18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET/8 8 TEMMUZ 1984 PERtHAN TUNA §f KAPAU KUTU; HİNDİSTAN TKA MEHMED KEMAL Sih, sınırda yerleşmiş savaşçıdır Zeus Pandora'ya, "Kutnyu açma" der, "sakın açma!" Merak bu, bir durur iki durur dayanamaz açıverir kutuyu Pandora. îşte o ana dek yeryüzünde var olmayan ne kadar kötülük varsa dökulüp saçılır ortalığa. Riya, yalan, dolan, hastalık, kışkançlık, hainlik, fettanhk, rezillik boşalıverir kutunun içinden. Hatasını anlar anlamasına ya, çok geç kalmıştır Pandora, Kapayıverir kapağını kutunun, içerde kala kala bir umut kalır. Ah akılsız Pandora Merakına yenilip kadın bu sal tüm kötülükleri başımıza da, içerde umudu bırak. Nasıl baş ederiz o olmayınca, başımıza musallat ettiklerin yetmiyormuş gibi merhcmini de bizden esirge, ah akılsız Pandora. Hindistan'a gitmeye kalkışırsanız gitme der yörenizdekiler, ne işin var oralarda gitme, pislik orda hastalık orda, yoksulluk, ne var Hindistan'da? Hindistan kapah bir kutudur bizler için, Hindistan Pandora'nın kutusudur. Hindistan Pandora'nın kutuya kapadığı söylenen umudun yurdudur, Hindistan kara bir kutudur. lçini açan bilir. Hindistan üç milyon iki yüz altmış sekiz bin kilometrekare topraklannda yedi yüz milyonu, yani dünya nüfusunun altıda birini banndınr. Hint kalabalıktır, kilometrekareye iki yüz insan düşer. Hindistan'ın kimi yerlerinde insanlara sürtünmeden yürümek çarpışan otolarda çarpışmadan ilerlemek kadar zordur. Yirmiden fazla din, yüzlerce ırk, binlerce kast, bin altı yüzden fazla dil ve diyalektin olduğu Hindistan kendine özgü bir dünyadır. Nüfusun yüzde altmışınm okuma yazma bümediği bu ulkenin bir köşesinde astronotlar yetiştirilir, bir köşesinde nükleer enerji üretilirken, nüfusun yüzde sekseninin yaşadığı köylerde açlık kol gezer, solukları keser. Millattan önce üç bin yılında ilk toplu yaşamın kendini gösterdiği Hindistan topraklan, bitmeyen kavgalann, savaş ve işgallerin kara bahth diyandır. Isa doğmadan bin beş yüz yılında kuzeyden gelen beyaz, güçlU, akıllı ve medeni Aryanlar, güneyin iyice kara, iyice kuru vahşilerine yani Dravidyanlara "medeniyet" adına gereken dersleri vermişler, yıllar süren savaşlar sonucu onlan egemenlikleri altına almışlardır. Orta Asya'dan gelen bu seçkin insanlar büyük göç sırasında batının yolunu değil de doğunun yolunu tutup Hint topraklanna yerleşmiş, Dravidyanlan kendüerinden aşağı görüp kast sistemini yaratmışlardır. Işte dünyanın ilk destanı Ramayana Aryanlarla Dravidyanlann bu bitmek bilmez savaşından ilham almıştır. Hindisdan defalarca tecavüze uğrayıp ırzına musallat olanlardan doğurduğu çocuklanyla yıpranıp kahrolan ama yine de çoğalan, bağışlayan, öğretip adam eden bir ana gibidir. Denilebilir ki bu topraklar huzurun buzlu Gölge Işık Oyunu... Aziz Nesin, yazarla onun ünü arasındaki ilişkiyi bir gölge ışık oyununa benzetir.'Üne kavuşmuş bir yazar bir gölge gibi ününün tutsağı olursa, her gün önünde devleşen ün gölgesinin karanlığında erir yok olur, gider. Ancak yazar, gölgesini ardına alır, önüne de ünün ışığını tutarsa, gölgesi ardında kalır, önü ışıklı olur, uzun ömürlü yazarlığını sürdürür.' Üstadın bu benzetmesi gerçeği yansıttığı için güzeldir. Bu benzetmeyi Adnan Veli için yaptığını anımsıyorum. Adnan \feli, 1950 affı ile hapisten çıkıp Vatan Gazetesi'nde "Mahpushane Çeşmesi" başlığı altında yazrnaya başladığı zaman büyük ilgi topladı. Hele bu yazılar kitap olarak bir araya getirildığınde kapış kapış satılmaya başlandı. Kitabı İnsel yayınlamıştı. Ankara Caddesinde okurlar kuyruk oluyorlardı. Kitap, kısa sürede, bir iki baskı yaptı. Ama gelin görün ki Adnan Velı, ününü uzun süre böylesi dorukta tutamadı. Birdenbire unutulmadıysa da yavaş yavaş eridi. Adnan Velı, Orhan Veli'nin küçük kardeşiydi. Orhan Veli'yi tanıdığımda Adnan hapisteydi. Soğukkuyu'da bir koğuşta kalıyordu. Fahir Aksoy, o sırada inzibat olarak askerliğıni yaptığından, hapisteki Adnan'dan haberler getiriyordu. Adnan askerlıği sırasında haber alma örgütü içine girmiş, sonra da ne olmuş bitmişse tutuklanmıstı. İdama varan bir ceza ıstiyorlardı. Derken cezası, müebbet, beş pn yıl olarak azaldıkça azaldı, 1950 affındada hapisten çıktı. İşte "Mahpushane Çeşmesi" başlığı altında yazdıkları, Ankara Mahpushanesi'nde gördükleriydı. Her tip canlı ve gerçektı. Ankara hapishanesinde yatıp da çıkanlar sonradan bu kitabı okuduklarında satırlar arasında canlı olarak kendilerini görmüşlerdır. Adnan Veli, İstanbul'da savaş içinde casusların kol gezdiğini anlatan bir dizi hazırlamıştı. Gazetede ancak bir ikisi yayınlanabildi. yukardan gelen bir emirle yayın durdurulmuştu. Bu dizı yazılar bir yerdeyse, belki de Adnan'ın gerçek yaşamı orada vardır. Vatan Gazetesi'nde 1960 yıllarında Adnan Veli ile birlikte çalıştık, onu yakından tanımış oldum. Hele İstanbul'a gelip yerleştikten sonra da dostluğumuz iyice arttı. Tipik bir basın emekçisiydi. Paraca sıkıştığı zaman ne derseniz yazardı: Şiir, hikâye, roman... Paraca sıkışmadığı gün de yoktu. Yağmurlu bir günde Hilmi Yavuz'la Fenerbahçe kıyılarında gezerken kendilerini bir kahveye dar atıyorlar. Adnan duvarda bir 'minel aşk' levhası görüyor. Hemen Hilmi'ye dönüyor: "Orhan, işte bu kahvelerin şairiydi." diyor. Vatan'da karşılıklı köşelerde yazdıkları Emil Galip Sandalcı, 27 Mayıs öncesinin karmakarışık günlerinden birınde, Beyoğlu'nun bir gösteri kalabalığı arasında dolaşırlarken birdenbire Adnan'ı yitiriyor. Merak edip aramaya başlıyor. "İki gün sonra izini gazeteci Mufit Duru ile Davutpaşa kışlasmda bulduğumuzda" diyor"b/z/ evinin salonundamisafir kabul eden bir beyzade gibi karşılamıştı." At yarışı, toto, pıyango oynamasına karşın hep para peşinde koşardı. Diyebılırim ki totoyu en çok tutturanlardan bıriydi. Bütün kolonlarını doldurduğu bir kâğıt yetmez, bırkaç kâğıt daha doldururdu. Kendi adı yetmediği için güvendiği kım varsa onun adını yazar oynardı. Kişılere borçlanmazdı. Bankalara borçlanırdı. Bankaların hatır senetlerinden yararlanır, yakınlarını kefıl yapar, o bankadan alır. ötekine verırdi. Bir tür hatır senedi tiryakisı olmuştu. Toto'dan iyi para kazandığı bir gününde gene banka senedi ımzalatmakistemişti. "Adnan"demıştim. "Yenisenetyapıpfaiz ödeyeceğine, hazır elinde para varken borcu ödesen de kurtulsan!" "Ybk," demişti. "Sen bu keyfi bılmezsin. Bu yaptığım bir tur ticarettir. Kredı durumumu ölçüyorum. Bankalan alıp vermeye alıştırdım. Bunu yapmazsam ılişığim kesilir, bir daha bankalar bana para vermezier." Oysa çalıştığı banka bir elin parmakları kadardı. Onlar da tüccar olmadığı için dost hatırına belki de kerhen veriyorlardı. Emil Galip, bu borç senetleri keyfını şöyle anlatıyor "Elinde borç senetleri, pullar çıkagelir; sade ısmarlanan kahvesinı, şeker hapını atarak içer ve bu arada bir sıgara yakardı. Sonra pullan tükürükleyip yaptşttrmak ve sayısız imza atmak faslı başlardı. Kendısine kaç kere kefil olduğumun sayısını unuttum. Unutmadığım, bu konuda titiz olduğudur. Kefil olma yuzünden bir kez bile başım ağnmadı." Tumden unutuldu mu dersinız? Bazı öyküleri basılsa. radyo oyunları yeniden oynatılsa okurları ve dinleyicileri hatırlarlar. Yenileri de, 'bir Adnan Velı vardı' derler. Hindistan'a gitmeye kalkışırsanız, "Gitme" der çevren izdekiler, "Ne işin var oralarda, gitme. Pislik, hastalık, yoksulluk orda. Ne var Hindistan'da?" Hintli deyince hani Alaaddin'in Lambası, Sinbad gibi öykülerden nem kaparak gözümüzün önünde canlanan başı türbanlı, kara sakallı, hafif göbekli, fıldır fıldır gözlü prototip aslında tipik bir Sihdir. Kimisi sıska, kimisi şişko, kimisi bitap, kimisi capcanlı. Hint icadı rikşov sürücüleri, aynı zamanda size Hint'le ilgili ilk dersleri verecek olan gönüllü eğitmenlerdir. Bir rikşov sürücüsü, iki sarili bayan ve bir din adamı... yüzünü nerdeyse hiç görmemiş, habire kaynamış durmuş, kendi memleketinde ardı ardına gelene gidene kul, önüne gelene rezil olmuştur. Dünyanın en eski medeniyetlerinden biri olan Hint didilip, un ufak edilip, havaya üfürülmüş, küllerinden yeniden doğan kuş gibi doğup doğup tüyleri yolunmuş, pişirilmiş, yenmiş derken yenileri gelip "h«ni bana?" demişlerdir. "Hani bana? Hani bana?" önce irili ufaklı Müslüman gruplarının saldırılarına maruz kalan Hindistan, Moğollar tarafından işgal edilmiş, Moğollann tarih sahnesinden silinmesiyle Iranlı, Fransız, Portekizli, Hollandalı işgalcilerin yol geçen haru olmuş, 1750'lerde topraklanna adımını atan Ingilizleri 1947 yılında yolcu ederken, Pakistan'ı bağnndan koparmış ama yine de durulup oturamamıştır. Pencap'ta bağımsızlık isteyen Sih'ler adlan en duyulan grup olsa da Kaşmir içten içe hep kaynamakta, bileklerini kessen kanlarının Pakistan'a akacağını söyleyen Kaşmir Müslümanlan bağımsız, "Pakistan gibi" birdevlet olmak istemekte, Tamil Nadu eyaletinde yani Hind'in en güneyinde Tamilce'nin ana dil olduğu bir memleket düşlenmekte, Bengal'de, Assam'da, Andra Pradeş'te ayrılıkçı fikirler kol gezmekte, Maharaştra eyaletinde özellikle Bombay'da Müslümanlar, Hindular kanlı çatışmalara girmektedirler. Eyalet arası çekişmeler, partiler arası çekişmeler, din, dil ve mezhep kavgaları sonu gelmeyecek bir zincirin halkaları gibi Hind'in boynuna dolanmakta. sıkıştırıp çekiştirmekte, nefesini daraltmaktadır. Hindistan'a kara yoluyla Ağrı, Iran, Pakistan üzerinden gelmişseniz göreceğiniz ilk Hint şehri Pencap eyaletinin meşhur sehri Amritsar'dır. Amritsar Altın Mabet'i, uçsuz bucaksız tarlalan, en çok da Sihlerin kalesi olmasıyla ünlüdür. Hintli deyince hani Alaaddin'in lambası, Sinbad gibi öykülerden nem kaparak gözümüzün önünde canlanan başı türbanh kara sakallı, hafif göbekli, fıldır fıldır gözlü prototip aslında tipik bir Sih'dir. Peki bu Sihler kimlerdir? Hinduizm'e ille de çoktannlıhğa, kast sistemine, et yememeğe, dışa kapalılığa bir tepki olarak doğmuş, Müslümanlara karşı savaşlanyla ünlü olmasına rağmen Müslumanlıktan çokça etkilenen bu mezhep daha sonra kendine ait bir kast sistemi yaratmış, et yiyip içki içen fertleri iyice bir semirse de Hinduizm'den pek bir farkı kalmanuştır. Sihler Hindistan'ın sınır boyunda yerleşmiş savaşçılardır ve upuzun boyları, önlerine dolanan göbekleri, hiç kesmedikleri saç ve sakallan, mağrur tavırları, küçük dağları da büyük dağlan da ben yarattım diyen gözleriyle kara kuru, avurtları içine göçmüş, başı öne eğik Hintliye yani eti, hatta yumurtayı ağzına sokmayan, yüzyıllardır itilip kakılan, açlık tehlikesiyle kucak kucağa yaşayan Hint köylüsüne tam bir tezat teşkil ederler. Pakistan'ın hemen yani başındaki Pencap eyaleti Hind'in tahıl deposudur, bereketlı, suyu bol, ürünü bol topraklan savaşçı kastından mağrur Sihlere kuvvet vermekte, kültür ve dinlerinin Hındu işgalciliğinden muzdarip olduğunu iddia ederek özerklik istemektedirler. Sayıları taş çatlasa on beş milyonu bulan Sihler her ne kadar Hind Okyanusu'nda bir damla olsalar da orduda önemli mev kileri tutmakta, buğday tarlalarına, ticari etkinliklerine arkalannı dayayıp haklarını alabilmek için imanlı bir mücadele vermektedirler. Amritsar'da geceleri askerler kol gezmekte, sokak baslarında barikatlar kurulu durmakta ve Sih militanlannı banndıran Altın Mabet halen ordunun denetiminde buluyor. Işte Hindistan'da sizi ilk karşılayan şehir gazete köşelerinde habire yeni haberleri duyulan kaynayan kazan Amritsar'dır. Amritsar mabedleri, daracık daracık sokaklan, eski evleri, renk renk sarili kadınları, türbanlı, bilezikli, hiç kesilmeyen kimi kişilerce burkulup burkulup yanlardan türbanların altına sokulan sakallan, saçlarıyla Sih erkekleri ille de Altın Mabet'iyle kafanıza bir balyoz gibi inecek ve sağa sola bakınıp şaskınlık geçirmek, yürek çarpmtılarma kapılmaktan sizi bitap düşürecektir. Bitap duşenlere şehri Amritsar "Buyurun sizi şoyle alalalım" diyecek ve sizi Altın Mabet'in mermer kaplı dünyasına buyur edecektir. Başı örtülü olmayan kadın ve erkekler sağ tarafta kendilerini bekleyen turuncu, üçgen kumaşlardan alıp başını bağlayacak, biraz gerideki odacığa ayakkabılannı bırakıp mabedin hemen önundeki sulara ayaklannı sokup çıkardıktan sonra içeri sUzüleceklerdir. Ortada dört tarafı sularla çevrili altın kubbecik sizi kendine çağırıncaya kadar sonsuz bir huzurun içinizi kapladığını hissederek ordan oraya dolanacak, kimi zaman yerdeki mermerlere kakılmış desenlere, kimi zaman sütunlara bakarak zaman ötesi bir dünyanın biçimsiz misafiri olduğunuzu da sinsiden sinsiye duyacaksınız. Derken altın kubbe ve orada okunan iiahiler, ortada dua okunan bölmeye atılan p&ralar, çıkışta size sunulan, yaprak içinde un helvasını fazlaca andıran tatlı yavaştan dünyevileşiyoruz çıkıp dışardaki nefes nefese hayata şaştığımz kapı. Altın Mabet'i bir de gece görün, birçok kişinin emeğiyle yazılmış kutsal kitabın bir kubbeden diğerine taşınışını seyredin, ışıklann sudaki oynaşmalanna bakın, ak sakallı din adamlanyla konuşun, Amritsar deyince boşuna akla Altın Mabet'i getirmemişler. Beş ay sonra Altın Mabet'i görenler makineli tüfek yığınını, belleri ve elleri silahlı Sih militanlannı fal taşına dönmüş gözleriyle görüp yalnızca bunlardan söz ettiler. HtNDtSTAN tLE İLGtLİ İLK DERSLER Amritsar'da sokaklar domuz, inek, öküz, köpek ve "rikşov"dan geçilmez. Hint icadı rikşov bir bisikletin arkasına iki kişı oturabilecek şekilde yerleştirilmiş bir adet koltuktan ibarettir. Kimisi sıska, kimisi şişko, kimisi bitap, kimisi capacanlı rikşov sürücüleri aynı zamanda size Hindistan ile ilgili ilk dersleri verecek olan gönüllü eğitmenlerdir. Diyelim siz ve otobüsünuzdeki on küsur kişi Gençlik Hosteli'nde kalıyorsunuz ve geldikten kısa bir zaman sonra çarşı ortasına kadar olan onon beş dakikahk mesafenin 2 rupi karşılığı katedilmesi gerektiğini öğreniyorsunuz. (Bir rupi otuz beş Türk Lirasıdır). İşte bundan sonraki gunleriniz hakkınızıtı yenmemesi için vereceğiniz sonsuz mucadelelelere sahne olacak, sizrikşovsürücüsü allerjısıne kapılıp görünmez adam pelerininiz olmadığı için bahtınıza lanet eder hallere gireceksıniz. BİR DÜKKÂN VE BİR AMCA Hindistan ile ilgili dersleri size vermekle kendini yükümlü tutan ikinci bir grup illa da amcasımn, kardeşinin, kendinin dükkânını görmenizin menfaatiniz icabı olduğunu iddia eden komisyonculardır. Amritsar komisyonculardan, belki gelen giden turist sayısı o denli yüksek olmadığı için, belki de kendi üretip pazarladığı malları olmadığından. pek nasibini almamıştır ve burada karşımza gayretkeş dukkân sahipleri çıkacaktır. Altın Mabet'in muhteşem kapısınm etrafında turlayan yaşlı bir amca size Amerika'da yapılan uluslararası hediyelik eşya yanşmasında altın ve bronz madalyar lar kazandığını da bildiren kartını uzatarak gelıp dükkânını görmenizi rica edecektir. Henüz Hindistan'da yeniyseniz, bu amcanın dükkânını görmek nerdeyse içinizi heyecanla dolduracağıdan olur deyip peşine takılacak, tatlı dilli, güler yüzlü amca sizi her on adımda bir karşımza çıkıp şaşkına döndüren ufaak mabetlerin, bir ağacm altında traş ettiği müşterisine baş masajı yapan berberin, kuçücük kuyumcu dukkânlarımn, çarşının, pazarın, güzelim eski evlerin ve daha nelerin nelerin onunden geçirecektir. Yarım saatlik bir yüruyu$ sonunda amcanın dükkânına yani eski bir evin uçuncu katında, içinde karısı, oğlu, gelini ve torunuyla yaşadığı odacığa vanrsınız. CALISANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL ŞORU: Öğretmenligimin onyedinci yılında tutuklanarak ceza ve tutukevine gönderildim. Vaklaşık bir vıl sonra da tahliye oldum. Tekrar görev e donmek istedigimde 2301 sayılı Yasa ınannca çalıştığım kurum gorevime son verdi. Daha sonra da mahkemcden beraat ettim. Goreve donmek için de yeniden başvuruda bulunmadım. 1 Eşimin işyerinde sigortalı isci olarak çalışabilir miyim? 2 Görevden alınmam nedeniyle Emekli Sandığı haklanm ne oldu? 3 Eşimin işyerinde çalışarak Emekli Sandığı hizmetlerimi de birleştirerek emekli olma bakkını elde edebilir miyim? 4 Eşimin işyerinde çalışırken ücretim ne olacaktır? T.A. YANIT: 1 Sosyal Sigortalar Yasasının "SİGORTALI SAYILMAYANLAR"a ilişkin 3. maddesi "B) İşverenin ucretsiz çalışan eşi"ni sigortalı saymamaktadır. Yasada söz konusu edilen ücretsiz çalışmadır. Bunun dışında eşinin işyerinde ücret karşılığı çalışan lar "sigortalı sayılırlar." 2 Sizin durumunuzda olanlar için 2766 sayılı Yasa "Bunlar hakkında, tabi olduklan; 5434 sa>ıb T.C. Emekli Sandığı Kanunu veya diğer sosyal güvenlik kurumları hakkındaki kanun hükümleri"nin uygulanmasını öngormüştur. Emekli Sandığında geçen hizmetleriniz, eşinızin işyerinde ücretle çalışmanız nedeniyle SSK'da geçecek olan hizmet süreleri ile aylık bağlanmasına hak kazandığınızda birleştirilecektir. 3 Emekli Sandığma ilk keseneğin kesildiği tarihin uzerinden 25 yıl geçmiş olması gerekecektir. 25 yıhn bitiminde Emekli SandığYna kesenek ve Sosyal Sigortalar Kurumu'na ise prım ödeyerek geçen sürelerin toplamının da 5000 iş gunünü de doldurması da koşuldur. 17 yıl Emekli SandığVna kesenek ödemiş olmanız nedeniyle sizden yalnızca 25 yılıdoldurmanız koşulu aranacaktır. 4 Eşinizin işyerinde çalışmanız karşılığı alacağınız ucret, bugün için uygulanmakta olan asgari ucretin altında olamayacaktır. Bu asgari ücret 24.525 TL. brüttür. SERMAYE PIYASASI KURULU MESLEK PERSONELİ (DENETÇt, UZMAN, ARAŞTIRMACI) YARDIMCILIĞI GİRİŞ SEVAVI 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu gereğince kurulmuş bulunan SERMAYE PlYASASI KURULU'nda denetçi, uzman ve araştırmacı olarak yetiştirilmek ve görevlendirilmek üzere yarışma sınavı ile yeter sayıda eleman alınacaktır. Yanşma smavını kazananlar üç yıllık bir meslek içi eğitime tabi tutulacaklar ayrıca akademik çahşmalara katılmak, yabancı dillerini ilerletmek ve incelemelerde bulunmak üzere yabancı memleketlere gönderilecektir. KATILMA KOŞULLARI Giriş sınavına katılabilmek için adaylann Devlet Memurları Kanunu ile 24 Ağustos 1982 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan Sermaye Piyasası Kurulu Personel Yönetmeliği uyannca; 1) Devlet Memurları Kanunu'nun 48'inci maddesinde yazüı niteliklere sahip olmaları, 2) Siyasal Bilgiler, Iktisat, Hukuk, tşletme, tktisadi ve ldari Bilimler Fakültelerir nden ve> a meslek konusu ile doğrudan ilgili ve en az dört yıl süreli eğitim veren diğer yuksek okullardan birini bitirmiş olmaları, 3) 1984 yıh Ocak ayı başmda 30 yaşını doldurmamış olmaları, 4) Sağlık durumlarınm yurdun her yerinde ve her türlü iklim ve yolculuk koşullarmda görev yapmaya elverişli olması, 5) Sermaye Piyasası Kanunu ve diğer mali yasalara göre suç sayılan bir eylem dolayısıyla aleyhlerine verilmiş bir hüküm bulunmaması, 6) Daha önce bulundukları görevlerde olumsuz sicil ve mütalaa almamış olmaları, 7) Başka bir kuruluşa zorunlu hizmet yükümlülüklerinin bulunmaması veya bu yükümlülüğe ilişkin borçlarını ödemeyi kabul etmiş olmalan. 8) Haklı bir nedene dayanmaksızm mali güçlerinden fazla borçlu bulunmamaları zorunludur. SINAV ŞEKLİ ZAMANI VE YERİ Sınavlar yazüı ve sözlü olmak üzere iki bölümdür. Yazılı smavlar 14, 15, 16 Eylül 1984 tarihlerinde Ankara ve tstanbul'da "Katılma Belgeleri"nde belirtilecek yerlerde yapılacaktır. Yazılı smavı kazananlardan yaptırılacak araştırmalar sonucunda engel durumu görülmeyenler sözlü sınav için Ankara'ya çağnlacaklardır. BAŞVURU ŞEKLİ Giriş sınavına katılmak için başvuru, Sermaye Piyasası Kurulu Başkanlığı ve T.C. Merkez Bankası Şubelerinden ahnabilecek "Başvuru Formu" ve bu formda istenen belgelerle birlikte en geç 31 Ağustos 1984 tarihine kadar ulaşacak şekilde Kurul'un aşağıdaki adresine yapılacaktır. Başvuru Formu ve Tanıtma broşürü Sermaye Piyasası Kurulu'nun aşağıda yazılı adresinden mektupla da istenebilir. t BAŞVURU ADRESİ SERMAYE PİYASASI KURULU Meşrutiyet Caddesi No. 24 ANKARA Tel: 31 72 90 (10 Hat) Basın: 18807 GAYRİMENKUL SATIŞ İLANI SARIYER İCRA MEMURLUĞUNDAN Dosya No: 980/819 T. Satümasına karar verilcn gayrimenkulun (apu kaydı: Sanyer Tarabya mahallesi Şalcıkır asfaltında kaın tapunun 73 pafta 828 ada 30 parselde kayıtlı 511 m1 miktarlı kagir ev. İmar dunımu: İstanbul Beledıye Başkanlığı lmar Mudurluğu, 7.10.1983 tarih ve 983/3207 sayılı yazılarında mahallin Boğaziçi Sıt alanı içınde kaldığı ve 1/1000 ölçekli ımar planının [aslik edilmiş bulunduğu ımar kanununun 29. maddesıne tevfikan gerekli işlemlerın tamamlanmasından sonra ayrıca bilgı verileceğı bildırilmiştir. Mahalli durum: Gayrimenkul eski Tarabya, İstanbul yolu uzerirıde Şalcıkır asfaltına cepheli tapu kaydına göre 511 n r miktarlı arsa üzennde biri kuçuk bahçıvan evi bıri iki katlı kagır bina bulunduğu, bahçıvan evinin Şalcıkır caddesine bakan kısmında önu kepenkli bir garaj, garajın ustundeki birınci sette I oda 1 mutfak ve ust katında bir salon salomanje ve ayrıca bir tuvaletin bulunduğu. (bahçıvan evınin) uçüncu sette ise bakımlı ağaçlandırılmı^ bir bahçe ortasında zemın katta giriş solunda mutfak sağda ıç içe iki oda mutfak ve salon içinden 16 mozayık merdivenle 2. kata çıkışta sağda kıler kılere bıtışik banyo bunun yanında kuçük hızmetci odası bunun yanında 2 yatak odası olup odaların önu tamamen balkonla çevrilmiş olduğu bınanın her iki katının zemini şap şeklınde yapılmış olup uzerı muşa'.ıba kaplı bulunduğu ahşap kısımlarının tamamen boyalı bulunduğu ve zemin katın altı tamamen bodrum olup kömürluk olarak kullanıldığı 3 setten ibaret olan bahçesinde muhtelif cıns mevye ağaçlarının bulunduğu ve bahçenin etrafı tamamen taş duvarlı olup bınanın ikmci katından kısmen deniz manzaralı içinde elektrik ve su tesisatı bulunan 15.000.000 TL. değerli müstakil ev satılıktır. Satış şartlan: Satış 17.8.1984 Cuma gunu saat 15 15.30'a kadar Sanyer İcra Dairesi'nde açık arttırma suretiyle yapılacakıır. Bu arttırmada tahmin edılen kıymetın yüzde 75'ini ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacaklan mecmuunu ve satış masraflarını geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa en çok arttıranın taahhüdü baki kalmak şartiyle 27.8.1984Pazartesi günü aynı yerde saat 15.00'de ikinci arttırmaya çıkanlacaktır. Bu arttırmada da ruçhanlı alacaklılann alacağını ve satış masraflarını geçmesi şartiyle en çok arttırana ihale olunur. Arttırmaya iştırak edeceklerın tahmin edilen kıymetın yuzde 10'u nisbetinde pey akçesi veya bu miktar kadar mılli bir bankanın teminat mektubunu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir, alıcı ıstediğınde 20 günu geçmemek uzere mehil verilebilir. Dellalıye resmı ihale pulu, tapu harç ve masrafları alıcıya aittir. Bırikmiş vergiler satış bedelınden odenir. tpotek sahıbi alacaklılarla diğer ılgililerin bu gayrimenkul uzerindeki haklarını hususiyle faiz ve masrafa dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile 15 gun içınde daıremize bıldirmeleri lazımdır; aksi takdirde haklan tapu sicılı ile sabıt olmadıkça payiaşmadan hariç bırakılacaklardır. Satış bedelı hemen veya verilen muddet içinde odenmezse İcra ve Iflas Kanununun 133. maddesine tevfikan ihale feshedilir. İki ihale arasındaki farktan ve yüzde 10 faizden alıcı ve kefilleri mesul tutulacak ve hıçbir hukme hacet kalmadan kendüerinden tahsil edilecekiır. Şartname ilan tarihinden itibaren herkesın gorehilme.M için daırede açık olup masrafı verildıği takdirde ısteyen alıcıya bir orneği gonderilebilir Satışa iştırak edenlerın şartnameyı görmuş ve münderecaatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bılgi almak isteyenlerın 980/819 T. sayılı dosya numarasiyle memurluğumuza başvurmalan ilan olunur. 28.6 1984 Basın: 8413 "Emekli Sandığı haklarını ne olduV) OYAK YATIRIM VE HOLDİNG A.Ş. YÖNETİM KURULU'NDAN TASARRUF SAHİPLERİNE DUYURU Orıuktığımız sermayesı 200 mılvotı TL.'den 300 milyon TL've vukRuçhan haklannın kullanılmasından sonra kalan sermayeyı temMİeden 18.001.000.TL "lık hısselenn 29 " 1984 tarihine kadar be> delı peşın tahsil edilmek suretı ile halka satılmasına karar verilmıştır. Hısse seneılerinın halka arzında Sermaye Piyasası Kurulu'nun 21.5.1984 gun ve 37'137 sayılı belgesı ile izin verılmış olup ışbu halka arz unı ortaklığımızın ve hısse scneılenmizin Kurul \eya kamuca lekeftulu anlamına gelmez. Orıaklığımıza ve sermaye artıınmına ılışkın bılgılerı i«;eren izalıname 25.5.1984 ıanh ve 1018 savılı T. Ticarel Sıcili Gazelesi'nde. Siıkuler Son Havadıs Gazetesi'nın 29.5.1984 tanh \e8352 sayılı nuv hasıııda \auınlanmıştır. Muracaal >erleri ve Telefon Numarabrı: OYAK YA1IR1M VE HOLDING A.Ş. Meclısi Mebusan Cad. 319/5 İSTANBUL TEL: 143 26 40 43 143 65 29 Y ARI1V: H e n â z beş yaşında, üç başlı, .vedl kollu bir tanrıya
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle