18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/8 HABERLERİN DEVAM1 22 AĞUSTOS 1984 GOZLEM UGUR MUMCU (Baştarafi 1. Sayfada) da "Memaliki Osmaniyye"ye giriş yapmıştır. Tarihçiler, patatesin, "41 metre rakımlı Kapıkule sınır kapısı"ndan sokulduğuna ilişkin herhangi bir kayıt düşmemişlerdir. 6u durumda, Avrupa patatesinin, 18. yüzyılın ikinci yarısında, ihtilaici düşünceler yerine "Memaliki Şahane"ye sokulduğu anlaşılmaktadır. Neyse, bu kökü dışarıda bitki, memleketimizde bir güzel yetişmiş, yıllarca fakir fukaranın tek besin kaynağı olmuştur. Gel zaman git zaman, enflasyon canavarı ile grekoromen güreşe tutuştuğumuz günlerde, patates de almış başını gitmiştir. Ne de olsa kökü dışarıda. Ne yapsın büyükler? Türk toprağında yetişen patates yerine Yunan toprağında yetişen patates getirtip ortadireğin yüzünü güldürmek istemişler. Gazetemizde okudunuz, Yunanistan ile bu konuda bir anlaşma yapılıp patatesler yurda sokulmuş, ama bir bakmışlarki, patatesin "ithaliyasak".. Bu Papandreu, FIR hattı ve Limni Adası'nın NATO manevralannda kullanılıp, kullanılmaması konusundan sonra bir de bu patates konusunu sorun yapmasın sakın.. Yapar mı yapar. Patates, mafya babasmın silah yüklü kamyonu değil ki, Kapıkule'den rüzgâr gibi geçsin. Tabii, bürokrat önündeki dışsatımcı gibi bekleyecek.. Beklemesine bekler ama ne yapsın, kurtlanıyor.. Hani "Türk kurdu" olsa sorun yok, kurt, "Yunan kurdu".. Türk kurdu olsa, bağrımıza basar, dört eğilimli partilerde yönetici yaparız. Değil ki.. Patates kurduna, "ööceA"denir. Bunlar, genellikle "san" ya da "kızıl" renkte olurlar. "San" renkteki hemen tanınır, sarı sendikacıya benzer, el üstünde dolaşmasından tanırsınız. Ya kızıl patates böceği öyle mi? Kızıl patates böceği her yere girer, eski ve dönek Marksiste benzer. Her yere girer. Tanınması güçtür, adamı zehirler. Bu yüzden kızıl patates böceklerinden kurtulmak için arsenikli ilaçiar kullanılır. Patates niye Yunanistan'dan alınıyor da bir başka ülkeden alınmıyor? Bu da işin bir başka yanıdır. Bu Yunanistan, NATO içinde "müttefikimiz" ancak tarih içinde de düşmanımızdır. Sovyetler bize ya da onlara saldırırsa, NATO'nun Güneydoğu kanadını Yunanlı dostlanmızla birlikte savunacağız. Ama Yunanlılar, Ege adalarını, Türkiye'ye karşı silahlandırıyorlar. Ne olacak şimdi? Düşman çiçek göndermez biliriz, fakat patates gönderir mi? Bulgarlar, Varşova Paktı üyesi. Eğer, Sovyetler bize saldınrsa, Bulgarlar da bize saldıracak.. Bundan hiç şüphe yok. Ama biz Bulgarlar'dan elektrik enerjisi alıyoruz. Hoppalaaa. Bir düşmandan elektrik al, öbüründen patates, oldu mu ya? Olur, her şey olur. Ayrıca paranın dini, imanı, ideolojisi, sağcısı, solcusu yoktur. Para paradır. Bizim milliyetçilerden bazıları, sabah akşam sövdükleri sosyalist ülkelerin ticari temsilciliklerini yapıp ruble, leva ve dolar, Allah ne verdiyse kazanmıyorlar mı? Kazanıyorlar, o halde? 1971 yılında, Yunanlı işadamları İzmir'e gelip bizim işadamları ile toplantılar yapmışlar, ortak yatırım projeleri konusunda "görüş teatisinde" bulunmuşlardı. Bizde oldum olası hep böyledir: Işverenler arası dostluk oldu mu; bunun adı "ticarettir". Aynı dostluğu iki ülkenin işçi sendikalan kursahaşa huzurdankomünistliktir. Vatan ihanetidir. Dış düşmanla işbirliğidir. Şimdi, yabancılar, Türkiye'de rahatça mal da edıneceklerdir. Yunanlı işadamları gelip Ege'nin güzel koylannı satın alsalar, kim ne diyecektir? Hiç.. Hem Özal, Yunanlı işadamlarını "ortak yatınmlaryapmak üzere" ülkemize çağırmamış mıydı? Bugün patates, yarın Patagos, öyle idare edeceğiz işte. "Zaten yıkamazdık" tZMİR (Cumhuriyet Ege Biirosu) Başbakan Turgut Özal'ın önceki gün 8 eylüle dek başvurmayanlann gecekondulannın yıkılmayacağını açıklaması üzerine, Izmirli Belediye Başkanlan "Zaten yıkamazdık" dediler. Izmir Anakent, Karşıyaka ve Bornova Belediye Başkanları 60 bin gecekondu sahibinin tapu tahsis belgesi almak için başvurmadığını belirterek, yurttaşlann çeşitli nedenlerle başvurmada isteksiz davrandıklan görüşünde birleştiler. Her konuda üç belediye başkanından farklı görüşleri savunraasıyla tanınan Merkez Ilçe Belediye Başkanı Süba Baykai, "Başvurmadık tek gecekondu kalmayacak. Vatandaş başvurmamn faziletine inandı" dedi. Izmirli Belediye Başkanlannın yıkım konusundaki görüşleri şöyle: • Anakent Belediye Başkanı Burhan Özfatura: "60 bin gecekondunun yıkılması kolay değil. Sosyal patlama olur. Vatandaş bu imkânı iyi değerlendiremedi. Vatandaş sorumsuz. Süresi içinde başvuruda bulunmayan gecekonduların yıkılması gerektiği görüşündeyim. Devletüı arazisini gelmiş gasp etmiş, kanun çiğnemiş, sosyal problem ortaya çıkmasın diye mülkiyet veriliyor. IsttıııIHıTıııı GECEKONDUYA YIKIM YERİNE CEZA ANAP'ta Haber Merkezi İktidar Partisi ANAP'ta yöneticilerin "Dikkatii olalım bizi bölmek istiyorlar" yollu uyarıları birbirini izliyor. Başbakan ve Parti Genel Başkanı Turgut Özal tzmir'de partililerle konuşmasında, Genel Sekreter Mustafa Taşar örgüte genelgesinde, bu nitelikte alarm sinyalleri verdiler. Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Keçeciler de örgüte bir genelge yayınlayarak, partide "Tek egilimin hâkimiyetini sağlamaya yönelik toplu üye kayıt girişimlerine karşı" uyarıda bulundu. Dört günlük gezisini lzmir'de tamamlayan Özal, partililerle konuştu. Yerel seçimlerin bittiğini, ama siyasi mücadelenin bitmediğini belirten Başbakan, "Yenilen pehlivan doymazmış. Ihtiraslan olanlar mücadeleye devam edecek, bizi bölmek, parçalamak isteyeceklerdir" dedi. özal, "Aramızı açmak için türlü dedikodular uyduracaklardır. Aman bunlara dikkatli olun" dedi. Başbakan Anavatanlılan başına karşı "fevkalade dikkatli" olmaya çağırdı. Özal, gazetelerde yer alan parti ve hükümetle ilgili haberler konusundaki görüşlerini şöyle açıkladı: "Bazı yayınlara inanmayın. Bazı yerlerde değiştirme yapıiıyor. Gazetede böyle yazıyor diye arkadaşlannıza kızmayın. Aslını ogreniniz. Ashnın öyle olmadıgı birçok kere anlaşılmıştır." Özal, 1988 genel seçimlerine kadar parti içinde hizipçüik istemediğini söyledi. Izmirli Belediye Başkanlan, ll ve Ilçe Başkanlan, Yönetim Kurulu üyeleri, tl Genel ve Belediye Meclisi üyelerinin katıldığı toplantıda yaklaşık 1.5 saat süren konuşmasında özal, partililere genelde "nasihat" etti ve yaklaşan ilçe kongreleri nedeniyle ANAP'lılan birlik, beraberlik içinde olmaya çağırdı. ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ lıtıjtkııııkın Yıkamayız W.'ı t.ıtrL "It» :" M'nıs/t ltı*ti oıı,*v fntıAr au. rnnM At*' hıtıuz • Merkez Dçe Belediye Başkanı Süha Baykai: "Vatandaş imar affı için başvurmanın faziletine ve gereğine inandı. Merkez ilçe hudutlan içinde ba$vurmadık bir tek gecekondu kalmayacağına ınanıyoruz. Ben gecekondu yıkan başkan olmak istemiyorum. Başbakan da istemiyor." • Karşıyaka Belediye Başkanı Nevzat Çobanoglu: "Imar affı kanunu değiştirilmeli. Yeminli büroyu belediye kurmalı. Yeminli bürolar işlemiyor. Başvuru süresinin uzatılması da çözüm değil. Kanun aceleye getirildi. Tüm Türkiye'de 10 bin tapu tahsis belgesi dağıtılmış, bu hiçbir şey değil. Masa başında kanun hazırlanırsa böyle olur. Ben gecekondu yıkmam, yıkılamayacağı belliydi." • Bornova Belediye Başkanı Cengiz Bulnt: "Başvuru süresinin uzatılması hiçbir şeyi değiştirmez. Vatandaş nasıl olsa uzatıhyor diye hiç gelmez. Devlet veremeyeceği bir şeye bir kılıf buldu veriyor. Vatandaşın bundan faydalanması gerekli. Vatandaş sorumsuz, ama gecekondu yıkmak da kolay değil." Ne Sene Yaradı,Ne Bene Ankara'da bir sessizlik vardı; hükümet Ankara dışındaydı. Çok kişi de daha yazlıklardan, dinlencelerden dönmemış. Dönen bayanlann, nasıl yandıklan kollarından, bacaklanndan belli oluyordu. Bakanlarla. millervekillerinin çoğu, kamu kuruluşlannın yazfık kamplarına gitmişler, küçük memuriann da doğrusu ranatlan kaçmıştı. Çoğu, kendi kuruluşunun yazlığına gidememiş, pansiyonlarda yer aramıştı. Fethiye'de "Göçek'te, Etibank'ın dinlenme yerlerine giden bir Devlet Bakanı ile bir ANAP ileri geleninin serüvenleri ilginçti. Birinin eşi başına türban bağlıyordu. Bakanın eşi denize girerken, bir kilometre arkasından bile kimse gidemiyor, orada denize giremiyordu. Bakan, sabahtan listeyi yapıyor, ilgililere veriyordu. O gün canları neler istiyordu? Görevliler, Sayın Bakanın hazırladığı listeyi öğleye yetiştirip, aşçıya teslim ediyorlardı. Dahası vardı, geceleri kimseyi uyutmuyorlardı. Bayanlar, çocuklara bağırıp çağırıyorlardı. Bu çocuklar da kurumda çalışan üst düzeyde kişilerin çocuklarıydı. Konuklardan birinin süresi mi ne doldu, arabasıyla işine döndü dinlenceden. Bir gün, bakan anahtarı cebinde götürmüştü. Bakanın eşi nasıl girecek? Fethiye'den bir özel araba çıkanldı yola, bakandan anahtar alınıp getirildi. Kimse çıkıp da: Yahu, burası Fethiye, kaç tane çilingir var, çağınp açtınverin demedi, diyemedi... Bunları neden mi anlattım. ANAP'lılar 6 Kasım'da işbaşına gelince, çok az kimse yadırgamadı. "Aman ne iyi oldu... "dedi. Gelenler, ya küçüklü büyüklü memurlar, ya da küçük ilçe politikacılarıydı. Canım, ne de olsa haJk çocukian onlar da; deniyordu. Kimse onların, "astığı astık, kestiği kestik" bir havaya gireceğini düşünmüyordu. Uygulamalar ise bambaşkaydı gözlemlere göre. Milli Eğitim Bakanlığı'nda, Talim Terbiye'de olup bitenler, dillere destandı. Hıfzı VekJet Velidedeoğlu'nun "Söylev"\, Talim Terbiye'ce önerilrrtişken, yüz geri yeni bir kararia, artık önerilmiyordu. Böyiesi bir "sonradan görmeUk" diyebileceğim tutum, eşine rastlanılmaz bir şeydi. Bu, "onu asın, bunu da kesin" demekten farklı değildi. Bakanlık içinde ayıklamalar başlamıştı. Göre vierinden alınanlar için, "haydi bunlar solcu" desek, o da olamaz, çünkü 12 Eylül döneminde göreve alınmışlar, üç dört yıldır çalışıyorlar. "İlle de bizim takım gelecek;"d'\ye ayıklamalar yapmak, en azından hafifliktir, halk deyimiyte "mollalığa" yakışmaz. Halk öyle der: Ağır ol da molla desinlerl Mimarlık Fakürtesi'nin başına getirilen Arkeolog Haluk Karamağralı, çevresine: Takımımı kuracağım mı diyordu? Haluk Karamağrah, 1944'lerde de "milliyetçi" filan diye kovuşturmalara uğramış mıydı? Takım hangi takımdı? Turgut fley'in işinin oldukça güç olduğu söyleniyordu kulislerde. Kimilerine, "bakanlık" öneriyor, "düşünmesini" söylüyordu. Eyiülde bir değişiklik olur muydu acaba? Solda da ilginç şeyter olmaktaydı doğrusu. Olup bitenleri gözledikçe, ağır ceza üyeliği yapmış, şimdi avukat Mehmet AJi Paçacıoğlu'nun anlattığı fıkra, fıkra da değil olay gelıyordu usuma. Olay, Ege bölgesinde geçiyor. İki kardeşten büyüğü, tarlaların büyük bölümünü kendi üstüne geçirmek ister. Kendisine daha az oranda pay düşen küçük kardeş, mahkemeye başvurur. Davaya bakan yargıç Mehmet Ali Paçacıoğlu, olayın bir "men'imüdahale"değil; bir "muarazanın men'i"yani, "çekişmenin önfenmesi" olduğunu düşünür. Kararını verir. Yazmana: Yaz, der, "gereği düşünüldü: Muarazanın men'ine karar verildi." "Muarazanın menV'nin hukuk dilinde ne anlama geidiğini ne ağabey, ne küçük kardeş bilmektedir. Karardan sonra, büyüğü küçüğe çıkışır, Egeli deyişiyle: Gördün mü, yediğin hattı? Ne sene yaradı, ne bene... Karann, lehinde olduğunu bilmeyen kardeşi üzgün, karşılık verir: Ne bilem len, ben bu işin böyle olacağını? \eminli bürolar süre îstedi tstanbul Haber Servisi Yeminli Özel Teknik Büro ilgilileri, gecekondulara yıkım yerine para cezası uygulanması konusunda en çok cezanın miktarı üzerinde durdular. Büro ilgilileri bir de, zamanında oturduklan bina için rayiç bedeli ödemiş olanlara ceza uygulanırsa bunun haksızlık yaratacağını ileri sürdüler ve başvuru süresinin uzatılmasını savunurken bürokrasiden yakındılar. HALİL TAŞKIRAN: Sefaköy'deki gecekonduların yüzde 80'i zamanında noter tasdikiyle satümış. Vatandaş notere güvenmiş. Noterin tasdiki tapu yerine gecer. Şimdi bu vatandaştan 2030 bin lira istemek olur mu? Vakıf arazisi üzerinde oturanlar bu parayı verdiler. Ama zamanında rayiç bedelini ödeyip oturanlar için bir daha para istemek olmamalı. Bu vatandaşlar bekliyor. Şimdi bunlar bir de ceza ödeme durumu ile karşı karşıya kalacaklar. DOGAN AKBAŞ (Esenler): Yeminli büroya gerekli parayı zor denkleştiren gecekondu halkı için bir de ceza ödemesi koymak yük olur. Zamanı uzatacaklar. Böyle giderse uzatma da yetmez. Bir dosya 11.5 ay içinde çıkıyor. ALİ HAKALOGLU (Ümraniye): Herhalde kira sistemi getirecekler, ama kesin bir şey yok. Bizim mahallede yeminli bürolar arasında fiyatlarda farklıüklar oluyor. Vat^ndaş beklivor. HÜSEYİN ATAYMAN (Bakırköy): Ceza bir çözüm getirmez. önce bürokrasiyi hafifletsinler. Bende 95 bina var. Her birinin evraklan dosyalar tutuyor. ALİ DtKTAŞ (Kartal): Kesin bir kira sistemi getirecekler. Devletin arazisinde bedava oturmak olmaz. Bizde geleneksel bir anlayış vardır. Nasıl olsa devlet yıkmaz diye. vatandaş bekliyor. HALÜK TURASOY (Sefaköy): Herhalde kira sistemi getirecekler. Herkesin maddi durumu iyi değil. Tapu tahsis bedelini zor verivorlar. Evren, İzmiVte sanayi tesislerini inceledi YALÇIN ÇAKIR DERİNCE Cumhurbaşkam Kenan Evren, dün Izmit civannda kurulu bazı tesis ve kuruluşlarda incelemelerde bulundu. Evren, Tüpraş, Igsaş, Petkim tesislerini gezdikten sonra dün akşam yeniden lstanbul'a döndü. Cumhurbaşkanı Kenan Evren, dün sabah saat 9.30'da Sopalı Çiftliği'ndeki Derince Askeri Hastanesi'nde askeri törenle karşılandı. Karşılama törenine Kocaeli Valisi Hüseyin Ögütcen, 1. Ordu Komutanı Orgeneral Necdet Öztorun, 15. Kolordu Komutanı Korgeneral Edip Bayoglu, Kocaeli Belediye Başkanı Necati Gençol katıldılar. Askeri Hastane'den Tüpraş tesislerine hareket eden Evren, burada Tüpraş Izmit Rafinerisi Bölge Müdürü Güner Kunter'den bilgi aldı. Evren, tesislerin inşasıyla ilgili bilgi alırken, "En zor olanı en başta yapmak daha dognıdur" şeklinde konuştu. Cumhurbaşkanı Evren'elnr^rîfing verildi. Tüpraş tesislerinin maketleri üzerinde de geniş bilgi alan Evren, daha sonra yangın alarmı verilmesini istedi. Yangın söndürme ekibinin 4 dakikada hazır olmasından sonra Evren'e bilgi veren Bölge Müdürü Kunter, söndürmede genellikle su kullandıklannı, ancak mevzii yığılma olduğu takdirde kö püğü tercih ettiklerini beürtti. Savunma: îıısanlar düşündükleri (Baştarafı 1. Sayfada) olarak kabul etmiştir." Kazan, savunmasında "Alaettin, Remziye, Edip nedir? Deli Petro'nun vasiyeti delil midir? Böyle delii olur mo? Olmayan deüDerie böyle karar verflir mi?" diye sordu ve MHP Genel Merkezi'nde bulunan ülkücülerin örgütlenme şemasmın "MHP re yan kuruluşları davasında" MHP ile Ülkücü kuruluşlar arasındaki organik bağ için delil sayılmazken, Banş Derneği'nde bulunan Deli Petro'nun Vasiyeti adh kitap Ue TKP arasında bağ kunüduğunu, hukukta iki ayrı ölcü olamayacağını söyledi. Kazan, "Askeri mahkemede isnad edilen suçlar kanıtlanmamıştır. Karar objektif değildir. Savunmalar dinlenmemiş, delillerimiz dikkate alınmamıştır" dedi. Kazan, şöyle devam etti: "Mahkemenin anlayışı şu fiç noktada toplanmış ve ona göre karar verflmiştir. Bir: Nazım, Moskova'nın kod adıdır. İki: NATO'ya karşı çıkmak So>>etizmi ifade eden yayılma eğilimidir. Üç: Banş, Sovyetizmi ifade eder. Açıkça söylemek gerekirse, mahkeme tarafsız değildir. Müvekkillerim tarafsız mahkemede yargılanmamışlardır. Tarafsız mahkemede yargılanma hakkını istemektedirler. Olan biteni takdirierinize arz ediyor, karann bozulmasını ve müvekkillerimin tahliyelerini talep ediyonım." MİZANSEN SONUCUNDA KARAR VERİLDİ İkinci olarak savunma avukatı Çetin özek, "suç ve vasfı" konusunda savunma yaptı. Özek, askeri mahkemenin birtakım varsayımlar, dernekle ilgili olsun ya da olmasın, birtakım olay veya isimlerden söz edip bunun üzerine kurulu bir mizansen sonucunda karar verdiğini söyledi. "141/1'in tüm unsurlan vardır diye delilsiz, ispatsız bunca insanı yıllarca hapishanelerde yatırmaya, adı, durumu, mevkisi ne olursa olsun kimsenin hakkı yoktnr" diyen Özek, derneğin açıldığı günden kapanışa kadar denetlendiğini, amaçlarında yazılı faaliyetlerini sürdürdüğünü, o günler içinde haklannda hiçbir dava açılmadığı gibi, hatta takibat bile yapılmadığını, ancak askeri mahkemenin, derneğin bu döneminde yasa dışılığını ileri sürdüğünü söyledi. Özek, Mahkemenin subjektif niyetli olduğunu, çift standart uyguladığını, savunmaları itibara almayarak, "sudan kararlar" aldıgını söyledi. Çetin Özek, mahkemenin, derneğin uluslararası ekonomik sistemi savunmasını, komünist sistemi savunma saydığını oysa, İTlA'dan gelen bilirkişi raporunun tersini kanıtladığını, bunun Birleşmiş Milletler raporunda geçtiğini kaydetti ve "İşin ilginç tarafı yargılama sürerken, İstanbul Etap Oteli'nde Uluslararası Ekonomi Semineri yapılıyordu" biçiminde konuştu. "Kapitalist banş", "Marksist banş" olamayacağını ifade eden Özek, askeri mahkemenin böyle bir ayrıma gittiğini, kafalarda var saydığı düşünceyi cezalandırdığını belirterek, "Kısaca tanımıyla banş, savasmamaktır" dedi. Özek, bu davanın bir simge olduğunu, tnsanların düşündükleri için hukuki incelemeler tabi tutulmadan hüküm giydiklerini kaydederek, "Ileride çocuklanmızın düşünmekten korkup, korkmayacağtnı verilecek karar ortaya çıkaracakbr" dedi ve müvekkillerinin beraatlerini, istedi. Daha sonra Banş Derneği Başkanı emekli büyükelçi Mahmut Dikerdem, eski parlamenterlerden Nedim Tarhan ve tsmail Hakkı Öztorun adlarına avukat Halit Çelenk tarafından yapılan savunmada, mahkeme karannın ceza hukukunun kabul etmediği yöntemlerle verildiği belirtilerek özetle şöyle denildi: • Mahkeme kararı, ceza hukukunun kabul etmediği "yorum", "kıyas" ve "akıl yürütme"ye dayalı bir karardır. • Davanın başında Banş Derneği'nin Türk Ceza Yasası'nın 141'inci maddesini ihlâl ettiği var sayımını benimsemiş görünen mahkeme, yargılama işlevini objektif kurallara uygun bir şekilde yerine getirmemiştir. • Sanıklarla ilgisi olmayan ve dernek kurulmadan, yüzlerce yıl önce, yayınlanmış Deli Petro'nun vasiyeti ve Dimitrof'un "Faşizme Karşı Müşterek Cephe" ve benzeri kitapları davada delil olarak kullanılmıştır. • Nazım Hikmet'i anma gecesine, 1 Mayıs mitingine, 1 Eyliil Dünya Banş Günü'nün kutlanması toplantısına katılmak, Banş Derneği'nin komünist bir dernek olduğunun kabulii için yeterli delil sayılmıştır. Çelenk, savunmasının sonunda "Karannusül ve esastan bozulmasını ve Mahmut Dikerdem, Nedim Tarhan ve tsmail Hakkı Öztonın'un tahliyesine karar verilmesini" istedi. Verilen kısa aradan sonra, ilk sözü savunma avukatlanndan Giilten Çaylıgil aldı ve başsavcının da müvekkilleri için bozma kararı istediğini belirtti. Orban Taylan ile Ataol Behramoglu'nun savunma avukatı Orhan tzzet Kök, Orhan Taylan'ın "Dünya Entelektüeller Kongresi"ne katılmakla suçlandığını, oysa dünyada şimdiye kadar böyle bir toplantının yapılmadığını kaydetti, Behramoğlu'nun ikinci Dünya Savaşf nın sona ermesinin yıldönümünde kutlama mesajı göndermesinin suç sayıldığını söyledi. Gencay Şaylan'ın avukatı Arda Şaylan, verilen karan "önyargılı ve haksız" diye niteledi. Avukat Rasim Öz, "Mahkemenin mantıgı Ue bugünkü iktidar partisi ANAP da illegal örgüttür' dedi. Hasip Kapian, "miras yoluyla bile suçlamaya tevessül" edildiğini belirterek, bunun yasadaki yerini sordu. Bir saat 5 dakikalık bir savunma yapan Orhan Apaydın'ın avukatı Burhan Apaydın, "33 klasör gözüken, bu davanın ciddi klasör sayısı birkaç tanedir," dedi ve "boş bir kağıt bile mahkemede subut sebebi sayıiırken savunmalannın dikkate alınmadığım" belirtti. Avukat Ahmet Tahtakılıç askeri mahkemenin dava dosyasının "yıllar yılı hukuk açısından bir inceleme ve seminer konusu olacak nitelikte bir numune olduğunu" iddia etti. Müvekkilleri hakkında esastan bozma kararı ve tahliye isteyen sanık avukatlannın savunmalarından sonra, saat 19.05'te mahkeme başkanı 5 dakika ara istedi. Aradan sonra, sanıklar hakkında karann 29 ağustos saat 16.00'da verilmesinin kararlaştırıldığı avukatlara duyuruldu. Işsizlikten bunaldı, hapse girmek için suç işledi tSTANBUL (UBA) Bunalım geçiren genç av tüfeği ile liseyi basarak bir kız öğrenciyi ve müdür yarduncısım rehin aldı. Tünay Aygun (17) adındaki genç daha sonra polise teslim oldu. Istanbul Mecidiyeköy Lisesini av tüfeği ile basan, bir öğrenci ile müdür yardımcısını rehin tutan Tünay Aygün polise tesüm olduktan sonra, Mecidiyeköy Karakolu'nda yapdan sorgusunda, "bu eytemi cezaeviae girmek için yaptım,' dedi. Aygün, uzun zamandır işsiz olduğunu, anne ve babasmın her akşam eve para getirmediği, iş bulamadığı için kendisini eve almadıklannı, kötü davrandıklarmı, bu nedenle huzursuz olduğunu ifade ederek, askere gidene kadar cezaevinde yatmayı, bunun için suç işlemeyi aklına koyduğunu ifade etti. Aygün, eylem yapmak için en iyi yerin okul olduğunu düşündüğünü, babasına ait av tüfeğini alıp okula geldiğini, okul bahçesinde havaya iki el ateş ettiğini, gözüne kestirdiği bir kız öğrenci ile birlikte lise müdür yardımcısını alarak bir sınıfa kapattığını ve onlara birşey yapmayacağını söyleyerek, polis gelene kadar beklediğini, amacının kimseye zarar vermek olmadığını, polis gelince kendiliğinden teslim olduğunu anlattı. Tünay Aygün gözaltına alındı. Konut fonuna gizli zam (Baştarafi 1. Sayfada) lacak yeni arazileri arsa ofisinin belirlemeleri sonrasında bedellerini karşılıklann Toplu Konul Fonu'ndan vererek islimlak edeceğiz. Bu arazilerin alt yapılan yine Toplu Konut Fonu'ndan karşılanarak gerçekleşlirilecek. Bu araziler daha sonra toplu konut yapacak müteahhitlere satılacak. Kimsenin kuşkusu olmasın, arsa sorununu kısa zamanda çözeceğiz." Özal, konuşmasında bir siyasi manzara tasviri yaparak, partiler kapatıldığında bunun hukuki düzeyde kalan bir olay niteliği taşıdığını, partilerin bu yolla, "tamamen kapatılamadığım" vurguladı. Başbakan, "6070 senelik, 2035 senelik, 1015 senelik mazileri olan siyasi partilerin gayet tabii tekrar devreye girme arzulan vardır" dedi. "Bu tabii bir hadise. Ama önemli olan bu değii. Millet ne şekilde hareket (Baştarafi 1. Sayfada) İşçilere verilecek zammın edecek? Millet acaba geriye döişletmenin iş bünyesine uygun nin uygulanması sonucu bulunnüş istiyor mu? Eski tertipte siolup olmadığı saptanmalı. duğu öğrenildi. yasi bölünme istiyor mu, yoksa Kamu Toplu İş Sözleşmeleri Başbakanlık Kamu Toplu !ş başka türlü bir siyasi düzen mi Sözleşmeleri Koordinasyon Ku Koordinasyon Kurulu, söz koistiyor?" nusu ilkelerini belirlerken, özel rulu'nun yaptığı çalışmalar soözal, Anavatan Partisi'ni sektördeki ücret düzeylerinin kanucu, serbest toplu pazarlık gökurmaya karar verdiği günden mudakı ücret düzeylerine oranrüşmeleri sırasında işçilere zam başlayarak, "Eski partiler kala düşük olduğunu dikkate aldı. verilirken, kamu işverenlerinin pansa kapanmasa da, başka bir Kurul bu görüşten hareket edegöz önüne almalan gereken ilkead altında ortaya çıksa da çıkrek,kamudaki ücretlerin özel ler şöyle belirlendi: masa da, parti yönetici ve mensektördeki ücretlerle aynı düze Işletmenin ya da kamu işsuplan dışındaki büyük vatanyerinin mali durumu gözden ge ye getirilmesi konusunda ilke kadaş kütlesinin böyle bir bölünrarı na vardı. çirilmeli. Işletmede çalışan işçilerin Kamu Toplu İş Sözleşmeleri meyi arzu etmediği kanaatini taşıdığını" belirtti. Ucret düzeylerine bakılmalı. KıKoordinasyon Kurulu üyeleri, demli işçilerle ötekilerin ücret kamu işverenlerinin serbest top TAŞAR: PARÇALAMAK düzeyi karşılaştırılmah. lu pazarlık görüşmelerinde uy İSTIYORLAR Işletmenin kâriılık durumak zorunda oldukları, sayısal ANAP Genel Sekreteri Musmuna bakılmalı. ya da oransal bir ilke karan betafa Taşar, dün parti örgütüne Işletmenin nakdi durumu lirlemediklerini ifade ettiler. Kayayınladığı genelgede, ANAP gözden geçirilmeli. muoyunda tartışılan yüzde örgütlerini bölmek, parçalamak 30'luk ilke zammı konusunda İşletmenin aynı işkolunda isteyenler bulunduğuna dikkat rekabet ettiği özel sektör işyerin bir kurul üyesi, "Sendikalann çekerek, "dış ve iç mihraklar"taleplerini karşılayamayan kamu de uygulanmakta olan ücret düın, "Anavatan kadrolarını parzeylerinin karşılaştırması yapıl işverenleri, YHK'nın 1984 yılı çalamak için ellerinden geleni için beliıiediği yüzde 25 arü 2 bin malı. yaptığım" ileri sürdü. Taşar ge tşçi sayısı göz önüne ahn liralık zam Ukesine riicu ediyornelgesinde, "12 Eylül öncesindelar," dedi. malı. ki acı günlerin müteşebbislerinin, hükümranlığına almak isteyen odaklar olduğunun anlaşıldıgını" belirtti ve "Aynı odaklar, aziz milletimizin geleceğinin (Baştarafi 1. Sayfada) ları söyledi: "29 aralıkta yayınbekası olan Anavatan iktidannı, dolayısıyla partisini bölmek, gaBu arada Yunan patatesi geri lanan ithalat kararnamesinin 25. maddesi 1. fıkrasına göre Haziyesi bir, gönlü bir olan kadroladönerken Ingiliz patatesi "kapıyı çalıyor". Bir yabancı firma pa ne ve Dış Ticaret Müsteşarlığı' nmızın arasına aynlık tohumlan nın gereken talimatı vermesi geatmak ve bizleri parçalamak tates satmak için Türkiye'de alıcı rekir. Bu yazıyı aldıktan sonra gayreti içindedirler" dedi. arıyor. Yunan firması ile temas edip, ya Mustafa Taşar'ın genelgesinyeni patates getireceğiz veya pa de ANAP'ın, "Memleketimizin Uluslararası Tufan Nakliyat tates ithal etmekten vazgeçece yıllardır el atılmamış hayati meyetkilisi Tahsin Bozbaykal, patateslerde böcek ve güve çıktığı ğiz. Şimdi MUsteşarlığın bu taselelerinin üzerine cesaretle gitna dair raporu beklediklerini be limatı vermesini bekliyoruz." tiği, kimsenin almaya cesaret lirterek "Yunanistan'a «eleks çeedemediği hayati kararlan cesakiyonız. Patateslerin bozuk çıkBir Alman firması, Ingilteretle alıp uyguladığı" vurgulantıgını ve iade edeceğimizi kendi re'den Türkiye'ye patates ihraç dı, ANAP'ı parçalamak isteyenlerine bildirdik." dedi. Firmanm etmek için gazete ilanı ile ithalerin "bu uygulamalardan rahatlatçı anyor. Ithalat gerçekleşirAnkara müşaviri Ahmet Benol sız olduğu" kaydedildi. tz, Yunan makamlanna, pata se Ingiliz patateslerinin Türkiye'BİR GENELGE DE teslerin Türk makamlarınca uy ye giriş fîyatı kiloda 0.40 Alman KEÇECİLER'DEN gun bulunmadığını iletecekleri markı (54 TL) olacak. ANAP'ta dün ikinci genelgeni söyleyerek "Yunan finnasınyi Genel Başkan Yardımcısı Merkezi Almanya'nın Wiesdan 50 ton patatesin yenilenmeMehmet Keçeciler yayınladı. baden şehrinde bulunan Allensini isteyeceğiz. Bundan sonra Partinin örgütlenmeden sorumdorf Organisıerer's firması "İtverecekleri patateslerin de bölu başkan yardımcısı Keçeciler, halatçdann Dikkatine" başlığı ceksiz olmasını talep edeceğiz. "Yaklaşan ilçe kongrelerinde ile bir Türk gazetesine verdikleağırtık kazanmak amacına yöneri ilanda "Kilosu 0.40 Alman Kendilerinden aynı miktar ve kalik girisimler"e karşı uyan genellitede böceksiz, güvesiz patates Markı'ndan patates ihraç etmek gesinde, son günlerde, "Bazı istediklerini" belirtiyorlar. Alistiyoruz. Bu arada dogabilecek yetkisiz şahıslar tarafından topzararlan da Yunan makamlann man fırmasının Türk yetkilisi lu kayıt istekleri geldiğini" açıkdan tahsil etmeye çalışacağız." Lütfü Sekman, tngiliz patatesleladı, söz konusu girişimlerin parrin çok kaliteli ve böceksiz oldudedi. ğunu ileri sürerek "Tek bir itha tide, "rahatsızlık yaraıtığf'nı bildirdi. Müşavir Ahmet Benol tz ay latçı firma ile anlaşmak istiyoKeçeciler, toplu kayıt girişimrıca patateslerin geri gönderilme ruz. Anlaşma sağlandığı takdirlerinin, "Parti felsefesine aykısi için Hazine ve Dış Ticaret de, patates numuneleri İngilteMüsteşarlığı'nın Maliye ve re'den uçakla getirtilecek. Gere n olarak tek bir tarafın hâkimiyetine yönelik olması nedeniyle Gümrük BakanlığVna yazı yazkirse gidip yerinde de inceleme tehlikeîi olduğuna" dikkat çekması gerektiğini belirterek şunyapılabilir" dedi. ti. YHK'nın gölgesi işçinîn KfTler talimatlı (Baştarafi 1. Sayfada) Kamu kesimi yöneticileriya da kamu işverenleri hükümetten aldıkları bu talimat doğrultusunda i/ginç biryöntemi benimsemiş görünüyorlar. Hazine yardımı yok. Eğer işçi sendikaları yüksek zam talepleriyle gelirlerse iki türlü davranacaklar: ya KÎT ürünierine zam yapacakiar ve ücret zammını öyle karşılayacakiar. Ya da birkaç yıldır geçerli olan ilkelere yeniden yürürlük kazandırmak amaayla "resmi arabuluculara" başvuracaklar. Başkenıteki hava, kamu kesiminde çalışan işçilerin toplu sözleşmelerivle ilgili olarak şöyle özetlenebilir: • KİT'ler işçi ücretleh nedeniyle kendi ürünierine pek zam yapacağa benzemiyorlar. Çünkü, her ne kadar bu yönde "serbest" olsalar bile, hükümet fıyat artışlannı denetlemek amaayla buna karşı çıkıyor. Zamlan şimdilik istemiyor. Zam yapıldıkça enflasyonu frenlemekte güçlük çekiyor. Bunun içindir ki, işçi ücretleri için üretilen mallara zam yapmak şu sıralarda hükümetin pek hoşlanmadığı bir yöntem. • O zaman akla ikinci yol geliyor. "Kamu kesimindeki toplu sözleşmelerde Yüksek Hakem Kurulu tarafından benimsenmiş ilkeleri uygulamak". Sözde YHK dönemi sona ermişti. Sözde artık "serbest pazarlığa"geçilmişti. Ancak, hükümetin ücretler için uygulamak istediği "yüzde 30 oranındaki zam", aslında Yüksek Hakem Kurulu'nun "yüzde 25 artı ikibin liralık" formütünün aynısı. Dolayısıyla, "serbestpazarlık"yoluyla işçiler Yüksek Hakem Kurulu dönemine göre, daha iyi "pazarlık" ederek, ücretlerinde günün koşullarına uygun bir artış saglayamıyorlar. Hükümetin perde arkasından KÎT yöneticilerine fısıldadığı bu. Ancak, eğer işçi sendikaları bu formüleyanaşmazsa, bu kez ister istemez "resmi arabuluculara" yansıyacak. Kimlerden oluşacak "resmi arabulucular"?.. Hükümetinpolitikasınayakın kişilerden. Bir başka deyimle, kamu kesiminde şu sıralarda toplu sözleşmeler yoluyla yüzde 30 dolayında bir ücret zammı çıkarmak oldukça güç. Bunun da mantığı şöyle özetlenebilir. Ankara'da konuyla ilgili yetkililerin söylediklerine göre "Özel kesimde işçi ücretleri daha düşük. Kamu kesiminde ise oldukça yüksek. Şimdi bu yüksek ücretlere daha az zam yaparak özel kesimde çalışan işçilerle eşit düzeye getirmek gerek". Yani, mantık lersinden çalışıyor. Kamu ve özel kesimde ücretleri "eşit düzeye getirmek " için düşük olarak görulen ücretler yükseltilmiyor. Tersine, yüksek olanlar düşürülüyor. Kamu kesiminde toplu sözleşmeler çevresinde dönem tartışmaların özü bu. , ' 'Serbest piyasa ekonomisi'' açısından olayın bir başka yönü daha var. Şu andaki sistemin "serbest piyasa ekonomisi" ile ilgisi yok. Hükümeı faize müdahale ediyor, kâra müdahale ediyor, ranta müdahale ediyor. Şimdi toplu sözleşme döneminin en yoğun günleri yaşanıyor, hükümet ücretlere inanılmaz ölçüde müdahale ediyor. Nerede kaldı "serbest piyasa ekonomisi"?.. Ingiliz patatı Para yerine hisse (Baştarafi 1. Sayfada) bşanlann ortak edilmesi karannda, KİT'lerin işçilerine borçlannın tasfiyesi arcacı da güdülüyor" şekliyle teyit etti. Aktürk, birçok ülkede uygulanan sisteme geçilmesi için, bazı kesimlerin eleştirilerinde dile getirdiği gibi, işçilerin parasının olmaması gibi engellerin geçerli olmadığını, çünkü birçok KİT'in işçilerine kıdem tazminatı, ikramiye, prim ve ek ödeme borçları bulunduğun anlattı. Aktürk, "Kurumlar bunları bir arada ödeyemeyecekleri için bu borçlan karşılığı hisse senedi verecekler" dedi. Yıldırım Aktürk, işçilerin KlT'lere ortak edilmesi ile yönetime katılma konusunun ayn şeyler olduğunu vurguladı. "KİT'lerden alacak karşılığı KİT'Iere ortakhk" fikrini Başbakan Özal da lzmir'de otelinden fuar alanına giderken bir soruya verdiği yanıtta dile getirdi. özal, kıdem tazminatı karşılığı işçinin çalıştığı kuruluşa ortak edilmesi görüşü için, "Bu da bir formüldür, en uygununu anyoruz" dedi. Öte yandan, Arapların Türkiye'de gayrimenkul edinmelerine olanak sağlayan Bakanlar Kurulu karan dünkü Resmi Gazete'de yayınlandı. Buna göre, Suudi Arabistan, Kuveyt, Birleşik Arap Emirlikleri, Umman Sultanlığı, Bahreyn ve Katar uyruklu kişiler, Türkiye'de gayrimenkul satın alabilecekler. Gayrimenkul alımlannda, alıcı, alış fiyatının yüzde 5'i oranındaki miktarı, Toplu Konut Fonu'na yatıracak. DİLTARİH ESKt KİTAP PAZARI SAHAF SAMİ ÖNAL Bahariye, Bademaltı Sok. 47/A KAD1KÖY/İST.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle