18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET/2 Kaplıca Hekiıııliğiniıı Tıp'ta 5 p ve IJlkemizdeki l e r i ğal ilaç olan sıcak madensulan, bulundukları ülke için büyük bir nimet, değerini bilen devlet için dev bir servettir" diye tanımlanan doğal enerji kaynaklarını, çağdaş bilim aniayışıyia değerlendiren, kapbca tedavisi, sosyo ekonomik ve kültiirel alanlarda da etkin, verimli, toplumsal bir sağlık hizmetidir. DOGAL ENERJİ KAYNAKLARI "Doğal Çevre", bitkisel ve hayvansal enerjinin kaynaklandığı, hava, su, toprağın bülünIeşmesinden oluşan ortamdır; bu ortamdaki atmosferik, hidrosferik ve jeomağmatik güçler, birey ve toplumun yaşam zincirini oluşturan ekosistem içinde, gerekli maddeenerji dolanımını sağlar; ancak bu güçlerin doğal afetler haline dönüşmesi veya insanın toplumsal yasamının ürünü olan yapay ortam artıklannın olumsuz yönde geiişmesi de, yaşam zincirini kırmaktadır. Çağdaş toplumlar, bilgi ve kıiltürleriyle, ekosistemin devamlıhğını sağlamaya çaba sarfederlerken, doğal enerji kaynaklanru da, örneğin jeotermal enerji yeraltı sıcak su ve gazlannı, ülkelerin çeşitli alanlanndaki gereksinimler doğrultusunda değerlendirmektedirler. Türkiye, üç yanı denizle kaplı coğrafi konumu, deniz ve deniz dibi olanaklan ile savunma, ticaret, turizm gibi, bılimsel alanlarda önern kazanmaktadır; bir yandan yerüstü zenginliği, uygun iklım koşullan, bol güneş enerjisi çeşitli türdeki bitki, hayvan ürünleri ile, ote yandan yeraltı jeotermal madensuyu ve gazları ile dünyanın en zengin doğal kaynaklarına sahip ülkelerden biridir. TERMALİZM VE KLtMATtZM Yeraltı madensulan çamur ve OLAYLAR VE GÖRÜŞLE» oluşturan Yalova Termal Otelini, kaplıca tesisleri ve yöresini, çağdaş bir kür hizmeti verecek biçimde duzenleten Atatürk, ülkenin tek tıp fakültesinde, "HidroKilimatoioji Kürsüsü"nüdekurarak, 1938'de "naçiz" vücudunu emanet ettiği Türk hekimlerinden Prof. Dr. Nihat Reşat Belger'i, bu konuda uzman yetiştirmek üzere görevlendirmiştir. Memur, işçi, emeklinin sağlığını korumak, iş gücünun kaybını önlemek amacıyla. devletçe termal tedavi giderlerinin karşılandığı kaplıca kür uygulamasına "Sosyal Termalizm" denir. Bu konuda öngörülen koşullar, bireyin hakkının, insan haklarını koruyan ve bireyle toplumun karştlıklı sorumluluklannı belirleyen kanunlarla belirlenmesi, aynca madensulannın, bilimsel. farmakodinamik, fizyopatolojit ve klinik esaslara dayalı olarak incelenmiş bulunmastdır. Bu esaslar dahilinde, 1979 is tatistiklerine göre, Fransa'da 1(X kür merkezinde yılda 530.000 Federal Almanya'da 142 küı merkezinde 1.650.000 kürist, bi linçli bir tedavi sistemine tabi tutulmaktadır; İtalya'da 1.250.00( Çekoslovakya'da 600.000, Rusya'da 6.000.000, lsviçre'de 900.000, bu tedaviyi önemseme yen U.S.A. bile, sadece Arkansas eyaletinde yılda 55.000 küristin, sosyal termalizm çerçevesinde küre gönderildiği bilimsel yayınlardan anlaşılmaktadır. Sıcak madensuyu ve uygun iklim ile pek çok ömek kaplıca kür merkezleri oluşturacak potansiyele sahip ülkemizde ise, tstanbul Tıp Fakültesi, I.T.Ü., M.T.A.'nın tetkiklerine göre, 1500'ü aşkın kaynak vardır; " T ı b b i Ekoloji ve HidroKlimatoloji KDrsüsü"nün 196876 yıllarındaki bilimsel araştırmalarını yaptığı 303 kaynaktan 229 tenesi işletilmektedir; ancak bunlardan 154 tenesinde termalizme hizmet edecek düzeyde tesis bulunmaktadır. Devlete ait sadece 2 tesis, Bursa Askeri Hastanesi ve Bolu Kaplıca Hastanesi mevcuttur. Kürsümüzün yaptığı bir araştırmada ise. Türkiye'de çeşitli kaplıcalara gitmek için sağlık kurullarına başvuran hastalardan, 10 yıllık bir süre içinde, aikeri hastanelerde %86'sı devlet hastanelerinde •%54'u, işçi sigortalannda ise %3'ü kaplıca için rapor alabilmiştir. Gerçek endikasyon olduğu halde, sosyal termalizm kapsamına alınmayan hastaların varlığı, halkın, bu tedaviye inanmayan hekime sormadan, halen ampirik yöntemlerle kaphcaları kullanmaları, buna bağlı olarak uygutamafanndaki hata ve istenmeyen sonuçlar, ülkemizdeki kaplıca hekimliği eğitiminin yeterince yaygınlaştırılmamasından kaynaklanmaktadır. Kaplıca hekimliğinde uzman yetiştirmekle yükümlü, Istanbul Tıp Fakultesi'nde tek anabilim dalı " T ı b b i Ekoloji ve HidroKlimatoloji" kaplıca hekimliği, TermalizmKlimatizmdeki örnek eğitimsel ve uygulama hizmetini, Yalova kaplıcalarındaki "Atatürk Araştırma ve Tıbbi Kontrol Merkezi" ile devlet ve universitenin bilimsel işbirliği modeli içinde gerçekleştirecektir. Ülkemizdeki ekolog, hidrolog, klimatolog hidrojeolog ve biolog, kimyager ve sağlık fizikçilerinin, tedaviyi yönelten ve uygulayan hidroklimatoloji, fiziksel tıp rehabilitasyon uzmanlannm, kaplıca merkezlerinin gelişmesini sağlayacak kaptaj ve kaplıca mimarlannın, işletmeciler ve ekonomistlerin bilimsel üretimlerini, kaplıca hekimliği konusunda birleştirmenin gereği açıktır. Bilim adamları ve uzmanların bu konudaki sosyoekonomik sorunlarını, karşılıkh tartışıp çözümleyecekleri, bilgi, deneyim ve emeklerini ülke yaranna bütünleştirecekleri olanağın 1114 haziran 1984 günlerinde Istanbul Tıp Fakultesi'nde düzenlenen Balneoloji Sempozyumuyla sağlanacağı düşüncesindeyiz. Bu yaygın eğitimsel olanağın, 1986'da Türkiye'de toplanacak uluslararası kongreyle, ülke çapındaki güç birliğini gerçekîeştireceğimizi, doğal kaynaklanmıza sahip çıkışımızı ve çağdaş düzeyde değerlendirilmemizi, dünyaya duyuracağımızı umuyoruz. Prof.Dr. NURTEN ÖZER tst. Tıp Fak. Tıbbi Ekoloji ve HidroUzmanlarca, "Gerçek bir doKlimatoloji Anabilim Dalı Bşk. OKTAY AKBAL EVET/HAYIR veren düşunceleriyle, Anadolu kaphcaları yeni bir anlam kazanmıştır; Yalova ve Bursa'da harabe halinde kalan yapıtlar, Selçuk ve Osmanlı Türk kültürü ile yeniden yaratılmıştır. Osmanlıların kurna ve aslanağzı ile getirdikleri akan su tekniği, bugün geiişmiş ülkelerin en modern gazlann, tıpta bilimsel yöntemsel tuz, belirli değerlerde CO2, kaplıcalarında dahi, Türk hamalerle değerlendirilmesine "TerH2S veya radon gazlan taşımamı olarak, ilgi çekmektedir. 18. malizm", çeşitli iklim koşullansı gerekir. Madensu>oınun kayyüzyılda kaplıca konusunda binın, sağlık açısından uygulanmanaktan çıktığında, bitkisel ve limsel gelişmelere karşın İmpasına da "Klimatizm" denir. hayvansal tek hücreli organizratorluğun duraklama dönemiySağlık lı ya da hasta organiz malann etkisiyle, havanın O2 al le birlikte kültürel yapıda da getında uğradığı değişim, fizyoloma, doğal çevreninfiziksel,kimrileme başlamıştır. 20. yuzyılın jik ve patolojik reaksiyonlardayasal, biyolojik faktörlerinin etbaşlarından itibaren radyoaktif ki en önemli faktördür, suyun kisine karşı, kendi kişisel ve topsuların tıpta değerlendirilmesi ve "canlılığının" ifadesidir. Bu lumsal yapısına, gelişim biçimitedavi merkezlerinin tıp akadene bağlı olarak, uyumlu ya da noktadan hareketle, Uluslararası milerinin denetimi altına almmaTermalizm Federasyonunun tauyumsuz tepki gösterir. "Stres" sı yanısıra, kaplıca hekimliğinin nıtımında, "madensuyunun, doolarak tanımlanan bu olgu, dososyal ve hukuksal durumu da ğal bileşimlerinde herhangi bir kuların, organ ve sistemlerin, ele alınmıştır. İkinci Dünya Sadeğişiklik yapılmadan bilimsel tüm organizmanın, çevre uyavaşını takiben tıpta sentetik ilaçncılannın etkisiyle oluşan, fiz yöntemlerle saptanan tedavi edi lann uygulama alanına girmesiyci, şifa verici özelüğe sahip olmayolojik ve patolojik tepkisidir. le, bu tedavinin ikinci plana atılÇevresel faktörlerin süre ve şid öngörülür. ması beklenirken, Rusya, Jadeti biyolojik ölcümler içerisinponya, DoğuOrtaGüney ve Bade kaldığı sürece, organizmanın SAĞLIK TURtZMl tı Avrupa ülkelerinde modern VE GELİŞtMİ çevreye uyumu mümkıindür; kaplıca kür şehirlerinde yeraltı fizikokimyasal biyolojik veya Ooğal enerji kaynaklarını. enerji kaynaklan, sağlık turizmi psikolojik etkenin niteliği, bire sağlık yararına " k ü r " biçimin çerçevesinde büyük yatırım olayin uyum yeteneği ya da direnç de değerlendiren turizm hizme n a k l a n halinde değerlendirilkapasitesini asacak boyutlara tine, sağlık turizmi ya da tıbbi miştir. ulaşması halinde ise, kişinin or turizm denir. Tıbbi turizmin tatama uyurnsuzhık cevabı, pato rihi, kaplıca tedavisi ile tarih önlojik tepki, hastalık olarak geli cesi çağlarda başlar: KaplıcalaTÜRKİYE'DE şir. Ancak doğa içinde birbiriy rın, Afrika'da, Mısır'da, MadaKAPLICA HEKİMLİĞİ le bütünleşen toplu etkenlerin, gaskar'da din ve sağlık amacıy18. yüzyılda Bursalı Hekim tıbbi açıdan belirli bir plan için la kullanıldığı Tevrat'tan öğreAli Mürşi'nin kitabı ile başlayan de, belirli doz ve şiddette, "Kür" nilmektedir; Cermenler. Kentler, kaplıca tedavisi ile ilgili bilimsel halinde uygulanması, iç düzeni Etiler ve Friklere ait bulunan kayayınları, Dr. Bernard'ın Bursa bozulmuş, hasta vücutta uyum lıntılar madensulannın tedavi ile ilgili tıbbi değerlendirmesi, yeteneğini tekrar kazandıran bir için kullanıldıklannın belgeleriSalamon Calvi, Fehmi Rıza, Latepki dizisi oluşturur. Tedavisel dir. Bu konudaki ilk bilimsel pape, Rıza Reman ve Kerim (terapötik) etki denilen bu meka yaklaşım ise, Yunan bilginı HeÖmer Çağlar'ın jeolojik, kimyanizma ile, birçok hastalıkların' redot'un M.Ö. 4. yiızyılda kapsal, fiziksel incelemeleri izlemiştedavi edilmesi veya kişinin di lıca tedavisinin ana ilkelerini kotir. Cumhuriyet'le birlikte, birencini kuvvetlendirerek hasta yan yapıtıdır; kaplıca mimarisinlimsel çalışmalar yanı sıra, kaplıklardan korunması sağlanır. deki gelişim ise, Romalılarla başlıcalann hukuksal sorunlan, MeBalneoterapiyi içeren "Balneolamıştır; sıcak su kaynak ve çacelle ve toprak kanuniarındaki loji" bilim dalının tıpta önem murlannı, savaş sonrasında, askargaşadan kurtanlarak, Hıfzıskazanması bu esasa dayanır. kerlerini tedavi etmek için kulsıhha ve belediyeler kanunlan ile lanan Romalılar kaptaj ve kap çözümlenmeğe cauşılmıştır. AnBuna göre, sıcak madensula lıca mimari sistemini de yaygıncak, ülkemizdeki kaplıca hekimnnı, kaynağa ozgü iklim koşul laştırmışlardır. Ne var ki, Hırisliği konusundaki üniversiter giri lanyla birlikte değerlendiren "te tiyanltkla birlikte, ruh temizliğı şim, ATATURK tarafından davi sistemi"ne de Balaeoterepi ifadesiyle cismi hor gören, yı1936'da gerçekleştirilmiştir; biKapbca Tedavisi diyoruz. Balne kanmayı gunah sayan zihniyet, limsel yaklaşımla uygulamalı klioterapi'nin tedavi unsuru olan kumlmuş tesislerin yıkılmasına nik eğitiminin temeli O'nun ilesuyun, yeryüzüne 20°C nin üze neden olmuştur. Buna karşın, rici görüşüyle, Yalova kaplıcalarindeki sıcaklıkta çıkması, litre Türklerin Anadolu'yagirişleri ve rında atılmıştır. O dönemde ilesinde 1 gramın üzerinde maden beden ile ruh bütünlüğüne önem ri bir mimari görüşun örneğini PENCERE Aydınlık 7 HAZİRAN 1984 Zıya Paşa'nın ünlü gazelinın iki dizesi. okulda öğrencinin belleğine yerleşir: Diyarı küfrü gezdim, beldeler kaşaneler gördüm, Dolaştım mülkü İslamı, bütün viraneler gördüm. 17 Mayıs 1867'de Namık Kemal'le birlikte Avrupa'ya kaçan Ziya Paşa'nın bu gözlemı, bir çelişkiyi vurguluyor. Osmanlı aydını BatıDoğu çelişkisinin ürünüdür. Avrupa'yı gören çogu 'bkumuşumuz"un aydınlaşması, kafasına yerleşen soru işaretlerinden türemiştir: Uniar neden ilerı, biz neden geri kalmışız? Yeryüzünde iki büyük devrim yaşanmıştır. Birincisi tarım devrimidir; insan göçebelikten kurtulup toprağa yerleşmiş, uygarlık yolunda büyük adım atmıştır. İkincisi sanayi devrimidir; insan makinelı yaşama geçmiştir. "Osmanlı mülkü" daha tanm çağını yaşarken Avrupa'ya gıdip sanayi devrimiyle karşılaşan Namık Kemaller, Ziya Paşalar elbet bu derın çelişkiyle çarpılacaklardı; ülkelerine dönüp çağdaşlaşmayı kendi toplumlanna önerdiklerinde dirençle karşılaşmaları da doğaldır. Toplumlarda, ıster evrimle olsun, ister devrimle olsun, değişim kolay değildir; tutuculuktan örülmüş gericilik duvarları kolay yıkılmıyor * Olay yalnızbizeözpüsayılamaz; Üçüncü Dünya aydınlarının ortak dramıdır. Afrika'da kabile yaşamı düzeyinde bir ülkeden çıkıp Sorborf da Kembriç'te okuyan karaderili, iki dünya arasında kalır Ne yapsın? Eğer çağdaş ve bilimsel dünya görüşünü benimsemışse, aydınlanmıştır; ama ülkesıne döndükten sonra toplumunu değiştirmeye kalkıştığında, sorunlann büyüklüğünü anlayacaktrr. Ne var ki Osmanlı aydını yalnız BathDoğu, ya da AvrupaTürkiye çelişkisinı görmekle kafmıyordu Ülkemizdeki derin adaletsizlik çelişkisi aydınımızın benliğini sarsıyordu. Mehmet Emın Yurdakul'un Cumhuriyet mıllı eğitiminin okul kitaplanna geçen "Bırakın beni haykırayım" manzumesinde, bu acı dile getiriliyor: Ben en hakir bir insanı kardeş duyan bir ruhum Bende esır yaratmayan bir Tannya iman var Paçavralar altındaki yoksul beni yaralar Mazlumlann intikamı olmak için doğmuşum Volkan söner, lakin benim alevlerim eksilmez Bora geçer, lakin benim köpüklerim kesilmez Bırak beni haykırayım, susarsam sen matem et Unutma ki şairleri haykırmayan bir millet Sevenleri toprak olmuş öksüz çocuk gibidir Zaman ona kan damlayan dişlerini gösterir Bu zavallı sürü için ne merhamet ne hukuk Yalnız bir sert bakışlı göz, yalnız ağır bir yumruk * Ziya Paşa, Namık Kemal, Mehmet Emin ve benzerteri yaşadıklan dönemlerin aydınlanydılar. Osmanlı tutuculan kuşkusuz aydın şairlerinı dışlıyordu. Ooğal görmek gerekir bu tepkileri; çünkü aydın, halk için çağdaş uygarlığın sağladığı her türlü özgürlüğü ister, kurulu düzendeki her türlü sömürüye karşı çıkar; amacına ulaşmak için çalışır. Bu kural, "aydın" ile "okumuş" arasındaki ayrımı da vurgular. Okumuş ofmak, daha da ötede bir meslek ya da bilim dalında uzmanlaşmış bulunmak, aydınlık için yeterii değildir Bir avukat, doktor, mühendis, doçent. profesör, genel müdür, aydın olmayabilır; ama, bir diplomasız işçi, köylü, şoför, bakkal, kahveci, aydın olabilır. Bir ülkenın aydınhğı. halktan aydınlarının çoğalmasıyla doğru orantılıdır. Şimdi Türkiye'de bu süreç yaşanıyor, YÖK'ün karanlığı karamsarlığımız; halk kesıminde aydınların çoğalması iyimserliğimizdır. Televizyon 'da ASELSAN Genel Başkanı 'nın olumlu sözDoğruttu'ya, eylem'e, devrim'e, kırsal'a, kentset'e, savaş'a kh zıyor. llle de istikamet, aksiyon, inkılap, köy, şehir, muharebe di leri beni çok duygulandırdı. Elektronikçi olarak çağımızda yeceksiniz!.. Türkçe konuşmak, Türkçe söyleşmek, yazmak çok hararetli ve heyecan verici nerdeyse 'ihanet].. Yazının başlığı bile bcyle: "Kelime ile ihaatüanlar gördük. 19351940 aranet". a radyo vepikaplarda, 1950'den Şöyte yazıyor: "Ûzerinden yetmiş ytia yakın bir zarnan geçsonra transistörde büyük gelişmiş olmasına rağmen, biz daha hâlâ, TunVün kaderini değiştimeler oldu. Derken hesap makiran, bekamtzı temin eden o kutsal mücadeienin adı üzerinde neleri, peykler ve televizyon, anlaşmış değiliz." 1970'ten sonra bilgisayarlar, renkli televizyonlar, videolar Öyle mi gerçekten? Ulusal Kurtuluş Savaşı değil miydi Muskuilaruma girdi. Telsiz Kanunu 'tafa Kemal'in başlattığı, sürdürdüğü, sonuçlandırdtğı?.. Buna nu kabul etmekle telsiz tekniğieskiden 'Millı Mücadele" de denirdi. Arapça sözcükleri değişnin Türkiye 'ye gelmesi de bu dötirdiniz mi bu olur size 'Ulusal Savaşım'... Ama Türk'ün yazgınemde gerçekleşerek zincir tasını değiştirme, iç ve dış düşmanlarından kurtulma savaşına mamUutdı. Ancak teknolojinin en çok yakışan, Ulusal Bağımsızlık ya da Kurtuluş Savaşı adıbaş döndurücu hızı karştsmda dır. Gerçekten de bir kurtuluştur bu, yurdu ele geçirmeye çaltbiz daima geriden takip ettik. Ve şan dış düşmanlardan; bu güze) yurdu düşmanlara bırakmayı pazar olmaktan kurtulamadık. benimsemiş, hatta Sevr'de bunu imzalanyla onaytamış OsmanMontaj tekniği fıyaskosu piyaItcılardan... Türk ulusunu 'tam bağımsız' bir toplum haline gesayı bu hale getirdi. ASELSAN rjrme, Türk insanını yaratma, birey olarak variıgını bilinçlendirbu bedbinliğimizi kökünden yırme savaştdır bu... Osmanlı 'tebası' otmaktan çıkıp, Türkiye yvırttıp attt. Bunu değertendirme zataşı oima savaşı... manı geçmis değil. Yeter ki, girişime ivedi geçelim. Uzakdoğu ''Kelime ile ihanet' oJur mu? Dilimize yerleşmiş Türkçe sözda Tayland, dunya piyasasmdan cükleri btrer birer ortadan kaldırmaya, yerlerine Osmanlıca sözbu sanayi ile 250 mttyon dolar cükleri koymaya başladınız mı Atatürk devrimine 'ihanet' sıçekince Japonlar ayağa kalktı: nırına gelirsiniz, desek yanlış mı olur? Ama biz 'ihanet' sözcüğünü kullanmak ıstemeyiz, olsa olsa kafasızlık. bilınçsizlik, bilgisizlik, şaşkınlık, çıkarcılık dengesizliğı dıye tanımlarız, öztürkçe sözcükleri yazılarında, konuşmalannda kullananlara'hain' gözüyle bakanlara... 'Ketime ile ihanet' editdiğine inanan bu yazar, çocuklarımıza Ulusal Kurtuluş Savaşı'nın önemini gereği gibi anlatamadığh mız kamsındadır. Bunda gerçekten haklı. Gençlere, çocuklara Arapça, Farsca ya da Fransızca action' gibi sözcüHerie seslendiniz mi, onlann okuyacakları kitaplan böyle yabancı sözcükJerle, deyimlerle doldurdunuz mu elbette ki anlayamazlar. "Insana ruh veren, şuur veren, heyecan veren deyimleri uydurmacaları ile değiştirdiniz mi, onlar aracıiığı ile izah edeceğiniz manalan, muesseseleri ve de mücadeleleri 'kırsal ve kentsel eylem'ler olarak beyinlere şınnga etmek işten bile değildir" dıyor bay yazar îarihçi... Ne var ki kendisi de tabir" derniyor. 'deyinf diyor; 'vasıtasıyla' demiyor, aractlığıyla' diyor. Demek, yazdıklan, söyiedikleri birbirini tutmayan bir kişiyie karşı karşıyayız! Bir yazar, önce tutariı olmalıdır, özü sözü birbirine denk düşmeli, bir yerde "tabir" öteki yerde Veyini, diye yazan, aklına estiği gibi konuşan, hem Türkçe, hem Arapça, hem Farsça, hem Fransızcasözcükleri gelişigüzel kullanan bir insana acımalı mı, gülmeli mi? Bu yazının çıktığı gazetede başka biri de Aydın'la Manisaty birbirine kanştırmış. Orsan Öymen'e "ÖÖ',' bana 'OA' diye seslenerek önemli bir zekâ oyunu yaptığını sanan bu kişi de, almış kalemi eline ver yansın etmiş gerçek aydınlara, yazarlara, sanatçılara... Bunların hepsi "Nazım Hikmefin hayranı" imişler! Burda 'CWya da seslenmiş: "Öyle değil mi sayın OA?" diye soruyor. "Öyle olmayan varsa işte sutunum, açtklasın" diyor. Sütunu kendisine kalsın, tepe tepe kullansın. Ben bir kez daha şunu söyiemek isterim, Nazım Hikmet gerçekten büyük bir şairimizdir. Namık Kemal, Tevfik Fikret, Mehmet Akif, Ahmet Haşim, Yahya Kemal, Necip Fazıl, Cahit Srtkı, Orhan Veli gibi yazınımızda önemli bir yeri vardır, Türk ulusu, Türk dili yaşadıkça da bu yerini koruyacaktır. Politika, hele gündelik politika ile sanatı, yazını birbirine karıştırmayalım. Nazım Hikmet'in, Necip Fazıl'in şiirini sevmek başka, onlann siyasal tutumlanndan yana olmak çok daha başkadır. Gerçek ulusalcılık, gerçek yurtseveriik bir ülkede bölücülük, parçalayıcılık yapmamaktır. Bir ülke sanatı, kültürü ile yücelir. Aydmlar ise bir toplumun yaşam gücüdür. Kimini "ıhanetie, kimini soiculukla, bozgunculukla, bilmem neyle suçlamaya kalkıştınız mı, kendi elinizle ulusal birliği, birikimi ortadan kaldırmış olursunuz. Böyleleri yanlış yolda olduklarını ne zaman anlayacaklar bilemiyorum. İhanet, ama kime?.. Elektronik sanayünde durumumuz OKURLARDAN Lahey'de hak davastna giristiler. tpekçilikte kendi yapnklarını unuttular. Piyasalanmızda Amerika, Almanya, Fransız derken, şimdi de Japonya hakim. tşin garibi bu flkirleri savunması gereken bau gazeteler bile bu pazarkmumm yanşında. Bence hepimiz, üreticiler dahil, şunu kavramak zorundayız: Türkiye, teknolojinin dev adunlarla Uerlemesi karsistnda daima pazar olmamalıdır. Eski aüskanlıklan ile kendilerinigüç duruma sokan holdinglere sesleniyorum: Ne duruyorsunuz, ftzibilitenizi yan yartya dışa ihraç amacıyla hazırlaym. Bu işe girişin, muhakkak alıcı bulacaksutız. Yeter ki yapımtnız sağlam, güzel kısacası kaliteli olsun. Hatta mermerimizi değerlendirin cihazlarda. Dtşanda birçok ticaret atasemiz var, onlardan yararlanmahyız. M. ACAR TALATPAŞA MAH. SARIBUĞDA Y SOK. NO: 5 OKMEYDAN1 Istanbul mezunları neden öğretmen olamıror? Marmara üniversitesi lktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesini 1982'de bitirdikten sonra Pedagoji formasyonu almak için Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim FakültmAne müracaat ettim. Yüksek okuldan mezun olduktan sonra öğretmenlik yapabilmek için eğitim fakültelerinden pedagoji formasyonu almak gerekiyor. Bana, pedagoji formasyonu vermenin fakülte kurutuş amaçlanndan olduğunu, ancak fiziksel eksiklikler nedeniyle bu amaçlarını yerine getiremediklerini bildirdiler. Bunun üzerine izmir Eğitim Fakültesine müracaat ettim. Henüz onlar da formasyon veremediklerini, verdikleri zaman da sadeci İzmir universitelerinden mezun olanlara bu olanağt sağladıklannı söyUdüer. Bu kez Ankara'ya Gazi Ünhersitesi''ne gittim, pedagoji formasyonu verdiklerini, ancak sadece Ankara üniversitelerinin mezunlannı kabul ettiklerini kaydettiler. Son olarak Istanbul"daki Eğitim Fakültesi'ne basvurduğumda fiziki olanaksızlıklardan söz ederek hâlâ pedagoji formasyonu verecek durumda olmadıklanm öğrendim. Şimdi soruyorum; Ankara'daki İTBF'den mezunlar ticaret liselerine meslek öğretmeni olabiliyorken, aynı geçerlilikte diplomalan olan Istanbul mezunları niçin olamıyorlar? Ortada bu kadar açık bir haksızhk ve eşitsizlik varken Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi neden bu durumu gidermek için bunca zamandır bir çaba göstermiyor? Hiç değüse yaz kurslan ile bu sorunun çözümlenmesi sağkmamaz mı? VİLDAN ÇALAK tSTANBUL TEŞEKKÜR ARZUGÜL ERGİN'in bademcik ameliyatını başan ile gerçekleştiren Opt. Dr. Biricik kızımız GÜNDÜZ KUMBASAR'a candan teşekkür ederiz. BİLGİN GÜVEN ERGtN YÖNETtCİ SEKRETERt BüyOk bir dış ticaret kuruluşu için iyı derecede İngılızce bilen yönetici sekreteri aranmaktadır. İlgilenenlerin 144 26 73 numaralı telefondan randevu altnaian rica olunur. ALTRON, Alarko Holding VB Ahmet Vsli Menger Holding ortaklığıdır sistem ALPAZ Alarko Holciiag kunıluşuüur. • İzmir Tet 2S2S9S 252513 bnalatçı F i m n . ALTRON ELEKTRONIK SANAYI ve TICARET A Ş Barbaros Buivan No: 7678 BeşiktaîıSTANBUL Genei OStltım : ALPAZ TUKETİM MAILAOT PAZAetAMA A Ş Polat CeW Aöa İŞ Ham K3C 1 MecKMveköyKtaneut Tel: 166 82 96 • 167 51 Î 7 167 64 82 Ankara Tel: 184732
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle