda bulunan kadını ben mi öldürmüşüm' Clstünü soyup, çok affedersın, edep yerinin traşiı olduğunu görünce bunun bir Türk ve Müslüman olduğunu kolayca anlayarak, "Öldürücüsu de Türktür!" diye karar venp, Mandoh, Hamborn, Meidece, oradaki polislerin kıçıma birkaç tekme, yuzüme birkaç tokat atacaklanndan çok korktum. Fakat asla düşündügüm gibi olmadı. Neudorf Karakolu'ndaki ekip ve takımlann her nedense sana sempalileri var. Buna sevindim, ama sana duydukları sempati benim Deutsche Bank ile üebfrauen Kılisesı arasındaki ceza ve tutukevinın tek kişilık kafeslerinden bırine kapatıimamı önlemedi ne yazık! Buna da çok üzüldüm ve hayret ettim. Ben bütün acı ve zor durumlar karşısında senın başını ağntmayı önce hiç düşünmedım Bu yuzden İbrahim Abinm yeğem Demekçı Mevlüt yoluyla Sendıkacı Yılmaz Bey'e, Türkdanış Mümin Efendi'ye, Dinslaken'de Dışçı Gonül Abla'ya haber gönderdimse de, bunlardan sonuç alamadım. Duisburg Merkez Ceza ve Tutukevi'nde bizden epey yurttaş varmış. Dtşarda bunu hiç tasarlayamazdtm. Hatta eskı bir milletvekili ıle bir doktor da, sanınm esrar ışlen nedeniyle, burasını tam anlayamadım, bunlar arasındadır. Ben bu eskı mılletvektlıne haber gonderdım Bulunduğu koğuştan hücremın önüne kadar gelerek derdımi sordu. Sagolsun, hiçbir sol görüşe sempatısı olmadığı BİTTİ BİTTİ