18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER ya müzik yazımna sonatları ve ın eşi Klara'dır. Bir müziği dinbir ojjerası ile kalmış olan lerken sakıncalı katılmalar sayaG.Enescu, Rumen müziğuıin ku rım bu çağrışımlan, ama elden ruculanndansayılmaktadır. Ben ne gelir... Konumuza dönersek, Birinci Suit Prelüd'ünün ülke orkestraya hayran oldum. Crismizde ilk kez çalındığını sanıyo tian Mandeal'i ise büyük bir gerum ya da çalınmıştır da kaçır leceği olan usta bir şef olarak demışımdır, olabilir. Prelüd'ü dik ğerlendirdim. İzleyin onun yaşakatle ve candan dinledim, sev mını, göreceksiniz. Çok sevdidim. Enescu'yu daha çok tanı ğim konçertoyu onun da çok mak hevesini duydum. Müzik sevdiği sanısına kapılacak olşölenlerimizde bundan sonra dum. Oysa Cristian Mandeal, ona daha sık ver verilmesini is üçüncü sıradaki Bruckner'in Dördüncü Senfoni'sini çalarken terdim. İşte, ClujNapoca Filarmoni de gene öyle candandı, içtendi. Bu tavnn bizimkinden başka olOrkestrası ile ilk karşüaşmam bu yapıt aracılığı ile oldu ve bu top duğunu bilmiyor değilim. Bir orkestra şefınin de elbet luluğun üstün yeteneğini anlamakta gecikmedim. Şef Cristian çok sevdiği, sevdiği, az sevdiği Mandeal üstüne düşündüklerimi yapıtlar vardır; fakat biz bunu bir az sonra söyleyeceğim. Sıra onun yönetiş biçiminden çıkaraRobert Schumann'ın dört gözle mayız, o her şeyden önce işinin beklediğim La Minör Piyano adamıdır, sevdalısıdır, yönettiği Konçertosunda idi. Ünlü piya müziğin kusursuz ortaya çıkmanistimiz Ayşegül Sanca'nm so smı, tam olarak ortaya çıkmasını list olarak katılması konserin ister, kişisel bağlantılarını içinönemini arttınyordu elbet. Schu de saklamasını bilir. İşte Mandemann benim en sevdiğim beste al böylesi bir usta idi. Büyük piciler arasındadır; ancak , müzi yanistimiz Ayşegül Sarıca'yı ise gini dinlerken duygulanma onun ne denli övsem azdır. Yaşasın! hazin yaşam öyküsü de boyuna Dünyanın her yeri için birinci sıkanşır nedense, müzikle başba nıf bir solist ve biz yetiştirmişiz. şa bulamam kendimi bir türlü, övünmeyelim mi? Candan kutonun kadaı sevdiğim Brahms'ı larım. Sonra Aya trini'de Rus kedüşünmeden edemem. Bu ortaklığı kuran da, elbet, Schumann' mancısı Oleg Kagan'ı dinledim. İşte size şaşırtıa bir olay. Onun konserini kaçıranlar için ne denli üzülsem yeridir. Herkesin dinlemesini istediğim büyük bir kemancı Oleg Kagan. Dört Sonat (Beethoven, Grieg, Dvorak, Prokofiev) ve bis olarak da bir Çaykovski çaldı ki, ne edip de gene dinleyebilsek. Elindeki çalgıyı değiştirmişti sanki, ya da sesler ordan değil de, başka yerden, bilmediğimiz uzaklıklardan geliyordu. Onda, hocası büyük Oistrakh'ın yayını görür gibi oldum. Sonra... Venüs tiyatrosunda Yıldız Kenter'i seyrettim. Evet, Yıldız Kenter'i ve onu sanatının doruğunda gördüm, öylesine rahattı ki, yükseldiği yerde başı bile dönmüyordu, bir kişilikten başka bir kişiliğe geçiyor, insanlığın tümünü kavrıyor, birleştiriyor, bir ediyor ve bu Bir'i ruhunun bütün cömenliği ile sunuyordu. Onu dünyamızın en büyük artisüerinden biri sayıyorum. Yıldız Kenter'i, bütün yetenekleri ile seyretmemizi o özgün yapıtı ile sağlayan dostum Güngör Dilmen'i candan kutlanm. "Ben, Anadolu" tam zamanında, Ankara'daki Hitit yonutu kaldınhrken geldi. Bu yonut yıkiCTİannın da "Ben, Anadolu"yu görmelerini isterdim. 29 HAZİRAN 1984 Festival Dolayısı > 1 a MELİH CEVDET ANDAY Güzel sanatlann her dalında evrensel aşamaya ermiş olduğumuzun en inandırıcı belgesi diye gösterebileceğimiz Uluslararası Istanbul Festivali'nden duyduğum mutluluğu dile getinnekle başlamak istiyorum yazıma. Mutluluğum çok yönlü. Böylesi dünya çapında bir festivali dü^enlemek, saat gibi işletmek, akI satmadan yürütmek bile başhca övünme nedenlerimizden biri sayüırsa haksızlık olmaz. Nitekim Uluslararası Istanbul Festivali'nin "Avrupa Müzik Festivalleri Birligj"üyeliğine alınması da bunu kanıtlıyor. Bugün artık Uluslararası tstanbul Festivali' ne kaülmak, tek tek sanatçılar için de, sanat topluluklan için de ciddi bir önem taşıyan bir olay niteliği kazanmıştır. tstanbul sanatseverlerinin Festival gösterilerine duyduğu ilgi ise, uygarlıkta en üst düzeyleri tutturmuş toplumları imrendirecek durumdadır. Gittiğim hiçbir gösterimde boş yer yoktu. Eğer halkunızda böylesine üstün bir sanat tutkusu olmasaydı, başarısını az önce övdüğüm örgütleme ve duzenleme gücü ve yeteneği bile, bir eksiklik duygusundan bizi kurtaramazdı. Ayrıca Uluslararası tstanbul Festivali'nin çeşitli dallannda Türk sanat topluluklannın ve yaratıcı sanatçüanmınn ortaya koydukları yapıtlar her türlü övgünün üstündedir. On Ikinci Uluslararası tstanbul Festivali'nin bugüne değin izleyebildiğim gösterilerine ilişkin izlenimlerimi okurlanma aktarmadan edemeyeceğim. Bu konuya girmeden önce, Uluslararası îstanbul Festivali'ni kuranlan ve onun başında bulunan sayın Nejat Eczacıbaşı'yı ve özcllikle onun açılma akşamı hakh olarak övdüğü değerli sanatçımız Aydın Gün'ü candan kutlamak istiyorum. Sayın Aydin Gün çok daha büyük övgülere layıktır, bunu anlamaya çalışalım. On Ikinci Uluslararası Îstanbul Festivali'nin açılma töreni Atatürk Kültür Merkezi'nin büyük salonunda yapıldı. Perde açıldığında, Romanya'dan ClujNapoca Filarmoni Orkestrası sahnede yerini almış bulunuyordu. Romanya'nın küçük bir kasabasının orkestrasıdır bu, ama sanattaki yetkinliği ile ünü Romanya'nın sınırlannı aşmıştır. Bu orkestrayı tanımak benim için unutulmaz bir anı olarak kalacaktır. Ulusal marşımızı ClujNapoca Filarmoni Orkestrasından ayakta dinledik. Sonra sahnenin bir ucundaki küçük kttrsüden sayın Nejat Eczacıbaşı, on tkinci Uluslararası İstanbul Festivali üstüne geTekli bilgileri sundu. Bu bilgiler içinde en önemli olanı, dünyaca ünlü müzikçimiz sayın Cemal Reşit Rey'in sekseninici doğum gününün Festival içinde kutlanacağı idi. Kültürümüze değer biçilemez katkılarda bulunmuş olan bu büyük insana uzun ömürler diliyorum. Artık konsere sıra gelmisti. Programın başında Rumen besteci Georges Enescu'nun Birinci Suit'inden Prelüd yer alıyor. G.Enescu, 1955 yılında yetmiş dört yaşında ölmüş ünlü bir besteci ve kemancı. Daha çok kemancılığı ile tanınmış, ünlü Menuhin'in yetiştiricilerinden. Dün PENCERE 2 Aydının Umutsuzluğu.. ANAP Hükümeti göreve başlar başlamaz "işadamlanmızın umudu" Sayın Turgut Özal, büyük hoidinglerin çıkarlanna dönük bir dizi karar alıverdi. Babıali basını da olayı kamuoyuna müjdeledi: Ekonomide ıhtilaH. Ne oluyordu? Devrim sözcüğünü rafa kaldınp inkılabı yeğlediğimiz bir zamanda işadamları ihtilal mi yapıyorlardı? Holding yazariarı ihtilalci mı oluyorlardı? 1961'e değin anayasamızda devrimci olduğumuz yazılıydı; devrimciliğı savunmak ve yürütmekle görevli oldukları, okullarda öğrencilere anlatılır, sınavlarda sorulur, bilmeyen sınıfta kalırdı. Devrimciliğe karşı olmak anayasal bir suç oluştururdu. O günlerin üstünden çok zaman geçmiş, köprülerin altından çok su akmıştı. Artık "muhafazakâr ANAP" ülkede "ekonomik ihtilal" yapıyordu. * Devrim sözcüğü değişik yer ve zamanlarda ayn anlamlarda kullanılır; ama genetde toptum yaşamtnda köktü bir degişikliği vurgular. Çürümüş sosyal kurumların yıkılması, yozlaşmış siyasal düzenlerin çökmesi ve yenilerınin kurulmasıyla devrim gerçekleşir. Dünyanın bir ülkesinde böyle bir devrim yaşandı mı, etkileri dalga dalga bütün ınsanlığa yayılır; tutucu yönetimler altında yaşayan toplumlarda sorunlar yaratır. • Ne var ki ınsanlığa yön veren devrımler yalnız toplumsal ve siyasal değil, bireysel sorunlar da yaratır. En başta aydınlar, dünya olaylarını yakından izledikleri için devrimlerden etkilenip esinlenirler, yeni fikırleri benimserler; kişiliklerindeki bu gelişme ile içinde yaşadıkları toplum düzeni arasında uyumsuzluk başlar. çelişki büyür. Bir ktmsenin devrimciliği benimsemesi öznel (sübjektif) bir durumdur; devrim ise ancak toplumda nesnel (objektif) koşullar var olduğu zaman gerçekleştirilebilir. Devrimci aydının özlemiyle toplumun gerçekliği arasındaki boşluk, kişiyi uçurum gibi içine çekebilir. Kişinin kafasındaki devrimci kurguyu şablonlaştırıp topluma kolayca uygulayabilmesi için elinde Alaaddin'in sihirli lambası bulunmalıdır kı bu olanak ancak masallarda geçerlidir. Özlemle gerçek arasındaki uzun ve çetın yolun ne olduğunu bilmeyen ınsanın ise çağdaş mantıktan nasıbi yoktur. Devrimci, dünyayı bilen ve yaşadığı toplumun gerçeklığıni algılayan adamdır. Bu sağlıklı yaklaşım onu boşluğa düşmekten kurtarır, benliğinde dengeye kavuşturur, siyasal doğrultusunda rotasım oluşturur. • Türkiye'mizde hem demokrasi hem devrim tarihi zengin ve canlıdır. İlk anayasamız 1876'da yapıldı. Devletimız devrimle kuruldu. Bu iki olayı iyi değerlendirmekle ayaklarımızı tarihimize ve toprağımıza basmış oluruz.. Ve boşluğa düşmekten kurtuluruz. Geçmişimizden gelen mirası degerlendirmeden ve yaşanmış olanları yadsıyarak bir amaca ulaşmak olanaksızdır. llk anayasasınt yüzyıl önce yapmış, cumhurıyet devletıni ulusal bağımsızlık savaşının demokratik içeriğinde kurmuş, devrimcilik ilkesini anayasasına geçirmiş bir toplumun insanları çağdaşlığa ulaşmak için büyük birikimlere sahiptir. Böyle bir ülkenin aydını umutsuzluğu düşerse suç kendisinde, kendi benliğindedir. Halkın büyük bölümünün bilinci, en olumsuz koşullarda bile demokrasiyı ayakta tutabilecek desteği sağlamaktadır. Sorun, bu desteğe layık olabilmekte odaklaşıyor EVET/HAYIR OKTAY AKBAL "Madde 1: Derneğin adı, merkezi ve çalışma yeri: Adı: Genç Yazarlar Birliği. Merkezi: istanbul. Çalışma yeri: Fatih C.K. Sokağı 47 No.'lu evde özel oda. Madde: 2: Derneğin konu ve gayesi: Sanat ve fikir alanında gazete, kitap ve dergi yayınlamak suretiyle milli küttürümüze hizmeffe bulunmak. Biriik uyesi arkadaşlarımızın eserierini dergi, gazete ve kitap halinde yayınlama imkânlannı sağlamaktır. Madde 3: Derneğin kurucuları aşağıda gösterilmiştir..." Soluk birkaç kâğıt... 1947'den kalmış. Tam 37 yıl geçmiş üstünden... Ama kâğıtlar, sararsa da, solsa da kalırlar. Bu da öyle, sıkışmış bir dosyanın içine... Beni aldı uzaklara götürdü. Kişi, bir anda otuz kırk yıl öncede buluverir kendini... HayLayf. Suna Pastaneleri, o akşam üstlerine döndüm. 194547 yılları... Yaşlarımız yirmi yirmi beş... Şair, yazar, öğretmen arkadaşlar. Hepsi sanat aşkıyla dolu. Şiir, öykü yazıyorlar, kendilerini tanıtmak için çırpınıyorlar. Bir dernek kurmak için biraraya gelmişiz. Hepimiz aynı siyasal, ya da toplumsal görüşte birleşmiş değiliz, bizi böyle bir dernekte buluşmaya iteleyen neden, yazına, sanata bağlılığımız... işte derneğin kuruculan: Ben; Nahit Ulvi Akgün, Edebiyat Faküttesi'nde öğrenci Tahir Alangu, lise öğretmeni Salâh Birsel, ortaokul öğretmeni Arit Erim, Edebiyat Fakültesi öğrencilerinden Abidin M.Kısakürek, Sanat Enstitüsü öğretmeni Edip Köknel, Tıp Fakültesi öğrencilerinden Behçet Necatigil, lise öğretmeni Muvaffak Sami Onat, Maliye Bakanlığı stajyeri Fahir Onger, Muharrir Şinasi Özdenoğlu, Burgaz Adası Bucak Müdürü Idris Ahmet Pura, Merkez Bankası Kambiyo memurtanndan Naim Tirali, Tasvir gazetecinde muhabirZiya İlhan Zaimoğlu, Yargıç adayi... Şimdi, Alangu yok, Behçet Necatigil yok, Fahir Onger yok, Ziya İlhan Zaimoğlu yok... Abidin Kısakürek nerdef Arif Erim nerde, İdris Ahmet Pura nerde? Bılmiyorum. Nahit Ulvi İzmir1 de yaşıyor, şiirler yazıyor, yaş 66... Salâh Birsel ününün doruk yerine ulaşmış, yaş 65... Kenan Harun, Ankara'da gazetecilik yapmakta, şiir yazmayı uzun yıllardır bırakmış, yaş 59... Edip Köknel, içişleri hastalıklan uzmanı, çeyrek yüz yıldır Kanada1 nın Montreal kentinde, yaş: 62... Muvaffak Sami Onat, Danıştay üyeliğinden emekli, ama şiir yazmakta, şiir sevmekte dırençli, son aylarda tüm şiirlerini bir kitapta toplamış, yaş: 65... Şinasi Özdenoğlu, kaymakamhk, milletvekilliği, avukatlık serüvenlerinden geçmiş, şıirden, sanattan hiçbir zaman kopmamış bir eski dost; yaş: 62... Naim Tirali, gazetecilik, milletvekilliği, ticaret gıbi türlü işlerden sonra eski öykülerini yeniden yayınlanmakta, yenilerini yazmakta; yaş: 59... llk İdare Kurulu'nda da ben, Birsel, Onat, Özdenoğiu, Onger var. Geçici Başkanlığa Fahir Onger'i, Genel Sekreterliğe de Muvaffak Sami Onat'ı seçmiştık. Bir süre sonra Onger başkanlıktan ayrıldı. Gönderdiği ayrılma yazısında şunları söylüyordu: "Bazı sebepler dolayısı ile Cemiyet ile alâkamı kesmem icap ettiğinı düşündüm. Bu düşüncemi ne şekilde tefsir edeceğinizi kestiremem, fakat evelemirde şunu söylemek isterim ki, sizin ve diğer arkadaşlann beni bu kararım münasebetiyle bir oyun bozan telâkki etmemeleri lâzımdır. Yukarda da işaret ettiğim gibi teşebbüsün lüzum ve zaruretine inanıyorum. Ben bugün cemiyet kurmaya karar verdiğimiz günden daha az ümitli değilim. Bu bakımdan fikir değiştirmiş değilim. Yalnız biraz evvel de söyiediğim gibi şartlar noksandır... Cemiyet tüzüğünün 5. rnaddesının A fıkrasında beyan edilen istifa etmek hakkını kullanarak vazifemden affımı talep ederim." Ne olmuştu, ne geçmişti? Anlayamadık... Bir gece 'dernek merkezi' olarak gösterilen Fatih'teki evime bir sivil görevli gelerek Emniyet Cemiyetler masasına çağrıldığımı geceyansıbana bildirmişti. Tüm kurucuların evine, ya da kaldıkları yurda da böyle görevliler gelmişti. Bir garip duygu, bir çeşit ürkme, ya da korku hepimizi sardı. 'Vazgeçelim' bu işten diyenler oldu. Emniyet Birinci Şube'ye gittik, Hamdi Bölükbaşı ünlü adıyla Parmaksız Hamdi ile görüştük, derneği kapattığımızı bildirdik. Hamdi Bey, üzüntü duydu, gelecekte daha başarılı olursunuz' dedi. Derneğin ilanı zamanında yapılmamış. İleri sürülen 'suçlama' buydu, amma derneği kapatırsak hiçbir işlem yapılmayacaktı. Biz de yeni kurduğumuz derneği kapattığımızı bildiren bir dilekçe vererek bu işten yakamızı sıyırdık. Fahir Onger öncülüğü yapmıştı. herhalde Başkan olarak bir bildiği vardı! Böyle solgun kâğıtlar alır sizi geçmişe götürür, nice nıce yıtip gitmiş olayları yeniden yaşatır... 'Genç Yazarlar Derneği' serüveninden arkadaşlann belleklerinde bir şeyler kalmış mıdır, yoksa silinip gitmiş midir, bilemem. Ben de eski, dosyalar arasında bu soluk kâğıtları bulmasam belki de aklıma bile getiremeyecektim bu eski serüveni... Fransız Kültüründe Geçmişte tüm dünyaya uygarlık ışığı tutan Fransız Kültürü, son zamanlarda artan bir hızla çöküntüye yönelmiş görünüyor. Ve biz Türkler, epey yarar sağladığımız bu biüm, teknik ve sanat kaynağının böyle küllenir oluşundan en büyük üzüntüyü duyanlar arasındayız. Gerçekten Türkler ve Fransızlar, yüzyıllar öncesi güçlü Osmanlı tmparatorluğunun, başı dertte Fransa Kralına yardım eli uzatması ile başlayan yaklaşmayı iyi değerlendirmişler, sağlam ekonomik ve kültürel ilişkiler kurmuşlardı. Tanzimat, Islahât, hatta Meşrutiyet dönemleri, özellikle Fransız hukukundan geniş ölçüde esinlenerek ülkenin mali ve idari sistemi ile ceza ve ticaıet mevzuatını bu kaynağa dayalı bir düzene bağlamışlardı. Ancak ne yazık ki bugünün Fransız kültürü artık başka ülkelere iyi örnek olamamakta, tersine, yolunu şaşırarak aslım, asaletini kaybedecek bir dermansızlık ve sapıklığa düşmüş bulunmaktadır. Geçenlerde Paris adliyesinde sergilenen ve Fransa'da Hak ve Adaletin bile politikaya kurban edildiğini kanıtlayan trajikomik oyun, içine düşülen uçurumun derinliğini anlatmaya bol bol yeter. Fransa'ya ne oldu? Fransız kültürü neden çöküntüye uğradı? Kanımca bunun başhca nedeni, bir süredir izlenmesınde inat edilen yanhş, gradosu düşük iç ve dış politikalar ve bir türlü sağhkh çözüme bağlanamayan sosyal kargaşadır. Fransa'nın iç ve dış politika sendelemelerini, Napolyon dönemi sonrasından başlatmak gerekir. O büyük mirası korumasım beceremeyen sonraki yöneticiler, Aknan birliğinin gerçekleşip güçlenmesi karşısında da aciz kalmışlar, her üç saldınsında da bu yeni güce boyun eğmek durumuna düşmuşlerdir. Fransız politikacılar, her defasında, Almanya'yı Ruslarla anlaşıp kıskaç içine almak suretiyle zararsız hale getirmeye çalışmışlardır. Oysa, genişlemek, geçim kaynaklarını arttırmak zorunluğu içindeki Aimanlan, Batıya değil, ters istikamete yöneltmeyi başarsalar, durum kendileri için elbetteki daha yararlı olurdu. Fransa, Almanya ve sonradan ttalya ile gerçek anlaşma yoluna gitmesini başaramamış, garip korku ve küçüklük kompleksleri içinde, şuursuz politikalar izlemiştir. Ikinci Dünya Savaşı eşiğinde, ttalya'nın genişleme siyasetine hırçın biçimde karşı koymak dahi ona epeyce pahalıya mal olmuştur. Koloni siyasetinde de çok başarısız kalan Fransızlar, Türkiye'nin doğu Akdeniz'deki stratejik önemini takdirden dahi aciz kalarak bize karşı daima Prof. REŞAT D. TESAL küçük, zayıf bırtakım topluluklan üstün tutma, savunma sakarhğını göstermiştir. Her iki büyük savaşta yok oluştan güç kurtulan Fransa'nın azameti ve mistik tutumu sonunda rengi belirsiz bir idare kurmasına neden ohnuştur. Kültür konusuna gelince, Fransa bu alanda ardından gelip fersah fersah yol alan Alman, AngloSakson ve öbür körpe kültürler karşısında tam anlamı ile yaya kalmış durumdadır. Uzağa gitmeye gerek yok. Türkiye'de Fransız kültüründen kalanlara göz atmak yeter. Fransızca öğretim yapan okullar, Almanca, tngilizce, hatta ttalyanca okutan kuruluşlardan daha geri kahnış görünüyorlar. Başka ülkelerin kültür merkezleri çok daha çekici çalışmalar yapıyor ve gençlerimizi geniş ölçüde kendi dillerinin öğrenimine çekiyorlar. Eskiden her yıl Fransa'dan yurdumuza, seçme ve kalabalık opera, tiyatro ve müzik toplulukları, dünyaca ünlü virtüözler ve değerli konferansçılar gelirken, şimdi hiçbiri semtimize uğramıyor. Ashnda Fransa'da, dış âlemi etkileyecek böyle kültür güçleri de pek kalmamışa benziyor. Öte yandan, memleketimizde ömürlerini sürdürebilen kunîluşlannda Fransızlar, azınlıklardan oluşan personel kullanmakta direniyorlar. Sanırsınız ki amaçları, halkımızın büyük çoğunluğuna yaklaşmak değil de sadece bu gibilere destek olmaktır! Oysa biz Turkler, dostluğa daha büyük sadakat gösteriyor, tüm gerilemesine karşın Fransız kültürü ile ilgimizi yine de sürdüniyoruz. Bu cümleden olarak, Fransa'ya giden fikir ve sanat elçilerimizin sayısında herhangi bir azalma olmamıştır. Ama ne yazık ki, Fransızlar bunlann huzurlu çalışma yaşamım bile gereği gibi sağlayamıyor! Düşmanca tutum içindeler. Evet, Fransız kültürü tam bir çöküntü içinde. Ve, Batı kültürüne bu kaynaktan ulaşmaya çalışan kuşağın bir mensubu olarak ben, buna çok, pek çok hayıflanıyorum. Çünkü, bir yandan ileri yaş bir geri dönüşe olanak bırakmıyor, öte yandan da, ne yalan söyleyeyim, bu kadar yıllık meslek ve kültür yasamımda, ulusal gelişmem yanında, Rousseau, Voltaire, Montesquieu gibi özgürlük kahramanlannı, Descartes, Pascal, Pasteur, Bergson, Taine, Gobineau gibi bilim, fen ve düşünce adamlarını, Ortolan, Garraud, de Tourtoulon ve Capitant gibi hukuk hocalarını, Racine, Moliere, Hugo, Flaubert, Maurois, Duhamel, Bizet, Ravel, Corot, Cezanne ve Couperin gibi sanat ustalannı kafamdan ve gönlümden bir türlü atamıyorum. Fransa'ya, Fransız kültürüne doğrusu yazık, çok yazık oldu! Bir Dernek Kurma Serüveni... GALERILER 528 66 29 GARANTI BANKASI YONCA SANAT GALERİSİ VEFAT Çandır eşrafından Hasan ve Kezban Altundağ'ın oğlu, Süheyla Altundağ'ın sevgili eşi, Olcay ve Suleyman Özkaptan, Umay ve Hasan Altundağ'ın değerli babalan, Ceyhun ve Can'ın tatlı dedeleri, emekli oğretmen BEtAZ GORSELTASAFMM SANAT GALERlSI EVLER $•»( Akd* »vnl ArtM* Namık Bayk Fahrattln Baykal MuzaffM CMMBunk OtiHiml Ouyv İSMAİL AĞAN Resim Sergisi 25 Hazlnn 1984 9 TMMIHU 1984 %?££ URAHT SANAT GALERtSÎ Resim sergisi DESTEK SANAT GALERİSİ Marmara Unıversıtesi Ataturk Eğjtim Fakültesi Resimlş Bölumu Öğretim Uyeleri Sergisi 15 HazlrM 30 Hadmı Aböı Ipekcı Cad 75 Maçka1460354 CAFER TM\AR AITUNDAĞ'ı 26.6.1984 gunu kaybettik. Cenazesini, Çandır'da toprağa verdik. Sevgisi içimizde yaşayacak. AtLESİ Teşvtkrye Cad. No: 141 NİŞANTAS1 BOORUMTEL 9614129tt ttadn Edramn HKlM KMmy NllgOnOngan Oıtun P*k*r OOnay SaOun BurtianUygur MMUtOldaş Yaş» Y«nlc«H i YıhMz K«m«l YukMlıngll 4. YAZ RESİM ÇALIŞMALARI 1 0 T E M M U Z 1 EYLUL 1984 İSTANBUL RESİM VE HEYKEL İNUZESİ T*l: 161 42 9899 RESİM Ö&RETMENURI İLE ÇAUSMA VE ABASTISMALAR ÇOCUKLAR 11014 YAS) COCUKLAfi ( 5 9 YA5) GENaER (1517) YETtSKlNLEWO€NEY!MLI YETISKİNLER/OENEYIMSIZ » A GÛSTERSI VE KONUŞMALAR lUMUfl ATAGOK G^N IBK SEMIRAM1S UÇKU RİSUN SELEN GULAY SEVSEVIL YUSUf TAKTAK YJSUf TAKTAK CARŞAM8A SALICARŞ SAİ CAflS • SALICARS SAllCARS SALI 1 J K 1 5 30 13 3016 00 13 3016 00 " 13 3016 00 913 14 M 1 5 30 UCRETSI2 7 500TL E^yazko TL TL YAYIN DÜNYASINDA EN ONDE Mehmet Zaimoviç 12 5 0 0 12 5 0 0 UCRETS12 22 Harlran 15 Temımız 1984 Husrev Gerefle Cad 126 Teşviloye Meydanı Tel 141 27 11 KAYITLAR 12 HAZ1RAH7 TEMMUZ SAUCARSAMBA SAAT 10 0016 00 Ortak Kitap1 Konu: Özgürlük Ortak Kitap2 Konu: Demokrasi Ortak Kitap3 Ahmet Yıldız Hasan Esat Işık Kerim Korcan Cahit Tanyol Kemal Sülker Halil İbrahim Bahar Sedat Ağralı Erol Toy Konu: BAĞMSIZLIK Mezunlarımızı tercih eden Sayın işadamları ve yetkililerin, mezunlarımızm ve dostlarımızın Bayramını kutlar, Mutluluk ve başarılar •ÖZEL DAKTİLO SEKRETER KURSLARIİ BELGE BÎLGI Halide Edip Adıvar İsmet İnönü De Gaulle Ödemeli Isteme Adresi: \AZKO Türkocağı Caddesi No: 17/2 Cağaloğluİstanbul Mustafa Kemal Atatürk Bayilerde V 1Q5d > Merkezı. Beyazıt M i t h a t Paşa C a d . . 1 4 / 1 Beyoğlu Şubesi: Istıklal C a d . . Yonca H a n . 8 7 7 Kadıkoy Şubesi: Altıyol Kuşdili Caddesi. 6 3 Tel: 527 55 25 Tel: 149 79 93 Tel: 338 08 42 TJ\NIM Kültür ve Sanat Kitaplan Dizisi: 1 PINAR BELENDİR UĞUR URALCAN evlendiler KADIKÖY 28.6.1984 ile "EDEBmnıvnz RESMİMİZ'' Değerli Gökbilimci, Rasathanemiz Kurucularmdan, Bölum Başkanımız eşsiz insan Prof. Dr. SEZAİ HAZER aramızdan ebediyen aynlmışur. Ailesine, gökbiüm dünyasına ve tüm dostlara başsağhğı dileriz. Cenazesi 29 Haziran 1984 Curna (Bugün) gunü Bornova Çarşı içindeki Buyiık Camiden ögle namanndan sonra kaldırılacaktır. Şiirleriyle: Edip Cansever, Mesut Onen, Sedat Bilgin, Şahin Sezgin Yazılarıyla: Ziya Somar, Enis Batur, Güven Turan, Ömer Naci Soykan, Ahmet Inam, Ayfer Tunç, Yukio Mişima ve Ahmet Hamdi Tanpınar. Çizgileriyle: Tan Oral, Tuğrul Çutsay, Ufuk Uyanık, Mustafa Özel Söyleşileriyle: Balkan Naci tslimyeli, Urart Sanat Galerisi DİNLENMEK İÇİN AV YOKTUR! PK: 1338 İstanbul 200 TL. (Pul karşılığı istenebilir) Tanısı kolav, tedavivi kesin bir hastalığı yok etmeyi amaçlı\oruz. Hasıalarımıza \e çalışmalarımıza destek olan, ® YARDIMSEVER DOSTLAR KURUM VE KURULUŞLAR ^ekcr bayramınızı kutlar, teşekkürlerimizi sunar, ilgi ve yardımlarınızı bekleri/. Şehreminı Ziraat Bankası Hesap No. 4205 İstanbul Lepra Hastanesi Tel.: 572 61 22 Dispanser Tel.: 523 09 58521 17 29 Ela/ığ Emlak kredı Bankası H. No. 191 Çam ağacından mamül, yataklı, sandıklı, sehpalı, Kanape. BOVSET Bayrama kadar alın kazanın YALNIZ 35.000.TL. EV.YAZLIK.İŞYERİ.VETURİSTİK TESISLER İÇİN . EN IDEAL ÇÖZÜM ASTRONOMİ AtLESİ 1ISTİFET.] tSTIFET MOOERN MOOULER MOBlLYA SANAY1I tmalai • Toptan • Patek«nde Fabnka Satış Maâazası Anadotu Sıtesı Acıbsdem Kadıkoy tstanbul Tel 339 2B 00
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle