15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER lenen toplumu eski durumuna getirmek ellerinden gelmiyordu, gene de. Yoksa, yeni uygulamağa basladıklan yöntem, başka bir deyişle, Atatürk'u devrimlerinden yalıtlama yöntemi, amaçlarına varmanın tek çaresi gibi mi görünmektedir onlara? Bu varsayım doğru ise, karşı devrimciler gene de başarıya eremeyecekler demektir. Çünkü Atatürk devrimlerini tutanlar, o devTİmleTİn yasamasıru, gelişmesini isteyenler, gerçekte, Atatürk'ün adına sığınmış değillerdir. Bu bir düşünsel inanç konusudur. Atatürk adı, lâik, devrimci, ulusal yeni toplumun simgesi olduğu için bunca sık kullanılmaktadır. Atatürkçü görünerek, Atatürk devrimlerini ortadan kaldırmağa ise kimsenin gücü yetmeyecektir. Çünkü bu devrimler, çağın gerektirdiği yaşamsal atıhmlardır. Bunları "sivri akıllılık" saymak, Türk toplumunun tarihsel gerçeğini anlamamak demektir. Benzeri düşunuşle, devrimlerinden yalıtılmış bir Atatürk ile hiç bir biçimde "Atatürkçiiliik" yapılamaz. Karşı devrimciler için tutulacak tek yol, Atatürk'ün yanıldığmı açıkça söylemektir. Bundan korkmamalı; her insan gibi, kimi edimlerinde o da yanılmış olabilir. Demek konuyu Atatürk'ten yana olmak ya da olmamak gibi basit bir duygusallığa indirgemek tümden anlamsızdır. Atatürk'e sığınma'nın iki yana da bir yararı olamaz. Tutulacak tek yol, kültürümüz konusunda usu kullanmaktır; tartışmalar ancak bu ölçü içinde yapılabilir ve yapılmalıdır. "Üçgen"in yerine "müselles"i mi getirmek istiyorsunuz, bunun için zoraki Atatürkçü geçinmeğe de, göz korkutmağa kalkmaya da hiç gerek yoktur; "selâse"nin "iiç"ten daha anlaşılır olduğunu, ya da terminlerimizi Arapça köklevden yapmanın doğru olduğunu söyİer, bunu tamtlamağa calışırsınız. Güçlük çıkarsa, Arapçanm Turkçe'den üstün bir dil olduğu da ileri sürülebilir; hattâ bunun nedeni olarak Arapcanın kutsallığı (Tanrı kelâmı olduğu) da savunulabilir. Uslamalar yasak edilmediğine göre korkulacak bir durum yoktur ortada. Yok, niyet "üçgeıT'i ahkoyup, dilimizi asırılılıklardan anndırma ise, bilimsel düşünüşe uygun olan tutum, bunun ölçülerini ortaya koymaktır. Ölçülere uymayan sözcükler atılmasına atılır da, yenileri yapıhrken, hangi yöntemlere başvurulacağı sorunu çıkar bu kez ortaya. Demek biz, Atatürk öyle istedi diye öyle düşünen kişiler değiliz, kültürümüzün temellerini usa, bilime dayandırmak istiyoruz. Yeni sözcükler, yeni terimler gerektiğinde Yunancayı, Lâtinceyi mi kaynak alacağız, yoksa Arapçayı mı? Bunlardan birini ya da ötekini neden yeğlediğimizi de açık seçik olarak bilmeyiz. Yok, bunların ikisini de bir yana bırakıyorsak, ana dilimizi işletmekten niçin kaçınalım? Bu saydıklanm, yıllar önce düşünülmüş, konuşulmuştur. "Yaşam ayıp bir söz" diyerek özleştirmeciliği kötülemeğe kalkmak ise tartişmamıza hiç bir ölçü getirmez. Dil konusunu bir örnek olarak seçtim. Yoksa kültürümüz üzerinde oynanan oyunlara topluca bakıldığında ürpermemek elde değildir. Geçen gün bir üniversite profesörü dostla konuşuyorduk; "üniversite yüksek Üse oldu" dedi. Ne olursa olsun, hepimiz Atatürkçüyüz ya, biz ona bakalım. Yaşasın! Yaşasın MELİH CEVDET ANDAY Ne mmluluk, sonunda herkes Atatürkçü oldu, kim neyi savunuyorsa, Atatürk'ün de gerçektc bunu istediğini söylüyor. tlkokul çocuklanna camilerde Kur'an kursları açılıyor, imam hatip okullan görülmemiş bir hızla çoğalıyorsa, bundan ötürü öğretim birliğinin zedelendiğinden sözetmek yanlıştır, maksatlıdır, Atatürk dinine bağlı adamdı. Çanakkale savaşında onu göğsüne gelen bir kurşundan cep saatinin kurtardığı masahna kim inanır, Atatürk'ün cebinde Kur'an vardı o sırada. Ah o ne büyük adamdı, dil özleştirmeciliğinin yanlış olduğunu herkesten önce anlayıp durdurdu bu gidişi. Atatürk devlet fabrikalarını ilerde özel sektöre satılsın diye yaptırmıştı. O'nun yab'ancı ortaklıklan devletçe satın aldırması, ekonomimizi ulusallaştırmak amacına yönelik değildi; Atatürk ilerde tümden IMF'ye bağlanmak için bunu bir önlem olarak düşünmüştü. O büyük adam, türk Tarih Kurumu'nu, Türk ve İslam uygarhğı incelensin, tanıtılsın diye kurmuştu; oysa onun bu soylu, yuce niyetini çarpıtmak isteyenler, işi, Türk olmayan eski Anadolu uygarlıklan ile gözleri boyamaya döktüler. Atatürk çoksesli müzik öğrenimi için Batı'ya genç sanatçılanmızı gönderdi ise, tâ Asyalardan getirdiğiraiz ulusal müziğimizin üstünlüğü anlaşılsın diye yaptı bunu. Atatürk şapkaya, kadınlann açılmasma, çevresindeki dinsizlerin etkisi ile göz yumdu. Padişahlığın, halifeliğin kaldınlmasına o büyük adam katlanamazdı, işe kimbilir hangi şeytanbk kanştı! îstanbul'u düşmanın elinden o geri aldı diyenler, bir avuç kendini bilmez cahildir; o büyük başan, Istanbul'da yatan doksandokuz evliyanın işidir. Osmanlıcanın kaldırılması doğm değildir; hiç Gazali'yi okuyamayan Türk, aydın olabilir mi? Lâtin abecesi dilimizi yazmağa elverişli değildir. Mecelle kaldırılmış, fakat yerine bir şey konmamıştır, onun yeri boş durmaktadır. Tann'nın yardımı ile yurdu düşmandan kurtaran o büyük asker, hiç boyle küfürler işleyebilir miydi?. Yaşasın Atatürk! Kültür devrimferinî var güçleri ile savunanlar icin, yakın günlere değin,"Neden Atatürk'ün adını karşımıza çıkanyorlar?" diye yakınanlar, bugün o adı bizlere karşı kullanma yöntemini benimsemiş görünüyorlar. Yazımm başında "Herkes Atatürkçü oldu" deyişim bundan. Oysa kültür devrimcilerinin bu adı sık sık anmaları, karşı yandakileri susturmak için değil, devrimlerin gerçekten Atatürk'e bağlı olduğunu bilmelerindendi. Karşı devrimciler ise, uzun yıllar, Atatürk'ü gizli gizli eleştirdiler, yerdiler; onun geleneklerimizi, tarihimizi, kültüriımüzü yıktığını söylediler. Atatürk öldükten sonra bile, açıkça ona karşı çıkmayı göze alamadılar. Gerçi, sözümona kurnazca birtakım araştırmalar yaparak ondan öçlerini almak istiyorlardı, ama yeni PENCERE 9 MART 1984 30.000 ile 1366... Cumhuriyet bu hafta başında "Siyaset 84" ekinin arka sayfasmı Arjantin'e ayırmıştı. Türkiye'de yaşayan, ama çağını iz»eyen kişinin Arjantin'e ilişkin brtgileri artık bilinç düzeyine ulaşmıştır. 1930'dan bu yana Arjantin görev süresini tamamlayabilen yaJnız iki sivil da/let başkanı görmüştür. Vfenm yüzyılı aşkm sürecte hiçbir sivil yönetim 6 yıtdan daha çok iktidarda kalamamıştır. 1976 askeri darbesinden sonra başlayan "yıkıcılara karşı savaş"ta 30 bin dolayında Anantinli, ortadan kaybolmuştur. So/a karşj yurutülen bu savaşta, evlerinden ya da sokaklardan kaçınltp bilinmeyen yerlere göturulen, işkenceyle öldürulen kişiler, şimdi aranıp sorulmaktadır. * 1976'da iktidara geçen askeri yönetim; "liberal ekonomi, Şh kago okulu, serbest piyasa modeli, Friödmancılık" adlarıyla bilinen IMF reçetelerini uygulayarak başanya ulaşacağını sanmıştı. Ne var ki, ekonomik çöküntü büyüyünce bir dış serüvenl© halkın gözleri ni boyamak istedi; 1982 yilının 2 nisan günü 1833 ytlından bu yana İngilizlerin elinde bulunan Falkland (Malouk nes) adalanna asker çıkardı. Başbakan Bayan Thatcher de İngiliz donanmasını görevlendirdi. Savaş kısa sürdü. Falkland adalarında yuvalanmış Arjantin biriikleri 14 haziranda İngilizlere teslim oldular. Bu çatışmada Arjantinli ölü sayısı: 1366. Her yenilgi bir yıkıntı üretir. Buenos Aires'teki askeri cuntanın başı General Galtieri görevden alındı; genel seçimlere gidildi; Radikal Yurttaşlar Birliği lideri, RaulAtfonsin, seçimi kazandı; Başkanlk Sarayı'na kurukju; ilk iş olarak ülkeyi yöneten 9 general ve amiral hakkırv da dava açtı; ardından ordudaki 48 generalin 28'ini görevden uzaklaştırıp, emekliye ayırdı. Şimdi 16 kişilik bir kurul askeri yönetimin zulmü altında hayatlannı yitiren 30 bin dolayında Arjantinlinin hesabını soruyor. Eski Hava Kuvvetleri Komutanı, siyasal tutuklulann uçaklara bindirilip denize atıkjığını açıklayınca tepkiter büyüdü. 75 yıllık askeri yönetim, Arjantinlilere karşı soykınm boyutlanna ulaşan bir kanlı eylemi sürdürmüştü. * Bu bilgiler, aylardan beri dünya basınında ve bizim gazetelerde yayınlanmaktadır. Benim kafamı kurcalayan sorular da iki noktada odaklaşıyor: Bir toplum 30 bin yurttaşı, kıyıma uğratılırken sesini çıkaramıyor; neden? Bu toplum, Falkland savaşında 1366 kîşi ölünce ayağa kalkıyor; niçin? 30.000 nerede? 1366 nerede? Toplumsal olayları sayılara bakarak anlamak zordur. 30 bin Arjantinli öldürulürken, asker, polis ya da yarı militer Arjantinli; solculan öldürmenin yurtseverlik olduğuna mı inandınlmışlardı? öyle olsa bile bu kıyımı "vatansevertik adına" uygulayan kişiler, Falkland savaşında ölümü göze alamadılar; sayısı az İngiliz askerine onursuzca teslim oldular. Askeri cunta, Falkland savaşını yürürlüğe koyarak, bir ulusal amaçta, en soldan en sağa dek, tüm Arjantinlileri bütünleştirmek oyununu tezgâhlamıştı; yenilgi, silahın ters tepmesine yol açtı. Latin Amerika'nın çoğu ordusu, kendi ülkesini işgal altında tutarak, kendi yurttaşlarını öldürmek bakımından yeterlidir; dış düşmana savaşmakta yetersizdir. Bu tür asker, yurdu uğruna ölmek için değil, dış ve iç parababaları adına yurttaşını öldürmek için yetiştirilir. Nitekim 30 bin Arjantinliyi öldürebilen bir ordu, 1366 ölüyle İngilizlere teslim oluverdi; çağımızın en acıklı dramı ve gülünç komedisi böylece tarihe yazıldı. Holding Ort^dıgı A$.'nin Ola^n Genel Kurıü ToplanüsınaÇagn Şirkctimiz Olajan Gen«l Kunıl toplanıtsi 29 Mart 1984 Perîembe günü saat 14.00'te a$a£)da yazılı gOndemı müz&kere için Levent, Eczaaba$ı tlaç Fabnkası toplantı salonunda yapılacaktır. Sayın pay sahiplcrinin aşajıda belinilcn i;lemlfri tamamlayarak toplantıya kıtılmalarım rica ederız. YÖNETİM KURULU Hamilinc yazılı pay scnedi sahiptcri vcya tcmsilcilerinin pay soKtlenni ya da bunlara sahıp olduklarım gösicren banka mckıubunu vcya bunlana notrrligc ıcslim «lıldıjını belınen bclgelen toplantı günunden bir hafta öncesıne kadar ortaklık mnkczıDt; lstanbul. Şısli BOyükdere Caddesı. IS/A HUr Han, Kat. 2'yt gctircrck Ola|an Genel Kurul toplamısına gınş kanı almalan zorunludur. Nama yazılı pay scnedi sahıplerimn veya temsılcilerinın toplantı saatmden yanm saat önce toplanıı yerine gelerek hazır bulunanlar cetvelıni ımzalamalan gerekir. Kurulujumuz bilanço, ktrzarar hesaplan ile denetçi raporlan 13 Mart 1984 tarihinden ıtıbaren ortaklık merkezinde ıncelenebilır. «TW MLGtSI CflHtÖ Eczaabası\ktırım o*m»ş Ecaatası Yatmn HoUng nOn O u o » Genel Kural tovamısnlı l»m«Bi ttm» ttn»» ımıe MW tıynı e t m / e M g 0 S Gms balgemn UnDıane m m e a i ı nu Henmleamı GÜ N D E M 1. Açılts, Baskanhk Divanı seçînıi ve Divan'a Gend Kunıl tutanagıru imza yetkia verilmesi. 2. Yönetim Kurulu'nun ve denetçi raporiannın okunması, 1983 yıh bilanço ve kirzarar hesapiannın inceknmesi ve onaylanması, 3. Yönetim Kurulu'nun ve deoetçflerin ıbraa, 4. 1983 yılı kânnm tevziinin ve şekSnin karara bajlannıası, 5. Hr yıl sürc ile görev yapmak Ozere denetçilerin seçilmesi. 6. YfinenmKuruiuuydenııinrmzurhaklanrunvTdenelçiikTetlennınlcararlastırürnası, 7 Dagıtıiacak kârda dogması muhtemel farklarm yedek akçekrden karjılanması veya yedek akçdert ilave edihnea, 8. Yönetim Kurulu uydenne Türk Tıcaret Kanunu'nun 334 ve 335. maddekrinde belİTtılen konulajda yetkı venlmesı, 9. Dilekler. HddingOrtakhgıA& SATILIKVW MİNİBÜS SATILIK KARAVAN s 1968 model, yeni motor. temiz durumda. Tel.: 164 96 46 1983 modeli ı;ok a? kullamlmış. Tel.: 164 96 46 REFIK DURBAŞ 9 Mart 1984 Cuma günü (bugün) saat 14.0017.00 arası AKADEMİ KlTABEVl'nde kitaplanru imzalıyor. Sınava Doğru (Eski sayıları pul göndererek ısteyetHİırsinız.) SATILIK KAMERA ArrifVex komple objektifleri ile takım halinde. Tel.: 164 % 46
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle