10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 JŞLER gin bir kitaplık kurmuştur. Bu süreçte Türkçe, çağdaş bilim ve sanat alanında yetkin bir öğretim dili durumuna gelmiştir. Türkçenin özleşmesi, gelişmesi, güzelleşmesi yolunda çok yol alınmış, kökleşen yazınımız bu dille kurulmuştur. Tanınmış seçkin, etkin yazarlarımız bu dille yazıyor artık. Tutucular, gericiler, bir başka deyişle Atatürkçülüğü sindirememiş kimi çevrelerin bir bardak suda kopardığı fırtınaya aldananlar sonunda Atatürk'ün kurduğu, vasiyetnamesiyle malvarhğından kaynak sağladığı, çalışmalarına sürekli katkıda bulunduğu bu kurumu yıktılar. Buyanhş düzelecektir; düzelmelidir. Ama bugün Dil Devrimi'ne inanmış aydınlar, Dil Bayramı'nı gerçek bir sevinçle kutlayamıyorlarsa nedeni budur. tYtMSER OLUNAMAZ Türk DiJ Kurumu ve Türk Tarih Kurumu, Atatürk'ün kurulmasuu istediği ve kurdurduğu iki kültür kurumudur. Her ikisi de "dernek" olarak kurulmuştur. TDK'nın kuruluşundan elli bir yıl sonra çıkanlan 2876 sayılı yasa iJe her iki kurumun da özel hukuk tüzel kişiliğine son verilmiş, malvarlıklarına elkonulmuştur. Anılan yasayla oluşturulan kurumun adı "Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu"dur. Bir solukta söylenemeyen adıyla bu kuruluş sözde Türk Dil Kurumu'nun görevini de yapacaktır. Anılan Kurum'un kadrolaşmasında, bugüne değin geçen süredeki çalışmaiarına bakınca bu konuda iyimser olunamaz. A.K.D.T.Y.K., Anayasanın 134. maddesinde yer aldı önce. Sonra da 2876 sayılı yasa ile kuruldu. Bu yasa, Anayasanın 134. maddesine aykırı olduğu gibi, Türk Hukuk Sistemi'ne de aykırı bir düzenleme getirmektedir. Anayasanın 134. maddesinde Türk Dil Kurumu ile Türk Tarih Kurumu'nun, bu yüksek kuruma bağlanacağı öngörülmüş; ancak her iki kurumun adlan belirtilerek özel hukuk tüzel kişiliklerinin korunacağı saptanmıştır. Oysa 2876 sayılı yasayla bu iki kurumun malvarhklanna elkonulmuştur, tüzel kişiliklerine son verilmiştir. Yerlerine aym adla anılan, iki "birim" oluşturulmuştur. Bu iki birim, Yüksek Kurum'un iki dalıdır, iki çalışma birimidir. Kurumların malları da bu iki birime devredilmiştir. Türk Hukuk Sistemi'nde, özel hukuk tüzel kişilerirün varlığa iki yolla sona erer: a) Kuruluşun kendi istenciyle (genel kurul karan), b) Yargı kararıyla. YtNE BİR YASAYLA,.. 2876 sayılı yasa sanınmCumhuriyet tarihimizde ilk olarak özel hukuk tüzel kişilerinin variığını bir yasama işlemiyle sona erdirip, mallanna elkoyarak bir başka kuruluşa devredüiyor. Bu işleme elkoyma demekten başka terim bulamıyoruz. Çünkü işlem ne devletleştirme, ne de kamulaştırmadır. Bu iki işlemde de devletin elkoyduğu malların bedelini ödemesi gereği vardır. (Anayasa md. 46, 47). 2876 sayılı yasa, bu haliyle, Türk hukuk sistemine ve Anayasaya aykırılığı sürekli tartışma konusu olacak niteliktedir. Yasanın Anayasa Mahkemesi'nce denetlenmesi yolu da açık tutulmamıştjr. Bu durumda, tartışma hukuk açısından surüp gidecektir. Gerçek Atatürkçüler ve Dil Devrimi'nden yana olanlar, bu işlemi içlerine sindiremeyeceklerdir. Bu yanlışı düzeltmenin tek yöntemi ise, gelecekte yine bir yasama işlemiyle, her iki kurumun tüzei kişiliklerinin canJandınlmasıdır. Mutlu bayramlara... 29 EYLÜL 1984 52. YıMaki Burukluk Atatürk, Türk devriminin bir parçası olan Dil Devrimi'ni gerçekleştirmek ve sağlamak için 1932'de Türk Dili Tetkik Cemiyeti'ni kurdurmuştur. 12 Temmuz 1932'te Semih Rifat, Ruşen Eşref, Celâl Sahir, Yakup Kadri'nin ortak dilekçesiyle kurulan dernek aynı yıl içinde bir kurultay toplanmasına karar verir. Atatürk'ün koruyuculuğunda Dolmabahçe Sarayı'nda toplanan bu ilk kurultayın günüdür Dil Bayramı: 26 Eylül 1932. NEPEN PERNEKTt? Atatürk'ün Dil Devrimi için resmi bir kurum, ya da akademi yerine bir "dernek" kurdurması, onun düşüncelerini yeterince değerlendiremeyenler için anlaşılamamıştır. Sayın Afet tnan'ın da belirttiği gibi Atatürk, önce "akademi" üzerinde durmuş, bu konuda inceleme yaptırmıştır. Bir akademinin, bir resmi kurumun başlangıçta gerekli sıçramayı yapsa bile, giderek durağanlaşacağı ve tutucu bir kurum oluşacağını görmüştür. Oysa devrim bir süreçtir. Sürekli değişim ve gelişimdir. Dernekte buna elverişli devingenlik, sürekli değişme gücü vardır. İşte Atatürk'ün bu amaçla öngördüğü kurum modeli, bir özel hukuk tüzel kişisi olan "deraek"tir. Bu görüşün yerindeliği ve doğruluğu Türk Dil Kurumu'nun elli bir yıllık çalışması ile doğrulanmıştır. TDK Dil Devrimi'nin itici gücü olmuştur. Bu süre içinde çok ve öneinli işler basarmıştır. Atatürk'ün Kurum'a verdiği görevleri yerine getirmiştir. Türk Diii'nin derleme ve tarama sözlüklerinin yanı sıra, en güvenilir sözlüğünü de hazırlayan Kurum, biJimse) ve devrimci çalışmalarıyla 500'ün üstünde yapıt yayımlamış, zen PENCERE Onur ve Gökdelenler. Görkernli yapılar.. Luks arabalar. James Bond çantalı bakanlar. Arabaların kapılannı açmak için koşuşan görevliler, polisler. Pırıl pırıl toplantı odaları.. Devingen kameralar. Saniyelik zoomlar. Ve sonunda huzurlarınızda Başbakan: Turgut Özal!.. Çalışma masasında oturuyor Özal. Cafcaflı bir ortamda kameraya poz verirken içtenlikli ve ınandırıcı bir havaya bürünmek istiyor; ama ne zaman yüzü yakın plana otursa, gözlerindeki kuşku ekrana yansıyor; konuşması ve davranışlan önceden saptanmış, ayarlanmış; kravatı, gömleği, giysileri seçilmiş; kostüm ve dekor fena değil!.. "İcraatm İçinden" başlamıştır. • "lcraatın İçinderfin başlangıcı kimseye yabano ya da özgün gelmiyor. Sıradan bir reklam filminin, Dallas'ın, başka bir Amerikan dizisinin girişi de böyle olabilir. Bayat yöntemlerdir bunlar. Kullanıla kullanrla posası çıkmıştır; ama geniş halk yığınları için kıymeti harbiyesi nedir? Bilemem. Bildiğim şu: Çağımızda diplomasinin, politikanın, propagandanın koşulları değiştiğinden, "İcraatm İçinden" programını TV'ye bir reklam şirketinin hazırladığını biltyoruz. Gerçekte usta ve deneyimli olan bu reklam şirketinin işi bundan böyle gittikçe zorlaşacaktır. Çünkü pazarlamanın da temel koşulları vardır ve bu temel koşullar ANAP'ın "icraatı"w\a yitip gitmektedir. Bir yandan hayatın gerçekleri, çarşı pazar fiyatları ve geçim sıkıntısı yoksul halkın belini kırarken, öte yandan TV'ye çıkıp "enflasyonun belini kırdık" diyen bir Başbakan'ı {ne kadar usta olursa olsun) hiçbir reklam şirketi kamera oyunlarıyla inandırıcı yapamaz. * Son "İcraatm İçinden" programında Başbakan Turgut Özal'ın ekonomik konulara ilişkin sözierini eleştirmeye gerek yok. Bu işi artık "Özal programı"na ya da "IMF reçetesi"ne en çok destek veren çevreier yapıyorlar. Bir Başbakan düşunün ki dört yılda Amerikan Doları'nı 47 liradan 447 liraya çıkaracak, ayrıca gözetilen holdinglere ihracat için Hazine kesesinden sağladığı destekte dıssatımı yapay olarak pompalayacak, sonra da bu olayı "sanayileşmenin" göstergesi sayacak... Amerikan Doları'nı 1447 liraya çıkarıp, ihracatçıya ayrıca teşvik tedbiri versek, dışsatım 7 milyar dplara değil, 17 milyar dolara da çıkar; ama ekonomi ne olur? içeride kim birbirini yer? Yıkımlar depremlere dönüşür mü? Enflasyon oranı kaça çıkar? "Devrii daim makinesi"n\n mucidi Con Ahmet sağ olsaydı bu soruyu ona yöneltirdik. Her neyse, bugünkü konumuz ekonomi değil. "Onur" ve "para" arasındaki bağıntı arasında durmak istiyorum. Sayın Başbakan son aylarda dış ülkelere altı gezi yapmış, dördü islam ülkelerine "resmi gezf; ikisi Batı Avrupa ülkelerine "özel gezi" imiş; her yerde görmüş ki Türkiye'nin "itibarı" çok yerinde. Hele Batı'da işadamları bizi göklere yükseltiyorlar, bankalar Türkiye'ye borç vermek için, yabancı şirketler Anadolu'da yatırım için kuyruğa dizilmişler... Ama nedense Sayın Başbakan "icraatm İçinden" programırv da bir noktayı es geçti: Türkiye Başbakanı neden Irak gibi ülkelere resmi geziye çıkıyor da Batı Almanya gibi ülkeleri, ancak özel olarak ziyaret edebiliyor? Batı Almanya'da federal yönetim, muhalefete "Türkiye Başbakanı'nın ülkeye resmi olarak değil, özel olarak geleceği" konusunda güvence vermiş midir? Batı Almanya Şansölyesi, Türkiye Başbakanı'nı resmen çağırmaya layık bulmuyor mu? Bu konuda engeller varsa nelerdir? Açıklanmalı, değil mi? Türkiye Başbakanı "resmen davet edilmediği" ülkeye saltparasal kaygtlarla keşke gitmeseydi. Belki beni eski kafalı bulaniar olacaktır; ama "para" mı, "onur" mu diye sorarsanız, onuru yeğlerim; hem özel yaşamımda, hem devletimizin yaşamında onurumuzun her şeyden önce gelmesini isterim. Özal bilmem ki nasıl düşünüyor? Atatürk'ün, bir dil devrimi amacıyla öngördüğü kurum modeli, bir özel hukuk tüzel kişisi olan "dernek"tir. Bu görüşiln yerindeliği, doğruluğu TDK'nın 51 yıllık çalışması ile ortaya koyduğu yapıtlarla doğrulanmıştır. Yazınımız bugün en parlak ürünlerini bu dille vermektedir. ATİLÂ SAV TDK Eski Asbaşkanlarından Cumhuriyetin bağımsızlığı için siyasaî ve ekonomik bağıınsızlığın yeterli olmadığını kavrayan Atatürk, kültür bağımsızüğının da zorunlu olduğunu görmüş; bunun çağdaşhğa giden yolu da açacağmı sezmiştir. Sadri Maksudi (Arsal)'nin "Türk Dili İçin" adlı yapıtının başına elyazısıyla yazdığı not, bu konudaki ilke görüşünün özetidir: "Ulusal duygu ile dil arasındaki bağ çok güçlüdür. Dilin ulusal ve zengin olması, ulusal duygunun gelişmesinde başlıca etkendir. Türk dili, dillerin en zenginlerindendir; yeter ki, bu dil bilinçle işlensin." "Ülkesini, yüksek bagımsızlıgun komnmasuıı büen Türk ulusu, dilini de yabaDcı diller boyundunığundan kurtarmalıdır..." (2 Eylül 1930) Geçen 26 Eylül, Dil Bayramı idi. Bu günü bayram kılan Atatürk'tür. EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Oyuncak Olmamak... "Bir millet variığını ve haklannı korumak yolunda bütün gücü ile, bütün görünür görvnmez güçleriyle ayaklanmış ve karara varmış olmazsa, bir millet yalnız kendi gücüne dayanarak variığını ve bağımsızlığını sağlayamazsa şunun bunun oyuncağı olmaktan kurtulamaz." (29 Aralık 1920ATATÜRK) Şunun bunun oyuncağı olmakL Son günlerin olaylanna baktınız mı içinizde bir yer sızlar durur. Hele TBMM'de geçen saU günkü konuşmalar, "ABD Yasama Meclisierinde Ermenilerie ilgili alınan karar hakkında genel görüşme açılması" önerisinin reddedilmesi, bu konuda iktidar partisı sözcülerinin ileri sürdükleri savtar, Atatürk'ün "tam bağımsızlık" ilkesi üzerinde düşünmeye götürmelidir bizi.. Tam bağımsız bir Türkiye... Elli milyonluk güçlü bir Türkiye... Yarım milyon askeri yıllardır silah altında tutmuş bir Türkiye... Batı ülkeleriyte yaptığı anlaşmalara her şeye karşın bağlı kalmaktadirenen bir Türkiye... ABD ile dostluk iliskiterini surdürmekte istekli bir Türkiye... Atatürk ilkelerine bağlıyız!.. Bu sözü hep söyleıier, ama bir tek "ilke"sini uygulamak istemezler! Bağımsız, onurlu, karşılıklı çıkarlara dayanan dış politika dediniz mi susarlar, ya da daha beterini yaparlar. "Efendim, böyle diyerek bizi dostlarımızdan ayırmak, komünizmin kucağına atmak istiyorlar" diye yurtseverleri susturmak isterler. Nitekim bu olayda da bazı yazarların kalemlerinden bu tür savlar okuduk. Hiç şaşmadık, hep böyledir, "onur" denen kavramı yaşamlan boyu bilmemiş olanlar için ille de sığınacak bir kucak gereklidir. O kucak hortasa da, kızsa da, buyursa da başka türlü davranmak bilmezler böylelerü... Şimdi şöyle düşünsek: 24 Nisan'ı bir soykınm günü önerisini yapan ve Meclislerine kabul ettiren ulke, Amerika Birleşik Devieöeri olmasa da, örneğin Sovyetler Birliği olsaydı, bugün Türkiye ne halde olurdu? Hemen her kentte gösteriler, yürüyüşler, Meclis'te ateşli, coşkulu söylevler, protestolar, kıyametler kopmaz mıydı? Herkes kaleme sarılıp ezeli "Moskof düşmanlığını" dile getirmez miydi?... Ama 24 Nisan'ın Ermenilerin soykınmına uğratıldıkları bir gün olarak seçilip ilan edilmesi olayı Sovyetler'den değil de dost ve müttefikimiz NATO üyesi ABD'den gelince birkaç gerçek yurtsever yazar ve politikacı dışında yetkililer, etkililer 'sus pus' kesiliyoriar. Başbakan, ANAP grubunda "Konuyu fazla büyütmenin şu safhada bir yararını görmüyorum. Genel bir görüşme açılmasına lüzum yok" diyebiliyor. Oysa HP Başkanı Calp'in Meclis'te söylediği gibi "Bu krizler Türkiye yönünden ABD'ye karşı güveni temelinden sarsan bir niteliktedir." MDP Başkanı Sunalp'in dediği gibi "Amerikan Kongresi husumet ile ittifakın bir arada gitmeyeceğini bilmelidir." Yine de çok hafif sözler bunlar! Yine de Atatürk'ün "Tam Bağımsızlık" ilkesi gereği gibi dile getirilmiş değildir... Bir küsme, bir dargınlık belirtisi gibi bir şey bu türlü sözler... Ama gerçek öyle mi ya! ABD, Türkiye'den yalnızca kendi yararına bir dostluk bekler, beklemiştir, bekleyecektir. ABD için Türkiye'nin başkaca bir değeri, bir anlamı yoktur. Bakan Ozdağlar bile ABD izlenimlerini anlatırken Amerika'daki "hava"yı şöyle çizmiyor mu: "Türkiye gibi bir ülke varmış, tepki gösteriyormuş, hepsi vız. Canım sıkıldı bu duruma. Bu kadar laubalilik olmaz. Harp dahi ilan etseniz ABD kamuoyunun umurunda değil." Öyleyse hiçbir şey yapmayalım, kuzu kuzu, uslu uslu ABD Kongresi'nin rter türlü karanna uyalım, boyun eğetim, öyle mi? Son olarak Atatürk'ün 20 Mayıs 1928'de, Türk ulusunun bağımsızlık ve özgüriüğü konı/sundaki şu sözierini anımsatmakta yarar görüyorum: "Bağımsızlık ve özgüriuklerini her ne pahasına ve her ne karşılığında olursa olsun sınıriandırmaya asla hoşgörü göstermemek ve bunun için gerekirse son bireyinm, son damla kanını akh tarakinsanlık tarihinişanlıörnekile suslemek... İştebağımsızlık ve özgürlüğün ne olduğunu, kapsamlı anlamını, yüksek değerini vicdanında kavramış milletler için temel ve yaşamsal ilke... Ancak bu ilke uğrunda, her türlü özveriyi, her an yerine getirmeye hazır bulunan ve bunu yapabilen milletlerdir ki insanlığın sürekli saygısmı hak etmiş bir topluluk say/labilirler" Acı Kayıp Merhum Süleyman Hikmet ve Seniha Baban'ın oğlu, Firuze Cihan Cimilli ve Selim Baban'ın değerli ağabeyleri, Fatma Cünim'in sevgili babası, Dr. Halit Cünim'in kayınpederi, Seniha ve Emirin kıymetli dedeleri, Baban, Cimilli ve Ünsal ailelerinin mümtaz büyüğü, zekiye Baban'ın hatırası unutulmaz biricik eşi, eski milletvekillerinden, basınyayın ve kültür eski bakanlarından, Sonhavadis gazetesinin Baş Yazarı CİHAD BABAN vefat etmjştir. cenazesi Ankarada T B M M önünde yapılan merasimi müteakip İstanbul'a nakledilerek 1 Ekim 1984 Pazartesi günü Şişli Camii'nde kılınacak öğle namazından sonra Edirnekapı, sakızağacı'ndaki aile kabristanmda toprağa verilecektir. Allah rahmet eylesin. AİLESİ Kurucularımızdan Cihad Baban'ı kaybettik. Cemiyetimize Kurucu ve Yönetim Kurulu üyesi olarak büyük katkıları bulunan üstadımız, Çok değerli varhğımız GÖKALP ÖZDÂRYAL Manajans Yazı Bölümü'nde reklam yazarlığında ünlenmiş u bir profesyoner'e yer var. İlgilenirseniz. lütfen, 166 99 00'dan 18i aravın. YALNIZ 3HAFTA İÇİN 36 yaşında aramtzdan ayrıidı. Gerçek dost, duyarlı sanatkâr büyük insan CİHAD BABAN aramızdan ebediyen ayrılmıştır. Gazetecilik mesleğinin her kademesinde 50 yıl görev yapan ve pek çok meslekdaşımızın yetişmesinde emeği bulunan Cihad Baban'ın kaybmdan duyduğumuz üzüntü büyüktür. Kendisine Tanrı'dan mağfiret, ailesine ve üyelerimize başsağlığı diler, anısı önünde saygıyla eğiliriz. GÖKALFimizi 24 eylülde Emirgan'da gönüllerimize gömdük. Acımızı paylaşan dost ve akrabalanmıza teşekkürü borç biliriz. ANNESt, KARDEŞLERİ, DOST ve AKRABALARI INGİLİZCE KONUSUN GAZETECİLER CEMİYETİ YÖNETÎM KURULU İLAN BAKIRKÖY 3. SULH HUKUK MAHKEMESİNDEN Esas No: 1983/1735 Karar No: 1984/830 İstanbul, Bakırköy İki Teüiköyti 97 hanede nüfusa kayıtlı Ayazoğlu, 1948 d.lu MEHMET BAYRAM'ın hacir altına alınarak M.K.'nun 369. maddesi gereğince a>iu yerden nüfusa kavııh kardeşi 1952 d.lu SELMAN BAYRAM'ın velayeti altına konulmasına 18.6.1984 larihinde karar verildigi ilan olunur. Basın: 11554 29 Eylül 1984 Cumartesi (bugün) saat 1518 arasında KADKÖY GEİSÇLİK KİIABEVİ'nin yeni yerinde satıştaki bütün kitaplannı imzalıyor. OKTÂY AKBAL ALİ DİNÇER'E DUYURU İSTANBUL 5. ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİNDEN Mahkememizin 1984/143 esas sayılı dava dosyasında davacı Fikriye Dinçer, vekili Av. M. Taşkın Tanman tarafından İhsan Kalmaz Sokak, Şeker Apt. 6/6 Bakırköy / tstanbul adresi gösterilerek davah AJi Dinçer aleyhine açılan şiddetli geçimsizlik sebebiyle boşanma davasınjn yapılan duruşmasında, Davalının gösterilen adreste bulunamadığı, tebliğ zarfına verilen raeşruhat ve yapılan zabıta tahkikatı sonucunda anlaşıldığından, dava dilekçesi ile duruşma gününUn ilanen tebliğine karar verilerek, duruşma 5.11.1984 günü saat 10.00'a bırakılmıştır. Davalıya dava dilekçesi ve durusma günü tebliği yerine geçmek üzere ilan olunur. 25.9.1984 Basın: 11547 Yabancı dille öğretim yapan tüm kolejlere ilkokul 4. ve 5. sınıf öğrencilerini en mükemmel şekilde eğitmen Ahmet Kalkan yönetim ve şçrumluluğunda, KADIKÖY ÖZEL DOĞUŞ DERSANESİ hazırlar. Kayıtlar başlamıştır. Aynntılı biigi için Tlf: 337 69 59 ZORBA Seanslar: SadÇarş.Perş Cuma: 21.00, C.tesi: 18 00. Pazar: 15.00 K KENTER TİYATROSU'NOA Nikos Kazancakis Uyartayan ve Yöneten: Rfcret Hakan Gişe tel: 147 36 34 146 35 69 Bahariye, Moda, Etiler, Bakırköy (sahil tarafı), Ataköy, Ortaköy ve Beşiktaş semtlerinden birinde kaloriferü (tercihan kömür kaloriferli) su sorunu olmayan veya hidroforlu 2 oda (3 oda da olabilir) 1 salonlu kiralık daire aranmaktadır. Mür: 528 66 29 526 60 72 KffiALIK DAffiE ARANIYOR YILDIZKENT TOPLU KONUT KREDİSİ ile Ataköy kavşağında kurulacak. Marmara Böigesi Yapı Kooperatifleri Birliği "İngilizcc öğrenmek için seçkin bir ortam". • Tüm dersliklerdc VideoKapalı devre TV. ve Audo Lingua! sistem. • Türk ve fngiliz Öğretmenlerden oluşan deneyimli kadro. • 16 Kişilik öğrenci grupları. • fleri derecede TIP, TEKNİK ve TİCARİ ingilizcc • 3 Kışıye "jngiltere Bursu • 10 Kişiye "Pilko yaz kampı" olanağı. EKİM DÖNF.Mİ KAYITLARI SÜRMEKTEDİR. BAKIRKÖY SCHGDL OF ENGLIŞH REFİK DURBAŞ BİR UMUTTAN BİR SEVİNÇTEN CAN YAYINLARI (KONUT BtRLİK) . t NARİN YAPI KOOPERATIFİ 7. sitesine ortak olabilirsiniz. Tel.: 149 00 27 571 15 77 Galatasaray, tstrklal Cad. 184/5 Hatboyu Cad. No: I t tel 572 21 44 570 12 70 DİLKO I Eiki Iskele â ş | \dares, Yolu No 3 j •el Î38 58 47 33* 83 1H KADIKÖY MODA SİNEMASI Makinist, yer göstericisi, gişeci aranıyor. Tel: 338 10 95 MERTER Keresteciler Sitesi'nde köşebaşı, net 430 metre kare inşaat sahalı, projesi hazır satıhk arsa. Tel: 523 77 51 Enerji tasarrufunda yarın geç olabilir
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle