16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET/8 HABERLERİN DEVAMI 23 KASIM 1984 Tarihsel Bilinç Izin Vermez... Türkiye'nin anlaşılmaz kayıtsızlığı sonucu, Ege'deki uçuş güvenliği için bir uluslararast rak siyasal gündeme getirmiş olan dönemin kuruluş tarafından geçmişte Yunanistan'a veBaşbakanı Bülent Ecevit, 12 Mart 1984 tarihli rilen bir teknik sorumluluğu, Yunanistan'ın son YANKI dergisinde yayımlanan demecinin bir derece haksız olarak, hava sahasında "egeyerinde konuyla ilgili olarak şu noktaya dikmenlik" kavramına dönüştürmeye kalkışmakati çekmiştir: sından ve 1974'te Türkiye'nin, yine çok doğal "1980'den bu yana, Türkiye, Ege'yle ilgili olarak buna itiraz etmesinden kaynaklanmakolarak, hiçbir karşılık beklemeksizin, NATO tadır. çerçevesinde veya hava kontrolüne ilişkin 714 Ege'deki haklanmızı uluslararası ilişkiler sayılı notam'ın kaldınlması gibi konularda, bazı gündeminden çıkarıp rafa kaldırmanın Türkikarşılıksız "iyi niyet jestleri"nde bulundu. Büye'ye hiçbir şey kazandırmayacağı, Yunanistün bunların sonucu da ortada. tan'ı yeni oldubittiler ardında koşmaktan vazBu tür "iyi niyet jestleri" yapılabilirdi, ama geçirmeyeceği ve TürkYunan iliskileri için dükarşılığında da Yunanistarfın, Ege konusunzelmesine yardımcı olmayacağı artık anlaşılda katılaşan tavrını değiştirmesi ve görüsmetere yeniden başlaması istenebilirdi. Oysa öyle mış olmalıdır. Türkiye, gün yitirmeksizin bu davranılmamıştır. Türkiye, Ege'deki ulusal hak ulusal haklannı yeniden gündeme getirmeiidir" lan üzerinde durmaz olunca, müttefiklerimiz Doğrudur; Yunanistan, yeni oldubittiler pede bu sorunlan bilmezden gelmektedirter. Üsşinde koşmaktan vazgeçmediğini en son telik Yunanistan'ın tek yanlı bir kararla karaLimni oyunuyia da göstermiştir. su/annı genıştetme girişimine de bir tepkJ gös• termemekte ve NATO ile ilgili olarak, belki Türkiye'den Ege'de yeni bazı tek yanlı jestYunanistan'ın 1930'lardan bu yana izlediler istemektedirler. ği politika gayet bilinçlidir. Hedefi, Ege'yi Kıta sahanlığı konusu, denizattı kaynaklaadım adım bir "Yunan iç denizi" haline getirının önem kazanmasından beri dünyada yerip, ülkemizi Anadolu'ya hapsetmektir. Bu ni ortaya çıkmış bir kavramdır. Kıyısı olan tüm yoldamesafe almadığı da söylenemez Atina'komşu ülkeler bu konuyu aralarında görüsenın. rek çözüm aramaktadırlar. Birçoğu şimdiden Eğer Limni'deki Yunan savaş uçakları, uzlaşmışlardır. Müttefik oimadıklan halde, hangi formül çerçevesinde olursa olsun, NATürkiye ile Sovyetler BİMiği de, bu konuda, Ka TO kuvvet hedefleri programına alınırsa, Yuradeniz'le ilgili olarak, 1978'de bir anlaşma nanistan kendi hedefine doğru bir adım daimzalamışlardır. Ege'de kıta sahanlığı soruha atarken, Lozan Antlaşması'nda da bir denunun görüşmeler yoluyla çözülmesini istelik açmtş olacaktır. mek, Türkiye'nin doğal hakkıdır. Ülkemizde yerleşik tarihsel bilinç, herhalde buna izin vermeyecek kadar güçlüdür. Hava sahası sorununa gelince, bu yine (Baştarafı 1. Sayfada) EvnerSayfada) (Baştarafı 1. alındı. Ergun'un cenazesini taşıyan uçak saat 15.30'da Yeşilköy'e indi. Aynı uçakla Evner Ergun'un eşi Ülkü ve oğlu Erdem Ergun'la Türkiye'nin Viyana Büyükelçiliği Müsteşarı Ünal Maraşlı da Istanbul'a geldi. Paris'te yapüan Avrupa Eğitim Bakanları toplantısına kaüldıktan sonra dün yurda dönen Bakan Vehbi Dinçerler, havaalanmda Ergun'un ailesine başsağlığı diledi. Ergun'un Türk bayrağına sarüı tabutu, daha sonra Şişli Etfal Hastanesi morguna konuldu. Şehit Ergun'un yeğeni Dr. Yahya Laleli, "Bu 41. oldu. 141. olmaması için bir şeyler yapmamız lazırn" dedi. Evner Ergun için bugün İstanbul Valiliği önünde bir tören yapılacak. Teşvikiye Camii'nde kılınacak öğle namazından sonra Zincirlikuyu MezarlığYnda ce naze toprağa verilecek. Viyana polisi Evner Ergun'un öldürülmesi ile ilgili soruşturmayı sürdürüyor, polis laboratuvar çalışmaları sonucu Evner Ergun'un tspanyol yapısı Astra marka 9 mm'lik bir silahla öldürüldüğü belirlendi. Siyasi polis de katilin muhtemelen Ortadoğu ulkelerinden gelmiş olabileceğini varsayarak bu ülkelerden son bir ay içinde vize talebinde bulunanlann listesini hazırlıyor. YALÇIN DOĞAN ANKABA dan Tepkinîn g (Baştarafı 1. Sayfada) Strasbourg'daki olayda iki konu var. llki, "seçilmenin zamanlamasına" ilişkin. tkincisi de, "Bakanlar Komitesi'nden çekibnenin yaratacağı siyasal sonuç". Ve hemen bununla bağlantılı olarak, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nde diğer ülkelerin bugüne dek neleri nasıl yaptıklan, daha doğrusu Bakanlar Komitesi'ne "hangi düzeyde" katıldıklan. önce, şunu vurgulamak gerek. Avrupa Konseyi'ne üye ülkeler Türkiye'ye "Siz hiçbir zaman dönem başkanlığına seçümezsiniz" demiyorlar. Çeşitli nedenlerle, "Sizi gelecek dönemde seçelim" diyorlar. Bu noktada Türkiye ısrar ediyor ve "Hayv, bu dönemde başkan yardımcıüğı isterim" diyor. Tartışma da bufarkh görüşden kaynaklanıyor. Arkasından Dışişleri Bakanı "Eğer şimdi seçilmezsek, Bakanlar Komitesi'nden çekiliriz"diyor. Oysa, bu konudaki tartışmasız gerçek şu: Bakanlar Komitesi'nden çekilmenin siyasal sonucu yok. Daha açıkcası, "Bakanlar Komitesi'nden çekttmek" diye pek bir olay yok. A vrupa Konseyi üyeliğinden tümden çekilmek var. Dışişleri Bakanı Halefoğiu ve de özal hükümeti, "Bakanlar Komitesi'nden çekiliriz" derken, olsa olsa "Ben Bakanlar Komitesi toplantılarına bakan düzeyinde katümam " demek istiyor ve tepkisini böyle dile getiriyor. Yoksa, Avrupa Konseyi'nin hiçbir tüzüğünde, kurahnda, ilkesinde "Bakanlar Komitesi'nden çekilmek" diye bir olay yok. Nitekim; Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi toplantılarına, örneğin tngiltere, son yıllarda hiçbir zaman Dışişleri Bakanı düzeyinde katılmadı. Katılmamakla "Bakanlar Komitesi'nden çekilmiş olmadı". örneğin, Federal Almanya yine son yıllarda hep "siyasi müsteşar" düzeyinde katıldı. Dışişleri Bakanı Genscher, bu toplantılardan ya birine, ya ikisine katıldı. Malta ve İzlanda çoğunlukla Strasbourg'daki Büyükelçileri kanahyla' temsil edildi. Bakanlar Komitesi 'ne yıllarca ' 'siyasi müsteşar'' düzeyinde katıldı ve bu ülkelerin hiçbiri "Bakanlar Komitesi'nden çekilmiş olmadı." Hatta, bu alanda Türkiye'nin geçirdiği Ornekler de var. örneğin, 1954 yılında Türkiye Avrupa Konseyi 'nde dönem başkanı idi. Bakanlar Komitesi'nin olağan toplantısı yapılacaktı. Dışişleri Bakanı Fuat Köprülü'nün dönem başkanı olarak toplantıyı yönetmesi bekleniyordu. Ancak, bir başka nedenle, Strasbourg'a gidemedi ve toplantıyıyönetmek için üye ülkeler önce Ingiltere'den rica ettiler. Sonra da Ingilizlerin de katılmayacağı anlaşılınca, Belçika toplantıyı yönetmeyi üstlendi ve de hiçbir sorun çıkmadı. 1979 yılında Dışişleri Bakanı Gündüz ökçün 'ün Bakanlar Komitesi'ne katılması planlandı. Ancak, o tarihte Fas'ta düzenlenen "lslamKonferansı"nakatılmayı tercih eden Günduz ökçün, Strasbourg'a gitmedi. Şimdi Türkiye "Bakanlar Komitesi'ne ben katılmam " diyor. Bu şu anlama geliyor: Türkiye'yi Bakanlar Komitesi'nde Dışişleri Bakanı Halefoğiu değil, oradaki daimi temsilcimiz Büyükelçi Filiz Dinçmen temsil edecek. Bakan düzeyinde katılmamak bir tepkinin ifadesi, ancak bunun uygulamaya dönük biryaptırımı yok. "Bakanlar Komitesine katılmam" demek, A vrupa'ya "rest çekmek" anlamına gelmiyor. Olsa olsa bir "jest" bir "protesto" anlamını taşıyor. Çünkü, Bakan "Avrupa Konseyi üyeliğinden çekiliriz'' gibi bir söz kullanmıyor. Eğer, böyle bir şey söylerse, işte bakın o zaman bunun anlamı çok büyüktür. Ama, şimdi dile getirilen bir sınırlı tepkidir. Bu aşamada böyle bir tepkinin pratikte siyasal bir sonucu da yoktur. Strasbourg'da dün toplantıdan sonra, Türkiye'nin dönem başkanlığı bu kez ertelenmiştir. Özal hükümeti, daha önce yaptığı açıklama doğruhusunda, şimdi "Bakanlar Komitesi'nden çekilecektir." Yani bundan sonra Dışişleri Bakanı Halefoğiu, Avrupa Konseyi'nin toplantılarına katılmayacaktır, ama Türkiye Avrupa Konseyi'nde oradaki Büyükelçimiz Filiz Dinçmen kanahyla temsilini sürdürecektir. Ama eğer dün karardan sonra Başbakan özal'ın ilk anda söylediği gibi, "Avrupa Konseyi'nden çekiliriz" doğrultusunda bir gelişme olursa, işte o tepki değildir. Tepkinin çok ötesinde TürkiyeA vrupa ilişkilerinde siyasi ve hatta ekonomik boyutlara uzanan bir karar olur. Böyle bir karar da herhalde tepkiyle oluşmaz. Türkiye, 12 Eylül'den sonra bile A vrupa Konseyi üyeliğini çok zor siyasi koşullara rağmen sürdürmüş ve bugüne gelmiştir. Bu nedenle "üyelikten çekilmek " gibi çok ciddi bir karar ın tepkiyle alınmamasmı diliyoruz. VURULAN DİPLOMATIN EŞİ VE ÇOCUKLARI DA GELDİLER Salı günü Viyana'da Ermeni teröristler tarafından vurulan Evner Ergun'un eenazesi ile birlikte eşi Ülkü Ergun ile oğlu Erdem Ergun geldiler. Matem elbiseleri içinde Ülkü Ergun bitkindL Oğlu Erdem soğukkanh olmaya çalışıyordu. (Fotoğraf: ERDOĞAN KÖSEOĞLU) "Ermenüenlen kahna" isimiere değişiklik İzmir'deki Rum Kilisesi Ayavugla'nın adı, "Ermenilerden kalma" denilerek îzmir Belediyesi tarafından değiştiriliyor. tZMİR (Cumhuriyet Ege Bnrosu) lzmir Devlet Opera ve Balesi tarafından 29 ekim günü konser salonu olarak açılan Ayavugla Rum Kilisesi belediye meclis toplantısında bir meclis üyesi tarafından "Ermeni kilisesi" sanıldı ve adının değiştirilmesi istendi. Anakent Belediye Başkanı Burhan Özfatura, "Verilmek istenen ismi silmek boynumuzun borcu. Turist celbedecegiz diye milli isimleri degiştiriyoruz" diyerek, bu konudaki hassasiyetini dile getirdi. önceki gün yapılan belediye meclis toplantısında meclisin ANAP'lı üyelerinden Sancar Maruflu söz alarak geçtiğimiz günlerde Kapılar'daki konser salonunun "Ayavugla" adıyla açılmasından duyduğu üzüntüyü dile getirdi. Bir Rum kilisesi olan Ayavugla 1926 yılında dönemin valisi Kazun Dirik tarafından arkeoloji müzesi olarak açümıştı. Arkeoloji Müzesi'nin yeni binasına taşınması üzerine, kilise 29 ekim günü Kültür ve Turizm Bakanlığı yetkililerinin de katıldığı bir törenle "Ayavugla Konser Salonu" olarak hizmete açıldı. Bu olay belediye meclis üyelerinden Sancar Maruflu'nun dikkatini çekti. Maruflu belediye meclis toplantısında şunları söyledi: "Bu kilisede Basmane civannda yaşayan Ermeniler ibadet Konsey, başkanlık konusunda (Baştarafı 1. Sayfada) Vahit Halefoğiu, Türk basın mensuplarına şu açıklamada bulundu: "Dün (önceki) geceki Dışişleri Bakanları Toplantısı'nda ben, isteğimiz kabul edilmediği takdirde bundan sonraki toplantılara katılmayacağımı açıklayan bir konuşma yaptım. Bunun üzerine birçok bakan söz aldı. Bunların kimi lehte. kimi daha az lehte, büyük bir kısmı da kendilerine göre uzlaşma formüllerini kapsayan konuşmalar yapblar. Ben konuyu bir prosediir konusu olarak görduğümü ve 198 l"de kendi iradesiyle haşkanhk görevinden feragat eden Türkiye'nin demokratik rejime geçmesi ve Türk parlamenterierinin Avrupa Assamblesi'nde temsil edilmeleri nedeniyle, Türkiye'nin sıra beklemeksizin başkanlık hakkını kullanabileceğini ifade ettim." Görüşmenin "informel" nitelik taşıması nedeniyle, amacın sadece "konsensüs"e vanlmak olduğunu, ancak buna varüamadığını belirten Halefoğiu, "Bu durum karşısında bugünk" "dünkü" toplantıya katılmıyonım" dedi. Halefoğiu şöyle devam etti: "Şimdi top onlann bahçesin 6 hayır' dedî kanlarının nisan 1985'teki toplantısında gündeme gelecek. Eğer Yunanistan'ın nisan 1985'te alacağı başkanlığın ardından başkan yardımcılığını alacak olan İzlanda razı olursa, Türkiye 1985 ilkbahannda diğer ülkelerin de nza göstermesi halinde baskan yardımcısı olacak. "Peki Türkiye Yunanistan'ın yanında başkan yardımcılıgını yürütür mü?" yolunda akla gelebilecek bir soruyu Dışişlerinin "üst düzeydeki" bir yetkilisine yönelttiğimizde aldığımız yanıt, "Ne olacak, başkan yardımcılığını üstleniriz, ama Yunanistan'ın başkanlık gorevi bitene kadar Türk Dışişleri Bakanı, başkan yardıracılığı koltuğuna oturmaz" oldu. BÜYÜKELÇt DÜZEYtNDE TEMStL Ankara Cumhuriyet Bürosu'nun haberine göre, Başbakan Turgut Özal, Avrupa Konseyi'nde bundan sonra Türkiye'nin bakan düzeyinde değil, büyükelçi düzeyinde temsil edileceğini bildirdi. özal, dün öğleden sonra TBMM'de gazetecilerin Dışişleri Bakanı Halefoglu'nun Avrupa Konseyi toplantısını terkettiği yolundaki haberlerin hatırlatılması üzerine, "Biz henüz haber almadık. Siz nereden haber aldınız?" diye sordu. Özal, Halefoglu'nun toplanuyı terketmesinin Türkiye'nin Avrupa Konseyi'nden çekilmesi anlamına gelip gelmeyeceğinin sorulması üzerine de, "lcap ederse iş oraya kadar gidebilir" karşılığını verdi. özal, bir başka soru üzerine Avrupa Konseyi için, " O kadar önemli bir yer değil. Kendileri bilir" diye konuştu. Başbakan Bakanlar Kurulu'nun dün gece 22.00'de TBMM'de yaptığı toplantısına girerken, gazetecilerin sorusu üzerine, "Ne yapacağımıza daha sonra karar veririz zannediyorum. Strasbourg'da büyükelçimiz var. Orada oturur, bundan sonra Bakanımız gitmez" dedi. özal, bu tavrın Avrupa Konseyi'ne önem verilmediğinin bir göstergesi olarak değerlendirilip değerlendirilmeyeceğinin sorulması üzerine, "Evet, öyledir" yanıtım verdi. Türkiye'yi Strasbourg'da Avrupa Konseyi nezdinde Büyükelçimiz Filiz Dinçmen temsil ediyor. ÖZAL, HALEFOGLU İLE TELEFONLA GÖRÜŞTÜ Bakanlar Kurulu'nun toplantısına Dışişleri Bakanlığı Müste şan Ercüment Yavuzalp, Büyükelçi Coşkun Korkut ve Başbakanhk Kanunlar ve Kararnameler Dairesi'nden bir yetkili de cağrıldı. Bu arada Başbakan Turgut Özal'ın toplantı sırasında Strasbourg'da bulunan Dışişleri Bakanı Vahit Halefoğiu ile uzun süren bir telefon görüşmesi yaptığı ve Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nin toplantısındaki gelişmeler hakkında bilgi aldığı öğrenildi. de. Onlann düşünüp karar vermesi gerekiyor. Toplantıya Türkiye'nin Daimi Temsilcisi Büyukelçi Filiz Dinçmen Hanım katıldı." Dünkü toplantılara katılmayan ve geceyi Strasbourg'daki rezitansta geçiren Halefoğiu, bu arada Konsey binasında Norveç Dışişleri Bakanı ile de ikili bir görüşme yaptı. Halefoğiu, bu sabah Strasbourg'dan karayoluyla Frankfurt'a hareket edecek. Oradan da uçakla Türkiye'ye dönecek. ederdi. 1922'de Ermeniler kaçarken oralan yakıp yıkarak kaçtılar. Ermeniler vatandaşlanmızı öldürürken lzmir Arkeoloji Müzesi'nin taşınması üzerine açılan konser salonuna bu ismin verilmesini anlamak mümkün değil. Kilisenin eski ismi yeniden ortaya çıktı. Sonradan değişen bu ismi kardeşlerimizin öldürüldügü günlerde ortaya çıkannak çok yanlısür." Sancar Maruflu'nun konuşmasından sonra Anakent Belediye Başkanı Burhan özfatura konuyla hemen ilgileneceğini, Kültür ve Turizm Bakanı' nı arayacağını belirterek, "Verilmek istenen ismi silmek boynumuzun borcu. Turist celbedeceğiz diye milli isimleri değiştiriyonız. Bu çok yanlış" dedi. Görüştüğümüz arkeologlar ve sanat tarihi uzmanlan, kilisenin Rum kilisesi olduğunu, Ermenilerle ilişkisi olmadığım söylediler. Bunun üzerine Sancar Maruflu, "Evet bu bir Rum kilise* sidir. Ama zorunluluktan o yıllarda orada Ermeniler ibadet ediyordu" dedi. Erzdncan'ın Çayırh ilçesinden geçen Mans Çayı'nın adı da Ermeni kökenli olduğu gerekçesiyle değiştirilerek, "Balkar" adını aldı. KAPALI TOPLANTILARDA NE OLDU? Avrupa Konseyi'ndeki bu gelişmelerin ilginç perde arkası hikâyeleri var. önceki gece yapılan gayri resmi toplantıdan sonra Genel Sekreter Marcelino Oreja'nın verdiği yemekte ilginç bir görüntü yaşandı. Halefoğiu, yemekte Dönem Başkanı Fransız Bakan Dumas'run yanında yer aldı. Ancak bunun hemen ardından Kıbrıs Rum Yönetimi Dışişleri Bakanı Yakovu, Halefoğlu'nun yanına oturdu. Yunanistan'ın Avrupa işlerine bakan Devlet Bakanı Pagalos da Halefoğiu Dumas ikilisinin tam karşısına geçti. Nitekim, Halefoğiu delegasyon üyelerine yemekten bahsederken, "Yahu adamlar Dumas ile özel konuşmamı marke etmek için ellerinden gelen gayreti gösterdiler" sözlerini kullandı. Ama Dumas Halefoğiu yakınlığı yalnızca yemekte kalmadı. Nitekim dün sabahki Dumas Halefoğiu görüşmesinde sorunun zamana bırakılması yaklaşımını dile getirüdi. Ve Halefoğlu'nun protesto ederek katılmadığı Bakanlar Konseyi toplantısında Dumas, sorunu 1985 nisanına bırakarak hem Türkiye ile ilişkilerini daha büyük boyutlarda zedeleyici tartışmalara bir anlamda kapıyı kapatmış olurken, hem de Türkiye'nin başkanlığına karşı çıkan ülkeleri tatmin etmiş oldu. Dumas'nın Halefoğiu ile yaptığı temaslar ve tavn Türk delegasyonu tarafından Türk Fransız ilişkilerinde geliştirilmek istenen yumuşama açısından "olumlu bir gayret" olarak değerlendirildi. önceki geceki kapalı toplantıda Izlanda, Danimarka, Franşa ve Türkiye'ye karşı ılımlı olan İtalya yoktu. Türkiye'nin başkanlığına karşı çıkan ülkelerin ki Yunanistan ve Kıbrıs Rum Yönetimi'nin duygusal olarak değerlendirilebilecek yaklaşımları bir kenara bırakılırsa birleştikleri nokta, Türkiye'nin henüz demokrasiye tam anlamıyla dönmediğine ilişkin kuşkulanndan kaynaklanıyor. Nitekim Halefoğlu'un önceki geceki toplantıda, "Türkiye'nin demokrasiye dönüp dönmediği meselesini ben burada tartışmam. Bu mesele bizim için bitmiştir" demesine karşın, Türkiye'nin başkanlığına karşı çıkan ülkelerden İsveç'in Dışişleri Bakanı Bodström söz aldı. Öğrenildiğine göre Bodström, "Bunu biz Türkiye'nin tartışılmayacağı anlamında algılamıyoruz. Türkiye hakkmdaki görüşlerimizi mahfuz tutuyoruz" diyerek, Türkiye'nin her an Konsey gündemine getirilebileceği yolunda ince bir tehdidi de dile getirdi. BUNDAN SONRA NE OLABtLtR? Konsey Hukuk Müşavirliği'nin sonbahar dönemi toplantısında ortaya çıkan durum hakkında bir yorumu bulunuyor. Hukuk Müşavirliği'nin yorumuna göre sorun "olağanüstü" ve bu tür durumlarda oylama yapılması gerekiyor. Oylamada sonucu, ancak üçte iki çoğunluk belirlivor. Dumas'nın açıklamasından anlaşılacağı üzere normal şartlar altında konu 1985 ilkbaharına kadar "her düzeyde" ele almacak. Bu arada bir karar alınmadığı takdirde konu dışişleri ba NATO Güney NATO ile ilgili yönü üzerinde durulmalıdır. Durum çok ciddidir. Hemen karar almak dognı olmaz. Konu NATO siyasal makamlanna götürulmeli ve NATO askeri makamlanna bu konularda nasıl bir totum içinde olmaları gerektigi hakkında siyasal karar alınması istenmelidir. Alınacak karar belli olduktan sonra da kesin tutumumuz saptanmalıdır. Türkiye ile Yunanistan aynı ittifak içinde bannamaz hale gelmişler ise bu da bilinmelidir. Bu durumlar belli oluncaya kadar da NATO Güney Kanadının faaliyetine ara verilmelidir. Yunan hüküfnetinin hırçınlıklan yüzünden bu kanat zaten felce uğramış durumdadır. Türkiye'nin tek yanlı iyi niyeti ve ödünleri sayesinde sadece zevahir kurtanlabilmektedir. NATO askeri makamlarının bu tutumundan sonra Türkiye'de artık hiçbir iktidar sanınm düne kadar işlenmiş olan sabit politikada ısrar edemez. Hak ve sorumluluklanmıza karariıkkla sahip çıkma zorunluluğunu duyar. Aksi bir tutum Türk kamuoyunun eğiliminin beklentisine, vakarına da tamamen ters düşer. Kimse de bunu bizden umamaz. Türk hükümeti, NATO ile ilgili TürkYunan anlaşmazlıklannı da artık NATO gündemine getirmeli ve bunlara belirli bir süre içinde doyurucu ortak çözümler bulunamaz ise NATO Güney Kanadından söz etmenin bir anlamı kalnıamış olacağını açıkça ortaya koymalıdır." (Baştarafı 1. Sayfada) kullanılması' olayı karşısındayız. Mateessüf, NATO askeri makamlan da buna alet oluyor. Yunan ka\naklı haberlerde Papandreu'ya bu girişimin General Rogers ve Amiral Small tarafından önerildiğindeo bile söz ediliyor. 1952 yüında Türkiye ve Yunanistan, birlikte NATO'ya üye olduklanndan beri NATO uygulamalannda esas olan uluslararası anüaşmalann belirlemiş olduğu, Ege'deki Yunan adalannın silahsızlandınhunayacagı göriişü idi. Yunan hükümetleri ara sıra bir zorlama yapmak ister ve TUrk hükümetleri de o günkü koşullara göre ya bu zorlamalan önemsiz addeder, >a da bunlara karşı Yunan hükümeti nezdinde girişimlerde bulunurdu. Fakat konu NATO'ya intikal ettiginde NATO makamlan daima tutumlarını adalann silahlandınlamayacağı görüşune göre saptardı. Şimdi göriılüyor ki, bir süredir NATO askeri makamlannın tutumunda esaslı bir degtşiklik olmuştur. Adalann silahlandınlmasından yana bir davranış içine girmişlerdir. NATO askeri makamlan 30 yıllık bir uygulamayı gözardı edemezler. Buna haklan yoktur. Bu yola gidilince NATO askeri makamlan da Limni sorununda Türkiye'nin karşısına geçmiş bir taraf haline gelmiş olur. Bugunkü durum bu mudur? Kanımca, Türk Yunan anlaşmazlıklanndan önce, sorunun Ermeniler Paris'te Türkiye aleyhtarı yürüyüş yaptı Yürüyüş sonunda konuşan Ermeni Ulusal Hareketi lideri Ara Toranyan, Fransa'nın Ermenilere karşı tuium takındığınt öne sürerek şikâyet etti. PARİS, (Cumhuriyet) Liderliğini Ara Toranyan'ın yaptığı "Ermeni Ulusal Hareketi" (MNA), dün akşam Paris'te bir gösteri duzenledi Bu örgüte bağlı 150 kişilik bir grup, çok sıkı güveniik oniemi altında Malesherbes Bulvarı'nda bulunan Türk Başkonsolosluğu'nun önüne kadar yürüdü. Ermenilerin yürüyüşü ünlü Zafer Anıtf nın bulunduğu Etoile Meydanı'nda toplanan ve ellerinde MNA yazıh kırmızı bayraklar bulunan grubun toplanması ile akşam 18.30'da başladı ve Türkiye Başkonsolosluğu'nun yakırtmdaki Perriere Bulvan'nda üç sıralı ve 100 kadar polisten oluşan kordonun önünde sona erdi. Burada bir saat kadar megafonla slogan aıan ve marşlar söyleyerek yağmur altında bekleşen gösiericiler. akşam saat 2O.3O(TSİ 21.30) sıralarmda dağıldılar. Gösterinin sonuna doğru bir konuşma yapan Ara ToraByan, Ermeni hareketinin son 1.5 yıl içinde bunahm içinde bulunduğunu, baskı ve saldırılara uğradığını, bu guç koşullara rağrnen MNA'nın Ermeni silahlı mücadelesini yeniden harekete geçirmek için bu gösteriyi düzenleme rizikosunu göze aldığın: söyledi. Konuşmasmda, Fransız hükümetine de çatan Toranyan, örgütünün Marsilya bölgesi sözcüsü Levon Minasyan'm haksız yere bir posta arabası soyduğu iddiasıyla 28 hazirandan beri 4 aydır tutuklu bulunduğunu söyledi. Orly katliamı doiayısıyla tutuklananların da haksız yere hapsedildiklerini ileri süren Toranyan, Ermeni hareketinin savunmaya geçtiğini ilan etti. Geçtiğimiz temmuz ayında Cumhurbaşkant Miıterrand'ın Türkiye'ye özel temsilci gönderdiğini, s.oykınm iddialarının Fransa tarafından göz ardı edilmeye çalışıldığını ve son ABD Kongresi'nin Ermeni soykınmı günü ilan etme karanndan vazgeçilmesini Türkiye'nin komploian olarak niteledi. Gösteri boyunca Levon Minasyan'm büyük boy resimleri taşmdı. Minasyan'ın posta soygununun olduğu tarihte ASALA (MR Devrimci Hareket) lideri Monte Melkonyan'la siyasi bir toplantıda bulunduğu ve bu kişinin Fransa'ya girişi yasak olduğundan, duruşmada tanıkbk edemediği MNA'nın yaym organmda yazılmıştı. Melkonyan'ın mektubunun bir kopyası geçen ay sonunda Toranyan tarafından Nikko Oteli'nde bir basın toplantısında gösterilmişti. Dünkü yürüyüşün daha çok Minasyan'ın kurtanlmast için düzenlendiği göziendi. Katma değerden sıyırtma' (Baştarafı 1. Sayfada) mada veni bir formül bulunması için çaba gösteriyorlar. Katma Değer Vergisi uygulamasından önce ödediği gider vergilerinden bu yasayla kurtulan ve onun yerine Katma Değer Vergisi ödeyecek olan sermaye kesiminde ise kalkan vergilerle onlann yerini alacak olan Katma Değer Vergisi'nin maliyetleri ve fiyatlan nasıl etkileyeceği, fınansman akımında ne gibi önlemlere gerek göstereceği tartışılıyor. Konu, İstanbul Sanayi Odası Meclisi'nin ıjnceki günkü toplantısında da gündeme geldi ve İSO Yönetim Kurulu Başkanı Nurullah Gezgin, "KDV'nin prensibinde mutabıkız, ama göz önüne alınması gereken bazı hususlar var. KDV ile vergide otokontrol kolaylaşacaktır, ancak intibak döneminde KDV'nin fiyat artışlarına ve piyasada durgunluğa neden olması da beklenebilir" dedi. Sanayici Üzeyir Garih ise, KDV uygulamasıyla bazı mallarda ithalatla rekabet şansının azalabileceğini söyledi. Katma Değer Vergisi'nin her türlü alkollü ve alkolsüz içkiden yüzde 50 oranında ek vergi ahnmasını öngören hükmünürr fıyatlara nasıl yansıtılacağı da başka bir tartışma konusu oluşturuyor. Tekel bu konuda gerekli çahşmaları yaptığmı belirtirken, tüketicinin sonunda nasıl bir surprizle karşılaşacağı merakla beklenivor. Katma Değer Vergisi'ne konu olacak hizmet işletmelerinde de bekleyiş ve tartışmalar sürüyor. Bu arada otel işletmecilerinin fiyatlan arttıracağı ve rekabet gücünü kıracağı gerekçesiyle, verginin kapsamı dışında kalmak istedikleri belirtiliyor. Vergi uzmanlan ise, Katma Değer Vergisi'nin zdncirleme bir vergi olması nedeniyle bu zincirin halkalarında meydana gelebilecek kopukluklann bütün sistemin işlerliğini bozacağını, bu nedenle "istisnalann sınırlı tutulması gerektiğini" belirtiyorlar. Katma Değer Vergisi'nin ilk uretim aşamasından son satış aşamasına kadar her aşamada ödenmesi gerekiyor. 6 (Baştarafı 1. Sayfada) kayıtlarının bulunduğu INA (Institute Nationale Audiovisuel) merkezine Hürriyet ve Güneş gazetelerinin muhabirleriyle birlikte giderek bandı yeniden dinledik ve Paris Büyükelçüiği'nden Türkiye'ye ulaşan, ancak belgelenemeyen konuşmanın gerçek olduğunu kulağıınızla duymuş olduk. Mecliste sözlü sörulann yanıtlandığı çarşamba günü Türk gazetelerinin Paris temsilcileri aynı gün yer alan OECD Eğitim Komitesi toplantısında bulundukları için, TV 3. kanalından yayınlanan otunımu izleyemediler. Ancak konuşmayı duyan büyükelçilik görevlileri, haberi Türkiye'ye bildirdiler. Bu arada haberi ele geçiren bir Türk gazetesi, doğru biçimiyle yayımladı. Durumu geç saatlerde öğrendikten sonra Fransız Parlamentosu'nun Basın Bürosu'na başvurduk. Gece oturum olduğu için büro açık bulundurulduğundan, tutanak özetlerinden Odru'nun sorusunu ve Cheysson'un yanıtım elde edebildik. Orada bulunan memur, metnin özetlenmiş olduğunu, asıl metnin 48 saat sonra Resmi Gazete'de yayımlanacağını söyledi. Başbakanlık Basuı Bürosu nöbetçi memuru da Cheysson'un konuşmasını doğruladı, ancak "Kürdistan" sözcüğünün geçtiğini sanmadığını söyledi. Bu arada, haberi doğru biçimde veren Türk gazetesi, Cheysson'un konuşmasında bu ifadenin geçtiğinden tereddüte duşerek son baskılarından cıkardı. DUn sabah bize bu konuda bilgi veren büyükelçilik yetkilisi, bakanın konuşmasının görevliler tarafından duyulduğunu, harekete geçmek için belgelemeyi beklediklerini belirtti. Dışişleri Bakanlığı Basın ve Enformasyon Genel Müdürü'ne dün saat 12.00'de verilen günlük basın brifiginde a>nı soruyu yönelttik. Genel Müdür, durumdan bilgi sahibi olduğu anhşılır bir tutumla, "Kürdistan" sözcüğünün kullanılmadığını sandığını belirtti. Ve yalnızca "doğduğu köye kadar" ifadesinin bakan tarafından kullanıldığım, emin olmak için 48 saat sonra yayımlanacak Resmi Gazete'yi beklememiz gerektiğini belirtti. Konuşma birkaç resmi Fransız makamı tarafından yalanlanınca biz de şüpheye düştük ve yayımlanmış televizyon programlannın gönderildiği INA kurumuna başvurduk. Boylece bir günlük gecikmeyle büyükelçilikten Turkiye'ye ulaşan haberlerde doğan tereddüt ortadan kalkmış oldu. Diplomatik Claude Chyesson KTPlerde ilk grev (Baştarafı 1. Sayfada) kası'run girişine iki adet "bu işyerinde grev var" pankartı ile bayrak astılar. İki grev gözcüsü de yerlerini aldıktan sonra grev törensiz bir bicimde başladı. Greve katılan işçiler, Cumhuriyet Muhabiri'nin "işverenin tavn ne oldu?" yolundaki sorusuna, "işverenimizin tavrı çok iyi. Bütün sıkıntı Kamu Toplu İş Sözleşmeleri Koondinasyon Kurulu'nda çıkıyor" dediler. Özdemirİş Sendikası Genel Başkanı Mehmet Aras, 15 haziran tarihinden bu yana sürdürulen görüşmelerden bir sonuç alınamadığını, işverenin mahkemece seçilen resmi arabulucunun verdiği karan kabul etmemesi üzerine grevi başlattıklarını bildirdi. Işverenin birinci yıl için yüzde 30 ücret zammında israr ederken, ikinci yıl zammının saptanmasını istemediğini belirten Mehmet Aras, greve ilişkin şu açıklamalarda bulundu: "Yeni yasada hak grevinin yer almaması nedeniyle bu şartlarda sendika olarak böyle bir söz BAŞSAGUĞI Eşsiz insan, sevgili dünürüm, Ayça Nur'umuzun biricik dedesi, ailemizin mutluluk kaynağı, gözbebeğimiz MUCİP ATAKLI kaybetmenin büyük üzüntüsü içindeyiz. Merhuma Tanndan rahmet, ailesine ve tüm yakınlarına başsağlığı dileriz. MUSTAFA DÜLGER VE AİLESt leşmeye imza atmamız mümkün değildi. Belediye Baskanlanna 800 bin lira maaş teklif edilirken, sanayiide demir yığınları arasında çalışan isçilere yüzde 30 zamda ısrar edilmesi, hatta imzalanan sözleşmelerin dahi iptal edilmesi demokrasi taribimızae ender gonılen uzucu olaylardandır.'' Greve gittikleri TESTAŞ'ta uyuşmazlıklannın ücret, üretim primi, gece zammı, kıdem tazminatı, yakacak, bayram ve izin harçlığı gibi ekonomik konularda çıktığını belirten Aras, yüzbinlerce KİT işçinin TESTAŞ işçilerinin yanında olması gerektiğini bildirdi. Ote yandan Özdemirİş Sendikası Genel Sekreteri Abdurrahman Genç de, TESTAŞ Ankara Fabrikası'ndaki greve Özdemirİş'e bağlı 274 işçinin katıldığını, Türk Metal Sendikası'na üye bir işçinin ise katılmadığını ifade ederek, "Bu bir işçi de yakında greve katıjacaktır." dedi. Genç ayrıca, Özdemirİş Sendikası'nın 3 aralıkta TESTAŞ Fabrikası'nda 220, 10 aralıkta da TESTAŞ Ankara Genel Müdurlük'te 80 işçi için greve gideceklerini de açıkladı. AnkaraFen LisesVnde soruşturma açıldı ANKARA, (Cumhuriyet Burosn) Ankara Fen Lisesi son sınıf öğrencileri hakkında İstiklâl Marşı'nı "yüksek sesle" okudukları ve yemeğe katılmadıklan için soruşturma açıldı. Edinilen bilgilere göre, Fen Lisesi son sınıf öğrencileri bir arkadaşlarımn okuldan uzaklaştınlmasımn ardından, yemekhanede verilen yemeğe katılmadılar. Geçen hafta sonu yapılan törende ise İstiklâl Marşı'nı yüksek sesle okudular. Bunun üzerine öğrenciler hakkında soruşturma başlatıldı. Fen Lisesi Müdürü FaFen Lisesi'nde yeni öğretim dönemi ile birlikte bazı dersler için öğretmen bulunamamış, bu derslerin boş geçmesi de tedirginliğe neden olmuştu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle