17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet Sıkıyönetimin ilanıyla Türkiye'de demokrasi yeni bir sürece giriyordu B Sahibi: Cumhunyet Matbaacılık ve Uazetccilik TUrk Anonım Şırketi adına Nıdir Nadi, • Genel Yayın MUdUrU: Hasan Omııl, Muessese MUdürU: Kmine llşaklıgil, Yazı ljlerı MUdUrU: Okay GAncnsin, • Haber Merke/ı Müdürü: Yalçın Bayer, Savfa Düzcnı Yönelnıcnı Ali Acar, • lemsılaler ANK A R A: Yalçın Dogan, İZMIR: Hikmel Çelinkaya, A UAN A. Mebroel Merean. Isıanhul Haberlen: Reha Oz, Dıs Habcrlcr: Ergun Balcı, Ekonomı: Oımın Ulagıy, KUKUr. Aydın Emeç, Magazın: Yılçın Pekşen, Spor Danışmanı: Abdıilkıdir Yucclman, L)ü/cllmc. Rfflk Dıırhaş. Araslırma' Şahin Alpay, l> Sendikj Süknın Kelencl. Haber Araşlırma Ufuk (.uldcmlr, 0 Koordınaıoı Ahmel Korulun, • Malı Işlcr. brol Lrkul. llaıı. Zlya Halkla Ihskıler. (.uldertn kogar. ldare: HUacyia Curar, Isletme: Sıdun Sönmez. Basan ve Yuyutv Cumlturlyel Matbaanlık ve Gazetccilik T.A.Ş. TUrk Ocağı Cad. W/4I (ağaloğlu Uıanbul, PK: 246lstanbul, Tel: 526 IOOO(9haI), Telex: 22246 • Hıtrolur Ankara: Zıya Gökalp Bulvarı Inkılap Sokak No: 19/4 Tel: 33 II 4 M 7 , Ielex. 42344 # Izmir: Halıt Zıya Bulvarı No: 64/3. Tel: 25 47 0913 12 30 Telex: 52359 • Adana: Çakmak Cad. No: 134 Kal 3, Tel: 1455019731 Telex: 62135. TAKVİM 19 F.kım 1985 tmsak: 4.47 Güneş: 6.12 ö ğ l e : 11.54 tkindi: 14.55 Akşam: 17.26 Yatsı: 18.45 Sonun başlangıcına nasıl gelindi? ir Bakanlar Kurulıı toplantısından sonra MHP'nin kapatılması istemiyle hükümetin Cumhuriyet Başsavcılığîna başvurup vurmayacağı tartışması başladı. ı Oy'sa Ecevit, "bize" eldeki kanıtların 'henüz yeterli' aşamaya gelmediğini, hiç değilse bu partinin eylemlerini belgeleyen mahkeme kararlarının beklenilmesi gerektiğini söylemiştı. Başbakanın bu yargılar içinde olduğunu biliyorduk, ama kulisi de dinliyorduk. MHP'nin kapatılması tartışmaları CHP'yi ikiye bölmüştü. Kimi söylentilere göre, Rahsan Ecevit MHP'nin kapatılmasından yanaymış, kimileri değilmiş!.. Dcmirel. Adana'daki konuşmasında "ülkenin yararlan gerektiriyorsa, herkesle konuşmaya hazır" olduğunu söylüyordu. Bu dokundurma, Ecevit'in AP önderiyle yapması olası görüşmeye kapının açık bırakılması demekti. "Blten adam" aylardır aleyhine sürdürülen kampanyaya karşın, AP kongresinde ezici bir başarı kazandı. Demirel karşısmda Kflmran Inan'ın aldığı oy, sadece 88'di. AP önderi kongre sonrası özel bir demeçte önemli öğeler sıralıyordu. AP kongresinden "sineyi millete donme" kararı çıkmıştı. Kısacası AP erken seçim isteyebileceğini duyuruyordu. Bu istek için ortam "çok erkcndi". gu söyleniyor. Yok canım. Tersine Ecevit, Kahsan llanımı kullanıyor" dcdi. Eeevit'le arasındakı ipleriıı neden koptuğunu anlattı: "...I974'e kadar Ecevit'e loz kondurmuyordum. Ne vakit ki, MSPCHP ortaklıgını dagıttı, ondan sonra eleslirilerim arttı. Baykal'ı bi/e ytdirlli ve bu hukumeli kuracak olanagı ararken beııden daha hararetli yanlısı yoktu..." Yaiıuz adam .UkUmetteki uyumsuzlukla ilgili ceşıtli haberler geliyordu, fakat Ali Topuz'un söyledikleri önem taşıyordu. Sonunda Topuz, partinin önemli kişilerinden biriydi, hatta önde gidenlerindendı. Ecevit, Topuz ve arkadaslarını parti yönetiminden uraklaştırmi}, hukümette olmamalarını sağlamıştı, ama Topuz ve arkadaşlarının CHP önderine karşı muhalefetleri giderck artıyordu. ünların kaygısı Ecevit'in "Her jjeyi lek başınıı yapmaya özenmesi, so/ dinlemeınesi, belirli bir devrenin etkislnde kalarak işleri ayarlaması" idi. Hükümetin bağımsız kanadıyla ilgili söylentılerin dc gıderek yoğunlastığı gözleniyordu. "Uyum" sözcüğünün Ecevit hukümetinden uzaklaştığını görüyorduk. Topuz, "Turan Hoca bozuk" diyordu. "Yonetimden isllfa etmeye niyelli." CHP'deki kaynaşmalara Sanayi Bakanı Orhan Alp'ın CHP ilkeleri tersine özel sektörün "motor yapımlanyla ilgili olumlu karan" eklenince, iktidar ccphcsındekı içinden çıkılmaz dıırıım bira/ daha renklendi. Demirel'le konuşurken, CHP'deki kaynaşmalara sö7.U getirdi: "CHP 'Yahııdi yumrugu' gibidir" dedi. "CHP'deki bu işlerden sonra hiçbir şey çıkmaz." H UEMOKRASİNİN 1977 SONBAHARI 1978 CÜNEYT ARCAYÜREK Demirel: Askeri tahrik etmek bizden beklenmemeli lcevit'le Demirel'in son bulusmalarından sonra yaptıkları açıklamalann dı^ında, "içerde neler" konuşulduğunu AP öndcrindcn vc AP önderine "yakın" yönetıcılerden öğrenmeye çalıstım. Bu bılgilerı kapsayan "iki ayn metin" ortaya çıktı. Gününde loparlanan, yayımlanmayan bu iki ayrı metnin ıncelenmesinde yarar yok muydu? Buluşma sonrası enel değerlendirmeye göre, "ikili göruşmeden" hiçbir sonuç aiınmamıştı. örneğin Turan Güneş, "Kamuoyunda böyle bir göriişmc Islegl ve bir aalaşma umudıı varken, iki nnderin scrt davranış göstermesini anlamak olanaksız" diyordu. CHP ve AP önderlerinin "anarşi leşhisinde birlcşemedikleri'' vurgulanıyordu. Ne var ki, Ecevit, sağ ve sol silahlı eylemlere karşı ayırım gözetmeksizin savaşılmasım, Demircl 'kan dökiilmesinin her çeşidine' karşı olduğunu söylüyordu. Turan Güneş, "bu ikisi" diyordu, "yanılmayan insanlardır" ve böyle kaldıkça, "hiçbir sonuca vanlamazdı." ÇUnkU "Ecevit, Demirel'i iktidanna ortak yapmak islemez. Demirel, Ecevil'in icraaltna ortak göriinmeyi geri çevlrirdi." 'Kııluplasma' sorunuydu bu. Fakat, AP çevreleri ve Demircl Ecevit'in anarşiyle ilgili yasalarım "insan haklanna, demokratik ilkelere aykın olmadıkça" destekleyeceğini bildiriyordu. Bellibaşlı sorunlarm çözümlcnmediği kanısının giderek güç kazanmasından, AP ve CHP önderlerinin uzlaşmaz davranışlarından sonra, Ecevit hükümetinin "gltmesi" gerektiğine inananlann "büyük koalisyon" islekleri daha da arttı. Türkiş iki büyük partiden oluşacak hükümet istiyor, Cumhurbaşkanı Korulürk, Cumhuriyet Bayramı nedeniyle yayıruladığı mcsajda bu konuyu işliyordu. E G DEMOKRASİYE DARBE 19 aralık günü Kahramanmaraş'ta başlayan olaylar demokrasiye indiriBaşka len ilk clarhe oldu... III kifinln iilümunden sonra THMM'de sıkıyönetim ilanı kahtıl edildi. "Dogu sorununu" Ecevit gibi görüyordu. öğrclmen yakınması, saldırıya karşı önlemler. Hatta orduyu ilk kez gören halkın sevinci. Herhangi bir ayaklanmayı "bir günde ezeriz" diyordu. Ama, KUrtçülük akımının halka inmediğini söylüyordu.. Ordu içindeki duruma geçti: "50 bin kişilik bir subay toplumıı. Sagda ve soldakilerden elkenlikler arlıyor. Ö/ellikle Harp Okulundaki genç subaylar iızerinde. Maalesef hem genç, lıem de zeki olanlan seçiyorlar. Tcspil ettigimiz anda bunları, hemen tasfiye ediyoruz. Genis anlamda bir davranıs yoklıır. Aına, diyorum ya, bu kadar Kfiıiş kadroya sı/malar olabilir. Bence sizlerin de, bunlann ordudan ellnl çekmesi için yayın yapmamz yararlı olur." Ordu Uzerindeki yayınlar üzerınde duran Fvren, örneğin General Vecihi Akın'ın kimi basında cunta başı ilan edilmesinin "tedirginlik" yaratacağını, bu tür yayınlarm "karşılanması" gerektiğini söylüyordu. "...Mesela..." dedi Evren. "...Vecihi Paşa her gün Aydınlık alıyormuş artık. 'Yahu' dedim. 'tstediklerı /aten bu! Süriim yapmak! Nasıl cıkıvor bunlar?.. 22 dava açtık, hiçbiri başlamadı. Adalel Bakanına sordum. •Paşam' dedi. Özel bir mahkemesi yok. Diger ınahkemelerde de Isler çok, I? olmadıgı zaman bu davalara bakarlar'. Eeee?.. Hakimlerde baslanndan çekJniyorlar..." Gülünısedi, 'Ga/elede çıkan ııyarı mektubuyla ilgili olarak Basbakan telefon etti.' böyle bir mektup var mı paşam?' diye sordu. 'Yok efcndim' dedim, 'yok'!" "Herhalde Basbakan bclki yoldudır diye dügünmüstür" dedim. GUlüyordu, "Evel ama, yok!" Ali Topuz'la Kooperatifler Bakanlığında yaptığımız konuşmada; "Herkesln söylediginin tersini soyleyeyim" dedi. "Kahsun Hanımın Kcevit u/erinde buyuk elkisi oldu Evren'le ftzel görüşme rgeneral Evren; "Gönderdiğtniz sorulan cevaplayacagun. Ancak, daha önce sizinle konuşmak istiyorum" dedi. Ertesi gün, saat 11 .OO'de Genelkurmay Başkanı benı kabul etti. 45 dakika görüştük. O Genelkurmay Başkanı Org. Evren, ordu içindeki durumu şoyfe anlatıyordu: "50 bin kişilik subay toplumu. Sağda ve şoldakilerden etkinlikler artıyor. özellikle Harp Okulu'ndaki genç subaylar üzerinde. Maalesef hem genç, hem de zeki olanlarını seçiyorlar. Tespit ettiklerimizi hemen tasfiye ediyoruz.' emircl, bir yandan eleştirilenni sürdürüyor, beri yandan Ecevit'i 1979'da seçime götürmeyi planlıyordu: "Canım, Dcmirel istedl diye Ecevll seçime gidecek dcgjl ya, hele bu kosııllarda" dedim. "TUrkiye'nin 1979'da şansı bu" diye karşı çıktı Demirel: "...Başka yolu yok. Eger 1979'da seçime gitmezse, daha iki yıl dayanamaz. Enflasyon almıs basını gidiyor, nasıl yurulecek, para da gelmiyor. Gelse de bir çozum degll... " Ecevit "blze" bu hükümetin 1981'e dek sürüp gideceğini söyledi. Demirel, "bana" hükümetin kışı geçirip gideceğini söyledi. Ecevit'in hesabına aklı yatıyordu insanın, ama Demircl'in bu yargıya nasıl vardığını anlamak olanaksızdı. Ama, "bir hesabı" vardı. HUrkümeti düşürebileceğinden bu kez "emin" görünüyordu, "düşürdünüz, sonra". "Erken seçime bir götürebilsek!.." İlk kez bu kadar açıktı. Ecevit neden erken seçime gitsindi?... Luns da işin içinc girdi. Yılın son ayı, son günlere doğru, "...Turk demokraslki krilik dontındeıı geçiyor. Tlirkiye'ye vakit geçmeden yardım yapılmalı..." diyordu. Kahramanmaraş'taki "facia" 19 aralık günü basladı. Giderek boyutlandı. 2223 aralıkta artık doruğundaydı. 1II can aldı. . Hükümet, 26 Aral.k 1978 günU ilan ettiği sıkıyöneti D yolu yok Demirel'in anladıkları 'cevlt Anarşlnin tılsımlı reçelesi yokiur. Mahkemelerde tıkanıklık var. O* yüzden Yüksek Hâkimler Kurulu'na yetki vererek bazı yerlerde agır ceza mahkemelerinin bu işe tahsls edilmesini saglayacak yasa getiriyoruz. Demirel Anar^iyi önlemek sizin hükümetin görevi. Yetkileriniz orta yerde. Muhalefetin görevi değil anarşiyi önlemek. Devlet her türlü sorun icin mekanizma getirmiştir, anarşiyi önlemek, can güvenliğini sağlamak için. Bugün Ankara'da sokakta adam vuruluyor. Sekiz yuz kişi öldü. Antep'te, 59 kişi vuruldu. 130 kişi, Ankara'da. Sokaklara çıkılmıyor. Devletin anayasası yok mu? Bu anayasa can ve mal emniyetini sağ E. görüşmelerin olmaması rejimin açmaza surüklenmesine neden olmuslur. O yuzden istenilmeyen noklalara gelinmiştir. Goriışmelerimizi yaklas(ırırsak demokrasinin siirekli olması için diyalog gereklidir. Demirel Diyalog gerçekten iyidir, ama karsılıklı güvene dayanmalıdır. Buradakı konuşmalar Mzmaz demiyorum, hiç değilse doğru sızması. söylenmesi lazımdır. ŞIDDET ÜZERtNE: Ecevit Şiddet eylemleri üzerinde bir aynma gitmeyelim. Sagda da solda da. Bugiine kadar yakalananlann 1026'sı sagdan, 759'u soldan, 162 olayın sanıgı hi'lirsi/. Silahlı sag ve sol üzerinde bilgiler elbelleki var. Devlet solun arkasında kimlerin oldugunu biliyordu ve biliyor. 'Sagın arkasında kim var' yeni yeni ortaya çıkıyor. Ama siz bugüne kadar sagdan gelen eylemlere karsı vaziyet almadınız. Şimdi yeni tedbirler anyoruz. Saıııklar saptanıyor, polis iz sürüyor. (, eşitli egilimlere sahlp çocuklar birllklc okuyabiliyor. Yurtlara glrilemiyordu, giriliyor. Alesli Silahlar Kanunu'nda deglşlklik yapıyoruz. Dernekler Kanunu'nda Kcrekli deglşiklikleri getiriyoruz. Her biri ozgürlukçu dcınokrasinin ruhunu zedelemeden hazırianıyor. Siz genellikle tılsımlı reçeteler ileri sürüyorsunuz. Mesela DGM'ler. Bunlann is gormedigi üzerinde çok tartısmalar yapılmıştır. Seçim Kanunu'nda bazı deftişiUklerin yapılmasında da muhalefeliş yardımını istiyoruz, vergi kanunlannın geçmesi için de. (Arkası 13. Sayfada) Ecevit: Devlet komünistlerin hazır/ıkları hakkında yeterli bilgiye sahiptir. Ama siz faşistlerin hareketlerini görmezlikten geliyorsunuz. Demirel: Ben komünistlerin hareketlerini biliyorum. Devleti ele geçirmek isteyen bir faşist hareket olduğunu bilmiyorum. Mataracv Milletvekili çıkamam diye endişem yoktu Özaydınlt: ...Suçu görülen hakkında yasal işlem yapmamak, iktidarda olup da iktidar olamamanın tipik örneklerindendir... enış siyasal olaylarla ilgili kimi açıklamalar ılginç ayrıntılar getiriyor. "Demokraslnln Sonbaharı" yazı dizisinın yayımı sırasında, adı geçen üç ilgili kişlden ayrıntılar veren mektuplar aldık. Bu ayrıntılar, gerçekten önemli içerikte, sunuyoruz: Demokrasinin Sonbahan'na yeni ayrıntılar G • Iflaturact: ...O dönemlerde benim milletvekili çıkamam diye kesinlikle bir endişem yoktu... Hukuksal bir gerçek İnkaya: ...Baştaki amaçlar sonraları kişisel çıkar ve bakanlık hesaplanna dönüşmüştür. İşte İstanbul, Kalyon Otel ve Güneş Motel toplantılarında ben bu hesaplardan uzak kalmış ve karşı çıkmışımdır... rfan Özaydınlı, 1985 yazını lyı değerlendirmişti 1977 yılı yazında sergılenen "Ordu tepe noktalarında eşen lırtınanın öyküsü"nu yazarken değındiğım Özaydınlı'nın Hava Kuvvetlerı Komutanlığına atanmasıyla ilgili çok kısa bilgılere karşı büyük duyarlık gösteriyordu. Özaydınlı ıle ılgılı kısa bılgılerı yazarken emeklı hava orgeneralını belkı on beş kez aramıştım. Agustos ayı idi. Datça'da tatilde ımiş, bularnadırn irfan Özaydınlı konuya geçtı, "... 'özaydınlı emekli oldu ama Danıştay'a başvurdu kazandı, rütbesini aldı' ifadesiyle dava konusu Özünden uzaklaştmlmıştır..." dedi. Demirel'le konuşurken aldığım o kısa bilgılere özaydınlı'nın yanıt vermesi, kimi önemli noktaları açıklaması doğaldı. Bu kıtap dızısınde tarihi yazmaya çaba gösteriyor da değıldim, bildiklerımi, öğrendıklerımi, bana söylenenleri olduğu gıbı yazmaya çaba gösterıyordum. Bir olaya "taraf olan kişllerin" yaptıkları, yapacaklan açıklamalardan neden rahatsız olacaktım?.. Özaydınlı'nın sozunu ettığı olay o sırada Hava Kuvvetleri'nde komutanlığa getırilebilecek iki orgeneral olmasına karşın, Korgeneral Cemal Engin'ın bu göreve atanmasıydı. "... Dlkkatl çeken diğer bir husus da kadro Indlrlml yazısı ile atama tekllf yazışının aynı tarihi taşımasıdır..." diye surdurdü Özaydınlı "... Açıkça görüldüğü glbi dava konusu, rütbe ile ilgili değildir, siyasi yonü ağır basan bir uygulamaya illşklndir. Askeıi Yüksek idare Mahkemesi'ne dava açtığım tarlh 12 Mayıs 1976'dır. O tarihte orgeneral rütbesiyle Yüksek Askeri Şura'da görevli İdim. Emekli değildlm. Ordunun en üst rutbesine genç yaşta ulaşmış bir general olarak dava konusu, sahsımın ötesinde anayasa ve ozel yasaların ruh ve lafzına ters düştüğü göruşünden hareketle kararnamenin 45 gun gibi uzun bir süre Başbakanın masasında beklemesl süresinde yapılan yakışık almayan tüm baskı ve vaadlere rağmen, siyasal iktidarın isteklerine uyarak emekliliğimi istemedim. İsteyemezdlm. Dava sonuçlandığında ve sonrasında orgeneral olarak Silahlı Kuvvetler'de görevli idim. Kaldı ki, emekliliğimi istediğim takdirde dava konusu ortadan kalkacak idi..." Bir süre durdu, "... 'Genelkurmay Başkanı Sancar, Özaydınlt'yı Hava Kuvvetleri Komutanlığına atamak istememişti' yorumu ise tek kanaldan elde edilen bilgilere dayanıyor olsa gerektir..." dedi. Özaydınh'ya göre, olay şöyle gelışmişti: Itütbe Ue İlgfcri yok "... Dava konusunun rütbe ile hiçbir ilgisi yoktur. Siyasal iktidar rütbemi ne gerl almış ve ne de indlrmlştlr. O tarlhte 1976'da orgeneralliğîn uçuncu senesinde idim. Dava konusu, Hava Kuvvetieri'de Ikl orgeneral varken, hükümet baskısı ile Hava Kuvvetleri kadrosunun orgenerallikten korgeneralliğe indirtilerek bir korgeneralin atama kararnamesınin iptalidir. 926 sayılı TSK Personel Yasası'nın 49. maddesine göre Hava Kuvvetleri'nde hizmet ihtiyacı için iki orgeneral kadrosu vardır. Bunlardan birl de Hava Kuvvetlerl Komutanlığı kadrosudur. Gene TSK Personel Yasası'nın 117. maddesl; "Barışta kıt'a ve kurumlara kadrosunda gösterilen ast rütbe ile asil olarak kimse atanamaz" hükmünü amirdlr. Her iki madde tartışma götürmez şekilde açıktır. Hava Kuvvetleri Komutanlığı kadrosunun orgenerallikten korgeneralliğe Indirilmesi ve bir korgeneralin, orgeneral kadrosuna asaleten atanması hukuk dışı bir davranıştır... " özaydınlı: "S 9 ' öyle ki..." diye başladı m^ayseh hapishanesinden bir mektup geldi, "Tarihin akışı içinde çok iyi değerlendirileceğine inandığım nedenlerle bazı güçlerin baskısı ile şu an siyasi kaderirnin çilesini bekliyorum." Mektubun altında Tuncay Mataraa'nın imzası vardı. "... Gerçekte, 926 sayılı TSK Personel Yasası'na göre Genelkurmay Başkanımn teklifi ile kararname hazırlanır. (Madde: 121.e.). Nitekim Hava Orgeneral Emin Alpkaya'nın emekli olması ile bosalan Hava Kuvvetlerl Komutanlığına, kadro, kıdem, rütbe ve Silahlı Kuvvetlerdekl gelenek dikkate alınarak gorevde olan iki orgeneralden biri öteki Ethem Ayan'dı olarak beni teklif etmiş, M.S. Bakanı sayın Ferit Melen de hiç bekletmeden onaylayarak Başbakanlığa gondermiştir. Olay basına intikal ettikten sonraki günlerde sayın Sancar'la yaptığım ikili göruşmelerimde ve zaman zaman konuşmalarımızda bizlerle beraber olan zamanın ikinci başkanı Kenan Evren Kara Kuvvetleri Komutanı Eşref Akıncı yakın şahittir ki, her gorüşmede kararnamenin yani Özaydınlı'nın kuvvet komutanı olmasıyla ilgili kararnamenin Basbakan tarafından onaylanması için çaba sarfettiğini sayın Genelkurmay Başkanı dile getlrme lüzumunu duymuştur. Başbakana değişik görüş bildirdiğini düşünemem..." "Nltekim" diye sürdürdü Özaydınlı, "... Atama kararnamemi geri almayı içine slndlrememiş olacak ki, 22 Mayıs 1976 tarlhinde teklifin görülen lüzum üzjsrine geri alınması yazısı Genelkurmay Başkanı namına ikinci başkan Imzasıyla MSB'na gönderilmiştlr.. ' Özaydınlı, "... Zamanın Başbakanının, sayın Demirel'in terfi ve tayinler konusundakl görüşlerlnl saygı ile karşılarım. Ancak siyasi tercihler yasalara aykırı düşmemelidlr... ... Benimle temas kuran Başbakanın yakın mesai arkadaşlarına yaptığım tum uyarılar ve hal çaresi yollanna rağmen yanlış değerlendirmede ve hukuk dışı tutumunda ısrar ederek, yönetim becerlksizllğinln ve basiretsizllğinin tipik örneğini tarihi belgelere geçirtti..." dedi. Özaydınlı, "... Muhsin Batur'a angaje olduğum, açık siyasetle yakından ilgilendiğim yorumu gerçeği yansıtmamaktadır..." dedikten sonra surdurdü. "... Bir ordu mensubunun açık siyasetle yakından ilgilenmesi TSK Yasası'na göre suçtur. Suçu görülen hakkında yasal işlem yapmamak ise iktidarda olup da İktidar olmamanın tipik örneklerindendir. Sayın Muhsin Batur'a her komutanıma olduğu gibi saygılıyımdır. Ailece dostuz. Ancak, her kişi kendi görüşü ile tanınır ve onunla gurur duyar. Temelinde Atatürk ilke ve devrimlerl olan sosyaI demokrasi görüşlüyüm. Bununla da gurur duyarım, orgeneral rutbesine gelmiş bir askerin göruşsüz olması beklenemez. Goruş sahibi olmak başka, görüş doğrultusunda yasa ve gelenek dışı eyleme geçmek başkadır..." layacak kuruluşları, mahkemeleri getiriyor (anayasayı okudu). Burada DGM'ler kurulabilir, denilmiyor. 'Kurulmalı' deniliyor. Kurmuyorsunuz, vebali altındasını/,. Her gün dökülcn kanların vebali altındasınız. Bu anayasa hükmü ihtiyarı değil, mecburi. Ecevit Sagdakilerin arkasında MHP ve >an kuruluşları var deniliyordu. Bu naglanlı inkar edilmez şekilde gorunu>or. Siı neden sag cylcmleri ınahkum etıniyorsunuz? Silahlı sol ve sag eylemler kar^ısında ben va/iyet uldıın, sizin de vaziyel almanızı rica ediyorum. Demirel Ben ne hâkımim, ne de savcı. Done de yok elimde. Si/ çıkın millete bunları söylcyin. Bizc göre faşizm tehlikesı yoktur. Bilgıniz varsa faşizm hakkında çıkın söyleyiniz. Ama komünizm tchlikesi vardır, devlet bunu saptayıp millete açıklamıştır. 'Fasızm gelecektir, tehlikesi vardır, niyetleri ortaya çıkmıştır' diyorsunuz. Elinizde, var olduğunu söyledıginız örgüllerııı devleti yıkacak ve faşist yönetim kuracağına dair planları var mı?" Demirel Memleket 'ancemalin' idare edilemez. Elbette birçok şeyde karşını/.du olacağız. Tılsımlı reçeteleıi ben uzatmıyorum, anayasa emrediyor bunları. DGM'leri anayasa istiyor. Siz bunu getirmek istemiyorsunuz, böylece anayasayı çiğniyorsunuz. Anayasa yapılabiür de demiyor, kurulmalıdır diyor. Tılsımlı reçetelere gerek olmadığını siz söylediniz daha önce, yeni yasalara ihtiyaç olmadığını da. Ama şimdi bazı yasalar getirmeyi düşUnUyorsunuz. Bu yasalar baskıya yol açmazsa, işkence getirmez.se biz bunları Meclis'te destekleriz. Ecevıi Bazı tavsiyeleri olmuştur. Demirel Endişelerim arttı, keskc bunları konuşmasaydık. Ama siz anayasa ihlali içindesiniz. Siz bugüne kadar koniünistleri suçlamadınız. Şimdi 'komünistlerin arkasında kimlcr olduğunu biliyoruz' diyorsunuz. Peki sağcıların arkasında kim vardır, bunlann devleti ele geçirmek, milleti bölmek için hazırladıklan planlar varsa bunlar elinize geçti mi? Ecevit Hayır. Devlet komiinİJtlerin hazıriıklan hakkında yeterli bilgiye sahiptir. Ama siz komünlstlerden bahsediyor, faşistlerin hareketlerini gormezliklen geliyorsunuz. Demirel Ben komünistlerin hareketlerini biliyorum. Ama bugün dünyada nerede faşist kalmıştır? tspanya'da vardı, şurada vardı, burada vardı. BugUn nerede? Devleti ele geçirmeyı hesaplayan bir faşist hareket olduğunu bilmiyorum. Şidılctlı muhalcfet yapmak gerekirse yaparım. Ama meşruiyetten çıkmak, askeri tahrik etmek, rejimin kesinliye uğramasını istemek bizden beklenilmemehdir. Hapishaneden gelen ses ayseri hapishanesinden bir mektup geldi. "... Tarihin akışı içinde çok lyl değerlendirileceğine inandığım nedenlerle bazı güçlerln ve her dönemin adamı olan kişilerın baskısı ile şu an siyasi kaderimin çilesini çekiyorum. Bugün hiçbir şey ne söylemek ne de yazmak isterim, konuşmak gumuş ise sukunet altındır' sözüne içtenlikle Inanıyorum..." Mektubun altında eskı Gumruk ve Tekel Bakanı Tuncay Mataracı'nın imzası vardı. Zarfa baktım, sağ koşede "kişiye özel" yazıyordu, ama Ankara'dan postalanmıştı Mataracı, AP'den kopmadan önce Demirel'le yaptığı konuşmayı ele alıyor, yazıldığı gıbı "Bir daha milletvekili çıkamam" sözunu kullanmadığını yadsıyor, "Kesinlikle istifamı geri almamışımdır" diyordu Tuncay Mataracr "... O dönemlerde benim milletvekili çıkamam diye kesinlikle bir endişem yoktu. Bunu, bugün bile olanaklarınızta Rize'de öğrenebilirsiniz. Sayın Demirel'e yakınmam doğrudur, ancak beni sayın Demirel kimlerle çağırttı ve kendisiyle gorüşmemde yakınmam hangl konularda olmuştur, bunlann hiçbirinin I\uri Ba.var ile Ismet SeiEjfin'in "ikill görüşme M ile M b j g O i vcrtiikleri bütfi "... DtYALOO ÜZERİNE: Ecevit Diyalogun bir çare değil vasıla olduğunu söylüyorsunuz, buna kalılıyorum. Hayal kınklıgı yaralmamak gerek. Dısişleri sorunlan üzerindeki toplantılardaki tıılıınııın yaıılıs olduğunu sanıyonım. Diyalogdan asgari bir şeyler çıksa bile, iklidar muhalefel yumusamasına gerek var. 1950'lerde ve sonrası bu tür K Yazı dizisi biterken (iazcteıte "Demokrasinin Sonbalutn. 1977 78 " bajlığı ıle yayımlanan yazı ılızısı hııyjın \orw t'fivot. liu \ıı:ı IIIT.ISI, 450 sayjayayuklaşan "Demokrasinin Sonbaharı. 197778" tıtlını layvan kıtaplan/tıızclenın my/a olanakUırnerçevesındc lııızırlunan kısıtll OTfllcn olııflıı /977 7S vıllurtndukı \iyuuil oluyları tıyıııılılarıylu vanulan "Demokrasinin Sonbaharı" kilubı, yukııı nunleıde Bılgı Yuvıııevı larafından vavıııılaıuıaık. Oazi'iedekı tlızulc "Demokrasinin Sonbaharı"udlı kııabııı ancuk kııııı baluııılerinden kımı ozelleryer aldı. liu ozeller sıyasul olaylurııı, önemli kısileıııı l.ııbııını ızlı'vi'iı. bııbırıne buğlı jieltşmeler nımJekı yerını. eyleııılerını, kısiliklt'rmı vlhctte hııııııuıylc vcn'mvzdı Rıı vazı dızısının kııabııı bıılunluÜıınıı vıııiMtmust olanaksızdı. Bu nedenle kııııı olaylarda, kişilerın eyleınleıınde. dııvıuniflaıında ko/mklııkların nıevdana nelmesı kacınılmuzdı. Kıtupla genıslemesiııeyer alaıı, arnefcin ll'ler olayı, hukıtmellerın tlıısıııı'sı va da dusurıılınesı. bir konlfterılla, o vıllarda gozlenen dış baskılaılu olaylar. ekonoıııık ılunıııılu ılgılı uvrınlılurın oykııuı gıbı onenılı bir dızı nelınneler dizıde ıhtr bir çeıyeve n'inde nılııldu. (Arkası 13. Sayfada) Cüneyt Arcayürek
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle