14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER memeli hayvan ve 150 kuş türü karşılaştırma yapıldığında, sanakaybolmuş; 290 hayvan türünün yileşmiş ve gelişmiş ülkelerde dode yok olmak çekincesiyle (teh ğan bir kimsenin, yasamı boyunlikesiyle) karşı karşıya kaldığj bi ca, az gelişmiş ülkelerdeki bir inlimsel araştırmalarla saptanmış sana oranla, 25 misli daha fazla bulunmaktadır. Ve yirminci yüz doğal kaynak tükettiği saptanyıl Pandoralarına, sadece panter mıştır. Örneğin: 50 milyon nüve leopar derisi giysiler sunabil fuslu bir sanayi ülkesi, 1 milyar mek için öldürülen kürk hayvan Hintlid.en daha fazla doğal kaylarının sayısı yılda 22 milyon ka nak tüketmektedir. Aynı şekilde, dardır. yoksul ülkelere oranla, zengin ülkeler, kişi başına 10 kat daha Kaybolan, tükenen, sadece fazla enerji, 20 kat daha çok hayvan türleri mi? Kuşkusuz ha hammadde tüketmektedirler. yır. Günümüz uygarlığının dev makine ve araçları, bir yandan Dünya nüfusunun yüzde 25'ini cansız doğayı yiyip bitirirken; oluşturan, küçük fakat zengin öte yandan da havayı kirletmekbir insan grubu, tüm doğal kaytedir. Örneğin: Bir Boeingin Pa naklann yüzde 75'ini kullanris'ten New York'a gitmesi için, maktadır. 36 ton oksijen tüketmesi gerekmektedir. Şu halde, 2000 yılının öngiiMakineler yalnız havanın ok nünde (arifesinde), bir yandan sijenini tüketmekle kalmaz. Ay ortamın sosyo ekonomik baskı nı şekilde. doğanın su rezervle ve saldınları altında ezilen çağırini de acımasızca tüketirler. Ör mız insanı, değer yargılannı kayneğin: Sanayide 1 ton çelik yap bederek, moral çöküntüsüne dümak için 10 ton, 1 ton kâğjt üret şerken; bir başka yönden de, hamek için 250 ton, 1 litre bira için vası, suyu, içecek ve yiyecekleri 25 litre, I ton şeker için de 1000 kirlenmiş, doğal kaynaklan tükenmeye yüz tutmuş, bozulmuş ton su tüketilmektedir. bir doğada, korkulu bir sona Doğal kaynaklan tüketen sa doğru sürüklenmektedir. Çevft kirlenmesinin ortaya çıkardığı nayinin, çevre kirlenmesindeki payı da, ülkelerin teknolojik dü bu görünüme, ayrıca büyük zeyine göre yüzde 40 ile 95 ara kentlerdeki kolektif psikozlar da sında değişmektedir. Bu bakım eklenirse, toplumsal sorunların, dan, sentetik kumaş, deterjan, çevresel bozulmalarla birlikte plastik özdekler, yapay gübre, yanş edercesine arttığı görülür. tarım savaş ilaçlan, kâğıt ve kimya gibi fabrikalar, en çok ŞANTİYE TOPLUMU Çevre kirlenmesinin çeşitli sakirlenmeye yol açan sanayi kuruluşları olarak gösterilmekte kıncalarından ve şantiye toplumu görünümünden sıynlıp; Cadirler. hit Sıtkı'nın "Memleket isterim ADALETSlZ TİJKETtM / Gök mavi, dal yeşil, tarla san Doğal kaynaklardan yararlan olsun / Kuşlann çicekJerin diyan mak açısından, uluslararası bir olsun" özlemine kavuşmak için, doğayı bilinçsiz bir biçimde kullanmaktan vazgeçmeliyiz. Nitekim, diinyamızda süregelen, bu çevre kirlenmesinin, genel görünümünden, öbür ülkelerde oldugu gibi, Türkiye de etkilenmektedir. Ülkemizde, hızlı kentleşme, disiplinsiz ve düzensiz sanayileşme, doğanın kötü kullanılması ve kimyasal zehirli anıklar, çeşitli kirlenme odaklan oluşturmaktadır. Bu nedenlerden ötürü, ülkemizde yer yer, çeşitli kirlenme tiplerine rastlanırsa da, genellikle, Türkiye henüz doğası ve çevresi en sağhkiı ve en az kirlenmiş ülkelerden biridir. Ancak yerel olan bu kirlenmeler, tüm ülke doğasına yayılmadan önlenebilmesi için, çevre düzenleme ve onarma çalışmalan başlatılmalıdır. Ülkemiz sanayileşirken, gelişme hızını kesmeksizin, doğal dengesinin ve insan sağlığının korunması; doğayla insan ve toplum yaşamının uyumsallaştırılması saglanmalıdır. Toplum, sağlıklı bir çevre düzeninin yerleştirilmesi ve korunması bakımından eğitilip bilinçlendirilmelidir. Bu düzenlemelerde, özellikle yerel yönetimlere büyük görev ve önemli yükumlülükler düşmektedir. Nitekim, Türkiye'nin tarihsel ve doğal zenginliklerinin, turizm açısından geniş olanaklar sergilemesi, ülkemizin kıyılanndan, en yuksek, ulaşılması güç dağ doruklarına (zirvelerine) kadar, her yerde, doğanın korunmasını, canlandınlmasını, çevrenin sağlıklı biçimde düzenlenmesini, zorunlu ve kaçınılmaz kılmaktadır. 15 MART 1984 Henüz Şansımız Varken Ülkemiz sanayileşirken, gelişme hızını kesmeksizin, doğal dengesinin ve insan sağlığının korunması, doğayla insan ve toplum yaşamının uyumlaştırılması saglanmalıdır. Yerel yönetimlere biiyük görev düşmektedir. PENCERE Bir tek gün gazete okumak.. Elimde 13 Mart 1983 günlü Cumhuriyet var. Yalçın Doğan'ın köşesinde işadamlarımızın "Almanya Çıkarması"nt okuyorum. Bizimkilerin başında Tarım Bakanı Hüsnü Doğan var; hep birlikte kredi aramak ve iş çevirmek için ' Alamanya"ya gitmişler; ama bir Alman kalkıp söytev çekiyor: Türkiye'nin aldığı ekonomik kararlarda hiçbir zaman istikrar oimadı. Şimdi yeniden arka arkaya ekonomik karariar aldtnız. Ama bunlarda süreklilik ne olur? Biz bunu bilmiyoruz. Sfzin ülkede her an, herşey oiabilir. Üstetik bu karartara liberal karariar dryorsunuz. İlgisi yok. Bunlar merkeziyetçiliği arttıran karariar." Özal'ın "merkeziyetçiliği"r\e liberal ekonomi diyenlere Alman işadamı bir çimdik atıyor; ama bizimkilerin uyanacağını sanmam. • Elimde 13 Mart 1983 günlü Cumhuriyet var. Osman Ulagay'ın "Zor Geçitteki Bankacılığımız" adlı yazı dizisini okuyorum. Maliye Bakanı Vural Ankan bir toplantıda "ciddi" laf soylemtş: Türk ekonomisinde en darda olan sektör bankacılıktır. Koşullara uyartar veya uymazlar; akıbetteri de devtefleştırmeye fcadar gider." Özal'a sormuşlar: Bazı bankalann durumu nedir? Devletleştirme sözkonusu mudur?" Başbakan yanıt vermiş: "Şu banka için şoyle yapılacak, bu banka için şöyte yapılacak şeklinde bir düşüncenin sahibi değilim. Elimizde bir yetki var. Şartiar bir bankanın devlebeştirilmesini gerektiriyorsa bu yetkiyi kullanınz." Liberalizm bankalan devletleştırmek midir? Türkiye'de liberal ekonomkJen söz açanların bu soru karşısında bile uyurgezerlikten vazgeçeceklerini sanmam. Elimde 13 Mart 1984 günlü Cumhuriyet var. Birinci sayfada üç sütun üzerine "Faizler Değişmiyor" başlıklı haberi okuyorum: "Banka mevduat faizlerinin 19 martta değiştirilmeyeceği ve bugün geçerli olan faizlerin 19 marttan başlayarak üç ay daha geçetii olacağı öğmnildi. Merkez Bankası çevrelerinden eide edilen bilgiye göre bu konuda hazırianan bir tebliğle resmiyet kazanacak uygulamaya göre üç ay ihbariı mevduatın yıllık faiz oranı brüt yüzde 49, altı ay vadeli mevduatın faizl brüt 47, bir yıllık mevduatın faizi de brüt yüzde 45 olarak kalacak." "Serbest faiz" oranlarının Merkez Bankası tebliğiyle resmen saptandığı bir "liberal ekonomi" ortamında yaşadığımızı söylediğimizde kuşkusuz bütün dünya bize güler; ama biz de güleriz ağlanacak halimize... * Elimde 13 Mart 1984 günlü Cumhuriyet var. Ekonomi sayfasında yayınlanan "ihracatı tsşvik fonunun yüzde 9Ti büyük şirketlerce kullanıldı" başlıklı haberi birlikte okuyalım: İhracatı teşvik kredilerinin dağılımında ve son 3 yılda büyük ihracatçt sermaye şirketleri lehine bir gelişme oldu. Sermaye şirketleri paylannt geçen yıl 197 milyariık krediyle yüzde 91'e çıkardılar. İhracat kredilerinde aslan payını giderek büyük ölçüde ihracatçı sermaye şirketlerinin alması diğer ihracatçı şirketlerte sanayi kunıluşlarının eleştirilerine neden oluyor" Koskoca ülkenin dışsatımını 14 holdingin turnıkesinden geçiren tekelciliğin adı ekonomide liberalizm olmuyor mu? • Oluyor. Ne var ki bir tek gün adam gibi gazete okumasını bilen kişi, ülkemizde uygulanan ekonomi siyasetinin liberalizme değil, "tekelciliğe dönuk, merkeziyetçi, katı müdahaleci" anlayışın ürunü olduğunu anlar; anlamak isterse... Prof. Dr. KEMAL OZAN Çok yönlü bir anlam ve etkisi olan çevre kirlenmesi, gittikçe artan boyutlarda, tüm canlılann yaşamı kadar, insanlığın gönenç, mutluluk ve escnliğini de örseleyen bir nitelik kazanmaktadır. Canlılann yaşam kaynağını oluşturan, doğal çevrenin kirlenmesi sonucu ortaya çıkan bozulmalar, canh molekül, hücre, organizma, bitki ve hayvan türlerinden, ekosistemlere tırmanarak, insan ve toplumunu da bereleyen odaklar oluşturmaktadır. Tüm bu nedenlerledir ki, kirlenme olgusunun içerisinde, teknoloji çağının beraberinde getirdiği doğa bozulması, kaynaklann ve yeryüzü nimetlerinin tükenmesi kadar, dolu dizgin giden nüfus patlaması, açlık ya da yetersiz beslenme, yoksulluk, uygarlığın öbür rahatsızlıklan ve tedirginlikleri de yer almaktadır. Gtz, katj ve stvı artıklari* kirie•ip zehirlenen dof al çevre, bugüıı artık ber ülkeyi, her topluma diişÜBdiirea ve koşkulandıran bir sonındnr; bir karabasatıdiT. FOStL, TAŞ, ÇtMENTO YI&NLARI Yazınla (edebiyatla) ilgili yapıtlarda, vurgulandığı gibi, uygarlıgın yarattığı plastik kaplar, asitler ve bunların toplatnı olan pis kokular, zehirli artıklar, insanlar gibi yaratıkları da etkilemekte, havayı, besinleri, suları ve toprağı kirletmekte, ağaçları kurutmaktadır. özellikle, büyük kentlerin boğucu havasında, bireyler sözde uygarhk içinde, yaşar kalabilme savaşı vermektedirler. O bireyler ki, sanki "Çökerttin doğayı / Beni de fırlat / Uzaya mı / Boşluğa mı ve sonra / Başlasın buzul çağı, çevren / Fosil, taş, çimento yığınlannda" dizelerinde tanımlanırcasına; bilinmedik bir sona sürüklenmenin bezginliği ve şaşkınlıgıyla, yorgun ve suskun düşünmekteler. Nitekim, doğanın bozulması, çevre kirlenmesi, tüm yaratıklann ortak yazgısıdır. Hiç bir canlı, doğanın bu illetinden uzak kalamaz. İnsan gibi, her canh yaratığın, bitki ve hayvanlann yaşar kalma, gelişme, çoğalma ve işlevlerini yapabilmesi, ortamın koşullarına bağlıdır. Doğadaki yaşam, tüm canlılann varoluşlannın asal ilkeleri diyebileceğimiz bu koşullann, ancak sağlıklı, düzenli ve dengeli bir biçimde bir araya gelmeleriyle sağlanmaktadır. Nitekim, yeryüzü yaratıkları, tek başlanna, gelişigüzel olarak değil; belli bir gelişim, ilişki ve düzen sırasına göre türemişlerdir. Birbirleriyle, çok duyarli bir beslenme zinciriyle sıkı sıkıya bağlıdırlar. Bu zincirin her bir halkası, kendinden önce türeyenle kenetlenmiştir. Bu nedenle, yaratıklardan birinin, özellikle beslenme veya diğer yaşam öğeleriyle, olumsuz yönde etkilenmesi, kendinden sonra gelenlere hemen yansıyabilmektedir. Kısa deyimle, tüm yaratıklar arasında bir enerji akımı vardır. Enerji akımının, nerede olursa olsun kesilmesi. ilgili yaşam sistemlerinin sonmesine yol açabilmektedir. Günümüz uygarlığı, doğada benzeri olmayan ve doğanın yapmadığı, yığmlarca kimyaial madde üretmektedir. Ve bu yapay kimyasal maddelerin, doğaya bırakılan artıkları, doğanın arıtıcı güçleri tarafından, parçalarup ortadan kaldınlamamaktadır. Böylece, zehirli kimyasal artıklar hava, su, toprak, bitki, bakteri, küçük hayvanlar, ot, otçullar ve insandan oluşan beslenme zincirinin çeşitli halkalarında birikip kümelenerek, biyolojik yaşamın ve dengenin bozulmasına yol açmaktadırlar. DOCAYI SÖMÜRENLER tnsan ve yarattığı uygarlığındaki teknolojik ilerlemelerin, doğal dengeyi etkilemesi sonucu, baslangıçtan bugüne dek, 120 EVET/HAYIR OKTAY AKBAL OKURLARDAN Sınav sonuçlan neden iptal edildi? neticesinde rotasyona tabi tutulduk. İlgili karar gereğince, her bölgede 3 yıl mecburi görev yapacaktık (bu süre isteğe bağlı olarak 2 yıl uzatılabilinecekti). 3 yılımızı doldurduktan sonra mecburi yer değiştirme formu doldurup gönderdik. Tayinlerimiz başka yerlere yapılsm diye. Lakin şu ana kadar yer değiştirmedik. Bu yıl yeniden muracaat edecektik ki, onu da iptal ettiler. Bu yıl da rotasyon tayinlerinin yapıhp yapılmayacağmt da kimse bilmiyor. Şu anda mahrumiyet bölgesinde 5. yılımı doldurmuş bulunuyorum. Tayin isteme hakkımız yok ki isteyelim. Arkamızda adamımız da yok ki yaptıralım. Yetkililere sesleniyorum: Bizleri bir köşeye «tıp unutmaymız. Gençliğimizin en güzel 5 yılını mahrum yerlerde yitirdikten sonra, bizden daha fazlasını almayınız. Sosyal ve kültürel yönden daha gelişmiş, yaşam düzeyi daha iyi yerlerde çalışmak bizim de hakkımız. Yeni idarenin buna çözüm bulacağı inancındaytz. Eğer tayinlerde yolluk ödeme durumu ileri sürülecekse, ona da yolluksuz tayin isteme hakkı verilerek çözüm bulunur kanısındayız. Umutluyuz ve bekUyoruz. ZEKAÎ KORKMAZ ÖĞRETMEN HAZRO Uzun senelerdir müşterek mülkiyet ile iştirak halindeki mülkiyet arasındaki farklıhklar, zorluklar halkı, hukukçulan, devleti birbirinden bıktırmaktadır. Medeni kanunda ve tapu işlemlerinde yapılacak pratik değişikliklerle halkı, görevlileri bezdiren bu güçlüklerden kurtulunacağı tabiidir... Mesela, birbirleriyle asla anlaşma olanağı bulunmayan ve kabili taksim de olmayan, ayrıca askeri alana yakın olduğu için de, arsa imar planmda; bu sahada hiçbir alt ve üst tesis yapılmayacağı şerhi konan 2000 metrekareden küçük '/6 hissem dolaymyla eşhne düşen 306.6 metrekarelik taşmmazı iştirak halinde olduğu için de hazineye yanı askeri alana serbestçe hibe etmeme imkân bulunmamaktadır. Vergi işlemlerinde de malikler birbirlerine müteselsilen kefildirler. Vergisini vermeyenden ismen alınmalı. Devletin gücü gösterilmelidir. Yalnız verenden almak, diğerlerini görevlerini yapmama yoluna iter. Bu ise adaletsizliktir. Müşterek mülkiyette olduğu gibi hissemi hazineye (askeri alana) hibe etmek için gerekli olan kolaylığı sağlayacak kanunun, kısa zamanda İçerdekiler, Dışardakiler... Ortada attı parti var. Altısından da başka başka sesler çıkıyor. DYP, 1946'dan, 1950'den söz ediyor. Menderes'e kadar hak'iddia ediyor, açık açık 'eski'nin mirascısı olduğunu belli ediyor. RP'nin MSP'den aktanlacak oylara güvendiği anlaşılıyor. Sectikleri sözler, ileri sürdükleri görüsler DYP ile RP'nin kimliklerini açıkça gösteriyor. Bir de MDP var 'sağda' yer aldığını durmaksızın söyleyen. Ne var ki bu seçimde silinip gitmesi söz konusu. Meydan boşken Meclise 67 temsilci sokabilmişti. Bunca desteğe, korunmaya, yardıma karşın iktidan yine de ele geçirememişti. Tutarsızlık içinde çırpınan bir kuruluşl En başta genel başkan olmak üzere, belirgin bir kişilik taşımıyor bu parti. Bir bakıyorsun başka türlü, bir bakıyorsun daha başka!.. iktidan elinde tutan buna bir rastlantı denebilir ANAP da elbette 'sağcı' bir parti. Zaten bizim toplumumuzda sağcı' olmakta, öyle görünmekte yarar vardır. "Sol, solcu' sözcüklerinden öcü gibi korkulurl Bir süreliğine 'sol' sözcüğü korkulur olmaktan çıkmıştı. Son yıllarda yeniden ürküntü vermeye başladı. ANAP'ın yerel seçtmlere 'iktidar partisi' olarak girmesi yararlı mı olacak yoksa zarariı mı, göreceğiz. * 'Sol' sayılabilecek konumda iki parti var: HP ile SODEP. Biri Meclis'te 117 üyeye sahip, öbürü ise seçmen karşısına ilk kez çıkıyor. HP'nin kazandığı başarıda SODEP'in bir yana itilmesinin büyük etkisi var, bunu yadsımak güctür. Yerel seçim sonuçlan HP'nin mi yoksa SODEP'in mi daha çok oy alacağını gösterecek, böytelikle ortanın solundaki seçmenler bir araya getebilecek.. Bu arada daha 'sol' bir partinin de kurulması söz konusu, o zaman ne olur? Beklesek, görsek daha iyi değil mi? Şu altı partinin çekişmesine, tartışmasına bakıyorum da, gerçok savaşımın altı parti arasında değil de, pariamentoya temsiteiler gönderen ANAP, HP ve MDP ile; Pariamentoda temsrtcileri bulunmayan DYP, SODEP ve RP arasında geçtiğini görüyorum. Bir yanda üç, öte yanda üç parti karşılıklı çekişmektedir. Meclis dışındaki partilenn alacakları oy oranı, Meclis içirv dekileri geçerse; örneğin SODEP, DYP ile RP'nin topluca oy oranı yüzde 50'yi geçerse ki geçebilir de, o zaman durum ne olur? ANAP'ın oy oranı yüzde 30'un altına düşerse, HP'ninkiler yüzde 10'nu bulamazsa, MDP ise büsbütün silinirse; buna karşılık SODEP yüzde 30'u, DYP yüzde 20yi, RP d« ikiyi üçü bulursa Meclis dışındakilerin ağır basttğı gorulecektir. Millet çoğunluğunun, partamentoda temsilcileri bulunmayan partileri yeğledıgi yadsınmaz bir gerçek olarak ortaya çıkınca pek çok şeyin altüst olacağı kesindir. önce Parlamento üyeleri arasında bir çözülme başlayabilir. Sayın Sunalp'ın başkanhğındaki MDP'den, DP, AP geleneğinin temsilcisi DYP'ye geçecek milletvekilleri yok mudur? ANAP'tan da, hem SODEP'e, hem Doğru YoTa, belki de RP'ye kayacak kişiler çıkamaz mı? SODEP'in yüzde 30'u bulan başansının HP'nin Meclis grubunu parçalayacağından korkulmaz mı? Yerel seçimleriri sonuçlan Türkiye'de büyük değisimlerin başlangıcı olacaktır, burası kesin, ama bu değişim önce Parlamento aritmetiğinde kendisini gösterecektir. Dolayısı ile 'erken seçim' gündeme gelecektir ister istemez... Sayın Ozal istediği kadar erken seçim bekleyenler avuçlarını yalasınlar' gibi ucuz meydan okuma sözleri ededursun, erken seçim ulusça istenir, özlenir, beklenir olacaktır. V.<*clis dışındaki partilenn yüzde 50 oranı gectikleri bir ülkede bu özlem, bu istek önlenemez. Kısacası, 25 Mart yerel secimlerinde en önemli nokta içindeki ve Meclis dışındaki partilerin kazanacaklan oyların orantısıdır. Karşımtzda iki 'cephe' var, üçü bir yanda, üçü öte yanda altı parti kendi aralarında gizli bir anlaşma içindedir. Meclis dışındakiler mi ağır basacak, Meclis içindekiler mi? Türkiye'de önemli bir değişmenin olumlu mu olumsuz mu orası bilinmez başlangıç noktasıdır 25 Mart yerel seçimi... Yurttaşlann oy verirken bu gerçeği göz önünde tutacakları kesindir. ^ t t f f AgurubutOOI kesnharatat Hissemi bağışlamak istiyvrum çıkarılması hakkında gereğinin yapılmasmı bütün parti genel başkanlanndan ve miüetvekillerinden arz ve rica ederim. BİR OKUR İzmir Belediyesi'nin 15.11.1983 tarihinde açtığı sınav ve mülakatta başarılt olan idari ve teknik personeliz. Gerekli belgelerimiz ramamlandığı halde ise baslatılmadık. Gerekçe olarak açıktan personel atanmasım durduran genelge gösterildi. Oysa sınav ve miilakat sonuçlannın bize tebliğ edildiği tarihte söz konusu genelge daha yayınlanmamıstı. Diğer bir deyişle bizim atanmamız müktesep hak idi. Sınav ve miilakat sonucu tebliğ edilmis personelin atamalannın gecikmesi bir yana sınav ve miilakat sonuçlanntn iptal edileceği söylenmektedir. Böyle bir uygulama mümkün müdür? Mümkün ise iptal gerekçesi ne olacaktır? ATAMA BEKLEYEN BİR PERSONEL BağKur üyelerinin sağlık hizmeti 27 subat 1984 tarihli gazetenizin 2. sayfasında yayınlanan BağKur sigortalılarına da sağlık yardımlanmn 1 ocak 1984 tarihinden itibaren tanındığı ve bu durumdan hastaneler ile BağKur teşkilatımn haberi olmadığı hakkmdaki Osman Yamana ait yazı Bakanhğımızca incelenmiştir. Gerekli kanun değişikliği yapılarak, BağKur üyelerine sağlık hizmeti verilmesi amacıyla 1983 yılında Bakanhğımızca bir kanun tasarısı hazırlanmıştır. Ancak, tasarı Bakanlar Kurulu ve Danışma Meclisi'nden geçtikten sonra Milli Güvenlik Konseyi Ihtisas Komisyomiarı'nda iken, Konseyin görev süresinin sona ertnesi sebebiyle kanunlaşamamıştır. Bu bakımdan halen, mevcut kanuna göre üyelerin sağlık hizmeti vermesi mümkün değildir. Konu üzerinde bakanlığımız çalışmalannı sürdürmektedir. TUĞRUL AĞAR ÇAL1ŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI MÜSTEŞAR YARDIMC1SI BAŞSAĞLIĞI Kıymetli kardeşimiz, Tayin bekliyoruz 1.3.1979'da Diydrbakır ili Hazro ilçesinde göreve basladım. Halen aynı yerde göret yapmaktayım. Zamanın hükümetince alınan karar Opr. Dr. HAYRETTİN TAŞKIN'ı kaybetmenin uzüntüsü içindeyiz. Ailesine, dostlanna başsağlığı dileriz. DARÜŞŞAFAKALI ARKADAŞLARI CİHAD BABAN'IN İKİ YENİ KİTABI ISA ÖNCESİNDEN GÜN0MÜZF KADAR ÇİN TARİHİ BÜYÜK ÇİN'İN KISA TARİHİ HER KÜTÜPHANENİN ESAS KİTABI MEYDAN SOHBETLERİ SON8YILINGEÇİTRESMİ VE DEVİRLERİN ELEŞTİRİSI BİR BAŞUCU KİTABI • BİLCİ DACITIMİSTANBUL ortur turizmsunar GÖKÇEN TAŞKIRAN SULU BOYA REStM SERGİSİ ÇAGDAŞ MÜZİK MERKEZİ SALONU sım apt no 58 kat 3 svaselvıler ııkum V3'1W4 25/3/1984 tarihlcrı 10.00 • 13 00 arası SAPANCA BOLU ABANT VMuf TurMkoM 16 $00.14.900.fttd otobfc, %MH Koruotei 18.900. 14.900. Turfoan Abantotei 24.900.20.900. , Ortur BARBAROS •ULVAftl, 35 MSİKTAylST TEL 161107*lSl«22«161Z2t1 KAMROV: 3)7(107 VEFATLAR İÇİN Yurt içi, yurt dışı. cenaze nakledilir. Cenaze ilaçlama, malzeme, labut. bütün işlemler hassasıyeı ve süraıle yapılır. Beldeyin. I Hepsi bir saniye! YAPI KREDİ . "hizmette sınır yoktur" Tel: • Ekktroıük ve mekmik yu. hett iMkineteri e.m.n • Ytar kaaatar mn ve taniri ADRES: Keaıukef Qrf. No: 71 KARAKOY (Deııteflnt B n k w Oend Modttrtflta Mevdun atixen nw|ua«) Td.: 144 7» « 145 31 01 "««•»ı nmkintteri 147 20 06 140 68 86 Işletmede ayrıca 18 ambulans mevcuııur. Cenaze ilanlarından hizmeı bedeli alınmaz, acı günlerinizi paylaşır, gunün her saatinde emrinizdeyiz. İS1.AM CENAZE İSLERİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle