18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CumhuriYet tbrahim Tatlıses anlatıyor Röportaj: Yalçın Pekşen Çizgiler: İsmail Gülgeç Sahibi: Cumhuri>el Maıbaacılık ve Gazetecilik Turk Anonim Şirkeli adına Nadir Nadi. • Genel Yayın Muduru: Hasan Cemal. Muessese Müdııru: Kmine Uşaklıgil, Ya^ı hlerı Muduru: Oka> Gonensin. # Haber Merkez: Muduru. ^alçın Ba>er. Sayfa Du7eni Yonetmenı: Ali \car. TAKYIM 5 \EIKIOS I9S4 Temsılaler ANKARA. Valçin Doğan, IZMlk: Hikıtıel (,'elinkava, ADANA: Mehmel Mercan, % Servıs Şeflerı: Istanbul Habcrlen: Keha Oz, Dış Haberler: Krj;un Balcı, Ekonomi: Osman Ulaga), kultur A\dın Kmeç, Maga/ıır Yalçın Pek^en, Spor Danışmanı: Abdulkadir Yucelman, Du/elıme: RefiE Durbaş. Ara>lırma: Şahin Alpay, IşSendıka: Şıikran Kelenci. İkındi: 17.08 Ak>am: 20.23 Burolur: % Ankara: 7i\a Ciokalp BuKarı Inkılap Sokak No 19/4 Tel: 3311414^, • İ/mir: Haiıl M a BuKan No: 65/3, Tel 254709131230 • Adana: (,akmak Cad No 134 Kat 3, Tel: 1455019"'31 • Basan <<? Yavun: Cumhurnn Malbaacılık ve Gazetecilik TA.Ş. Turk Ckağı Cad. 39/41. Cağaloğlu. lst. PK: 246lst. Tel: 5209703 Tele\: 22246 lrriNak:4 12 Guneş: 5.56 Oğle: 13.14 YaM: 21 MMaşım üstüne.. gelin, oturun.. konuşalım.. sen de cehennemi gör... cehennemi yaşa yanl. dayım oğlu gelmiş Urfa'dan.. aldık, getirdik.. otele bırakmadım.. geldi, oturdu.. akşam buradan baraoar çıktık.. dedi Ibraam ben bu hayata dayanamam ya'u dedL Oğlum sizin hayatınız cennet değil, cehennem yanL Ben cennet sanıyordum dedi... Sunuş Müzik dünyamızda 1974 yılında olağan sayılabilecek bir olay oldu. Önce radyolarda, daha sonra TV'de sık sık çalman "Ayağında Kundura.." adlı eski bir türku, müzikçi deyişiyle "flaş" oldu. Yani aşırı ölçüde tutuldu. Aslında olağan bir durumdu bu. Her yıl benzer olaylar yaşanıyor, "flas" şarkılar ortaya çıkıyor, bir sure sonra unutulup gidiyordu. Fakat bu kez işler farklı bir şekilde gelişti. Çünkü "Ayağında Kundura"yı seslendiren Urfalı İbrahim Tatlıses tuhafşeyler söylüyordu: "Mağarada doğduğunu, ciğer kebapçılığı ve inşaat işçiliği yaptığını, okuma yazma bilmediğini, nüfus kâğıdını on dört yaşında olduğunu" vb. Haber sıkıntısı çeken magazin basını bir altın madenine rastlamıştı. Bu madende okuyucunun ilgisini çekecek her şey vardı ve en önemlisi sokaktaki vatandaşı can evinden vuracak bir olguyu yansıtıyordu: "Toplumun en alt kesimlerinden getip en yukanya çıkabilmek.." Her yiğidin gönlünde yatan aslan bu değil miydi? Demek ki bir umut vardı.. Tıim kapitalist toplumlarda köruklenen "en aşağıdan en yukanya çıkma"umudunun elle tutulur bir örneğiydi Urfalı turkücü.. Aynı başarıyı kendileri gösteremeseler bile, gösteren biri çıkınca ona dört elle sarıldılar. Özellikle bu etki nedeniyle gösterişsiz ciğer kebapçıinşaat isçisi ibrahim Tatlıses, (halk bu özdeşleşmeyi ona "Jbo" diyerek belirtti) 10yıl içinde bir dev haline geldi.. Giderek arabeskleşen toplumun yarattığı lumpen kesimin de fbaşka bir söyleyişle '%elişmiş hırtlar") desteğivle Tatlıses'in yükselişi kaçınılmaz oldu. Herkes gibi Tatlıses'in de bir gün sönup gideceği duşıinülürken yukardaki nedenlerden dotayı, bu olmadı. Kısacası Tatlıses olayı artık görmezlikten gelinemeyecek boyutlara ulaştı. Bu yazı dizisinde ünlü türkücünun Cumhuriyet dahil birçok gazetede yayınlanan yaşam öyküsünü anlatmaktan çok gerçek yaşamını vermeye çalıştık. Kendi tanımlamasıyla "Tatlıses'in cehennemine" girdik. Kolayca tahmin edilebileceği gıbi bu cehennem bırçok vatandaşımıza "Biraz da biz ölelim" dedirtecek türten tatlı bir cehennemdi. Hayatım cehennem gibi 1Maçka Spor Caddesi 134 nolu apartmanın beşinci katında zınl a n l terliyoruz. Istanbul en sıcak günlerinden birini yaşarken, öğleden sonra güneşi odanın içini kavuruyor. Yerler bej renkli halı ile kaplı... Duvarlar pütürlü, beyaz badanalı.. Ceviz kaplama kapılann tokmaklan oymalı pirinçten.. Odadaki iki masanın çevresine yapay deriyle kaplı koltuklar atılmış.. Sekreter Semra Göniil'ün masasının ardındaki duvarda Atatürk'ün büyük boy bir fotoğrafı asılı... Fotoğrafın altında "Sıtar (star olması gerekiyor) Sanat, Eğlence Organizasyonu" şirketine ait vergi levhası var. Şirketin 1983 yılı geliri 1.266.830 TL. Vergisi 760.098 TL. Masaların karşısındaki kütuphanemsi bir etajerin raflanna siyah kalın dosyalar dizilmiş.. Yan taraflanndaki yazıiara göre İbrahim Taliıses'in çeşitli işlerine ait dosyalar bunlar; Kafeterya, film, video, sigorta, sinema, emlak vergileri, film sözleşmeleri, kira sözleşmeleri vb... ze yaklaşıyoruz. Bir hamle daha yapıyor.. Şimdi yanak yanağayız ünlü turkücü ile. Bununla da yetinmiyor.. Sol eliyle sırtımı yakalayarak kendine çekiyor beni. Kısacası kucaklaşıyoruz. Bizi gören biri yıllar sonra bir araya gelen çocukluk veya askerlik arkadaşları sanabilir. Oysa daha ilk karşılaşmamız bu.. "Buyrun bizim odaya geçelim" diyor ve sekreterin odasına açılan bir ceviz kapıdan bizi kendi bürosuna alıyor. Mbrahim Tatlıses bir fılm hazırlığında. Bu filmde kendi adını taşıyan bir türkücüyü canlandıracak. Filmin yapımcısı ve yönetmeni de kendisi olacak. Senarist daha finali yazmamış. Baş kadın oyuncu ve yardımcı oyuncular henüz belirlenmemiş. Ama İbrahim Tatlıses aceleci, "Yarın cuma olduğu için bismillah deyip filme başlamak istiyorum" diyor. Uzayçağıortaçağ karışımı Bir soğutma aygıtı ile soğutulmuş yazıhane, kîasik ve modern dekorasyon anlayışının karmaşası içinde.. Genellikle beyaz renk geçerli.. Neredeyse yatarcasına oturulan bembeyaz koltuklara karşın, ortaçağ stili iskemleler ve büyük bir oymalı ceviz masa göriilüyor.. Bu eşyaların arasına son model TV, video ve müzik seti gibi aygıtlar yerleştirilmiş.. Masanın üzerinde küçük bir Türk bayrağı var. Kalemlik olması gereken bir vazonun içinde de çeşitli uzunluklarda sigara ağızlıkları.. Bunlann üzerine renkli ipliklerle türkücünun adı işlenmiş.. Masasına oturur oturmaz sekreterine "arayan soranlan" soruyor. Uzun listeye bir göz attıktan sonra kendine göre özur diliyor bizden, "Ya'u size karşı ezikim yani.. Çok beklediniz mi?" Sonra hemen konuya giriyor: "Buyrun, emredin." DÜŞÜNMEZAMANI Günün büyük bir bölümünu bürosunda, yazıhanesinde geçiren Tatlıses, sık sık yukandaki düsünme pozuna giriyor. Ünlü türkücünun isleri başından aşkın çünkü.. (Fotoğraflar: MEHMET AK/Fj layan bir konuşma tarzı var. Ses bandından çözerken bile zorlandığımız bu konuşma tarzı ile şunları ekliyor: "Ağaç gibi oturacaksınız yani."8u benzetmeye zorunlu olarak gülüyoruz. "Olur, başım üstüne", diyor yeniden ve anlaimaya başlıyor: "... Olur da.. dayım oğlu gelmiş Urfa'dan.. Aldık.. getirdik.. otele bırakmadım.. geldi, oturdu.. Akşam buradan barabar çıktık.. dedi.. Ibraam, ben bu hayata daha dayanamam ya'u.. dedi.. Oğlum sizin hayatınız cennet değil, cehennem yani.. Ben cennet sanıyordum. Vallah yalanım varsa Allah beni kahrettsin.. Sen şimdi benle oturmak.. Baraber yaşamak.. Yemek yemek falan.. Nasıl istersen.. Başım üstüne, gel otur.. Sen de cehennemi yaşa yani.. Yalnız ev faslı yok bak.. Ev var da ev yok yani.. Biliyorsunuz belki, bizim hanımdan ayrıldık.. Şimdi başka yerde.. Başka bir hanım var.. onun yanında kalıyorum.. Oraya gazeteci girmedi.. Giremez de.. Buyrun gelin. . Gazinoya girin.. Oturun. Konuşalım.. Sen de cehennemi gör.. Cehennemi yaşa yani.." tbrahim Tatlıses'in cehennemine hemen o gün girdik. Sessizliği sık sık çalan telefonlar ve büronun getirgötür işlerine bakan Remzi'nin çay getirdiği zaman söylediği sözler bozuyor. Sekreterin telefonda konuştuğu şeyler hep aynı: "tbrahim Tatlıses gelmedi.. Ne zaman geleceğini bilmiyoruz.. Belli olmu>or.. Kim aradı.. Güle gtile.." "Onun işi belli olmaz" Remzi'nin muntazam bir şekilde getirdiği Erzurum işi, koyu renkli çay nedeniyle midemiz delinmek üzere.. Patronun geç kabşından dolayı kendini sorumlu varsayıp arada sırada "Lahmacun... kokoreç soyleyeyim mi, yef misimz?" diye soruyor. Belli ki tbrahim Tatlıses röportajı bitmeden önce midelerimiz onarılmaz hale gelecek... İstemiyoruz. Remzj sıcak yuzünden sık sık ellerini, yüzünü, hatta zaman zaman ayaklarını yıkayıp geliyor. Pantolon paçaları dizlerine kadar kıvnk, çıplak ayakla servis yaparken anlatıyor: "tbrahim abinin işi hiç belli olmaz, biliyor musun.. Gelir, gelmez.. gider, gitmez.. Yarım saat sonra geliyonım der, gelmez.. Gelmeyeceğim der, bakmışsın gelir.. Sabah kaçta kalkar belli değil.. Nerede yatar kalkar, belli değil.. Bakarsın hiç gelmez.." Bir yandan sıcak, bir yandan bu sözler.. Moralimiz bozuluyor. Sekreter Semra Göniil masanın çekmecesinden çıkardığı bir koku gidericiyi sık sık koltuklarının altına püskürtüyor. Arada sırada o da bir şeyler anlatıyor. Söylediğine göre, iki aydır burada.. Maaş alıyor tbrahim Tatlıses'ten. Bunun anlamı şu: Birçok genç kız ünlü türkücüye biraz daha yakın olabilmek için bu işi parasız yapmaya razı.. Fakat Tatlıses, bunlann hiç birini istememiş. Semra Göniil, para istediği, bu yolla amacının gerçekten sekreterlik olduğunu kanıtladığı için ise kabul edilmiş. Film içinde film Birlikte olduğumuz günlerde ünlü türkücünun iki önemli sorunu vardı. Birincisi son şarkılarını topladığı kaseti, daha piyasaya çıkmadan korsan kasetçiler tarafından "korsanlanmıştı." Tatlıses, polislerle, savalarla bu işin peşine düşmüştü. Pek bir şey yapılamamıştı, ama korsan kasetçileri yakalatma çabaları sürüyordu. İkinci sorun Tatlıses'in bugunlerde çekmeye başlayacağı fılmle ilgiliydi. Senaryosunu Safa Önal'ın yazdığı, adı daha konulmamış, (büyük bir olasılıkla " M a t e m " veya "Matemim Var" olacak) filmin çekim hazırhkları yeni başlamıstı. (*) Tatlıses bu filmde kendi adını taşıyan bir türkücüyü canlandıracaktı. Filmin yapımcısı ve yönetmeni de kendisi olacaktı. Ayağında kundura Önceden alınmış randevumuza karşın artık Tatlıses'ten umudumuzu kestiğimiz bir sırada merdivenlerden sesi duyuluyor. Biraz sonra düğmeleri neredeyse beline kadar açık ipek gömleği, beyaz pantolonuyla içeri giriyor. "Ayağında" beyaz renkli "kunduralar." "Saygılar" diyerek elini uzatıyor. Ben de elimi uzatıyorum. Birbirimizi ilk kez o gün görüyoruz. Daha önce bir telefon konuşmamız var sadece.. Tatlıses, sağ elimi yakaladıktan sonra sertçe çekiyor. Boş bulunduğum için bu hareket sonucu birbirimi Tatlı cehennem Derdimizi anlatıyoruz: Bir süre birlikte olmak istiyoruz kendisiyle.. Yaşamma girmek ve neler yaptığını görmek istiyoruz. Arada sırada konuşmalar da yapacağız. Fakat asıl işimiz gözlemek olacak. "Sanki biz orada yokmnşuz gibi" davranmasını istiyoruz Tatlıses'ten. "Olur, başım üstüne" diyor. Sözcukleri çatlata, çatlata, bazılarının yarısını yutarak, son derece hızlı ve konudan konuya at <ÇÇQ H.Ç "Erkekler de doğum kontrol hapı kuüanabitir" İZMtR (THA) Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıklan ve Doğum Kürsüsü Başkanı Prof. Dr. Reşit Çapanoğlu, "Erkekler de doğum kontrol hap: kullanabilir" dedi. Batıh ülkelerde erkeklerin doğum kontrol hapı aldıklannı belirten Prof. Dr. Çapanoğlu, bu uygulamayla daha sağlıklı bir nüfus planlamasının yapıldığına dikkati çekti. Doğum kontrol hapını erkeklere de öneren Prof. Dr. Çapanoğlu, THA muhabirine yaptığı açıklamada, şunları söyledi: "Nüfus planlaması diye bas bas bağınyoruz. Kadınlanmız büyük bir baskı içersinde. Çeşitli önlemler almalanna karşın yine doğumun önüne geçemiyorlar. Kısacası ilk planda kadınlanmız harcanıyor. Oysa Çin'de çok yaygın olan erkeklerin doğum kontrol hapı kullanımlan daha sağlıklı sonuçlar elde edilmesini sağlıyor. Tüm batılı ülkeler bu sisteme geçmişlerdir. NEW YORK'tan TAN.RJ AKERSON Senaryo ve film Filmin senaryo yazarı Safa Önal, daha işini bitirmemişti. Yazdıklarını parça parça getiriyordu. Orada bulunduğum ilk gün, sondan bir önceki bölümü getirmişti. Daha finali yazamamıştı. Oysa İbrahim Tatlıses, "yann cuma olduğu için bismillah diyerek" filme başlamak istiyordu. Konuşmalardan ortaya çıkan başka bir gerçek de, yarın çekimi başlayacak filmin ne yardımcı oyuncuları, hatta ne de Her şey domates için Amerikan ekonomisindeki iyileşmenin New York'u birbirinden farklı ve eşit oimayan iki ayrı kente dönüştürdüğü öne sürülüyor. Varsıllann New York'u, yoksullann New York'u... Bir yandan eğlence ve barrestoran sektöründe, emlak ve "Small Business" dedikleri küçük işletme ve bireysel girişimlerde gözle görülür gelişme var. Kentteki iş olanakları son on yılın en yüksek düzeyinde.. Kente gelen turist sayısında hemen hemen kırılmış rekoriann egale edilmesi bekleniyor. Kent bütçesinin vergi gelirterindeki artışlardan 500 milyon dolar civarında fazlalık vereceği hesaplanıyor. Restoranbar gelirlerinde yüzde 5 civannda artış gözleniyor. Broadvvay'de tiyatro sezonunda sekiz milyon bilet satılmış.. Bu yıl New York'u 17 milyon 400 bin turistin ziyaret edeceği belirtiİJyor. Bu rakam hemen hemen 1979 yılında kırılan 175 milyonluk rekora eşit. Ama öte yandan New York'ta 1930 büyük krizinden beri ilk kez her zamankinden çok daha fazla sayıda insan aç ve evsiz.. Lise eğitimini yoksulluktan sürdüremeyenlerin oranı yüzde 40'a ulaşmış durumda.. Her dört New Yorkludan birinin geliri devlet tarafından saptanan yoksulluk çizgisinin altında.. Genelde beyazların durumu iyi. Koyu renklilerin kötü.. Kentin nüfusunun yarısını oluşturan zenci ve Hispanic denilen, İspanyolca konuşan koyu renkli topluluklarda işsizlik oranı beyazlardan yüksek.. Beyazlarda işsizlik oranı yüzde 7 civarında iken bu oran zencilerde yüzde 12. Hispaniclerde ise yüzde 13'ü aşıyor. Bu ortamda New Yorkluların ilgilendiği haberler doğrudan ekonomik ve sosyal değil.. Geçtiğimiz günlerde iletişim organlarında en çok yer alan haber, Amerika'nın ilk zenci güzelinin "Penthouse" dergisinde çıplak fotoğraflarının basıtması oidu. Zenci guzelin tacını kaybetmesine kadar varan olay, kamuoyunu meşgul ederken, New York lotaryasında büyük ikramiyenin 20 milyon dolara yükselmesi ikinci bir heyecan fırtınası yarattı. 20 milyon dolarlık büyük ikramiyeyi kazanan Pageuıo adındaki İtalyan asıllı emekli bir marangoz, günün kahramanı oluverdi. 63 yaşındaki Pagano, kazandığı ikramıyenin büyüklüğü ile dünya rekoru kırmıştı. Pagano, iki buçuk yıldır sürekli loto oynamaktaydı. Loto kâğıdını hep aynı yerden, evinin yakınındaki tütüncü dükkânından almaktaydı. Şimdiye kadar 5 dolardan fazla oynamamıştı. İşaretlediği numaraları geçen taksilerden ya da rastgele telefon rehberinden seçmekteydi. Kazandığını gece yarısı öğrendiğinde çok şaşırmıştı. Sabaha kadar uyumadan loto kâğıdına bakmış, numaraları kontrol etmişti. "Tüm yaşamım boyunca çalıştım. Hiç büyük para kazanmadım. Piyangodan para çıkacağını ise hiç düşünm&dim" diyordu. Manhattan'dadoğmuş, ancak Sicilya'da büyümüştü. Nevv York'a 25 yaşında, evlendikten sonra kansıyia geri dönmüştü. En büyük merak konusu, flagano'nun 20 milyon dolarta ne yapacağı idi. Ne var ki Pagano da parayı nereye harcayacağını bilmiyordu. Çünkü hayatta en çok istediği şeye önceden kavuşmuştu. Pagano'nun en çok istediği domates yetiştirmekti. 6 yıl kadar önce emekli olduktan sonra banka kredisi ile bir ev almış, arka bahçesinde domates yetiştirmeye başlamıstı. "Domateslerim var benim. Başka neye ihtiyacım olabilir ki?" diyordu. Aynı günlerde gazetelerde Başbakan Özal ile yapılan özel bir söyleşi çıkıyordu. Özal da domatesten söz etmekteydi. Türkiye'de domates fiyatlarının artmasına Araplann gelip bol miktarda domates alması yol açmıştı. Eğer Araplar gelip domates istemeselerdi Türk halkı ucuz domates yiyecekti. Eğer Pagano önceden bahçesinde domates yettştirebileceği bir ev almış olsaydı şimdi lotaryadan çıkan parayla böyle bir ev alacaktı. Herkes mutlu olacaktı... SiZE SACMA OLUR. MU G4NIM lLalnız ev faslı yok bak... ev var da, ev yok yani.. Biliyorsunuz belki, bizim hanımdan ayrıldık. şimdi başka yerde.. başka bir hanım var.. Onun yanında kalıyorum.. Oraya gazeteci girmedi.. giremez de. baş kadın oyuncusunun belirlenmemiş oluşuydu. (**) Bu yüzden "film içinde film" yaşanıyordu. tlk tartışnıalar Bu sorunlar ve yediği acılı yemekler nedeniyle hazımsızlık çeken Tatlıses, sık sık masanın üzerinde bulunan Onoton adlı mide ilacına başvuruyordu. Odada İbrahim Tatlıses'ten başka senaryo yazarı Safa Önal, kameraman Kaya Ererez, sonradan türkücünun son sevgilisi olduğunu öğrendiğimiz hanım sanat çı, (hangi sanatla uğraştığı bilinmiyor) Derya Tunalı ve "ağaç gibi" duran bizler varız. Anlaşıldığına göre, bugün Safa Önal yazdığı bölümleri okuyacak ve filmdeki kişiliklere uygun oyuncular aranacak. İlk tartışmalar tbrahim Tatlıses'in annesi rolunü oynayacak kadın oyuncu üzerinde başlıyor. Safa Önal, bu kadının tbrahim Tatlıses'e benzemesini istiyor. Çünkü filmde annesi rolünü oynayacak... Fakat Tatlıses'e benzeyen kadın oyuncu bulunamıyor bir türlü.. Sonunda sorunu turkücü kısa yoldan çözüme kavuşturuyor: "Annem olmasın da teyzem olsun.. n'olur.. İlle annem olacak dîye kural değil ki..'' Bu düşünce çevreden onaylanıyor. Safa Önal, senaryoyu okumaya başlıyor. Dinleme pozunda oturan tbrahim Tatlıses, arada sırada, sabah kahvaltısından dişlerinin arasında kalmış yiyecek parçacıklarını, ağzının bir hareketi ile bulunduklan yerler(ArkasıS. Sayfada) GoRDUGUM KAcwayLA Bu toA HERS&y N O G M A U ... GENEl MPDPRLEKE iTHAF OCUMUR İsmail Gülgeç Türk erkeği de dogum kontrol hapı kullanabilir. Ancak tavsiyemiz yeterli çocuğa sahip olan 40 ve 60 yaş gruplan arasındaki erkeklerin bu hapı kullanmalandır. Tabii ki öncelikle doktor kontrolünden geçmek şarttır. Kadınlarda doğum kontrol hapının çeşitli sorunlar ortaya çıkardığını hepimiz biliyoruz. Ereklerin bu haptan yararlanması daha basit daha sorunsuz ve kolaydır" HAMMADDE SORUNU Tek sorunun hammadde olduğuna değinen Kadın Hastalıkları ve Doğum Kürsüsü Başkanı Prof. Dr. Çapanoğlu, ilaç sanayiinin bu tür girişimlere rahatlıkla geçebileceklerini belirterek, sanayicilerin de bu işten kârlı çıkabileceklerini kaydetti. Çapanoğlu, "Böyle bir hapın ülkemizde yapılması halinde geniş v bir pazann yararlanması söz konusudur. Önemli olan Türk erkeğini böyle bir uvgulamaya ikna edebilmektir. Hiçbir sakıncası ve yan tesiri olma>an bu uvgulamaya her an üikemizde geçilebilir. Tek sorun hammadde ve formüldür. Ancak Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı'nın bunu onaylaması gerekir. Böylece kadınlanmız büyük bir dertten kurtulur" şeklinde konuştu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle