15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER durdurmuş, Hidiv'e sudan bir cevap vermişti, "Saraya elaltından" istikraz komisyonu adı altında yüz bin altın "taktim eden" Mahmut Nedim Paşa'nın oyunlarını da Padişah'a anlatmak saflığında bulunmuştu. iki buçuk ayhk ilk Sadrazamlık, Mithat Paşa'ya devletin siyasal yapısında değişiklik üzerinde daha da durulmak gerektiğini öğretti. Devletin gidişi ile siyasal yapısı arasında bir bağlantı bulunduğu, siyasal otoritenin bazı kaydırmalarla değiştirilmemesi halinde "mukadder âkibetin" önlenemeyeceği kanısı yerleşmişti Mithat Paşa'da. Bu düşünceleri ve açığa vurduğu Meşrutiyet modeli ile çağdaşlaşma sürecinin siyasal yanındaki düşünce boşluğunu da doldurmuş oluyordu. Bir anayasa zorunluğu vardı. Millet Meclisi kurulmalı, bakanlar meclise karşı sorumlu olmalı, meclisin denetim yetkisi geniş tutulmalı idi. Sonra "Devletin, devlet olarak dini olamaz''dı. Mithat Paşa giderek içinde bulunulan çıkmazda her çözümü bir Meşrutiyet idaresinden bekledi. Ne var ki 1876 sonlarında Sadrazamhğa ikinci kez getirildikten sonra; ne denli uğraşırsa uğraşsın, şeriatın vazgeçilemezliği içerisinde teokratik bir devlette, halifehükümdann kendini sınırlaması "lütfuna ve kabulüne" kalmış, tabandan yoksun bir anayasa ne kadar ve nasıl olabilir idi ise, öyle bir anayasa ilan edildi. UNUTULMAZ HİZMETLER Araştırma yapmamışız. Mithat Paşa'nın, özellikle Bulgar kaynaklannda, valiliği de aşan büyük işlerin adamı olduğu yazılır, Tuna'da örnek başanlanndan söz edilir. Yaratıcılığı, akılcılığı üzerinde durulur. Gittiği yerlerde taşra reformlarının tek adamı gösterilir. Halk yığınlarına yaygın hizmet götürmesi, Ziraat Bankası'nı kurması ile ilgili değerlendirmeler yapılır. İlerici, deyrimci, özgürlükçü kişiliği vurgulanır. Bunlar hep doğrudur ve böyledir. Fakat yaşadığımız deneyimlerden sonra memleketin, hep güncel olma niteliğini hiç bırakmayan; demokrasi içinde yaşama çabamıza bakarak onun demokrasiyi başlatma, Meşrutiyeti kurma yolundaki savaşını ve başarısını unutmamak gerek. Öyle sanıyorum ki Mithat Paşa, daha çok kanun hükümeti kurma yolundaki çabası, çağdaşlaşma sürecinde ülkenin siyasal yapısının anayasal nitelik kazanmasında oynadığı eylemci ve gözüpek rolü ile anılacaktır. Bu rolün etkisi 1876'da başlar, ancak İkinci Meşrutiyette görülür, Anadolu ve Cumhuriyet hükümetlerinden geçer, bugünlere gelir. İkinci Meşrutiyet bu anayasada tam bir dayanak noktası bulur. Eğer, Mithat Paşa'nın kurduğu Meşrutiyet'i Abdülhamit yıkmayıp, memleketin yasalarla yönetilmesine otuz yıl dayanabilseydi bugün demokrasi tarihimizde otuz yıl daha fazla bir parlamento deneyimine sahip olurduk. Hemen hemen 950'den bu yana girdiğimiz demokrasi süresi kadar. ÜNLÜ 113. MADDE 1876 Anayasası, Anayasa Hukuku bakımından birçok eleştiriler almıştır. Ana hatları ile bir anayasada olması gerekli bazı hükümlerden yoksun, bazı hükümleri eksik bulunmuş, tümü ile ele almdıkta zamanının anayasalarından geride görülmüş, anayasalıktan çıkaracak bazı maddelerinin varlık ile de olumsuz içerikte olarak nitelenmiştir. Gerçekte 1876 Anayasası'nın bu yolda eleştirilere dayanma gücü pek yoktur. Fakat bu anayasanın yapıldığı temel koşullar da başka anayasalarda yoktur. Her şeyden önce tabandan, ya da kurucu meclis gibi üsttabandan yoksun olan "bu anayasa padişahın liitfu olarak doğmuştur" Teokratik devlette lütufta bulunanın Halife olduğu da unutulmazsa 1876 Anayasası'nın padişah istemedikçe, istenildiği gibi olamayacağı söz götürmez. Fakat giriştiği eylemle, Mithat Paşa yönünden, bu anayasa hareketinin önemi; varlığı kazanmasında, padişahla birlikte bir anayasanın ve bir meclisin var olmasındandır. Bu arada padişaha "güvenliği bozduklan polis soruşturması ile sabit olanları" ülke dışına sürmek yetkisi tanıyan 113. madde nedeniyle de Mithat Paşa eleştirilir. Gerçekte bir anayasa ile bağdaşamayacak bu hüküm, Mithat Paşa'nın ısrarına karşın Abdülhamid'in ısrarından vazgeçmemesi üzerine anayasada kalmıştır. Fakat sorun anayasanın bir avuç adamının Abdülhamid karşısında direnebilmek için kendilerinden başka bir desteğe sahip olmamalarında aranmalıdır. Bunun içindir ki Abdülhamid'in varlığı karşısında böyle bir maddenin varhğına yeterinden fazla önem yüklememelidir. Böyle bir maddenin olmasının 5 şubat 1877'de Mithat Paşa'nın sürülmesinde Abdülhamid'e kolaylık sağladığı doğrudur. Harekete yasal bir içerik kazandırmıştır. Fakat unutulmamalıdır ki Mithat Paşa, Taifte anayasanın sağladığı kolaylıkla boğdurulmamıştır. Yazgısı daha giriştiği mücadele ile başlayan bu sadrazam, yokedilmesi gerekli görüldüğü için boğdurulmuştur. Ve bu cinayette millet iradesiyle alay edilircesine katillerin biçimsel olarak dahi uzerlerine gidilmemiştir. Bununla, 'benden olanlar korkmasınlar' denilmek istenilmiştir. Bu bir anma yazısı idi. Mithat Paşa'nın acı sonu ister istemez bizi tatsız, fâkat ibretle düşünülecek yönlere götürdü. Bir daha gidilmeyecek yönlere. 7 MA YIS 1984 Bir Devlet Adamı: Mithat Paşa Öldürülüşünün 100. yılında andığımız Mithat Paşa, gerçek bir devlet adamıydı. O, kanun hükümeti kurma yolundaki çabası, çağdaşlaşmada oynadığı eylemci ve gözüpek rolii ile yaşayacaktır. Bugün biri mutlu, biri buruklukla anılacak iki yıldönümü. Mutlu olanı, yıllardır Atatürk ilkelerinin inançlı savunucusu Cumhuriyet Gazetesi'nin 60. Yıldönümü. Sonsuz yaşama dileklerimle candan kutlarım. Buruk olanı ise, büyük devlet adamı Mithat Paşa'nın boğdurularak öldürülüşünün 100. yıldönümü. Yüz yıl önce bugün 7 mayısta Meşrutiyet'in kurucusu Sadrazam Mithat Paşa, Taif zindanında boğularak öldürülür. Öldüren ile öldürtenlere hiçbir şey yapılmaz. Mithat Paşa'nın da adı anılmaz. Ta... Ikinci Meşrutiyet'e kadar. Geçen yüzyılın ikinci yansında "Yok olmak felaketinden kurtulabilmemiz için ne yapmalıyız?" sorusu yoğun bir biçimde ortaya atılır. Zamarun aydın Osmanlı devlet adamlan iki şey üzerinde birleşirler: Bir "yok olma felaketi" ile karşı karşıyayızdır. Bundan kurtulmamızın çaresi de, Batı'ya, o günkü anlatımla, "Avrupa"ya, açılmak, şimdiye kadar almadıklarımızı onlardan almaktır... Zamarun Milli Eğitim Bakanı Saffet Paşa, Darülfünun'un açılış konuşmasında (1870) Batı'ya karşı iki yüz yıl sürdürdüğümüz "inziva" hayatıru bırakıp bilim ve kültürlerini almamızı ister. Münif Paşa aynı günkü nutkunda üniversitede laik öğretim yapılacağından söz eder. Âli Paşa, vasiyetnamesinde Padişah'a Batı'dan göçmen getirmesini önerir; on CUMHURIYET'TEİV OKURLARA... OKAY GÖNENSlPi Av. DUNDAR AKUNAL ların bize bizden daha yararlı olacağını da ekler. Şiddetli bir bunalım döneminin arayışları içerisinde, en anlamlı "feryat" Ömer Faiz Efendi'den gelir. Ömer Faiz Efendi, Abdülaziz'in Avrupa gezisine katılanlar arasındadır ve henüz dönmüştür (1867). Bir de günlük tutmuştur. Ali Paşa, izlenimlerini ve önerilerini öğrenmek için geziden dönenlerle bir toplantı yapar. Londra'da, Paris'te gördüklerinin şaşkınhğmdan hâlâ kurtulamayan, aradaki farkın "ıstırabı"nı da kalplerinde taşıyanlardan bir Hoca Efendi "Aslımıza halel gelmemek üzere Batı'dan ne alabilirsek alahm"der. Ömer Faiz Efendi, sırası gelince şöyle der Âli Paşa'ya: "Paşa Hazretleri! Bu memleketlerden her şeyi alalım... Hatta Müslümanlıgı bile..." Evet, Paşa Hazretleri! Evet Efendimiz! Müslümanlığı bile bu memleketlerden alalım... Sonra açıklar nedenlerini. Bu arada OsmanlıTürk toplumu Batı düşüncesi ile ilk karşılaşmasını yapmıştır. 1859'da Münif Paşa, Fransız filozoflarından çevirdiği "Filozofça Konuşmalar'Ma Batının felsefesini ve felsefi hikâyesini, Şinasi yine Fransız şairlerinden yaptığı cevirilerle Batı şiiri örneklerini Türkçeye kazandırmışlardır. 1870'li yıllarda çeviriler hızlanmış ve çoğalmıştır. Fakat bütün bu "inziva"dan çıkıp Batı bilim ve düşünce alanında alınacak şeyler ararken aynı Batının siyasal yapısına bakılmamıştır. Osmanlı siyasal yapısı "yok olma felaketinden kurtulabilmemiz"in dışında bırakılmıştır. Çünkü o değişmez, dokunulmaz görülmüştür. Oysa felaketin Batı'yı benimsemekle giderileceği düşüncesinden hareket ediıdikte iş çok basitti: "Siyasal yapı ne olacaktır?" sorusuna verilecek cevap da "Batıdaki gibi" olacaktı. PARLAYAN BİR VALİ Saray bir Mithat Paşa varlığını görmezlikten gelemezdi. Niş'te, Tuna'da Bağdat'taki valilikleri sırasında yaptıkları, içerde dışarda, hiçbir Osmanlı valisine nasip olmayan bir Un sağlamıştı Mithat Paşa'ya. Babıali'nin Devlet Şurası Başkanlığı'na getirdiği bu kırk yaşındaki valiyi, Saray, Sadrazam yaptı (31 Temmuz 1872). Fakat Saray, az zamanda, Paşa'nın "prensipleri olan kişi" olduğunu görmüş, alışılmışın dışında devlet yararı ile Padişah yarannı ayrı tuttuğunu, bunlardan birinciyi yeğlediğini anlamıştı. Bunu da görmezlikten gelemezdi: Mithat Paşa seksen gün sonra "giiftân hoşa gitmemesi"nden dolayı, (Padişahın yanında oturup kalkmasını, nasıl konuşulacağını bilmemesinden (!) azlolundu. Şu da var ki bu oturup kalkmasını bilmeyen adam iki şeyde direnmesini bilmişti: Padişaha çeşitli armağanlar veren, saraydakilere de altınlar dağıtan Hidiv İsmail Paşa'nın dış borçlanmasını kabul eden padişah fermanını yazıhrken 60 Yıl Hep Genç C umhuriyet bugün 60 yaşını doldurdu. Her gün aynı enerjiyle, aynı ya da benzer mücadeleler, heyecanlaria, daha iyisini, daha mükemmelini ortaya çıkarmak için tartışmalarla geçen 60 tane 365 gün... Bugün yine gazetemizin bahçesinde geleneksel öğle yemeğinde eskiler, yeniler, emekliler, dostlar biraraya gelecek, yine anılardan söz edilecek, yitirilenler özlen'Kek, projelerden, özJemlerden konuşulacak; ama bu arada Cumhuriyet yine çıkacak... 60 yıldır, "gayriiradi" kesintiler dışında hep çıktığı gibi... C umhuriyet'in 60 yıllık canlı yaşamını 16'şar sayfalık 4 ekte özetlemeye çalıştık, ama çalışmalar sürdükçe bunun güçlüğünü de gördük; ciltler dolduracak anlamlı bir 60 yıl 4 eke ancak böyle sığdı. Cumhuriyet'in, Cumhuriyet'imizle koşut yaşamımn bazı köşebaşlannı, simgesel oiaylar, anılaria bu eklerde izleyeceksiniz. Bugünü anlatırken daha değişik bir üslupla kendi kendimizi de "hafifçe" eleştirdik. B 8 u yıl yıldönümü dolayısıyla ilk kez farklı ve kapsamlı (bize göre kapsamlı) bir tanıtım programı da uygulanıyor. TV'de ilk kez hareketli bir Cumhuriyet filmi dün geceden itibaren oynamaya basladı.büyük kentlere afişler asıldı. 60 yıldır hep aynı dinamizmle üretiien Cumhuriyet'in bu anlamlı yıldönümü sevincinin daha geniş biçimde duyurulması, dikkat çekilmesi gerektiğini düşündük. EVET/HAYIR OKTAY AKBAL OKURLARDAN Cizre, Mardin 'e bağlı en büyük Uçelerden biridir. Suriye ve Irak sınırları üzenndedir. Habur gümrük kapısına en yakın bir ilçedir. Kurulmakta olan otoban yolu Cizre'nin Nusaybin Caddesi'dir. Ayrıca Ortadoğu'nun da köprüsüdür. Günde 56 bin TIR kamyonu Ortadoğu 'ya girip çıkmakta, geceleri de Cizre'de konaklamaktadır. Bütün bu gelişmelere rağmen PTT halen eski tip yıpranmış santrallar kullanmakta ve şehir içi haberleşmeyi sağlayacak otontatik santrallan Demokrasi Yolunda 60 Yıl... "Cumhuriyet'in siyasi programı adından belli olduğu gibi, onu yayınlayanlann siyasi hayatlan da bellidir. Cumhuriyet, Türkiye'de büyük kavgalarla elde edilmiş tarihi bir sonuçtur. Biz elde edilen bu amaç uğrunda fiilen çalışmış insanlanz. Memlekette bu muzaffer ve galip fikrin çok kuvvetli taraftariarı vardır. Cumhuriyet, memlekete mal olmuş bir fikirdir. Biz onun temsilcisi ve koruyucusuyuz. Bu temel düşünce göz önünde tutulduktan sonra kesin olarak söyleriz ki gazetemiz ne hükümet gazetesr, ne de parti gazetesidir. Cumhuriyet, sadece cumhuriyetin bilimsel ve yaygın ifadesiyle demokrasinin savunucusudur. Cumhuriyet ve demokrasi fikir ve esaslannı yıkan ve yıkmaya çalısan her kuvvetle mücadele edecektir. Memlekette her (Arkosı 15. Savfada) Cizreliler telefon bekliyor kurmamaktadır. Cizre halkı olarak durumu PTT Genel Müdürlüğü'ne bildirdik, bir sonuç alamadık. Tercihli müracaatlarda bulunduk, süper tercihliye çevirdik yine de bir sonuç çıkmadı. Nusaybin Caddesi yakında otaban caddesi olacağından asfalt dökülecektir. Beton asfalt döküldükten sonra caddenin kazılmasına artık hiçbir kuruluşa müsaade verilmeyeceği öğrenilmistir. PTT Genel Müdürü*nün beyamna göre, 20 yıllık mesafe 3 ytia indirilmiştir deniliyor. Biz Cizre halkı olarak buna katılmıyoruz. 1984 yılında otomatik santral bekliyorduk, maalesef 1985, 1986 başlanna kadar, 3 yıl gecikme ile kavuşabilsek iyidir. Yapılmayacağına göre ve beton asfaltı kazmasına müsaade edilmeyeceğine göre, Sayın Genel Müdür'ün beklemesiz telefon vaadi gerçeklesmeyecektir. Cizre'den bir grup okuyucu gereği motorun her parçasını bilmekte ve yapılan arızanm nereden kaynaklandığını tespit etmekteyiz. Buna rağmen girmiş olduğumuz ehliyet imtihanında tahsil durumumuzun azlığı nedeniyle sorulan soruların anlamını anlamamaktayız. Sonuçta da untihanlarda basarıu olamıyoruz. Eğer oto tamirciliği yaparak hayattnı kazanan bizlere kâğıt üzerinde değil de motor imtihanında başan göstermek kaydıyla bir kolaylık gösterilirse, benim gibi binlerce kişi sevinecektir. Yetkililerden ilgi bekliyoruz. UĞUR KIR1ŞEN OTO TAMİRCtSt TAŞKÖPRÜ Oto tamircHeri ehliyet imtihanında kolaylık bekliyor Bizler, oto tamirciliği yapmakta ve milli servete hizmet etmekteyiz. Mesleğimiz u arada hazıriadığımız yeni dizileri de yayınlamaya başlıyoruz. Almanya'daki Türklerin sorunlarına bugüne dek çok çeşitli açılardan yaklaşıldı. Ancak arkadaşımız Mehmet Yaşin'in hazıriadığı "Toplayın Denkleri Dönüyoruz" başlıklı röportajlan çok yeni bir yarayı çarpıcı biçimde ortaya koyuyor. Türk işçilerini geri dönmeye zoriayıcı yeni Alman politikası en büyük yankısını oradaki üçüncü kuşak üzerinde yarattı; orada doğmuş büyümüş Türk gençleri büyük bir ikilemle karşı karşıya kaldılar; Artık pes edip Türkiye'ye dönmeye hazırianan anneler ve babalarıyla dönecekler mi, kalacaklar mı? Dönerierse ne olacak, kalırsa ne olacak? Mehmet Yaşin'in röportajlan bu 20 yaş kuşağının eski ve yeni kâbuslannı ilginç ömeklerie anlatıyor... Mehmed Kemal ise farklı bir röportaj dizisiyle geliyor: Futbolumuzun eski krallan bugün ne düşünüyor, ne yapıyor? Spor sayfalannda sık sık eski büyük oyunculann artk çıkmadığından yakınıldığı şu günlerde Mehmed Kemal'in röportajı hem futbolseverler, hem de olayın sosyal boyutlanyla ilgilenenler için birçok değişik yan taşıyor. Çalışan insanlar için yazın keyifli bir tatil artık ülkemizde de vazgeçilmez bir özlem oldu; ama dar olanaklarla nereye gitmeli, ne yapmalı, farklı yer bulmalı mı? gibi soruiar "orta direğin" günlük konuşmalannda giderek artarken iyi bir tatil rehberinin yararlı olacağını düşündük. Magazin Servisi Şefimiz Yalçın Pekşen'in koordinasyonunda hazırlanan Tatil Rehberi köşemizin, tatil yörelerindeki değişiklikler, fiyatlar, gelişmelerle ilgili birçok merakı gidereceğini sanıyoruz. Asiye Uysal akradaşımız da bu yıl okula başlayan 6 yaşındaki küçuk öğrencilerin durumunu inceledi; 6 yaş grubu çocuklan, kendileri için farklılaştınlmamış bir programla geçirdikleh bu eğitim yılında ne yaptılar, başanlan nedir, uygulama sürmeli midir gibi soruların yanıtlannı eğitimciler, öğretmenler, veliler ve küçük öğrencilerin kendileriyle konuşarak bulmaya çalıştı. İki haftadır pazar günleri 5. sayfamızda, yeniden aramıza katılan Vehbi Belgil'in BilimTeknik köşesini buluyorsunuz. Ciddiyet'in kısa bir tatile ginnesi konusunda eleştiri yönelten okurtanmız da oldu; ancak yine tekrar edelim Ciddiyet ekibi çok daha kapsamlı ve ilginç bir hazırlık içinde, çalışmalannı tamamlayınca okurianmız Ciddiyet'in bu tatili hakettiğini görecekler. Londra Frankfurt Hamburg Köln Hannover Münih Batı Berlin Stuttgart Duisburg Rotteraam Bahreyn Türk Bankacılıgı dünyaya açılmaya devam ediyor. Yine Ziraat Bankası ile. 7 Mayıs'ta Bahreyn de Ziraat Bankası, dünyanın önemli ticari ve mali merkezlerinde şube veya temsilcilik açmayı sürdürüyor. Şimdi, Bahreyn'de de Türk ve yabancı yatırımcılar için güçlü ve güvenilir bir Türk bankası vâr: Bütün imkanlarıyla T.C. Ziraat Bankası. T.C. ZİRAAT BANKASI Gucune enşılemez
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle