28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
17 MAYIS 1984 HABERLERIN DEVAMI CVMIIVRIYET/ll Demokrasi ve Toplu Pazarlık (Baştarafı 1. Sayfada) hak ve özgürlükler... Bu açıdan bakıldığı zaman durum pek parlak değildir. İş ilişkiterini düzenleyen 2821 sayılı Serv dikalar ile 2822 sayılı Toplu Sözleşme, Grev ve Lokavt Yasalan toplu pazarlık sisteminin serbestçe işleyişini engelleyecek birçok hükmü içermektedir. Ayrıca, bu yasaların Çalışma Bakantığı elinde sergilenen uygulama şekli de hiç hoş karşılanmayacak gelişmelerin habercisidir. Yeni toplu pazarlık düzeni, Türkİş yönetiminin Cumhurbaşkanı Evren'e başvurmasına neden olabilecek kadar sorunlu bir biçimde işlemeye başlamıştır. Türkİş yönetiminin de haklı olarak yakınmasma kaynaklık eden sorunlar satır başlarıyla şöyle özetlenebilir: Çalışma Bakanlığı'nın 17 şubat tarihinde yayınlamış olduğu istatistiklerın gerçeği ne ölçüde yansıttığı konusunda haklı kuşkular vardır. Gerek toplam çalışanlara, gerekse sendika üyelerine ilişkin istatistiklere güven duyulmuyor. Toplam işçilerin sayısında işveren, sendika üye sayısında ise sendika beyanları ile yetindiğini itiraf eden Çalışma Bakanlığı'nın istatistiklere temel olması gereken iş yerlerine göre üyelikleri bile verecek durumda olmadığı öne sürülüyor. Çalışma Bakanhğı'nca yayınlanan istatistiklerin önemi şurada: Yasaya göre bir sendika. toplu sözleşme hakkı elde edebilmek için sadece iş yerindeki çoğunluğu değil, aynı zamanda iş koiundaki işçinin en az yüzde 10'una sahip olmak durumunda. Daha doğrusu yetkıyi alabilmek için, önce iş kolunda işçinin yüzde 10'unu örgütlemiş olduğunu, Çalışma Bakanlığı'nın söz konusu istatistiklerı ile kanıtlamak zorunda. Bu yüzde 10'luk barajla, Türkiye'de bilinen deyimiyle "sendika enflasyonu"nun önlenmesi amaçlanıyor. Gerçekte, iş yeri sendikaları ve federasyonlarının yasa ile yasaklanmalan ve bordrodan sendikaya aidat kesilmesinın (checkoff) sadece toplusözleşmeyi yapmış sendikaya verilmesiyle bu amaca ulaşılmış sayılabilırdi Çünkü bu düzenlemeyi yapan yasalarla birlikte toplam sendika sayısı 800lerden 100'ün altına düşmüştü. İşte bu nedenle, yüzde 10'luk barajı, hele Çalışma Bakanlığı'nın gerçekleri yansıtmaktan uzak istatistiklerine dayalı yüzde 10'luk bir barajı savunabilmek hayli güçleşnıektedir. Buna göre toplusözleşme yetkisi verilen, ya da verilecek sendikaların bunu hak ettiklerini, hak edeceklenni söylemeyi güçleştirici belirtiler vardır. Partizanlığın işe karıştığı, ANAP içindeki "dört eğilimden bi//"nin yetki saptamasında ağırlık taşımaya başladığı çok sık öne sürülmektedir. Bu durum, Türkİş yönetimi tarafından Cumhurbaşkanlığı'na yansıtılmıştır. Türkİş Genel Başkanı Şevket Yılmaz'ın "Bu Çalışma Bakanlığı ndaki vaziyet anlaşılacak gibi değil; adamlar beni bile komünist görüyorlar" diye yakındığı bilinmektedir. Bir de Çalışma Bakanlığı'nın sendikalar üzerindeki denetim yetkisinin genişliği, bu yetkinin her zaman için istismarına ve partizanca amaçlar için kullanımına yol açabilecek dozda gözükmektedir. Eğer işin içine partizanlık girerse, bu yetkilerle Bakanlığın her sendikayı kapatabileceğıni dile getirenler de vardır. Nitekim, Türkİş Teşkilatlandırma Sekreteri Orhan Balaban, "Sendikaların geieceği ve sendikacının meslek hayatı siyasi kadrolann iki dudağı arasmdadır Sonra bunun adına demokrasi diyorlarf' demektedir. Karamsarlık yaymak niyetinde değiliz. Ancak, dikkat çekmek istediğimiz bir nokta var. Zaten işçiişveren ilişkilerini düzenleyen yasalar, bu ilişkileri zaman içinde köstekleyebilecek demokrasiye ters düşen özellikler taşımaktadır. Bir de bu yasalann uygulamasında işin içine partizanlık girer ve siyasi iktidar ile işveren kesimine gebe sendikalar toplusözleşme yetkisi almaya başlarlarsa ne olur?.. ANAP içindeki "dört eğilimden biri" ya da "aşm" olanı bu alanda etkinliğini arttırmaya devam ederse ne olur?.. Sorulan çoğaltmak, örnekieri somutlastırmak mümkün, ama şimdilik gereksiz. Enflasyonun tıımandığı, "istikrar" adına ücretlerin tırpanlandığı böylesi bir dönemde, bir de zaten son derece kısıtlı bir toplu pazarlık sistemine bu tür tohumların ekimi sürerse, sonra ne biçilir, doğrusu merak ediyoruz. Ya siz, Sayın Başbakan... UGUR MUMCU GOZLEM Türkiye Cumhurbaşkanı Celal Bayar 102 yaşında Bayar 'ın Cumhuriyeti'nin 3. Tercüman Gazetesi sa102. doğum günü hibi Ke'mal Jlıcak ve yazarı Sazlı Ihcak 'ın kızları Aslt llıcaVın 12. doğum gününe rastlayınca, Pera Palas salonlarında ikipasta birden kesildi. Aslı llıcak, her ikipastanın mumlarını Bayar'dan çok kendi nefesiyle söndürürken, kesme ifi Bayar'a kaldt ve bunu da ancak bir bayan dostunun yardımıyla yaptı. Bu arada Bayar, "Kader arkadasları" yazıü çiçeğin önünde, bir yandan kendisiyle poz vermeye çabalayan eskiyeni arkadasları, bir yandan da fotoğrafını çekmeye çabalayan gazeteciler arasında, boğulmakla boğulmamak arasında hocalarken, bazı kişilerin de "Yahu bırakın, 102 yaştnda adam, ölecek şimdi" sesleri salonda yankılanıyordu. Fotoğrafta Celal Bayar, 102. doğum günü pastasını Sazlt Ihcak ve kızı Aslı llıcak'la birlikte keserken görülüyor. (Fotoğraf: ENDER ERKEK) Hayul tüccariarı Isviçre'den sonra şimdi Almanya'da Başbakan Özal, "Konuyla ilgili incelemelehmiz devam ediyor. Bütün ihracatçt firmalar sıkı şekilde denetleniyor" dedi. ANKARA, (ANKA) İsviçre'nin yanı sıra Federal Almanya'ya yönelik ihracatın bir bölümünün de "hayali" olduğu gözleniyor. Türkiye'nin döviz alım bordrolarına dayalı ihracat verileri, Federal Almanya'ya ocak 1984'te 100 milyon 33 bin dolarlık ihracat yapıldığını gösterirken, Federal Almanya lstatistik Bürosu, Türkiye'den satın alınan mal miktarını 73 milyon 483 bin dolar (206 milyon mark) olarak açıklamış bulunuyor. Y'üksek vergi iadesi oranlarından yararlanmak üzere İsviçre'de yoğunlasan geleneksel "hayali" ihracatın son dönemde Federal Almanya'ya da kaydığı Türkiye ve Federal Almanya istatistiklerinin incelennıesi sonucu ortaya çıkıyor. 1983 yılının bütününde, Federal Almanya'ya yönelik olarak Türkiye'nin kayıtlarında yer alan 837.8 milyon dolarlık rakamın Federal Alman istatistiklerindeki karşılığı 719.5 milyon dolar düzeyinde görünüyor. Dış ticaret verilerindeki bu • farklılığı inceleyen uzmanlar, 1983 yılında Federal Almanya'ya yönelik ihracatın yaklaşık yüzde 14'ünün "hayali" olduğunu, ancak bu oranın vergi iadesi ödemelerimn azaltılacağının ;açıklanması üzerine birden yüzde 25 'e kadar yükseldiğini belirtiyorlar. Türkiye'nin kayıtlarında Federal Almanya'ya yönelik ihracat, ocakmart döneminde 349 milyon 284 bin dolara ulaşmış görünüyor. Bu miktar ihracatla Federal Almanya, Türkiye'nin dış ticaretinde ilk sıraya yükselmiş bulunuyor. Federal Almanya'ya yönelik bu ihracatın dörtte birinin "hayali" olduğunun belirlenmesi üzerine yapılan hesaplamalar, haksız vergi iadesi talebinin 1 milyar liraya yaklaştığını gösteriyor. Isviçre ve Federal Almanya'ya yönelik ihracatın önemli ölçüde "hayali" olduğu yolunda elde edilen kanıtlar üzerine, DPT Müsteşar Yardımcısı tmdat Akmermer, mayıs ayı başında ANKA'ya yaptığı açıklamada şöyle demişti: "Bu yılın ilk üç ayındaki ihracat artışının bankacılığı meşhur tsviçre ile işçilerimmn yoğun bulundugu Federal Almanya'ya gerçekleştirilmiş olması, akla ister istemez bazı sorulan getiriyor. Fiyatlan yüksek gösterip haksız kazanç peşinde olanlann yaptıklarını yanında bırakmaz, 50 milyon insanın hakkını aramak için hesap uzmanlannı gönderir, kollannı bükeriz." OLAYIN GELİŞİMİ Resmi makamların "hayali" ihracat üzerinde araştırmaya başlamaları, bir halı ihracatçısı firmanın 560 milyon liralık vergi iadesi alacağı gerekçesiyle Merkez Bankası'na başvurması üzerine gerçekleşti. Merkez Bankası yetkililerinin yaptığı araştırmalar sonrasında, dış piyasada değeri 800 bin ile 1 milyon lira arasında olan halıların 5 milyon Türk Lirası karşıhğında ihraç edilmiş gösterildiği ve döviz bedelinin Türkiye'ye getirilmesi gereken yüzde 80'lik bölümunün transferinin sağlandığı saptandı. İhracatçı firmanın ihracatın tamamı üzerinde istediği vergi iadesi konusunda DPT Teşvik Uygulama Dairesi'nin görüşü de, ihracatın gerçek piyasa değeri üzerinden yapılabileceği yolunda belirince, ilgili firmanın talebi karşılanmadı. Bu arada, ihracat ve vergi iadeleri konusunda gerçek durumıı saptamak üzere bir araştırma başlatıldı. ÖZAL: İNCELİYORUZ Başbakan Turgut özal, dün Ankara'dan Diyarbakır'a giderken, uçakta halı ihracatı vurgunu ile ilgili olarak şunları söyledi: "Halı yolsuzluğu iddialan konusundaki incelemelerimiz devam ediyor. Bütün ihracalçı firmalar sıkı bir şekilde denetleniyor. Şayet böyle bir olay var ise sorumlularından hesabı sonılacaktır." İLAN Iscanbul 10. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1983/1018 esas ve 1984/258 karar ve 4.5.984 tarihli kararı ile Malgil olan soyadımız ÇAK1ROĞLU olarak tashih edilmiştir. İlan olunur. HA YDA R ÇA K1ROĞL U MEMET ALİ ÇAK/ROĞLU MEHMET ALİ ÇAK/ROĞLU (MALGİL) Başbakan Yardımcısı Kaya Erdem de hayali ihracatın söz konusu olmadığını söyledi. Erdem gazetecilerin sorulan üzerine konuya ilişkin şu açıklamayı yaptı: "Bir Ulkeye gönderilen malın bedeli, aynı müddet zarfine gelmez. Aynca, bugün gönderilen malın bedeli belki Isviçre'den başka bir ulkeye gönderildigi için o Ulkeden gelecek olabilir. Yani oradan başka bir ulkeye gider, para da o ülkeden gelir. Durum u hayali ihracat olarak kabul etmek doğru deglidir. İsviçre'den para gelmeyince, o ihracatı hayali ihracat olarak kabul etmek dogru olmaz. Hayali ihracat meselesinden üç dört senedir bahsedilir, bu şekilde ihracat yapddıgı soylenir. Biz böyle ihracatı önlemek için tedbir aldık ve vergi iadelerini azalttık. Vergi iadesi almak için hayali bir ihracat söz konusu ise, bu oranları azaltmakla, bu durum tamamen ortadan kalkacak." Dıracat vurgunu OECD Bakanlar Konseyi, Paris'te toplanıyor SABETAY VAROL PARİS OECD Bakanlar Konseyi bugün toplanıyor. Kuruluşa üye 24 ülkeden bakanlann katılacağı konsey toplantısında Türkiye'yi Başbakan Yardımcısı Kaya Erdem ve Dışişleri Bakanı Vahil Halefoğlu temsil edecek. Türkiye bu yılki konsey toplantısında F.Almanya ile birlikte başkanlık yardımcılıklanna seçildi. Başkanlık ise Finlandiya'ya verildi. Bakanlar Konseyi'nin gündeminde, çeşitli ülkelere yapılan yardım ve borçlann verilme ve tahsis biçimlerinin yeni kurallara bağlanması gibi konular bulunuyor. Gündemin bu maddesinde Halefoğlu'nun Türkiye'ye AET ülkelerinin uyguladığı ticari sınırlamalardan sözetmesi bekleniyor. OECD Genel Sekreteri Emile Van Lennep, duzenlediği basın toplantısında, "Enflasyonu diişiirme ve yatınmı hızlandırma" olarak özetlediği kuruluşun genel stratejisinin bu yıl da devam edeceğini söyledi. Konseyin yannki toplantısında, Başbakan Yardımcısı Kaya Erdem konuşacak. NATO'da Yunanistan'm (Bastarafı 1. Sayfada) lanusında yeniden gündeme getirmek istedi. Ancak NATO Genel Sekreteri Josepfa Luns itirazı geçersiz sayarak işleme koymadı. Dünkü toplantının büyük bir bölümii tttifakın altyapı biltçesi miktan üzerindeki tartışmalarla geçti. Aksama doğru kuvvet hedefleri prograraını sunarken uzun bir k o nuşma yapan Luns, bu arada Yunanistan'm tutumuna da değinerek, bir müttefığin, diğerinin hedeflerine itiraz «mesine NATO içinde ilk kez rastlandığını vurguladı. Luns, böyle bir iüranrv ancak kendisine yönelik ulusal hedeflere karşı yapılabileceğini belirtti ve hafta baş:nda daimi dclegelcr toplantısında yapıldığı gibi iürazın işleme konmayacağını ve programın onaylandığını söyledi. Bu sırada Yunanistan delegesi VasOikos yeniden söz istedi ve Atina'mn isteği uyannca itirazııu yineleyerek, programın onaylanabilmesi için oybirliği gerekliğini öne sürdü ve Türkiye'ye "Harpoon" füzeleri yerleştirilmesini öngören maddenin programdan çıkarılmasını istedi. Yunanisıan delegesinin itirazını kendisi yanıtlayan Luns öne sürülen görüşlerin "Pralik ve hukuki »çıdan geçeriilik taşımadıjını ve itirmzı dikkate almayacagını" söyledi. Federal Alman Savunma Bakanı Wör 1980'de Bozer ve İslimyelVnin basın toplantısı MDP Grup Başkanvekilleri Ali Bozer ve Fenni İslbnyeli dün ortaklaşa bir basın toplantısı diizenleyerek, köprii ve baraj yasastnm iptali için Anayasa Mahkemesi'ne başvuru konusunda HP'nin gerekli sayıyı tamamlamak amacıyla destek vermediğini ve bu nedenle başvuruda buhınmadıklannı söylediler. Ozetle (Baştaraft Spor'da) önemli bir faktör olraadıgını söyiüyor. Siân göriişüniiz nedir? Reagan politikası önemli bir faktör önemli bir faktör değil «7» 5 3 Bilmiyorum OlimpiyallariD uluslararası gerginliği azaltacağına mı yoksa çoğaltacağına mı inanıyorsunuz? Azaltacak Çoğaltacak Ikisi de değil Bilmiyorum Geriye bir dönüp bakın: 1980 boykotu yerinde bir karar mıydı yoksa degil miydi? Doğru karar Yanhş Bilmiyorum Sizce olimpiyatlarda yarışlar ulnsiararası mı olmalı yoksa, atletler arasında mı? Uluslararası Atletler Bilmiyorum %33 «/o 5 ner de bir konuşma yaparak Luns'u destekle di. Daha sonra söz alan MiUi Savunma Bakanı Zeki Yavuztürk, Türkiye'nin NATO'ya katkılannı vurguladıktan sonra "lıtifak içinde bir münrfıjin digerini lehdi» Htiginc hiçbir ddegenin inanmayaajnn Uhmin ediyonım" diyerek Türkiye'nin kuvvet hedefleri programında kendisine verilen tüm yükümlülükleri zamanında yerine getirecefini söyledi. Bu gelişmelerden sonra Yunanistan'm, bugün yayınlanacak savunma bakanlan toplantısı büdirisinin kuvvet hedefleri bölümüne çekince koyması bekleniyor. WEİNBERGER UMUT VERDİ Öte yandan Zeki Yavuztürk ile ABD Dışişleri Bakanı Caspar VVeiaberger diin Türkiye'ye askeri yardımın Kongre'deki durumunun ele alındığı bir gönışme yaptılar. Bu konuşmada Weinberger, yardımın Kongre'den en yüksek düzeyde geçirilmesi için Reagan hükümetinin "azami çabayı" gösterdiğini belirtti ve Kongre'deki yöntemin karmaşık bir süreç izlediğine dikkat çekerek "Herseye ngmen Kongre'den Türkiye'ye yardım konusunda r>i haberler bekliyoruz" dedi. TÜRKİYE İNGtLTERE'DEN TORNEDO UÇAKLARI ALMAK İSTtYOR Bu arada lngiltere Savunma Bakanı Mkhael Heseltine ile bir göruşme yapan Zeki Yavuztürk, görüsmeden sonra Türkiye'nin Ingiltere'den "Tomedo" uçaklan almak istediğini açıkladı. Alınacak ucaklarla Türk Hava Kuvvetlerinin kısa dönemdekı modemizasyon ihtiyacını karşılaraak istediklerini belirten Yavuztürk, Ingiltere'ninönerdiğifiyatı yüksek bulduklannı ve görüşmelerin sürdürüldüğünü belirtti. Yavuztürk, Heseltine ile görüşmesinde aynca tngiltere ile Rapier füzelerinin Türkiye'de ortak üretimini görüştüklerini de açıkladı. (Baştarafı 1. Sayfada) dur. NATO ve IMF de Batı ülkelerinin çokuluslu kuruluşlarındandır. Batı, uluslararası mali örgütleri, savunma antiaşmaları, siyasal kuruluşları. bankaları, askeri antlaşmalan ve birbirleriyle ortak çalışan istihbarat örgütleri ile bir bütündür. Türkiye'nin Batı emperyalizminin etki alanında olduğunu ileri sürdükten sonra, "tam bağımsız Türkiye" özleminden söz etmek, daha sonra da Türkiye'yi aynı Batının kurumlarından birisine şikâyet etmek tutarlı davranış değildir. Aslında iç ve dış siyasetin "Amerikancı" ya da "Sovyetçi" diye nitelenen siyasal ya da ideotojik çizgilere oturtutması kadar alçaltıcı bir davranış olamaz. Bir insan, kendi ülkesi için hangi siyasal çözümleri benimserce benimsesin, kesinlikle "Amerikancı" ya da "Sovyetçi" olmamalıdır. Olduğu anda, Kurtuluş Savaşı'ndaki "mandacılara" benzer. Mandacılığın, Amerikancılığı ya da Sovyetçiliği arasında ise hiçbir fark yoktur. "Milii mücadele ruhu" adını verdiğimız bitinç. duygu, düşünce ve ideolojik yörünge, kesinlikle "tam bağımsızlık" ilkesine dayanır. Türkiye, gerçekten son yıllarda görülmemiş çokuluslu ve yönlü baskılar altındadır. Ermeni terörörgütlerinin dış dünyada sağladıkları destek ve hoşgörü, Batı ütkeleri için bir utanç konusudur. Uluslararası çapta örgütlenen Rum Ermeni örgütleri, hiç azımsanmayacak biçimde çok yönlü saldınları yönetmektedirler. Türkiye ile aynı savunma paktı ve "kolektif güvenlik" içindeki birçok NATO ülkesi, Türkiye'ye yönelik etnik kökenli kışkırtmaların merkezleri haline getirilmişlerdir. 12 Eylül öncesi, Türkiye'ye sokulan her tür ve marka silah ile uyuşturucu madde yapımında kullanılan kımyevi maddeler, yaşanan olayların hiç de basite alınamayacağını gösteren önemli kanıtlardır. Ülke sorunlarının tartışılacağı yerler, Batı ülkelerinin oluşturduğu çokuluslu forumlar değildir. Başvurulacak tek kaynak halkın kendisidir. Çünkü iyiye, doğruya karar verecek t6k yasal kaynak halktır. Bunun için etkin bir kamuoyu sürecınin yaşanması zorunludur. Düşünceler, kamuoyu aracılığı ile halka ulaşır. Kamuoyu açık tutuldukça çözülmeyecek sorun yoktur. Bilinçli bir yurttaş için kamuoyu kanallan, Avrupa Konseyi kulislerinden çok daha etkilidir. Türkiye'yi Avrupa Konseyi ile benzer kuruluşlara şikâyet etmeyi, doğrusu bu ya, çok alçaltıcı bir davranış olarak görüyoruz. Ve bu tutumu "bağımsızlık" özlemi ile hiç mi hiç bağdaştıramıyoruz. Bağımsızlık mali, siyasal, askeri olduğu kadar "ideolojik bağımsızlığı" da içermektedir. Bunlardan birini yok saymak, bağımsızlıktan, bağımsızlığı oluşturan duygu ve bilinçten de uzaklaşmayı göstermez mi? Bu koşullarda, Türkiye'nin demokrasiyi sağlıklı yöntemlerle kurup geliştirmesi, demokrasinin sınırlarını genişletmesi gerekiyor. Avrupa'da Türkiye'yi suçlamaya çalışan çevrelere verilecek en güçlü yanıt, özgürce oluşan bir kamuoyu ile yerli yerini bulacaktır. Tersine davranışlar ise Türkiye'yi suçlamaya hazır olan çevrelere yeni fırsatlar verecektir. Bu duyarlı dengenin çok iyi gözetilmesi gerekmektedir. Siyasal görüşlerimiz değişık olabilir. Ülke sorunlarına, çok değişık açılardan bakıyor olabiliriz. Bütün bunlar, ülkenin "bağımsızlığı, saygınlığı ve bütünlüğü" konularında bir araya gelmemizi ve birbirimize hoşgörü ile bakmamızı engellememelidir. Bu ülke hepimızindir ve "heryiğidin biryoğurt yiyişi" bulundugu gibi, değişik görüşteki insanların da kendilerine özgü yurt sevgilen bulunmaktadır. Yurtseverlik üzerinde tekel kurulamayacağına göre birbirimizı anlamak zorundayız. Ülkenin bağımsızlığında, ülkenin saygınlığında, ülkenin bütünlüğünde birleşemezsek, başka nerede birleşeceğiz? Arai,tstanbuiiu tlhan Erdost'u ihracat nasıl şişer? 100 milyonluk (Baştarafı 1. Sayfada) rupa'da da yıldızlara bu şekilde para ödeniyor, ama ülkemizde bir fulbolcu için bu para çok fazla. Düşiiniin 100 milvon lira 1 milyon mark eder. Bu para ile kulüpler, sahalar ve lesisler yapabilir. Ama isleyenin bir yiizü kara, vermeyenin iki yiizü" dedi. KOÇMAN: ÇOK PARA TÜSİAD Başkanı Ali Koçman da, 100 milyonluk futbolcu için görüşünü şöyle dile getirdi: "Türkiye slandartlan için çok para. Türkiye kulüplerinin parayı karşılayıp karşdayamayacaklan söz konusu. A\nca bu kadar paraya salılan bir oyuncunun gideceği takıma yararlı olup olmajacagı da beili değil." • Pasaportumu ve nüfus hüviyet cüzdanımı yitirdim yenisini çıkartacağımdan eski geçersizdir GÜRSAL ŞENER • Hüviyetimi kaybettim, yenisini alacağımdan hükümsuzdür. NİYAZİ ÇELÎK Belediyv otobüsü çarpması sonucu öldü Aksaray Ordu Caddesi Koska Pasajı önünde Hasan Karagöz, adh yurttaş, belediyt otobüsünün çarpması sonucu öldü. Kentte meydana gelen diğer kazalarda ise 11 kişi yaralandı. Trafik ekiplerinin denetimlerinde ise alkollü araba kuüanan 17, ehliyetsiz 94, ihbarnameli 34 sürücü hakkında yasal işlem yapılırken, 136 araç trafikten altkonuldu. Sakatlar Haftası sona erdi Sakatlar Haftası 'nın sona ermesi nedeniyle Körler Rehabilitasyon Merkezi'nde düzenlenen törende konuşan Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanı Mehmet Aydm, "Toplumun güçsüz ve sakat kişileri kendi haline bıraktığı zaman, esef verici durumiarm ortaya çıkacağı anlaşılmaktadır. Biz devlet olarak bunlara el atmak durumundayız" dedi. Sizce olimpiyatlar fazla ticari amaca mı yöneldi yoksa olimpiyatian organize etmek için tkari finans kaynagı gerekli mi? Fazla ticari %33 Olimpiyatlar için gerekli <%63 Bilmiyorum % 4 BAŞSAĞLIĞI Değerli meslektaşımız, Samsun Şubemiz Yönetim Kurulu üyesi, Ziraat Teknisyeni, Bursa Belediye Başkanının maaşı 200 bin lira Bursa Belediye Başkanı Ekrem Barısık'ın maaşı, Belediye Encümeni'nin diinkü toplantısında 38 bin liradan 200 bin liraya yükseltildi. Başkan Banşık "Biliyorsunuz yeni bir döneme girdik, normal bir maas almam lazım" dedi. ALİ İLYAS YILMAZ 15.5.1984 tarihinde ani bir kalp krizi sonucu Hakkın rahmetine kavuşmuştur. Kederli ailesine ve tüm meslektaşlarımıza başsağlığı dileriz. TÜRKtYE ZİRAATÇILAR DERNECt MERKEZ YÖNETİM KURULU Ekonomi Servisi "Fiktif ihracat" genellikle piyasa mah olmayan, yani değeri "eskilik " niteliğine göre büyük farkhlıklar gösterebilecek ve bufark ilk bakışta anlaşüamayacak mallarda yoğunlaşıyor. Diyelim ki, Türkiye'de değeri 25 bin lira olan bir halıyı aracı ihracatçı 100 bin liraya satın almif gibi gösteriyor ve bu ihracatı karşısında devletten her halı başına yüzde 20, yani 20 bin lira vergi iadesi alıyor. Bu durumda ihracatçı, devletten aldığı 20 bin liralık vergi iadesiyle, halı üreticisine ödediği parayı neredeyse karşılamış oluyor. Sonra ihracatçı halıyı tsviçre'ye ihraç etmiş gösteriyor, ancak /sviçre gümrüğünden sokarken, her halının değerini sözün gelisi 30 bin lira olarak gösteriyor. tsviçre ve Türk makamları arasında isıatistiki bir koordinasyon olmadığı için, Türkiye'den ihracat çıkış rakarnı 100 bin, hviçre 'ye giriş rakamı 30 bin lira olabiliyor. tsviçre'ye giriş rakamının düşük olmasmda, daha az gümrük ödeme kaygısı da etkili oluyor. İşte daha bu noktada Türk ve tsviçre kayıtlarına göre ülkemizden tsviçre'ye salılan malın parasal değeri önemli farkhlıklar göstermiş oluyor. Buna bir de söz konusu mallann fsviçre üzerinden Almanya, Fransa gibi AET ülkeierine transil ihracatı da eklenince, tsviçre'ye giren mallann miktarı kâğıt üzerinde daha da düşüyor. Ticari kesimin bir bölümü bunu Hazine soygunu olarak niteliyor ve karaborsa ve resmi döviz piyasası arasındaki farkın azalmasının da bu tür ihracatı körüklediğini kaydedıyor. Buna karşı/ık üst düzeyde bu konunun öıeden beri bilindiği kaydediliyor. Bu arada bazı işadamları, öteden beri "Türk halısı alacaksan Avrupa'dan at, sana daha ucuza gelir'' yolunda kendilerıne yapılan tavsiyeleri anlalıyor ve yüksek vergi iadesi sayesinde kazançlarını arttıran ihracatçtlann A vrupa pazartarında tran, Afgan ve Pakistan haltlarıyla rekabet edebilmek için Türkiye'deki eıiketlerden daha ucuzfıyat koyduklarını ve aradaki farkı vergi iadesiyle sağladıklarını belirtiyorlar. (Baştarafı 1. Sayfada) Istanbul Sanayi Odası'nın aylık Meclis loplamısında sanayicilerin merakla bekledikleri 1980 yatırım programı ve teşvikleri konusunda açıklamalarda bulunması beklenen Sanayi ve Ticaret Bakanı Cahit Aral yaklaşık 2 saat süren uzun konuşmasında bu konuya hiç değinmedi. "Sanayi nabzmın allığı İslanbul'da sizin saflannızdan gelmiş bir insan olarak konusmanın mutluluğunu du>uyorum" diyerek sozlerine başlayan Aral, "Size bu konuşmamda S yıl içinde u>gulayacağımız politikayi ana hatlan ile açıklayacağım ki hfsabınızı ona göre yapın" dedi. Bu 5 yılhk politikayı anlalırken, bol bol vaatlerde de bulunan Bakan Aral, ihracatın her yıl yuzde 30 artarak 5 yıl sonra 21 milyar dolara çıkacağıru, ithalatın da en az aynı miktarda artacağından, "devletin ithalat gümrük ve harçlarından 12 milyar dolara yakın gelir elde edeceğini söyledi. Bugunkü rakamlarla 12 milyar dolann 4 trilyon Türk Lirasına eşdeğer olduğunu anlatan Aral, bu miktarın bir bölümünun memur kaısayüannın artırılmasında, bir bölümünun ücretlilerin vergi yükünün hafifleıilmesinde, bir bölümunün taban Hyatlarda ve nihayet "Sanayicilere müjde" olarak di|er bir bölümunün de yeni yalınmlarda kullanılacağını öne sürdü. Aral, vaatlerini sıralarken, Konut Fonu'na 300 milyar lira sağiayacaklannı. bu parayla her yıl yapılan konutlara ek olarak 150200 bin konut yapacaklannı ve bölelikle bugün 1,5 milyon dvannda olan konut açığının 5 yıl içinde 200 bine indirileceğini vaat etti. Her yıl devreye girecek konutun tefrişi için de en azından 200 milyar lira tüketim gerekeceğini tahmin eden Cahit Aral, boylelikle perdecisinden mobilyacısına dek çeşitli alanlarda her yıl yaklaşık 200 bin kişiye yeni iş olanaklan açılacağmı ve işsizliğin büyük ölçüde azalacağıru vaat etti. Bakanın Istanbullu sanayicilere vaatleri arasında Türkiye'de elektrik üretiminin bugünkü 28.5 milyar kilovat saatlik düzeyinden 5 yıl sonra 83.5 milyar kilovat saate çıkanlması, liman kapasitesinin 3 kat, demiryolu kapasitesinin 2 kat, kamyon kapasitesinin 1.5 kat arttınlacağı, aynca 5 yıl içinde 10 yeni tam teşekküllü havalimanı yapılacağı vaalleri de yer aldı. öidürmekten hükümlü astsubay Şükrü Bağ\n mahkumiyeti kesinleşti Kapatılan TİP Merkez Yönetim Kurulu üyesi Müşfık Eren, komünizm propagandası yapmaktan yeniden 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yayıncı tlhan Erdost'un Mamak Askeri Cezaevi'nde dövülerek öldürülmesinden hükümlü astsubay Şükrü Bağ'ın 10 yıl 8 aylık mahkumiyeti kararı, Askeri Yargıtay Daireler Kurulu'nda onanarak kesinleşti. An kara Sıkıyönetim Komutanhğı 1 Numaralı Askeri Mahkemesi'nde vargılanan sanık erler Ahmet Şeker, İbrahim Keskin, Metin Gündoğan, ayrı ayn 10 yıl 8 aya, er Kısmet Çağlar 8 yıla ve astsubay Şükrü Bağ 10 yıl 8 aya hüküm giymişti. Tutuksuz olarak yargılanan Şükrü Bağ kararla birlikte tutuklanmıştı. Askeri Yargıtay 5. Dairesi, hükümlü erlerin cezalarını onamış, astsubay Şükrü Bağ hakkında verilen mahkumiyet kararını suçun niteliği yönünden bozarak, tahliyesine karar vermişti. Askeri Yargıtay Başsavcılığı, tebliğnameye aykın olarak verilen 5. Dairenin bozma kararına, Daireler Kurulu nezdinde itiraz etti. Dosyayı inceleyen Daireler Kurulu, bozma karannı kaldırarak mahkumiyet hükmünü onadı. Şükrü Bağ'ın avukatları tarafından Daireler Kurulu kararına karşı yapılan kararın düzeltilmesi istemi ise, Başsavcıhkça reddedildi. • Ankara 1 Numaralı Askeri Mahkeynesi'nde sonuçlanan yasadışı Üçüncü Yol davasında, Cemalettin Çetin, Yıldınm Koç, Yaman Koç 8'er yıl, Ayhan Çopuroğlu 5 yıl 6 ay 10 gün hapis cezasına çarptırıldılar. Yine aynı mahkemede Devrimci Yol davasında, Ulus Ismetpaşa semti sorumlusu olduğu iddiasıyla yargılanan Üzeyir Ataman ile Gazi Eğitim Enstitüsü sorumlusu olduğu iddia edilen Nihat Korkmaz beraat ettiler. İSTANBULKapatılan TİP Merkez Yönetim Kurulu üyesi Müşfik Eren, komünizm propagandası yapmak savıyla yargılandığı İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı 1 Numaralı Askeri Mahkemesi'nce yeniden 6 yıl 3 ay ağır hapis cezasına çarptırıldı. Eren, daha once "Türkiye Işçi Partisi 1977 Selam Dünya'ya ve Tttrkiye'rnizin Aydın Geleceğine" başlıklı duvar takvimi nedeniyle 1 Numaralı Askeri Mahkemede yargılanarak, komünizm propagandası yapmak sucundan 7.5 yıla mahkum olmuştu. Karar, noksan soruşturma gerekçesiyle Askeri Yargıtay 1. Dairesi'nce bozulmuştu. Bilindiği gibi Müşfik Eren, TtP davasında da yargılanmış ve TCK'nın 141/1. maddesi uyarınca 8 yıl ağır hapis cezasına çarptınlmıştı • Yayın yoluyla komünizm propagandası yapmak, kanunun suç saydığı bir fiili övmek, Sıkıyönetim yasaklanna aykın davranmak suçlarından en az 8 y\\ hapis cezası istemiyle 3 Numaralı Askeri Mahkemede yargılanan Bakırköy Halkevi yöneücileri davasında, Türk halk müziği sanatçısı Ömer Şan tanık olarak dinlendi. Ömer Şan, kendisinin de Halkevleri'nden yetiştiğini, Bakırköy Halkevi'nde 3 ay saz ve söz dersleri verdiğini belirterek, bu süre içinde herhangi bir ideolojik çahşmaya rastlamadığını, yasak yayın görmediğini söyl'"di. (Baştarafı 1. Sayfada) taya çıkar. Tüketici açısından ek külfet, hükümet açısından ise ek gelir anlamına gelen zamlara gerekçe olarak hükümet, KlT açıklannın kendi kaynaklanndan kapatılması gereğini gösteriyor. Nitekim, Başbakan Özal, bu konuda "zamlan biz yapmıyomz KİT'ler kendileri yapıyorlar" biçiminde konuştu. Uygulanan ekonomik politikaya göre, böylece para basılmayacak ve enflasyonun azmaMna meydan verilmeyecek. Zam vergisi:
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle