17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Daha İstanbul'dan çıkmadan önce, ülkenin ve ulusun kurtuluş yolları üzerinde birçok sorumlu ve yetkili devlet adamıyla görüşülmüştiir. İstanbul'daki aydınlann din ve devlete hizmeti geçmiş yüksek kişilerin harcadığı çabalar deger taşımakla birlikte, baskı ve denetim altında kuşatılmış bir ortam kendilerini her zaman tehdit etmekte ve çabalannın sonuçsuz kalması onlan iizmektedir. Herhalde gidişe egemen olacak bir ulusal iradenin, müdahaleden uzak ve konınmuş olarak ortaya çıkması, ancak Anadolu'dan beklenmektedir. Bu nedenledir ki, ulusal bir kurultayın "şurânın" oluşmasını ve ancak gdciinü ulusal istençten (iradeden) alacak sorumlu bir hükümetin oluşumunu istemek, özellikle son zamanlarda İstanbul'un hemen bütün diişüniirieri arasında kesin bir inanış durumunu almıştır. Şunu da acıklı bir gerçek olarak bildireyim ki, ülkemizde pek çok yabancı parası ve birçok propaganda dolaşıyor. Bunun amacı, pek açıktır ki, ulusal hareketi başansız kılmak, ulusal istekleri felce uğratmak, Yunan, Ermeni isteklerini ve onlann yurdumuzun bazı önemli parçalannı ele geçirme amaçlannı kolaylaştırmaktır. Bunun yanı sıra, her çağda, her ülkede ve her zaman çıktığı gibi, bizde de yttregi ve siniri zayıf, bilinçsiz insanlarla vatansızlar ve aynı zamanda kişisel varlık ve çıkannı ülkenin ve ulusunun zarannda arayan alçaklar da vardır. Dogu sorununu yönlendirmede ve zayıf noktalan arayıp bulmada pek usta olan diişmanlanmız, ülkemizde bu işi örgütlemişlerdir. Ama kutsal varlıklannı kurtarma iilküsüyle çırpınan bütün ulus, bu dayanç ve savaşım yolunda her tiirlti engeli kuşkusuz ve kesinlikle kırıp süpıirecektir. Kendini bu amaca ulaşmak için adamış olan soylu ulusumuzun bağnnda herhangi bir savaş eri gibi çalışmaktan doğan zevk ve kıvancı burada şttkran ve övttnçle açıklarım. • • • Ulusumuzun kurtuluş umuduyla çırpındığı, en gerilimli bir zamanda sayın ve özverili kurulunuz, her tiirlii sıkıntıya katlanarak burada, Erzurum'da toplandı. Duygulu ve soylu bir ruh ve çok saglam bir inançla ülkenin ve ulusumuzun kurtuluşuna ilişkin köklii kararlar aldı. Ozellikle bütün cihana karşı ulusumuzun varlık ve birligini gösterdi. Tarih, bu kongremizi, kuşkusuz, örneğine çok az rastlanan bir başan olarak yazacaktır. Saygıdeger kurulunuzun, yüksek arkadaşlanmın bana karşı gösterdigi içten sevgi ve güven dolayısıyla burada açıkça teşekkür etmeyi bir borç sayanm. Mutluluk verici toplantımız sona ererken, Yüce Tann'dan yardımı ve kutlu Peygamberimizin iyilik dolu desteği için yakanr, yurt ve ulusumuza ve sonsuza dek yaşayacak olan devletimize mutlu gelecekler dilerim." * • • Yarınki 23 temmuz günü Erzurum Kongresi'nin 65'inci yıldönüraüdür. Yukanki yazıların ilk üç yıldız işaretine kadar gelen büyük parçası, askerlik mesleğinden çekildiği için hiçbir nitbe ve unvanı bulunmayan ve ulusunun bağnnda herhangi bir er gibi savaşmayı göze aüp Ulusal kurtuluş hareketini örgütleyerek başlatan Mustafa Kemal'in 23 Temmuz 1919 çarşamba günü Erzurum Kongresi'ni açarken yaptığı konuşmanın en önemli bölümleridir. İlk üç yıldız işaretinden sonraki kısa parça ise, Erzurum Kongresi Başkanlığı'na seçilmiş olan Mustafa Kemal Paşa'nın 7 Ağustos 1919'da bu kongreyi kaparken yaptığı konuşmanın tam metnidir. Düşünen kafalar için, günümüzdeki duruma bakarak, 65 yıl önceden gelen bu sesten alınacak büyük dersler vardır. Yorumu okurlarıma bırakıyorum. Not 1: Ben bu belgeleri, Atatürk'ün Büyuk Söylev'inin üçuncu cildini oluşturan ve tarafımdan bugünku Turkçeye çevrilen BELGELER bölümunden aldım. Bunlar 38 ve 40 sayılı belgelerdir. Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Dairesi'nce kaynak kitap sayılmadığı için Atatürk'ün bu kitabının okullara sokulması yasaktır. Büyük Söylev'in yine taratımdan günümüzün diline uyarlanmış ve sistematik bölümlere ayrılarak basıma haarlanmış olan birinci ve iknci cihleri, 12 Eylul 1980 Harekâtı'ndan bir sure sonra Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Dairesı'nce, Tebliğler Dergisi'nin 6 Temmuz 1981 tarihli nushasında okullara kaynak kitap olarak tavsiye edilmiş, demokrasi dönemine geçildikten sonra ise 4 Haziran 1984 tarihli Tebliğler Dergisi'nde, Talim ve Terbiye Dairesi'nin ilk karanmn geri alındığı açıklanarak, Atatürk'ün SÖYLEVinin bu ciltlerinin de okullara sokulması yasaklanmtştır. Bu uygulamanın yorumunu da okurlarıma bırakıyorum. No« 2: Bu haftaki yazunı Erzurum Kongresi'ne özgulediğim için, "Lozan'ın ö n e m i " konusundaki yazjyı gelecek pazara bırakıyorum. H.V.V. 65 Yıl Öneedeıı Gelen Ses HIFZI VELDET VELİDEDEOĞLU "Tarihin ve olayların itişiyle eylemli olarak içine diiştüğiimüz bugünku kanlı ve kara tehlikeleri görmeyecek ve bundan son derece ledirgin ve iizgiin olmayacak hiçbir vatansever düşiinüİemez. Genel Savaş'ın (Birinci Diinya Savaşı'nın) sonlarına doğnı milüyetler temeline dayalı sozveriler üzerine, Osmanlı Hükümeti de adalelli bir barışa kavuşmak amacıyla ateşkes isteminde btılundu. Bağımsızlık uğrunda onurla ve yiğitçe dögüşen ulusumuz, 30 Ekim 1918de imzalanan ateşkes anlaşması ile silahını elinden bıraktı. Devktlerin tiizel kişiliğinin ve imza koyan delegelerin kişisel namusunun giivencesi altında bulunan bu ateşkes anlaşmasının koşullan bir yana ititerek, ttilaf Devtetleri'nin askeri birtikleri yüce saltanat ve hilafetin merkezi olan İstanbulumuza girdi. Giin geçtikçe artan bir azgınlıkla hilafet ve sallanatın haklan, hükümetin haysiyeti ve ulusal onurumuz, saldınya ve insafsız baskılara uğradı. Osmanlı uyruğundan olan Rum ve Ermeni azınlıklar, gördükleri destek ve kışkırtma sonucunda, ulusal onunımuzu \aralayacak taşkınlıklardan başlayarak, en sonunda, iiziicü ve kanlı eylemlere vanncaya dek, küstahça saldınlara koyuldular. Ancak derin bir üzüntiıyle açıkça göz öniine koymalıyız ki, bu saldırgan davranışlar; sekiz aydan beri birbiri ardından iktidara gelen, ulusal denetimden uzak hükiimetlerin, birinin ötekinden kötii olarak gösterdigi uyuşukluk ve güçsüzltik, İstanbtıl'daki kimi basında göriılen pek çirkin hırslar ve ulusal duyuncun (vicdan) yadsınması, ulusal guçlere önem verilmemesi sonucunda genişlemiştir. Bu söylediğim nedenler ve tstanbul'un da kuşatılmış ve tümiiyle denetim altına alınmış olması yiizünden, artık bu vatanda kutsal varlıklara ve ülkenin yazgısına sahip çıkacak ulusal bir giiç ve istencin (iradenin) bulunmadığı yolunda yanlış bir sanı ortalığa egemen olmuş ve cansız bir iilkeye. kansız bir ulusa ne yaraşırsa İtilaf Devletleri hiç çekinmeden onu uygulamaya baslamıştır. Vatanın bölünmesi söz ve karar konusu edilerek doğu illerimizde ve aynca Adana ve Kozan yöresinde Ermenistan kurulması; Batı Anadolu'nun tzmir ve Aydın yöresinden Yunanistan'a, Trakya'dan İstanbul'un kapısına degin topraklanmızın yine Yunanistan'a verilmesi; Karadeniz kıyılannda "Pontus" krallığı kurulması. geriye kalan vatan parçalanna da yabancılann el koyması ve buralann onlann himayesi altına konulması gibi tasarılarla: 650 yıldan beri bağımsız olarak egemenliğini sürdürmüş olan bu ulusun artık tutsaklık, kölelik düzeyine indirilmesi ve en sonunda devletin tarih yapraklanndan sonsuzluk mezanna gömülmesi gibi insanlık ve uygarlıkla ve Ustelik milliyetler ilkesiyle bağdaşmayan istekler kabul edilip onaylanmış ve göriiliıyor ki, uygulama dönemi de başlamıştır. Bu uygulama şu anda gözümiiziin öniinde acıklı bir biçimde siirdürülüyor. İzmir, Aydın, Bergama ve Manisa yöresinde şimdiye degin binlerce ana ve babanın, kabramanlann ve çocuklann akan temiz kanı, Aydın gibi Anadolumuzun en seçkin bir kentinin Yunanlılann yakıcı ve yıkıcı kıyımına kurban oluşu, ülkenin lurlu bolgelerine İtalyanlar ve benzerlerince girilmesi ve yurdun iç bolgelerine doğru çok acıklı bir göçun başlaması elbette Tann'nın guciine gitmiş ve ulusun >urtseverlik duygusuna dokunmuştur (...) İşte bıitıin bu iğrenç kıyımlardan ve tarihimize karşı uygulanan haksızlıklardan etkilenen ulusal bilinç, en sonunda uyanış sesini yükseltmis ve "Ulusal Haklan Savunma"; "Ulusal Haklan Konıma ve Vatanı Savunma"; "Ulusal Hakları Savunma ve Katmayı (ilhakı) Önleme" gibi tiirlii adlar altında, ama özdeş kutsal varlıklann konınmasını saglama doğrultusunda beliren ulusal akım, biıtiin yurdumuzda artık bir elektrik agı (şebekesi) dunımuna girmiş bulunuyor. tşte bu dayançlı (azimli) örgütlenmenin oluşturdugu yüreklilik nıhudur ki kutsal vatanı ve ulusun kutsal varlıklannı kurtanp koruma temeline dayanan son sözii söyleyecek ve kanuını uygulattıracaktır (...) PENCERE 22 TEMMUZ 1984 Havadan Bir Yazı Son yıllarda havalar tuhaflaştı. Eskiden böyle miydi? Yaz yazlığını bilirdi, kış kışlığını. Duvar takvimlerine göre değişen mevsimlerle yaşanırdı. İhtiyarlık romatizmaları Saatli Maarif Takvimi'ne göre ayarlanırdı. Yapraklar ne zaman sararıp dökülecek, dallara ne zaman su yürüyecek, ağaçlar ne zaman budanacak, sayılı ftrtınalar ne zaman esecek, bilinir; vakiınden önce çiçek açan ağaçlara acınırdı; Vah zavallı!.. Yalnız insanlarla iletişimi azalmış ihtiyarlar günlerin nasıl uzayıp nasıl kısaldığını duyumsarlardı. Bakır mangalın geceden kalma közlerinde sabah kahvesi pişiren yaşlılar, günün nasıl geçeceğini iliklerine ve kemiklerine sorarlardı. Doğanın uyumuna ters düşen göstergeler, bugunkü gibi azgınlaşmamışlardı. Havalarla gençler ilgilenmezlerdi. Havalarla halleşen ve didişen kişiler, eski zamanlarda yalnız yaşlılardı. • Zamanla havabilim ilerledi; iletişim yoğunlaştı; artık havaların nasıl olacağı bilimsel raporlarla saptanıyor; televizyonda, radyoda açıklanıyor. Ama artık ne yaz yazlığını biliyor, ne kış kışlığını. Bilimsel raporlar bile çoğu zaman fos çıkıyor. Şubatta terlemek, haziranda tıtremek ınsanı tedirgin edıyor. Havalarda anlayamadığımız bir bulanıklık var. Rüzgârın çıkmasıyla durması bir oluyor. Durgunluk basıyor ardından. Bir sıcak, bir soğuk yapıyor. Göğe doğru bakınca derinleşen. sis mi bulut mu olduğu anlaşılmaz bir kirlılik, güneşin ışınlanna dolanıyor. Belirsiz bir titreşim, bulutlardan toprağa yansıyor. insan, çeşitli dalgalarda bilmedıği dillerde yayın yapan radyo istasyonları arasında kalmış gibi tanımadığı seslerın kulaklannda yankılandığnı seziyor. Yalnız yaşlılar, ihtiyarlar değil; artık gençler de hava ile alıp veremıyorlar. Genç bir bayan dert döküyor' Ayyyy, ne sinir şey!. Ne giyeceğimi bilemiyorum; günde beş kez değişiyorum; birini çıkanyorum, atıyorum; ötekini alıyorum; yine de olmuyor. Kütür kütür kadınlar, pehlivan yapılı delikanlılar, havadan yakınıyorlar. Sıcak durgun denize atlıyorsun; fırtına çıkıyor; hava kötü diye evde oturuyorsun, dört duvar arası hamama dönüşüyor. Herkeste bir gerilim; ve söylentıler çeşitli: Ruslar Sibirya'nın iklıminı değıştiriyorlarmış; değişim bize de yansıyormuş... Amerika'nın nükleer denemeleri doğanın dengelerini tersine çeviriyormuş... İnsanoğlu, uzayda, okyanuslann dibinde, çöllerin ortasında tehlikeli deneyimlere girişiyor; Tanrının düzenini kurcalıyor. Yeraltından gelen ürkütücü sesler kıyametin habercisi mi? Neden mevsimler değişti? Niçin yaz yazlığını bilmiyor ve kış kışlığını şaşırdı? Daha birkaç gün önce temmuz sıcağının yalazı herkesi fırınlarken, şimdi sağı solu belli olmayan rüzgâr neden ortalığı soğutuyor? * Ne yapmalı? Yakınmalı mı: Nerede o eskı havalar? Yerinmeli mi: Her şey bozuldu!.. Sevinmeli mi: Her şey değişiyor, havalar bile eskisi gibi değil; yaz artık yazlığını yadsıyor, kış kışlığını yapamıyor. Yalnız havalar mı? Toplumlar da değişiyor, insanlar da değişiyor; dünyanın eski düzeni yıkılıyor, yeni düzenler kuruluyor; önüne geçilemez bir çark dönüyor; ışliyor. İster yakının, ister yerinin, ister sevınin; ama unutmayın ki, insanın havayla iletişimi, alışverişi, sürtüşmesi, çatışması, dostluğu, düşmanlığı da hayatın bir parçasıdır göstergesidir; yaşamın kendisidir. Havanın sıcaklığını, soğukluğunu, esintisini, durgunluğunu, azgınlığını, titreşımi bedeninde duyuyorsan ne iyi... Duymadığında sen de yoksun. ARADA Bffi EKREM ALPTEKIN Mavi yolculukların başladığı bugünlerde bir şenliği vurgulamak istiyorum. Binlerce yıldan beri, bahann öncüleri menekşelerle manisalaleleri açınca. yirmi iki martlarda, doğanın yeniden dirilişi kutlanır Manisa'da. Günümüzde mesir dediğimiz bu bayram geleneği, tarih öncesinden bugüne erişen bir sevinç çığlığı, doğa bereketine bağlanan umudun şarkısıdır. Manisa'nın güneyinde deniz kabuklanndan oluşmuş mavi bir dağ, Ana Tannça Kübele (Kybefe)nin dağı Spit yükselir. Kübele'nin çeşitli adlarmdan biri de, Sipylos dağının tanrıçası anlamına gelen Sipylene'dir. Spil dağının eteklerinde, bol kaynaklı Akpınar'da Hltitli ustaların ellerinden çıkma kocaman bir Kübele kabartması görürsünuz. Baktığı yerde aton bulunduğu söylonir. Bu yüzden içinde altın mı var diye bir kolunu kırmışlar. (Kübel'in de bir kolukınkmış Kâbe'den kovulmadan önce, yerine altın bir kol takmışlar. Kcvanlar gene de ona çevirmişler yüzlerini tapınırlarken, Kübele bir yön olmuş Kıble dediğimiz, bir yel olmuş.) Oysa Kübele'nin bakıp durduğu yer bereketli Gediz ovastdır. Homeros, Troya savaşına katılanları sayarken Magnet'leden söz eder İlyada'da: "Tenthredon'un oğlu Prothoos komuta eder Magnet'lere./ Peneios kıyılannda, yapraklan hışırdayan Pelion dağında otururlar./ Çabuk koşan Prothoos önderleridir onların,/ Buyruğunda kırk tane kara gemi var. " Spil dağı eteklerindeki kale duvarlannı Magnet'lerin yaptığı, Manisa (Magnesia) adının onlardan geldiği soylenir. Troya'nın yanında yer aldıkları da soylenir ama gerçekte Troya'yı yakıp yıkanlar arasında Magnet'ler de vardı. Pelion (Tesalya) dağından gelmişlerdi onlar. Troya'nın, Hektor'un baş belası Akhilleus'un kargısı da Pelion dişbudağındandı. Troya'nın yardımına koşan, Akhilleus'un kargısı ile ilk vurulan savaşçı, Iphition, Manisa'lıdır. İlyada'da anlatıldığına göre savaşta birçok ere önderiik etmiş. Kariı Tmolos'un (Bozdağ) dibinde, Gygaie (Marmara) gölünün kryılannda, balığı bol Hyltos (Kumçayı) ırmağının orda, burgaçlı Hermos (Gediz) ırmağının kıyılarında, Hyde kentinin bereketli topraklarında babası Otrynteus'a bir su perisi doğurmuş iphition'u. Manisa kale duvan batıda Çaybaşı deresine varınca yukartya, güneye yönelir. Onun biraz altında, Çaybaşı deresinin üstünde kadın başlı bir kaya yükselir. Bereketin, doğurganlığın bir başka simgesi, Tantalos'un acılı kızı Niobe'dir o (Tantalos1 un da bir kalesi var Spil dağında). Homeros şöyle anlatır ilyada'da:: "Bugün Sipylos kayalannda, ıssız doruklannda,/ Akheloos ırmağı kıyısında oynaşan su perilerinin/Yatakları var derler ya, işte oraJarda/ Tanrı buyruğuyla taş olmustur Niobe,/ Yüreğine sindirir durur acılarını." Bu ağlayan kayadan biraz aşağıda, neredeyse ^ere gömülü bir türbe vardır: Yedi Kızlar Türbesi. Niobe kızlarının orada yattığı inancı yaygındır. Homeros "altı kızı, ergen altı oğlu" diyor ama soylenceye göre yedi kızı, yedi oğlu varmış Niobe'nin. "Niobe güzel yanaktı Leto ile bir tutuyordu kendini,/ diyordu Leto iki çocuk doğurdu, bense bir düzine / iki kişi, Apollon'la Artemis, öldürdü hepsini. (İlyada, A. Erhat • A. Kadir Çevirisi). Mesir işte buralarda, Spil dağının eteklerinde kutlantr. Yeryuzünde söylenceleriyle daha zengin, kır çiçekleriyle darıa çeşitli kaç dağ vardır? Kübele, delice seviyordu Attis'i. Başkasıyla evlenmeye kalkınca ona goründü. Çılgına dönen Attis, kaçtığı dağlarda erkekliğini kökünden kopardı. Kanıyla ıslanan topraktan menekşeler boyverdi. Attis çam ağacına dönüştü. Bahar ayinlerinde davulların, zillerin, boruların gizemli ezgileriyle kendinden geçen Kübele rahipleri, erkekliklerini koparır, kanlı parçalannı toprağa gömerlermiş. Sünnet törenleri günümüzde bu gelenegi sürdürmüyor mu? Başka bir soylenceye göre avianırken bir yaban domuzu kasıgından yaralayıp öldürür Adonis'i. Damlayan kanından manisalaleleri oluşur. Bu nedenle Kübele'ye domuz kurban edilir, eti yenmezdi. Domuz eti yasağı bu inançtan kaynaklanır. Attis ya da Adonis, kışa doğru ölür, her bahar yeniden dirilir. Attis'in dirilişi kutlanırdı bahar ayinlerıyle. Mesir, biçim değiştirmiş olsa da, çok tanrılı anaerkil dönemin bu coşku dolu geleneğini sürdürüyor. Mesir şenlikleri bu yıl 2026 nisan günlerinde yapıldı. Kırk bir çeşit baharlı mesir macununun Sultan Camisinden atılmasıyla sona erdi. Geçen yıllarda olduğu gibi macunun ilk yapıldığı yıl mesirin başlangıcı sayılacak. Ne Kübele, ne Attis. Varsa yoksa Hafsa Sultan, Bostan Çelebi, Merkez Efendi. İlle de macun. Mesir, anlamına uygun biçimde, çağdaş bir yorumla kutlanmalı, bir sanatkültür şenliği olmalıdır. Yakışığı bu. Gelecek yılın nisanında bu yakışığı yerine getırmek için şimdiden hazırlanmalıyız. Mavi yolculara da görev düşer elbet. OKURLARDAN Bislere sahip çıkacak yetKİli yok mu? Bizler Yozgat YSE Müdürlüğü emrinde 1976 yüından beri kadrolu olarak işçi statüsünde çahşmaktayız. YSE Müdürlüğü'nde çalışan ve Türk milletine Türk köylusüne hizmet etmekten başka bir düşüncemiz bulunmayan işçiler olarak Belediye Başkanlığı seçiminde oy verihnedi diye tayinlerimiz çıkamtdı. Çalmadığımız kapı kalmadı. 19.6.1984 tarih ve Y. 13.İİ.74/13132 tarih sayılı Tartm Orman Köyişleri ve Kooperatifler Bakanlığı YSE Genel Müdürlüğu tayinlerimizin iptal edilerek bizlerin isteği ile başka yerlere tayin yapılabilmesi için ohtr çıkartıldı. Maalesef saym yetkililerimiz bu tayinlere de engel oldular, Bizler suçlu isek, tayin çıkartılmakla cezalandırılmak istemiyoruz. Teceüisine her zaman inandığımız Bağımsız Türk Mahkemeleri tarafmdan yargılanmak istiyoruz. Suçsuz isek, tayinlerimizin durdurulması için yetkililere sesleniyoruz. TA YİNLERİ ÇIKAN İŞÇİLER AD1NA AHMET KAYALI parası olarak listeler çıkarümış olduğunu gördüm. Her çocuk veüsinden bu para alındıktan sonra kame veriliyordu. Memur olduğumdan bu parayı veremeyeceğimi okulun Başmuavinine ilettiğimde "Çocuğunuz üç tane de olabilirdi hem dua edin, çocuklanmun yıpratttğı sıralann tamir masrafını alıyor, badana ve yağlıboya parası almadığunız gibi çocuklanmza da disiplin cezası vermiyoruz; daha ne istiyorsunuz? Bu parayı vermek zorundasınız, yoksa karneyi alamazsınız" dedi. Bu paranın yasal olarak toplanmadığı ve makbuz verilmediğini belirttiğimde "Yasaldv ve yönetmeüğimizde vardır'' diye yanıt aldım. hgüilere soruyorum: 1 Gerçekten makbuzsuz para toplamak yasal mı? 2 öjtrenciler belki de sıralara oturtulmazsa sıralar da yıpranmaz. Yıpranma ve badanaboya parası velilerden alınacak yoksa karne verilmez diye bir kayıt hangi yönetmelikte vardır? 3 19841985 öğretim yıhna mahsuben her kaydını yenüetecek öğrenci için 25'er bin lira avans okul adına bankaya yatınlmazsa kayıt yenileme işleminin yapılmayacağını velilere duyurdular. Tevfık Fikret Lisesi yöneticilerinin yıl içinde çeşitli adlar altında topladığı paralar yetmiyormuş gibi, yıl sonunda da aynı tehdit ve baskı ile para toplaması yasal mı? Değilse bu okulu Özel Okullar Daire Başkanhğı denetleyemiyor mu? Veli olduğum için mümkünse adımın açıklanmamasmı saygüanmla rica ediyorum. BİR VELt Manisa'da Bir Şenlik Sıra yıpranma parası Tevflk Fikret Lisesi'nde okuyan iki çoruğum var. 8.6.1984 gün vesaat 10.00'da kamelerin vetilere verileceği öğrencilere duyurulduğundan denilen gün ve saatte karneleri almaya gittiğimde her sınıf için svalarm yıpranma Seçkin markalanrî motor yağı Etf motor yaglarının özel formullerı ve ustunluklerı. Mercedes Benz, Volvo, Renault. MAN, VW gibi seçkin motor yapımcılarınca onaylanmıştır Özellikle Renautt, fabnka çıkışında motorların karterlerını Elt yaglarıyla doldurur servıs ıslasyonlarmda Elf bulunur yokluğunu yaşadığımız sürece duyacağımız biricik varhğımız ANMA ve MEVLİT Prs. Yarbay bundan böytelttridye/de. Dünyaca ' Motorun ömrünü uzatan uzun ömürlü motor yağı" olarak tanımlanan Elf, artık ülkemizde. Turbo ve ağır dizel motoriar için: Elf Multiperformance 4 D (15VV40). Benzinli ve dizel motoriar için: Motorelf S (20W50). Her ikisi de bugüne kadar görmediğıniz üstünlükte. Elf, yanan yakıtın. ateşleme segmanında. pıstonlarda, gömleklerde karbon ve asit oluşturmasına fırsat vermez... Piston yüzeylerinm aşınmasına, yıpranmasına engel olur. Motoru sürekli temiz tutar...korur. Motora güç katar. Elf. otomotıv ve taşımacılık dünyamız için bugün yepyeni bir secenek... bundan böyle tek! Yararlanın! SEYYİT TANBAŞrnın ölum yıldonumüne rastlayan 22 Temmuz 1984 günu mevlidi şerif okunacaktır. Tanbaşı Ailesi (Eşi ve çocuklan) ACI BİR KAYIP Merhum Remzet ve merhum Suat Şakir Kabaağaç'ın oğulları, Tarık'ın kardeşi, Derya'nın babası, Suna Kabaağaç'ın sevgili eşi, seçkin insan Ressam M. CEM ŞAKİR KABAAĞAÇ aynldı. 20.7.1984 cuma günü Ankara'da ansızın aramızdan Cenazesi 22.7.1984 Pazar (bugün) Teşvikiye Camii'nde kılınacak oğle namazından sonra Büyükada Mezarlığı'nda toprağa verilecektir. AİLESİ TEŞEKKUR Büyük varlığımız Milli Eğitiraci, yazar Motor Yağlan "motoru korur" Elf Sabctlan'na kanlın... Ulke oiçusunoe ya/gmıaşan Eii Satıcıları na kalılmak ıstersenız 140 30 '36 numa'alı telefona •elf İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi Genel Cerrahi bölümünde yapılan ameliyat sonucu beni yeniden yaşama ka\aışturan Sayın Prof. Dr. Ali Urasa Doçent Dr. Ali Emre'ye Dr. Turgay Yücel'e Dr. Hasan Hocaoğlu ya özenli bakımlanndan ötürü Sa>rın Dr. Koray AcarhVa Bağımlı olarak çalışan Sayın hemşire ve yardımcılarına kendim, ailem ve sevenlerim adına içtenlikle teşekkür ederim. NECİP GÜNGÖR KISAPARMAK'ın zaman sız kaybı dolayısıyla, cenaze törenine kaıılarak. çelenk göndererek; telefonla, telgrafla ya>ın yoluyla acımızı paylaşan başta saym Bakan ile turn Milli Eğitim Camiası'na meslektaşlarına, dost, akraba ve hemşerilerine teşekkur ederiz. ya da Plartet Sanayi Urünleri Ticaret ve ihracat AŞ, Eylam Caödesı Gunaydin 1 Apt No 2 5 ' 3 Maçkalstanbul adresine yazarak baglantı kurun Çekıcı kazançlı bir ışbırlıgı sızı Muhteşem Sünter AtLESt
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle