16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
JJMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER dürmesi düşünülemez. Insanlığın, üretici güçleriyle toplumsal örgütlenme kapasitesiyle, kültürüyle varmış olduğu gelişme aşamasında bunun aksini düşünmek, insanlan, bulduğu yabancı nesneleri koklayarak tanımaya çalışan maymunlara benzetmek oturdu. Günümüz dünyasında, kendine saygısı olan, nitelikle ve ciddi her siyasal hareketin, kendi faaliyetini de, toplumun geleceğini de bilimin verileri uzerine oturtması gerekir. Bu bir seçiş sorunu değildir, bir zorunluluktur. BİLİM, SOSYALİZM, OEMOKRASI Eğer kendini "bilimsel olarak Bu çerçeve içinde, siyasal faa niteleyen bir akım sadece sosyaliyetle bilimin ilişkisini de daha lizmin içinden doğmuşsa, bu olsa olsa sosyalizmin var olan sisağlıklı biçimde değerlendirmek olanakh. Daha özel olarak da şu yasal akımlar içinde en gelişkin, soruyu sormak istiyorum: "Bi insanhğın gelişme aşamasına en limsel sosyalizm" anlayışında uygun akım olduğunu gösterir. olduğu gibi, bir siyasal hareket Yoksa, istenirse, bilimsel sosyakendi faaliyetinin bilimsel bir te lizmin yanı sıra "bilimsel liberalizm", "bilimlere muhafamele yerleştiğini iddia edebilir mi? Ederse, çoğu zaman ileri sü zakârlık" veya "bilimsel sosrüldüğü gibi bu, demokrasiye ay yal demokrasi" de olabilirdi. Bunlar da, yukarıda sözünü etkırı bir tavır mı olur? tiğim nedenlerle birbirlerine raBu soruya cevap verebilmek için, bilimin ne olduğunu sorma kip olarak varlığını sürdüren binın özel bir yararı var. Bugün bi limsel kuramlann birine veya birlimsel araştırmalann üniversite kaçına yaslanmaya çalışabilirdi. lerde, dev araştırma kuruluşla Hangi hareketin doğruyu söylerında, büyük masraflarla sağla diğini, gerçeklere v'aslandığmı da nan gelişkin teknolojik aygıtlar tarihsel süreç mutlaka ortaya kola sürdürülen karmaşık bir yardı. (Kuşkusuz bazı tarihsel düşünsel faaliyet halini almış ol anlarda bilimin yerini yalanın ve ması kimseyi aldatmasın. Bilim, demagojinin aldığını unutmaen basit tammıyla, insanın doğa mak gerekir.) Yani sosyalizmin "bilimsej" oluşunun anlamı, yı ve toplumu anlama çabasına verilen addır. Ama anlamak ken karşısındaki akımların bilime di içine dönük bir faaliyet değil yaslanmasımn olanaksızhğı dedir. Tekil bilim adamlannın öz ğildir. Bu niteleme, sos>alist ha•nel niyeti ne olursa olsun, top reketin içindeki bilimsel olmalumların bilimsel faaliyeti des yan, gerçeklere sırt çeviren yaklaşımlara karşı geliştirilmiştir. Biteklemelerinin nesnel nedeni dolimsel sosyalizm adının kullanığayı ve toplumu daha bilinçli bir lışınm tarihsel nedenleri de bunu denetim altına almak çabasıdır. açıkça gösteriyor: Amaç, 19. yüzAma denerlemenin de farklı biyıl başının, sosyalizmi kurmak çimleri vardır: Olduğu gibi muiçin toplumun bütün üyelerinin hafaza etmek de denetlemektir, iyi niyetine bel bağlayan köklü biçimde değiştirmek de. "ütopik" anlayışından aynlışı Öyleyse, dünya>ı değiştirmek vurgulamaktır. Bunun yerine, isteyen bir siyasal hareketin, fa dünyayı gerçekçi biçimde kavraaliyetini bilime sırt çevirerek sür, de, gerçekleştiriliş koşullannın, toplumun genel işleyişinin, farklılaşmış dünya görüşlerinin etkisi altındadır. Sınıflı bir toplumda, bilim var olan ideolojilerden bağımsız olamaz. Dolayısıyla, "Bilim"in verileri ve gerçekleri yoktur. Farklı bilimsel kuramlann gerçekleri vardır. Bunlann kimi yanlıştır, kimi doğrudur. Ayırımı, insanhğın yaşadığı tarihsel pratik zaman içinde ortaya koyacaktu. Her gün de yeniden ortaya koymaktadır. yan, sosyalizmi sınıflar arasndaki mücadelenin ürünü olarak gören bir kurama yaslanan bir sosyalist anlayış önerilmektedir. Bilimsel sosyalizmin kaçınılmaz olarak dogmatikliğe yol açacağını düşünmek içinde bir neden yok. Bir siyasal hareketin önderliğinin bih'mselliği dogmatiklik gibi yorumlayabilmesi için, bilimin gerçeklerinin pratik içinde sürekli olarak sınanması gerektiğini unutması gerek. Bu "unutkanlık" ise önderliğin bilime inanmaanın değil, inanmamasının bir sonucu olabilir ancak. Tarihte böyleleri çok görülmüştür kuşkusuz. Ama bu olguyu sosyalizmin bilimselliğinin bir sonucu gibi görmek yerine, bilimsel sosyalizmin "dogmatik sosyalizm" haline gelişinin tarihsel ve toplumsal koşullanna bağlamak daha anlamlı olur. SONUÇ Başka bilimsel teorilerin (yanlış bakış açılannı temsil ediyor olsalar bile) varhğına olanak tanıyan, bilim ile dogmayı birbirinin karşıtı gibi gören bir bilimsel sosyalizmin demokrasiyle neden çelişeceğini görmek zor. Bilim, farklı sınıf ve toplumsal gruplann çıkarlarının ve dünya görüşlerinin etkilediği bir insan faaliyeti gibi görüldüğü sürece, bilimsel temellerde yürütülen bir siyaset, demokrasiye ters düşmez. Olsa olsa, tam tersi doğrudur: Bilim ancak siyasetıen ve ideolojiden annmış, toplumsal çelişkilerin ötesinde yer alan bir şey olarak görülürse, iktidar sahiplerince açık bir diktatörlüğün aracı olarak kullanılabilir. Çünkü ancak bu durumda "Bilim" in verileri ve sonuçlan toplum tarafından sorgulanamaz haie gelir. Ancak bu durumda bilim adına verilen her yargı ve her karar bir ferman niteliği kazanır. Ancak bu durumda bilime sahip olduğunu iddia edenler "doğru" nun cisimleşmesi rolüne bürünebilirler. Prof. Dr. Nuri Çelik M.Ü. Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi 19 EKİM 1985 Bilim, Ideoloji, Siyaset * SUNGUR SAVRAN 'Bilim" ve "bilimsellik": Tırkiye'de olduk olmadık yerde su sık başvurulan kavramlar bınlar. Kimi "bilimsel yasalar" haırlar, kimi de bir töreni veya saıat festivalini "bilimsel olaak" düzenlemekten dem vunr. Bilimin, kendisiyle hiç ilgisi obıayan faaliyetlerin kıhfı haline getirilmesinin birçok nedeni va kuşkusuz. En başta da cumhıriyetin ilk döneminin bıraktığı ?ir kültürel miras geliyor: bu döıemin iktidarı da, aydınlan da yüzyıllardır devlet ve toplum yaiamının zarfı haline gelmiş olaı dinin derin etkisini kırmak isurken, dinin karşıtı olarak sankıklan bilimi yüceltmişler. Gidesk toplumda bilime, hangi alanda olursa olsun, "doğru davranşın ölçütü" gibi bakılmaya baslanmış. Bu yüzden günümüzde bile, başkalarını tartışılmaz biçimde doğru davrandıklarına ikna etmeye çalışanlar, basit bir kumazliğa ba$vurmaktan alıko>Tnazlar kendilerini: Yaklaşımlar.nın bilimsel olduğunu ilân ederek bütün iıirazları baştan susturma kurnazlığıdir bu. Bir kez "bilim" dendi mi akan sular duracaktır çünkü! Bu haliyle bilim, yerini almaya aday olduğu inanç sistemine benzer nitelikler kazanır. Sıradan insanların tartışamayacağı, din gibi insanhğa kendi dışından verilmiş bir doğrular bütünü gibi algılanır neredeyse! İDEOLOJt VE BİLİM Bilimin bu tür bir dokunulmazlık kazanması Türkiye'ye özgü değil aslında. Batı toçlumları da dahil olmak üzere çağdaş dünyada son derece yaygın bir olgu bu. Iki temel nedeni var bu olgunun. Birincisi, maddi yaşamın yeniden üretimi içindeki toplumsal işbölümünden kay İktisatçıAraştırmacı nakianıyor. Üretim sürecinde giderek makinelerin birer uzantısı haline gelen üreticiler, hızla gelişen ve karmaşıklaşan bilgiden kopuyor. Güç yaşam koşullan içinde, bilimin yeni verilerini edinebilecek yeterli boş zamandan da yoksunlar.Dolayısıyla,bilim erişilmez, geniş kitle tarafmdan kavramlamaz birşey niteliğini kazanıyor. Bilimin bu gizemli (esrarlı) dünyasına sadece bilim adamlannın (ve kadınlarının) girebileceği düşünülüyor. İkinci neden ise doğrudan doğruya bilimin bilinç düzeyindeki kavranışıyla ilgili. Çağdaş toplumda maddi koşullann etkisi altında yaygınlaşmış olan, eğitim aracıhğıyla da sürekli olarak yaygınlaştınlan bu kavrayışa göre, bilimsel gerçekler toplumsal yaşamın öteki alanlarındaki farklılaşmalardan, gruplardan, sıruflardan, dünya görilşlerinden bağımsızdır, bütün bu bölünmelerin üzerindedir. Bu kavrayış, bilim felsefesi aJanında pozitivist bir bilim anlayışının günümüzde topluma egemen olduğunu gösteriyor. Temelleri 19. yüzyılda atılan ve etkileri hâlâ süregiden bu anlayışa göre, bilim toplumsal gruplann dünya görüşlerinden, bireylerin değer yargılanndan bağımsızdr. "Pozitif" olgulardan yola çıkar, bunların derlenip sınıflanmasına ve buradan genellemelere varılmasına dayanjr. Bu süreçte değer yargılarma yer yoktur ki, toplumda varolan farklı dünya görüşleri bilimi etkilesin! Bu iki koşulun biraraya gelişiyle bilimin fetişleşmesinin yolu açılmış olur. İbplum, bilime kendi ötesinde ve üstünde bir konum atfeder. Bilimsel iddıalar ve kuramlar (teoriler) sadece uzmanlarınca tartışılabilir; sonra da doğrular büyük çoğunluğa bildirilir. Herhangı bir bilimsel yaklaşım ve kuramın, toplumsal bir grubun ideolojik bakış açısını paylaştığı ya da temsil ettiği söylenemez. Çünkü bilim, toplumun üstünde, yukarılarda bir yerde, artık tanımış olacaksmız, bir fildişi kulede yapılmaktadır. Ne talihliyiz ki, bu bilim anlayışı "çağdaş bilim felsefesi" çerçevesinde ileri sürülen tek anlayış değil. Bilim felsefesi de, bilimin ve felsefenin öteki alanları gibi, yüzyîlardır büyük tartışmalara sahne olmuş. Hâlâ da sürüyor bu tartışmalar. Dolayısıyla, "çağdaş bilim felsefesi şöyle söyler" türünden kesin önermeler yapmak aldâtra. Evet, çağdaş bilim felsefesi içinde pozitivist anlayış ve benzerleri oldukça yaygın. Ama başka anlayışlar da var. Bunlann temeli de şu: Bilim, olgulara "masum ve tarafsız" bir gözle bakıp genellemelere giderek değiî, bilim adamının zihninde oluşturulan belirli ilişki ve yapılarm olguları açıklayıp açıklamadığı incelenerek geliştirilir. Yani olguların sistematik olarak incelenmesinden önce, bilim adamının zihninde oiuşmuş düşünceler, hipotezler, kuramlar rnevcuttur. Olguların incelenmesi tam da bu düşüncelerin sürekli olarak sınanmasına yöneliktir. Peki nereden gelmektedir bu düşünceler? Daha önceki bilimseî kuramlardan, bilim adamının çevresini algılayış tarzından, içinde yaşadığı toplumsal olaylardan... Kısacası, bilim adamının faaliyeti, içinde yaşadığı bölünmüş, farklılaşmış toplumdaki özgün konumundan kaçınılmaz olarak etkilenir. Öyleyse, şu sonuca varıyomz: Bilim toplumun üzerinde veya ötesinde değildir. İnsanların bütün öteki faaliyetleri gibi, bilim PENCERE "Dostum Mozart"... İnsanların dostları olur; yaşlıgenç, kadınerkek, çocukbüyük, güçlügüçsüz, tanıdıktanımadık... Dost kavramının sınırları esnektir; bir hayvanla bile dost olabilir insan; fikirlerine ters düştüğü kişiyle sıcak bir dostluğun köprülerini kurabilir. Yalnız canlılarla değil. ölülerle dostluğun kapılarını da açmıştır uygarlık... Nastl? Resim, müzik, edebiyat, felsefe; çağımızda yaşamayan kişilerle dostluğumuzun araçlarıdır. Dostoyeveski'yi nasıl sevmem ben? İsterse mistik olsun, bu büyük Rus yazarının ilk gençliğimin duygularını gözenek gözenek ören romanlarını unutabilir miyim? Ne var ki Andre Gide'i çoktan unuttum; yıllar öncesinde kaldı dostluğumuz... * Dostluklar kısa ömürlü olabilirler, bir yaşam boyu sürebilirler. Nadir Nadi'yi tanıdığımdan bu yana geçen çeyrek yüzyıllık zaman parçasında başyazarımızın ağzından sık sık işittiğim bir söz vardı: Mozart'a ilişkin bir kitap yazmak istiyorum. Kimi zaman gazetede bir konuşma arasında, kimi zaman evde iki kadehlik bir söyleşi sırasında, Nadir Nadi, üstüne çok basmadan dileğini yinelerdi. Çok seviyordu Mozart'ı; ama, bu sevgi durup dururken oiuşmuş değildi, ünlü besteciyle birlikte yaşanmış uzun bir sürecin sonunda pekişmişti. Leonardo "sevgi bilgiden doğar" demişti ya; Nadir Nadi, Mozart'ı bilerek seviyordu; her yönüyle tanımıştı O'nu; çağıyla, çevresiyle, ailesiyle, ülkesiyle, toplumuyla, yaşamıyla, yapıtlarıyla... Bilgi, gerçekten özümsendiğinde şaraba dönüşen üzüm gibi yok oluyor; kültüre dönüşüyor; insanın kişiliğini yaratıyor. Nadir Nadi'nin "Uyanış"ve "Aydınlanma" çağlarına ilişkin kültürü, yazarlığının omurgasını oluşturmuştur. Müzik, bu omurganjn eklemlerini birbirine bağlıyor. Uygarlığın gelişmelerinde sesin yerini kim azımsayabilir? O sesi duymak için musikiyi duyumsamak gerekmez mi? Batı uygarlığından yansıyan sesler arasında Mozart'ın sesi Nadir Nadi için bir dost sesidir. * Başyazarımız Nadir Nadi'nin yayımlanan son kitabının adı "Ben Atatürkçü Değilim." Bu kitap 6'ıncı baskısını yapıyor. Ne demek "Ben Atatürkçü Değilim"? Nadir Nadi'nin Atatürk'ü ne kadar sevdiğini ve savunduğunu bilmeyen var mı? Mustafa Kemal'i sevmek demek, Anadolu'da insanlığı ve uygarlığı savunmak; halkımızın yeniden varoluşunu yürekten duymak demek... Ancak Tevfik Fikret'ün ünlü "Kanun diye, kanun diye, kanun tepelendi" dizesindeki gibi son yıllarda Atatürk diye, Atatürk diye, Atatürk'ü tepelemek yolunda öylesine yüzsüzlüklerın siyasetleri pazara sürüldü ki Nadir Nadi'den doğan tepki hepimizin ortak duygusu oldu. Ve şimdi başyazarımızın yeni kitabının adı: Dostum Mozart!.. Arabeskin buram buram tüttüğü bir toplumda Mozart'ın dostluğunu anımsamak yalnız ilginç bir tepkinin ürünü sayılmamalı; bu yaklaşım, yaşadığımız hayatın yozluğuna ve gerici saldırısına karşı bir savunma da değil, meydan okuyuştur. Nadir Nadi, parasal toplum felsefesine direnişin orta direğini oluşturuyor mu? Güncel çıkarların bataklığında, yazarlığından en küçük bir ödün veriyor mu? Türkiye'nin umudu, derdi, davası, sorunu bu ya: Nadir Nadi, niçin görgüsüz para babalarıyla ya da siyaset ağalarıyla değil de Mozart'la dost? EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Yakmları ve çevresi için, insan, evlat ve toplum sevgisinin, özveri ve sevecenliğin simgesi, kuşağının kahtı ve armağanı, erdemli iyi kişi, sevgili annemiz, babaannemiz ve anneannemiz TEŞEKKUR tŞ HUKUKU DERSLERİ Yanlışlardan Dönmek Erdemdir Yanlışlar çok, yanılgıiar daha çok!... Önce eski milletvekillerine, eski parti yöneticilerine verilen 510 yıllık politika dışı kalmak cezası kaldırılmalı. Demirel de, Ecevit de, öteki parti yöneticileri de politikaya atılmakta tam bir özgürlüğe kavuşturulmalı. Kapatılan CHP, AP gibi partilere yeniden,, örgütlenme, seçime katılma olanağı sağlanmalı... CHP kapatıldı da ne oldu? Yerini kaç kişi, kaç örgüt kapmak yarışında? Atatürk'ün kurduğu CHP'nin yeniden ortaya çıkmasında kime ne zarar var? Bugün HP, SODEP, DSP bu tarihsel oluşumun yerini alrnak uğraşı içindeler. Oysa CHP yeniden ortaya çıksa, bir büyük kurultayla eski kimlıği, anlamıyla rtalkın önünde boy gösterse, ne kaybederiz! Aynı durum DP'nin devamı olan, AP için de söz konusudur. Zaten DYP bugün DP'nin de, AP'nin de mirasçısı olarak politika yapıyor. Kimse de bir şey demiyor. Öyleyse niye AP yeniden siyasal yaşama dönmesin? Bir başka konu da anayasanın 134. maddesine dayanarak Danışma Meclisi'nin kabul ettiği biryasa ile ki bu yasa önerisini MGK üyesi General Şahinkaya vermiştir kapatılan Atatürkçü Türk Dil ve Tarih kurumlarının yeniden eski niteliklerıyle kurulmalarıdır. AKDTYK adlı devlet dairesine bağlı Dil ve Tarih örgütleri, varsın kendi alanlarında çalışmalar yapsınlar! Atatürkün vasiyeti yerine getirilmeli, yapılan yanlışlık bir an önce düzeltilmeli... Bir yanılgı da Atatürkçü derneklere, yazarlara, sendikalara kuşku ile bakılması, bunlann cezalandınlması, dolayısıyla Atatürk karşıtı çevre ve kişilere meydanın açılması olmuştur. Şimdi bu yanlışlığın neler doğurduğu ortaya çıkıyor: Gericilik, Osmanhcılık, şeriatçılık. mezhepçilik akımlan almış yürümüştür. En büyük yanlış da Danışma Meclisi'nce Prof. Aldıkaçtının başkanlığındaki bir alt kurulca hazııianıp MGK'ce benimsenerek halka sunulan anayasa taslağının tek yanlı övgülerle yüceltilmesi, devlet büyüklerinin yurt içinde geziler yaparak 'evet'ten yana ağırlık koymaları; bu taslağı eleştirenierin, hayır' denilmesini isteyenlerin ise susturulmaları, hatta cezalandırılmalarıdır. Bir başka yanlış tutum da 6 Kasıma katılan partiler arasında aynm yapılmasıdır. SODEP ve DYP'nin seçim dışı bırakılışı, İnönü başta olmak üzere pek çok değerli kişinin veto edilerek seçimlere katılmalannın önlenişi de bir başka yanılgıdır. Meydan çoğunlukla kimsenin bilmediği, yurt ölçüsünde kendini kabul ettirememiş 'aday'lara bırakılmıştır. Şimdi bu kişiler bir kez ellerine geçirdikleri olanağı bırakmamak için savaşım vermektedirler. SODEPHP birleşmesine karşı çıkanlar bu gibilerdir. Evet, 12 Eylül sonrasının bellibaşlı yanlışları, yanılgıları bunlardır. Sol, sola açık, soldan yana, daha doğrusu Atatürk devrimlerinin savunucusu örgütler, aydınlar, yurttaşlar, yazarlar, sendikalar, partiler bir yanılgı sonucu susturulmuş, ortadan kaldırılmış, oysa Atatürk karşıtı, tutucu, gerici örgütlere, kişilere, yazarlara, topluluklara meydan açılmıştır. Bunlar da, bu olanaktan yararlanarak yurt ölçüsünde yaygınlaşma, etkinlik kazanma fırsatını elde etmişlerdir. Şimdi bir uyanma, bir aydınlığa çıkma, bir gerçeğe ulaşma aşamasınagelinmiştir. Cumhurbaşkarnın, 'gericiliğin' güç kazanması karşısındaki haklı tepkisi bile gerici çevrelerde, gericiliği alkışlayan birtakım kişilerde hoşnutsuzluk yaratmıştır. Bir bayan gazetecinin Türkiye'de tehdit eden böyle bir tehlike kanaatimizce yok' demesi; bir başka yazarın 'İrtica var öyle mi? Nerede var acaba?' diye işi zevzekliğe dökmesi, Atatürk düşmanı 'malum' kişilerin Evren'in sözlerini kendi açılarından yorumlamaya kalkışmalan; gericiliği, irticaı bütün görünen gerçekler karşısında bile yadsımaya kalkışmalan bu sözlerime birer. kanıttır. Özetlemek gerekirse, 12 EylüJ öncesinde ve sonrasında yaşadığımız bunalımlar ve karmaşa içinde birçok yanlış iş yapılmış, bilerek bilmeyerek pek çok konuda yanılgılara düşülmüştür. Yanılgılardan dönmenin birerdem olduğu bilinmelidir. Türkiye'yi gericilik batağından kurtarmanın yolu Atatürk'ün devrimci ilkelerine dönmektir. Özlediğimiz demokrasi, gerçek halk yönetimi, çağdaş uygarlığa ulaşma özlemi, ancak Atatürkçü ilkelerin aydınlığında gerçekleştirileblir. Se\gili Kuzenim ÜMMÜGÜLSÜM CEYLAMJ'nın (18911985) 21.9.1985 günü ölümü nedeniyle, cenaze törenine katılan sayın görevli ve seçkin topluluğa; gelerek, haberleşme araçlarıyla başsaglığı dileyen, güzel söz ve yüzleriyle, incelikle acımızı paylaşan ve gidermeye çalışan hısım akraba, dostlarımıza candan teşekkürlerimizi sunarız. EVLATLARI Nuri Ceylanlı, Ayşe Döğerli Mustafa Ceylanlı, Hatice Karamıklı H. Nadir Ceylan GELİNLERİ, DAMAT VE TORUNLARI İnternasyonal Dizayn. Internasyonal Stil DÜZELTİLMİŞ VE GENİŞLETÎLMİŞ 7. BASISI yayınlanmıştır. 1985 tsteme Adresi: M.Ü. EJilim ve Yardım Vakfı Yayın No: 85 2 Bankaevleri / tSTANBUL Tel: 575 15 19 575 08 75 T. Emlak Kredi Bankası Beşiktaş Şubesi'nden aldığımız 23 Temmuz 1985 tarih. 10216 Nolu 5.100.000. (Beş milyon Yüz Bin) TL.'hk gecici teminat mektubu ka\bo!muştur. Hukumsüzdür. ERCİYAS BİRACI1.IK VE MALT SANAYİt A.Ş. YENİ İSTİFET MAĞAZASI OSMANBEY'DE \ Türkiye güzeli. sizin de olabilir... Alınız,açınız.yatınız OZELLIKLERt Acılınca 146 • 206 cm. ebadında çıU kisılık yatak •Fermuartı. yıkanabıttr Kılıf «Benzerî bulunmayan pa muk. t»elen. orion karışımı ozet imalat kumas «Allı degıstk renk Fume. bej. kavuniçi. kahverengt. yes 1 '. mavı •Detorme olmayan dayanıklı poliuretan. polıeter malzeme «Srcak soğuk. rutubete karsı izolasyon »Bel ve sırt aqrılarını onleyicı niteltk "Gfup ve kose takımı yapma ımkânı. yerden tasarrut "Ozet otoda tasıma kolay'ığı 0Ç DEĞIŞİK ÖDEME ŞEKLİ:0 T»m«mı peşin KOV dlhil 76.500 d*rhal t e s l i m © l s l * n b u l dahilinde 36.000 p.şınl. 13.000x4 llksil loplım 88 000 bir k.tlll. d*rtl*l Mslim ( g Türttiy» nin rnr yerınde J6 500 peşin >• 15.000 s 4 llksill» hiç ktlilsiz İSTİFET garantis) allında dori »y sonra şimdlki peşin fiyatına teslim Gond«ril«n malın nakliy» ucftli alıcıya ailtir 3DEBNM0DULERMOBILYASANAYI OSMANBEV H AL ASKABGA7! CAD SAKSI SOKA" 19 TEL 1 33 02 î eyaKADIKOY ACIBADEM ANADOLU SÜESIISTANBUL TEL 3392800 günlük yazılarıyla 21 EKİM 1985 Pazartesi günü DUNYAda ORTA DERECELI OKULLAR TÜRKCE ÖĞRETMENLERİNİN DİKKATİNE 171985 Tarih 2191 sayılı MİLLİ EĞİTİiyi GENCLİK ve ŞP.OR BAKANUĞI TEBLİĞLER DERGİSİNDE TÜRKÇE ders kitabı yerine okutulacağı duyurulan, aşağıdaki ısimleri yazılı TÜRKÇE kitapları basılmış, satışa sunulmuştur. Kitabın Adı Güzel Türkçemiz Güzel Türkçemiz Güzel Türkçemiz Türkçemiz Türkçemiz Türkçemiz Türkçe Türkçe Türkçe Orta Orta Orta Orta Orta Orta Orta Orta Orta Yazarı Kemal Demıray Kemal Demiray Kemal Demıray H.Fethı GözlerH.Tanyu H.Fethı GözlerH.Tanyu H.Fethı GözlerH.Tanyu B.GöğüşK.Demıray B.GöğuşK. Demiray B.GöğüşK.Demiray KİTAP/Y4YIN Sorun Yayınları GÜMRÜK GİRİŞ TARİFE CETVELİ VEAÇIKLAMALARI Kuruluşunun onuncu yılında sunar Boyacı Ahmet Sok No: 12 307 Çemberlitaşİst. 5112455 • V. İ. Dobrenkov ERIC FROMM'UN YENİFREUDÇULUĞUN ELEŞTİRİSİ • Sırrı Öztütk Değişen yapraklar (föyvolant) şeklindeki GÜMRÜK MEVZUATI isimlı neşriyatımızın G2 işaretli Serisine alt: Kanuni, Tavizll, AET indirimli ve muhtelif Kararnameler iledeğiştirilen gümrük vergisi nisbetlerinı gösteren gomrüktarife ve istatistik pozisyon numaralı GÜMRÜK GİRİŞ TARİFE CETVELİ ve AÇIKLAMA'larını; Gümrük vergisi nisbetlerinin değiştirilmesine dair Kararnameleri ve uygulamaya ait Genelgeleri, Gümrüklerce tahsil edilen diğer vergi ve resimlere ait Kanunları ve ilgili mevzuatı (Katma Oeğer Vergisi, Ithalde Alınan Damga Resmi, Rıhtım Resmi, Belediye Payı, v.s.), Teşvik mevzuatını, yıllık kalkınma plan ve programlannı, ihtiva eden ve yeniden düzenlenen 9 ciltlik yayınımız satışaarzedilmiştir. Yayınevimize moracaat ediniz veya broşur isteyiniz. III İLERİCİ YAYINCILIĞIMIZIN SORUMLULUĞU Dağıtıra: İstanbul. CEMMAY Ankara, ADAŞ İzmır. DATIÇ Curnhuriyet Kitap Kulubu (160) J II III Istane Adresi: İNKIUP KİTABEVİ YAYIN San.Tic.A.Ş. Ankoro Cad. 95 Sirlceci/İSTANSUl BİLMER BİLGİ DANIŞMA MERKEZİ Öğretim Üyeleri Yönetiminde Üniversite öğrencilerine, her tür dersinde danışmanlık; proje, ödev, raastır ve doktora tezlerinde rehberlik yapıhr. Tel: 23 48 01 Fevzi Çakmak Cad. 61/3 Beşevler / ANKARA yapı kataloğu J OĞUZHAN ALPER'in Ani vefatı bizleri sonsuz acılar içersinde bırakarak e<bediyetetntikal etmiş bulunmaktadır. Kendisine Tanrıdan rahmet ailesine sabırlar dileriz. ŞADİ TACER ve AİLESİ Say.n Veliler y A V R U L A R | N | Z | N Lise ve Dengi Okullar İçin GARANTİ ALT1NA ALIN AŞI KAMPANYASINA KATILIN TOrkiye Rotary Kulubleri LEBİB YALKIN YAYIMLAR1 VE BAS1M İŞLERİ A. $. Meclisı Mebusan Cad. No.327 Dursun Han Kat.3Sahpazarılstanbul Tel: 14315 75(5 Hat) SAĞLIK BİLGİSİ Lise3 Dr. H. Işık, Dr. E. Işık, Dr. A. Soyer Hatiboğlu Yayınevi; 400. TL. Tel: 23 48 01 Fevzi Çakmak Cad. 61/3 Besevler/ANKARA CIKTI yapıendüstri merkezi Cumhurıyet Caddesı. 329 Harbıyeİstanbul Tel 147 41 85 (5 Hat) TelekS' 26026 yema 85/86
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle