17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/8 15 N/SAN 1984 ON Y1L SONRA SHJ .™ DOLAY kılan otobüsler, giderek bireysel bir terorizme dönuşen sabotaj olaylan. Bu gelişmeler karşısında, Cumhuriyetçi Sağ'ın eski milletvekillerinden Julio Subercaseaux, korkularını aynı zamanda hükümete bir uyarı saydığı şu basit formülle dile getirmeye çahşıyor: "iki seçenek var: Ya devrira ya demokrasi". BtRBtRİNDEN KOPLK TAVANLA TABAN Politik muhalefette tavanla tabanın birbirlerinden kopmuş olmaları, on yıllık baskının kaçınılmaz sonucu. Hıristiyan demokratlar askeri rejimin çeşitli olanaklanndan yararlanarak tabanlarıyla ilişkilerini sürdürebilirken, onun solundaki partiler için durum aynı olamıyor. Sosyalistler darmadağın ediliyorlar. MIR buyük ölçude enfiltre olmuş durumda. 1973 öncesinin olanaklannda, Halk İktidan'na yapıcı, yaratıcı katkılarda bulunabilecekken, Allende'yi eleştirmekten ve silahlı eylemler düzenlemekten başka bir şey yapmayan orgüt, darbeden sonra kolaylıkla ezilerek bir avuç militana indirgeniyor. SABOTAJLAR Santiago gecelerigiderek daha da bölunüyorpatlamalarla. Metroyufelce uğratan bombalar, havaya uçurulanyüksek gerilim hatlan, yakdan otobüsler. Şili halkının geçtiğimiz mayıs ayından beri yoğunlaşan mücagiderek bireysel bir terorizme dönüşen sabotaj olaylan. delesi sayesinde politik liderler bugün ortaya çıkabiliyorlar. Toplumsal bir kişilik kazanmış olmaları, tutuklanıp işkenceye götürülmelerini güçleştiriyor bir yerde, ama tanınmayan adsız militanlar için aynı güvence söz konusu değil. Kaldı ki liderlerin ğüvencesi bile pamuk ipliğine bağlı bir yerde. Yaşlı sosyalist Almeyda'nın bir gece sokakta uğradığı saldırı, bilinmeyen kişiler tarafından neredeyse ölümüne yol açacak şekilde hırpalandığı anımsanacak olursa.. Ya Politik muhalefette tavanla tabanın birbirinden Şi halkının geçtiğimiz mayıs ayından beri da CNl'nin evlerine, otomobilkopmuş olmaları, on yıllık baskmın kaçınılmaz lerine bomba koyduğu diğer ünyoğunlaşan mücadelesi sayesinde politik liderler lü kişiler.. Hatta rejimin cinayetsonucu. Hıristiyan Demokratlar askeri rejimin bugün ortaya çıkabiliyorlar. Toplumsal bir kişilik leri Şili smırlarını bile aşıyor: çeşitli olanaklanndan yararlanarak tabanlarıyla kazanmış olmaları, tutuklanıp işkenceye ABD'de otomobili havaya uçuıfişkilerini sürdürebilirken, onun solundaki partiler rularak öldürülen, Allende'nin götürülmelerini güçleştiriyor bir yerde, ama Washington büyükelçisi Orlaniçin durum aynı olamıyor. tanınmayan adsız militanlar için aynı güvence söz do Letelier örneğin (bu cinayet konusu değil. ABD mahkemeleri tarafından min yapısını tehdit edebileceği bekleyiş içindeler. Ara vermeden açıklığa kavuşturuldu ve kullaHıristiyan Demokrasi ve IçişKarşı Partiler Konfederasyonu) ni kibar bir dille anlatmaya ça gün be gün ama dağınık ve gun nılan patiayıcı maddeyi Şili'den Rejimin destekçisi küçük ve yer almış bir avukat. 73 Darbe leri Bakanı arasmdaki diyalog hşıyor Santibanez. Kısacası, za cel istemler çevresinde sürdür ABD'ye taşıyan Şili Havayollakesildikten sonra, ayıu diyaloğu adı bile pek bilinmeyen bir kaç si olduğunda derin bir soluk ten tabandan yoksun olan örgü dükleri küçük direniş olaylan rı LanChile tazminata mahkum sağ partinin dışında, muhalefet alanlardan. Askerlerin ortaya Santibanez'in örgütü üstlenmiş. tün gözü pek aşağılarda değil. nın, toplantıların, kentın merke edildi). Ya da Arjantin'de, yine çeki duzen verip kısa sürede çe Hükümeti, giderek patlayıcı bir kesiminde olup da hiç bir blokAllende'ye yakınhğı ile bilinen Askerlerle tepede anlaşmalı bir zinde birden oluşuveren korsan ta yer almayan politik başka ku kileceklerini sanmış olduğu biçi niteliğe bürünen sosyal duruma çıkış yolu için seçenek olarak gö gösterilerin daha da ötesinde, emekli general Pratt'a yapılan çüİc örgütler var. Kendisiyle gö minde açıklıyor o gunlerdeki tu karşı uyarmak, bir takım deği rüyor kendisini. Biraz daha ger belirli bir hedefe yönelik, büyük suikast. Henüz hiç bir yasallıkrüştuğümüz Sosyal Demokrat tumunu. Sonra 78'lerde, baskı şikliklerin gerekliliğine inandır çeicçilik belki de, uluslararası ve örgütlü bir eylemin bekleyişi tan söz etme olanağı yok Şili'de. Atölye'nin (yakın zamana değin nın en yoğun dönemlerinde, Pi mak, görüşmelerin amacı. Ko planda çok daha büyük desteğe içinde. Ama durmadan ağırlaşan 1980 Anayasası gereğince 1989'a parti olarak ortaya çıkamayan nochet'nin hazırladığı referan münist Parti'nin gerçekte bir öcü sahip Hıristiyan Demokrasi ile, ekonomik koşullann sabırsızlaş değin başkan sayılan Pinochet gruplar. genellikle son yıllarda duma karşı ilk sesini yükseltme olmadığını, halka özgür seçme geçici bir hükümeıte koalisyon tırdığı bir bekleyiş. Santiago ge hâlâ bütün yasaların üstunde. atölye, çahşma grubu şeklinde yürekliliğini gösteren politikacı hakkı verilirse hiç bir zaman bu ortağı olmayı hedef olarak aldır celeri giderek daha çok bölünülardan. Ve o dönemden beri de partiyi iktidara getirmeyeceğini, örgütlenmeye başlamışlardı) lidı bu gruba. yor patlamalarla. Metroyu felce Yarın: Halkın en önemli deri Miguel Angel Santibanez, insan hakları konularmda avu ama su anda biriken yığmsal geTepede bunlar olup biterken uğratan bombalar, havaya uçu özelliklerinden biri rilim için bir çıkış yolu hazırlanAllende'nin devrilmesi için oluş kat olarak mücadele ediyor rulan yüksek gerilim hatlan, ya örgütlülük mazsa, solun işte o zaman siste yığınlar 18 Kasım'daıi beri bir turulan CODE'de (Allende'ye Ibanez. POLITIKA VE OTESI MEHMED KEMAL Bir röportajın öyküsü... Romanın şöylesi, romanın böylesi derken bir de pdisiye roman vardır ki, o ne alemdedir, hiç de arayanı soranı yok! Her şeyin taklidini aldığımız gibi, herhalde polısıye romanın da bizde taklidi vardır. Bunun geçmişini bir araştıran çıktı mı? Tank Dursun K. bu konuda, "Okuru var, geçmişi yok Türkpolis romancıhğında elde kala kala bir Yılmaz AIM Vâ Nu (Vâla Nurettin), bir de Murat Davman'lı Ûmit Deniz kalmıştır" diyor. "Onlar da ilaçlık." Geriye doğru uzandığımızda Server Bedii takma adıyla yazan Peyami Safa'y da buluruz. Bir de çeviriler vardır. Arsen Lüpen, Şerlok Holmes, Nat Pinkerton... Daha sonraları Mayk Hammer çıkmıştır. Bir yandan romaniar çevrilırken, adını değiştirerek (Hayk Mammer yaparak) Oğuz Aral da resimli romanını yapmıştır. Ama gelin görün ki, bizde romanları çok tutunan Mayk Hammer yedi tanedır. Günün birinde bu da bitiyor. Ne yapmalı? Oturup yenisini yazmalı. Bundan sonrasını Mayk Hammer'i Babıâlı'ye kazandırmış olan Ertem Eğılmez'den dinleyelim: "Hadi biz yazalım Kemal Abi (Kemal Tahir) dedim. Belli bir üslubu vardı. Genellikle kadınlan vuruyordu. Üslubunu aynen kultanarak üç tanesinı Kemal Abi yazdı. Ümit Deniz vardı, rahmetli oldu. O da başka polisiye romanlan, başka yayınevlerine çeviriyordu. Vallahı demişler Kemal Tahir yazar da, Umit Deniz yazamaz mı? Birkaç yuz tane de o yazdı." Ümit Deniz'in bu kadar çevirı polisiye roman çıkardığını bılmezdim ama, Murat Davman adıyla tipini kendi çizip, yarattığı dıziyi bilirdim. Her kitabı çıktığında bana yollardı. Murat Davman tipi biraz da Ümit Deniz'i andırırdı. Belki de yapamadıklannı roman kahramanı Murat Davman'a yaptırıyordu. Ümit Deniz'in asıl mesleği polisiye roman yazmak değil, gazetecilik ve gazete röportajcılıgı idi. Bununla yetinmez, gür ve davudı sesiyle fılmlerde dublajlar da yapardı. Yakasında karanfili hiç eksik olmadı. Diyebilirim ki, gençliğinden beri yemez içmez, yakasınatakardı. Bir gün giyinişine tanıklıketmıştim, buzdolabında sakladığı karantılı çıkarmış yakasına takıyordu. Yakışıklı mıydı? Şişman, iri kıyım gövdesi ile ne kadar yakışıklı olabilirdi? Ama şurası açıktı ki çok sempatikti. Hemencecik dost edinirdi. Her dost edindiği gerçekten dostu muydu, bilemiyeceğim. İçtiğı, efkârlandığı, yalnızlığın boşluğunda sıkıldığı zamanlarda, "Senden başka dostum yok benim." diye içlendiğmi bilırim. Bunu sadece bana mı derdi, başkalarmdan da esırgemez miydı? Öldüğünde ne kadar kimlik kartı, mesleği ile ilışkili belgeleri, bazı özel mekiupları varsa, hepsıni bir zarfa doldurmuş, bir kenara koymuştu. Üstüne de adımı yazarak bana verilmesinı istemıştı. Karısı getıhp vermıştı. hâlâ saklanm. Eğer bir gazeteciler müzesi yapılacak olursa oraya teslim edeceğim. Bir gün Ümit'le Çiçek Pasajı'nda demleniyorduk. Karşımızda da iki genç vardı, Umit'e bakıyorlardı. Arif Keskin, bir bizim masaya geliyor, bir gençlerin masasına uğruyordu. Sonunda iki gençle masaları biıieştirdik. Birinin adı Mazlum, ötekinin adı Cengiz'di. Sonradan ikisi de günümuzün çok önemli iki gazetecisi olmuştur. Ümit Deniz, onlann gazeteci olduklannı anlamıştı. Haldun Simavi'nin çıkardığı çok tirajlı Gün Gazetesı'nde çalışıyorlardı (Gerçi çok sonraları bu gazetede ben de çalışmıştım). Ümit, o yıllarda çok sevdıği Millıyet'ten ayrılmış, Haber Ajansı'nda röportajlar yapıyordu. Gün Gazetesi için de bir röportaj dizısi yapmış, vermiş, günlerdır basılmayan röportajın gazetede çıkmasını bekliyordu. Hazır yakalamışken bu gençlere, kendınin değılmişçesine şöyle bir röportajdan söz etmeye başladı. Ümit anlatıyor, ötekiler dinliyordu. Sonunda, "Nasıl buldunuz bu röportajı?" diye sordu. Mazlum, ne bilsin röportajın Ümit Deniz'in olduğunu açık açık düşüncesini söyledi: "Bu röportajı ben okudum." dedi. "Vallahi, ne yalan söyleyeyim, bundan daha kötü birröportaj olmaz. Ne yazısı anlaşılıyor, ne konusu..." Ümit Deniz, başından aşağı kaynar sular dökülmüşcesine yerinden fırladı. "Ulan itoğlu ıtfer. O röportajı ben yazdım" demeye kalmadı. İki genç yerlerinden doğruldular, kaçmaya başladılar. Beyoğlu caddesinde onlar kaçıyor, Ümit Deniz kovalıyordu. Sanki Murat Davman, romanın sayfaları arasından çıkmış, Beyoğlu'nda ız sürüyordu. Ümit Deniz öleli çok oldu. Mazlum'la karşılaştığımızda olayı anlatır, güleriz. Rejimîn cînayetleri ülke sınırlarmı bîle aşıyor 1984 AC1KLARINDA TURK \AZENI ECE HHA* BERK Bizde şürle yaşamın iç içeiiği düşünühnez Yülar önceydi; yazındışı bir yazarda, Yalçın Küçük'te, onun yazılarındaki 'biçem', (uslup) dikkatimi çekmişti.. Ve bir ölçude (yine yazındışı bir yazar)Murat Belge'nin yazılan. Gariptir, Mletişimci' olununca ivme durabiliyor. Şimdü aklıma geldi: Türkiye'de "iletişim uzmanlan' giderek artıyor; "İletişim' adına üniversitelerde, fakülteler, fakultelerde kürsüler açılıyor, ama hiç anlamadığım (ya da anladığım) olgu olarak da, aksine insanlar arasında 'iletişim' denen şey de kalkıyor hızla; yok, kalmadı şimdı. Demek ki 'iletişim' kimsenin künseyi dinlememesine ve kimsenin kimsenin kitaplannı, yazılarını okumamasına yol açabiliyormuş, açabilirmiş. Herhalde şiirlerin okunmayışı da o yuzden?) handa küller içinde, "bir götnlek içinde uyuduklan" düşiınülmez. Alttan VTiran bu 'yeni diizyaa'nın ip uçlan, ya da filizleri nasıl görmezlikten gelinebilir anlamıyorum. 'Yeni anlatı' denen şey de budur işte. Acele yok. Bugüne dek Ikinci Yeni'den (hem dar, hem geniş anlamıyla Ikinci Yeni'den) bir şairin öldüğünü duymadım ben (Tarihimizde bir de Ittihatçılar'ın çok uzun yaşadıkları bilinir). Kimi insanlara tebelleş olmak, kimi bamtellerini başlara kakmak iyidir. Ağaçkakan gibi, 'insankakan'! Belde şiiri de bu evrede) yazılıyor. Türk şiiri de işte asıl bu evrede devreye giriyor. 1912'de de Yahya Kemal Avrupa'dan dönuyor. Ahmet Haşim her yönüyle (Yahya Kemal'in yanında) daha çağdaştır. Hiç kuşkusuz bizim yeni şiinmiz Ahmet Haşim'le başlıyor. Ahmet Haşim şiirimizde bir 'mucize'dir hem. Ece Ayhan 1912'den önce, (tarihi tersinden okur gibi geri geri sayıyoruz) şiir yok bu kentlerde, bu dillerde hiç. Nasıl 'diişfince' de yoksa. Yazın tarihçilerine, eieştirmenlere göre; 1839 ile 1912 arasında şiir vardır, olabilir. Belki ben de 'kendinden menkul' bir şair olabilirim ama şunu söylemeden geçemeyeceğim: 'Doğruyu' söylemiyorlar, söylememiş olurlar böyle yapmakla; sonra dikkatli de değiller. Deşmek akıllanna gelmez mi hiç?... öğretmenler, Teblığler Dergisi'nin korkunç ve mutlak sultası altındadır. BAKIRKÖY 1. ICRA MEMURLUĞÜ'NDAN GAYRİMENKUL AÇIK ARTTIRMA İLANIDIR Sayı: 983/4308 Es. Bir boruan dolayı haazli bulunan Bakırköy, Atışalan koyunde kaın ve tapunun 14 pafta, 409 parsel, 16480 M* rnıktarındaki tarlanın borçluya aıt olan 150/16480 hissesi Bakırköy 1. lcra Memurluğu'nda satılarak paraya çevnlecektir. tmar Durumu: Ist. Belediye Başkanlığı İmar Mudürluğu Ist. Çe\ Br.nun 26 Ekım 1983 gün ve 83/5390 sayıh İmar Durumu hakkındaki yazılannda: "Bakırköy ilçesi, Atışalan mah. 14 pafta, 409 parsel sayılı yer 1/1000 ölç. ve 1/5000 ölç. tatbikat planı olmayan 1 50000 ölç. 29 Tem. 1980 lanhli lstanbul Nazım Planında kalmaktadır" denilmış ve imar durumuyla ilgili daha uzunca bılgi dosyadakı İmar Mudürluğu ce\abı yazısında görulebilir, Gavrimenkulıin Evsaf ve Kıymeti: Salılacak Gayrimenkul: Bakırköy, Atışalan 14 pafta, 409 parsel sayılı arsa, Bağcılar köy merkezinden dağ yolundan kuzeybatı istikametine giden yoldan takriben 15001800 mt. ıleride Karabayır mevkiinde (Atışalan hududu içinde) bulunmaktadır. Bu parsel özel parselasyona tabi tutularak 86 parsele tefrik edilmış bulunmaktadır. Borçluya aıt yerin bu 58 sayılı özel parsel olduğu bildirilmiştir. Parsel dahilinde tek iki, uç ve dort katiı bınalar mevcut olup, borçluya ait parse! halen boş ve mutena bir yerde bulunmaktadır. Salılacak yer hısselidır. Belediye elektnk ve suyu getirilmiştir. Arsanın mevkii, imar durumu, elektrik ve suyun bulunması ve kıymete muessir bılumum faktörler göz önünde tutularak bugunku emsal alım satım rayiçlerine göre Karabayır mevkii 14 pafta, 409 parsel sayılı gayrimenkulde 150/16480 hısseye bilırkişi tarafında 225.000 lira değer takdır edilmıştir. Satış Şartlan: 1 Birinci satış 11.6 1984 Pazartesi günü saat 10 0010.30 arasında Bakırköy 1. lcra Daıresi'nde açık arttırma suretiyle yapılacaktır. Bu arttırmada tahmın edilen kıymetin f« 75'ini ve ruçhanlı alacaklılar varsa alacakları mecmuunu ve satış masraflannı geçmek şartı ile ıhale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa, en çok arttıranın taahhudü bakı kalmak şartıyla 21.6.1984 Perşembe gunu aynı yerde ve aynı saatte ikinci arttırmaya çıkarılacaktır. Bu arttırmada da ruçhanlı alacaklann alacağın; ve satış masraflannı geçmesi şartıyla en çok arttırana ihale olunur. 2 Arttırmaya iştirak edecekierin tahmin edilen kıymetin <fo 10'u nıspetinde pey akçesi veya bu miktar kadar milli bir bankanın teminat mektubunu vermelerı lazımdır. Alıcı istediğinde 20 günu geçmemek uzere mehil verılebilir. Dellalıye resmı. ihale pulu, tapu harç ve masrafları alıcıya aıttir. Birikmiş vergiler, satış bedelinden ödenır. 3 Ipotek sahibi alacaklılarla diğer ılgililerin (ilgılıler tabırine irtifak hakkı sahipleri dedahıldir) bu gayrimenkul üzerindeki haklannı hususiyle faız ve masrafa dair olan iddialarını dayanağı belgelerle onbeş gün içinde dairemize bıldırmeleri lazımdır, aksi halde hakları tapu sicili ile sabıt olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaklardır. 4 Satış bedelı hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse lIK.nun 133. maddesi gereğince ihale feshedilir. İki ıhale arasmdaki farktan ve °!t 10 faizden alıcı ve kefılleri mesul tutulacak ve hiçbir hukme hacet kalmaksızın kendilerinden tahsil edilecektır. 5 Şartname, ilan tarihınden itıbaren herkesin görebılmesı için dairede açık olup, masrafı verildiği takdirde isteyen alıcıya bir orneğı gönderilebilınir. 6 Satışa ıştırak edenlerın sartnameyi gormüş ve munderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 983/4308 E. sayılı dos>a numarasıyla memuriuğumuza başvurmalan ilan olunur. 9.4.1984. Basın 4351 II. Tanzimat şiiri? tlban Berk 18391912 evresini, yazırumızın, özellikle de şiirin, yenilik evresi diye almamız gerekir. Koca bir imparatorluk YENÎLtK EVRESt 19831912 evresini özellikle şiirtn yenilik evresi diye almamız gertkir. Çağdas şiiri, el değiştiriyor, yeni urbalar şürimiz Ahmet HaşimTe bafhyor. tnsamn tarihsel çekirdeğinin yoklanması ise Yahya Kemal'de görülür ük. gjymek istiyor, içini de değiştirmek istiyor. Teokratik monarşibir 'kölülük dayanışması'ndan; den, laik demokrasiye, ümmetAma bız 'ihtiyarlar' bence bunu zorlayışı her zaman müthiş bir şey! (Bodrum'da bir lokantacı ancak bir 'topluluk'ta ('toplum' ten, ulusallığa geçmek istiyor. da görmek zorundayız. da değil) sürdürülmesi zorunlu Böyle köklü düşün sorunlanmn Ayla Kutln'nun (özellikle lokantasının adını "Yegide" luğunu inandığım bir *aykın dal söz konusu olduğu evrelerde ya"Islak Güneş"te), Orhan Pa koymuştu [bu kez ayrı yazılmalık'tan; bütün düşünce larihimi zmın kendini hemen devreye muk'un, Sulhi Dölek'in, İsmet sı gereken bir şey birleştirilmişzin bir 'memnrlar kavgası' ola sokması kolay olmaz. Şinasi'yi, Tokgoz'ün, Nazlı Eray'ın kitap ti], Mina Urgan yadırgadı bunu rak geçtiğinden.. Bu bamtelle Ziya Pasa'yı, Namık Kemal'i larında da beliriyor bu, 'yeni [benim "Hürriyet" gazetesi okurinden, bu işleyen temel nitelik düşünürsek yazında tek konuydüzyazı'. Yavaş yavaş, ürkütme mamı yadırgadığı gibi]. Sordu lerden söz ederken meramı an la uğraşmadıklannı görürüz. Büden (çakürmadan da denebilir, "Yegide "nin neden birleşik yalatamadığımı biliyordum. Ama 'alaylılar' telaşlanmasın diyedir zılmış olduğunu.) tün yeni yazının örneklerini verşimdi oyle değil. Iyice beliren bu olabilir) bir şeyler oluşmuş. mek istiyorlarmış gibi bir telaş yeni duzyazarlardan sonra bu Gazetelere de yansımış sonra Çok şeyin geçilmesi, içindedirler. Şiire ise şöyle bir içinde bulunduğumuz 'toplu dokunup geçmişlerdir. Asıl sobu. Cengiz Çandar'ın. Sedat Er aşılması zornnlu luk'un hiç değilse yakınımızda runlan 'hürriyet'tir. Bir eylem gin'in Yalçın Pekşen'in, Meral Eski dünya, 'laikler', her işte, ki gerçek yüzü biraz, yerine otur adamhğı. 1912'ye değin yalnız Tamer'ın (Işık Kansu ile Farnk Bildirici'nin birkaç yazısı da öy her konuda geçilecektir elbet. tulabiliyor. (Ben yalnızken) ön Tevfık Fikret, Mehmet Akif, le) yazılannda... Izmir'deyayın Bak bizim Giinsel Koptagel ile celeri bunlar yalnızca soyut bir Cenap Şahabettin şiire kendilebabası Baha Bey "Nerde o eski biçimde ilginç ve yalnızca yazm rini vermişlerdi. Buna karşı ilk lanan 'Yeni Asır' grzetesinin geçtiği başlıklarda da.. (Sözge nörotikler" diyedir şakalaşırlar sal açıdan bir şeylermiş gibi gö ikisi için şiir yine de bir araçtır. limi, yaşamımızın bir 'fotoro mış. Ama bilıyorum asla "Ner rülüyordu. Ben bütun bu cağın içinde şair (Evet, [varsa] bütün düşünce man' olarak gittiğini ben bu ga de o eski enginarlar" demezler olarak Abdülhak Hamit'i görüzetenin beşaltı gün süren ('arka Evet, çok şeyin geçilmesi, aşıl tarihimiz bir 'memurlar kavga riim. Eski yazınla arayı asıl o açması zorunluluğunu bilmek du sı' olarak geçmiştir. Şerif Mar mış, asıl o yeni şiiri kurcalamışsı yarın' gibi) haberlerinden öğrumundayız. Ben bu yerıi ürün din'in bir tek sosyal bilimci renmiştim.) tır. Ben çoğun birkaç şiiri, dizeIşıi Özgentürk'ün kitaplan da leri bugünlerde (hem de çoğalmış odur bence, bu topraklarda siyle de baştacı ediveririm bir şaolarak) sağda solda görünce çok "Jön Türklerin Siyasi Fikirieri" bu 'yeni düzyazı'nın örnekleriniri. Hamit'de böyle beyitler, diseviniyorum. kitabını okurken bu gerçeği, bir den biri deği! mi? zeler, onca yapmacıklık içinde, Benim bu 'topluluk'a ne göz kez daha görmüştüm.) Sana başka bir düzlemde bir vardır. Kısaca, bu dediğin evre örnek de vereyim. Bu yeni 'ol le ve ne zihinie baktıgımı biliyoriçinde Hamit vardır, derim ben. Yeni düzyazımn gu'nun bir nesnel karşılığını yaz sun. Ama yine de şükürler olsun Ben 1912'yi değil 1909'u ahnm diyeceğim: Bu yeni düzyazarlasonu ben Bodrum'da yaşamışşiirin asıl başlangıç tarihi olarak, filizleri nasıl nn akıl yürütmeleri yürürlüktetım, Mina Urgan'la birlikte. Bir Ahmet Haşim gelmiş ve şöyle görmezlikten edim, fiil biliyorsun Türkçe'de, ki değer yargılannı nasıl da dedemiştir: lip geçiyor, gecer? Doğallıkla bu dil'de bölünemez. Böyle bir gelinebilir? Annemle karanlık geceler şey yapılmaya kalkışılsa bütün ben her şey yetkin, gediksiz ve bazı çıkardık Bugun 1984'te bile, yazarlann dilbilgisi öğretmenleri ayağa kal tam boyutlu demiyonım bu 'yeBoşlukta denizler gibi yokluk ve ni düzyazı' için. Ama ilginçtir kı çok büyük bir çoğunluğu yapıkar. Ama pekâlâ "vaz da geçekaranlık. lan toplumsal ağır eleştırileri hermedim yahu" deriz sıkışınca. bu düzyazarlar gündeme gelmehangi bir yazınsal (belediyelik) Bizim çağdaş şürimiz (Batı deBöylece bölünemez bilinen (bu dcn önce [bunu kesınliklerle söyrada 'vazgeçmek') fiili ortadan liyebilirim]; bireysel olsun, top eleştiriler olarak ele alır. Şürle memek için) kuşkusuz Ahmet yaşamın iç içeliği, ikisinin de bir Hasim'le başlıyor. Şi'ri Kamer keskin bir baltayla (yani yaşam lumsal olsun her olayda karşımıza bir garip içgüdılsellikle çıkar birlerine taşıdıklan, birlikte kül ile Göl Saatleri 1909191 l'de (O la) bölünmüş oluyor. Yaşamın Yerleşik yazarlara bozuk çalıyorlardı Dogrudan doğruya yazın'a geliyorum hemencecik ve koşarak. Algılayışlarını çok başka bulduğum Oğuz Demiralp'ın (artık tam anlamıyla bir yazın adamıdır bu.Oğuz Demiralp'i bekleyen tehlıke ise, butün 'hariciyeci'ler için geçerlidir: Yaş kemale erince bir antoloji güldeste derlerler ya da tarihteki bir adamın yaşamını Turkçeye aktanrlar güzel kâğıtlarda; emekli olunca da kendi şiir kitaplannı bastınrlar.) Ahmet Hamdi Tanpınar (eski laiklerin yargılannı umursamayan) yaklaşımları ve Ismet Özel kurcalayışlan.. 1981 sonlarında Ankara'dayken dikkatimi çekmişti bir şey: Oğuz Demiralp, Enis Batur, Oruç Anıoba.. karşı olduklarını sezdiğim duşünsel ve yazınsal 'iktidar'a, yerleşik yazarlara bozuk çalıyorlardı. Onlann bu düzyazılarını da katıyorum ben. 1983'de de Ankara'da yayınlanan "Sözciıkler" seçkisinde bir yazısını okuduğum Yurdakul Kavas irdeleme basamağına ilk adımı atmış gozukmüştu bana. Aynı seçkide yayınlanan Ibrahim Yılmaz'ın yanları da.. 1983 yaz aylarında da (o özel 'sille'yi yarıladığım gunlerde), 'Üç Çiçek' seçkisinde Haydar Ergülen'in bir tanıtma, sunma yazısı.. (Dergileri gecikerek görüyorum ama gerçekten de bambaşka bir duzyazı oluşmuş (dikkat buyrun 'oluşuyor' demiyorum). 'Bu' ilginç ve anlamlı gelişmeyi belki biz iyi seçemiyoruz. Bizde sözcük düştüğü yeri yakar Ahmet Haşim, bir 'ebru sanatçısı' olsaydı (ki bana göre öyledir) işimiz daha kola> olnrdu. Şiir'i, meramlan başka şeyler olanlar kullanmazlar tarihte yalnızca. Duygulu ve de sözgelimi 'elleri'nden hoşnut olmayan insanlar da kullanabilir. Şiir yazarak kendilerini arkadaşlarına, kız arkadaşlarına beğendirmeye çalışmak herhalde yaşamın bir boyutudur ama.bizim konumuz burada bunlar değil, olmamahdır da. Sen Cenap Şahabettin'in adını da saymışsın (ki Ahmet Haşim ondan etkilenmiştir önceleri gençliğinde); Cenap Şahabettin yeni mecazlar çevirerek getirmişti Fransa'dan Fransızca, onlann mecazlar olduğunu bilmeden. (Bir sözcüğün anlamını bilmek başka bir şey, o sözcüğü 'yaşamak' başka bir şey, hem de çok başka bir şeydir. Bizde sözcük düştügü yeri yakar! Yakmahdır da!) Bir dilde, 7080 yıl boyunca şiir yoktur derken (tarihte böyle kesintiler ve boşluklar olur: Doğu'da daha çok oluyor böyle şeyler); ister istemez hem toplumsal parçalara, avadanlıklara ve hem karmaşık 'bütün'e bakarak düşünuyorum ben. İLAN ESKİŞEHİR 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ HÂKİMLİĞİ'NDEN Dosya No: 1983/526 Davalı Haydar Emir vekili avukat Kutlu Vardar tarafından davalılar Gursel Arıkan ve Hatiye Yıldız aleyhlerine açılan mulkıyet tespiti davası sebebı ile; Adresleri tespit edilemeyen davalılar Gursel Arıkan ve Hatiye Yıldız'ın duruşmanın bırakıldığı 26.4.1984 gunu saat 09.00'da mahkememız duruşma salonunda hazır bulunmalan veya kendilerini bir vekille temsıl etlırmeleri davalılar Gurse! Arıkan ve Hatiye Yıldız'a dava dilekçesi ve davetiye yerine geçmek üzere ilanen teblığ olunur Yarın: 1984 eşiginde Cumhuriyet Şiiri
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle