14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CVMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER mu okul müdürüne arz edeceğini açıklar. Karşısındakinin "Defol, arzet!" demesi üzerine de sinir içinde merdivenden inerken yuvarlanır, evine gidip yatar, hastalanır ve bir ay sonra ölür. Yasaklara, genelgelere, geleneklere herkesin uymaması öldürmüştür onu. Burkin, adamın tabut içindeki durumunu ve cenaze gününü şöyle anlatıyor: "Nihayet bütün hayatınca çıkamayacağı bir kılıfa konduğu için, adeta sevinçli, mutlu görünüyordu. Evel, o idealine kavuşmuştu. Onu gömdüğiimUz gün. hava bile, anısına saygı göstererek kapalı. yağmurluydu. Hepimiz şemsiyeliydik, hepimizin ayağında lastikler vardı." Cenaze töreninin üstunden bir hafta geçmiş ve Burkin'in anlatısı ile, genelgelerde yasak edilmeyen, ama tümden de müsaade edilmeyen yaşam, o sert, o saçtna, o yorucu yaşam eskisi gibi akıp gitmeğe başlamıştır. "Gerçi biz Belikov'u gömmiiştük, ama bovle kılıflı yaşayan nice nice insan kalmıştı, daha da ne kadar kalacaktı." Artık gece yansı olmuştur, eşsiz bir ayışığı kaplarnıştır yeryüzünü. Sağda bütün köy görünüyor. Ortalıkta ne bir hareket, ne bir ses var. İşten, kaygıdan, acıdan gizlenen (evet, gizlenen) bir görünü. Yıldızlar bile sanki sevecen bir bakışla bakıyor. Yeryüzünde fenalık kalmamış, her şey iyi... Görüyor musunuz, Beİikov'u unuttuk artık, bir ahırda geceleyen iki avcı arkadaşla, sessizlikle ve ayışığı ile başbaşayız şimdi. Öykü sürüyor. Ama ne olabilir ki daha? İşte o zaman İvan İvaniç konuşmağa başlar: Evet, asıl sorun burada ya... Kentte kasvetli, boğucu bir yaşam sürüşümüz, gereksiz kâğıtlar karalamamız, iskambil oynamamız, birer kılıf değil midir? Yaşamımızı işsiz güçsüz, zararlı kimseler, budala, saçma kadınlar arasında geçirmemiz, bir sürü saçma sapan şeyler söyleyip dinlememiz birer kılıf değil midir? (sterseniz size çok ibret ahnacak bir hikâye anlatayım... Burkin: Hayır, hayır, der. Artık uyku vakti geldi. Ama İvan İvaniç, bir yanından öbür yanına dönerken sanki kendi kendine imiş gibi söylenir: İnsanlann nasıl yalan söylediklerini görür, işitirsin!.. Bu yalanları yuttuğun için de, sana budala derler... Hakarete, horlanmaya tahammül etmek, namuslu, özgür insanlardan yana olduğunu açıkça söyleyemernek, gülumsemek, yalan söylemek zorunda kalmak; bütün bunları da bir lokma ekmek, sıcak bir köşe, küçük bir memurluk hatırı için yapmak... Hayır, hayır, artık böyle bir yaşam daha fazla yaşanamaz!... Sanıyorum ki, Çehov'un, Belikov'u doğrudan anlatmamasının nedeni ortaya çıktı: "Kılıflı Adam" öykusü, gerçekte Belikov'un öyküsü değil. Burkin ile İvan İvanoviç'in öyküsü, hatta (söylemeği göze alalım) bizim öykümuz. "Kılıflı Adam"ı okuyup da, sadece Belikov'a gulmekle yetinecek bir okur bulunabileceğini düşünemiyorum. Evet, sadece genelgeler, yasaklar uyarınca yaşayıp eyleyen kişi gülünçtür, çunkü onda insanlık onuru alt edilmiştir, silinmiştir; öyle ki, bu durumdan yakınmak bile onun elinde değildir. Ama Çehov, bize Belikov'u tanıtmakla kalmıyor, onun kişiliğinde kendi acılannı bulan ve bu acıları dile getiren iki insan daha tanıtıyor. Belikov'u anlatanın, bu iki insandan biri olması boşuna değil. Görüyorsunuz, ikisi de gülmuyorlar Belikov'a. kendi mutsuzluklannı yaşamağa başlıyorlar. Öyle ki, öğretmen Burkin: İvan ivaniç, şimdi siz bir başka hava tutturdunuz... İyisi mi, uyuyalım, demek zorunda kalıyor. İşte Çehov'un vermek istediği bu "başka hava"dır. Ama İvan İvaniç yerinden kalkıyor, kapının eşiğine oturarak piposunu yakıyor. Öykü bitmiyor ki... Bundan sonrasını biz düşünelim! Büyük ozan, onurlu insan Rılıflı MELİH CEVDET ANDAY "Bundan iki ay once. bulunduğura kentte. Yunan dili öğrelmcnlerinden Belikov adlı bir arkadaşım öidii. Bu adamın en büyük özelliği, en i>i havalarda biİe, daima sırtında kalın bir palto, ayağında lastikler, elinde şemsiye olduğu halde dolaşmasıydı. Bu adamın şemsiyesi kılıflıydı, saatini d« güderiden gri bir kılıf içinde taşırdı. Kalem açmak için kuilandıgı çakı bile bir kılıfın içinde bulunurdu. Hatta, daima paltosunun kalkık yakası içine gömüldiigüne göre, denilebilir ki, adamın yiizii bile kılıflıydı. Sırtına kalın bir fanila giyer, gözüne siyah bir gözliik takardı. Kulaklarını pamukla tıkar, arabaya bindiği zaman. arabanın körüğünu kaldırtırdı. Kısaca bu adamda kabuğuna çekilmek, kendisini ayırtsamak, dış etkilerden koruyacak bir kılıfın içine hapsetmek gibi onüne geçilmez sürekli bir çaba göze çarpmaktaydı. Gercek onu sinirlendirir, korkutur, sürekli bir heyecan içinde bulundururdu. Belki de bu ürkekliğini. çevreye karşı olan bu nefretini haklı göstermek için olacak, hep geçmişi, hiç olmamış şeyteri överdi... Belikov düşüncelerini de bir kılıfın içinde saklamaya çalışırdı. Onun göziinde açık olan biricik şey, şu \a da bu işin yapılmasını yasak eden genelgelerdi. Yasak, işte o kadar." Yukardaki parçayı, Çehov'un "Kılıfh Adam" adlı öyküsünden aktardım. Ancak, bize Belikov'u böylesine olağanüstü, büyüleyici ve düşündürücii bir yetkinlik ve güçle anlatan, Çehov değil, Çehov'un yukarda adını andığım öyküsündeki bir kişi, Burkin'dir. Lise öğretmenlerinden olan Burkin, arkadaşı veteriner tvan İvaniç'le ava çıkmışlar ve hava karardığında gecelemek üzere muhtar Prokofey'in Mironositskiy köyü kenarındaki ahınna girmişlerdir. tvan İvaniç, kapının dışına oturmuş, pipo içivor. Ayışığı aydınlatıyor onu. Burkin ise içerde, kuru otların uzerine yatmış. Laf lafı açmış, böylece İconu Belikov'a gelmiş... Peki ama, Çehov, bize Belikov'u neden kendi anlatmıyor da, araya Burkin'i sokuyor? Burada öykii ile öyküleme arasındaki ayrımlaşma ile karşılaşıyoruz. Prof. Dr. Tahsin Yücel "Anlatı Yerlemleri" adlı özgün yapıtında, öyküleme türleri konusunu derinliğine işlemiştir. Bu türler, kisaca söylemek gerekirse, anlatıcının kişiler arasında yer aldığı benöyküsel, anlatıanın bir öykü kişisi olduğu özöyküsel, anlatıcının her yerde bulunduğu, fakat kendini açıklamadığı elöykiisel gibi biçimleri kapsar. Balzac, " H e r öykünün kendine özgii bir biçimi vardır" demiş; demek Çehov, "Kılıflı Adam" adlı öykiisünde, bu türlerin dışında kaldığını söyleyebileceğimiz bir yöntemi seçmektedir. Ama Çehov'un yapabileceği bir işi, neden Burkin yükleniyor? Öykülemenin sonuna geldiğimizde bunun nedenini anlayacağımızı sanıyorum. Belikov'un komşusu olan Burkin, onun evinde de kılıflı olduğunu anlatıyor: Robdöşambr, takke, pancurlar, sürgüler... Gizleniyor adam, hatta "Hiç oruç tutmuyor" demesinler diye perhizlere de giriyor. Karyolasında cibinlik vardır, uykuya yattığında başını da orter. Sabahları liseye, derse giderken korkular geçirir. Evlenme önerisi aldığında, "İlerisi belli olmaz ki..." diye korkar. Evleneceği kızın ve öğretmen olan ağabeyinin bir gezintiye bisikletle gittiklerini görünce büyük bir üzüntü içinde kalır, "Bisiklele binmek bireğitmene vakışmaz" der. Bunu eğitmenle de tartışır ve duru PENCERE Erdal Inönü 2 MART 1984 ARADA BİR VEDAT GUNYOL Hüzün Bir Muhalefettir Hilmi Yavuz, Gizemli Şiirier adlı son şiir kitabının bir yerinde: "Herşey bâtıni! ve hüzün hüzün en büyük muhalefettir şimdi." Geçmişi ve bugünü, bir potada, aydınca, filozofça yorumlayarak diyor. Şiirin adı: Bâtıni Sözcük anlamında bâtınî, içrek demektir, yani, "dahili, sır ve gerçekle ilgiii" olan. Batınilik mezhebi "Kur'andaki sözcüklere asıl anlamını değil de, mecaz yoluyia bir takım anlamlar vererek, din buyruklarını başka türlü anlayan bir mezhep". Burada, zahiri, yani görünen ile bâtıni, yani görünmeyen içe, içeriğe ilişkin olmak üzere iki anlam karşı karşıyadır. Peki, hüzün ne oluyor burda? Görünerve bağlanan kişinin gönlü rahat, bağlanmayanın, başka anlamlar çtkaranınsa çjönlü hüzünle doludur. Nedir hüzün? İç kapantklığı, gönül üzgünlüğü. Gönlü üzgün bir insan, içine kapanan, dışa, dış görünüşe, çoğunluğun değişmez gerçek diye bellediği şeylere sırt çeviren insan değil mi? İşte, böyle bir insan, bir azınlık insanı, yani bir muhalefet insanıdır. Muhalefet "bir tutuma, bir görüşe karşı olma durumudur." Çoğunlukça tutulan, çoğu kez bılinçsiz olarak tutulan görüşlere, inançlara karşı çıkmanın jki yolu vardır. Biri, silahlı, çatışmalı, etken bir yol; öbürü de, silahsız, edilgen .barışçıl bir yol. Edilgen muhalefet, bir hüzün muhalefetidir. Üstunden fetihler, yıkımlar kırımlar, soygunlar, yağmalar gelip geçmiş bin yıllık Anodolu topraklannda, ezilen halkın tek silahı olmuştur hüzün, zorba güçlere karşı elinden bırakmadığı tek muhalefet silahı. Gandhi'nin İngiliz imparatorluğuna karşı başlattığı pasif direnme, bir hüzün muhalefetinden başka nedir? Pir Sultan Abdal'ın ve peşinden gidenlerin hüznü hâlâ sürüp gitmiyor mu? Tevfık Rkret'in, Abdülhamit zorbalığına karşı kullandığı hanlo, "Gülerim kahkahai ye's ile yeşile çılgınlıklarına" dizesinde dile getirdiği umutsuzluktan doğan karamsarlığın adı ne olabilir hüzünden başka? Bütün dünyada topu tüfeği, bastıncı, yıkıcı, kıncı gücüyle ortalığı kasıp kavuran bir zebella karşısında, eli koiu bağlı, diline kitit vurulmuş insan ve insanlann tek silahı ne olabilir hüzünden başka? Bedri Rahmi Eyüboğlu: "Hüzün hüzün bahçeler dolusu, Duşün, düşün kitaplar dolusu." Derken bu gerçeği dile getirmiyor muydu? Atilla llhan, Elde Var Hüzün adlı şiir kitabında, gelmiş geçmiş tarihimizin derinlerinden yüzeye çıkan, halkça, köytü kentli insanca yaşanılan bir baskı, bir ezme, bir sindirme ortamım yansıtmıyor muydu? "Bir boşluğa düşersin bir boşluktan biıikip yeniden sıçramak için elde var hüzün." derken? Bilmem kaç yüzyıllık tarihimizde, yönetenlere karşı ne olmuştur yönetilenlerin tutumu hüzünden başka, sorarım size. Bütün dünyada olduğu gibi hep egemen smıflar hüznün doğmasına neden olmuş. Hüzün yaratan, hüznü sömüren, yaşatan ve yaşatmaya çalışan hep o egemenler diyor tarih. Hüznün, hüzün olmaktan çıktığı günleri yaşamadık değil. Ama hüznün edilgen bir muhalefet olmaktan çıkıp, silahsız, serbest oyla, uygarca ama etkin bir muhalefet durumuna geldiği, gelebildiği, geleceği demokratik bir düzene kavuşma özlemini insanlık durdukça yüreğimizde yaşatmaya çalışmalıyız. Yapı Kredi Mart 1984 Kültür ve Sanat Etkinlikleri Yayınlar Topkapı Sarayı dizimizin 10. kitabı "Padışah Portreteri" (Turkçe Ingilizce) satışa çıktı. Boş Zamanlan Değeriendlrme Kurslan Beyazıt Şubemızde Osmanbey Şubemizde 4. Levent Şubemizde Aksaray Şubemızde Kadıki^ Şubemizde Kızıltoprak Şubemizde : Ebru ve Karagoz Yapımı Resim ve Tezhip . : ileri Makrame :Makrame • Resim Ve Tezhip . :Resirn HASAN HÜSEYİN'i yitirdik. Acımız sonsuzdur. Gazi Eğitim Fakültesi Fen Bölümü öğrencilerinden bir grup Osmanbey 8 Mart 20 Mart 1984 Irvci Kenmoğlu "Duvar Tabaklan' Sergisi 22 M a r t 3 Nisan 1984 HaynyeGökoglu "Serbest Dekoriama" Sergisi AnkaraKızılay 1 Mart8 Mart 1984 T.YeşılayCemiyetı"Resim Karikatür" Sergisi 9 M a r t 1 9 M a r t 1984 Oya ilter "Meslekı Egitım Fak. Tasanm Bölümü Ürünleri" Sergisi 20 Mart 29 Mart 1984 Asuman Tekin "Türk İşi ömekleri" Sergisi HASAN HÜSEYİN'e Bir selamdı içten tüm insanlara mavi bulutlardan kopup gelen. A.Ü. Siyasi Bilgiler Fakültesi öğrencilerinden bir grup (Kayrtlar kapanmış olup kurslar surmektedır.) Yapı Kredi Sanat Galerileri K â o m Taşkent I. "Galatasaray" 1 M a r t 1 2 Mart 1964 AyferArasTrakyaYöres! El Dokumalan" ve Gülümser Atılgan "Dekoratif Resim" Sergisi 13 Mart 2 3 Mart 1984 Mine Özüuygun Eskı Istanbuldan Röltyef Panolar" ve Bakırköy Kız Meslek Lisesi "El Sanatlan" Sergisi 24 Mart 4 Nisan 1984 Şirin ins•CdmBezeme" ve isis Yayımalık Ltd. Ştı. Tek Dilli ve Çok DilliTürkçe Sözlükler" Sergisi HASAN HÜSEYİN Sevgilerde... Samsun Tıp Fakültesi öğrencilerinden bir grup Gösteriler Yapı Kredi Çocuk Sineması istanbulda Şışlı Site. Çemberlitas lpek. BakırkOy tncirii. Kadıköy Kadıköy Ünlü babanın oğlu olmak zordur. Nadir Nadi, gazetecilikyaşamınınbaşlangıcında Yunus Nadi'nin oğluydu; ama kırk yıldan beri Yunus Nadi, Nadir Nadi^ nin babasıdır. Münir Nurettin, hayatının son yıllarında bir ilkyaz günü sokakta yürüyormuş. Yanından geçen iki gençlen biri ötekini dürtmüş: Bak, demiş, Timur Selçuk'un babası. Erdal inönü, SODEP'in Genel Başkanı olmuştur; yine de ismet Paşa'nın oğludur. Kolay mı İsmet Paşa'nın oğlu olmak? İnsanın sırtına bir çuval dolusu tarih kitabı vururlar; sonra da "haydi yürü bakalım" derler. • Nasıl oldu, kim pişirdi, kim kotardı da Erdal İnönü siyasal yaşama atıldı? Kötü bir görenek edindik. Anlı şanlı bir liderin ortalıktan kaybolmasına saşırmıyoruz da, yeni birinin çıkışını yadırgıyoruz. Demokrasi mantığı ve kültürü adına çelişkili bir yaklaşım içindeyiz. Gidenın nasıl gittiğini irdeliyecek yerde, gelenin nasıl geldiğini merak ediyoruz. Erdal İnönü'nün bunca horianmış ve saygınlığını yitirmiş üniversiteden ayrılıp, bilim adamlığı cübbesini vestiyere bırakarak politika arenasına atılmasının bir anlamı yok mudur? Ülkenin bugünkü sorunlarını yansıtan bir çıkış değil midir bu davranış? Kimdir Erdal İnönü? Erdal İnönü'nün fizik ve matematik bilimlerindeki değeri, siyasette ne anlam taşır? Bilgi dağarcığımn evrensel bilince dönüştüğü ufku aşmış mıdır? Bilim adamlığı kimliği toplumsal sezgilerini pekiştirmiş midir? Üniversite dünyasındaki ilişkileriyle "insan mühendisliği" arasında köprüler kurabilmiş midir? Çağdaşlığının erdemini tüm baskılara ve zoriuklara karşı sonuna dek savunabilecek midir? Kısa sürede bu soruların yanıtları birer birer ortaya çıkacaktır. • Öyleyse bilinmeyenlerden değil, bilinenlerden yola çıkarak Erdal inönü'yü tanımaya çalışalım: Erdal İnönü şu veya bu holdingin adamı değildir; şu veya bu çıkar çevresinin adamı değildir; yurt dışındakı iş çevrelerinin adamı değildir; yolsuzluklara adı kanşmış adam değildir; ülkesinin ulusal zenginliklerini yabancıya satan adam değildir; emekçilere karşı savaşımıyla tanınmış adam değildir; demokrasi düşmanlarının güvenilir adamı değildir; IMF'nin adamı değildir; dinsel inançlannı siyaset pazarında kullanan adam değildir; bir büyük yabancı devletin iç politikada desteklediği adam değildir. Tanıdınız mı Erdal İnönü'yü ? • "Bilim ve Sanat Yaytnlan"nda Nazif Tepedelenlioğlu'nun "Kim Korkar Matematikten" adlı kitabı çıktı. Yazar matematiğin pek eğlenceli bir bilim olduğunu ileri sürerek örnekler veriyor: •i öyle bir kural bulun ki iki kişi aralannda bir somun ekmeği e$/f olarak bölebilsinler ve bu işlemi yaptıktan sonra ikisi de bu bölme işleminin en adil biçimde yapıldığına inansınlar. Kural şöyle: Kişilerden biri somunu ikiye keser, öbürü de kesilen parçalardan istediğini seçer. Peki, iki kişiden çok kişi arasında bu kural nasıl uygulanır? Dikkat edilirse buradaki ana nokta bölmenin mutlak olarak yapılması değil, bölme işlemine herkesin eşit oranda katılıp eşit sorumluluk taşıması ve dolayısıyla sonradan yakınmamasıdırf Matematik, fizik, toplum bilim, ya da çağdaş toplum yönetimi bir noktada bütünleşiyor. Erdal İnönü'nün tarihsel işlevi de bütünleştirici olmak değil mi? Ankara'da Kavakhdere Ses. Maltepe Oölbası. Yenimahalle Seyran. Dışkapı Atlas rımlr'de izmir Şan. Karsıyaka B i f Bütün sinemalanmızda programlar degişmiştir. Her hafta cumartesi ve pazar Şaat 9.30da. tkretsız davetryeler çevre şubelerde. Ozanımız HASAN HÜSEYİN Gönüllerdesin. Gönlümüzdesin. CÜ. Mersin Turizm İşi. ye Otelcilik ve Y.O. Öğrencilerinden bir grup BAŞSAGLIGI Dersanemiz kurucularından Oya Yiğit'in sevgili babası, mesai arkadaşımız Osman Yiğit'in kayınpederi, hepimizin değerli büyüğü, örnek insan Kâam Taşkent II "Galatasaray" 29 Şubat 10 Mart 1984 Oguz Turan ' Resim" Sergisi 12 M a r t 2 2 Mart 1984 Tank Ş. Onan "Hesım" Sergisi 23Mart3Nisan 1984 Amerikan Basın veKultür Merkezi "11 SantaFe Fotografçısı" Sergisi HURŞİT İMREGÜN'ü (Hurşit amcamızı) kaybetmenin acısı içindeyiz. Ailesine, arkadaşlarına ve sevenlerine başsağlığı dileriz. Yapı Kredi Çocuk Tlyatrosu . "Sıhirli Fındıklar" ısimlı çocuk müzıkali ile her hafta cumartesi ve pazar günlen saat 11 .OO'de Harbiye Kenter Tıyatrosunda. Ücretsiz davetiyeler çevre şubelerde. Yapı Kredi Şube Vrtrinleri Merkeı P Mart20 Mart 1984 Birsen Betıl "El Yazmalan" Sergisi 22 Mart 3 Nisan 1984 Zeki Ortıo "Agaç Kaplama" Sergisi Yapı Kredi Kukla Tlyatrosu 5 Mart 1984 Darüssafaka'da. 12 Mart 1984 Eyüpsurtan Çocuk Esırgeme Kurumu'nda. Acı kaybımız Odamız üyesi DÖRTLER DERSANESİ ÇALIŞANLARI NAFtZ NADİ'yi yitirdik. Meslektaşlarımıza ve kederli ailesine başsağlığı dileriz. TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası VEFAT Değerli insan, hocamız Kadıköy 8 M a r t 2 0 Mart 1984 Merdivenköy Ortaokulu Resim" Sergisi 22 Mart 3 Nisan 1984 Üsküdar Halk Egıtim Merkezi Makrame" Sergisi Prof. TUĞRUL AKÇURA'yı yitirmiş olmanın derin üzüntüsü içindeyiz. T.C TURİZM BANKASI A.Ş. FİZİKSEL PLANLAMA GRUBU Acı kavbımız YAPI KREDİ "hizmette sınıryoktur" moran meslektaşımız NAFİZ NADf yi yitirdik. Meslektaşımıza ve kederli ailesine başsağlığı dileriz. Türkiye Jeoloji Kurumu TEŞEKKUR Aziz varlığımız Makine Mühendisi MUSTAFA KÖSEOĞLU'nun vakitsiz kaybı sırasmda gerek gelerek, gerekse telefon, telgraf, mektupla başsağlığı dileyen, cenazesine katılarak büyük ve derin acımızı paylaşan, akraba.dost ve arkadaşlara, Balıkesir, Isparta, Burdur, Antalya DSİ mensuplarına ve dostlarımıza en içten teşekkürlerimizi sunanz. KÖSEOCUI VE GÜLEL AİLELERİ ANTALYA Telefon numaramız 173 29 30 (7 hat) oldu. Not edilmesi ricasıyla duyurulur. DÜNYA« DÜNYA'da sermaye piyasasını izleyiniz DÜNYA günlük ekonomi gazetesi Dostlar Buro Malzemeleri Sanayii ve Ticaret Limited Şirketi • tlektronik ve mekanik yazı hesap makineleri satış • Eleklronik ve mekanik yazı he&ap makineleri tamiri • Yazar kasalar satış ve tamiri ADRES: Kemankeş Cad. No: 71 KARAKÖY (Denizcilik Bankası Cenel Müdürluğu Meydam Citizen magazası) Tel.: 144 79 82 145 5» 08 Sermaye piyasası Değerli hocamız, PROF. DR. TUĞRUL AKÇURA'yı kaybettik. acımız sonsuzdur. Bayındırlık ve İskân Bakanlığı'nda çalışan "Evlatlan" Pazariama İhracat İthalat AŞ İthalat ve Mümessillik Bölümü Enka Han, Buyukdere Caddesı, Esenlepeistanbul OPERATÖR bevindk Yeni sayımızı aldutız mı? C^Mantık Oyunları 2. sayımızın talihlisi R. Timuçin Akka Esenbağ Köyü İlkokul Müdürü Simav Kütahya ENKA KtRALIK EV ARANIYOR Yeni evlenecek çift için Aksaray ve Kocamustafapaşa civarında 20 bin liraya kadar kiralık ev aranıyor. Mür: 527 47 07 AYŞE ULAŞTIR DR. KÂZIM SARI Genel Cerrahi Lzmanı Mua.: Mecidiyeköy, Kervangeçmez Sok. No. 5 Mua.: 166 47 48 Keramet Apı. (Keçeciler Garajı yar.ı) Ev: 167 39 17
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle