12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/8 HABERLERİN DEVAMI 27 ARALIK 1984 ANKARA'dan YALÇIN OOGAN MEHMED KEMAL dedi. Özal usteledi: 'Ermeni saldıralan karşısında Ermenistan Cumhuriyeti bizi üzen açıklamalar yapıyor". Tikhonov soğukkanlı bir mesafe koydu: "Ermenistan Cumhuriyeti'nin sizi bundan sonra üzeceğini pek sanmıyorum." Özal sürdürdu: "Teröre karşısımz. Bizim yakaladığımız teröristlerin üzerinde çıkan silahlar zaman zaman Sovyet yapısı silahlar... " Tikhonov hemen yanıtladı: "Dünyanm herhangi bir yerinde de Sovyet ya da Amerikan yapısı silah ortaya çıkıyor. Teröristler dünyanın her yerinden silah temin ediyorlar. Devlet olarak terore karşı olduğumuzu söyledim." îkili görüşmede Başbakan özal bu kez Karadeniz'deki kalkan avmdan söz ederek, "Türk balıkçılarınm Sovyetler'in ekonomik bölgesinde avlanmalarının mümkün olup olmadığım" sordu. Başbakan Tikhonov'un, "Oüır ya da olmaz" biçiminde1 bir karşılık vermediği görüldü. Konuk Başbakan, "Teknik heyetler bir incelesin konuyu" diyerek, şimdilik Türkiye 'den gelen isteği ertelemek eğiliminde bulunduğunu belli etti. özal, daha sonra "Bizim Ege'de sorunlanmız var. Uluslararası sular açısından bu sonın sizi de ilgilendirir'' diye yeni bir konuya girdi ve Türkiye ile Yunanistan arasındaki bunalımı özetledi. Sovyet Başbakanı aynı soğukkanlı tutumunu sürdürdu, "Bu, iki ülke arasında bir sorundur. Biz Türkiye ile YunaniS' tan 'm bunalımı dostça ve görüşmeler yoluyia çö'zeceği inancmdayız" dedi. Başbakanlar arasındaki bu ikili görüşme dışında, teknik görüşmeler sırasında Sovyetler bir adım attılar. 50 milyon doların üzerinde ihracat yapan büyük fırmalann Sovyetler 'e ihracat yapabilmelerine izin veren ve geçen yıl alınan ekonomik kararı Sovyetler yadırgamışlardı. Bunu da herfırsatta dile geürmişlerdi. "Holdinglerin ihracatına karşı çıkıyorlardı. "Ama bu sefer teknik görüşmelerde "holdinglere itirazın kalktığı" gözlendi. Sovyet Başbakanı'nı ziyaretinden önce Türk Sovyet ilişkileri hangi noktadaydı, şimdi hangi noktaya geldi? Bu şöyle özetlenebilir: Görüşmeler ekonomik ağırlık/ı geçti. Ekonomik ilişkilerin gelişmesinde önemli adımlar atıldı. Taraflar ekonomik gelişmelerin artması sonucunda, siyasal alanda da yakmlaşmanm artacağı inancında. Belki 1960'larda Ahmet Yıldız'ın vurguladığı "olumsuzhava" yok. Ama Tikhonov'un ziyareti iki ulke arasında var olan mesafeyi siyasal yönden çok fazla da kapatmadı. Bununla birlikte ekonomik anlaşmalarm üzerinde yUrünerek ilişkilerde 'istikrar arayışının başladığım" söylemek, sanırız mümkun. POLTTIKA VE OTESI Ortadirek Nedir? Dd başbakan terörü (Baştarafı 1. Sayfada) yıs hareketine ilişkin ilk değerlendirmelerini yeni yönetim öğrenmiş olocaktı. Büyükelçi Rijov aslmda bir tekstil mühendisiydi ve Türkiye'de tekstilin gelişmesine de katkıda bulunduğuna inanıyordu. Biraz geçmişten söz edildi. Sovyet Buyükelçisi daha sonra konuyu o sıralarda gündeme gelen Amerikan yardımma getirerek, "Amerika size yardan veriyor, ama siz bu yardımı onlardan alacağınız mallara harcıyorsunuz. Biz size istediğiniz yerde harcanmak üzere 500 milyon dolar kredi verelim " diyerek bir öneri sundu. Ahmet Yıldız, "Yardundan önce Türkiye ile Sovyetler Birliği arasındaki havanın ve Sovyetler'in Türkiye'ye karşı takmdıklan olumsuz bakışın değişmesi gerekir. Bize bakış açımz değişmeli, aramızdaki olumsuz hava silinmeli ki, sıra yardıma gelebilsin. Yoksa şu sıralarda sizden bizim yardım almamız çok güçtür" karşılığını verdi. Yıldız, bununla yetinmedi, öneriyi Cemal GürseVe aktardı. Gürsel ile Büyükelçi Rijov bir araya geldi, ama yardım gerçekleşmedi. tşte Ankara 'da uzun yıllar büyükelçilik görevinde bulunmuş olan Rijov, şimdi kendi başbakanı ile birlikte Ankara'ya geldi. Türkiye 'yi iyi tanıyan bir dışişleri yetkilisi olarak. Rijov'un o tarihteki yardım önerisini Amerikalılar haber aldı ve hemen birkaç ay sonra Türkiye'ye 129 milyon dolar tutannda ek bir yardım yaptılar. Bugün de Amerikalılar yine aynı merak içinde: Acaba Türkiye ile Sovyetler Birliği heyetleri arasmda neler görüşuldü? Amerikalıların bu merakım Türkiye giderdi ve bilgi verdi. Ancak bu sefer öyle somut kredi isteği ya da önerisi yok. Olay kredi alışverişinden çok ekonomik anlaşmalarda netleşmiş görünüyor. Ahmet Yıldız'ın 1960yıllarında değindiği "olumsuzhavanın" varlığından bugün için pek öyle söz edilemez. Bununla birlikte "taraflar kendi bağlı bulunduklan siyasal kamplan çok iyi biUyorlar. Bu nedenle de, iki ülke arasında belli bir yakmlaşma olsa bile, şu sıralarda dramatik bir gelişme beklenmiyor." Başbakan Tikhonov'un Ankara ziyareti ekonomik konularda belli adımların atılmasına neden oldu. Bu çok açık. Ama siyasal açıdan "taraflar kendi tutum ve aavranışlarmı bir kez daha birbirlerine teyit ettiler, o kadar. " Ankara'daki yaygın izlenim "Sovyetler'in bir super devlet olarak daha çok dünya sorunlanna yaklaşımlarınt aktarmalanyla'' somutlaştı ve ' 'süper devlet" olarak, yine daha çok "Türkiye'nin isteklerini dinlemeyi tercih ettiler." Başbakan Turgut Özal da bu/ırsatı kaçırmadı. Örneğin ikili görüşmede uluslararası terör konusunu açtığında, konuk Başbakan, "Biz terörün her biçimine karşıytz" TEDİRGİN VE ÇARESÎZLER Soruyoruz: "Yeniyıh nasılkarşılayacaksımz?" Diyorlar ki, "Sokaklarda iş, mahkemede hak arayarak'', ''ağlaşarak'', 'Hizüntüyle"... Modem Nakış'ın 70V kadın 90 işçisi, birkaç gün önce sökülmüş makine ve tezgâhlann boşyerinde, son ürettikleri geceliklerin arasında. Endişeli, karamsar, meraklı bekleşiyorlar. Kiminin eşi, kiminin anası, babası, kiminin kardeşi ise işyerinin hemen girişinde kapı önünde... Onlar da çaresiz, tedirgin... (Fotoğraf: ERDOGAN KÖSEOĞLU) 312 işçi daha kapı önüne kondu Dolapdere'de Modem Nakış'ın 90, Gaziosmanpaşa'da Teknik Iplik'in 85, Bayrampaşa'da Kahraman Çorap'ın 45, Günteks Halıcüık'ın 92 işçisi değişik gerekçelerle işten çıkarıldılar. İşSendika Servisi Yeni yıl yeni umutlarla başlamıyor her zaman... Hele işsizliğın resmi rakamlarla 4 milyona yaklaştığı bir ülkede biten yılın son haftasında işsiz kaldıysanız. Işte 312 tekstil işçisi de, ama "üretiınin daraltılması". ama "işyerinin kapatılması", ama "şirket borçlan yüzünden makinelerin haczedilmesi"... gerekçesiyle işsiz kaldıklanndan yeni yıla yüreklerinde yeşeren yeni umutlarla bakamıyorlar. Kendi deyimleriyle "ağlaşarak", "sokaklarda iş, mabkeme kapılannda hak arayarak", "üzüntüyle" karşılayacaklar yeni yıh... Dolapdere'de Modern Nakış'ın 90, G. Osmanpaşa'da Teknik îplik'in 85, Bayrampaşa'da Kahraman Çorap'ın 45 Güneşli köyünde Günteks Haücılık'ın 92 çalışanı değişik gerekçelerle işten çıkarıldı. lşçilerin toplam 280 milyon lira dolayındaki alacakları güvenceden yoksun. Işyerlerinde örgütlü TEKSlF'in Topkapı Şube Başkanı Salih Özen, "thracat seferberliği diye özellikle tekstil işkolunda adeta mantar bitmesi gibi yuzlerce işyeri açıldı. Kiraladıkları binalara yerleştirdikleri taşınması kolay makinelerle çok kolay iiretim yaptüar. Rahafça çalıştılar. tşler biraz sıkışınca hemen işçi alacaklarını yok sayıp, makine ve tezgâhlan söküp başka yere taşıdıktan sonra kiraladıklan işyerini terk ediyorlar. Yasa boşlukiannı ustaca değerlendirdikkri için yüz milyonları bulan işçi alacakları karşılıksız kalıyor" dedi. Dolapdere'de 15 gün öneki adıyla "Modern Nakıs Tekstil ve Konfeksiyon Ticaret ve Sanayi Ltd. Şti." yeni asılmış tabelaya göre "Efes Çorapçılık ve Örme Sanayi ve Ticaret A . Ş . " işyerindeyiz. Kapının hemen girişinde içerideki kızını, eşini ya da kardeşini merakla bekleyen 10, 15 kişilik tedirgin bir grup. Içeride, atölye kısmında birkaç gün önce sökülmüş makine ve tezgâhların etrafına oturmuş, son ürettikleri kadın geceliklerinin yerleştirildiği plastik kutular arasında ne olup bittiğini anlamaya çalışan, durumlarını tartışan endişeli 70'i kadın 90 kişilik bir işçi, daha doğrusu işsiz topluluğu... Merakla sendika yöneticilerinin işveren avukatlarıyla yapacağı toplantının sonucunu bekliyorlar. Kafalanndaki en önemli soru 5 milyonu ucret olmak üzere 40 milyon lirayı bulan kazanılmış haklarının ne olacağı. Sendika temsilcisi Hatice Altınsaban'la konuşuyoruz: "1982 yılından beri ücret ve sosyal yardımların ödenmes'. aksıyordu. Hatta giderek sosyal vardımlan tümüyle ödememeye başladılar. Ücretler yine aksatılarak ödeniyordu. 2 ay önce sendika işverenle parasal haklann ödenmesi konusunda protokol imzaladı. Ancak odemeler yine de düzelmedi. Her gün bir şeyler olacağı endişesi içinde çalışıyorduk. Geçtiğimiz cuma günu diğer arkadaşlar mesai bitiminde aynldılar. Biz nakış kısmında 7 kişi gece vardiyasında çalışıyorduk, saat 19'a doğru birileri geldi. Makineleri söküp götürdü. Muhasebe görevlileri bize gelip "Evlerinize gidin" dediler. Ertesi gün haberleşip ne oldu diye işyerine geldiğimizde çarşamba gününe (dün) kadar ücretli izinli sayıldığımızı ilan tahtasına asılmış bir yazıdan öğrendik. Bu sabah geldik. Ne olacak diye bekliyoruz." tşverenie konuyu göruşmek üzere işyerinde bulunan TEKStF Topkapı Şube Başkanı Salih Özen ise. "Henüz işverenle konuşamadık. Avukatını bekliyoruz. Ne olup bittiğini bilemiyoruz. İlan tahtasına asılan yazıya göre şirket borçlan yüzünden makineler haczedilerek sökülüp götürülmüş. Ancak biz hileli iflaslar zincirine yeni bir halka eklendiği endişesi içindeyiz " dedi. Halîç 3.5 yıl daha (Baştarafı 1. Sayfada) günde bir kendini yenileyeceği belirtiliyor. Şimdikinin biraz sağında yer alacak ve 2 yılda bitecek olan yeni Galata köprüsü de gelecek ay ihaleye çıkarılacak. Dalan, 'Haliç operasyonu' için bir ekip kurmuş. Bu ekibe Haliç'te kıyısı olan bölge belediyelerinin başkanları da dahil: Şişli, Beyoğlu, Eyüp, Fatih, Eminönu. Hepsi bu işe gönülden inanmış gözükuyorlar. Dalan onlara iltifatlar yağdırıyor, onlar da Dalan'ı 'orkestra şeflmiz' diye niteliyorlar. Brifıngten sonra Haliç'i boydan boya gezdik, yıkım ve de ağaç dikme calışmalarına tanık olduk, giderek katıldık. Yemiş iskelesinde Belediye'nin bedel ödeyerek satın aldığı bir bina, 2 dev kepçeli buldozer tarafından yıkıhrken, belediyecilerin ne denli keyiflendiklerine tanık olduk. Haliç'in çevresi gerçekten de bir pislik yuvası. İçinden kolay çıkılmaz bir yapı, gecekondu, fabrika, çamur ve insan karmaşası. Belediye bu işi bakalım nasıl çözümleyecek? Bu arada Dalan'ın özellikle 2 noktaya önem verdiği, 2 noktada kendisini savunmak gereğini duyduğu görülüyor. Biri 'istimlak' ve istimlak bedelleri sorunu. Dalan. Haliç kıyısındaki hemen tüm binalann, dolgu alan ustüne ve ruhsatsız yapılar olduğunu, hemen hepsinin 'rnaili inbidam' (çökmek üzere) olduğunu belirterek, yasa maddesine göre bu tür yapıları yıkmanın belediyenin görevi olduğunu savunuyor. "Bunların bedelini elbette ödeyeceğiz. Bunlan yeşil alan haline getirdiğimiz zaman" diyor. Böylece yıkma işlemine yasallık kazandırmaya, bunu belediyenin kamu yararı için nerdeyse bir gorevi olarak sunmaya çalışıyor. Başkanın ikinci rahatsızlığı da, eski yapılar konusunda... Gerçekten de, herkeste beliren bu 'yıkma tutkusu'na karşı Haliç'in özellikle Fener, Balat gibi semtlerinde yoğunlaşan tarihsel yapıların nasıl direnebileceği başlıbaşına bir sorun... Bu konuda kendisine talihsiz Menderes örneği anımsatıldığında, başkan "Aynı hatalara düşmeyecegiz" diyor. Ama yapılan bazı yanhşları da itiraf ediyor. Orneğin son ayların 'yıkma tutkusu' esnasuıda Haliç kıyısında Limonlu Han, Venedik Sarayı ve diğer birkaç eski binanın yıkılıp gittiğini söylüyor. Bu konuda eleştiriler gehnce, başkan, sanat tarihi uzmanı, Bizans sanatı alanında ülkemizin en değerli kişisi olan Prof. Semavi Eyice ile işbirliğine girmiş. Şimdi Eyice'nin onayı olmadan hiçbir şey yıkılmıyor. Yine de başkan ve çevresinin gozlerinde, sözgelimi Cibali'de tüm çevresi yıkılmış ve tek başına kalmış (Eyice'ye göre 17. yüzyıla ait) bir eski binanın yıkılması konusunda pırıltılar gordüm ben... Bu pırıltı, Dalan'ın gozlerinde Haliç'in kurtarılması söz konusu olduğunda da beliriyor. Evet, Haliç'i kurtaralım. Ama bunun için her şeyi yıkmak şart değil. 2 yanda oluşacak yeşil alanlarda geçmişten ve değişik uygarlıktardan kalma eski yapılar, evler, hanlar da kalsın... Bunlar, o yeşilliklere çirkinlik değil, güzellik katacak, değer katacak. Bu açıdan 'Haliç operasyonu'nun biraz daha dikkatle yürütülmesini istemek hakkımız sanıyorum... Yoksa her 'eğrilmiş' yapıyı yıkmaya kalkmak, Dalan ve arkadaşlarının elinde kuşkusuz Pisa kulesini de yıkmaya varırdı!.. HP'de 'orta (Baştarafı 1. Sayfada) sız kayıplar verdireceği inancındayız. Bu düşüncelerle ve bu aşamada tüm milletvekili arkadaşlarımızı partimizin bütünlüğü ve ilkesinde birleşmeye ve herkesi taşıdığı sorumluluğun gereğini degerlendirmeye çağırıyoruz." Deklarasvondan imzalarını çeken parlamenterler, deklarasyonun sonradan değiştirildiğini, bu nedenle imzalannı geri çektiklerini açıkladılar. Demokratik sol gruptan milletvekilleri, bugün, demokratik sol grubun basın toplantısı düzenleyeceğini ve bir deklarasyon ya>ımlayacaklarını arumsatarak, şöyle dediler: "Partide kendilerine orta yolcu denilen arkadaşlarımız parti ydnetiminin degişmesini arzu ettiklerini, bunun için Kurucular Kurulu'nun toplanmasını istediklerini, bu amaçla bir bildiri hazırladıklarım söyleyerek bizden imza istediler. Tereddütsüz böyle bir amaç için imza vereceğimizi söyledik ve bildiriye imza attık. Ancak bir gün önce bildirinin böyle bir amaç taşımadığını, tersine bizim yarın (bugün) yapılacak basın toplantısını sabote etmeye yönelik olduğunu öğrendik. Bunun uzerine itnzalanmızı geri aldık. Henüz imzasını geri almayan 7 arkadaşımız ise, dün bildiriyi hazırlayan Turan Beyazıl, Paşa Sanoğlu ve Sumri Baykal'ı arayarak. imzalarının silinmesini istemişlerdi. Ancak göriiyoruz ki, bu imzalan bildiriyi hazırlayanlar silmemiş." Öte yandan HP'de Aydın Güven Gürkan ve arkadaşlannın oluşturduğu 40 kadar demokratik sol grup parlamenter bugun TBMM'de bir basın toplantısı düzenleyerek, deklarasyon yayımlayacaklar. 40 parlamenterin görüşü alınarak bir haftada hazırlanan ve Sıvas Milletvekili Mustafa Kemal Paloğlu tarafından kaleme alınan deklarasyonu Paloğlu okuyacak. Banş ve birlik çağrısı yapan ve partinin "orta yolculan" olarak bilinen grubun yayımladığı deklarasyonda imzası bulunan HP'liler şunlar: Turan Beyazıt, Paşa Sanoğlu. Ayhan Fwat, Erol Ağagil, Arsan Savaş Arpacıoğlu, Yılmaz Önen, Mahmut Akkılıç, Sururi BaykaJ. Salih Güngörmez, Feridun Şakir Öğünç, Hasan Altay, Coşkun Bayram, Rıza Öner Çakan, Neriman Elgin, Tülay Oney, Bahriye Üçok, Ömer Cengiz, Abdullah Çakırefe, Hilmi Nalbantoğlu, Cahit Tutum, Salim Erel, Rıza Tekin, Yusuf Demir, Cevdet Karslı. Mehmet Üner, Ömer Kuşhan, Muzaffer Yıldırım, İlhan Tuncel, ve Vehbi Batman. • İzmir Emniyet Müdürluğü'nden aldığım 3.7.1980 tarih ve TRE34616 nolu pasaportumu kaybettim. Hükümsüzdür. BÜLENT KARANFtL Turgut Özal'ın bakanlarından biri, ortadireğin sınıf olarak adlandınlmasının anayasaya aykırı olduğunu söylüyor, "Biz ve mHletvekili arkadaşlarımız, hiçbir zaman sınıf kelimesini kullanmadık. Bu anayasa dışı bir tabirdir" diyor. Sınıf deyimi Anayasa içi midir, anayasa dışı mıdır, burasını tartışmadan önce, ortadirek deyimini siyasal bir polemik konusu olarak ortaya atanlar Turgut Özal ve arkadaşlarıdır. Turgut Özal, seçim kampanyasını başlattığı büyük kentlerin alanlarında konuşurken, bir ortadirek tutturmuş, bunun üstüne basa basa kendilerinin ortadirekten yana olduklarını vurgulamıştı. Adana'da Üç Şerefeli Cami Alanı'nda konuşurken, ortadireği yorumlamış, işçi, köylü, memur, emekçi kitlesini ortadirek olarak tanımlamıştı. Mersin'de gazetecilerle yemek yerken, ortadirekten çıkarılan anlamın orta sınıf, yani burjuvazi mi olduğunu sormuştuk. Bize verdiği yanıtta, "Biz bu terminolojiyi kut~ lanmıyoruz. Ortadirek bize özgü bir deyimdir" demiş, köylü, işçi, emekçi, memur ve esnafa ortadirek dediklerini açıklamıştı. Özal'ın ortadireği orta sınıf yani burjuvazi değildir. Bütün dünyada orta sınıf dendiğinde burjuvazi anlaşılır, ancak özal'ın sözlüğünde bu böyle değildir. Özal ve arkadaşlarına ortadireğin orta sınıf olduğu söylendiğinde 'sınıf deyiminden sakındıkları, kaçındıklan sezilmektedir. Öyle ki, sık sık ortadirek diyorlar fakat orta sınıf demiyorlar. Şimdi yeni bir âdet çıkardılar, orta sınıf demenin anayasa dışı olduğunu söylemeye başladılar. Genellikle sınıf baskısı yapanlar, belli bir sınıfın çıkarlarını gozetenler sınıf sözcüğündenkorkarlar. Siyasette bunun örnekleri çok görülmüştür. Bunu yaparken çıkarlarını gözettikleri sınıfı gözden uzak tutmak, adını andırmamak isterler. Oysa sınıflı toplumlarda sınıf gerçeği her zaman vardır. Yasaklamak, göz ardı etmekle bu gerçek yadsınamaz. Toplumsal sınıflar, tarihsel olarak belirlenmiş olan toplumsal üretim sisteminde aldıklan yere, üretim araçları karşısındaki durumlarına bu durumlar yasalarla biçimlenmiş ve pekiştirilmiştir; toplumsal emek örgütündeki rollerine ve en sonunda toplumsal birikimden kendilerine düşen paya, bunu alırken birbirlerinden farklı duruma göre belirlenirler. Bir sosyal ve ekonomik yapı içinde çıkarlarına göre belli sınıflar olacak, bu sınıfların kendi örgütleri bulunacak (işçi ve işveren sendikalan gibi), bunlar ellerinden geldiğince sınıf çıkarlarını toplum önünde tartışacaklar, pazarlık masasına oturacaklar, bir oranda grev ve lokavt yapacaklar, sonra da siz sınıf yoktur, ortadireğe sınıf demek anayasaya göre yasaktır diyeceksiniz. Buna ormandaki kurtlar, kuşlar güler. Sınıf sözcüğünden sosyalistler çok söz ediyor diye korkuluyorsa, toplumların sınıflara bölünmüş olduğu, bilimsel sosyalizmden, Marksizmden önce de biliniyordu. Sosyalizm, sınıfları sömürüye göre aynntılan ile açıklamayı sağlamıştır. Sınıflar arasındaki sömürüyü bilimsel oiarak ortaya koymuştur. Bugün işçiler toplusözleşme yaparken yasalar önünde ne denli güçsüz, holdingler ne denli güçlü iseler, aralarındaki ayrım sınıfiarına olan desteğın gücünden kaynaklanmaktadır. Bugünkü siyasal iktidar kimseden çekinmeden, sakınmadan her şeyi özel kesimin çıkarlarına göre düzenlemektedir. Özel kesim dediğimiz, ülkenin kalkınmasını üstlenen kesim, bir toplumsal ve ekonomik grup değil midir? Ötekilerden çıkan ile olduğu kadar, siyaset bakımından da aynlmıyor mu? Böyiesi egemen, parasal ve siyasal grubu yadsıyabilir miyiz? Böyle oluşunu yasalarla ya da gözdağı vererek gizleyebilir miyiz? İşçi, emekçi, esnaf, memur, dar gelirli kesimin ortadirek diye oylarını alacak, bu oylarla özel kesimin çıkarlarını gözeten bir iktidar olşuturacak. sonra da ortadireğin sınıfsal yapısını görmezlikten gelip, yasak bölgeye iteceksiniz. Böyle demek, baştaki yutturmacanın ardından gelen sondaki yutturmacadır. Belki siyasal bir değeri vardır ama, topiumsal hiçbir değeri yoktur. Siyasette sıkışmalar başlayınca neler uydurulmuyor... ÇAUŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL Priıne esas en az ticret: SORU: Babam, 1981'de emekli oldu. İki ayn işyerinde sigortalı idi. İşyerinden biri kendisini o günün asgari ücretinden daha diişük bir ücretle çalışıyor göstermiş. Biz bu dunımu emeklilik işlemlerini yürutürken farkettik. Çünkü, işveren bordrolan incelettirmeden babama imzalattınyormus. Dunımu ügilikre ilettik, bugüne değin bir sonuç alamadık. Bu konuda açıklamanızı bekliyoruz. M.Ö. İSTANBUL YANIT Sosyal Sigortalar Yasası'nın "Günlük Kazanç Sırurlan : 'na ilişkin 78. maddesi yoruma yer vermeyecek kadar açıktır. "Bu Kanun gereğince alınacak prim ve verilecek ödeneklerin hesabına esas tutulan günlük kazançlann alt sının, gösterge tablosundaki en duşük göstergenin katsayı ile çarpımının otuzda biridir. Üst smır ise, gösterge tablosundaki en yüksek göstergenin katsayı ile çarpımına, bu kanuna göre ödenen sosyal yardun zammının ilavesi ile bulunacak miktarın otuzda biridir. Bu suretle bulunacak miktarların lira kesirleri tama çıkanlır. Günlük kazançiarı alt sınınn altında olan sigortahlar ile ücretsiz çalışan sigortalılann günlük kazançian alt sınır üzerinden, günlük kazançlan üst sırurdan fazla olan sigortalılann günlük kazançian da üst sınır üzerinden hesaplanır. Sigortahnın kazancı alt sınınn altında ise, bu kazanç ile alt sınır arasındaki farka ait sigorta pTİmlerinin tUmünü işveren öder. Aynı zamanda birden fazla işverenin işinde çalışan sigortalılann ücretlerinden kesilen primler, bu madde uyarınca tespit edilen üst sınır üzerinden hesaplanacak miktan aşarsa fark, sigortahnın müracaatı üzerine kendisine geri verüirî' Yasanın bu açık hükmü, ücret bordrosunu günün en az ücretinin altında da düzenlense işveren, sigorta primine esas olan ücreti günün en az ücreti üzerinden bildirmek ve aradaki sigortalı hissesi farkını da kendisi ödemek zorundadır. Sovyetler'le tiç anlaşma imzalandı (Baştarafı 1. Sayfada) in vefatı nedeniyle Türk tarafı SSCB'nin Ankara Büyükelçiliğine taziyetlerini bildirdi. Türk ve Sovyet heyetleri arasındaki görüşmeler dün de devam ederken, Cumhurbaşkanı Kenan Evren, SSCB Başbakanı Nikolay Tikhonov'u dün saat 11.30'da Çankaya Köşkü'nde kabul etti. EvrenTikhonov görpşmesinde Başbakan Turgut Özal da hazır bulundu. Cumhurbaşkanlığı Basın ve Halkla llişkiler Müşavirliği'nden verilen bilgiye göre, Tikhonov, Cumhurbaşkanı Kenan Evren'e SSCB Devlet Başkanı Konstantin Çernenko'nun iyi dileklerini ileten bir mesajını sundu. Tikhonov ayrıca Evren'e, Çernenko 1 nun kendisini SSCB'ye davet ettiğini bildirdi. Cumhurbaşkanı Evren, Çernenko'nun bu davetini kabul etti. Evren'in Moskova1 yı ziyaret tarihi daha sonra kararlaştınlacak. Sovyetler Birliği Resmi TASS Ajansı, Tikhonov'un Ankara ziyareti ile ilgili olarak geniş bir yorum yayımlandı. Yorumda, iki ülke başbakamnın, iyi komşuluk ilişkilerinin geliştirilrnesi için kararlılık içinde olduklan kaydedildi. Sovyet heyeti ile ilk olarak iki ülke arasında kültürel değişim programı anJaşması imzalandı. Daha sonra da Türkiye ile SSCB arasındaki uzun vadeli ticaret anlaşması ile ekonomik, ticari, bilimsel ve teknik işbirliği programı imzalandı. Daha sonra da Tikhonov ile Başbakan özal tarafından 10 yülık ekonomik, ticari, teknik ve bilimsel işbirliği anlaşması imzalandı. Hazine ve Dış Ticaret Müstesan Ekrem Pakdemirii ile Sovyetler Birliği Dış Ticaret Bakan Yardımcısı Nikolay Komarov da Türkiye ile Sovyetler Birliği arasında 5 yıllık ticaret anlaşmasını imzaladılar. Başbakan özal, imza töreninde yaptığı konuşmada, söz konusu anlaşmalan, "Tikhonov'un ziyaretipin somut sonpçlan" olarak niteleyerek, 19861990 yıllannı kapsayan dönem içerisinde Sovyetler Birliği ile Türkiye arasındaki ticaret hacminin 6 milyar dolara çıkarılması konusunda göriiş birliği sağlandığını söyledi. Özal, 5 yıllık ticaret anlaşması ile ikili ticaretin uzun vadeli karşılıklı çıkar ve ihtiyaçlara uygun olarak çeşitlendirilmesi ve genişletilmesinin amaçlandığını ifade ederek, iki ülke arasında yüksek bir ticaret hacmine ulaşılmasmda doğal gaz anlaşmasının önemli katkısı olacağıru kaydetti. Özal, imzalanan ikinci anlaşma ile de, demir çelik, demir dışı metaller, enerji üretimi, kimya sanayii, makine sanayii gibi alanlarda Sovyetler Birliği ile işbirliği olanağının sağlandığını belirterek, şöyle konuştu: "İmzalanan bu iki belge, Türkiye ile Sovyetler Birliği arasında 196O'lı yıllann ikinci yansında başlatılan ve birkaç yıldır çeşitli nedenlerle belli bir durgunluğa girmiş göriinen ekonomik ve ticari ilişkilere yeni ve olumlu bir canlılık getirecek özlü belgelerdir. Kanaatime göre, büyuk bir ekonomik potansiyele sahip yakın komşu Sovyetler Birliği ile ticari ve ekonomik ilişkilerimize iki taraf için de yararlı bir siireklilik ve dinamizm kazandınlması için bu belgeier çerçevesinde gerekli imkânlar mevcuttur." Anlaşma çerçevesine göre, kurulacak olan tesislerin bedelleri, bu tesislerde üretilen mallar ya da talep edilecek diğer mallarla ödenecek. Nikolay Tikhonov, anlaşmanın imzalanmasından sonra yaptığı konuşmada, Sovyetler Birliği'nin Türkiye ile sağhklı bir ilişki kurulmasından yana olduğunu belirterek, "Sovyetler Birliği, bu binanın sadece geniş ve yüksek değil, depremlere karşı dayanıklı olmasını da istemektedir" dedi. Tikhonov, Türkiye ile Sovyetler Birliği arasındaki ilişkilerin sağlamlaştırılması ve geliştirilmesi yanhsı olduklarını ifade ederek şunları söyledi: "Halklarımızın iradesini ancak bu yolu takip ederek hayata geçirebiliriz. Dünyada barışçı hayat kurma bölgemizde banşı ve güveni pekiştirme ortak davasına, ancak bu şekilde somut katkıda bulunacağız. Devletlerimizin ekonomik ve sosyal sistemlerinin tiim farklılığı Ue beraber konjonktürel değişikiikleri etkilemediği uzun süreli ortak çıkarları vardır. Bu çıkar ortaklığının temelini, coğrafi yakınlık ve tarihsel baglaıia ticari ve ekonomik işbirliği ve kültürel alışverişe duyduğumuz karşılıklı ilgi, en önemlisi de iyi komşular olarak banş ve dostluk içinde yaşama gereği teşkil eder." Tikhonov ve Özal, anlaşmayı imzaladıktan sonra, öpüşerek birbirlerini kutladılar. Özal ve Tikhonov, daha sonra anlaşmanın imzalanması şerefine kadehlerini kaldırdılar Öte yandan konuk Başbakan Tikhonov onuruna dün akşam Ankara Palas'ta bir akşam yemeği verilerek folklor gösterisi düzenlendi. Yemeğe, fotoğraf çekmek için görevli olarak gelen Türk gazeteciler, salona alınmayıp, çalışmaları görevlilerce engellenince, toplu olarak Ankara Palas'ı terk ettiler. Tikhonov ve beraberindekiler bugün saat 9.00'da Turkiye'den ayrılacaklar. (Baştarafı 1. Sayfada) DEP Meclis üyesi Aykut Oray, Tarife Komisyonu Başkanı Rüçhan Ünver'den ISKl'nin istediği fiyatın üstünde fıyat vermelerinin gerekçeşini sordu. Ünver, bu soruyu, "Öyle gerekliydi" diye yanıtladı. SODEP'li Aykut Oray, durumu protesto ettiklerini belirterek, "Böyle uygun gördük, böyle yaptık diyenler, ilerde de böyie uygun gördük, böyle harcadık diyecekler. Yapılan bu zamma yüzde 10 KDV eklenince. bunu vatandaş nasıl ödeyecek" ^^di. (Baştarafı 1. Sayfada) şulunu getiriyorau. Asliye Ticaret Mahkemesi, Banker Cengiz BatıRoğlu'nun ödeme planını kabul etmiş, daha sonra bu ödeme planı Yargıtay tarafından da onanmıştı. Yargıtay'ca onanmış ödeme planı kararı ile Türkiye Emlâk Kredi Bankası'na başvuran Cengiz Batıkoğlu, bankada birikmiş 70 milyon lirayı çekerek ortadan kayboldu. Banker Cengiz Batıkoğlu'nun ortadan kaybolması üzerine bankerden alacaklı olan çok sayıda yurttaş kendilerine ödenmesi gereken paranın bankere ödendiğini duyunca, Tasfıye Kurulları ve bankaya başvıırdular. Kendilerine, "Maalesef banker kaçtı. Ancak henüz satılmayan malları var. Bunlan satıp tahsil edeceğiz" yanıtı verildi. IstanbuTda Banker ıcnh lufizın GEZİLERİNİZİ RENKLENDİREN ACENTE MAORİD ve KANARYA Adalan'nda sömestr tatili 27.01 ve 08.02.198S arasında uçak üe 13 gün 170.000 TL ve 500 dolar Ücrete; Uçak. ve yarım pansiyon konaklama dahildtr. Marudas yineledi: Ege statüsü tanınmadan diyalog yx>k STELYO BERBERAKİ^~ATİNAYunan hükümet sözcüsü Dimitris Manıdas, Başbakan Turgut Özal'ın dün Sovyetler Birliği Başbakanı Tikhonov onuruna verdiği yemekte yaptığı konuşmada, TürkYunan ilişkileri konuşmasını yanıtladı. Marudas, "TürkYunan diyaloğunon başlaması için, Kıbns sonınunun çöziimü ve Ege'nin bu giinkü statiisiinün Türkiye tarafından tanınması gerektiği" görüşünü yineledi. Başbakan Özal'ın, "Yunanistan, Ege'de oldubittiler hazırlıyor" yolundaki sözlerini de, "Sayın Özal, hangi oldubittilerden söz ediyor, aniayamadık" biçiminde yanıtladı. Büyük (Baştarafı 1. Sayfada) ve harç istisnası"nın kaldırılmasıyla ihracat ve iç ticaret aynı baza getirilmiştir. Bu uygulama. ihracatçıyı bugüne dek hiç hesaplamadığı ekstra ağır maliyetlerle karşı karşıya getirecektir. • Vergi iadelerinin yarısı 6 aylık bonolaria ödenmektedir. Ek maliyetlerimizi daha da ağırlaştıran bu uygulamanın derhal durdurulması gerekir. • İhracat KDV kapsamına alınmamış olsa da, ihracatçının ödeyeceği KDV'yi nasıl geri tahsil edeceği konusu belirsizdir. Eğer bu verginin finansmanı birkaç' aylık süre için ihracatçının sırtına yüklenirse. ihracata her ay 5060 milyon dolarlık bir finansman yüku getirecektir. Eğer geri ödeme biçimi netleşmezse, biz bunu Maliye'den tahsil edemeyecegimize enüniz. LONDRA Uçakla gidişdönüş, renkli TVIi ve banyolu olellerde 1 hafta konaklama ve kahvaltılar dahıl HER CUMARTESİ 205.000 TL. 150.000 Murat 131 Sahibinden satılık 1979 model temiz, metalik Tel.: 582 34 32 ) ^ | • Nufus cüzdammı, öğrenci kimliğimi ve pasomu kaybettim. Ge K uçak) KADIKÖY A)tıyo( Onur İ3ham No: 507 Te(: 337 01 38337 90 28 Feneryolunda oturan, çalışan bir çiftin yeni bebeğine bakacak ve ev işlerine yardımcı genç bayan aranıyor. Tel: 336 18 74 çersizdir. MEHMET ASLAN
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle