Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CVMHURİYET/8 İSTAISBUL DEMZLERI 2 liyor günün birinde, otelerden bir gökkule! Yollar yon değiştiriyor, tepelere doğru gecekondu kümeleri yoğunlaşıyor. Bir sabah, gözunüzü açtığınızda bir üstgeçit size yabancı gozle bakıyor. Oysa deniz... Denizler hiç değişmez sanırdım. Ama bir yanılma payı onda da kendini gosteriyor. İstanbul'un şu dön adalı denizi bundan yirmi yıl önceki deniz değildir artık. Eskiden, bir sandahn basından eğilip baktığınızda, dibi görünürdü denizin. Güneş ışınlannm dipteki kumlara dek indiğini, kumları apaçık bir renge sarıp sarmaladığını, yosunu tam sağlıklı bir yeşile, bir kaya parçasını unutulmaz bir kurşuniye, bir karagöz sürüsünu ışıltı ve pınitıya boğduğunu görürdünüz. Deniz dibi ressamları has boyaiar ve tertemiz fırçalarla işe koyulurdu bundan yıllar öncesi. Şimdi bir yaz mevsiminin en az üçte ikisi, başka yerler gibi ada denizleri de yoğun bir meduza saldınsı altında yaşıyor. Tam onaJarındaki dört gözleri ve plastik vücutlarıyla meduzaiarı, düşmanımız bir kıtadan, belki de Atlantis'ten gönderilmiş öncüler gibi görmek eğilimi bende günden gune ağır basıyor. Sanki yakın bir gelecekte daha da buyüyüp gelişerek, bacakları uzayıp, vücutları daha bir kemikleşip güçlenerek, dünyayı ele geçirme eylemine geçeceklermiş gibi. Denizlerden karalara doğru tırmanmaları, başedilmez ağır ve zehirli tanklar kimliğinde, orneğin adalann denizinden adaların tepeJerine doğru yayılmaya başlayacaklarmış gibi. Altlannda kaJan her şey, butiın bağ ve bahçeler, ağaçlar ve çiçekler, insanlar, yollar ve yokuşlar ve bütün bunların havasız kalıp can vermesi, çok yukarıdan bakıldı mı, saydam, ama tank zırhı gücundeki vücutları altında görülecekmiş gibi. Kimi zaman Heybeli'yi düşümde, en yüksek tepesine. Değirmen Tepesi'ne dek, bu kocaman ve kalın meduzalarla kaplı, plastik ve cansız bir ada gibi görüyorum. Yükseklerde dolaşan herhangı bir kuşmuşum, asağıya bakıyorum, bütün bahçeleri kalın bir meduza plastiği altında boğulmuş görüyorum. Altında kalan her şeyi havasız bırakan, Atlantis'ten gönderilmiş devcil bir meduza ve ben onun altında sıkışmış kalmışım, vücudum kasılmış, kollarım bükülmüş (Gümrükçü Rousseau'nun o çok sevdiğim "Savaş" tablosundaki gibi) ve ağzım son bir kez soluk almak için açılıp öyle kalmış, boğularak ölmüşüm. aralann çabuk değişiyor. Hiç ummadığımız Kyerden birgörunümü yuksebir apanman ZEYY4T SELİUOClA' Şımdi Burgaz Adası'nı bir göz onune getırın! Heybeli'den bakıyorsunuz. Poyraz ortalığı kasıp kavurmadadır. Heybeli ile Burgaz arasında deniz hırçınlaşmış, tekneleri savurup dağıtıyor. Burgaz'ın en sol başında (Heybeli'den bakıyorsunuz!) Burgaz'dan koparak ayrılmış gibi duran buyukçe bir kayadır gorduğunüz. Kuçuk çapta bir dağın bir parçası. İşte o kayanın arkası (Heybeli'den bakıyc.sunuz!) şu anda en guvenilir, en temiz bir sığınak, suları da tertemiz. İşte durgun ve kulaçlarınıza hazır olmasına karşın temiz de kalabilmiş bir Istanbul denizı: Kolay değildir bulmak, ama buldunuz! Gunes batıncaya değin orada kalın artık. Giınei batarken, poyrazı da keser, alıp beraberinde derinlere gomer poyrazı kendisiyle birlikte. Güneş ve poyraz ruzgârı, ıkisi birlikte intihar eden bir çift gibidirler yazları Istanbul denizinde. Akşam karanlığı çökuyor denizi kapsavarak. Yavaş yavaş gözlerden silinen, Jstanbul denizidir. ANKARA...ANKA... MUŞERREF HEKİMOĞLU 15 HAZİRAN 1984 Bir Düş Gerçekleşiyor . . . An kanadının ardındaki mavi Hevbeli'de valnız "Cehennem Kavası" değil, bir de Burgaz'a en yakın yerinde, Ayrılık Koprüsü ya da "DuvarakiKüçük Duvar" denilen bir yer var ki, orası da temizce bir İstanbul denizine onculuk eder. Ayrılık Koprusu'nden aşağıya, deniz kıyısındaki ka>alıklara inilir. Oldukça dik bir keçiyolunu göze aldınız mı ayaklarınız zaman zaman kaygan çam dikenlerinin üzerinde kayacak, zaman zaman sendeleyeceksiniz diplerinde denizin şıpır şıpır sesler çıkardığı o kayalıklara ulaşırsınız. Yaz güneşi kayaları ısıtmıştır. Çıplak ayaklarınızın altında tatlı bir sıcaklık. Burgaz'a doğru uzanan denizin üzerinde gumuş pınltılar. Çamların denize vurmuş, hemen yanıbaşınızdaki suya vurmuş nefti golgeleri. Kayanın eteğindesiniz. Ayaklannıza değen suyun altındaki vosunların, en açığından en kovusuna dek, tum yeşilleri sergilediği bir koşe. Çok renkli bir dunyadır. Yaz göğünün ağdalı mavisi üzerinize akmaya durmuştur. Karşıdaki Burgaz'ın evlerinde kırmızı damlar. Mavi, kırmızı, yeşil arasından geçen iki beyaz martı. Biri gelip yakınınıza konar. Gagası turuncu. Kurşuni bir balığın ozlemı içinde turuncu bir gaga. Derin sessizlik, tam üzerinizden geçen bir martının kahkahası ya da havlamasıyla bozuluyor. Havada yaz sıcağına ozgü o garip vızıltı. Bir an gelip yanıbaşınızdaki midye kahntısının uzerine kondu. Saydam kanatları inip kalkıyor. Öylesine bir saydamlık ki bu, ardında Istanbul denizinin mavisi görunuyor. Ayağınızın altındaki kaya parçasının dibinde, suyun altında kalan yerinde, kayaya dort elle sanlıp vapışmış midyelerin kabukları nasıl da parlak ve kapkara. Bu pırıl pırıl kapkaranın hemen yanında da açık yeşil vosunların güneşli ışıltısı. Sıcak artık aşırı bir sıcaksa. henuz de denize girmeyecekseni/, kayanın, guneşten saklı kalan yanına geciyorsunuz. Burası, bir kuyu ağzı gibi serin. İki ctkıntı kayanın attığı golge içinde deniz, deminki cana yakın, ışıklı halini yitirıvor. Karanlık. Dibi aorunmeyen deniz, guneşten de yoksun kalmışsa, hep biraz urkiıtucudur Burada ne zaman dursanız. Alman yazan Gabrıele V\'ohnıann'ın unlu bir öykusunü yeni baştan yaşarsınız: "Vfurena Avı." Murenalar, dişleri çok keskin ve yırtıcı, vahşi balıklardır. Çok irılerinin, bir insanı bile çekip yuvalarına goturdükleri sövlenir. \dam ve çocuk, murena avındadırlar. Adam ağını. tıpkı üzerinde durduğunuz şu kavanın ben?eri bir kayanın yakınına atmıştır. Çok ıri murenalann yatağı bir kaya. Balıkçı her zaman, bacaklarını iki kayanın kenarlanna dayayıp ağını oyle toplar. Yine oyle yapacaktır. Çocuk arkasına dondüğunde adamı bulamaz. Derin sesMzlik, şimdiki gibi, sır vermeyen kapkaranlık sular, şimdiki gibi, çocuk seslenir, adamı çağırır: Sessizlik' Az bir şev otesinde, suyun üzerinde, basıboş sallanıp duran renkli kasketi gorur çocuk. Adamın kasketini... Sırtınızdan soğuk bir ürperti mi geçiyor, yoksa «erinlik icınde kalmayı fazla mı uzattınız? Kayanın obur vanma, sıcak, ışıklı, aydınlık, do^t elını ıızatan yanına gecıvorsunuz. Sannın, turuncunıın. toprak rengınin, çok koyu grinin birbirine karıştığı kayanın, simdi denize çok >akın bir yerinde, tam kenarındasıni7. Gııneş ısıttıkça ısıtıvor. Bir an geliyor, sırtınızda guçlü ısıyı duyuyorsunuz, sırtınızın kızıştığını... Havadaki durgunluk. butun dünyanın uzerine inmısçesine yaygın. Sıcakla ozdeşleşmiş bır diınya. "Hadi gelsene artık!" Temizce kalmış bir kn^esınden seslenen Istanbul deni/i. Dalmaya hazırlanıyorsunuz. Ve... bir şıpırtı! Yeniden su yuzune çıktığınızda, az otenızde Atlantis casusu o yaratıklardan bir ikisini aöruyorsunuz yine. Cansız gibidirler, ama sizi ao/etlediklcrinı hıssedivorsunuz. Bu veni filmin adı: "Medıı/alar İ.slanbııl'd^." TEMtZ Mİ? Temiz deyip girdiniz. Ya medusa çıkana?... Bir yeni boş zaman uğraşısı Temîz deniz avcılığı çeğini gittikçe arttırıyor. Kuçük bir motorunuz, ya da motorlu bir arkadaşınız yoksa, uzun yollar tepmek zorunda kalacak, bir deniz dağcısı olacak, kayalardan inecek, kayalara tırmanacaksınız artık temızce bir ada denizinin ardında. Örneğin Heybeli'de mi aradığınız çevre ve deniz kirliliği denilen virüse yakalanmamış deniz? Yolunuz açık olsun! Uzun bir süre asfalt, ondan sonra çamlıklar arasında engebeli bir yüruyüş, bir safari! Hedefiniz Cehennem Kayası'dır! Nasıl bir ad? Bir serüven filmi gibi değil mi? Temiz deniz avcılığı yapyeni bir spor dalıdır artık. Cehennem Kayası, boydan boya ve yukarıdan aşağıya bıçak sırtı gibi kentiklerle dolu bir kaya. Tapusu martıların adına yazılıdır, martıiarın taşınmaz malı bir kayadır Cehennem Kayası. Siz yaklaştıkça onlara, istemeye istemeye havalanırlar, artlarında ucuşan tüylerini bırakıp. Martı gübresi (taban fiyatı sıfır) ve martı tüyleriyle kaplı bir kaya. Aşağıda deniz, temiz, ama korku veren bir derinlikte, sizleri bekliyordur. Bir süre yüzdukten sonra, "temiz bir denizden çıkıyorum" diyebilmek her babayiğidin kârı değildir artık Istanbul denizinde. Ey Istanbul. denizin temizini "arslanın ağzında" tutuyorsun artık çoktandır. Martıların saldırısına uğrar mıyız acaba? gibi düşünceler geçecektir kafanızdan. eseri. Sızın gruptan başka, olsa olsa üç dört kişi daha vardır temiz deniz avcısı. Denizle başbaşa kalabileceğiniz bir yer, ama dönuşün, o yuksek yarı yeniden tırmanmak zorunda olduğunuz unutulmaya gelmez. Deniz kirliliği denilen çağdaş ve bulaşıcı hastalık mikrobundan nasılsa uzakta kalmış bir yer. Daha da birpürüzsüzolan bir denizin ardına mı düşmektir amacınız1* Ama oraya, ancak bir motorla gidilir, bir motor ille de şart! Büyükada açığında Neandros Adası! İlk ve son ^ahibi bir Robenson'un bırakıp da gittiği, üst üste sıralanmış yassı, gri kayalardan oluşmuş bir adadır. Hiç kimsesiz! Onun çevresindeki deniz belki Istanbul denizleri içınde en temiz kalmışıdır. Çeşitli akınlıfara açık bir deniz olduğundan denizkirliliği tutunamaz orada, yapış yapış oiamaz, yosun. saz ve meduza artıklan uzak durur oradan. Şaşılası bit Istanbul denizidir orası. Teknenin kenarından eğilip de bakılınca. dibi görunen deniz! Bulunmaz bir define, ama bulmuşsunuzdur. gunluğu çeker kendine. Durgun bir denizde kulaç atmak elbette hoşa gıder ilk ağızda. Ama işte, yıllardır, durgun deniz bir kirlilik ve meduza kaynağı kimliğini taşıyor. Eğer istanbul'un ada denizlerinde yüzmek amacınızsa, poyrazın çıkmasını beklemek yerinde olacaktır. öğleden sonraları saat ikilerde, üçlerde çıkan poyraz meltemi, kötü ruhlu meduzaların başlıca duşmanıdır, onlara karşı koyan dost bir silah, bir savunma gücüdür, onları hiç değilse bir sureliğine deniz yüzünden yok eden bir gizli silah gibidir. Meduzalara karşı poyraz, bir laser ışınıdır. Plajlar ki koyak yerlerde kuruludur, artık deniz kirliliğinin yerleşme alanıdır kuşkusuz. Karalardan denizlere doğru uzanmış kayaları bulacak, o kayalann ucundan girmeye çalışacaksınız denizin bir oranda temizini ele geçirmek için. Yaşam koşulları nasıl gün geçtikçe ağırlaşıyor, güçlükler taşıyorsa, temizce bir denize ulaşmanın da kendine gore güçlukleri kaçınılmazdır artık. Son yılların Istanbul denizleri, İstanbul'un kendi gibi omuzlarda bir yük olmak ger Üç temiz deniz Büyükada'nın "Viranbağ"ı da size temiz bir deniz uzatmaya hazırdır. Hem de derin değil, kıyıdan gırilecek sığ bir deniz. Sığ bir deniz ve temiz. Ne var ki önceden dağcılık yapmaya hazır olmahsınızdır. Küçük lokaniasında yemek de yenilen, çok yüksekten ufku açık bir denize bakan bir duzluk, Viranbağ! Buyukada'nın tur yolunda epeyı ilerledikten sonra vanlan bir lokanta ve hemen onun yanından, dimdik bir yardan aşağıya inilince, temiz deniz sizi aşağıda bekliyor. Çakıllarla kaplı ve yabancı gözlerden gizlenmiş küçük bir koy. Atlantis'ten gonderilen dört gözlü meduzaların orayı henuz bulmamıs olması bir >ans Meduzalara karşı poyraz Yaz dinlencesi boyunca, çoğu deniz seven insanı denizin dur ADt TASFİYE VE tFLASIN AÇILMASI İLANI BURSA 5. tCRA VE İFLAS MEMURLUĞU'NDAN Dosya no: 1983/1055 İflas Müflisin adı, Soyadı ve tkametgâhı: Hüseyin Onıç. Veli Şemsettin Mahalesi Kabataş Sok. No: 3 BURSA Iflasın açıldığı tar.: 28.2.1983 saat 14.00 Bursa 3. Asüye Hukuk Hâkimliği'nin 28.2.1983 tarih ve 1982/493 esas 1983/144 kararı ile iflasına karar verilmiş olan yukanda adı ve adresi yazılı müflis hakkında tasfiyenin şimdilik adi tasfiye şeklinde yapılması tensip kılınmış olduğundan: 1Alacaklılann ve istihkak iddiası sahiplerinin alacak ve istihkaklarııu ve bunların dayanağı olan belgderi ve örneklerini bu ilan tarihinden itibaren bir ay içinde memurluğumuza kaydettirmeleri veya tevdi eylemeieri. 2 Müflise borçlu olanlann aynı süre içinde kendilerini ve borçlannı büdirmeleri, aksi halin (k.İf.K.nun 336. maddesi uyannca) cezai sorumluluğu gerektıreceği, 3 Müflisin mallarını her ne suretle olursa olsun ellerinde bulunduranlar o mallan üzerinde kanuni haklan saklı olmak şaıtıyle bunlan aynı süre içinde iflas dairesi emrine tevdi etmeleri, raakul özre dayanmaksızın vermezlerse cezai sorumluluğa uğrayacaklan ve rüchan haklaruıdan mahnım kalacaklan (lc.lf.K.336) 25/6/1984 günü saat 10.00'da İcra Dairesi'nin bulunduğu Tuzpazarı işhanı Kat: 1 No: 108'de ilk alacaklılar toplantısı yapılacağından alacaklılann bu toplantıya gelmeleri veya yetkili bir vekili göndermeleri müflis ile müşterek borçlu olanlar ve kefillerinin ve borcu tekeffül eden sair kimselerin bu toplantıda hazır bulunmaya haklan olduğu iJan olunur. (lc.lf.K.219.336) Not: 1 Pek uzak yerlerde veya yabancı memleketlerde ikamet eden alacaklar için 1 numaralı bentteki bir aylık süre uzatılabılir. 2 Reddedilen bir mirasın tasfıyesi lazım geldikte miras hükümleri gereğince evvelce aJacakhlar davet edilmişse 1 numaralı bentteki müddet o güne indirilir. (tc.tf.K.22O) Basm: 18523 KONSER GAYRtMENKULÜN AÇIK ARTIRMA İLANI LÜLEBLRGAZ tCRA VE İFLAS DAİRESİNDEN Sayı: 1984/23 T. Bir borçtan otürü mahcuz olup satılarak paraya çevrilmesine karar verilen: 1 Tapu sicilinin Ada: 335, K.Sahife: 435, 4 parsel numarasında kayıtlı, Kurtuluş mahallesi, Ferhatpaşa Sokak mevkiinde, 1080 m : miktannda arsa üzerinde, 5 kath, betonarme karkas apartmanın bodnım katında, 85 m1 inşaat sahalı, 1 bağımsız nolu pencere doğrumaJan takılmış, kapı kasalan takılmamış, iç sıvalan ve döseme kaplamaJarı ile fayanslan kaplanmamış natamam vaziyette daire satıIıktır. KIYMFTİ: Fen ehli bilirkisi tarafından nataman vaziyette daireye 700.000.00 lira kıymet tayin ve takdır edilmıştir. 2 Bodrum katında, 3 bağımsız nolu, pencere doğramalan takılmış, kapı kasalan takılmamış, iç sıvalan ve döseme kaplamalan ile fayanslan kaplanmamış natamam vaziyette daire satılıktır. KIYMETt: Fen ehli büirkişi tarafından nataman vaziyette daireye 700.000.00 lira kıymet tayin ve takdir edilmıştir. 3 Bodrum katında, 2 bağımsız nolu pencere doğramalan takılmış, kapı kasalan takılmış, iç sıvası, döseme kaplamaları ile fayanslan kaplanmamış natamam vaziyette daire satılıktır. KIYMETt: Fen ehli bilirkisi tarafından natamam vaziyette daireye 750.000.00 lira kıymet tayin ve takdir edilmıştir. 4 Bodrum katında, 4 bağımsız nolu, pencere doğramalan kapı kasalan takılmış, iç sıvası, döseme kaplamaları ile fayanslan kaplanmamış natamam vaziyette daire satılıktır. KIYMETİ: Fen ehli büirkişi tarafından natamam vaziyette daireye 750.000.00 lira kıymet tayin ve takdir edilmiştir. SATIŞ ŞARTLARI 1 SATIŞ: 17/7/1984 salı günü yukanda yazılı sıraya göre yapılacaktır. 1. sırada yazılı saat: 16.00 ile 16.10, 2. sırada yazılı saat: 16.15 ile 16.25, 3. sırada yazılı saat: 16.30 ile 16.40 4. sırada yazılı saat: 16.45 ile 16.55 arasında Luleburgaz İcra Dairesınde açıkarttırma suretiyle yapılacaktır. Bu arttırmada tahmin edilen kıymetlerinin Vo 75'ine ve riıçhanlı alacaklılar varsa alacakları mecmuunu ve satış masraflannı geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa en çok arttıranın taahhüdü baki kalmak şartıyle27/7/1984 cuma gunu aynı yer ve saatlerde ikinci antırmaya çıkanlacaktır. Bu arttırmada da rüçhanlı alacaklılannın alacafı ve satış masraflannı geçmesı şartıyla çok arttırana ıhale olunur. 2 Arttırmaya iştirak edeceklerin tahmin edilen kıymetlerinin "'o 10'u nispetinde pay akçesi veya bu miktar kadar milli bir bankanın teminat mektubunu vermeleri lazımdır. Satıs peşin para iledir. Alıcı istediğinde 20 günü geçmemek uzere mehil verilebilir. Dellaliye resmi ihale pulu, tapu harç ve masrafları alıcıya aittir. Birikmiş vergiler satış bedelinden ödenir. 3 Ipotek sahibi alacaklılar ile diğer ilgililerin bu gaynmenkul iızerindeki haklann hususiyle faız ve masrafa dair olan ıddialarını dayanagı belgeler ile on beş gun içinde dairemize büdirmeleri lazımdır. Aksi takdirde haklan tapu sicili ile sabıt olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaklardır. 4 Satış bedeli hemen veya venler miihlet içinde ödenmezse lc.If.Yasasının 133. maddesi gereğince ihale feshedilir. Iki ıhale arasındaki farktan ve % 10 faizden alıcı ve kefilleri mesul tutulacak ve hiçbir hükme hacet kalmadan kendüerinden tahsil edilecektir. 5 Şartname ilan tarihinden itibaren herkesin gorebilmesi için dairede açık olup masrafı verildiği takdirde isteyen abcıya bir örneği gönderilebilir. 6 Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmuş ve münderecaatını kabul etmış sayılacakları başkaca bilgi almak isteyenlerin 1984/23 T. sayılı dosya numarasıyle memurluğumuza başvurmalan ilan olunur. 24/5/1984. Basın: 18669 MOZAIK MÜZİK TOPLULUĞU İLAN ŞİŞLİ 4. ASLIY'E HUKUK HÂKİMLİĞİNDEN 1983/998 Davacı Türkıve Ticaret San. Deniz Tic. Odaları Ticaret Odalan Birlığı tarafından da\alı EJmas Erçetın aleyhine açılan alacak davasının yapılmakta olan duruşmasında: Davalı Elnıa^ Erçetın'ın Nişantaşı Rumelı Cad Şurzı Bey Apt. Kaı 4 No: 7 adresme çıkartılan davetıyenin tebliğ edilmemesi \e adresi vapılan emniyet tahkikatına gore meçhul kalmış bulunduğundan duruşmanın bırakıldığı 15.10.984 gunu saat 10.00'da mahkememi/.dc ha?ır bıılunması \e\a kendısini bir vekil ile temsil ettirmesı hususu davetıye yenne kaım olmak u/ere ilanen tebliğ olunur. 11.6.1984 Basın: 7412 Kenter Tiyatrosu Ttl: 146 35 M 171819 haziran saat 20.00 3 yıl önce mehtaplı bir gecede gittim Batıkent'e. Boş arsalar arasından güçlükle yol aldı arabam, Arabada yerel yöneticiter büyuk coşkuyla konuşuyorfar, onları dinlerken bir düş kenti uzanıyor ay ışığında. O düş kenti gerçeğe dönüşme yolunda bugün. Başkent Ankara 300 bin kişilik bir kente kavuşmaya hazırlanıyor. Konya büyüklüğünde bir kent. Ülkemizin gündeminde büyük ağırlığı olan konut sorununa çözüm getirmesi bir yana, başka bir gerçeği de sergiliyor Batıkent. Inanmış kısileryan yanagelip de güçlü bir örgüt oluşabiliyor ve bu örgüt çok güzel şeyler üretebiliyor. Bu kez bir öğle saatinde gittim Batıkent'e. KentKoop Genel Başkanı Murat Karayalçm AvrupaKonseyı Imar ve İskân Fonu üyelerine verdiği öğle yemeğine beni de çağırdı. Karayalçın, sevdiğim kişilerden biri, genç, yürekli, üretken bır yönetici, çağrısına sevinçle katıldım. 3 yıl önce geçtiğim boş arsalarda bir kentin yeşerdiğıni görmekten mutluluk duydum. Konut sorununu yaşayanlar bilir, Ankara'da gecekondu kiraları bile akıl almaz boyutlara varıyor. Rahat bir çatı altına kavuşmak, bir ev, temiz hava, çiçekli bir bahçe, uygar bir çevre özlemi giderek derinleşiyor. Batıkent yollannda ilerlerken, bu özlemin yeşerdiğinı de hıssettım, biraz. Biraz diyorum, çünkü sorunlar alabildiğine büyüyor, Konut Fonu'nda toplanan milyarlar bile çözüme yeterli görünmüyor. O milyarlara bir an önce işlerlik kazandırmak, üretken bir yöntem gerekiyor. Batıkent böyle bir yöntemin ürünü bence. Konut sorunuyla bunalan insanlar, toplumun değişık kesimlerınden işçiler, memurlar, küçük esnaf ve sanatçılar ayrı ayrı kooperatifler kurarak KentKoop'la bütünleşiyorlar. Yakından yaşayınca insanın gözlerini yaşartan bir olay bu. Avrupa Konseyi'nden gelen konuklar bile gözleri parfayarak seyretti Batıkent gelişmesini. Bir bakıma teşekkür yemeğiydi bu. KentKoop'lular Avrupa Konseyi'nden sağladıkları altmış dört milyon dolan.ı nasıl değerlendirıldığini gösterdiler, hesap verdiler. Bır yardımın amacına yöneldiğini görmek güzel bir olay. İmar ve İskân Fonu üyeleri o yemekte böyle bir olay yaşadılar. Yanımda Kurul'un Fransız Başkanı Claudius Petit oturuyordu. 81 yaşlannda çok hoş bir adam, İkinci Dünya Savaşı'nın Nazilere ve Nazilerle işbiriiği yapanlara karşı direnen kişilerden, ölümden kıl payı kurtuluyor. General de Gaulle'ün yanında yer alıyor, MendesFrance kabinesinde bakanlığı var, onu dinlerken belli bir birikimin insanlara güzel boyutlar kattığını bir kez daha hissettim. İçten bir konuşmayla selamladı Batıkent'i. Küçük öğrencilerin sunduğu gülleri kalbine bastırırken o küçük öğrencilerde Batıkent'in geleceğini gördüğünü söyledi. Avrupa Konseyi'nin Batıkent prc îsini böylesine benimsemesi, bu örnekten kaynaklanarak Egekent projesine eğilmesi de ilginç bir olay. KentKooplular iyi bir diyalog oluşturmuş, Konsey ve Türkiye ilişkilerinin olumsuz bır döneminde bile yardımı sürdürmüşler. Birçok yönden yorum yapmak gerekir bu olaya. İnandıncı girişimler somut sonuçlara ulaşabiliyor, çağdaş bir yaklaşımla güzel ürünler gelişebiliyor. O öğle saatinde Batıkent öyküsünü oluşturan tüm dostlarımı sevgiyle selamladım. Bu öykü 1979 yılında Ankara Belediyesi'nin öncüluğünde KentKoop'un kurulmasıyla başlıyor. O dönemde yerel yönetimde yer alanlann Ankara'ya bakışını, Başkent'in sorunlarına yaklaşımını yansıtıyor. Yönetimsel değişiklikler o bakışı, o çağdaş girişimi değiştirmedi şimdiye kadar. KentKooplular da bağımsız bir toplum örgütü olmanın bilinciyle giderek güçlendiler, bağımsız bir örgütün üretkenliğini kanıtladılar. Avrupa Konseyi'nden gelen konukları bu da çok etkiledi sanınm. Ben de düşündüm, böyle bir üretkenliği siyasal örgütler neden gösteremiyor acaba, bilgili, deneyli, birıkimli kişilere kapalı kaldıkları için mi, bu sorulan en iyi zaman yanıtlayacak. Ben yine Batıkent'e dönüyorum. Uzun yıllar Ankara'da yaşıyorum, eski Başkent'in bır taşkente dönüşmesine de yakından tanık oldum. Genç kuşaklara, aile ve dost çevremdeki çocuklara Ankara'da, bahçelerinde çiçekler açan evler olduğunu anlatmakta güçlük çekerim kimi zaman. Saraçoğlu Mahallesi'ni, Güvenevleri'ni, Bahçelievler'i kuranların nasıl bır Başkent öngördüklerini düşünürüm. Yaşam sevinci veren bir Başkent öngörmüşler kuşkusuz, çağdaş uygarlık düzeyinde bir Başkent. Yenişehir sokaklarından Kavaklıdere'ye uzanan yollarda çiçek kokusuyla dolardı ciğerlerim. Şımdi çöpkokusu, ağaçlı çiçekli bahçelerin yerinde taş yığınları, enine değil boyuna büyüyen, büyüdükçe soluğu kesilen bir Başkent, dünyanın en kirli kentlerinden biri. Bence Batıkent'i bu açıdan da yorumlamak gerekir. Ankara'nın solan güzelliğini yeşertmek istiyor KentKooplular, kesilen soluğunu güçlendirmek. Bir orman üretıyorlar, parklar hazırlıyor, kaybolan doğa sevgisini, insan sevgisini de tazelemek istiyorlar. Yemek yediğimiz yer Batıkent'in eski deposuymuş, onarmışlar. Batıkentlilerin toplantı salonu şimdi, belli günlerde bir araya geliyor sorunlarını tartışıyorlar. Değişik istekler, eğilimler arasında bir uyum sağlanıyor, çözüm aranıyor, demokratik yaşamın gereğini de yaşıyorlar Batıkentliler. Toplantı salonunun bulunduğu alanda bir de yontu çarptı gözüme, öğle güneşinde pırıl pırıl bir yontu, seyretmeye doyamadım. Bronzdan iki yuvariak. birbiriyle kucaklaşır. öpüşür gibi yan yana duruyor, yarı yuvariak bir kuşakla sarılıyor, kuşağın uçları da sonsuzluğa uzanır gibi. KentKooplular "Dayanışma" adını vermişler bu yontuya. Asıl adı "Öpüş"müşoysa, öpuşme bir dayanışma bence, öptüğümüz kişilere de dayanmak, yan yana güzel bir şeyler üreteceğimize inanmak isteriz değil mi?... ÇALIŞANLARIIN SORILARI/8ORINLARI MIMVZ "Çalışanların korunnıası" 9 N'isan 1984 gunlu Resmi Gazete'de ANAYASA MAHKEMESİ'nin, Iş Yasasına ilişkın bır kararı yayımlandı. Yardım Sevenler Derneği iie ilgili bu kararın ozunü vermeyi bir gorev bılı\oruz. "(...) İnsanlar arasında yaradılış ve çalışma gücu veya sağlık bakımından veya nitelikce buna eşit nedenler dolayısıyle pek cok ayırım bulunduğu bir gerçektır. Bundan dolayıdır ki. eşıtliğı bozan bir kuralın varlığı, ancak o kurahn kamu yararına veya başka haklı bir nedene dayanmamış olması hallerinde ileri surulebilecektir. Yardım Sevenler Derneği'p.in kamu yararına çalışan biı kıırııluş olduğu kuşkusuzdur. Derneğin kuruluş amacına ve bu amaca yonelik çalışmalarına bakıldığında, çalıştırılanların eıueğınden şu veya bu kişi adma bir kazanç sağlamadığı, emeğın \e enıek mahsulu değerin sakat, hasta. guç>uz \e bu nedenle \jrdiina nuıhtaç kimselere, yoksul annelere. fakir oğrencilere aktarıldığı: bo>lece. o kimselerin başkalarına e( acmadan yaşayabılmelcnnı, okuyabılmelerinı sağlamaya yonelik olduğu gorıılmektedir. (...) Çalışanların korunması. emeğin somurü aracı olmavnm (angarya) onlenmesi devletin en buyuk ve en onde gelen odevlerındendir. Devlet, bıınu sciyal icerikli birçok yasa ile yerine aetiımiştir. (...) Kuşkusuz ulkemızde kamu yararına çalışan pek çok dernek bulunmaktadır. Fakat Vardım Sevenler Derneğı'ni bu kuruluşlaria bir tutmak, ozellikle bu demekıe çalışanlar açısından mumkun değildir. Çunku, anılan dernekte çalışanlar başka yerlerde calı>ma olanağı bulunmayan ve bu yuzden dernek tarafından korunmaya alınmış kımselerdir. Çalışma yontemlerı ve çalışma surelerı de farkhdır. Belli bir zaman birımi içinde çalışmak gibi bir zorunlukları da yoktur. Parça başına iş yapmakta ve geçıcı olarak çalışmaktadırlar. Bu etkenler, bu dernekte ve burada çalışanlan diğerlerınden ayıran en belırgin ozelliklerdir. (...) Davalı dernekte çalışanlardan bir kesiminin İş Kanununun kapsamına alınıp bir kesiminin kapsam dışında bırakılmaları, bunların niteliklerinden ve çalışma koşullarından ileri gelen bir ayrımdır. Iş Kanununa göre çalışanlar olağan ış ilişkisiyle surekli çalışan kimselerdir. Sözü edilenlenn yaşlılık veya sakatlık gibi özürleri nedeniyle başka yerlerde iş bulamamalan soz konusu değildir. Boyle kimselerin iş kanunu kapsamı dışında tutulmalarının haklı bir nedeni olamayacağından, bunlar için ayrımlı hukumler koyma yoluna gidilmemiştir. Derneğe tanınan olanak salt korunmaya muhtaç çahşanlara özgüdur. (...)" EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜGÜNDEN 1. İHALE KONUSU 2. İHALE KONUSU İŞIN MİKTARI VE NÎTEUĞt 3. TAHMtNt BEDtL 4.GEÇİCİ TEMİNATI 5. İHALE TARİHİ 6. İHALEDE UYGULANACAK USUL : Oto bakım ve onarımlarında kullanılacak alet, araç ve gereçlerin satın alınması. : (80) Kalem Teknik şartnamede açıkiandığı gibi. : 43.702.000. TL. : 1.311.060. TL. : 28/6/1984 günü saat 15.00'te : 2886 Sayılı kanunun 36. maddesi gereğince Kapalı Teklif Usulu Eksiltme yolu ile. : Emniyet Genel Müdürlüğü Bakanlıklar Konur Sokak No. 42 adresindeki tç tedarik Şube Müdürlüğü. İLAN 7. İHALENİN YAPILACAĞ1 YER 8. İstekliler ihaleye ait şartnameleri 7. maddede yazılı adresten mesai saatleri içerisinde görebilecekleri gibi, istedıkleri takdirde dilekçe karşıhğı bedelsiz temin edebileceklerdir. 9. tsteklilenn ihaleye girebilmeleri için yukanda belirtilen geçici teminatı, ikametgâh belgesi ve Ticaret odası Kayıt Belgesi, Yetki beîgesini Satınalma Komisyonu'na ibraz edeceklerdir... 10. tsteklilerin teklif mektuplarmı en geç 28/6'1984 gunu saat 14.00'e kadar Satınalma Komisyonu Başkanlıgına vermeleri gerekmektedir. 11. Postadaki gecikmeler, telgraf ve telefonla müracaatlar kabul edilmez. Basın: 179"'7 1979 MERCEDES 230 Sıfır kilometrede sahibinden satılık Tel: 526 57 61 526 55 95 dız Üniversitesi'nden aldığım pasomu kaybettim. Hiıkumsuzdur. ŞÜKRÜYE ERCAK • Nulus kâğıdimı KayOciıını. Hukumsüzdur. FAZLI KOÇ • 19831984 oğretım yılında Yıi İNGİLİZCE ÖĞRETMENLERİ OILKO Kadıkov \e Bakırkoy birımlennde valıslınlmak u/ere Ingılızce oğretmenleri aranıyor. Ücret dolgundur Tel: 572 63 53 572 21 44