16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 EKİM 1985 "Zincirleri ne zaman çözdüler?" diye soruyorum. Evet, Orgeneral Faik Türün 'ün emri ile gözaltma alınmış, Ziverbey Köşkü'ne getirilip, zincire bağlanmıştı. Sorgu nasıl başlayacak, neler sorulacakn? Sorgudan öncesini anlatayım: Zincire bağlandıktan sonra, sıra genç adamın taJimat vermesine gelmişti. Özetle şöyle konuştu: "...Şu andan itibaren. askeri bir yenlc bulunmaktasınız. Asker idşi sayılırsınız. Bu nedenle. talimat dışı hareketleriniz halinde, asker kişilere uygulanan hukumler uygulanacaklır. Odada dolaşmak yasak.. Pencerelere sokulmak yasak.. Elektriği söndurmeyeceksiniz.. Yalakta yatmadığımz zaman en çok yatağın ymnındaki masanın başındaki koltuga oturabilirsiniz. Bir ihtiyaç balinde 'nöbetçi' diye sesleniniz. Görevtilcr gettr, ne istediginizi sorarlar ve gereğini yapariar... Görevlilerin içeri giriş çıkışlannda zorunlu olarak kapı açılacağı için, o sırada kapıya bakmamz kesinlikle yasak... Kapmın açılış kapanışı sırasında kapıya arkanızı döneceksiniz..." Elim ve ayağım kakn zincirle bağlanmış olduğu halde, hiç yatıp kalkraadığım için sanıyorum ki, yatağa girmeden önçe nöbetçiyi çağırıp zincirlerin kilidini açmasını isteyebilecektim. Görevliye, yatarken zincirin çözülüp çözülmeyeceğini sordum. Bu soru, görevlinin tuhafına gitmiş olacak ki, "Yok öyle şey, bu halinizle yatıp kalkacaksınız..." dedi. Sonra odadaki iki görevli ile birlikte kapıyı kapatıp gittiler. Bir süre yatağın kenanna oturup düşündum: Neydi başıma gelenler? Ne yapmıştım da pranga mahkumu gibi zincirlere vurulmuştum? Işin daha gözalıına alınma evresinde bu tür ri gördüğüm çavuş. Elinde siyah bir işlemlerle karşılaşacaksam, olası bir bant, sordu: yargılamada verilecek hüküm bakı"...Ayak yoluna çıkacak mısınız? mından iyimser olmaya olanak var Tıraş olacak mısınız?" mıydı? "Evet" yanıtını verdim. Bunun üzerine elindeki bant ile gözlerimi bağladı. Koluma girdi. Elirnde tıraş takımım ve sabun, kapıdan çıkardı Vakit hayli ilerlemişti. Güç bela ve birkaç adırn sonra sol varafıma yatağa girdim ve birbirinden ayrıldüşen bir kapıyı açarak beni içeri raayan iki elimle ortaklaşa şekilde soktu. Gözümdeki bantı çıkardı. delik, yırtık battaniyeyi üstüme çe"lşiniz bitince seslenin" dedi. Çıkkip, yan tarafıma devrilerek yattım.. maya hazırlanıyordu ki. hemen sesUyumuşum. Bir ara yatakıa dönmek lendim: istemiş olacağım ki, bileklerimi ve "Çavuş, tuvalete gidecegim ve tıayaklanrm bağlayan zincirin böyle raş olacağım. Zincirleri çöz ki, bu isbir harekete pek kolay olanak verleri yapayım.." memesi sonucu duyduğum acı ile Sanmıştım ki, çamş, zincirleri çözuyandım. Insanoğlu, her şeye zameyi unuttuğu için tuvaletten çıkmamanla alışıyor!.. Ben de birkaç saat ya hazırlanıyordu. Heyhat!.. Hiç de içinde zincirler altında uyumaya alışÖyle değildi. Çavuşun yamtına şaşırmıştım. Tekrar uyudurh. mıştım. Doğrusu böyle bir karşılık Sabah olmuştu. Güneşli bir hazibeklemiyordum: ran sabahı.. Bulunduğum binanm "Olur mu zinciri açmak? Yasak. bahçesinde yüksekçe ağaçlar olacak lşioizi böyle göreceksiniz..'' Kapı ki, doğan güneş, ağaclann siluetini yı kapattı. Kilitledi çıktı. Bu kez. beyaz boyalı pencere camları üzerihavsala almayacak bir durum ile kar ne yansıtmaktaydı. Bir süre göz ucu şılaşmıştım. Ellerim ve ayaklanm ile bu yansımaları izledim. Sonra yezincirliydi, böyle olduğu halde tuvarimden kımddamaya çalıştım. Yatak lete gidecek ve tıraş olacaktım!.. büyük bir gürültüyle gıcırdadı. Bu Ama nasıl? gürültü üzerine nöbetçinin kapıya doğru yaklaştığını fark ettim. Kapıya doğru dikkatü baktığımda, kapırun beyaz boyalı camında orta boyda bir insanın göz hizası düzeyinde küTuvalet, bir metre genişliğinde ve çük bir deliğin kazmmış durum22.5 metre uzunluğunda alaturka da olduğunu da fark ettim. Hızlı tuvaletti. Arka tarafta ytiksekçe bir adımlarla kapıya doğru gelen nöbetpenceresi vardı. Ama onun da camı çi, bu delikten benim.neden karyobeyaz boya ile boyanmıştı. Tuvalet . layı jjıcırdattağımı gOrüyor, endişe taşı, yerleştirildiğinden bu yana te* edecek bir durum olmadığım anla mizlik görmemiş, kirli sarı renge büyınca yeniden koridorda yavaş adım rünmüş halde. Musluk önünde de larla dolaşmaya koyuluyordu. eğri büğrü bir konserve kutusu. Bu da sözüm ona temizlikte kullanılaBir süre sonra bitişik odanın kapı cak !.. Tuvaleün konforunu tamamkilidinin açıldığnı duydum. Arkasınlayan iğrenç derecede pis ve kirli bir dan zincir şakırtılan ve bunu izleyen lavabo ve .yüzünüzü göstermemeye ayak sesleri.. Bitişik odaya kilitlenen kararlı, sıfrı dökülmüş bir ayna.. bir baskası, odasmdan dışanya çıkaBir süre etrafıma bakındım. Gönlıyordu. Kimdi acaba bu? Bilmiyorrebildiklerim bu kadar.. Fa2İa değil, dum. Ama yan odada tıpkı benim sadece on santimlik bir ara ile bağgibi dleri ve ayakları zincire bağlı bir lanmış el ve ayaklarımla tuvalet gebaşkasımn olduğunu bilmem bana reksinmemi nasıl karşılayacağımı, bir ölçüde avuntu vermeye yetmişti. jiletli tıraş makinem ile nasıl tıraş Daha sonra aynı zincir ve ayak sesolacağımı düşünüyordum. Sahi naleri.. Kapının açılıp kapanması... sıl? BUtün düş gücümü kullandım. Birkaç dakika ara ile kapının yeni Yok hayır, çare bulamadım. baştan açılıp kapandıktan sonra dışarıdan küitlenmesi.. Şimdi sıra baEvet, sonunda bütün gereksinmena gelmişti. Akşamdan verilen lerimi yerine getirmeyi basarmıştım. talimata "asker kişi" olarak uyup Ama gelin bir de bana sorun! hemen kapıya sırtımı döndüm. KaTuvaleueki işimi güç bela ayak bipı açılmış ve içeriye biri girmişti. leklerimdeki zinciri kirletmemeye çaDöndüğümde karşırada akşam üzelışarak ve doğal olarak da uygarca CUMHURİYET/U 2 Emekli Tümgeneral CELİL GÜRKAN 12 Mart öncesi ve sonrasını anlattı UĞUR MUMCU yazdı %Wrgeneral Türün'ün yüksek rütbeli subaylar için hazırlattığı bu "çağdaş dinlenme evi"nin (!) özelliklerinden biri de çatal ve çay kaşığı diye bir aracın yemek literatüründe yer almamast, her iki görevin de plastik bir çorba kaşığına verilmesiydi. Bu nedenle çayınızı plastik kaşığın sapı ile karıştırmak, zeytini, peyniri, köfteyi, makarnayı da yine aynı kaşık ile yemek zorundaydınız! olaylardan sonra hiç karşjlastınu mı?" Acı acı gülüyor: Evi Ankara'da Çevre Sokak'ta. Benim evim de And Sokak'ta. Ara sıra yolda karşılaşıyoruz. Beni görünce hemen başını öne eğip geçiyor.. Biliyorsunuz, emekli olduktan sonra yönetim kurullannda görev aldı. Milletvekili oldu. AP tarafından Cumhurbaşkanhğına aday bile gösterildi. Sivil demokrasimizin iki Cumhurbaşkanı adayından biri emekli Orgeneral Türün, öteki de Orgeneral Batur! Alçak sesli konuşmalar *'Sayın Generalim, sorguda neler sordular? Orgeneral Batur ve Gürler ile ilgili sorvlar soruldu mu? Sorgucunun amacı neydi? Neyi öğrenmek istiyordu?" Şimdi sizi kaplayan merak ve heyecan beni de sarmıştı. Dinliyordum: Albay dışında odada bulunanlann son derece alçak seste konuşmalan, benim uzerimde, ya odada üst rütbeli bır kişinin bulunduğu ya da sorgulama yapacak albayın otoriter mizaçlı biri olduğu izlenimi veriyordu. Orgeneral Türün ya da Tümgeneral Memduh Ünlütürk orada olamaz mıydı? Belki de!.. 12 MART'a beş kala... Sorgumu yapan "Albay": Gürler ve Batur'a neden alet oldunuz? temızlık yapamadan bilirdikten sonra, seslendim. Çavuş geldi. Yeni bastan gözümü siyah bant ile bağladı. Ne düşünmüşler, bilemem. Bantın göze raslayan kısmına pamuk konulmuştu. Yüz havlum odada olduğu için yüzümü tuvalette iken kurulayamamıştım. Bu nedenle aynı törenle odaya dönüp, gözümdeki bant çıkarıldıktan sonra bir süre de zincirli ellerimle göz kapaklanma, kirpiklerime ve kaşlarıma yapışan pamukları ayıklamak zorunda kalmıştım. Çavuş bir süre sonra kafivaltımı getirdi. Bir plastik tabağa konmuş tam altı tane buruşuk zeytin, bir tutam beyazpeynir, biriki dilim ekmek götürüldüğüm yer, binanın bodrum Tümgeneral Memduh Inlulürk'e katındaydı. Girdiğim yerin bayagı sebağlı olduğunu öğrenecektim. Generin ve hafif rutubetli havası da göral Ünlütürk, şimdi o da emekli lzmit'te Kolordu Komutanlığfna türüldüğüm yerin binanın bodrum vekalet ettigim sıralar aynı kolordu katında bir oda ya da salon olduğunu gösteriyordu. rtun piyade tugayında tuğgeneral rütbesi ile görev yapıyordu! Gelen o Bir sandalyeye oturttular. Çevmuydu acaba? remde dolasan insanların kâh hafif, kâh duyabileceğim konuşmalarından Saat 10.00'a doğru, sarı metalik her bakımdan asker kişiler olduklaçerçeveli gözlükleri olan tıknaz kısa rı belli.. boylu, gülecek yüzlü bir görevli geldi ve bana: "İfadeniz alınacak. aşaDaha sonra "kalındavudi" sesli fıya inecegiz" dedi. bir görevlinin gelişi. Ona herkes General Gürkan, o günlerin Ofke "albaVım" diye hıtap ediyor. O da sini ve daha doğrusu kırgtnlığını ye gereken emirleri veriyor. Masa üzerine yerleştirilen bir daktilo makineniden yaşar gibiydi. "Sayın Gürkan, sanıyorum Sıkı sinin kâğıt taknıa, satır başı yönetim Komutam Türün, Ziverbey avarlama sesleri ve arkasmdan da bir ve benimle ilgili hepsi de doğru bilgileri sıraladı durdu. O sıralar, 2.5 ve 3.5 yaşlarmda olan çocuklanmdan "Ne sevimli şeylerdi" diye söz etti. Gözlerim bağlı, albayın ya da albay sandığım kişinin konuşmalarını dikkatle dinliyordum. Bu arada, zaman zaman zincirli el ve ayak bileklerimi hareket ettirme zonında kalışun dikkatini çekmiş olacak ki, sordu: "Pastm. zinciıieriniz acıtıyor mu?" Ben de şu yanıtı verdim: "Çevremdeki konuşmalardan duyabildiğim kadar ile size albayım' diye hilab ediliyor. Ben de 'albayım' diye hitap edebilir miyim?" "Edebilirsiniz paşam". "O halde sayın albayım, açık söyleyeyim ki, dün geceden beri çıkanlmayan zincirlerden. son derece rahatsız oluyorum. Nfümkiinse. zaman zatnan çıkartsalar ya da gevşetseler iyi olur." Bunun üzerine "albay" emir verdi: "Çıkann ayağındaki zincirleri..." Çıkardılar. Ayaklanm rahatlamıştı. Arkasından ikinci bir emir: "Ellerindeki zincirleri de çıkann ve bir daha takmayın." Bu emir de yerine getirildi. Ben değil, ama ellerim ve ayaklanm özgürlüklerine kavuşmuşlardı, az şey değildi hani! Eğer bu "lütuf" şu ya da bu gerekçe ile geri alınmaz ise sabah tuvalette başımdan geçen ve hayatım boyunca unutamayacağım trajikomik durum yinelenmeyecekti. ZİVERBEY ÜNLÜTÜRK'E BAĞLIYD1 Emekli Tümgeneral Celil Gürkan, Ziverbey'deki köşkte elleri ve ayaklan zincirle bağlanarak sorgulandı. Bu kösk, o zamanlar Tümgeneral Memduh Ünlütürk e bağlıydu Cetil Gürkan, Adapazan'nda tümen komutanıyken, Ünlütürk de Elmadağ'daki tugayın komutamydı. Solda görülen Korgeneral Kani Güzey, Celil Gürkan ortada ve Memduh Ünlütürk sağda. incire alışmak Bir de bana sorun Faik Türün ve gene plastik su bardağına, Anadolu deyişiyle ile "Çapanoglanun abdest suyu" gibi bir çay.. Orgeneral Tünin'ün yüksek rütbeli subaylar için hazırlattığı bu "çagdaş dinlenme evi"nın (!) özelliklerinden biri de çatal ve çay kaşığı diye bir aracın yemek literatüründe yer almaması, her iki görevin de plastik bir çorba kaşığına verilmesiydi. Bu nedenle çayınızı plastik kaşığın sapı ile karıştırmak. zeyıini, peyniri, köfteyi, makarnayı da yine aynı kaşık ile yemek zorundaydmız! Ben bu görkemli dekor içinde kahvaltı yaparken, alt kattan zil sesleri ve arkasından da koşuşan ayak sesleri duydum. Bu sırada çakıl taşları ve mıcır üzerinde hareket eden tekerleklerin ve kapanan kapının sesinden bir binek arabasının bahçeye girdiği belli oluyordu. Herhalde gelen bir generaldi.. Öyle düşünmüştüm. Daha sonra Ziverbey Köşkü'nün idari ve güvenlik yönetimi açısından W aik Türün'le ara sıra yolda karşılaşıyoruz. Beni görünce hemen başmı öne eğip geçiyor... Biliyorsunuz, emekli olduktan sonra yönetim kurullannda görev aldı, milletvekili oldu. AP tarafından Cumhurbaşkanhğına bile aday gösterildi. Sivil demokrasimizin iki Cumhurbaşkanı adayından biri emekli Orgeneral Türün, ötekisi emekli Orgeneral Batur! işkence re sorgu evi için 'gözalıına alınanlara. adeıa bir iltimas olarak, daha iyi bir yerde barınmalan teminen ve tamamen insani maksatlarla...'gibilammlar kulhmmıstı, değil mi?" diye soruyorum Acı acı gülüyor. "Evet" diyor. "tşte insani amaç ve iltimas bu..." "Sayın Generalim, sorguda neler sordular? Kim yaptı sorguyu?" Antalıyor: Ben, ifade alacak kişi ya da kurulun karşısına herhalde elbiselerimi giymiş olarak çıkacağımı sanıyordum. Oysa ki, bu köşkte kural böyle değilmiş. Sırtımda pijama, el ve ayak bileklerimde demir zincir ile tabii yine gözlerim siyah bantla bağlanarak konuşmalarından yüzbaşı olduğunu sandığım görevlinin kolunda odadan çıktım. Yılankavi ahşap merdivenden iki kat aşağı indik. Bir gece önce geldiğimde bahçeye 34 basamak taş merdivenden sonra bina içinde tek kat çıkmıştık. Demek oluyor ki, ifade vermek için genç kadın sesi.. lfadem hem banta alınacak hem de daktilo ile yazılacaktı. Kahn ve davudi sesli görevli sordu: "Oda soguk mu paşam? Üşüyor musunuz? Sobayı yaklırmaya gerek var mı? "Sanıyorum oldukça serin. Sırtımda da kahn bir şey yok" "Bir battaniye getirin." Nitekim bıraz sonra sırtıma bir battaniye örtüldü. Edindiğim izlenime göre, artık sorgu başlayabilirdi. Arkamda, ensemde, çok yakında durduğunu sandığım bir insanın nefesini hissediyorum. Odadakiler, davudi sesli kişiye hitaben "albayım" dedikleri için sorgumun bu görevli tarafından yapılacağını anlamıştım. Albay konuşmaya başladı. Once hakkımda son derece övücü sözler söyledi.. 194445 yıllan arasmda üsteğmen rütbesi ile ölçme taburunda görev yaptığım Gelibolu'ya ait Sorusturma başlamıştı. Albay, genç bir subay iken yaptığım sportif etkinliklefı anlatıyor, daha sonraki görev yerlerim hakkında övücü sözler söylüyordu. Siz buna yumuşatıcı, ağza bir parmak bal çalıcı, gönül alıcı sözler de diyebilirdiniz. Bu sözler bittikten sonra beni şaşırtan sorusunu sordu: "Pekiyi paşam. Bu derece degerli bir subaydınız, kcmutandınız. Seviliyordunuz da neden Gürler ile Batur'a alel oidnnuz?" Albay, Gürler ve Batur için bugün benim buraya aktaramayacağım aşağılayıeı sözler kullanıyordu. Oysa Orgeneral GürGeneral Gürkan, General Türün 'ler, o günlerde Genelkurmay Başün bu sözlerini okudukıan sonra, Si kanhğı'ndan yeni ayrılmıştı, Batur lahlı Kuvvetler'de görevliyken, da Hava Kuvvetleri Komutanıydı. Türün ile olan dostiuklarından söz Hayret! ediyor ve soruyor: "Sayın Gürkan, 'albay' olarak Şimdi Faik Türün'e soruyorum. anılan kişi gerçekten albaymıymıs, Değil emekli ve şerefli bir Turk gesonradan arastırdımz mı?" nerali için, yüklenen suç ne olursa olSonradan öğrendim. Dostlanm, sun, insanlık onuruna sahip hiç sorguyu yapan kişinin subay kökenli kimse için layık görmediğini2 bu gözolduğunu, ancak albay olmadıgmı, altı rejimini bana niçin uygulattınız? bir giivenlik biriminde görev yaptıBeni, 1 ürün ne deTnişti? meçte Yavuz Donat'a verdiğiniz de ğım söylediler. Adıru da öğrendim. ifade ettiğiniz gibi, "Çeşitli eyArkadaşları arasında "Kel. E" diye General Gürkan, burada şöyle bir lemlerin faili olarak yakalanmış ve anılan biri.. Üginçtir, kendisini albay nefes ahp konuşuyor: komünisl militanı durumuna olarak tanıtan bu görevli, daha >onra Sayın Mumcu. Velev ki, çıkanlmış gelmis" bir anarşist mi saydınız?.. bir devlet kurumunda halkla ılişkiolsa da şerefli Turk Silahlı KuvvetDosyalar elinizde ve önünüzdeydi. ler müdürluğü almış. Günlerden bir leri'nin serefli üniformasını, onu bir Benimle aynı toplantılara katılmış gün bakmış ki, çalıştığı kurumun gezamanlar taşımış olanlar için uyulOrgeneral Faruk Gürler ve Muhsin nel müdür yardımcılığına, Ziverbey ması zonınlu bazı bağlayıcı, sınırlaBatur için niçin yetkilerinizi kullanKöşkü'nde sorguladığı bir kurmay yıcı yönleri vardır. Savaş esirlerine madınız? Eğer suçluysam, beni niçin albay atanıvermiş. bile rütbelerine uygun işlem yapılır. mahkeme önüne çıkarmadınız ya da tlginç bir memleket burası. llginç! Uygar bir ülkede soıgusuç ne olurçıkaramadınız? Oysa ben, bana nisa olsunyasalar çercevesinde yapılır. ce askersivil kökenli, en az sizin kaGeneral Gürkan'a hak vermemek Orgeneral Faik Türiin, sonradan, dar yurdunu seven memleket elde değildi. Türkiye gerçekten ilginç Tercüman gazetesinde Yavuz Doevlatlarına layık gordüğünüz. bir ülkevdı nal'a verdijj demeçte Erenköy işkenzincirliişkenceli sorguları. önce bir ce evini bAın nasıl anlatıyordu: insan, sonra da bu şeTefli üniformayî / Şubaı 197S günlü Tercüman ga bir zamanlar tasımış bir silah arkazetesinde Türün 'ün sözlerini Celil daşım olduğunuz için hiç layık görGürkan sözcüklerin üzerine basa ba müyonım. sa okuvor: "Sayın Gürkan. Faik Türiin ile bu "..Gözailına alınanlara, adeta bir iltimas olarak, daha iyi bir yerde bannmalannı teminen ve tamamen insani maksatlarla münasip bir yer aradık ve sıkıyönetim kanunundaki hükme göre. sıkıyönetim komutanlıgı ile işbirliği yapmakla görevli MİT'in İstanbul bolgesi, kendilerinin Erenköy'de bir yerieri olduğunu söylediler. Ben de memnuniyetle, 'Allah razı olsun' dedim. Gittim, gördüm, tetkik ettim. Somyası, yatagı, yani iaşe ve ibate imkânlan miisait. F.mniyet Birinci Şubenin bir sorusturma timini orada görevlendirdik. Burada (EBL) konusuna tekrar dönmek gerekiyor. Çeşitli eylemlerin faili olarak yakalananlann çogu komünist militanı durumuna gelmiş kimselerdi.Bunlan komünizm hakkında genel bir bilgiye sahip kimselerin sorguya cekmesi mümkün değil. Herkes her şeyi bilemez. Bu bir ihtisas mevzuudur. Bu konuda sorguya çekilenkrin dilinden ancak ihtisas $ahibi olmuş kimseler anlayabilir. Komünizm, özel lerminolojisi olan bir konudur. Bu sebeple hazırlık sonışturması sırasında MİT'in bölgedeki elemanlanndan da kanunun verdiği bir vazife olarak islifade edilmiştir. Benim askerlik geçmişimi öven 'Albay' sordu: "Peki Paşam, bu derece değerli bir subaydınız, komutandımz, seviliyordunuz da, neden Gürler ve Batur'a alet oldunuz?" Oysa Orgeneral Gürler, o günlerde Genelkurmay Başkanhğından yeni ayrılmıştı. Batur da Hava Kuvvetleri Komutanıydı. Hayret! Demokrasinin temel özelliği:Siyasete katılm 1 Çağımız "Demokrasi Çağı"dır... Fransır Devrimiyle başlayan dönemi böyle adlandırmış bfiyük Fransız düşünürü Alexis De Tocqueville. Aristokratik dönem artık geri gelmeyecek bir biçimde tarihin derinliklerine gömülmektedir. Geleceğin yaşam tarzı ve siyasal yönetim şekli demokrasi olacaktır diyor De Tocqueville, 19. yüzyıhn ikinci yansında. Fransız Devrimiyle demokrasi öncesi çağ kapanmış, demokrasi tarihi başlamıştır. De Tocqueville yalnız 19. yüzyılın Fransa'sına değil, bütün dünyaya sesleniyor^ Adeta ilahi bir gücün buyruğuymuş gibi gelişip yayılacaktır yeryüzüne demokrasi, tarihin akışına yön verecek, vebali ve sevabıyla insanlık tarihine mal olacak, geleceğin tek ve vazgeçilmez yaşam biçimi olarak belirecektir. Fransız Devrimi'nden bu yana geçen iki yüz yıl içinde tarihin dernokrasi lehine işlemediği açık: Günümiizde 150 civarmda ulkeden demokratik rejim ile yönetilenlerin sayısı 30'un üzerine çıkamamaktadır. O halde, çağının en duyarlı gözlemcilerinden biri olan ve Tocqueville'in demokrasinin geleceği ile ilgili düşüncelerinde yaruldığı da açık değil midir? Eğer demokrasiyi insanlığın yaşam ve yönetim biçimini temellendiren gerçeklik olarak ele alırsak, evet, De Tocqueville yanılmıştır. Günümüzde ülkelerin ezici bir çoğunluğu demokratik olmaktan çok uzak rejimlerle yönetilmektedir. Fakat, eğer demokrasiyi ideoloji düzevinde değerlendirirsek, hayır De Tocqueville yanılmamıştır. Çağımızın tek egemen ve vazgeçilmez ideolojisi demokrasidir. Her tüılü rejim bugün şu veya bu şekilde demokratik ideoloji ile bağlantı kurmak zorunluğu duyinakıadır. Üçüncü Dünya ülkelerinde yaygın olan askeri rejimler, demokrasiyi ancak bir süre için tatil ettiklerini öne sürerken, bu rejimlerin birçoğu tekrar demokrasiyi denemek zorunda kalırken, demokratik ideolojinin gücü de kanıtlanmaktadır. En geleneksel otoriter rejimler bile şartlar hazır olduğunda demokrasiye geçmekte tereddüt etmeyeceklerini tekrarladıklarında, içtenlik dereceleri ne olursa olsun, demokratik ideolojinin egemenliğine boyun eğmektedirler. Popülist diktatörler, daha önce Nazi Almanyası'nda olduğu gibi, halkın ezici çoğunluğunun kendilerini desteklediklerine işaret ederken, demokrasiden kendilerine pay çıkartmaya çalışmaktadırlar. Daha da ötesi, sosyalizm adına kuru Yarın: Başka neler soruldu? Dünyada ve Türkiye'de DEMOKRASİYE GEÇİŞ SORUNLARI Doç. Dr. İLKAY SUNAR Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi Çağdaş demokrasiyi tammlayan özellik, toplumun siyasal katılma yoluyla yönetimi etkileyebilmesi, yönetimin de topluma karşı sorumlu ve duyarlı olmasıdır. Demokrasilerde toplumun siyasal katıhmı iki ana kanaldan gerçekleşir: Partilerparlamento ve toplumsal çıkar örgütleri. Bu iki kanal bürokrasi ile birlikte çağdaş demokratik toplumun siyasal güç merkezlerini oluşturur. da gidip gelmiştir. Bu tabloyu nasıl açıklayabiliriz? Bu soruya açıklık geıirebilmek için demokrasilerin gelişmesine destek olan ve engelleyen koşulları ve yine demokrasilerin yeniden kuruhış süreçlerini incelememiz gerekir. Fakat daha önce, çağdaş demokrasinin ne anlama geldiğini ve nasıl işlerlik kazandığını açıklamaya çalışacağız. Çağdaş demokrasi nedir ve nasıl i^lerlik kazanır? Çağdaş demokrasiyi tammlayan temel özellik, toplum ile yönetim arasındaki ilişkinin niteliğinden kaynaklatıır. Bu ilişkinin demokratik nitelikte olabilmesi için toplumun siyasal katılma yoluyla yönetimi etki altında tutabilmesi, yönetimin böyle bir etkiye açık olması ve topluma karşı sorumlu \e duyarlı davranmasına bağlıdır. Klasik demokrasi anlayışı "Toplumun kendini doğrudan yönetmesi" görüşünden kaynaklandığı halde, günümüzde hiçbir çağdaş demokrasi toplumun kendini doğrudan yönetimine dayalı değildir. Çağdaş demokrasiler temsili niteliktedir. Vatandaşlık ilkesine dayalı. katılma hakkıyla donanmış toplum, desıeklediği partiler yoluyla, seçtiği temsilcüer vasıtasıyla kendi görüş ve çıkarlarını temsil eden orgüıler sayesinde yönetimi etkiler ve yö^netimin topluma karş, sorumlu ve duyarlı davranmasını sağlar. Günümüz demokrasilerinde toplumun siyasal katıhmını sağlayan ve yönetim üzerinde etki yapan vasıtalar birçoktur: Siyasal partiler, odalar, birlikler. sendikalar, dernekler bu tür kuruluşlardır. Fakat temelde siyasal katılım ve temsil işlevi iki ana kanal üzerinde odaklaşır: Biz bu iki kanala kısaca panilerparlamento ve toplumsal çıkar örgütleri diyebiliriz. Bu iki kanal bürokrasi ile beraber çağdaş toplumlarda siyasal güç merkezlerini oluşturur. Çağdaş demokrasilerde siyasal iktidaf yapısı bu üç ayak üzerine oturur. Bu üç siyasa! güç odaklarmın örgütlenme düzeyi ve biçimleri, birbirleriyle olan ilişkileri ve aralarındaki denge o ulkedeki demokratik rejimin niteliğini ve işleyiş biçimlerini belirler. Toplum, partiler kanalıyla parlamentoda çoğunluğu temsil eden hükümeti seçer, toplumsal örgütler kanalıyla siyasal kararları etkiler. Devlet bağlanııh bürokrasi ise bu kaıarlar üzerinde hem etkilidir hem Ue bu kararları ve politikaları uygulamaya koyar. lan tekelci reiimler kendilerini "halk demokrasi"leri olarak ilan ederlerken. bu demokratik iddialannı siyasal gerçekliğe değil, demokratik ideolojinin "bilimsel" görünümüne dayandırmaktadırlar. Demokrasilerin sayısal gelişme tarihi Demokrasinin gerçekleşmesi konusunda yanılan De Tocqueville, demokraıik ideolojinin kurduğu egemenlik açısından haklı çıkmıştır. Ideolojide hemen herkes demokrat, gerçekte ise çok az ülke demokratiktir. Aradaki bu farkı nasıl açıklayabiliriz? Neden çok a2 ülkede demokrasi gerçekleşme imkânı bulmuş. diğerlerinde demokratik ideoloji gerçekliğe dönüşememiştir? Bu sorunları açıklığa kavuşturmak için demokratik düzenin belirli ülkelerde hangi somut koşullar altında geliştiğini, hangi dayanaklardan destek aldığını ve nasılkuruldu|unu irdelemek gerekir. Ancak bu tür bir bilgi ışığında Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin demokrasi sorunlarını ve karşılaştıkları güçlükleri anlayabiliriz. Bu yazı dizisinde işte biz bu temel sorunlara bıraz olsun açıklık gc tirebilmek amacıyla önce çoğulcu demokratik düzenlerin gelişmelerini ve işleyişlerini inccleyeceğiz. Daha sonra, Güney Avrupa ve Güney Amerika'da yeniden kurulan demokrasilerin karşılaştığı sorunlara bakarak, Türkiye'deki ge lişmeleri değerlendirmeye çalışacağız. Demokratik rejimlerin kurulma tarihi 19. yüzyılın başlanna kadar, demokratik düzeni ilk defa ulusal düzeyde benimseyen Amerika Birleşik Devletleri'ne uzanıyor. Yine 19. yüzyılda Amerika'yı Kuzey ve Batı Avrupa ülkeleri başta olmak üzere, Avustralya, Yeni Zelanda ve bazı Latin Amerika ülkeleri izlemişler. Bu gelişme 1920 yılından sonra duraklamış ve genlemeye başlamıştır. İki dünya savaşı arasında. 1920'den 1945'e kadar demokratik rejimler veya demokratik gelişmeler Almanya'da halya'da, Avusturya, Polonya, Baltık devletlerinde, İspanya, Portekiz, Yunanistan, Arjantin, Brezilya ve Japonya'da çökmüş, yerlerini çeşitli diktaıörlükler almışıır. İkinci Dünya Savaşı'ndan hemen sonra, demokratik ülkelerin sayısında yeniden bir yükselme olmuştur. Batı Almanya, Avusturya, İtalya.Japonya,Türkiye, Hindistan, İsrail. Seylan ve bazı Latin Amerika ülkelerinin demokratik rejimleri kabullendiklerine tanık oluyoruz. 1950'lerden bu yanaki gelişmeleri dörduncü dönem olarak ele alırsak, bu dönemde demokrasi ile yönetilen ülkelerin sayısında kesin bir azalma veya çoğalma ile kar>ılaşııııyoruz. 195()'lerde ve 19Wl yıllarının başlarında buyunıe gösteren demokratik sistemler, 1960'ların ortalarından iıibaren 1970'lerin ba>ma kadar gcrilemeye başlıyorlar. Daha sonra, 1970'lcnn sonlarında \e 1980'lerin başlnnndn tekrar bir buyüme döne ÜÇTE BİR1984 yılında dünya nüfusunun ancak yüzde 36'sı demokrasiyle yonetılıyordu. Demokrasi çok az ülkede süreklilik kazanrmş. çoğu ülke ya sürekli olarak otoriter rejimlerle yönetilmiş, ya da otoriter ile demokratik rejimler arasında gidip gelmişıir. mi başlıyor. DemokraM tarihinin ortaya koyduğu bu tabloya baktığımız zaman, tarihin demokratik gelişmelere pek yakınlık göstermediği açıklıkla ortaya çıkıyor. 1974 yılında dünya nütusıınun ancak r o 36'sı demokraıik ülkelerde yaşıyor. Bu rakam on yıl içinde bazen <o 35'e inip bazcn ? •o 37'yc çıktıklan sonra 1984 yılında tekrar °o " 36'da dengeleniyor. Dünya nüfusunun dağıldığı ülkelerin gelişmelerine bakacak olıırsak. İkinci Dünya Savaşf ndan sonra bağımsızlıklarına kavuşan eski sömürge ülkelerin hemen hepsinin demokratik olmayan rejimlerle >önelildiklerini görüyoruz. Bu on yıl içinde otoriter rejimlerden demokrasiye geçenler de var: İspanya, Portekiz, Kolombiya, Venezuela, Yunanistan, Dominik Cumhuriyeti gibi. Demokratik rejimlerden otoriter rejimlere ge«;en ülkcieıe ise daha çok Laıiıı Amerika'da ra>ılı> oruz. Brezüya. Lrugııay, Arjantin ve Şili gibi. Fakat bu ülkeler, Şili hariç. 1983 yılından sonra tekrar demokratik rejimlere geçmeyi deniyorlaı.1970 ile 1984 yıllan arasında bazı ülkelerin ise demokratik ve otoriıer rejimler arasında gidip geldiklerini görüyoruz: Peru, Ekvator, Nijerya ve Türkiye gibi. Bu tablodan şu sonuçları çıkarabiliriz: İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra, yapılan tahmiıılerin aksine, demokratik rejimler doğıvısal bir çizgi üzerinde gelişme gösıermemişlerdir. Demokrasi tarihindeki inişçıkışlar de\am etmektedir. 1945'ten sonra demokratik ülkelerde \aşayan dünya nülusu toplanı olarak °o 37'nin üzerine çıkmaüığı gibi, bu rakam °o 20'ye kadaı da inmisAir. 19S4 şılmda demokratik rejimlerle yönetilen ülke sayısı otuz \ıl önce 1954'ıeki sayıııın üzerine çıkamamıştıı. Denıokrasi çok az ülkede surekii yaşama ınıkâııı ka/annıış, diğerleıı \a surckli otoriter rejimlerle yoıicMÜnıiş va da oıoriter ve demokratik rejimler arasın SÜRECEK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle