23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER zin ruhsal sağlığınızı yitirmeye doğru yöneldiğinizin farkında bile değiller. Psikosibernetik kanıtlamıştır ki: İnsanoğlu inançlanyla, fikirleriyle davranışa geçer ve herkesin kendi hakkında verdiği bir yargj vardır. Tembel ya da calışkan. Yargı olumlu olduğu sürece insanı mutluluğa ve başarıya götürür. Ancak, bu inanç yanlış ve olumsuz olsa bile ihanet edilemez. Tembel olduğunuza inanıyorsanız ya da şu dersi yapamam inancına sahipseniz, artık bu fikrin pranga mahkumusunuzdur. O dersi çalışamaz, çalışsanız da anlayamaz, anlasanız bile aklında tutama/ hale gelirsiniz. Bütün uğraşılarınıza karşın sonucun olumsuz olması sizi de şaşırtacaktır. Nedeni, olumsuz inancınıza ihanet edip yanlışınızdan dönememenizdir. Kırık notlar, sınıfta kalmalar, sömestr beklemeleri bu olumsuz inancın bir göstergesi olarak ortaya çıkar. O halde, biraz derine inildiğinde sadece bu dersleri anlayamayacağınız ve yapamayacağınız inancına sahip olduğunuz saptanabilir. Demek ki, kendini başarısız, tembel olarak düşünen bir kişiyseniz, fırsat ayağınıza gelse bile bütün iradenize ve iyi niyetinize karşın başansızlığa giden yolu bulursunuz, bilinçsiz olarak. önce kendinizi sınıf geçeceğim fikri ile amaçlayın. Hemen ardından sizden çok basit olarak tembelim fikrinin yanına çalışkanım fikrini koyun, yani düşünün, çalışma isteminizi artık zorlayın. Yalnız o dersi, yapamayışınızın sadece basit fakat yanlış bir fikrin sonucu olduğunu bilin; ve o dersi yapabilirim fikrini kendi kendinizedüşünün, bu yeterlidir. 21 gün gibi kısa zamanda çalışma, anlama ve başarınızın kendiliğinden ortaya çıktığı şaşkınlıkla izlenecektir. PROVA PRATİĞİ Çevrenize bir göz gezdirin. Başarılı kadın ve erkeklerin prova pratiğini kullandığını göreceksiniz. Bu zihni tahayyül yöntemini kullanma demektir. Çoğu kez de farkında olunmadan kullamlır. Eskiden zihni tahayyül, büyüciilük ya da fal ile açıkİanabiliyordu. Psikosibernetik zihni imgelemin (tahayyülün) yarattığı sonuçlar ile büyücülük ve fal arasında bir bağlantı olmadığını ortaya çıkardı. Çunkü tahayyül denen şey, aklınızın doğal ve normal işlevleri sonucu edimine geçmeden önce bir işi kafanızda belirli olarak düşünmek ve görmektir. Bir şcyi belirli olarak düşündükten sonra içinizdeki mekanizma bu işi yüklenir ve irade gücü ya da bilinçli gayretinizin başaracağından daha iyi bir sonuca götürür. Napolyon, gerçek bir savaş alanınj girmeden önce, yıllarca zihnınde tahayyüli askerlik provası yapmıştır. Günlerce notlar tutmuş, kendini bir komutan olarak düşünmuş, haritalar üzerinde uzun zaman çalışmış ve çeşitli savunma ve saldırı taktikleri hazırlamış, her şeyi matematiksel bir kesinlikle hesaplamıştır. Conrad Hilton, önce bir otel işletme hayaline kapılmış, daha çocukluğundan itibaren en iyi idareci rolünü oynamaya başlamıştır. Sonunda birçok ülkede en lüks otelleri yaptırabilmiştir. Görülüyor ki, içimizde otomatik bir yaratıcı mekanizma vardır. Ancak, onun yöneleceği bir hedef olmalıdır. Bir okulu bitirmek, bir roman yazmak, evlenmek, iyi bir politikacı ya da iyi bir yönetici olmak hedefini aklınızda resimlerseniz, bunlardan sonra işi, yaratıcı başarı mekanizması otomatikman yüklenir. Çalışmalarınızın ve çabalarınızın artık, iradi, s'kıcı, yorucu değil, aksine huzur verici olduğu görülür. Çünkü sinir sisteminiz canlı bir şekilde tahayyül ile gerçek arasında ayırımı kolaylıkla yapanıaz. Bir işin muayyen bir sekilde tahayyülü, gerçek işin aynısı gibi olur. Yani daha iyi bir iş yapmak için zihni tahayyülü kullanarak o işi zihninizde prova yapın. Gerçek yaşam bir sahne oyununa benzemese de pratik provalar size çok yardımcı olacaktır. Esas iş yapılırken artık reaksiyonunuz pratikleşecektir. Bunu basketbol, futbol, piyano, satım işleri, golf oyununda bile deneyebilirsiniz. Dr. Marston, "Acemi artist olmayın. Çünkü yaşam içinde sürekli olarak rol oynamaktayız" der. Aşağılık Duygıınuzu Yenebilirsiniz Dr. ERDOĞAN AYDOĞAN Işte bir ruh sağlığı reçetesi daha: Yeryüzünde yaşayan her insan, bir başkasına oranla aşağı durumda olabilir. Bir halterci kadar giiçlii, bir aktris kadar yakışıkh ya da bir artist kadar güzel olmayabilirsiniz. Belki iyi bir dansöz değilsiniz, cildiniz biraz pürüzlü gözükebilir, bir şeyi geç aniayabilir, şaka yapmaktan hoşlanmayabilirsiniz. Bunlar ve benzerleri sizi aşağılık bir kişi yapmaz, sadece bazı konularda yeteneksiz olduğunuzu gösterir. Ama bunun yanında yetenekli olduğunuz konular da vardır. Önemli olan neyle ve kiminle kendinizi kıyasladığınızdır. Aşağılık duygusunun kökeni kendi hakkınızdaki gerçeklerden ve denemelerden değil, onlar hakkındaki kanı ve değerlendirmelerden çıkar. Bu da duygusal bir yöndür. Bu duygu bir nedenle ortaya çıkar. Kendinizi kendi biçirnleriniz içinde değil de, başkalarının durumlarına göre ölçüp değerlendiriyorsunuz demektir. Kendinizde eksiklik olduğu kanısına vardınız mı değerli olmadığınız, başarı ve mutluluğu hak etmediğiniz fikri çarpık bir akıl yürütme işlemi PENCERE 20 HAZİRAN 1984 NöroPsikiyatrist ölçüyle kıyaslamayın. En zeki öğrenciyi bile belli kısa süre içinde denemeye (teste) tabi tutun, başansızlığı karşısında sinirlenecek, kuşkuya düşecek, kendini kuş beyinli sanacaktır. Demek ki, ne onlar sen, ne de sen onlar gibi olabilirsin. Modern insanın kuşkulannın ve güvensizliğinin kökeni, kendini ve yeteneklerini anlayamamasında, tanıyamamasındadır. Bu duygusal güvenliği elde etmek istiyorsanız, kendi bilincinize ve ayrıcalığınıza varmaya çalışınız. Herkesten ayrı olabilen yeteneklerinize güveniniz, onları geliştiriniz. Boylece aşağıiık duygunuzu rahatlıkla yenebilirsiniz. OLUMLU AMAÇLAMA Derslerden bir kacına karşı, ilgisizlik ve nedeni çözümlenemeyen bir başarısızhk tablosu içinde olabilirsiniz. Anneniz, babanız çaresiz görünüyor. Öğretmenleriniz tembelliğinizden yakınıyorlar. Paniğe kapıhyorsunuz. Başarısızhk ve tembellik bir damga gibi alnınıza yapıştırılıyor ve bu bağışıkhk tanımayan bir yönde gelişip duruyor. Çevrenizdekiler si Yeni Bir Dünya Kurulur. .. sonucu belirir. Aşağılık duygusu olanlarda "şöyle olmak isterdim" ya da "herkes gibi olmak isterdim" şeklinde yanlış fikir geliştirilir. Oysa "herkes gibinin" belirli bir müşterek standardı yoktur. Çünkü birbirine uymayan kişiliklerden oluşuyor herkes. Aşağılık duygusu olan bir kimse üstünlük için çabalar durur ve hataları birbirine katar. Kişi büsbütün çıkmaza girer ve dertlere, belalara sürüklenir. Kimi zaman da sinir bozukluğuna yol açılır. Oysa aşağı değilsiniz, büyük de değilsiniz, siz yalnızca sizsiniz. Kişi olarak kimseyle yarış içinde değilsiniz. Çünkü yeryüzünde size benzeyen bir başka kimse yoktur. Her şeyiniz kendinize özeldir. Hiç bir kimse değilsiniz ve hiç bir zaman başka bir kimse olamazsinız. Tanrı belli kalıpta kişilikler yaratmamıştır. O, herkesi ayrı yaratmıştır. örneğin, şekil ve ten rengi olarak: kısa ya da uzun, iri ya da zayıf, beyaz, sarı, kırmızı, kara tenliyiz, ancak hiçbirimiz arasında bir ayınm gözetmemiştir. Kendinizi insanların koyduğu EVET/HAYIR OKTAY AKBAL OGRENCI/OGRETMEN YÖNETEN Ailesinin geçimine katkıda bulunmak için çahşmak zorunda olan öğrencinin yaz aylarında boş zamanı azdır. Böylece, onun boş zamanını değerlendirmesi de sorun özelliğini taşımaz. Ama genelde öğrencilerin yaz dinlencelerindeki boş zamanları "tehlikeli olacak kadar" fazladır. Buna karşın, çocukların çoğu, okulların yorucu havasından kurtulmanın getirdiği rahatlık duygusuyla yaz dinlencelerini, ne yazık ki anlamsız ve yararsız oyalanmalarla geçirirler. Böyle bir dinlence yaşamdan boş yere yitirilmiş bir parçadır. "Tehlikeli boş zamanı" yararlı etkinliklerle doldurmak, bizim gibi okul içi eğitim ve öğretimin yetersiz olduğu ülkelerde özel bir önem taşır. Okulların belirli sürede bitirilmesi gereken donuk öğretim programlan çerçevesi içinde çocuklara doyurucu donatım olanakları sağladığını hiç kimse kolay kolay savunamaz. Bugün çağımızla bütünleşmiş yazarlarımızın, ozanlarımızın adlarını sınıfta söylemek bile olanaksızdır. MUAMMER TUNCER • Mersin'den S.Duru'ya: Öğretim yıh içinde öğretmensizlik nedeniyle boş geçen ders için yaz tatilinde açılacak kursun süresi, o dersin bir kanaat dönemindeki ders saati toplamından az olamaz• Ankara'dan K.Sezer'e: Yönetmeliğe göre, "diploma notlarının eşit olması durumunda son sınıf yıl sonu başarı ortalaması yüksek olan öğrenci okul birincisi seçilir. Eşitlik bozulmazsa, bir alt sınıf tan başlanarak geriye doğru eşitlik bozuluncaya kadar yıl sonu başarı notları incelenerek okul birincisi saptamr. " Konya'danM. Gezer'e: Talim ve Terbiye Kurulu 'nun 6.1.1984 gün ve 1 sayılı karanyla, "MEB Taşra Teşkilatı Yöneticilerinin Atanmaiarına ve Görevden Alınmalarma Ilişkin Yönetmeliğin "11 'inci maddesinde yapılan değişikliğe göre , "ortaokul müdürleri ile lise ve dengi okutlar müdürlehninatanmaları, Bakanlık Değerlendirme Kurulu 'nun tesbit etmiş olduğu adaylar arasmdan Personel Genel Mudürlüğü 'nün teklifi ve Bakanın onayı ile gerçekleştirilir." 4 Yılda 316 Yıl... "Dört yılda 316 yıl mahkumiyet" Çağdaş Gazeteciler Derneği'nin yayınladığı "Basın '8084" adlı kitapta son dört yılın basın açısından bir toplamı çıkartılmış. Kimler, neden ötürü adalet önüne çıkarıldı, kimler aklandı, kimler mahkum oldu? Bunlan topluca görebiliyoruz. Şaşmamak elde değil!... Dernek Başkanı Ahnet Abakay kitabın giriş yazısında şöyle diyor: 'Evet, kitabın sonundaki tabloda yer alan gazeteci ve yazarlara verilen mahkumiyetın tutarı üç asır.. Bu kişilerin suçlan, clnayet, gasp. uyuşturucu satımı değil. 'hayal etmek' yerine ttoşünmeyi'. yazmayı yeğlemeleridir Bunu da toplumlarına karşı yerine getirmeleri gerekli bir görev olarak yapmalarıdtr. Bedelinide göze alarak, üç asırlıkmahkumiyete 'hoşgeldin'diyerek..." Kitap dört bölümden oluşuyor Basın ve ideoloji burada Doç. Dr. Metin Kazancı'nın incelemesi yer alıyor; Tarihsel Gelişim bölümünde de Hıfzı Topuz'un, Uygur Kocabaşoğlu'nun, Cüneyt Arcayürek'in yazılan var; Üçüncü Bölüm ıse 'Basın ve Şorunları'nı içeriyor. Raşit Kaya. Varlık Özmenek, Mahmut T. Öngören, Jülide Gülizar. Ahmet Abakay bu sorunları değişik açılardan sergiliyorlar. Kitabın dördüncü bölümünde de "Yaşanıian son 4 Yıl'ın bilânçosu veriliyor. Mart 1980'den mart 1984'e kadar geçen sürede basınla ilgili spruşturmalar, duruşmalar, kararlar, mahkumiyetler yer alıyor. işte kapatılan gazetelerin durumu: 'Milli Gazete" toplam 72 gün kapalı kalmış. Cumhuriyet'. 4 kez kapatılmış. Okurlar 41 gün gazetesinden yoksün kalmış. Bu arada öteki gazetelerin durumları da şöyle: Tercüman' 2 kez 29 gün. Günaydın 2 kez 17 gün. Güneş ve Milliyet birer kez 10'argün... Gazetelere açılan davasayısında gazetemiz başta geliyor. son dört yılda gazetemiz yazarlan ve sorumluları hakkında tam 28 dava açılmış... Cumhuriyet'i 27 dava ile Tercüman', 14 davayla 'Hürriyet' izliyor. Kitabın sonunda yurda sokulması yasaklanmış yabancı dergi. gazete ve kıtapların tam bir listesi de var. . Görüyorsunuz, 'Basın 8084" geleceğın tarihçilerine, toplumbilimcilerine ışık tutacak belgesel bir derleme. Nedense. basına karşı gelmiş geçmiş bütün iktidarlar hep "karşıt" bir tutum takınmışlardır. Övgüler. pohpohlamalar. desteklemeler yaparsa, iyidir, güzeldır. yararlıdır basın; ama eleştirı. yergı dozunu arttırdılar mı ki bu da basın erlerinin yurda, ulusa karşı bir görevleridir haydi mahkemeye. haydi tutukevine!.. Çağdaş Gazeteciler Derneği, ya da İstanbul Gazeteciler Gemiyeti Turkıye'de basın tarihini yansız bir incelemeciye hazırlatsa ne iyi olur! . Ta Abdülhamıl'ten bu yana kaç gazeteci, yazar mahkemeye gitmiş, kaçı sürgünlere gönderilmiş, oralarda ölmüş, kaçı hapislerde çürümüş; kaçı yargıç önünde hesap vermeye çağrılmış?.. Bunların hangi yaz/ları bu tür öfkelere neden olmuş? Basın tarihimiz, Türk ulusunun uygarlık alanındaki gelişmesinin de öykülenmesi demektir.. Ahmet Abakay şöyle diyor giriş yazısında: "Düşünce açıklanmadığı sürece 'düşünce' olmaz. Düşüncesini açıklamayan ya da açıklayamayan kişi düşünmüyor, 'hayal kuruyor' demektir. Toplumlann tarihsel gelişim süreci içerisinde düşünce açıklamak. hayal' olanı 'düşünceye' dönüştürmek zorlu bir savaşımı gerektirmiştir Ülkemızde de bu anlayış çeşitli dönemlerde uç noktalara varmıştır O kadar ki yürürlüğe konulan kısıtlamalar gün gelmiş o denli çığrından çıkmıştır ki, Abdülhamit döneminde olduğu gibi. aradan uzun yıllar geçmiş olmasına karşın sıcak ve olumsuz anıları belleklerden silinmemiş. kuşaktan kuşağa, yer yer karikatürize edilerek bir prototip olarak tazeliğıni korumuştur." Cüneyt Arcayürek de 'Demokrasi Sürecinde Basın' başlıklı yazısında Başbakan Özal'ın 'İncelettim, basın suçundan içerde yatan iki kişi var' demesini ele alarak şunları yazmış: "Demek ki Turkıye'de bir iki kişi gazeteci olarak hapishanelerde yatarsa bu oigu Türkiye'nin fikir ve yazım hayatını ilgilendirmeyecektir. Olacak mantık değildir!.. Örneğin Amerika'da ya da Avrupa'nın herhangi bir ülkesinde tek bir gazetecinin gazetecilik suçuyla hapishanelerde yatması durumunda o ülkenin aydını ile sıyasetçisi basını ile hemen her kesimi ayağa kalkar. Cünkü Batı ülkelerinde gazetecilik yapması nedeniyle insanlar hapishanelere konmazlar. Fikir suçu, bizim anladığımız gibi bir suç değildir." Yaz dinlencesinde ne yupmalı? Milli Eğitim, Gençlik ve Spor Bakanlığı'nın Tebliğler Dergisi'nde "tavsiye" etmediği kitabı okula getirmek, öğrencilere önermek disiplin suçudur. Böyle bir eğitim dizgesi içinde öğrenim gören çocukların yaz aylarını yalnızca eğlenmeye ve dinlenmeye ayırmalan elbette düşünülemez. Öyleyse dinlence süresince öğrenci ne yapmalı? Boş zamanlarda öğrencilerin özel ilgilerini ve kişisel meraklarını karşılayacak çeşitli etkinliklerin başında kilap okuma yer almalıdır. Okulun veremediğini sağlayacak tek etkinlik budur. Her öğrenci, Bakanlıkça önerilmeyen yararlı kitapları okuyarak ufkunu genişletme, yaşamını zenginleştirme, kişiliğini gelişıirme olanağını en çok yazın bulabilir. Öğretmenlerin okul dışı kılavuzluğundan ve tum olanaklardan yararlanarak, dinlence süresince bol kitap okumak öğrencinin tutkusu olmalıdır. Bu kcmuda çağdaş eğitimcilerin birleştikleri bir kanıyı buraya aktaralım: Kitap okumanın yerini ne televizyon doldurabilir, ne sinema, ne de başka bir ilgi alanı... Ozetle Niğde E.Y.O.'da * Bizler Niğde Eğitim Yüksek Okulu son sınıf öğrencilehyiz. 19831984 öğretim vılırıda okutulmaya başlanan kimya dersinden büyük çoğunluğumuz dönem kaybelmiş bulunuyoruz. Bizim gibi 98 öğrenci de III. yarıyılda dönem y itirdiler. Bu öğrenciler tarafından okul yonetimine, oradan da Selçuk Üniversitesi Rektörlüğüne gonderilen 65 dilekçede bir öğretim üyesinin yasa ve yönetmeliklere aykın tutum ve davranışları sergilendi. Ne yazık ki, bu konuda Rektörlükçe bugüne kadar herhangi bir işlem yapılmadı. Belgelerle saptanan birtakım olaylar öğretim görevlileri ve öğrenciler tarafından tepki ile karşılanmaktadır. Rektörlüğü yasal işlem yapmak üzere harekete geçirebilmemiz için ne yapmalıyız? Nig. EYO'dan bir grup öğrenci * Mektubunuzda ayrıntılanyla sergilediğiniz olaylar karşısında rektörlüğün sessiz kalmaması gerekir. Rektörlük yetkililerine durumu bir kez de doğrudan yansıtın. Sonuç alamazsanız, belgelerinizle YÖK'e başvurmanızda yarar var. Yazınm başlığındaki sözü orta yaş kuşağı unutamaz. Gerçekte her yaştan ve baştan kişinin unutmaması gereken bir tümcedir bu... 1964 yılında ABD Cumhurbaşkanı Johnson'un ünlü mektubunu onuruna yediremeyen ve kişiliğine sindiremeyen İsmet İnönü dünyaya duyurmuştu: " Yeni bir dünya kurulur; Türkiye orada yerini bulur." Ne yazık ki İsmet Paşa bu sözü söyledikten sonra çok gecrneden Başbakanlık koltuğundan düşürüldü. Dünya politikasının acımasız koşu.'larını bilenler, bıyık altından güldüler. Olay "Türkiye'deki Amerika"r\\n gücünü kanıtlamıştı. O günden bu güne koşullar epey değişti, köprülerin altından çok su aktı. Buna karşın ABD'ne ters düşen politikafarı uyguiamak isteyen Türkiye'nin yaşantıları herkesin belleğinde fotoğraf kareleri gibi birbirini izler. Bu gibi durumlarda akaryakıt istasyonlarının önünde kuyruklar oluşur, her çeşit yağ piyasadan siliniverir, tarlalara gübre ulaşamaz, Amerikan Kongresi silah ambargosu uygular, ülkeyi ekonomik bunalımla ters kepçeye getirdikien sonra siyasal bunalım yaratmak işten bile değildir. "Yeni bir dünya kurulacakken" eski Dünya'nın daha da cehenneme döndürüldüğünü görenler ya iktidardan düşerler ya da kuzu gibi uysallaşırlar. Ve ülke kısırdöngüsünün yörüngesine yeniden yerleştirilir. • Gerçekte bu yazımda Türkiye'den değil, Arjantin'den söz açacakiım. Çünkü bugünlerde Arjantin Devlet Başkanı Alfonsin, İsmet Paşa'nm yirmi yıl önce söylediklerine benzer eğilimleri dile getiriyor. Görünüşte IMF'ye kafa tutuyor, ama gerçekte Amerikan bankalarına başkaldırıyor. Arjantin 40 milyar doları aşan borç batağında askeri dikta rejimini yaşarken, bir dış serüvene savrulmak zorunda kalmış, Falkland yenilgisiyle çöken cunta rejimini aşarak demokrasiye geçebilmişti. Ne var ki ekonomik bağımhlık Arjantin'in gırtlağını sıkmaktadır. Özgür bir seçimle işbaşına geçen Alfonsin, eski çağların tragedyalarına benzer bir ikiiemde çırpınmaktadır: Ya IMF'nin koşullarına boyun eğecek, emekçi halk yığınlarınca dışlanacak, demokratik oy tabanını yitirecektir, ya da IMF'nin koşullarına "hayır" diyecek, bu kez de Amerikan parababalannın koyacağı ekonomik ve askeri ambargoların yaratacağı bunahmda boğulacaktır. Ülke uzun yıllar boyunca öyle bir tuzağa düşürülmüştür ki içinden çıkılması çok güç görünüyor. Böylesine tuzaklardan bir ulus. ancak "yıldızın parladığı anlar'daçıkabilir. eğersaygın liderleri, yetişkin kadroları. yeterli aydınlan ve en önemlisi uyanmış emekçi halk kitleleri arasında bütünleşme sağlanırsa çemberi kırabilir. Arjantin bu bakımdan ilgiyle izleniyor. • Ne var ki Arjantin'in ilgiyle izlenmesi yalnız bu nedenlerden kaynaklanmıyor. Kökeninde ABD'nin ekonomik buyrukları bulunan IMF'nin uluslararası ekonomik siyaseti gerçekte çoktan çökmüştür. IMF politikası Arjantin'e ancak baskıyla uygulanabilir. Arjantin yöneticileri Türkiye'deki ünlü deyimiyle "Alternatifsiz" dirler. Alternatif nasıl doğacaktır? Bu soruya ismet Paşa'nm sesi yirmi yıl öncesinden yanıt veriyor: Yeni bir dünya kurulur, Arjantin orada yerini bulur... Alfonsin yeni bir dünyanın kurulmasına öncülük edebilirse, hem kendisini, hem ülkesini kurtaracak, hem de benzeri ülkelere yol göstererek demokratik açılışın bayraktarlığını yapacaktır. Bu başarının faturasını Amerikan uluslararası parababalarının egemenliği ödeyecektir. Bütün dünya Arjantin'deolan bitenleri "Kupa 84 "gibi izleyebılse ne güzel olurdu. Ne yazık ki televizyonumuz kameralannı yalnız futbol alanlarına yöneltiyor. Oysa Dünya'da halkımızı aydınlatacak, bilinçlendirecek çck daha önemli maçlar yaşanıyor. ACI BİR KAYIP TÖRAIMK alınacaktır. Sınavlara katılabilmek için adaylann: MÜDÜRIJÜGÜNDEN DIMJRU Merhum Ali Rıza ve merhume Hanife Korulsan'ın oğlu, Sühendan Karabel'in ve Muazzez Akduman'ın ağabeyleri, Hilmi Karabel ve Sami Akduman'ın kayınbiraderleri, Dr. Müyesser Sözer'in eniştesi, Hamit Sözer'in bacanağı, Semra Korulsan'ın kayınpederi, Ali Rıza, Ahmet Korulsan ve Tamer Bars'ın babası, Lamiser Korulsan'ın eşi, Emekli Kıdemli Hava Albayı 1935246 I Bankamız Genel Müdürlüğünce Dış İşlemler Servislerimizde yönetici adayı olarak yetiştirilmek ve İstanbul'da çalıştınlmak üzere sınavla, RIDVAN KORULSAN (Halil ağabey) 19 Haziran I984'te Hakkın rahmeıine kavuşmuştur. Cenaıesi, 20 haziran 1984'te (bugün) Kızıltoprak Zühtüpaşa Camii'nde kılınacak ikindi namazından sonra Karacaahmet'te aile kabristanında defnedilecektir. AtLESt 1T.C. vatandaşı olmalan, 2 Siyasal Bilgiler, Hukuk, İktisat, İşletme Fakülteleriyle, Boğaziçi, Hacettepe, QD.TÜ. ve diğer üniversitelerin İdari Bilimler, İktisat ve İşletme Bölümleri ile Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığınca bunlara denkliği kabul edilen yurt dışındaki öğrenim kurumlanndan birini bitirmiş olmalan, 3 İngilizce veya Fransızca dillerinden birini iyi derecede bilmeleri, 4 Sınav tarihinde 30 yaşını doldurmamış olmalan, 5 Askerlik görevini yapmış veya en erken 1 yıl sonra yapacak şekilde karar aldırmış bulunmalan, 6 Resmi dairelere, kurum ve kuruluşlara karşı mecburi hizmet yükümlülüğü altında bulunmamalan, 7 Kamu görevlerinden yasaklı olmamalan, gerekmektedir. ~ ~ II Yazılı ve sözlü yabancı dil sınavlan 910 Temmuz 1984 tarihlerinde Ankara'da yapüacak ve eleme sınavı niteliğinde olacaktır. III Mesleki bilgi sınavlan 1112 13 Temmuz 1984 tarihlerinde Ankara'da yapüacak, başan gösteren adaylara mülakat tarihleri yazı üe duyurulacak, aynca Genel Müdürlüğümüz girişine asüacak bir liste üe de üan edüecektir. IV Sınav konulan, adaylardan istenecek belgeler, sağlanacak mali ve sosyal haklar konusunda bügi almak isteyenlerin Ankara'da Genel Müdürlüğümüz Personel Müdürlüğüne; İstanbul'da Bölge Müdürlüğümüze ve İstanbul, Beyoğlu, Kadıköy Şubelerimize, İzmir'de Bölge Müdürlüğümüze ve İzmir Şubemize başvurmalan gerekmektedir. Adaylar istenüen belgelerle birlikte en geç 6 Temmuz 1984 tarihinde saat 17.00'ye kadar Ankara'da Personel Müdürlüğümüze müracaat edeceklerdir. V Sınavı kazananlar açüacak üç ay süreli kursta, dış işlemler konusunda uzman bir kadro tarafından yetiştırileceklerdir. Kursu başan üe bitirenlere TÖBANK Kambiyo Servislerinde uygulama çalışmalan yapma imkanı sağlanacak ve bu elemanlar başan derecelerine göre, üst düzeyde eğitim için yurt dışına gönderilebüeceklerdir. İMZA GÜNÜ UĞUR MUMCU Papa Mafya Agca kitabını imzalıyor. Tekin Yayınevi / İst. Cağaloğlu, Vilayet karşısı. 2223 haziran saat 14.30 19.00 arası. TEŞEKKÜR Bir süre önce geçirdiğim rahatsızlık sırasında ve sonrasında; yakın ilgi, bilgi ve teknikleriyle beni yeniden sağlığıma kavuşturan Örnek Kurum (REPRO) Bizim müşterüerimiz en iyi müşteri temsilcilerine layıktır İşletme ya da İktisat Fakültelerinde pazarlama yüksek lisans öğrenimi yapmış, çok iyi İngilizce bilen, deneyimini büyük reklam ajanslannda kazanmış İÜ. CERRAHPAŞ^ TIP FAKÜLTES.I KARDIYOLOJİ ENSTİTLSÜ'nün başta Prof. Dr. MLZAFFER ÖZTÜRK, Doç. Dr. NURAN MÜŞTERİ TEMSİLCİSİ arıyoruz. Özgeçmişinizi ve 1 adet fotoğrafınızı içeren yazılı başvurulannızı, 28.6.1984 tanhıne kadar P.K. 166 MecidiyeköyİSTANBUL adresıne göndermenizi rica ederiz. Not: Başvurular kesinlikle gizli kalacaktır. NtLGÜN GÜRSES, Dr. KEMAL ŞENÇOBA.N, Dr. NİLGÜN ERGİL, Dr. NEVZAT VILDIRIM ve ilk tanıyı yapan Dr. SERHA.N DALMAK olmak üzere; yoğun bakım, koroner ve rehabilitasyon ünitelerinin lüm doklorlanna. Ve gene başta Aysel heraşire olmak üzere; en olumsuz koşullar allında bile sevgj, şefkat ve güleryüzlerini koruyan tüm hemşire ve hastabakıcılarına. Aynca başım sıkıştıkça aradiğım Kard. Doç. Dr. SEDAT TAVŞANOGLU'na ve geceleri beni yalnız bırakmayan dostum Dr. MEHMET GÜZELe. Kısacası, o zor günlerimde bana enıeği geçen herkese yürekıen teşekkür edenm. Sağolsunlar. B. ERTU.NGA ATEŞ Y A Z I C I O C L L . DOÇ. Dr. DENİZ GÜZELSOY, Doç. Dr. KIVANÇ (Dostal) NAMLIERLER rÖBANK "güçlübankadu'" ile M. EMİN NAMLIERLER Evlendiler Radıköy: 14.6.1984
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle