18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/8 HABERLERİN DEVAMI 21 AĞUSTOS 1984 Demokrasiye Ulaşabılmek. de ettiğımiz gibi zor bir dönemden geldi. Gayemiz, demokrasiyi sağlam temeller üstüne oturtarak geriye donüşü mümkün hale getirsefin de kendi ilgı a/an/ içinde olduğunu ikimemektir.. 5 yıl sonunda yenı seçımlere gıde bır vurgulaması sizce doğal sayılabilır derken, Türkıye'de demokratik sistemi bır damı? Sıyasetle ılgilı soruların aztığından adeta ha geri dönmeyecek şekılde yerine oturtmuş yakınması. artık yalnızca ekonomiden değil. olacağız. En önemli hedefimiz budur..." siyasetten de sorumlu olduğunu yinelemesi biraz garip kaçmıyor mu? . Başbakan Özal'ın öncelikli hedef olarak deNe dersınız?.. mokrasiyi göstermış olması herhalde olumHerhangi bir demokratik ülkede. seçimle suz bır gelişım değildir. Nitekim SODEP lıişbaşına gelmiş sivil bır hukümetin başı kalderı Erdal Inönu de bundan memnun kalmış kıp boyle bir konuşma yapsa, "Bu adama da olacak, verdiğı bir demeçte şunları söylemişne oidu?" diye bakarlar şaşkın şaşkın.. tir: "Sayın Özal'ın demokratik hakların kullaOysa Türkiye gibı bılmem kaçıncı kezdir nımıyla ilgili sorumluluğunu hatırlaması cok demokrasiye geçışi yaşamakta olan bir ulkeiyi bır gelişme. Keşke bu sozlen ciddiye alsa de böyle bir tutum dikkati bile çekmeyebılir. da, gerçekten demokrasinin yerleşmesı içın Çekse bile, demokrasiye gecişin bir gereği muhalefetle daha iyı ve sıkı ılişkiler kurolarak doğal karşılanır genellikle... sa..:' Nitekım Başbakan Özal da benzer görüşTurgut Özal ise bu demecin yayımlandığı te clduğu ızlenımini vermektedir. Belki bu tür gün Sayın İnönü'yü yanıtlamış, "Demokrasi acıklamalar yapmasına kaynaklık eden ortakonusunda sozlerim gayrıciddi sözler değilmı kendısı de ıçıne sindiremıyordur. Fakat südir. Şaka için söylenmiş değildir" derken, derekli olarak hedefi demokrasi olan 5 yıllık namokrasi için işbihığinı de ciddiye aldığını ima zık bır geçış döneminöen söz etmektedir. etmiştir... "Bugünkuşartlar altında Türkıye'nin bugünku yönetiminin, anayasaya da baktığımız zaPek iyi, pek güzel de. acaba Sayın Özal'ın man, kolay bir yönetim olmadığını, hele eskidemokrasi tanımı nedir, diye sorulabılır. Ve aksine hıç benzemediğini kabul etmek lazım" la en kestirme yanıt olarak şu gelebilır demektedir. Seçimle gelmiş bir başbakanın, Ben sadece ekonomiden değil, aynı zamanda siyaHedefnedir, sorusuna İstanbul'dakı basın setten de sorumluyum. bana bu konuda da toplantısmda şu karşılığı vermiştır Sayın Özal: sorular sorun' gıbisinden ricalarda bulunma"Askeri bir idare döneminden geldik uç sedığı bir rejımdir en azından... ne gtbi. Tekrar aynı sekilde bir döneme gerı 5 yıl sonra Turkıye. hıc olmazsa böylesi bir donmemek, şu veya bu sebepten bir daha deortama kavuşabılecek mi?.. mokraside kesiklik yapmamak en önemli heNe dersınız7.. deflerimızden bindir... Türkiye, herzaman ifa(Baştarafı I. Sayfada) GOZLEM UGUR MUMCU (Ra^tarafı 1. Sayfada) kılâp Tarihi dersleri vermiştir. Ankara Hukuk Fakültesi'nde Devrim Tarihi derslerini okutacak değerli ve yetkin öğretim üyelerı varken, Prof. Köymen, "Ataturk'ü saptırmak, Atatürk ve O'nun yolundan gidenler için şereftir" diye açıklamalarda bulunan Ankara Üniversitesi Türk inkılâp Tarihi Enstitüsü Müdürü Prof. Aydın Taneri'nin girişimlerı ile bu fakültede "İnkılâp Tarihi" dersleri vermiştir. Bugün Prof. Köymen 'in de adının geçtiği değişik bir konuya değıneceğız. Konumuz, Sayın Köymen'in "Selçuklu Araştırmaları Derg/'s/"nin 1975 yılında basılan IV.sayısındaki bilimsel yayınıdır. Prof. Köymen "Alp Arslan Zamanı Türk Toplum Hayatı" bölümünü içeren incelemesinde "Ailede Sevgi ve Cinsi Hayat" başlığı altında şu göruşlere yer vermış... Yunan klasiklerindeki cinsel konulan eleştırı konusu yapıp, bu klasiklere önsöz yazan zamanın Milli Eğitim Bakanı Hasan Âlı Vüce/'i karalamaya çalışan Tercüman Gazetesı yazarlarından Ahmet Kabaklı etendı ile birlikte bu satırları okuyalım: Türkler'de sevgi gösterileri pek ilgi çekicidir. Verilen örneklerden anlayabildiğimize göre, bu sevgi gösterilerinin çoğu evlilik dışı olmaktadır. Daha açıkçası, Türk toplum hayatında namuslu aile hayatı süren kadın ve erkeklerin yanında kotü yola sapmıs kadınlann ve erkeklerin sayısı hiç de az değildir. Türkler, kadının naz ve işvesıne "kılınc" adını veriyorlardı. Erkek düşkunü kadına "ersek" daha ilerı giderek işi eyleme götüren ve başka biriyle sevişen kadına bugün de kullanılan deyimle "oynaş'' nihayet büsbütün ortaya düşmuş kadına da "ekek işler" deniyordu. Tu tipler dışında "sürtük işler"denen sürtüşturen sevicı kadın tipide vardı... Neymış? Sayın Prof. Köymen'in, Kaşgarlı Mahmut'un "Divan"ından yaptığı alıntılara göre eski Türklerde "surtüştüren sevicı kadın tıpı" de bulunmaktaymış... Allah Allah!. "Bilimde ayıp olmaz" okurtardan özür diliyomm Köymen'\ okuyoruz: Türkler'de sevgı, tamamiyle fizikı bırmahiyet taşımaktadır: "Ben ona ısındım"; "Gönlüm ona aktı"; "Onlar ikısi seviştiler" gibi normal sayılabilecek tek taraflı veya karşılıklı sevgi gösterileri yanında, mesela "kadın ersedı" (kadının canı erkek ıstedi) "kadın orospu oldu" cumleleri geçmektedir Erkeğın cınsi hayatı daha da coşkun görünmektedır. Kaşgarlı Mahmut "Erkeğın tenasül aletı kalktı" cümlesinı kaydetmektedır. Bundan sonra erkeğın kadınla cinsi münasebette bulunduğunu sadece dört cümle ile belirttlğı halde, kız bozma olaylannı beiırten beş cümle vardır. Bunlardan sadece "adam kızı bastı" cümlesinde zor kullandığı görülmektedir. Ötekı cümlelerde zor kullanıp kullanmadığını çıkarmak mümkün olmuyor.. Bu bilgıleri aktaran değerli tarih profesörü bu paragrafı şöyle bıtıriyor. Bu bılgi. yukarıda söz konusu ettiğimiz evlenmede bakıre kız bulmanın zorluğunu ve bakire kız almaya neden bu kadar önem verıldığıni göstermiştir sanırız... Köymen, eski Türklerdeki escinsellık konusunda da şunları yazıyor: Toplumda. az da olsa, homoseksüellığin bulunduğunu göruyoruz. Dikkati çeken nokta, bu hususta geçen iki cümleden bırınde, oğlana zorla fenalık edildiğinin kaydedilmesidır. Oteki cümlede ise "(o) oğlana fenalık yaptı" denıyor. Ve zorla olup olmadığı belırtılmiyor. Diğer taraftan, tıpkı kadın ve carıyelerde olduğu gibi, o (adamın) oğlanı başkasına peşkeş çektıği oluyordu... Selçuklu Araştırmaları Dergısı, Yıl 1975, Sayı: IV. Sayia 35. dip not 204205106 ve 207de Sayın Köymen, Kaşgarlı Mahmut'un "Uragutnı Sikıttikadını duzdürdü': "Oğlanı kücedı"; "Oğlanı köttedi". "01 oğlanıkötletti"gibı deyişler kullandığını da aktarmaktadır. Kabaklı efendi. Milli Eğitim Bakanlığı'nca yaymlanan Yunan klasiklerınde eşcinselliğe yer veren bölümler olduğunu, bu klasiklere de Hasan Alı Vüce/'in önsöz yazdığını belirterek. biz ilencı yazarların "bu ahlaksızlara neden dokunmadığımızı" sormaktadır. Hasan Âli Yücel, Yunan klasiklerini Turkçeye çevirterek "ahlaksızlık" yapmışsa, Türk kadınlarının "orospu ve sevıci" olduklannı, eski Türklerde "oğlanlann başkasına peşkeş çekildiğim" yazmayı.öğrenmek ısteriz, nasıl niteleyeceğiz?. Bırı Yunan, ötekisı Türk klasiklerindendır. İkisinden de söz etmek suç değildir. "Ahlaksızlık" gibi sözcükler, her ıkısıne de yakışmaz Bu gibı konulara çok başka acılardan bakmak ve "ahlaksızlığı" çok başka yerlerde aramak gerekır. Yok eğer bu gibi konuların incelenmesi suç sayılıyorsa, Yunan klasıkleri için duyulan öfkenın, Kabaklı ile hemen hemen aynı sıyasal görüşleri paylaşan değerli tarih profesörü Sayın Köymen'in çalışmalarına da duyulması gerekmez mi? Kabaklı, Diyarbakır Dıcle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergısi'nde, Amerikalı öğretım üyesi Dr. John Verdi'nm "Sokrat'ın Baştan Çıkarışı" başlıklı İngilizce yayını bu köşede eleştirdığimizı de anımsatıp, soruyor: Batı düşkünlüğunün böyle "eşcinselliğe" açılan kaynakları, komünıstlerimizi de mi sarmaya başladı acaba? Biz, YÖK'ün getırdığı yasak düzenınde. Dr. Verdi gibı Amerikalı öğretım üyelerinın. yeni kurulan bir üniversitede eşcınsellığı övme konusunda alabildiğince özgür olmalarını, yeni getirilen bu düzen için bir çelişkı olarak görmüş ve konuyu bu yönü ile gündeme getirmiştik. Eflatun'un 1 "Kharmldes ' yapıtında işlenen konuları, Kaşgarlı Mahmut ve Kaşgarlı Mahmut'u yorumlayan, muhafazakârmillıyetçi Prof. Mehmet Altan Köymen de ele almış, eski Türklerdeki eşcinsel erkek ve kadınlardan, orospulardan ve "kadın satanlardan" da söz etmiştir. Öyleyse!. Evet, öyleyse neye kızılıyor? Eski Bakanlardan Hasan Âli Yucel'e "Eflatun'u Türkçeye çevırtip eşcinsellikten söz ettiriyor" diye kızılıyorsa. Kaşgarlı Mahmut'u yorumlayıp, sevici kadınlardan, kadın satan erkeklerden, eşcinsellerden söz eden milliyetçı ve muhafazakâr. Prof. Dr. Mehmet Altan Köymen'e de kızmak gerekmez mi? Kaşgarlı Mahmut'a ve Köymen'e mılliyetçilik, muhafazakârlık ve "Türkçülük" adına ne denıyor, doğrusu pek merak ediyoruz. Kabaklı efendının dersıni yine iyi çalışmadığı anlaşılıyor. Önce Türk kaynaklarını lyice gözden geçirsin, milliyetçı ve muhafazakâr dostlarının benzer konularda neler yazdığını okuyup hazmetsin. Kendisi ile sonra konuşuruz. Batı düşkünlüğunün "eşcinselliğe açılan kaynaklan" Doğu kültüründe de var. Bu "DoğuBatı" ya da "ilerıgeri", "sağsol" sorunu da değildir. Bu gibi sapıklıklar, her toplumda her dönemde yaşanmıştır. Yunan klasıkleri de bu sapıklıkları yazmış. Kaşgarlı Mahmut da.. Neye kızıyoruz kü. Kabaklı'ya "Zannefme kı yapmacıkla naz naz gelırim/Birgün çağırsan beni durmaz gelirım I Lakin daha çok küçukmüşüm koynun için / Korkum şu ki yetmem sana ben. az gelirim " ve "Gördüm soyunurken dökunürken küçüğü/BöyIeyse, dedım, küçük aratmaz büyüğü I Hernoktası. her çizgisi, her uzvu tamam I Hem bir teni vardı. Üstelık bal köpüğü'satırlarının hangi "milliyetçı yazar'm kaleminden çıktığını ve bu satırları toplayan kitabın hangı sayın bakanın önsozü ile sunulduğunu sorabilir miyız? Ve tabiı bu satırlarla neyın anlatılmak istendığini de!.. Vergide (Baştarafı 1. Sayfada) ha sonra biıtçe tahminleri ile karşılaştırıhyor. Birkaç yıldır uygulanan bu yontem, geride bıraktığımız günlerde Maliye ve Gümrük Bakanı Arıkan'ın ilginç bir müdahalesine neden oldu. Bakan Ankan, gelir ve gider rakamlan ile vergi tahsilatının ve diğer bilgilerin derlendiği Bakanlıktaki birime bir talimat vererek, "Özellikle vergi gelir rakamlannın hiç kimse görmeden dogrudan kendisine gönderilmesini" istedi. Bakan, "Hiç kimse görmesin" derken, Bakanlığın ilgili müdür ve genel müdürlerini de verdiği talimatın kapsamına aldı. Böylelikle Maliye Bakanlığı'nda ilk kez üst düzeyde yetkililer de "gerçek rakamlan öğrenme şansını" yitirmiş oldular. Sağlanan bilgilere göre, Arıkan'ın bu yonde bir talimat vermesi vergi gelirlerindeki tahsilatın azalmasından kaynaklanıyor. Vergi geli.lerinin beklenenin altında gerçekleşmiş olması, bütçe açığının da büyümesiyle sonuçlanıyor. Yetkililer, son yılarda vergi gelirlerinde sürekli bir azalmamn bulunduğunu belirterek, aşağıdaki tabloyu bu azalmamn bir kanıtı olarak gösteriyorlar. Bakan Arıkan'ın "rakam gizieme" talimatını da azalmamn bir göstergesi olarak değenlendiriyorlar. VERGt GELİRLERİNDEKİ ARTIŞ Yıllar vergi gelirleriA rtış (milyarlira) (yikx.de) 1975 95 48 1976 127 33 1977. 169 33 1978 246 46 1979 405 64 1980 750 «5 1981 1.190 58.8 1982 1.522 27.9 1983 1.980 30.1 1984 2.308 16.5 1984 yılı rakamı 6 aylık verilere göre yıllık tahmin. POLTTIKA VE OTESÎ MEHMED KEMAL ile Koftehor... Köfte, bize özgu bir yiyecek türü müdür bilmiyorum. Ama bir çok köftemiz vardır. Çiğkötte, içli köfte, ızgara köfte, şiş köfte, sahan köftesi, tepsi köftesi, kadınbudu köfte, cızbız, tükrük köftesi... Daha böyle uzar gider. Köfte, aslında, Türkçe de değildir, Acemceden bize geçmiş... Sözlük, Farsça isim diyor. Sonra tanımlıyor: Kıyılmış et veya bulgur, patates gibi şeylerin içine soğan, maydanoz, biber veya daha başka baharlar da koyup yuğrularak toparlakça, ya da uzun biçimler verilerek pişirilen yemek drye anlatıyor. Kendimiz mi bulmuşuz, uzun yemek alışverişleri sonucu ordan oraya aktarmış mıyız, gene bilemeyeceğim. Uzun yıllar bu köfteler ve benzerleri ile haşır neşir olmuş gideriz. "V&y koftehor va/..." dediğimiz zaman, asJında köfte yiyici anlamına gelen kelime, dilimizde takılma ve paylama anlamına gelir. "Vay, koftehor vay, sen ne işler yurutür, ne oyunlar kıvınrmışsın da haberimiz yokmuş.'' Çiğköfte de, içli köfte de bunca ünlü değilken.1950'lerden önce Guney Anadolu'da askerlik ederken tanıdığım şeylerdi. Daha, Toroslan aşıp Yenice istasyonuna geldiğinizde, eğer bilmiyorsanız, lahmacun ve içli köfte ile hemen 'teşerrüf ederdiniz. Aradan nice yıllar geçecek bu köfteler güneyden kuzeye doğru taa istanbullara uzanacak!.. Çiçek Pasajı'nda midye dolmalan, füme balıklar, lakerdalar yerine görüldü ki, günün birinde, tepsi içinde çiğ köfteler satılmaya başlandı. Hey gidi koca İstanbul, havyarlı sandviçten çiğköfte uygarlığma geldi. Çiğköftenin uygarlığı var mıdır? Döğülmüş et ile bulgurun karışımından oluşan bir yiyeceğin uygarlığı ne kadar olur ki? Biber, baharat da eklendi mi acısından yenmez. Yaşar Kemal'in 'Yasayan en büyük Türk şairi' diye tanımladığı ve yabancı gazetelere demeç verdiği şair Ahmet Arif'in şiir kadar önemli bir becerisi de çiğköfte yapması idi. 1960'lardan sonra daha büyük üne kavuşmadan Fikret Otyamların evinde, Basın Sitesinde, çiğköfte partileri moda olmuştu. Ahmet Arif elleri, kolları sıvar, özel bir biçimde alınan et, sağlanan bulgur, çeşitli salçalarla çiğ köfte yoğururdu. Terler, durmadan terler, yanında bulunan biri havlu ile terini alırdı. Sonunda ortaya çıkan çok az et, çok fazla bulgur mançası acılı bir şey olurdu. Rakı ve yeşillikle birlikte yenilen bu acılı mança ile her doğulu mest olur, yeni yiyenler ise apışıp kalırlardı. Ne bileyim ben, belki çiğköfte partileri de bir zamanlar solculuğu kovalayan yetkililer için yasaklar arasına girerdi. Solculuktan gözaltına alınan bir dostumuza geçmişin hesabını sorarlarken, "Gene çiğköfte partileri devem ediyor mu?" diye sormuşlar. "On yıl önceydi..." "Olsun, sırası geldi biz şimdi soruyoruz." İskenderun kışlasında askerken, Kırıkhanlı biriyle ahbap olmuştum. Bir kansı İskenderun'da, bir kansı Reyhanh'da, bir karısı da Halep'te üç evliydı. Bütün öğüncü, eşlerinin arasında iki yüz elli gram kıyma ile birkaç türlü köfte yoğuran kansına dönüktü. "Bilmezsin sen," derdi. "İki yüz elli gram kıyma ile hem çiğ yapar, hem içli yapar, bir iki de ızgara çevirir." Ancak bu hanımı sınır ötesi Halep'te idi. iskenderun'dakini görmüştük de Halep1 teki kısmet olmamıştı. Canı sıkıldı mı sınırı geçer Halep'e kadar uzanırdı. Dönüp geldiğinde askerliği yanar, yeniden başlardı. Askerliği tükenmek nedir bilmezdi, kaça kaça, bin yıla değin çıkmıştı. İyi kundura yaptığı için koruriar, papuçları ve çizmeyi ucuzun ucuzuna çıkarırdı. Laf arasında ulularımız, halkımızın günde şu kadar et yese, şu kadar protein alsa istemlerinin artacağını, demokrasinin daha gelişeceğini söylerler. Her türlü geri kalmışlığımız protein eksikliğındenmiş gibi gösterilir. Eti bulsa halkımız ne yapacak, yuğurup çiğ, katlayıp içli köfte yapmayacak mı? Bunlar da protein değil mi? Nerede demokrasi? Banş Derneği davasında sözlü (Baştarafı 1. Sayfada) men, Ozan Alaol Behramoglu. ressam Orhan Taylan ile elektrik mühendisi Ergun Elgin, 5 yıl mahkumiyet karan verilen gazeteci Niyazi Dalyancı, eski parlamenter tsmail Hakkı Öztorun ve Gündoğan Görsev'in mahkumiyet kararları onanıyor. Tebliğnamede 8 yıla mahkum sanıklardan Türk Tabipler Birliği Merkez Konseyi eski Başkanı Erdgl Atabek, miihendis Harun Aykul Göker, eski milletvekili ve KöyKoop eski Genel Başkanı Nedim Tarhan, eski parlamenter Nurettin Yılmaz, îstanbul eski Belediye Başkanı Ahmet İsvan'ın eşi Reha İsvan, mühendis Kemal Tahsin Usluoğlu, OTDÜ öğretim uyelerinden Haluk Tosun, öğretmen Şefik Asan, mühendis Aybars Ungan , rejisör Ali Erol Taygun, öğretım üyesi Prof. Metin Özek, oğretim üyesi G«nca> Şaylan, gazeteci Hüseyin Baş ile 5'er yıla mahkum edilen Îstanbul Barosu eski Başkanı Orhan Apaydın ve İTtA İktisat Fakilıesi eski Dekanı Prof. Melih Tümer'in mahkumiyetlerinin bozulması isteniyor. Tebliğnamede "gizli örgüt kurma" iddiasıyla açılan Banş Derneği davasında, cezaların ağır ceza olması nedeniyle samk vekillerinin duruşma isteminde bulunmalarının kabul edildiği belirtiliyor. BtLtRKtŞİ RAPORU Banş Derneği ile ilgili olarak tebliğnamede yer alan bilirkişi incelemesinde de şu göruşlere yer veriliyor: "Dernek anti faşist, anti emperyalisttir. ABD emperyalizmine, NATO'ya ve savaşa karşı bir kitle örgütüdür. Sovvet ideolojisinden yana politikasını ve faaliyetleri savunur ve destekler. Dernek olarak amaç dışı faaliyette bulunmuştur. Suç olan fiili övmüş, milli duygulan zayıflatmaya yönelik propaganda yapmıştır." Bilirkişi raporunda 23 sanık hakkında mahkumiyetlerine ilişkin hükümler tek tek ele ahndıktan sonra, bazı sanıkların cezalarının onanması istemine gerekçe olarak derneğin ozan Nâzım Hikmet ile ilgili anma toplantısı düzenlemesi ve banş kelimesinin derneğin dilinde "Marksist banş" anlamında kuUanılması gösteriliyor. Tebliğnamede ayrıca cezalannın onanması istenen sanıkıar hakkında "kişisel sorumluluk" ölçütünün gözetildiği de kaydedildi. Kimi (Baştarafı 12. Sayfada) hiçbir zaman kanıttanamayan, herkesin "Vardır mutlaka" dediği, kimsenin ilişmediği... " Y o o , " diyor kamyoncu. "tlişen oldu. Bu sınır kapısında bir alba\ vardı görevli. Gerçi bize sabah mıntıka temizliği yaptırır, kamvonlar sıralannda bir parçacık eğri büğrü dursa azarlardı. Ama burayı bir dttzene sokmuştu ki... Rüşvet miişvet ne mümkün! Onun zamanında bal gibi önüne geçilmişti işte." (Baştarafı 1. Sayfada) YHK'nın 1984 ilke karan düzeyinde zam onerdi. Goruşmelerin uyuşmazlığa varmasından sonra Skğhklş Başkanı Mustafa Başoglu, "Kamu sözleşmelerine müdahale. çalışma barışını bozacak niteliktedir," dedi. Başoğlu, Çalışma Bakanı Mustafa Kalemli'nin sözleşmelere müdahale edilmeyeceğıni soylediğine, oysa SSK/Sağlıkİş görüşmelerinin anlaşma ile sonuçlanmasına bakanlık ilgililerinin imkân tanımadığına dikkat çekti. Basınİş Genel Sekreteri Fıkret Voleri, AÜ Matbaasında sürdurülen goruşmelerin işverenin tutumu nedeniyle uyuşmazlığa gittiğini bildirerek, "tşveren yüzde 30'un üstündeki zam konusunda kendisinin değil Koordinasyon Kurulu'nun yetkili olduğunu açıkladı" dedi. Cimrilik ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI Y1LMAZ ŞtPAL "Bu ek göstergeler" 241 sayılı "Memurlar ve Diğer Kamu Gorevlileri ile İlgili Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmunde Kararname" ile daha once de uygulanmakta olan ek göstergeler yeniden duzenlenmiş ve tavan sayısı 600'den 1.200'e çıkarılmıştır. Ancak: "Bu ek göstergeler. ılgililerin belirtilen sınıf ve gdrevlerde bulundukları surece odemelere esas alınıp, terfi bakımından kazanılmış hak" sayılmamıştır. Konuyu okur mektuplanna bırakmakta yarar gordük; "Biz ilkokul oğretmenleri 1. derecenin 4. kademesinden emekli aylığı aldığımız halde, yukselebileceğimiz 3. derecenin ek gostergesini almaktayız. İlgili yerlere başvurduğumuzda, bize 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 36. maddesi gerekçe gösterilmektedir. Bızimse bildiğimiz, kazanılmış bir hak olduğudur. Ayrıca ortaöğretimde çalışan arkadaşlann. seksiyon mezunları, liseden sonra iki >ıl öğrenim gormuş olanları 2. derecenin ek göstergelerini almaları gerekirken 1. derecenin ek gostergesini almaktalar. Görulduğü gibi uyeulamalarda eşitsizlikler vardır. Bir an önce duzeltilmesini be'kliyoruz" (H.I. İSTANBUL) "Bu ek göstergeler. ilgililerın belirtilen sınıf ve gorevlerde bulundukları sürece odemelere esas alınıp terfi bakımından kazanılmış hak sayılmamaktaymış. Bu son cümleye göre de bu ek gostergelerden emekli keseneği de kesilmezmiş. Durumu bir başka ilde çalışan bir mal müdurü arkadaşıma yazdım Arkadaşımın göruşü de benden, kadrom 2 de olsa emekli keseneği kesilmeliymış. Kendisi uygulamayı böyle yapıyormuş. Emekli olurken bu konuda zorluklarla karşılaşır, zaman yıtirirmiş. Bunu şimdiden çozmeliymişim" (F.B. DENIZLİ) Burada bir konuya değınmek istiyoruz. 241 sayılı kanun hükmundeki kararname ile "1984 yılı sonu itibarıyla uygulanmakta olan ek gosterge" sayısı 1.200 olarak saptanmıştır. Şimdi; 1.400 (1. derece 4. kademe aylık gosterge sayısı) + 1.200 (1984 yılı sonuna kadar uyguianacak ek gosterge sayısı: 2.600 (En yüksek devlet memuru gosterge sayısı) x 41 katsayı: 106.600 TL. (En yuksek yan ödemesiz devlet memuru brüt aylığı) ortaya çıkmaktadır. Ancak, 29 Haziran 1984 gunlu Resmi Gazete'de yayımlanan 84/8229 sayılı Bakanlar Kurulu kararında ise, 1.7.1984 tarihinden itibaren, en yuksek devlet memuru aylığı olan (102.500) rakamına" denilmektedir. Bu a> lık da en yuksek ek gosterge sayısının 1.200 değil, 1.100 olduğunu kanıtlamaktadır. Hesabı da şoyledir: 102.500 (En yuksek memur aylığı): 41 katsayı: 2.500 (En yuksek devlet memuru ayhk gostergesi). Acaba en yuksek devlet memuru aylığı: 1.400 (1/4 aylık gostergesi) + 1.200 (en yuksek ek gosterge): 2.600 x 41 katsayı: 106.600 TL. mi, yoksa 84/8229 sayılı kararnameye göre 102.500 TL. midir? Bize ulaşan mektuplardan yalnızca iki örnek aldık. Ek gostergelerin değişik biçimde yorumlandığını ve uvgulandığmı da bu mektuplardan.oğFendik. Bizim bu konudaki goruşümüze gelince, "Ah, bu ek göstergeler olmasaydı, biz de pek çok okurun sorularını ne guzel yanıtlayac'akiik!' Yoksullara Vardım Derneği Öğrenci Yurdu'na yirmı erkek oğrenci alınavraktır. Öğrencilerın butun okul, yemek, yatma masraflan dernekçe karşılanacaklır. Aşağıdakı niteliklere uygun öğrenciler, 12 Eylül 1984 günü saaı 14.00'te istenen belgeleriyle birlikte BEŞİKTAŞ Ertuğrul Sitesi Morbasan Sokak. 8 numaralı dernek merkezınde hazır bulunacaklardır Tlf: 166 52 09 166 92 62 İSTENEN NİTELİKLER ve BELGELER: 1. llkokulu ve ortaokulu PEKİY1 derece ile bitirmiş olmak. (Diplomalan yanlarında olacak ) 2. Ona ve lise ara sınıflarını PEKİYİ derece i!e ge\miş olmak. (Karneler yanlarında olacak.) î. Ailece yard.ma tnuhtaç olmak. (Muhtarhktan fakırlik ilmuhaberi alınacoJ ). 4. Tahsıhne hiçbir nedenle ara vermemiş olmak. VOKSULLARA YARDIM DERNECt YÖNETİM KIRLLU 9 Eylül (Baştarafı 12. Sayfada) Buca Eğitim Fakültesi Beden Eğitimi ve Spor Bölümü'ne 100, Müzik Eğitim Bölümü'ne 10, Resimİş Eğitim Bölümü'ne, 60 Oğrenci 300 eşit ağırhklı puan ile on kayıt yaptırabilecek, bu öğrencilerin ön kayıtları 1013 eylül, yetenek sınavları, 1721 eylül, kesin kayıtlan 2428 eylül tarihlennde devam edecek. Ön kayıt için ÖSYM puan kartı fotokopisi ÖSYM kimlik kartı fotokopisi gerekiyor. öte yandan Karadeniz Üniversitesine bağlı fakülte ve yüksekokullara girmeye hak kazanan öğrenciler kesin kayıt işlemlerini 1021 eylül tarihleri arasmda yaptırabileckler. Kayseri Erciyes Üniversitesi'nde ise kesin kayıt işlemleri 1026 eylül tarihleri arasında yapılacak. Anadolu Üniversitesi'ndeki kayıt işlemleri için ise 1726 eylül tarihleri belirlendi. Sıvas Cumhuriyet Üniversitesi'nde kayıt tarihleri belirlendi. Cumhuriyet Üniversitesi Rektörlüğü'nden verilen bilgiye göre, kayıtlar 3 eylül 1 ekim tarihleri arasında yapılacak. Buna göre, Tıp Fakültesi 34 eylül, Fen ve Edebiyat Fransız Dili ve Edebiyatı 10 eylül, Sosyoloji 10 eylül, Biyoloji 11 eylül, fizik bölümü 12 eylül, kimyabölümü 12 eylul, Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendislik 13 eylül, Tokat Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü 14 eylül, Tarım Ekonomisi 17 eylül, Tarla Bitkileri 18 eylül, Hemşirelik Yüksekokulu 19 eylül. Sıvas Meslek Yüksekokulu Motor Bölümü 20 eylül, Elektrik 21 eylül, Inşaat 2425 eylül, Sağlık Laboratuvan 25 eylül, Eletronik 26 eylül, Işletmecilik 27 eylül, Muhasebe 28 evlül. Tokat Meslek Yüksekokulu Inşaat Bölümü 1718 eylül, Elektrik 19 eylül, Harita Kadastro 20 eylül, Sekreterlik 21 eylül, İşletmecilik 24 eylül, Muhasebe 25 eylül olarak belirlendi. BOĞAZİÇİ'NDE KAYITLAR Boğaziçi Ünivershesi'nde önkayıtların 1527 ağustos tarihleri arasında yapılacağı bildirildi. Kayıt yaptıran öğrenciler 10 ve 12 eylül tarihlerinde ingilizce sınavına girecekler. Sınav sonuçlarına göre kesin kayıtlar yapılacak. • M. Ü. Iktisadi Idari Bilimler Fakültesi oğrenci kimlik kartımı ve İ.E.T.T. kartımı kaybettim. Hukümsuzdür. FUAT AKSU. YU,\AMS TAN'A ÎADE EDİLECEK YapıUm muayene sonucu sağlık açmndan zararh bulunan patatesler ithalatçı firma tarafından Yunanistan'a iade edilecek. Böceklî patates vize (Baştarafı 1. Sayfada) rektiğine dair açıktık yok. Böcekli patates giremez diye de bir madde yok. Sanki Türkiye'de yetişen patateslerde böcek, hastalık yok mu? Bize eksper versinler malı yüklerken kontrol etsin. Biz malı yükleyip geliyonız. Ondan sonra böcek var diyorlar. Yunanistan sağlam diyor, Türkiye bozuk diyor. Bunun sorumlusu kim? Şimdi Vunan makamlan ile uğraşacagız. Bakanlıktan eksper tayin edilene kadar da patatesleri getirmeyi durduruyoruz. Ancak 50 ton patatesin iade edilmesinden Türk ekonomisinin gördüğü zarar binlerce doları buluyor." Patateslerin ilk getirilişinde "bürokrasi ile savaş" verdiğini söyleyen müşavir Ahmet Benol İz, kendisinin patates ithaline karşı olduğunu belirterek, "Ben gıda maddesi ithaline kesinlikle karşıyım. Türkiye kendi öz kaynakları ile bu ihtiyacını karşılayabilir." dedi. Turkiye'ye girişine izin verilmeyen ve bir hayli maceralı yollarla getirilen 50 ton patates 4 T1R içinde tekrar geldiği yere iade edilmek üzere yola çıkmayı bekliyor. Patateslerin bugunlerde Yunanistan'a iade edilmesi bekleniyor. Her şey eskisi gibi Gürbulak'taki albayı biri bırakıp öteki anlatıyor. "Şimdi gene her şe\ eskisi gibi," iddıa bu. "Asgari sınır 500 lira. Buradan rüşvet vermeden geçmek mümkün değil." Işkmleri mesai saatleri içinde tamamlanmayanlar, tatil günü kapıda bekleyenler, araç başına 400 TL. öduyorlar; bu, yasal bir uygulama. Gürbulak kapısındaki bazı gorevlilere bu sekilde toplanan paradan, fazla mesai ucretleri dağıtılıyor. Kamyonculann iddiasına göre, verilen 500 TL.'lerin üstü çoğu kez geri alınamıyor. Kamyoncu, "Biz vatandaş değil miyiz?" diye soruyor. "Biz suç mu işliyoruz, İran'a mal götürmekle? Ya da ayıp bir iş mi yapıyoruz?" Kamyoncunun derdi bu kez görevlilerin davranışları. Kamyoncu, "Para değil canımızı bile alsınlar," diyor, "yeter ki tatlı dil, güler yüz olsun. Burada en küçüğünden en büyiiğüne, bizi horluvorlar. Yanlarına bile zor yaklaşıyoruz. Başında durup rica minnet etmezsen işin bir türlü yürümüyor." Kamyoncu ilerden gelen hınltıları duyuyor, kamyonuna biniyor. Kontağı çalıştınyor. "10 bin kilometre gideyim, daha fazla gideyim, hiç şikâyet etmem," diyor. "Ama burası yok mu, burada bu ezivel yok mu..." Kimi bir iki adım ileri atıbp kimi yerinde bir iki hırıldayıp sakinleşen kamyonlardan aşağı iniyorlar yine. Ayran satan çocuk geliyor. Birkaçı ayran içiyor. "Eziyet"i anlatmaya devam ediyorlar: "Bakın, burada tuvalet yok meselâ. Yani vardır da hep kapalı durur. Kamyonumuzun lastiğine işiyonız. Sonra, lastik patla>ınca falan, alıyoruz kucağımıza.. Kamyonun lastiğine işemek zor geliyor insana." Bir başkası, "Asıl ktşın gelin siz buraya," diyor. Neden? "Kışın buranın eziyeti bir başka olur." Nasıl? "Bir başka olur işte!" Açık (Baştarafı 1. Sayfada) mine bir geçiş" olarak vurguladığı bu sistemde devlet tahvillerinin 3 ve 6 aylık vadelerle satılacağını söyledi ve ekledi: "Devlet tahvilleri ihalesi, müteahhit ihaleleri ile karıştırılmasın. Ancak 1 milyon liralık bir tahvili borsa bankeri veya bankalara kaça alacağını soracağız. 900 bin lira dedikleri zaman, aradaki fark, faizi oluşturacak. Bankalar da kendi faizlerini buna göre ayarlayacaklar." Başbakan Özal, belediyelerin para sıkıntılarıyla ilgili olarak da, "Her zaman söylüyorum, belediye vatandaşa verdiği hizmetin karşılığını tam olarak almalıdır. Ucuz olan hizmetin kalitesi de diişük olur" diye konuştu. Özal, belediyeler için de şu "müjde'Meri verdi: • Büyük illerde belediyelere devredilen devlet gelirlerinin yüzde S'i, yakında Bakanlar Kurulu kararıyla yüzde 10'a, hatta önümüzdeki yıllarda 12'ye çıkacak. • Belediyejer ucuz hizmet vermemelidir. Önemli olan elektriğin 12 lira pahah olması değil, elektriğin var olmasıdır. Ucuz hizmet verilirse güç olur, gecekondu olur. lzmir'de gazetecilerle göruşen Özal, 18 yaşından küçükleri de ihmal etmedi. Özal, 18 yaşından küçüklerin restaurantlarda yemek yiyememesiyle ilgili olarak, "Bu kararı değiştireceğiz. Çocuklar. aileleriyle birlikte yemek yiyebilirler, ama içki içemezler" dedi. Özal, halk otobuslerini de unutmadı ve şunu soyledi: "Halk otobüslerine onları batırmayacak tarifeler verilecektir ki, batmasınlar ve biraz kâr elsinler." Izmir Fuarı (Baştarafı 1. Sayfada) Meydanı'na geldiler. Başbakan, Fuarı açarken yaptığı konuşmada, 1980'li yıllara gelinceye kadar Türkiye'de ciddi bir saııayi gelişmesi olduğunu, ancak bu gelişmenin yokluk ve kıtlıkları beraberinde getirdiğini belirterek, "Bütun bunlann diızeltilmesi, 1980'li yılların ilk yıllarında başladığımız ve yeni ekonomik program dediğimiz hadise ile başlar. Memleketimizde serbest ekonominin kurallarını uygulamaya calışıyoruz" dedi. Özal, şöyle devam etti: "İnanıyorum ki Türkiye önumüzdeki 10 yıl içerisinde vatandaşına güvenip, vatandaşına inanır, ondaki teşebbus gücünu teşvik ederse bütün engelleri aşar, 10 sene sonra dünyanın sayılı ülkeleri arasına muhakkak girer." Anakent Belediye Başkanı Burhan Özfatura da konuşmasında Izmir'in serbest bölge olması durumunda Türkiye'nin en buyük ihracat limanı olma niteliğini pekiştireceeini sövledi. Enerji tasarrufunda yarın geç olabilir Sigara hafızayı zayıflatır. SÜRECJEK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle