17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Bahariye MELİH CEVDET ANDAY Kıştan sonra gece ıle gunduzun eşıt olduğu tanhte başlayan mevsime " b a h a r " denirdı eskiden, şımdi "Ukyaz" dıyoruz. Bır dıriliş mevsimi olduğu ıçın, ilkyaz, guç verır, kıvanç verır canlılara. Cenab Şahabeddin bir şiırınde, Verdi âsarî kudret zevki baharâsa bana der. Bu dızedeki "baharâsa" sözu "bahan andıran" demektır Şu ıçınde bulunduğumuz gunler, ılkyaz gunlen mı, yoksa ilkyazı andıran gunler mi? Çunku kıhğımızı ılk>aza göre ayarlamaktan korkar gibıyız şimdilik, guçlenip kıvanamadık daha gibime geliyor. Yeryuzunun dort mevsımlı bolgelerinde yaşayanlar, en çok ilkyazı severler Bektaşı yazın sıcağından, kışın soğuğundan, guzun sıkıntısından yakındığında, ona, "Sen de hiçbir mevsimi beğenmiyorsun" demişler de, baba erenler, "İlkyaza bir şey dediğimiz var mı?" dıye yanıtlamış onları. Ilkyaz ozanlan coşturur geneılikle Divan şiirinde, başlangıç bolumu ilkyazı konu edınen kasıdelere "Bahariye" denırdi. Ama ozanların bu guzel mevsimi hep de ovduklerı sanılmasın. Orneğın Nedım'in bır gazelı şoyle başlar: Bir nim neşe sa> bu cihanın bahannı Bir sagari kçşideye tut lâlezannı Bu beytin anlamı, "Bu cihanın bahannı bir >arım neşe sa> ve lâle bahçesini içilmiş bir kadehe karşılık tuf'tur. Ama Nedim'in ilkyazdan umutlandığı da olur Açılur elbet nesîmi nevbahar essun hele Bendi dil muhkem değil bendi nikabından senin. Anlamı, "Gönul bağı, senin yaşmağının bağlantısından daha guçlu degildir: hele bir bahar ruzgân essin, elbet o da açılır." Gelıp geçıcidır ılkyaz, bakarsınız umudumuz gelecek ilkyaza kalmıştır. Riyazi'nın, Bu nevbaharda ancak açıldı lâlei dağ Kuşidı goncei dil kaldı bir bahara dahi beyti bunu söyluyor. (Bu ilk>azda ancak bağrımızda lâle gibi yaralar açıldı. Gonul koncasının açılması ıse başka bahara kaldı) Şeyhulıslam Yahya'nın, unlu, Bülbuller oter guller açar şad gonul yok Hiç bovleliğin gormemişiz fasli baharın beyti de oyle. (Bülbuller oter, guller açar, fakat seunçlı gonul yok. Bız bahar mevsıminın boyle olduğunu hiç gormemiştik.) Izzet Molla'nın şu beytı ise, ılkyazda dupeduz mutsuzluğu dile getınyor: Bir mevsimi bahanna geldik ki âlemin Bulbul hamuş ha\z teki gulsitan harab. Anlamını da yazıverelım: Bu âlemin oyle bır mevsımine geldik kı, bulbul susmuş, ha\uz boş, gul bahçesi harap Tevfik Fıkret de. "Bir âşijanı bahar / Fakat benim gonlum artık bahar gormeyecek" demış. Ü Farsça " b a h a r " sözcuğunden dilimızde kımı deyımler kalmıştır; örneğin "Omrumun baharında..." sözu, "Gençlik jıllanmda..." anlamına gelır. "Ba CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER han başına \urdu" demek, "Vaşına başına bakmadan gençler gibi davranı>or" demeklir ki, ala\ yollu soylenir. Bır de "bahar nezlesi" vardır ki, bu guzel gunlerı zehır eder adama, sakınmalı. Ama butun hastalıklar ıçinde bize tek yararlı olanı nezle ımiş. Tann, butun hastalıklar ıçın kullarına sevap yazarmış da nezleyi açıkta bırakırmış bu >uzden Artık burası sizin seçmenıze bağlı. "Bahar", bir de, tarçın, biber gibi hoş kokulu maddeler ıçın kullanıhr Tarçın, zencefil, karanfil de bu aıledendır. Sarı papatya îçın de " b a h a r " dendığini duydum. Daha ona vakit var; ama Çamlıca bayırlarını beyaz papatya şımdıden doldurdu. Eskiden papatya toplamak için Çamlıca'ya çok gıderdım; aklımda kalmıştır, onbeş gun içinde bitivenr. Ansiklopedide okudum; eskiden Osmanlı padışahlarının her yıl yenıçerı ağasından başlayarak ocak ağalarına verdığı yazlık giysilere de "Bahariye" denirmiş. Yenıçerı kâtibi, kul kethudası, zağarcıbaşı, sekbanbaşı, turnacıbaşı, dort hasekı, dort solakbaşı, başçavuş, muhzırağa ve kethuda'ya verilen bu "hil'atı fâhire" bırer top kumas, ile, bırer top çuha imiş. " Baharat Yol u " kervanların geçtiği en eski yollardan bırıdir; Hadramut'tan başlar, Mekke'ye ve Mısır'a dek ulaşırdı. Baharat, Doğu ulkelerinin urunüdur. Bizim ozellikle guney kentlerımizde çok kullanılır bu tur bitkı tozları. Kımbılır, sıcakla bır denge mi kuruyor vucutta dersınız? Oscar VVilde, guneşın geldiğı yerden uygarlığın kaçtığını soyİemıştir. Eski Mısır'ı, Eski Yunan'ı neden gormezlikten geldı, bilmem. Belkı de onun soylemek istediğı dupeduz yazdı, yakıp ka\uran yaz. Oysa bızım, yılın bır a>ı olarak bıldiğımiz Temmuz, Sumer'de olup dirilen, demek mevsimlen yaratan bır Tanrının (Tammuz) adı idi. Bu Tann onlardan Ortadoğu'ya (Adonis), sonra da Anadolu'ya geçtı ve ılkçağda Telepınu adını aldı burada. Telepınu ortalıktan yıtince bitkiler kurur, buğday, arpa yetışmez, ınsanlar, hayvanlar uremez olur. Ben bır şiirimde, Hıtıtlerın Tanrıyı çağırmak ıçın kullandıkları bır çağrıyı kullanmıştınr Neşaş giysileri ustumıizde Yalvanyoruz! Eğer sen nehirlerin, çeşmelerin içindeysen Buraya gel! Eğer sen çobanların arasındaysan Kaç buraya gel! Eğer sen guneş tannnın yanındaysan Buraya gel! Ataç, ilkyaz geldiğinde, gezip dolaşırken bırtakım Dıvan beyitlerı okurdu doğayı oven, doğa guzellıklerinı betimleyen Ama bende kalan izlenım odur ki, ne o beyitler doğayı anlatırdı gerçekte, ne de Ataç o beyitlerle tatmak isterdi doğa guzellıklerinı Dunya sımgeseldır Dıvan şiirinde, daha doğrusu insanla bir benzeşme, anlam ilişkisi ıçindedır. Sözgelişi Naili'nin, O şuhu bagda gördıim şıikuftenı tâze Elinde bir gul açılmış o tâze bu tâze beytınde olduğu gıbı. (Bahçede yuzu açık bir tâze gördum, ehnde açılmış bır gul vardı, gul de tâze, kendısı de tâze idi.) Doğrusu da budur, doğa bakımından ıkısinin arasında bir ayrım olmamak gerekir. Ama bakın, Orhan Velı öyle demıyor, onda insan dünyaya bakıyor dışardan. Deli eder insanı bu dunya Bu gece, bu yıldızlar, bu koku Bu tepeden tırnağa çiçek açmış ağaç. PENCERE Natosal Gunler... 6 NISAN 1984 NATO'nun 35'inci kuruluş yıldönümü nedeniyle Türkıye'de törenler yapıldı, toplantılar düzenlendi. NATO Nükleer Planlama Grubu Toplantısı İzmir'de yapıldı. Natosal gunler yaşadık, yoğun bir propaganda yayını TRT'den ülkeye yansıdı. Parlamentoda Başbakan ve partı genel başkanları konuştular; NATO'yu övdük, goklere çıkardık. Ama bır Allahın kulu şu fırsattan yararlanarak Natosal gerçeklerı halkın gözlerı önüne sermedı; ıçınde yaşadığımız koşulları aklın ışığında aydınlatmaya çalışmadı. Aklımızı bir yana koyup konuşmaya ne kadar alışmışız. "NATO'nun patronu" ne diyorsa papağan gibi yınelemekle ulusal çtkarianmız arasında bir ayrım yapmasını bilmediğımız için NATO'nun olanaklarından da yararlanamıyoruz. • NATO 1949 yılında kuruldu. Türkiye 1952'de örgute katıldı. NATO temelde bır askeri örgüt olduğuna göre gerekçesı ve amacı ne? Dunyamn belirli bir bölgesinde (kı bu bölge antlaşmada saptanmıştır) uyelerden birine yapılan saldırı durumunda ortak savunma'ya gırilecek. Oysa NATO patronu Amenka1 nın antlaşmayı böyle yorumlamadığı 1964 yılında Cumhurbaşkanı Johnson'un Ismet Paşa'ya yazdığı mektupla ortaya çıktı. O sırada Rumlar, Kıbrıs'takı Türklere karşı soykırım sayılabılecek bır saldırıya geçmişlerdı Ankara, uc devletın (İngıltere, Yunanıstan, Türkiye) ımzaladığı Garantı Antlaşması'nm verdiğı yetkıye dayanarak Ada'ya çıkmaya hazırlanıyordu. ABD Cumhurbaşkanı, Türkiye Başbakanı Ismet Paşa'ya ıvedı mektup yazdı: • Türkiye, Kıbns'ta müdahale hakkını kullanırken Sovyetler1den bır saldırı gelirse NATO işlemez. NATO'nun bir savaşta ne zaman ışleyıp ne zaman ışlemeyeceği, ABD Cumhurbaşkanı'nın ıki dudağı arasındadır. Türkiye ıle Amerıka arasında bu bakımdan anlayış uçurumu 1964 olaylarında ortaya çıkmıştır. İsmet Paşa'nın o tanhte Johnson'a yazdığı yanıt mektubunu okuyan kişi tarihsel bir ders çıkarabılir. NATO ıle Türkiye ılışkilerindekı soru ışareti bu kadarla kalmryor. NATO stratejisi içinde Türkiye'nin yeri nedir? Kuzeyden gelecek bir saldırıya karşı ülkemiz neden Toros dağlarının güneyinde savunulacaktır? Şımdiye dek çeşitli askeri uzman ve yetkıliler bu alanda yazılar yazdılar, açıklamalar yaptılar. Buna karşın "esrar perdesi" aralanmadı. Türk ordusunun "NATO standartlan attında donatıldığı" ve "NATO savaşı gerekleri içinde silahtandınlmadığı" belkı bin kez yazıldı. Dıyelim ki Kuzey Atlantik'te bir Sovyet savaş gemısıyle İngiILz savaş gemisi çatıştılar; NATO'yu ışletip Anadolu'yu yangın yerıne dönüştürecek mekanizmaları elinde bulunduran ABD, Türk ordusunu bu savaşın gereklerıne gören neden sılahlandırmıyor? • NATO'nun patronu "İsrail Yunanistan" parantezi arasında güçlü bir Türkiye ıstemiyor. Ordumuzun NATO standartları altında bırakılması bu "surekli ve temel siyasef yüzündendır. ABO, Türk ordusunu silahça güçlendirmekten çekinıyor; çünkü bu ordunun gerektiğınde elındeki sılahları ulusal amaç ıçın kullanacağını biliyor. • NATO Nükleer Pianlama konusu ıse daha yoğun bir "esrar perdesi" arkasındadır. Nükleer sılah dengesını ve mekanizmalannı Beyaz Saray'la Kremlın'den başka bilen yoktur. Bu alanda ışin ıçine dalmak karanlığa kurşun sıkmaktır Nitelığını bılmediğimiz silahlann tetikleri başkasının elındeyken hangı planlamayı yapacağız? " jj (Arkasi II. Sa'da) OKTAY AKBAL EVET/HAYIR OKURLARDAN Yurdunun Sayın Mudurune, Kurumun Saytn Genel Mudur Yarduncılanndan fimdi ismini anımsayamadığun birine ve son olarak, Genel Miıdür Saytn Gazetelerden Başbakanbk Şahap Ar'a, değişîk tarihlerde yetkililerinin MEYAK kesinrileri aktararak, gözier önune Ue ilgili hiçbir yakuıma sermeye çahştun. Ne var ki, obnadığuu açıkladıklanm değil sorunlara çozum aramak, oğreruük. yeterince ilgüenmedUer bile. YakınmcL fikâyet, ancak şikâyet Öte yandan, Kurum'un edentn baştna iş açıyor. tstanbul'daki yurtlartnda ve Çeşitti yerlerdeki okullarda ozellikle Ataturk öğrenci bulunan MEYAK Sitesinde, "aylardır" açık kesintilerimizjn belgelerini yataklar buhmduğu, bizzat bu toplamak için, mektup, telgraf, yurdun öğrenci işleri telefon parası vermekten caüşanlannca vurgulandığı alacağımız parantn bir bolumu halde, Bölge Mudürluğunün güti Sonuç. Bekliyoruz."Yurt Idare Servısı"ne yapılan MEYAIClar kesOirken, öğrenci başvurulanntn memuriara mı soruldu? karşuanamadığtnın, bu serviste Ödenirken yuku neden çahşan bir gorevli taraftndan, memuriara yukleniyor? adeta "azarlarcasına" DOenci gibi kapı kapı MEYAK soylenmesi, duşundurucu olsa tophtyoruz, Boylece zaten gerek, zarara uğramış olan memur HİKMET NAtM butçesine bir de posta masrafı HAZİNEDAR yuklendl W. HUKUK FAKÜLTESt NlĞDE'DEN BtR GRUP ÖĞRENCÎSt OĞRETMEN Bugün de sıze son günlerde aldığım okur mektuplarından parçalar sunacağım. Okurlar, en az bızler kadar uyanıktır, tetıktedır. Hiçbir şey gözden kaçmıyor, hiçbir şey hasıraltı edılmiyor. 'Geleceğın süresı uzundur' sözünü kımse unutmasın Bugün yazılanlar, soylenenler aydın halkımızın gözlerı onundedır. Mektuplarla, telefonlarla, hatta gazeteye kadar gelerek düşüncelerinı bıldıren tüm okurlarıma bir kez dapa «Igılerınden ötürü teşekkür etmek ısterım. Antakya'dan emeklı memur A. Evren bakın ne yazmış: "14 mart ve 18 mart günlerinde çıkan, "Bu nasıl ders kitabı?" ve "Ataturk Son Derece Meşgul Iken" başlıklı yazılarınızı okudum. Gülmek mı ağlamak mı gerektiğını düşündüm. Bu diplomalı bılgısiz kışılere ne gülmek, ne de ağlamak, ancak acımak gerektığı kanısına vardım Edebıyat Fakültesı'nde okutulan, "Ataturk llkelen ve Dayandığı Tarihı Temeller" adlı kitabın yazarları Bay Kafesoğlu ıle Bay Saray'ın her şeyden önce Atatürk'un 'Söy/ev'ını okumaları gerekir 'Sdy/ev'i okumadan böyle ders kıtabı yazmaya kalkışmak 'bilım onurundan' yoksunluk anlamı taşır. Atatürk bu gibi konularda tarihe sağlam belgeler bırakmıştır kı, bunları saptırmaya çalışmak boştur. Anayasa'nın 2. maddesindekı 'Devletın dını Islamdır' maddesinın değıştirılmesı hiç de Atatürk'ün 'son derece meşgul' olmasından ılerı gelmemıştir. Tam tersine bu değıştırme Atatürk'ün verdıği dırektıfle yapılmıştır. Atatürk'ün Soylev'ınin ikınci cıldının 714, 715, 716 ve 717. sayfalarmda (Türk Devrım Tarthi Enstitüsü yayını) bu konuya tam bır açıklık getırılmektedır. Atatürk 'Söy/ev'inde diyor kı: "Cumhuriyetın ilanından sonra da yeni Teşkilatı Esasiye Kanunu yapılırken 'laik hükümet' tatirinden dinsizlik manası çıkarmaya mütemayıl ve vesılecı olanlara frrsat vsrmemek nrıaksa*dıyla kanunun ikinci maddesıni bımânâ kılan bir tabınn ıtbalme müsamaha olunmuştur. Kanunun gerek 2. ve gerek 26. maddelerinde zaif görunen ve yeni Türkiye devletmin ve idari cumhunyetimızın asrı karakteriyle kabili telifolmayan tabirat, ınkılap ve cumhuriyetın o zaman ıcın beıs görmedığıtavızlerdır MILLET, TEŞKILATI ESASIYE KANUNUMUZDAN BU ZEVAIDI ILK MÛNASIP ZAMANDA KALDIRMALIDIR". Koskoca profesorler, doçentler Atatürk'ün 'Soylev'ınin, ötekı konuşmalarının belgesel hıtelığını de yadsıyabilirter mı? Atatürk, Meclıste yaptığı bu uzun konuşmasında 'Devletin dını Islamdır' maddesinın 'ilk munasip zamanda kaldırılması'nı ıstemiş; bır süre sonra da İnonü başta olmak üzere 120 mılletvekılının verdığı bir önerge Meclıste görüşulüp tartışılarak benımsenmış ve 'Devletın dinı İslamdır' maddesı Anayasa'dan çıkarılmıs Oysa Kafesoğlu ile Saray'a göre, 'Atatürk'ün son derece meşgul olduğu bır sırada' birtakım mılletvekıllerı bu maddeyı kaldırtmışlar ve Meclıste de bu konu hiç 'müzakere edilmemış!. ' Oysa Atatürk'ün Söylev'ı bu tür saptırmaların karşısında belgesel bir güçle dikılmektedir Şımdi 'hoca'ların kıtabındaki düşuncelerı benımsemeyen 'efendım, Atatürk böyle söylemıyor, gerçek sızin yazdığınız gıbı değil' dıyen öğrenciler, 'Devrım Tari7 ft/'dersınden sıfır mı alacaklar" Sıfır almaya hak kazananlar gerçekte Bay Kafesoğlu ıle Bay Saray değil mıdir? • İlginç bır mektup da Ankara'dan bır lıse edebıyat öğretmenınden geldı Ne olur ne olmaz dıye adını vermek istemediğım bu oğretmen şöyle yazıyor: "26 mart pazar günu TV'de bır söyleşı yayınlandı. Tarık Buğra'ya aıt Küçük Ağa' romanı ıle ılgili söyleşıde oztürkçeye karşı olarak tanıdığımız ikı ünlu kışı vardı: Prof Mehmet Kaplan ve Tarık Buğra. Izledınız mı bilmem, ama ben bu söyleşının belgesel bır nıtehkte olduğunu dilcılerımize bıldırmek ıstıyorum. Neden mi? Sayın Buğra'nın kullandığı şu sozcüklere bakın:Becerı, yorum, sonuç, bunaım, yapımcı, yönetmek, oyuncu... Bay Kaplan da 'yön, durum, ulaşma', gıbı sozcuklerı bol bol kullandı Ben engın bır mutluluk duydum Ne derlerse desınler gercek gün gıbı ortada, Amazon'un önune baraj gerdıler ama Amazon yıne bır ırmak, yıne akıyor . İkı oztürkoe karşıtındaki bu gelısmeyı, bu değışımı lyıye mı yormalı bilmem, ama sevındırıcı olduğu kuskusuz Demek kı en karşıt olanlar bıle zamanla gerçekle n ıster ıstemez benımsemek zorunda kalmışlar. Özturkçeden yana olan dil ustaları boşuna yorulmamış." Sıfır Almayı Hak Edenleri MEYAK'zedelerden, hükümete ynkınma 27 Mart Dünya Tiyatrolar Gününde bir oğretmen olarak oğrencüerimize tiyatroyu tanıtmak, benimsetmek amaayla tiyatroya gitme girişiminae bulunduk. Butun tiyatrolara basvurmamıza rağmen, birçok ozel tiyatronun, bugune Q7 mart sah gunune) seansunız yok yanıtıyla karşüaştık. Oysa gunler oncesinden o gun tiyatrolann halka açık, ucretsiz gosteri yapacaklan çeşitli yayın organlarmca duyurulmuştu. Tiyatro sanatçuanmızın, halka tiyatroyu benimsetmek istiyorlarsa, bu konu uzerinde biraz daha ozenli davranarak, o gün oyunlan obnasa dahi, ozel gosteri yapmalan; hatta gezici n'yatrolaria bizzat okullarda gosteri yaparak, tiyatroyu Dünya TiytUrolar Gününde tiyatro izleyemedik benimsetmeleri gerekmez miydi? KADRİYE ÇAĞLA tstanbul Üniversitesi Hukuk Fakultesi öğrencisiyim. Kredi ve Yurtlar Kurumuna bağlı Ataturk Öğrenct Suesi'nde kalmakta iken, bu yurdun .. sonmlannı, başta yttrt muduru Saytn Huseyın özer'e, tstanbul Bolge Müduraıgune vekaleten bakmakta iken Abdi Ipekçi "Gençlik böyle mi kazanılacak?" TOPKAPI HASTANESİ SAĞLIĞINIZIN HİZMETİNDE KALP, CERRAHİ vş DOĞUM MERKEZI Tel: 52419192021 Radyo ve televizyon, yurt içinde ve dışmda sesini duyurması, etkinliği obnası bakımından çağımızm en onemli yayın araçlarmdandır. Bu bakımdan konuşmalann yurt içinde ornek, yurt dışmda Türkçemizi sevdirecek biçimde doğru ve guzel hazırlanması, konusubnası gerekir. Oysa ne gorüyoruz? Yüksek görevUler ve de haber sunuculan çoğu kez diUmizi konuşmalanyla bozmaktadırlar. Bunlardan bir ornek vermekle yetineceğinv Saym Macit Akman\n TRT Genel Mudurluğu gorevinden aynhş haberi verüirken, "tumgeneraltikten emekli olau" denildi. Tumgenerallik askerlikte bir rutbenin adtdır, sıfat olarak kuüambr. Rütbeden değü, görevden emekli obınur. Emekli oamduktan sonra da, "EmeklL. generaT1 diye soylenir. "Tümgeneral olarak (ya da tümgeneral rütbesinde iken, tümgeneral riitbesiyle ordudan emekli olau" denümesi doğru olurdu. TRT, haber programlan haztriayıcüannm ve de öteki konuşmacılann daha dikkatli olmalannı diliyoruz. ETEMÜTÜK TRT, Türkçemizi bozmasın mutlu iki emekli, tasarruflan ANADOLU BANKASFnda güvencede... Seneler önce doğru bir seçim yapmışlar, mutlular. Kutu gibi bir evleri, bir miktar da birikimleri var. Güvence onlar için çok önemli. Anadolu Bankası mutlu çiftin hizmetinde. Birikimleri güven içinde Anadolu Bankası'nda gelir getiriyor. Doğru seçim yaptılar "mutlu olmak haklan". ANADOLU BANKASI Hazine Bankası
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle