17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet Kanadalı doktor Labrie, kanser tümörünü besleyen hormonların üretimini durduran yeni tedavi iiöntemınin prostat kanserinden ölümleri 10 kat azaltacak potansiyele sahip olduğunu açıkladı. Uabis tümörlerin oluşmaya başlamasına yol açan bir dizi genetik dürtüyü keşfeden Charles Stiles, "îki düzine kadar olan, bilinen kanser genlerinin daha iyi tanınması ile tedavinin daha kolaylaşacağı kanısındayım" dedi. FLORİDA, (a.a.) Kanadalı bilim adamları, erkeklerde en fazla ölüme yol açan iki numaralı kanser türü olan prostat kanserinin tedavisinde yeni bir yöntem geliştirdiler. Quebec'teki Laval Üniversitesi'nden Doktor Fernand Labrie, kanser tümörünü besleyen hormonların üretimini durduran yeni tedavi yönteminin Birleşik Amerika'da deneneceğini ve prostat kanserinden ölümleri 10 kat azaltacak potansiyele sahip olduğunu açıkladı. Prosıat kanseri, geleneksel olarak normon üreten testislerin kısırlaştınlması yöntemi ile tedavi ediliyor. Tıpta "tıbbi kısırlaştırma" adı verilen bir metod ile testosteronun üremesini durdurmak için ilaç kullanılıyor. Doktor Labrie, ne cerrahi, ne de tıbbi kısırlaştırmanın, hormonları besleyen tümörlerin ortadan kaldırılmasında tam olarak başarı sağladığmı söyledi. Erkek hormonlarının tamamen ortadan kaldınlması halinde tümörün önemli ölçüde azalacağını belirten Labrie, diğer hormonlardan androjenlerin beyin tarafından üretilerek tümörü beslemeye devam etmesi nedeniyle kısırlaştırmanın, prostat Sahıbi: Cumhuriyet Ylaıbaactlık ve üazetecilik Turk Anonim Şirkeıi adına Nadir Nadi. • Gencl Yayın Mudurü: Hasan Cemal. Müesse>e Müduru: Emine l şaklıgil. Yazı İşleri Müduru: Oka> Gönensin. • Yazı İjleri Müdur YardımciM: Ahmel KoruKan. Haber Merkezi Müdürü: Yalçın Bayer, Sayfa Duzeni Yöneımeni: Ali Acar. TAKVİM 6 Nısan 1984 İmsak: 5.04 Giineş: 6.33 Temsildler: ANkARA: Yalcın Hoğan, IZMIR: Hikmel Çelinkaya. ADANA: Mehmel Mercan. • Senis Şefleri: Isıanbul Haberleri: Seiahatlin (iüler, Dış Haberler: Krgun Bakı. Ekonomi: Osman Llagay. Kültur: Aydın Kmec, Magazin: Yalvın Pekşen, Spor Danışmanı: Abdülkadir Yiıcelman, üuzeltme: Refik Durbaş. Araştırma: Şahin Alpay. İkindi: 16.48 Aksam: 19.40 Yatsı: 19.03 Bürolar: • Ankara: Konur Sokak No: 24/4 Yenişehir, Tel: 189851253257, İdare: 183335, • Izmir: Halit Ziya Bulvarı No: 65/3, Tel: 254709131230 • Adana: Atatürk Caddesi, T.H.K. İşhanı Kat 2/13, Tel: 1455019731 # Basan ve Yayan: Oumhuriyel Matbaacılık ve Gazetecilik T.A.Ş. Türk Ocağı Cad. 39/41, Cağaloğlu, İst. PK: 246lst. Tel: 5209703 Telex: 22246 Öğle: 13.11 Prostat kanserinde yeni umut kanserinin tedavisinde tam başarılı sağlamadiğını kaydetti Labrie, prostat kanseri tedavisinde halen uygulanan yönteme, böbrek üstii androjenlerin üretimini önleyen "saf anti androjenin" eklenmesinin tüm hormonları ortadan kaldırdığını belirtti ve bu yöntemin uygulanan tüm hastalarda olumlu cevap verdiğini kaydetti. Labrie, yeni tedavi yönteminin 105 hasta üzerinde denendiğini ve 18 ay sonra ölüm oranının "lo 3.3 olduğunu, ancak geleneksel tedavi yönteminde ölüm oranının ^o 35'e çıktığına dikkati çekti. SİGARA VE RAHİM KANSERt California Üniversitesi, sigara tiryakiliği ile rahim kanseri arasında kesin bir ilgi olduğunu bildirdi. Bilim yazarları seminerinde konuşan Dr. VVarren VVinkelstein, sigara kullanan kadınların azalması halinde rahim kanserinin de azalacağını söyledi. Rahim kanseri ile sigara tiryakiliği arasında bağlantı olduğunu ilk kez 1977 yılında öne süren Dr. NVinkelstein, bu iddialannı doğrulayan altı araştırma daha yapıldığını belirtti. KANSERE YOL AÇAN DÜRTÜLER Habis tümörlerin oluşmaya başlamasına yol açan bir dizi genetik dürtüyü keşfeden, Boston'daki "DanaFarber Kanser Enstitüsü" biokimyagerlerinden Charles Stiles. kanseri tedavi etmenin, sanıldığı kadar güç olmadığı kanısında. Genetik araştırmalar sonucu her gün daha çok sayıda kanser geni keşfedilmekte olduğunu belirten Stiles, bu genlerin her birinin kanserin başlaması için birer dürtü işlevini görebileceğini, kanserin başlaması için birçok neden bulunduğunu ve bu yüzden hastaJığ) kontrol aJtına almak ya da ortadan kaldırmanın mümkün olamayacağını söyledi ve "Ancak iki düzine kadar olan. bilinen kanser genlerinin daha iyi tanınması ile tedavinin daha kolaylaşacağı kanısındayım" dedi. Kansere yol açan dürtüler, vücuttaki hücrelerde doğal olarak bulunuyor. Kanser, hücrenin doğal büyümesi bir dış etki ile, örneğin çevre etkisiyle bozulması halinde ortaya çıkıyor. Hücre içinde var olan kanser genleri, normal dönemlerde yararlı işlevler yürütüyorlar. Ancak dürtülmeleri ya da aktivitelerinin hızlanması halinde kanser oluşumu derhal başlıyor. Dürtüler şu şekilde çalışıyor: Omirilikte, trombositten üretilen büyüme faktörü " P D G F " , alyuvarlar ile en küçük dokuya kadar taşınıyor. Hücrelerdeki alıcılara ve dolayısıyla kanser genlerine bu büyüme faktörü yapışıyor. Bu durum özellikle yaralar etrafında görülüyor. " P D G F " ile hücrelerdeki ahcılar, hücre çekirdeğini bölünmeye ve yeni hücreler üreterek, yeni doku oluşturmaya ve sonuçta yaranın kapanmasına itiyor. Bu aşamaya kadar gelişmeyi izleyen günümüz bilimi, bundan sonraki kanserin oluşumu, büyümenin neden durmadığı gizemini henüz çözümleyebilmiş değil. NEZLE AŞISI Birleşik Amerikalı bilim adamları, her yıl milyonlarca insanı hasta eden nezieye karşı yeni bir aşı geliştirdiler. Henüz deneme aşamasında olan yeni aşının, enjeksiyon yerine burundan damla olarak verildiği ve aşıyı alan insanların hastalığa yakalanması ihtimalini önemli oranda düşürdüğü bildiriliyor. Dışişleri: Türkiyv müfettiş istemiyvr ANKARA (ANKA) Avru pa Parlamentosu Sosyalis: Grup Başkanvekili Fellermaier'in 16 nisanda Ankara'ya yapacağı ziyaret Dışişleri tarafından "ihtiyatla" karşılandı. Fellermaier'in "Tiirkiye'deki siyasal gelişmeleri yerinde görmeyi" amaçladığı yolunda çıkan haberler Dışişleri Bakanlığı tarafından eleştirildi. Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Nazmi Akıman, Fellermaier'in Dışişleri Bakanı Halefoğlu ile görüşüp görüşmeyeceği yolundaki soruya: "Bu kendisinin hangi sıfatını kullanacağına bağlı. Eğer kendisi teftiş etmeye geliyorsa, neyin teftiş edileceğini anlayamıyorum. Soz konusu olan bir kontrol ise Türkiye bu kontrolii kendi kendine yapmak kudretine sahiptir" dedi. Akıman, Halefoğlu 'nun daha Marmara önce, "Biz müfettiş istemiyor Güzel Sanatlar Fa j n ı ı " dediğini hatırlattı ve "Bu görüşümüzde bir degişme yokkültesi son sınıf öğrencileri Besiktas ValideçeşmeÇekirdek Sokakta t u r " şeklinde konuştu. yerel yoneticilerin izniyle duvar resmi çalışmalarma başladılar. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Türk Sanatlan Bölüm Bu arada, AvruBaşkanı ressam Erol Eti duvar resimleriyle ilgili olarak şunları sö'ypa Konseyi Hukuk ve Siyasi İşlüyor: "Şehirde insanlara ulaşan, onlann yaşamma giren sanat etler Alt Komisyonu üyelerinin 25 kinlikleri yapmak ve insanlan beton yığınlan içinde mullu kılacak, nisanda Türkiye'ye gelecekleri doğayı hatırlatacak mekânlar oluşturmak amacıyla duvar resmi uybildirildi. gulamalan yapmayı planladık. Beşiktaş'ta yerel yönetimin olumlu ANKA muhabirinin edindiği yaklaşımıyla Çekirdek Sokaktaki bir duvan değerlendirmekteyiz, dibilgiye göre, Avrupa Konseyi leğimiz böyle uygulamalarm çoğalmasıdır" dedi. Türk Parlamento Heyeti'nin da(Fotoğraf: KADIR CANJ. veti üzerine gelecek olan alt ko» misyon üyesi, 25 parlamenter TBMM Bakanı Necmettin Karaduman tarafından kabul edilecek. Konuk parlamenterler Başbağı'nca hazırlanan tasarı aynen gili banka şubelerine makbuz kan Turgut Özal, Adalet ve İçişkarşılığı ödeniyordu. benimsenirse, ocak ayı içinde leri Baka/ılarıyla da görüşecekYeni kanunda taşıt vergisi ödenmeyen vergi daha sonraki ler. miktarlannda da yükseltme yaaylarda yüzde 50 zamlı olarak Avrupa Konseyi Hukuk ve Sipılarak tarifenin günün şartlantahsil edilecek. yasi İşier Alt Komisyonu üyelena uygun haie getirileceği, en düFİİLt HİZMET ZAMMI rinin CHP eski Genel Başkanı şük verginin yıllık 15 bin lira doBekçilere, Zabıta ve Gümrük Bülent Ecevit, AP eski Genel layında belirleneceği bildirildi. Muhafaza memurlanna fiili hizBaşkanı Süleyman Demirel'le de Araçların motor silindir hacimmet zammı verilmesini öngören görüşme isteğinde bulundukları lerine göre vergi miktarı da artkanun teklifi verildi. öğrenildi. tınlacak. HP Bahkesir Milletvekili CaKonuk parlamenterler, AnkaKarayolları Trafik Kanunu'na hit Tutum ve arkadaslan tarafınra'dan sonra İstanbul'da da ingöre Trafik Şubelerine kayıt ve dan hazırlanan kanun teklifine celemelerde bulunacaklar. tescil edilen motorlu kara taşıt göre, Belediye Zabıta Memurlalannın yanı sıra uçak ve helikop rı, çarşı, mahalle bekçileri ile terler ile motorlu deniz taşıtları Gümrük Muhafaza memurlanda vergi kapsamında bulunuyor. na, yılda üç ay fiili hizmet zamMaliye ve Gümrük Bakanlı mı verilecek. Japonlar çizgi film üretimini hızlandırdı Haber Merkezi Çizgi film piyasasının, cazibesi "çekik gözlerden" kaçmadı. Ekranlarda gorülen çizgi filmlerin yapımı, yoğun el emeği ve göz nuru, dolayısıyla da çokça zaman gerektirmekte. Aneak 55 yaşındaki bir Japon için durum oldukça farklı. Mitsuru Kaneko, 1981 yılında Tokyo'nun şık bir mahallesinde kurmuş olduğu Japan Computer Graphıcs Laboralory firmasında, New York Teknoloji Ensıitüsü'nden gelen araştırmacıların desteği ve bilgisayar yardımıyla seri çizgi film üretimini gerçekleştirivor. elde edilmesinde en büyük pay bilgisayarın. Sanatçının ardarda ceîecek iki değişik sekansı çizmesi yeterli. Ara hareketleri, istenilen ritme göre bilgisayar tarafından oluşturuyor. Geleneksel çizgi filmde bir saniyelik gorüntü elde edebilmek için birbirini izleyen 24 resim gelekirken, Milsuru Kaheko'nun bilgisayarları iki anahtar sekans arasında 200 resim çiziyorlar. Bir çiçek açnıa sahnesini görüntııleyebilmek 17 saniye, boyamak bir dakika sürüyor. Uzmanlar bu süre içersinde 650 bin renk ıonu arasından, tercihlerini yapıp elektronik kalem araalığıyla boyama işlemini gerçekleştiriyorlar. Ne var ki bu yoldan elde edilen filmler geleneksel çizgi filnılerden daha pahalıya maloluyor. Bilgisayar aracılığı ile yapılan iki boyutlu filmler 1.5 milyon uç boyutlu filmler ise 2 milyon liraya çıkıyor. Taşıtlar pullu vergi ödeyecek ANKARA, (a.a) Motorlu taşıtlar vergisinin "Taşıt Pulu" olarak ödenmesini öngören kanun tasansına son biçimi verildi. Önümüzdeki^ünlerde TBMM Başkanlığı'na sunulması beklenen yeni "Motorlu Taşıtlar Vergisi KanunıT'na göre, taşıt sahipleri her yıl ocak ayı içinde vergi tahsilatı yapan banka şubelerinden "taşıt pulu" alacaklar. "Taşıt pulu" aracın ön camına yapıştınlacak ve "Pul"suz araçlar trafikten men edilecek. Motorlu Taşıtlar Vergisi şimdiye kadar haziran ve aralık aylarında vergi dairelerine veya il Konırol merkezi bilgisayarlarla donanmış olan J.C.G.L'de üç vardiya oiarak çalışılmakta, evine gidecek vakit bulamayanlar uc kath ranzalarda geceyi geçirmekteler. J.C.G.L. geleneksel yönıemler kullanıldığında 600 kişi ile bir ayda tamamlanacak bir işi, 15 günde 40 kişiyle gercekleştirebiliyor. Bu verimliliğin BULUŞLARI T1P DÜNYASENDA KABUL EDİLEN Prof. MUZAFFER AKSOY: Yararh bilim ndamlannın CELÂL ÜSTER Ülkemizin değerli bir bilim adamı, kendi alanında bütün dünyanın tanıdığı bir hematolog geçtiğimiz günlerde, 16 mart 1984'te İstanbul Tıp Fakültesi Iç Hastalıkları Ana Bilim Dalı Hematoloji Bilim Dalı Başkanlığı'ndan emekliye ayrıldı. Prof. Dr. Muzaffer Aksoy, 1940'da İstanbul Tıp Fakültesi'ni bitirmesiyle başlayan meslek yaşarnını kırk dört yıl sonra "kâğıt üzerinde" noktaladı. Özellikle kâğıt üzerinde diyoruz, çünkü Muzaffer Aksoy gibi bilime \"urgun bir bilim adamının araştırmalarından, çalışmalanndan kopması olanaksız. Yıllarca laboratuvarlardaki, hastalan arasındaki zorlu uğraşını, çeşitli güçlüklere karşın eşi Nedime Aksoy'un da desteğiyle surdiıren Prof. Aksoy, emekliye ayrıldıktan sonra da üniversitedeki bilimsel çalışmalannı hiçbir karşılık beklemeden konuk profesör olarak devam ettirecek. "Bilim adamı, bilimsel yollaria ortaya çıkaracağı gerçeği hiçbir çıkar düşünmeden. en namuslu bir biçimde bilim öniine seren insandır," diyen Prof. Aksoy tüm meslek yaşamı boyunca bu anlayışa bağlı kaldı. Onun bu soyiu ve çetin uğraşımn öyküsünü kendi ağzından dinlemek isıedik. yolu ükanıyor Benzenle kansızlık arasında bulduğum ilişki nedeniyle ABD Çalışma Bakanhğı'nm çağrüısı olarak Amerika'ya gittim. Mahkemede tanık olarak dinlendim. Türkiye'de bulduğum kanıtları ortaya koyduk ve mahkeme kazanıldı. >/ Orak hücre kansızhğimn dünyada belirlenemeyen bazı türlerini Mersin ve çevresindeki Türkmenler arasında yaptığım araştırmalar sırasında buldum. Bu bulgularım ABD ve İngilteredeki tıp dergilerinde yaymlandı. V tstanbul'da 1968'den I972'ye kadar süren araştırmalarımız sonunda yeni bir anormal hemoglobin bulduk. Bu araştırmalanmıza Amerikalı bilim adamları dayardım ettiler. Anormal hemoglobinler, İstanbuVda bulunduğu için "Hemoglobin İstanbul" adı verildi. V Almanya'da işyeri ortamında benzenin değeri l'e düşürüldü. Peki, Türkiye'de çalısmalannızdan çıkan sonuçlar ülkemizde bazı önlemlerin alınmasına yol açtı mı? Prof. AKSOY UN TIP DÜNYASEVA KATKHARI Mutemetin içinde 14.9 milyon lira olan çantası çahndı MEZUNİYETKOSUŞMASINDA Muzaffer Aksoy, 44yıl önce İstanbul Tip Fakültesi'ni bitirdiğinde, mezuniyet konuşmasını zamanm Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel ve İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Cemil BiheVin de kattldığı toplantıda yapmıstu dan olmak üzere Istanbul'da 1968de başlayıp 1972'de sonuçlanan araşı.rmamızda yeni bir anormal hemoglobin bulduk. Bunun belirlenmesine Huisman gibi bazı Amerikalı bilim adamları da yardım ettiler. Bu yeni anormal hemoglobine, İstanbul'da bulunduğu için "Hemoglobin İstanbul" adı verildi. Bizde "Akdeniz hastalığı" diye bilinen "thalassemi" hastalığının Türkiye'de yaygın olduğunu da siz göslerdiniz. Bu çalısmanızdan söz eder misiniz? AKSOY Thalassemi hastalığını ilk kez ABD'de 1925'te Cooley adında Amerikalı bir çocuk doktoru tanımlamış. Bu hastalığın daha çok Akdeniz ülkelerindeki insanlarda gözüktüğü bildirilmiş. En çok Akdeniz kıyılannda yaşayan insan gruplarında görülüyor. Bir de Uzakdoğuda. Thalassemi de, orak hücre kansızlığı gibi kalıısal bir hastalık. Bu konu üzerinde de Mersin'de bulunduğum dönemde çalışmaya başladım. Yurt dışında yayınlanan ilk vazımın konusu bu hastalıktı. Bu konuda yıllarca çaJıstım, dısarda sayısız tıbbi bildiriler sundum. Bunların önemi başlangıçta pek anlasılmadı. Ama sonradan söyledigim birçok şeyin doğru olduğu kabul edildi. dığı için 1950'lere, hatta 1960'lara kadar örneğin ayakkabıcılar yapıştıncılannı geleneksel yöntemlerle hazırlamıslar. Benzen kullanmadıklan için de iş ortamında benzenin zararlı etkisiyle pek karşılaşmamışlar. Ama sonraları, o zaman hem ucuz olan, hem de tritici niteliği bakımından bütün kimyasa! maddelerin en iyisi olan benzenden yapılmış yapışlırıcıları almaya başlamışlar. O zaman gittik inceledik: Hepsi de sağlık kurallanna aykın çalışan birtakım işyerlerinde benzenli yapışürıcılar kullanılıyor. Bunları piyasadan alıyorlar; çünkü kendilerinin petrolle ya da benzinle hazırladıkları yapıştırıcı hem çok zaman alıyor, hem de daha kötü. Dolayısıyla, kısa süredehalkın benzol dediği benzenle y ılmış yapıştırıcı piyasayı kaplıyor. Işte, bundan bir süre sonra, ayakkabı işçilenndc ağır bir kansızlık hastalığı olan "aplastik anemi" vakalan görülmeye başlıyor. Biz, dikkati çekecek kadar sıklaşan bu vakalardan, benzenin bizde kullanıldığının farkına vardık ve çalışmalanmızı bu nok Gedikpaşa"da ayakkabı işçileri arasında Çok önemli bir çahşmanız da, bizde özellikle ayakkabı işçileri arasında kullanılan benzenin birçok kan hastalıgına, lösemiye yol açtığını saptamanız ve kanıtlaraamz. "Benzen (Benzol): Sağlığa Etkileri ve Önleme Yollan" adlı incelemenizle de 1981 Sedat Simavi Tıp Ödulu'nu aldınız. Bu çalışmayı biraz açıklar mısınız? AKSOY Bu çalışmam 196O'da Istanbul'da başlamaktadır. O zaman, ağır kansızlıkla gelen bazı vakaların sebebıni araştırırken, tıp kitaplarından bilip de hiç düşünmediğimiz bir ilişkinin, bu hastalığın benzenle olan ilişkisinin farkına vardık. Aslında benzenin ağır kansızlık yaptığı 19. yüzyıldan beri bilinmekte. Bizde, ülkemiz sanayi ülkesi olma İstanbııl"da bir buluş: "Hemoglobin İstanbul"' SayııvProf. Aksoy, dünya tıp lileralürüne uç önemli kalkıda bulunduğumuzu biliyoruz. Sanınz. bunlardan iiki orak hücre kansızlık hastalığı konusunda oldu. AKSOY Evet, 1947'degittiğim Mersin Deviet Hastanesi'nde başladığım ve 1955'e kadar süren çalışmalarım sonucunda, orak hiicre hastalığı da denilen bir kansızlık hasıalığının Mersin yöresinde Türkmenler arasında da bulunduğunu tespit ettim. Bu, daha çok Afrika'da, beyazlar arasında da Akdeniz yöresinde Yunanlılarda, Italyanlar da gorülen bir hastalıktı. Ben bu hasıalığı, Mersin ve çevresindeki Türkmenlerde, kendi aralarında sık evlenen bir toplulukta bir kan anatomisi olarak tespit ettim. 1955'e kadar süren araştırmalanm sonunda bu tamamen beliriendi. Bu konuyıı ilk defa İngiltere'de, ünlü bir up dergisi olan Lanceı'te yayınladım. Anormal hemoglobinler ve onlardan biri olan orak hücre anemisi üzerindeki çalışmam, yeni birtakım hastahklann bulunmasını sağladj. Orak hücre kansızlığının dünyada belirlenemeyen bazı türlerini bu araştırmam sırasında buldum; bunları ABD ve IngiJiere'deki tıp dergilerinde yayınladım. Anormal hemoglobinler aluııında tıp büimine yapüğınız kalkılar dolayısıyla 1969da TUBITAK ödiılünü de almıştınız... AKSOY Orak hücre üzerindeki çahşmalarım sırasında aynı konu tada yoğunlaştırdık. Özellikle ayakkabıcıların bulunduğu Beyazıt ve Gedikpaşa havalisindeki işyerlerinı inceledik. Çalışmalanmızı Zonguldak'taki Kok Fabrikası'na, Ereğli'deki, Karabük'deki fabrikalara kadar genişlettik. Yıllarca süren bir araştırma sonunda, Türkiye'de benzenin çok sorumsuzca kullanıldığını, işçi sağlığını tehdit eden bir sorun olduğunu ortaya çıkardık. Sağlam gibi gözüken 250 işçiyi ka» bakımından incelediğimizde, yüzde 25'ine yakın kısmında benzenin kan yapıcı sisteme kötü etkilerinin başlamış bulunduğunu gördük. Aynı zamanda, aplastik anemi dediğimiz ağır kansızlık vakalarını tespit ettik. Bu çalışmaJar sırasında, bir süre sonra, benzene bağlı olarak kan kanseri dediğimiz löseminin de gözüktüğünü belirledik. ABD'de iş mahkenıesinde tanıklık Bildiğimiz kadanyla, bu bulusunuz ABD'de de ilginç bir mahke me olayına konu oldu... AKSOY Evet. ABD'deOSHA (Mesleki Güvenlik ve Sağlık Örgütü) sendikalann da teşvikiyle işyerlerindeki benzen değerinin düşürülmesi için harekete geçti. Çalışma Bakanlığı'na bağlı olan OSHA bu değeri 10'dan l'edüşürdü. ABD yasalannc göre, OSHA'nın aldığı karar 6 ay uygulandı, 6 aydan sonra iıiraz gelince bilimsel bir mahkeme açıldı. Bu mahkemede hem kararı alan OSHA, hem de karara itiraz eden sanayiciler, petrol şirketleri, iş çevreleri bir hâkimin huzurunda bilimsel delillerini takdim ettiler. ABD Çalışma Bakanlığı bu amaçla beni de çağirdı. Mahkemede ikinci tanık olarak dinlendim. Sanayi ve petrol şirketlerinin temsilcileri bir buçuk gün boyunca beni soru yağmuruna tuttular. Biz, Türkiye'de elde ettiğimiz kanıilan orada ortaya koyduk. Mahkeme kazanıldı. Ama itiraz üzerine Yüce Mahkeme'ye gidildi ve 5'e 4 kaybedildi. Gene de bilim alanında bunun yanlış olduğunu duşuncnler çok. Nitekim birçok ülkede, örneğin AKSOY Ne yazık ki, bizdeki İstanbul Haber Servisi Daönlemler hep kâğıt üzerinde. Kanunvutpaşa semtindeki Yapı Kredi lar çıkıyor. kurallar tespit ediliyor, ama bunlar uygulanmıyor. UygulaBankası'ndan çıkan fabrika mumanın geçerli olabilmesi için konttemedinin, içindel4 milyon 900 rol sistemlerinin kurulması gerekir. bin lira bulunan çantası, 3 kişi Bizde herhangi bir önlem alındığını tarafından tabanca tehdidi ile ben bilmiyorum. Nitekim, I983'de alındı. Soyguncular özel bir otoIngiltere'deki benzenle ilgili toplanmobilie kaçtılar. tıda, sanırım iş çevrelerinden bir doktor bana şunu sordu: "Siz, bizim Dün saat 11.45 sıralarında işyerferi/nizdeki benzen değerinin daDavutpaşa'daki Yapı Kredi Banha da diişiirülmesini öneriyorsunuz. kası'na gelen, AUER Fabrikası Peki, siz benzen değerinin daha yuksek olduğu kendi iilkenizde neden ! mutemedi Metin Karabol, çektiği 14 milyon 900 bin lirayı elinönlemler almıyorsunuz?" Kuşkusuz. bilim yönünden aynı kanıda değildeki bond tipi bir çantaya koyadim; bilim, dünyanın her yerinde birrak bankadan çıktı. Eski Londdir. Ama kendi ülkemizde sözümüra asfaltı üzerindeki bankanın zün daha az dinlenir olması gerçekönünden karşı caddeye geçen ten üzücüydü. Çok acı bir noktaya mutemet, plakası belirlenemeyen daha değineceğim: Bizde işyerlerinbir otomobilden çıkan 3 kişi tade benzenin yoğunluğu hâlâ çok yükrafından tabanca tehdidi ile etsektir. Bundan birkaç yıl önce İstankisiz duruma getirildi. Daha sonbul Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Kürra, Metin Karabol'un içinde 14 susü'nden Turhan Akbulut arkadaşımla birlikte Üniversite kanalıyla milyon 900 bin lira bulunan çanÇalışma Bakanlığı 'na bir yazı göntasını alan 3 saldırgan, otomoderdik. Bu yazıda, benzen yoğunlubille olay yerinden uzaklaştı. ğunun öteki Avrupa ülkelerindeki Olay yerine gelen güvenlik gödüzeye düsürülmesini istedik. Üzün revlileri, kimlikleri belirlenemetüyle söylemek isterim ki hiçbir ceyen sanıkların yakalanması için vap alamadık. çevrede geniş çapta operasyonlara giriştiler. Bu arada, Metin Yetenekli gençlere Karabol'un verdiğı ifadeye dayanarak saldırganların eşgallerinin kolaylık saglanmalı belirlenmesine çalışılıyor. Sayın Aksoy, en azından sizin içinde çalışmtş oldugunuz böliimünde, üniversitede YÖK uygulamasıyla ortaya çıkan durumu nasıl değerleadiriyorsunuz? AKSOY YÖK hakkında bugün için kesin bir kanıya varmış değilim. Üniversitelerin eski durumu gerçekten savunulacak bir durum değil. Bir zamanlar çok iyi kanunlar yapıldı, ama Türkiye'nin gerçekleri dikkate alınmadı. Öğretim üyelerine sınırsız bir serbesti verilmesine karşılık, kontrol mekanizması kurulmadı. Kısacası, çalışan ile çalışmayan arasında hiçbir fark yoktu. Üniversirelerin mutlaka bir düzene sokulması gerekiyordu. Ama bugün YÜk'ün getirdiği sistem bu durumu tedavi edeceğe benzemiyor. Bence, üniversitede en önemli noktalardan biri, yeteneği olaniarın. yararlı olacak insanların önlerindeki yolun açık olmasıdır. Ama bugün YÖK'ün gclırdiği >is temde yetenekli gencler için bir kc laylık olduğunu sanmıyorum. Örneğin, iyi biliyorum, ABD'de ve Avrupa'da le\kalada i\i yeıismiş. ulkeye bilimde ve pratıktc s^k iyi sonuclaı şağlayacak in^anlara yollar kapanmışıır. Beni en vok ü/en, yelişenkriııyollarının lıkanması, la>ık olan lara kolaylıkla kadro bulunmama^ dır. Silahlı 3 soyguncu, para dolu çantayı aldıktan sonra plakası belirlenemeyen bir otomobille kaçular. İlk ve orta okıülarda bugün öğretim yapılmayacak KIM KMDIR? Muzaffer Aksoy, 1915'de Antalya'dadoğdu. 1934'ıe İstanbul Erkek Lisesi'ni, 1940'da İstanbul Tıp Fakültesi'ni bitirdi. İlk kez Şişli Çocuk Hastanesi'nde iç hastalıkları asistanı olarak gö'rev yaptı. Daha sonra Vakıf Guraba Hasianesi 'nde Prof. E. Frank ve Prof. Dr. Arif İsmet Çetingil'in asistar.lığına getirildi. 1947'de "H'aterhouse Friedrichsen" adlı teziyle iç hastalıktarı uzmanı oldu. Daha sonra, Mersin Devlet Hastanesi'ne uzman hekim olarak atanan Aksoy, bir yıllığma ABD'nin Boston New England Center Hastanesi'nde Prof. Dr. Dameshek'in yanında araştırmacı olarak çalıştı. 1957'de UNESCO'nun İstanbuVda duzenlediği Anormal Hemoglobinler Sempozyumu'na çağnldı. 19571960 arasında Beyoğlu İlk Yardım Hastanesi'nde görev yapan Aksoy, 19S9'da "Thalassemi majöı ve orak hücre anemisindeki aJkali rezistan hemoglobinin ünmunolojik bakımdan tetkiki" adlı teziyle doçent oldu. 1961 'de istanbul Tıp Fakültesi II. İç Hastalıkları Kliniği'ne eytemti doçenı olarak atandı. Aynı yıl, Roma'daki Cooley Anemisi Sempozyumu'na ve Kudüs'teki Genetik Toplantısı'na katılarak thalassemi hastalıgına itiskin bildiriler sundu. 1966'da "Homozigos HbSalfa thalassemi hastalığı ve orak hücre Beta thalassemimn iki tipi" adlı teziyle doçent oldu. 1966'da Berlin Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde konuk profesör olarak ders veren Aksoy, 1968'de jVen1 York Bilimler Akademisi'nin duzenlediği Cooley Anemisi Kongresi'ne katıldı. 1969'da New York'ta toplanan 12. Dünya Hematoloji Kongresi 'ne katılarak bildiriler sundu. Anormal hemoglobinler alanında tıp bilimine katkılan nedeniyle 1969'da TÜBİTAK Ödulunü alan Prof. Aksoy 1970'de Miinılı 'tekı Dünya Hematoloji Kongresi'nde altı bildiri sunduktan sonra, 1974'te Uhıslurarası Anormal Hemoglobinler ve Thalassenua Sempozyumu'nudımnledı I978'de Moskova'da toplanan Dunya Gençlik Kongresi ne iki bildiriyle katıldı. 1979'da Hamburg'da düzenlenen Avrupa Hematoloji Kongresi'ne Thalassemi Sempozyumu'nun başkanı olarak çağnldı. 1981'de "Benzen (Benzol): Sağlığa Etkiieri ve Önleme Yollan" adlı inceleınesiylc Sedat Simavi Tıp Ödiilü'nıi ck:.. ANKARA (Cumhuriyet Burosu) Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığına bağlı yaklaşık 400 bin öğretmen. bilgisayar işlemleri için form dolduracaklarından, bugün ilk ve orta dereceli okullarda öğretim yapılmayacak. Eğitim ve öğretim sınıfı personeli tarafından doldurulacak olan formlardaki bilgiler, bilaisayara aktanlacak. Zamanla de ğişen bilgiler ise öğreımen bılgi değişikliği formu ile yine bilgisayar kayıtlarına işlenecek. Yetkililer bilgi toplama çalışmalarının tamamlanmasından sonra eğitim ve öğretim personelinin çeşitli özlük işlemlerinin bilgisaşarlarla gerçekleştirilcceğini belirttiler.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle